[6. Gün - Gündüz Safhası] Terkedilmiş Kasaba
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts:2605
- Joined:August 25th, 2018, 6:19 pm
Ryu & Ryoken: Ryoken öncelikle koluna chakra göndermeye başlıyor. Elinin kesik kısmından kan akışı duruyor ve onun yerine siyah, jölemsi bir sıvı yere akmaya başlıyor. Ryoken kanamanın geçici olarak durduğunu anlayabiliyor. Ardından, Ryu'nun açık yaralarından sızan kana kolunu sürtüyor sargılarını açarak. Sargılar açıldığında çürümüş ve kapkara olmuş kolu görüyor Ryu ve anlık olarak irkiliyor açık yalarına böyle bir et parçasının değeceğini düşününce. Ryu'nun yara aldığı noktalarda giysisi de biraz yırtılmış durumda ancak kanı giysiler de emiyor gibi. Sızıntı şeklindeki kan akışından faydalanmak adına Ryu karnındaki deliğin oralardaki kumaşı yırtıyor ve kanın rahatça kumaşa temas edip emilmeden tenine akmasına izin veriyor. Ryoken bu esnada da yaranın hemen altına kolunu değdiriyor ve bastırıyor. Ryoken'in kolundaki ten ile Ryu'nun kanlı ıslak teni birleştiğinde Ryu bakışlarını çeviriyor daha çok iğrenmemek adına.
Teki & Chisa: Satori tahmin ettiğin gibi elinde bir medikal çanta ile ortama geliyor. Hemen önünde duruyor ve çantayı sana doğru uzatıyor. Ancak bu uzatış sanki senin kişisel alanını bilmiyormuşçasına, kafana çarpar gibi oluyor. Geriye bir adım atıyorsun ve Satori'nin elinden ilk yardım çantasını alıyorsun. Az önce dövüştüğün yeri işaret ediyorsun ancak Satori kafasını o yöne çevirmiyor. Kabaca sana doğru bakmakta. Gösteri ile alakalı olan laflarına sadece hafifçe sırıtarak cevap veriyor. Parşömenle alakalı sorunu duyunca ise duraksıyor ve kafasını çok hafif sağa, senden uzağa çeviriyor. Amacı senden bakışlarını kaçırmak değil haliyle, bir şeye odaklandığını pekala anlayabiliyorsun. "Normal şartlar altında yapılması gereken en optimal seçenek bu olurdu. Ancak laf ağızdan bir kere çıkar." diyor sakince. Senin ilk hareket etmeni bekliyor Ryoken ve Ryu'nun yanına gitmek için.
Butsuo ise uyanmıyor Chisa'nın çabalarına rağmen. Bu bağlamda Chisa da ayağa kalkmıyor, Butsuo'nun başında duruyor.
Teki kunaiyi çıkarıp yarayı kapatmaya çalışıyor Kyosui no Yoroi ile. Ancak orada bir delik olduğundan yaranın üstü kapanmıyor, yaranın içerisinden de zehir salgılanmadığı için deliğin etrafı zırh olarak sertleşiyor. Delik sabit kalıyor ve sızıntı şeklinde kanıyor. Acıtıyor fakat ciddi bir yara değil. Sızlamakta. İşe yaramadığını fark edince, tekrar zırhı sıvıya dönüştürüyor chakra harcamamak adına.
Teki & Chisa: Satori tahmin ettiğin gibi elinde bir medikal çanta ile ortama geliyor. Hemen önünde duruyor ve çantayı sana doğru uzatıyor. Ancak bu uzatış sanki senin kişisel alanını bilmiyormuşçasına, kafana çarpar gibi oluyor. Geriye bir adım atıyorsun ve Satori'nin elinden ilk yardım çantasını alıyorsun. Az önce dövüştüğün yeri işaret ediyorsun ancak Satori kafasını o yöne çevirmiyor. Kabaca sana doğru bakmakta. Gösteri ile alakalı olan laflarına sadece hafifçe sırıtarak cevap veriyor. Parşömenle alakalı sorunu duyunca ise duraksıyor ve kafasını çok hafif sağa, senden uzağa çeviriyor. Amacı senden bakışlarını kaçırmak değil haliyle, bir şeye odaklandığını pekala anlayabiliyorsun. "Normal şartlar altında yapılması gereken en optimal seçenek bu olurdu. Ancak laf ağızdan bir kere çıkar." diyor sakince. Senin ilk hareket etmeni bekliyor Ryoken ve Ryu'nun yanına gitmek için.
Butsuo ise uyanmıyor Chisa'nın çabalarına rağmen. Bu bağlamda Chisa da ayağa kalkmıyor, Butsuo'nun başında duruyor.
Teki kunaiyi çıkarıp yarayı kapatmaya çalışıyor Kyosui no Yoroi ile. Ancak orada bir delik olduğundan yaranın üstü kapanmıyor, yaranın içerisinden de zehir salgılanmadığı için deliğin etrafı zırh olarak sertleşiyor. Delik sabit kalıyor ve sızıntı şeklinde kanıyor. Acıtıyor fakat ciddi bir yara değil. Sızlamakta. İşe yaramadığını fark edince, tekrar zırhı sıvıya dönüştürüyor chakra harcamamak adına.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Jin Ryoken
- Ishigakure
- Posts:393
- Joined:August 31st, 2018, 5:11 am
Re: [6. Gün - Gündüz Safhası] Terkedilmiş Kasaba
Kolumun bu derece iğrenç göründüğünü düşünmüyordum. Sanırım alışmış durumdayım, insanların tavırları farklı şekilde oluyor. Üstelik Ryu-san'ın bu kolla temas edecek olmasına karşılık verdiği tepki az daha güldürecekti beni. Ryu-san, bu kol için neler yaptığımı, neler gördüğümü bilsen daha çok iğrenirdin. O kadar günahtan sonra güzel bir görüntüsü olmasını beklemezdim sanırım. Başarıya ulaştırdığım tüm çirkinliklerin fiziksel bir görüntüsü gibi adeta. Muazzam.
Ryu-san bakışlarını çevirdiğinde, küçük bir kahkaha attım. Ardından kolumla kanı çekmeye başladım. Parmaklarımın yeniden çıkmaması açıkçası beni hayal kırıklığına uğrattı hafif bir şekilde. "Belki biraz beklememiz gerekir. Sonuçta bir anda oluşması çok büyük bir mucize olurdu. Biraz daha besleyeceğim, ardından çekeceğim. Azcık daha dayan Ryu-san." Bu kolu her ihtimale karşı biraz daha beslemem gerek. Ryu-san'ın yaraları bir anda mucizeyle kapanmayacağı için, bu kanın boşa gitmesine gerek yok. Güzel bir mama oluyor koluma. Umarım tadını beğenmiştir.
Kolumu biraz daha besledikten sonra çakra akışımı devam ettirerek "Chisa-chan'ın yanına gidelim. Ne durumda olduğunu görelim, ardından üsse döneriz." Diyerek Ryu-san ile birlikte yürümeye başlayacağım Chisa-chan'ın yanına doğru. Yürürken, koluma sardığım tüm sargıyı kesik elime sarmayı düşünüyorum. Siyah jölelerim yere damlamasın ve elime iyice yapışsınlar. Tüm kolu kapatma işlemini üsse döndüğüm zaman kanamayı durdurarak halledebilirim.
Ryu-san bakışlarını çevirdiğinde, küçük bir kahkaha attım. Ardından kolumla kanı çekmeye başladım. Parmaklarımın yeniden çıkmaması açıkçası beni hayal kırıklığına uğrattı hafif bir şekilde. "Belki biraz beklememiz gerekir. Sonuçta bir anda oluşması çok büyük bir mucize olurdu. Biraz daha besleyeceğim, ardından çekeceğim. Azcık daha dayan Ryu-san." Bu kolu her ihtimale karşı biraz daha beslemem gerek. Ryu-san'ın yaraları bir anda mucizeyle kapanmayacağı için, bu kanın boşa gitmesine gerek yok. Güzel bir mama oluyor koluma. Umarım tadını beğenmiştir.
Kolumu biraz daha besledikten sonra çakra akışımı devam ettirerek "Chisa-chan'ın yanına gidelim. Ne durumda olduğunu görelim, ardından üsse döneriz." Diyerek Ryu-san ile birlikte yürümeye başlayacağım Chisa-chan'ın yanına doğru. Yürürken, koluma sardığım tüm sargıyı kesik elime sarmayı düşünüyorum. Siyah jölelerim yere damlamasın ve elime iyice yapışsınlar. Tüm kolu kapatma işlemini üsse döndüğüm zaman kanamayı durdurarak halledebilirim.
Off Topic
Ryu, Ryoken'in bir süre daha kanını emmesine izin verdikten sonra Ryoken kalktıktan sonra Chisa-chan'ın yanına gidecek.
İŞİNİN EN BÜYÜK TERÖRİSTİ !!!
- Kotegawa Chisa
- Ishigakure
- Posts:427
- Joined:August 31st, 2018, 1:59 am
Re: [6. Gün - Gündüz Safhası] Terkedilmiş Kasaba
Butsuo-san'ın uyanmadığını fark ettiğim anda gözyaşlarımın akışı durdu. Birkaç saniyeliğine sabit bir şekilde durarak savaşımız esnasında yaşananları gözden geçirdim. Onu kestiğim anda tekniğimin etkin olduğundan emindim fakat neden uyanmadığını anlayamamıştım. Ağzımdan aldığım derin bir nefesle birlikte burnumu çektim, pek hoş olmayan bir ses çıktı ama bunu düşünecek zaman değildi. Gözlerimi birkaç kez açıp kapadıktan sonra Butsuo-san'ın yanaklarında olan ellerimi çektim. Aklıma küçüklüğümde okuduğum bir hikaye gelmişti. Tam detayları hatırlayamıyorum ama bir prenses ve prensle ilgiliydi. Kötü kayın validesi tarafından zehirlenen prenses, bir türlü uyanmıyordu. Bunun haberini duyan prens ise dağları, nehirleri ve ovaları aşarak prensesin yanına gelmişti. Onu uyandırmak için neredeyse her şeyi yapmış olmasına rağmen pekte başarılı olamamıştı. Prens tam pes ettiği anda ise yerde şans eseri duran taşa takılmış ve prensesi öpüvermişti. Prens utanmıştı ama prensesin gözlerini açtığını gördüğünde sevinmeden edememişti. Sonrası da klasik zaten, mutlu bir şekilde yaşamışlardı... Şimdi bu hikaye ne alaka? Eee~~ Rollerimiz biraz farklı olsa da hikayelerimizin ana noktaları benziyor. Benim de önümde bir türlü uyanmayan bir prenses, ayy prens var. Peki ben Butsuo-san'ı öpebilir miyim? Daha önce bir erkekle el ele dahi tutuşmamış olan ben böyle bir şey yapabilir mi? Tabii ki evet! Benim adım Kotegawa Chisa, aklıma koyduğum her şeyi yaparım.
Derin bir nefes aldıktan sonra iki elimle Butsuo-san'ın yanakların bir kez daha sertçe vurdum ve dudağımı onun sağ yanağına doğru yaklaştırmaya başladım. Kalbim küt küt atmasına rağmen dudaklarımı ilerletmeye devam ettim ve yanağına minnacık bir öpücük kondurdum. Kendimi geri çektiğim anda utanç verici duygular yüreğimi sarmaya başladı. Akabinde de domatesten daha kırmızı bir surata sahip oldum.
B-b-b-b-b-ben aptalın önde gideniyim! Nasıl olurda bir çocuk masalının aklımı karıştırmasına izin veririm?! Tek yapmam gereken şey onu defalarca tokatlamak olmasına rağmen ben gittim onu... onu... onu ö-ö-ö-öptüm... Ayy~~ Kalbim dayanamayacak, ilk defa birisini öpüyorum. Her ne kadar romantik duygularla yapmamış olsam da birisini öptüğüm gerçeği ortada! Nasıl böyle müstehcen bir hareket yapabildim ki? Benim gibi genç bir kıza kesinlikle yakışmıyor! Annem, en son görüşmemizde 18 yaşıma kadar böyle şeyler yapmamam gerektiğini bana gayet net bir şekilde belirtmişti oysaki!
Sakin ol Chisa! Butsuo-san'ın uyanacağı kesin değil! Uyanmadığı takdirde ne yapacağını düşün... Evet, düşün... Booool boool düşün... Buldum! Onu seri bir şekilde tokatlayabilirim! Evet, bunu yapabilirim. Canını yakmayacak şekilde ama seri bir şekilde yanaklarını tokatlayacağım. Tabii eğer birkaç saniye içinde ö-ö-öpücüğümden dolayı uyanmazsa... Ayy~~ Ne kadar utanç verici. Edepsiz Chisa.
Derin bir nefes aldıktan sonra iki elimle Butsuo-san'ın yanakların bir kez daha sertçe vurdum ve dudağımı onun sağ yanağına doğru yaklaştırmaya başladım. Kalbim küt küt atmasına rağmen dudaklarımı ilerletmeye devam ettim ve yanağına minnacık bir öpücük kondurdum. Kendimi geri çektiğim anda utanç verici duygular yüreğimi sarmaya başladı. Akabinde de domatesten daha kırmızı bir surata sahip oldum.
B-b-b-b-b-ben aptalın önde gideniyim! Nasıl olurda bir çocuk masalının aklımı karıştırmasına izin veririm?! Tek yapmam gereken şey onu defalarca tokatlamak olmasına rağmen ben gittim onu... onu... onu ö-ö-ö-öptüm... Ayy~~ Kalbim dayanamayacak, ilk defa birisini öpüyorum. Her ne kadar romantik duygularla yapmamış olsam da birisini öptüğüm gerçeği ortada! Nasıl böyle müstehcen bir hareket yapabildim ki? Benim gibi genç bir kıza kesinlikle yakışmıyor! Annem, en son görüşmemizde 18 yaşıma kadar böyle şeyler yapmamam gerektiğini bana gayet net bir şekilde belirtmişti oysaki!
Sakin ol Chisa! Butsuo-san'ın uyanacağı kesin değil! Uyanmadığı takdirde ne yapacağını düşün... Evet, düşün... Booool boool düşün... Buldum! Onu seri bir şekilde tokatlayabilirim! Evet, bunu yapabilirim. Canını yakmayacak şekilde ama seri bir şekilde yanaklarını tokatlayacağım. Tabii eğer birkaç saniye içinde ö-ö-öpücüğümden dolayı uyanmazsa... Ayy~~ Ne kadar utanç verici. Edepsiz Chisa.
- Kasumikage Teki
- Kusagakure
- Posts:343
- Joined:October 22nd, 2018, 2:54 am
Re: [6. Gün - Gündüz Safhası] Terkedilmiş Kasaba
Ortamın bir tık daha sakinleşmesi ile nefes alış verişi düz tempoya dönmeye başlamıştı. Ciğerleri rahatlamış, kasılmış vücudu içinde bulunduğu rahata alışmaya çalışıyordu. Yorgundu ve yaralanmıştı fakat keyifliydi aynı zamanda. Butsuo halen uyanamamıştı ancak takım arkadaşının hayatını kaybetmediğini biliyordu en azından. En kötü ihtimalle onu taşımak zorunda kalacaktı tekrar, ancak bunu dert etmiyordu.
Nakada'nın parşömen hakkında ettiği laflar sonrasında yüzüne geniş bir gülümseme yerleşmişti Teki'nin. Elinde tuttuğu medikal çantayı sıkmaya başlamıştı istemsizce. "Teşekkürler Nakada-san. O halde yarın için randevumuz var diye düşünüyorum." demişti kunoichiye. Tekrar onunla karşılaşacak olmanın hem heyecanını hem de gerginliği hissediyordu.
Yüzündeki gülümseme halen silinmemişken Butsuo'ya döndürmüştü bakışlarını. Takım arkadaşını uyandırmayı deneyecekti ancak kafasını Butsuo'ya çevirdiği gibi takım arkadaşının daha yeni ağlamış pembe bir kız tarafından öpüldüğünü görmüştü. Anlam veremediği bu sahneden sonra bir kaç saniye hareketsiz kalmıştı Teki. Sonrasında da önce diz çökerek, Chisa'nın hizasına eğilmiş, suratını üzgün pembe kıza yaklaştırarak "Tekrar dene Chisa-san. Bence 2. öpücük uyandırır." demiş ve gülmeye başlamıştı.
Eğildiği yerden doğrulup, tekrar ayağa kalkarken Nakada'ya bir bakış atmış ve Ryoken'i bıraktığı konuma doğru ilerlemeye başlamıştı. Arkasından Nakada'nın da geleceğini düşünerek sohbet etmeye başlamıştı kunoichi ile.
"Nakada-san... Sınavdan sonra kendimi Suiseiki stilinde biraz daha geliştirmek istiyorum. Eğer eğitimle ilgileniyorsan senden ders almak isterim. Senin seviyene gelmek harika olurdu..."
Adımlarını durdurmuş ve aniden Nakada'ya doğru dönmüştü. "Sahip olduğum güç ile Suiseiki stilini birleştirmenin bir yolunu bulursam gerçekten sağlam bir kalkana dönüşebilirim... Ayrıca izlediğin gibi dilersem başarılı bir kılıç da olabiliyorum." Gözlerini fare gibi kısmış ve gülünüşünü genişletmişti. "Ama maymunum olmadan yapamıyorum ahahah!"
Ryoken'lerin yanına vardığı gibi medikal çantayı Ryu'ya vererek, parşömeni bulma umuduyla yıkık evin içine dönecekti. İlk başta planladığı gibi evin içindeki molozları kaldıracak ve parşömeni bulmaya çalışacaktı. Kendisi bunlarla uğraşırken Chisa'nın da öpücüklere boğarak Butsuo'yu uyandıracağını ümit ediyordu.
Nakada'nın parşömen hakkında ettiği laflar sonrasında yüzüne geniş bir gülümseme yerleşmişti Teki'nin. Elinde tuttuğu medikal çantayı sıkmaya başlamıştı istemsizce. "Teşekkürler Nakada-san. O halde yarın için randevumuz var diye düşünüyorum." demişti kunoichiye. Tekrar onunla karşılaşacak olmanın hem heyecanını hem de gerginliği hissediyordu.
Yüzündeki gülümseme halen silinmemişken Butsuo'ya döndürmüştü bakışlarını. Takım arkadaşını uyandırmayı deneyecekti ancak kafasını Butsuo'ya çevirdiği gibi takım arkadaşının daha yeni ağlamış pembe bir kız tarafından öpüldüğünü görmüştü. Anlam veremediği bu sahneden sonra bir kaç saniye hareketsiz kalmıştı Teki. Sonrasında da önce diz çökerek, Chisa'nın hizasına eğilmiş, suratını üzgün pembe kıza yaklaştırarak "Tekrar dene Chisa-san. Bence 2. öpücük uyandırır." demiş ve gülmeye başlamıştı.
Eğildiği yerden doğrulup, tekrar ayağa kalkarken Nakada'ya bir bakış atmış ve Ryoken'i bıraktığı konuma doğru ilerlemeye başlamıştı. Arkasından Nakada'nın da geleceğini düşünerek sohbet etmeye başlamıştı kunoichi ile.
"Nakada-san... Sınavdan sonra kendimi Suiseiki stilinde biraz daha geliştirmek istiyorum. Eğer eğitimle ilgileniyorsan senden ders almak isterim. Senin seviyene gelmek harika olurdu..."
Adımlarını durdurmuş ve aniden Nakada'ya doğru dönmüştü. "Sahip olduğum güç ile Suiseiki stilini birleştirmenin bir yolunu bulursam gerçekten sağlam bir kalkana dönüşebilirim... Ayrıca izlediğin gibi dilersem başarılı bir kılıç da olabiliyorum." Gözlerini fare gibi kısmış ve gülünüşünü genişletmişti. "Ama maymunum olmadan yapamıyorum ahahah!"
Ryoken'lerin yanına vardığı gibi medikal çantayı Ryu'ya vererek, parşömeni bulma umuduyla yıkık evin içine dönecekti. İlk başta planladığı gibi evin içindeki molozları kaldıracak ve parşömeni bulmaya çalışacaktı. Kendisi bunlarla uğraşırken Chisa'nın da öpücüklere boğarak Butsuo'yu uyandıracağını ümit ediyordu.
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts:2605
- Joined:August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [6. Gün - Gündüz Safhası] Terkedilmiş Kasaba
Teki: Satori, boşluğa bakmayı sürdürürken yarınki randevudan bahsetmeni dinliyor. Herhangi bir cevap vermiyor buna. Yüzünde yarım saniyelik bir gülümseme harici herhangi bir ifade oluşmuyor. Sabit bir şekilde yerinde durmakta, ara ara yüzünün belirli bir hedefi olmadan sağa sola döndüğünü görebiliyorsun. Satori'ye cümleni kurduktan sonra bakışların yerde yatmakta olan takım arkadaşın ve onunla ilgilenen pembe saçlı kıza dönüyor. Chisa'nın Butsuo'nun yanağına bir öpücük kondurduğunu gördükten sonra yanlarına ilerliyor ve planladığın gibi hafifçe eğilerek Chisa'ya kuruyorsun cümleni.
Chisa: Önce Butsuo'yu tokatlıyor, devamında sağ yanağına minik bir öpücük konduruyorsun. Oldukça masum olan bu öpücükten sonra bile yüzün utançla domates rengini alıyor hızla. Yine de ister istemez Butsuo'nun uyanıp uyanmayacağına bakmak üzere gözlerini yarı açık bir şekilde dikiyorsun köydaşının suratına doğru. Tam bu esnada, aniden biri belirip eğiliyor sana doğru. Butsuo'yu öpmenden kaynaklı yaşadığın utanç ve uyanıp uyanmadığına odaklanmış olman yanında eğilen kişinin yaklaşmasını farketmeni önlüyor istemsizce. Teki'nin ikinci öpücüğe dair kurduğu cümle biraz daha utanmana sebep oluyor. Ancak rengin halihazırdakinden daha kırmızı olamayacağı için bunu dışarı vuramıyorsun.
Ryoken & Ryu: Ryoken, Ryu'nun kolundan akan kanla beslemeyi sürdürüyor kolunu bir süre daha. Bunu yeterince yaptığını düşündüğünde Ryu'yla birlikte Butsuo'nun yanındaki Chisa'ya doğru ilerlemeye başlıyorlar. Ryoken bu esnada tüm koluna yayılmış olan sargıyı çözerek yalnızca kesik elini odaklayarak tamponlu bir sargı yapmaya başlıyor. Balçık siyahı renkli ve ürkütücü görünen kolu tamamen ortaya çıkmış oluyor bu sayede.
Teki&Chisa: Chisa'nın öpücüğünün üzerinden dört-beş saniye geçmiş olmasına rağmen Butsuo'da herhangi bir uyanma izi yok. Ancak Chisa'nın utancı öyle bir boyutta ki herhangi bir şey yapmazsa kafasının bir volkan gibi patlayacağını hissediyor. Bu sebeple kafasına kurduğu planı çok hızlı bir şekilde gerçekleştirmek adına Butsuo'ya doğru yöneliyor ve her iki yanağını da seri bir şekilde tokatlamaya başlıyor. Teki, Chisa'nın 'saldırısı' bir teknik olsaydı, adının gerçekten uzun ve karizmatik olacağını düşünüyor istemsizce. İnceden de ürkmeden edemiyor.
Butsuo: Uzun, rüyasız uykun yüzünde hafif bir yanma hissiyle bölünmeye başlıyor. Öyle ki, bu his sürekli kuvvetlenerek artıyor ve birilerinin yüzüne lav dökmeye başladığını düşünüyorsun istemsizce. Gelgelelim, önce hafiften duyduğun ancak gittikçe şiddetlenen 'şap!' 'şup!' 'ŞLAP!' 'ŞLOOP!' sesleri işe ayrı bir ilginçlik katıyor. Ne olup bittiğini çözmek adına gözlerin kapalı bir şekilde bekliyorsun birkaç saniye. Kafandan neler olup bittiğine dair çeşitli varyasyonlar geçiyor ancak hiçbiri birbiriyle uyumlu değil. Bu çözemeyişin getirdiği hayal kırıklığıyla gözlerini açmaya çalışıyorsun. Oldukça zorlanıyorsun bunu yaparken. Yine de, yüksek bir gayretle her iki göz kapağını da hafifçe kaldırıp kirpiklerin arasından olan bitenleri görmeye zorluyorsun kendini. Yüzünün çevresinde ritmik olarak sağa-sola giden bir cisim görüyorsun. Cismin hemen arkasında, kıpkırmızı suratlı bir Chisa, ve onun yanında da bir Teki. Anlam veremiyorsun olanlara, sen de bu yüzden gözlerini geri kapatmaya karar veriyorsun. Bilincin kapalı değil, ancak tam olarak açık olduğu da söylenemez.
Teki&Chisa: Seri tokatlar sürerken Butsuo bir ara gözlerini açar gibi oluyor, bir saniye kadar boşluğa baktıktan sonra geri kapanıyor göz kapakları. Her ikiniz de bu manzarayı görüyorsunuz. Chisa, dilerse tokatlamaya devam edebilir. İşe yaramış gibi görünüyor zira.
Teki: Teki, Butsuo'nun bir şekilde uyandığını gördükten sonra planladığı üzere medikal çantayı Turuncu Takım'ın diğer iki üyesine vermek için ayaklanıyor ve az önce dövüşü sürdürdüğü, evin arka kısmına doğru ilerlemeye başlıyor. Bu esnada Satori'ye hitaben konuşuyor. Satori, Teki'nin harekete geçmesiyle birlikte onunla beraber adımlamaya başlıyor. Yüzü, tam olarak karşıya bakmakta. Yalnızca hafif yukarı dönük. Teki, Suiseiki stilinden ve Satori'nin kendisini çırak olarak almak isteyip istemeyeceğine dair birkaç cümle kuruyor evin köşesine doğru ilerlerken. Satori, Teki'nin tüm cümlelerini dinledikten sonra her zamanki sakin ses tonuyla cevap veriyor: "Gurur duydum, Teki-san. Ancak mentorlukla ilgilenmiyorum. Üzgünüm." Başka pek bir şey söylemiyor. Daha fazla sohbet etmeye meraklı değil gibi.
Ryoken & Ryu: Evin ön kısmına, Chisa'nın olduğu yere ilerlemek için harekete geçiyorsunuz. Evin kapısına karşıdan bakıldığında duvarın sol köşesinde, Teki'yle karşılaşıyorsunuz. Birkaç adım gerisinde alana ilk geldiğinizde size uzun sayılabilecek bir konuşma yapan mor takım üyesi Satori var. Bir yandan size ilerlerken, bir yandan da sohbet etmekteler. Teki sizi farkettikten sonra elinde tutmakta olduğu, muhtemelen Satori tarafından verilmiş olduğunu tahmin ettiğiniz medikal çantayı Ryu'ya uzatıyor. Devamında, evin içine doğru ilerlediğini görüyorsunuz Teki'nin. Satori'yle karşı karşıya kalıyorsunuz. Bir saniyelik bir sessizliğin ardından, sakin bir ses tonuyla konuşuyor gözleri alınbandıyla kapatılmış kunoichi. Bu esnada tam olarak yüzüne doğru bakmasa da, Ryoken'e hitaben konuştuğunu anlayabiliyorsunuz: "Elin için üzgünüm." diyor basitçe. "Umarım shinobilik hayatını etkilemez." Yüzü hafifçe buruşuyor Satori'nin. Ryoken, sosyalleşme kabiliyeti sayesinde Satori'nin kurduğu cümleyi hafifçe çekinerek, karşısındakinin canını sıkmamaya çalışarak kurduğunu çözebiliyor. Bir saniyelik bir sessizlik daha oluyor: "Ben gidiyorum o zaman, siz yolu bulursunuz." Elini selam verir gibi hafifçe kaldırıyor ve dövüş yaşanırken beklediği iki katlı eve doğru ilerlemeye başlıyor arkasını dönüp. Tüm bu konuşmalar esnasında Ryoken'in koluna herhangi bir tepki vermiyor Satori. Nasıl göründüğünü çözüp çözemediğine emin olamıyorsunuz. Ön tarafa, Chisa'ya baktığınızda Butsuo'nun baş ucunda görüyorsunuz. Yüzü, tuhaf bir şekilde kıpkırmızı.
Chisa: Bir yandan Butsuo'yla uğraşırken, bir yandan önce Teki ve Satori arasındaki sohbete kulak misafiri oluyor. Devamında Satori'nin Ryoken'e hitaben kurduğu cümleler geliyor kulaklarına. Oldukça sakin olan bu seste, empati kabiliyeti sayesinde çok minimal bir titreme olduğunu sezebiliyor. Chisa bir şekilde, Satori'nin bu kısa cümlelerinde samimi bir empati duygusu hissediyor. Bir şekilde kendi 'sakatlığını' Ryoken'in kaybettiği eliyle bağdaştırmış gibi. Chisa, parmaklarını kaybeden bir shinobinin 'yarım' hissedeceğini düşünüyor, ancak gözlerini kaybeden bir shinobinin neler yaşayabileceğini tahayyül bile edemeyeceğini farkediyor zihninde olayı tartarken. Satori'nin konuşmayı kısa kesip iki katlı eve doğru ilerlemeye başlarken kendi düşüncelerine, belki de geçmişine ait şeylere dalmış olduğuna emin oluyor.
Teki: Ryu'ya medikal çantayı verdikten sonra hızla eve giriyor ve halihazırda büyük kısmını aramış olduğun molozlara doğru ilerliyorsun. Eve girmeden hemen önce Ryoken'in zift siyahı kolu çarpıyor gözüne. İçine hafif, istemsiz bir tiksinti duygusu yerleşiyor ancak işin altını fazla sorgulamamaya karar vererek kendi işine odaklanıyorsun. Arayışın gerçekten oldukça kısa sürüyor. Birkaç taş ve kaya parçasını kenara fırlattıktan sonra sınav parşomeni olduğuna emin olduğun kırmızı bir cismin köşesini görüyorsun. Üç dört saniye kadar uğraştıktan sonra çevresini temizliyor ve yığıntıdan çıkarıyorsun parşomeni. Ağır hissettiriyor, olması gerektiği gibi.
Chisa: Önce Butsuo'yu tokatlıyor, devamında sağ yanağına minik bir öpücük konduruyorsun. Oldukça masum olan bu öpücükten sonra bile yüzün utançla domates rengini alıyor hızla. Yine de ister istemez Butsuo'nun uyanıp uyanmayacağına bakmak üzere gözlerini yarı açık bir şekilde dikiyorsun köydaşının suratına doğru. Tam bu esnada, aniden biri belirip eğiliyor sana doğru. Butsuo'yu öpmenden kaynaklı yaşadığın utanç ve uyanıp uyanmadığına odaklanmış olman yanında eğilen kişinin yaklaşmasını farketmeni önlüyor istemsizce. Teki'nin ikinci öpücüğe dair kurduğu cümle biraz daha utanmana sebep oluyor. Ancak rengin halihazırdakinden daha kırmızı olamayacağı için bunu dışarı vuramıyorsun.
Ryoken & Ryu: Ryoken, Ryu'nun kolundan akan kanla beslemeyi sürdürüyor kolunu bir süre daha. Bunu yeterince yaptığını düşündüğünde Ryu'yla birlikte Butsuo'nun yanındaki Chisa'ya doğru ilerlemeye başlıyorlar. Ryoken bu esnada tüm koluna yayılmış olan sargıyı çözerek yalnızca kesik elini odaklayarak tamponlu bir sargı yapmaya başlıyor. Balçık siyahı renkli ve ürkütücü görünen kolu tamamen ortaya çıkmış oluyor bu sayede.
Teki&Chisa: Chisa'nın öpücüğünün üzerinden dört-beş saniye geçmiş olmasına rağmen Butsuo'da herhangi bir uyanma izi yok. Ancak Chisa'nın utancı öyle bir boyutta ki herhangi bir şey yapmazsa kafasının bir volkan gibi patlayacağını hissediyor. Bu sebeple kafasına kurduğu planı çok hızlı bir şekilde gerçekleştirmek adına Butsuo'ya doğru yöneliyor ve her iki yanağını da seri bir şekilde tokatlamaya başlıyor. Teki, Chisa'nın 'saldırısı' bir teknik olsaydı, adının gerçekten uzun ve karizmatik olacağını düşünüyor istemsizce. İnceden de ürkmeden edemiyor.
Butsuo: Uzun, rüyasız uykun yüzünde hafif bir yanma hissiyle bölünmeye başlıyor. Öyle ki, bu his sürekli kuvvetlenerek artıyor ve birilerinin yüzüne lav dökmeye başladığını düşünüyorsun istemsizce. Gelgelelim, önce hafiften duyduğun ancak gittikçe şiddetlenen 'şap!' 'şup!' 'ŞLAP!' 'ŞLOOP!' sesleri işe ayrı bir ilginçlik katıyor. Ne olup bittiğini çözmek adına gözlerin kapalı bir şekilde bekliyorsun birkaç saniye. Kafandan neler olup bittiğine dair çeşitli varyasyonlar geçiyor ancak hiçbiri birbiriyle uyumlu değil. Bu çözemeyişin getirdiği hayal kırıklığıyla gözlerini açmaya çalışıyorsun. Oldukça zorlanıyorsun bunu yaparken. Yine de, yüksek bir gayretle her iki göz kapağını da hafifçe kaldırıp kirpiklerin arasından olan bitenleri görmeye zorluyorsun kendini. Yüzünün çevresinde ritmik olarak sağa-sola giden bir cisim görüyorsun. Cismin hemen arkasında, kıpkırmızı suratlı bir Chisa, ve onun yanında da bir Teki. Anlam veremiyorsun olanlara, sen de bu yüzden gözlerini geri kapatmaya karar veriyorsun. Bilincin kapalı değil, ancak tam olarak açık olduğu da söylenemez.
Teki&Chisa: Seri tokatlar sürerken Butsuo bir ara gözlerini açar gibi oluyor, bir saniye kadar boşluğa baktıktan sonra geri kapanıyor göz kapakları. Her ikiniz de bu manzarayı görüyorsunuz. Chisa, dilerse tokatlamaya devam edebilir. İşe yaramış gibi görünüyor zira.
Teki: Teki, Butsuo'nun bir şekilde uyandığını gördükten sonra planladığı üzere medikal çantayı Turuncu Takım'ın diğer iki üyesine vermek için ayaklanıyor ve az önce dövüşü sürdürdüğü, evin arka kısmına doğru ilerlemeye başlıyor. Bu esnada Satori'ye hitaben konuşuyor. Satori, Teki'nin harekete geçmesiyle birlikte onunla beraber adımlamaya başlıyor. Yüzü, tam olarak karşıya bakmakta. Yalnızca hafif yukarı dönük. Teki, Suiseiki stilinden ve Satori'nin kendisini çırak olarak almak isteyip istemeyeceğine dair birkaç cümle kuruyor evin köşesine doğru ilerlerken. Satori, Teki'nin tüm cümlelerini dinledikten sonra her zamanki sakin ses tonuyla cevap veriyor: "Gurur duydum, Teki-san. Ancak mentorlukla ilgilenmiyorum. Üzgünüm." Başka pek bir şey söylemiyor. Daha fazla sohbet etmeye meraklı değil gibi.
Ryoken & Ryu: Evin ön kısmına, Chisa'nın olduğu yere ilerlemek için harekete geçiyorsunuz. Evin kapısına karşıdan bakıldığında duvarın sol köşesinde, Teki'yle karşılaşıyorsunuz. Birkaç adım gerisinde alana ilk geldiğinizde size uzun sayılabilecek bir konuşma yapan mor takım üyesi Satori var. Bir yandan size ilerlerken, bir yandan da sohbet etmekteler. Teki sizi farkettikten sonra elinde tutmakta olduğu, muhtemelen Satori tarafından verilmiş olduğunu tahmin ettiğiniz medikal çantayı Ryu'ya uzatıyor. Devamında, evin içine doğru ilerlediğini görüyorsunuz Teki'nin. Satori'yle karşı karşıya kalıyorsunuz. Bir saniyelik bir sessizliğin ardından, sakin bir ses tonuyla konuşuyor gözleri alınbandıyla kapatılmış kunoichi. Bu esnada tam olarak yüzüne doğru bakmasa da, Ryoken'e hitaben konuştuğunu anlayabiliyorsunuz: "Elin için üzgünüm." diyor basitçe. "Umarım shinobilik hayatını etkilemez." Yüzü hafifçe buruşuyor Satori'nin. Ryoken, sosyalleşme kabiliyeti sayesinde Satori'nin kurduğu cümleyi hafifçe çekinerek, karşısındakinin canını sıkmamaya çalışarak kurduğunu çözebiliyor. Bir saniyelik bir sessizlik daha oluyor: "Ben gidiyorum o zaman, siz yolu bulursunuz." Elini selam verir gibi hafifçe kaldırıyor ve dövüş yaşanırken beklediği iki katlı eve doğru ilerlemeye başlıyor arkasını dönüp. Tüm bu konuşmalar esnasında Ryoken'in koluna herhangi bir tepki vermiyor Satori. Nasıl göründüğünü çözüp çözemediğine emin olamıyorsunuz. Ön tarafa, Chisa'ya baktığınızda Butsuo'nun baş ucunda görüyorsunuz. Yüzü, tuhaf bir şekilde kıpkırmızı.
Chisa: Bir yandan Butsuo'yla uğraşırken, bir yandan önce Teki ve Satori arasındaki sohbete kulak misafiri oluyor. Devamında Satori'nin Ryoken'e hitaben kurduğu cümleler geliyor kulaklarına. Oldukça sakin olan bu seste, empati kabiliyeti sayesinde çok minimal bir titreme olduğunu sezebiliyor. Chisa bir şekilde, Satori'nin bu kısa cümlelerinde samimi bir empati duygusu hissediyor. Bir şekilde kendi 'sakatlığını' Ryoken'in kaybettiği eliyle bağdaştırmış gibi. Chisa, parmaklarını kaybeden bir shinobinin 'yarım' hissedeceğini düşünüyor, ancak gözlerini kaybeden bir shinobinin neler yaşayabileceğini tahayyül bile edemeyeceğini farkediyor zihninde olayı tartarken. Satori'nin konuşmayı kısa kesip iki katlı eve doğru ilerlemeye başlarken kendi düşüncelerine, belki de geçmişine ait şeylere dalmış olduğuna emin oluyor.
Teki: Ryu'ya medikal çantayı verdikten sonra hızla eve giriyor ve halihazırda büyük kısmını aramış olduğun molozlara doğru ilerliyorsun. Eve girmeden hemen önce Ryoken'in zift siyahı kolu çarpıyor gözüne. İçine hafif, istemsiz bir tiksinti duygusu yerleşiyor ancak işin altını fazla sorgulamamaya karar vererek kendi işine odaklanıyorsun. Arayışın gerçekten oldukça kısa sürüyor. Birkaç taş ve kaya parçasını kenara fırlattıktan sonra sınav parşomeni olduğuna emin olduğun kırmızı bir cismin köşesini görüyorsun. Üç dört saniye kadar uğraştıktan sonra çevresini temizliyor ve yığıntıdan çıkarıyorsun parşomeni. Ağır hissettiriyor, olması gerektiği gibi.
Off Topic
Butsuo, bu turdan itibaren yazabilir.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Jin Ryoken
- Ishigakure
- Posts:393
- Joined:August 31st, 2018, 5:11 am
Re: [6. Gün - Gündüz Safhası] Terkedilmiş Kasaba
Hayal kırıklığımın seviyesi hala aynı. Elimin bir anda geri çıkması Ryu-san'a dediğim gibi kesinlikle büyük bir mucize olurdu. Aynı zamanda, boş bir hayal kuruyor olabilme ihtimalim var. Ölü bir kolun koptuğu yeri kendi kendine tamir etmesi mi? Oldukça imkansız duruyor aslında. En azından, elimden geleni denedim diyebilirim. Kolumu saklama gereği duymadım Chisa-chan'ın yanına ilerlerken. Zaten elim koptuğunda bile acı çekmediğimi gören Teki-san bir şeylerin ters gittiğini çoktan anlamıştır. Bu yüzden birilerinin görüp görmemesi büyük bir dert değil benim için artık.
Teki ile kör kız sohbet ederken denk geldiler ilerleyişimize. Teki-san, kız tarafından verildiğini düşündüğüm medikal çantayı Ryu-san'a uzattı. Teki-san, evin içine muhtemelen parşömene doğru ilerlerken bizde kızla başbaşa kaldık bir süreliğine. Bir saniyelik sessizlik yaşandı, bir şey demek istemiyordum. Belki teşekkür edebilirdim medikal çanta için ancak gereği yoktu. Elim için üzgün olduğunu belirttikten sonra yüzü hafifçe buruştu. Sanırım bu topluluk içerisinde beni anlayabilecek tek kişi o olmalıydı. Eğer gerçekten gözleri görmeyen biri olarak doğmadıysa, aynı benim gibi sonradan böyle bir sakatlığa kavuşmuş olmalıydı. Bir şey deme gereği duymadım o anda, yaşadığım ilk sakatlık değildi. Hem bu yüzden, hemde ölü kolum üzerinde hala bir umudum olduğundan dolayı canımı çok fazla sıkmıyordu. Kız elini selam verir gibi hafifçe kaldırdıktan sonra ilerlemeye başladı.
Chisa-chan'ın yüzü gereğinden fazla kırmızı duruyordu Butsuo-san'ın yanında beklerken. "Yaralarına bakmaya çalış çantayla. Olmazsa geri döndüğümüzde bakarız." dedim Ryu-san'a hitaben. Sonrasında yüzümü döndürdüm Ryu-san'a. Parmağımla sağ omzuna saplanan shurikeni gösterdim. "Şunu cebine at. Fazladan ekipman olur." dedikten sonra Chisa-chan'ın yanına ilerledim. Sağ elimi omzuna koyduktan sonra konuşmaya başladım. "Chisa-chan, yaran var mı? Yaralarına hızlı bir şekilde bakıp gitmemiz gerek. Ryu-san da yaralandı ve oldukça yorgun, dinlenmesi gerekiyor. Benimde elimin yarısı koptu ve onunla ilgilenmem gerek." Chisa-chan'ın herhangi bir yarası var mı yok mu bilmiyorum. Benim durumum ikisine göre daha iyi olabilir. Bu yüzden ikisiyle de bir süre ilgilenip dönmeyi planlıyorum üsse. Sonuçta elime çakra aktarıp duramam, kendi elimle de ilgilenmem gerek.
Teki ile kör kız sohbet ederken denk geldiler ilerleyişimize. Teki-san, kız tarafından verildiğini düşündüğüm medikal çantayı Ryu-san'a uzattı. Teki-san, evin içine muhtemelen parşömene doğru ilerlerken bizde kızla başbaşa kaldık bir süreliğine. Bir saniyelik sessizlik yaşandı, bir şey demek istemiyordum. Belki teşekkür edebilirdim medikal çanta için ancak gereği yoktu. Elim için üzgün olduğunu belirttikten sonra yüzü hafifçe buruştu. Sanırım bu topluluk içerisinde beni anlayabilecek tek kişi o olmalıydı. Eğer gerçekten gözleri görmeyen biri olarak doğmadıysa, aynı benim gibi sonradan böyle bir sakatlığa kavuşmuş olmalıydı. Bir şey deme gereği duymadım o anda, yaşadığım ilk sakatlık değildi. Hem bu yüzden, hemde ölü kolum üzerinde hala bir umudum olduğundan dolayı canımı çok fazla sıkmıyordu. Kız elini selam verir gibi hafifçe kaldırdıktan sonra ilerlemeye başladı.
Chisa-chan'ın yüzü gereğinden fazla kırmızı duruyordu Butsuo-san'ın yanında beklerken. "Yaralarına bakmaya çalış çantayla. Olmazsa geri döndüğümüzde bakarız." dedim Ryu-san'a hitaben. Sonrasında yüzümü döndürdüm Ryu-san'a. Parmağımla sağ omzuna saplanan shurikeni gösterdim. "Şunu cebine at. Fazladan ekipman olur." dedikten sonra Chisa-chan'ın yanına ilerledim. Sağ elimi omzuna koyduktan sonra konuşmaya başladım. "Chisa-chan, yaran var mı? Yaralarına hızlı bir şekilde bakıp gitmemiz gerek. Ryu-san da yaralandı ve oldukça yorgun, dinlenmesi gerekiyor. Benimde elimin yarısı koptu ve onunla ilgilenmem gerek." Chisa-chan'ın herhangi bir yarası var mı yok mu bilmiyorum. Benim durumum ikisine göre daha iyi olabilir. Bu yüzden ikisiyle de bir süre ilgilenip dönmeyi planlıyorum üsse. Sonuçta elime çakra aktarıp duramam, kendi elimle de ilgilenmem gerek.
Off Topic
Ryu, Ryoken Chisa'nın yanındayken ilgilenebildiği kadar kendi yaralarıyla ilgilenmeye çalışacak.
İŞİNİN EN BÜYÜK TERÖRİSTİ !!!
- Oita Butsuo
- Ishigakure
- Posts:318
- Joined:September 1st, 2018, 2:42 pm
Re: [6. Gün - Gündüz Safhası] Terkedilmiş Kasaba
Bu ne ya, sıcak sıcak... Yüzüme sıcacık, hafifçe kıvamlı bir sıvı akıyor sanki. Öyle ki yanaklarım ateş atıyor. Kami-sama Kami-sama... Ne olabilir ki bu sıcak, içimi titreten sıvı? İçimde, derinlerde bir yerde küçük kıpırdanmalar yaşıyorum. Yüzümden başlayarak beni saran bu ateş hayat veriyor bana.
Bir bahar manzarası canlanıyor zihnimde. Kırdayım. Benden başka bir insan yok görünürde. Ama öyle bir his, öyle bir algılayış ki kendime insan demek zor geliyor. İnsan değilim ben, doğa denen sonsuz döngünün küçük bir parçasıyım. Hayır, yanlış anlaşılmasın. Benliğimden olmak mutsuz etmiyor beni. Tam tersine bu sonsuz döngünün bir parçası olmaktan büyük bir mutluluk-hayır, mutluluk da denemez buna. Sadece tüm varoluş içinde bana düşen yerde olmanın, görevini yaptığının bilincinde olmanın sebep olduğu bir memnuniyet. En başından beri olmam gereken yerdeyim. Bu kırda koca bir evren var, aynı bu kırın koca bir evren içinde olması gibi. İçime doğuyor ikisinin de sonsuzluğu, ama biliyorum ki içim diye bir şey de yok ben diye bir şey de. Dışında değilim bu düzenin. Bir hissediyorum enerjisini güneşten kökünü topraktan alan bitkilerle, çiçeklerden bal alan arı da benim polenleri oluk oluk boşaltıp düzenin devamını sağlayan arı da benim. İnanması zor ama kraliçe arı da benim, binlerce arının tek beden gibi hareket etmesini sağlayan. Bal yiyen ve yediği balın devamlılığını kovana hizmetle sağlayan kraliçe arı. Binlerce evladım, milyonlarca çiçeği gebe bırakıyor. Kovanı işgal etmeye çalışan eşek arıları da yok değil ama eşek arısı da benim. Sonsuz bir memnuniyet. Ölen arılar toprağa karışıp toprağa, çiçeklere besin oluyor. Ben de eriyor, kayboluyorum bu ahenkli düzende. Ben diye bir şey yok. Sadece döngü ve döngüde gerekli yerde olmanın verdiği memnuniyet var.
Yüzüme yayılan hayat verici sıcaklık kulağıma çalınan seslerle hiç şüphe bırakmıyor içimde. Doğuyorum. Bir can taşıyorum reddedilemez bir biçimde artık.
Her şeyi unutmadan önce son anlarım, biliyorum. Birazdan gözlerim açılacak ve her şeyi unutacağım. Dünyada yerimi almak adına ağlamaya başlayacağım ciğerlerimdeki suyu boşaltmak adına popoma atılan tokatla! Bu son da olmayacak. Yine de huşuyla doluyum, endişeyle değil.
Ve her şeyi unutmak için gözlerimi açıyorum. Bana bahşedilen canla döngüdeki yerimi almak ve zamanı geldiğinde canımı devretmek için. Adeta birbirine yapışmış göz kapaklarım, belki de kuvvetli bir zamkla. Son bir ıkınışa ihtiyacım var.
Bu ne lan? Chisa mı benim annem şimdi? Yok artık! Ama bu kırmızı surat... Peki Teki?.. O da babam mı yoksa? Kaderin de böylesi gerçekten. Bu ikili nasıl beraber oldu peki? Herkesin günahkar parmaklarını diğerinin boğazına doladığı Jounin Sınavı bir aşkın beşiği mi oldu cidden. Ve o beşikte ben mi sallanacağım şimdi de... Yapacak bir şey yok, döngüdeki yerim Chisa ve Teki'nin çocuğu olmakmış. Acaba burcum ne oldu benim yaaa???
Peki bu tepemde sallanıp duran şey ne? Dalga dalga dalgalanıyor, bir sağa bir sola. Ishigakure bayrağıdır umarım. Hangi renkti lan bizim bayrak...
YOK ARTIK! En son... LAN BUNLAR BENİ Mİ SİKİYOR? Chisa'nın yanakları neden kırmızı? Teki ne yapıyor tepemde? Bu sağa sola sallanan şey ne? Dalga... Yanaklarım, yüzüm... Sıcacık, akkor parçası gibi. Ama bir ıslaklık hissi de taşıyor bu sıcaklık. Ya hayır ya, neden siktiniz beni? NEDEN NEDEN NEDEN? Ayrıca salak mısınız, bilmiyor musunuz önemli müsabakalardan önce insanlar vücut sıvılarını atmazlar. Çünkü vücut sıvılarını atınca gücünüz de düşüyormuş. Ben sınav olacağı haberini aldığımdan beri tutuyordum mesela. Kami-sama kahretsin sizi! Tuttum da ne oldu, keşke ben de keyfime baksaymışım.
Gerçi yargılamıyorum çok da sizi, malum huşu içindeyim. Hem benim gibi güçlü bir erkeğin huzurunda bu tarz şeylerin olması pek de yadırganacak bir şey değil. Teki'yi de cinsel yönelimleri yüzünden yargılayacak değilim yani, o kadar barbar değiliz. Tabi böyle deyince de Chisa'nın cinsel yönelimini varsaymış oldum. Yapacak bir şey yok, biz de Ishigakure'de büyüdük, belirli varsayımlarla yaşadık uzunca bir zaman. Bir günde kurtulamıyoruz bu alışkanlıklardan. Çocuklarımız daha güzel günler yaşasın diye olumlu adımlar atıyoruz en azından. Ki yani kişinin cinsel yönelimi ne olursa olsun eğer ben ortamdaysam o cinsel yönelim yavaş yavaş Butsuoseksüel'e dönmüştür hep. Teki neler yaptı Kami-sama bilir ben uyurken. Chisa'yla da bugün üçüncü kez karşılaştık sınav başından beri, artık dayanamamış olabilir. Ryoken ve Ryu ne işler çeviriyor bilmiyorum. Tahminim; Ryu gölgemde serinliyordur, Ryoken de beni kendine aşık edecek genjutsunun el mühürlerini keşfetmeye çalışıyordur. Satori de vardı gerçi. Bilmiyorum artık o kadarını.
Ben de sizleri seviyorum. Kızgın değilim hiçbirinize. Sevgi utanılacak bir şey değildir. Bir şiir daha patlatıp sizi benimle ne istiyorsanız yapmanız için rahat bırakacağım.
Bir bahar manzarası canlanıyor zihnimde. Kırdayım. Benden başka bir insan yok görünürde. Ama öyle bir his, öyle bir algılayış ki kendime insan demek zor geliyor. İnsan değilim ben, doğa denen sonsuz döngünün küçük bir parçasıyım. Hayır, yanlış anlaşılmasın. Benliğimden olmak mutsuz etmiyor beni. Tam tersine bu sonsuz döngünün bir parçası olmaktan büyük bir mutluluk-hayır, mutluluk da denemez buna. Sadece tüm varoluş içinde bana düşen yerde olmanın, görevini yaptığının bilincinde olmanın sebep olduğu bir memnuniyet. En başından beri olmam gereken yerdeyim. Bu kırda koca bir evren var, aynı bu kırın koca bir evren içinde olması gibi. İçime doğuyor ikisinin de sonsuzluğu, ama biliyorum ki içim diye bir şey de yok ben diye bir şey de. Dışında değilim bu düzenin. Bir hissediyorum enerjisini güneşten kökünü topraktan alan bitkilerle, çiçeklerden bal alan arı da benim polenleri oluk oluk boşaltıp düzenin devamını sağlayan arı da benim. İnanması zor ama kraliçe arı da benim, binlerce arının tek beden gibi hareket etmesini sağlayan. Bal yiyen ve yediği balın devamlılığını kovana hizmetle sağlayan kraliçe arı. Binlerce evladım, milyonlarca çiçeği gebe bırakıyor. Kovanı işgal etmeye çalışan eşek arıları da yok değil ama eşek arısı da benim. Sonsuz bir memnuniyet. Ölen arılar toprağa karışıp toprağa, çiçeklere besin oluyor. Ben de eriyor, kayboluyorum bu ahenkli düzende. Ben diye bir şey yok. Sadece döngü ve döngüde gerekli yerde olmanın verdiği memnuniyet var.
Tekerlek döner
Tahtırevan ilerler
Sülük misali
Tahtırevan ilerler
Sülük misali
Yüzüme yayılan hayat verici sıcaklık kulağıma çalınan seslerle hiç şüphe bırakmıyor içimde. Doğuyorum. Bir can taşıyorum reddedilemez bir biçimde artık.
şap
şup
ŞLAP
ŞLOOP
şup
ŞLAP
ŞLOOP
Her şeyi unutmadan önce son anlarım, biliyorum. Birazdan gözlerim açılacak ve her şeyi unutacağım. Dünyada yerimi almak adına ağlamaya başlayacağım ciğerlerimdeki suyu boşaltmak adına popoma atılan tokatla! Bu son da olmayacak. Yine de huşuyla doluyum, endişeyle değil.
Ve her şeyi unutmak için gözlerimi açıyorum. Bana bahşedilen canla döngüdeki yerimi almak ve zamanı geldiğinde canımı devretmek için. Adeta birbirine yapışmış göz kapaklarım, belki de kuvvetli bir zamkla. Son bir ıkınışa ihtiyacım var.
Bu ne lan? Chisa mı benim annem şimdi? Yok artık! Ama bu kırmızı surat... Peki Teki?.. O da babam mı yoksa? Kaderin de böylesi gerçekten. Bu ikili nasıl beraber oldu peki? Herkesin günahkar parmaklarını diğerinin boğazına doladığı Jounin Sınavı bir aşkın beşiği mi oldu cidden. Ve o beşikte ben mi sallanacağım şimdi de... Yapacak bir şey yok, döngüdeki yerim Chisa ve Teki'nin çocuğu olmakmış. Acaba burcum ne oldu benim yaaa???
Peki bu tepemde sallanıp duran şey ne? Dalga dalga dalgalanıyor, bir sağa bir sola. Ishigakure bayrağıdır umarım. Hangi renkti lan bizim bayrak...
YOK ARTIK! En son... LAN BUNLAR BENİ Mİ SİKİYOR? Chisa'nın yanakları neden kırmızı? Teki ne yapıyor tepemde? Bu sağa sola sallanan şey ne? Dalga... Yanaklarım, yüzüm... Sıcacık, akkor parçası gibi. Ama bir ıslaklık hissi de taşıyor bu sıcaklık. Ya hayır ya, neden siktiniz beni? NEDEN NEDEN NEDEN? Ayrıca salak mısınız, bilmiyor musunuz önemli müsabakalardan önce insanlar vücut sıvılarını atmazlar. Çünkü vücut sıvılarını atınca gücünüz de düşüyormuş. Ben sınav olacağı haberini aldığımdan beri tutuyordum mesela. Kami-sama kahretsin sizi! Tuttum da ne oldu, keşke ben de keyfime baksaymışım.
Gerçi yargılamıyorum çok da sizi, malum huşu içindeyim. Hem benim gibi güçlü bir erkeğin huzurunda bu tarz şeylerin olması pek de yadırganacak bir şey değil. Teki'yi de cinsel yönelimleri yüzünden yargılayacak değilim yani, o kadar barbar değiliz. Tabi böyle deyince de Chisa'nın cinsel yönelimini varsaymış oldum. Yapacak bir şey yok, biz de Ishigakure'de büyüdük, belirli varsayımlarla yaşadık uzunca bir zaman. Bir günde kurtulamıyoruz bu alışkanlıklardan. Çocuklarımız daha güzel günler yaşasın diye olumlu adımlar atıyoruz en azından. Ki yani kişinin cinsel yönelimi ne olursa olsun eğer ben ortamdaysam o cinsel yönelim yavaş yavaş Butsuoseksüel'e dönmüştür hep. Teki neler yaptı Kami-sama bilir ben uyurken. Chisa'yla da bugün üçüncü kez karşılaştık sınav başından beri, artık dayanamamış olabilir. Ryoken ve Ryu ne işler çeviriyor bilmiyorum. Tahminim; Ryu gölgemde serinliyordur, Ryoken de beni kendine aşık edecek genjutsunun el mühürlerini keşfetmeye çalışıyordur. Satori de vardı gerçi. Bilmiyorum artık o kadarını.
Ben de sizleri seviyorum. Kızgın değilim hiçbirinize. Sevgi utanılacak bir şey değildir. Bir şiir daha patlatıp sizi benimle ne istiyorsanız yapmanız için rahat bırakacağım.
Buda gülümser
Teslimiyet içinde
Derin boşluğa
Teslimiyet içinde
Derin boşluğa
- Kasumikage Teki
- Kusagakure
- Posts:343
- Joined:October 22nd, 2018, 2:54 am
Re: [6. Gün - Gündüz Safhası] Terkedilmiş Kasaba
Chisa'nın 2. bir öpücük denemesi yerine Butsuo'yu tokatlamaya başlamayı baya şaşırtmıştı Teki'yi. Ani ve durdurulamaz gözüken bu saldırının bir şekilde Butsuo'yu uyandıracağından emindi. Pembe ellerin Butsuo'nun suratına 5. çarpışı ile Teki, elini çenesine götürmüş ve düşünmeye başlamıştı.
"Pinku Ripi-Ta-İshi İchimoudakin!"
Chisa'nın muazzam saldırısına bulduğu havalı isimden dolayı baya memnun olmuştu. Fakat bunu, zaten duygu karmaşası yaşamakta olan üzgün kıza anlatıp, kafasını bulandırmayacaktı. En azından şimdilik...
Butsuo'nun, yediği tokatların ardından gözlerini açar gibi olması ile yüzüne memnun bir ifade takınarak "Tebrikler Chisa-san. Tekniğin gerçekten muazzam!" demiş ve ortamdan ayrılmıştı Teki.
"Pinku Ripi-Ta-İshi İchimoudakin!"
Nakada ile konuşmaya başlamıştı yürürken. Aldığı cevaplar karşısında biraz yüzü düşse de, bir gün Nakada ile Suiseiki dövüşü yapacağını biliyordu. Teki bir şekilde kendisini geliştirecekti. Sonrasında da tek yapması gereken Nakada'yı ziyaret etmek olacaktı. Öğrenci kabul etmiyor olsa bile, bir dövüşü reddetmeyeceğini düşünüyordu Nakada'nın.
Medikal çantayı Ryu'ya verdikten sonra sonra hızlıca yıkık eve doğru ilerlemeye başlamıştı. uzun süren ve fazlasıyla yorucu günün ardından ödülünü görmek istiyordu artık. Başarmıştı. Buraya gelirken Butsuo ile tek amaçları en az bir parşömen alarak üslerine geri dönmekti. Planları süre geçtikçe rayından fazlasıyla çıkmıştı fakat bir şekilde başarılı olmuşlardı. tüm bunların olmasını sağlayan ise tabii ki de şans eseri elde ettikleri zamanlama başarısıydı. Eğer Teki ambara tek başına girmek yerine Butsuo ile girseydi, Turuncu Takım'ın geldiğini hiç fark edemeyebilirlerdi. Tabii, Butsuo'nun gün boyunca sürdürdüğü efsane oyunculuk yeteneklerinin de hakkı yenemez. Teki'nin ambarda olduğunu hiç çaktırmamıştı. Üstelik Nakada ile konuşmaya başladıklarında da Teki'ye zaman kazandırmak için elinden geldiğince sürdürmüştü diyaloğu. Hoş, Teki'nin içeride tuzağı aktif etmesinden itibaren plan falan kalmamıştı ortada. Ancak yinede iyi iş çıkarttıklarını düşünüyordu Teki. Üsse döndüklerinde Teijo'nun da mutlu olacağından emindi.
"Pinku Ripi-Ta-İshi İchimoudakin!"
Evin içinde bir kaç taş ve kara parçasını kenara fırlatırken Ryoken'in kolunu düşünmeye başlamıştı. Kesmesine ve ağır yaralar almasına rağmen Ryoken'in tepkileri çok ilginç durumdaydı. Acı hissetmiyordu adeta. Görünüşü de garipti... Siyah ve zift gibi... Kolay kolay unutmayacağı bir güçtü Ryoken'in kolu, Teki için.
Kısa süren arayışının arından parşömeni görmesi ile büyük bir gülümseme yerleştirmişti yüzüne. Güzelce çevresini temizlemiş ve içinde bulunduğu yığından çıkarmıştı günün kazancını. Özlediği bir histi parşömen taşımak. Lokasyon ise oldukça manidar olmuştu Teki için...
Sırtına astığı parşömen ile yıkık evin içinden çıkarken yüzündeki gülümseme biraz daha sinsileşmiş ve bakışları Ryoken'e dönmüştü. "Aaa Ryoken-san. Aklımdan çıkıyordu az kalsın. Sana ben zehir bulaştırdım biraz. Gece falan dikkatli ol çünkü ishal olma şansın çok yüksek durumda." Chisa ve Butsuo'ya dönmüştü bakışları sözleri bittiği gibi. Tekrar takım arkadaşının yanına yürümeye başlamıştı. Uyandığından emin olduğu anda üzlerine dönmeye hazır hale geleceklerdi. "Tekrar teşekkürler Nakada-san."
"Pinku Ripi-Ta-İshi İchimoudakin!"
"Pinku Ripi-Ta-İshi İchimoudakin!"
Chisa'nın muazzam saldırısına bulduğu havalı isimden dolayı baya memnun olmuştu. Fakat bunu, zaten duygu karmaşası yaşamakta olan üzgün kıza anlatıp, kafasını bulandırmayacaktı. En azından şimdilik...
Butsuo'nun, yediği tokatların ardından gözlerini açar gibi olması ile yüzüne memnun bir ifade takınarak "Tebrikler Chisa-san. Tekniğin gerçekten muazzam!" demiş ve ortamdan ayrılmıştı Teki.
"Pinku Ripi-Ta-İshi İchimoudakin!"
Nakada ile konuşmaya başlamıştı yürürken. Aldığı cevaplar karşısında biraz yüzü düşse de, bir gün Nakada ile Suiseiki dövüşü yapacağını biliyordu. Teki bir şekilde kendisini geliştirecekti. Sonrasında da tek yapması gereken Nakada'yı ziyaret etmek olacaktı. Öğrenci kabul etmiyor olsa bile, bir dövüşü reddetmeyeceğini düşünüyordu Nakada'nın.
Medikal çantayı Ryu'ya verdikten sonra sonra hızlıca yıkık eve doğru ilerlemeye başlamıştı. uzun süren ve fazlasıyla yorucu günün ardından ödülünü görmek istiyordu artık. Başarmıştı. Buraya gelirken Butsuo ile tek amaçları en az bir parşömen alarak üslerine geri dönmekti. Planları süre geçtikçe rayından fazlasıyla çıkmıştı fakat bir şekilde başarılı olmuşlardı. tüm bunların olmasını sağlayan ise tabii ki de şans eseri elde ettikleri zamanlama başarısıydı. Eğer Teki ambara tek başına girmek yerine Butsuo ile girseydi, Turuncu Takım'ın geldiğini hiç fark edemeyebilirlerdi. Tabii, Butsuo'nun gün boyunca sürdürdüğü efsane oyunculuk yeteneklerinin de hakkı yenemez. Teki'nin ambarda olduğunu hiç çaktırmamıştı. Üstelik Nakada ile konuşmaya başladıklarında da Teki'ye zaman kazandırmak için elinden geldiğince sürdürmüştü diyaloğu. Hoş, Teki'nin içeride tuzağı aktif etmesinden itibaren plan falan kalmamıştı ortada. Ancak yinede iyi iş çıkarttıklarını düşünüyordu Teki. Üsse döndüklerinde Teijo'nun da mutlu olacağından emindi.
"Pinku Ripi-Ta-İshi İchimoudakin!"
Evin içinde bir kaç taş ve kara parçasını kenara fırlatırken Ryoken'in kolunu düşünmeye başlamıştı. Kesmesine ve ağır yaralar almasına rağmen Ryoken'in tepkileri çok ilginç durumdaydı. Acı hissetmiyordu adeta. Görünüşü de garipti... Siyah ve zift gibi... Kolay kolay unutmayacağı bir güçtü Ryoken'in kolu, Teki için.
Kısa süren arayışının arından parşömeni görmesi ile büyük bir gülümseme yerleştirmişti yüzüne. Güzelce çevresini temizlemiş ve içinde bulunduğu yığından çıkarmıştı günün kazancını. Özlediği bir histi parşömen taşımak. Lokasyon ise oldukça manidar olmuştu Teki için...
Sırtına astığı parşömen ile yıkık evin içinden çıkarken yüzündeki gülümseme biraz daha sinsileşmiş ve bakışları Ryoken'e dönmüştü. "Aaa Ryoken-san. Aklımdan çıkıyordu az kalsın. Sana ben zehir bulaştırdım biraz. Gece falan dikkatli ol çünkü ishal olma şansın çok yüksek durumda." Chisa ve Butsuo'ya dönmüştü bakışları sözleri bittiği gibi. Tekrar takım arkadaşının yanına yürümeye başlamıştı. Uyandığından emin olduğu anda üzlerine dönmeye hazır hale geleceklerdi. "Tekrar teşekkürler Nakada-san."
"Pinku Ripi-Ta-İshi İchimoudakin!"
- Kotegawa Chisa
- Ishigakure
- Posts:427
- Joined:August 31st, 2018, 1:59 am
Re: [6. Gün - Gündüz Safhası] Terkedilmiş Kasaba
Hayatımın en utanç verici anını yaşamamın üzerinden sadece birkaç saniye geçti. Benim gibi saf ve genç bir kızcağız için ilk öpücüğün ne kadar önemli olduğunu anlatamama gerek yoktur elbette. Çocukluğumdan itibaren ilk öpücüğümü beyaz atlı bir prense vermeyi arzulamıştım. Masallardaki gibi kar beyazı bir atla, en zor olduğum anda yanıma gelecek ve beni kurtaracaktı. Sonrasında da ona ilk öpücüğümü verecektim ama hayat her zaman hayallerimizdeki gibi ilerlemiyor... İlk öpücüğümü vahşi bir sınavın ortasında, birkaç dakika önce kestiğim yoldaşıma vereceğimi asla düşünmezdim. Hepsi o aptal hikayenin yüzünden! Eğer durduk yere aklıma gelmeseydi ve bende biraz düzgün bir ruh halinde olsaydım böyle şeyler yaşanmazdı! Üstelik tam kimsenin görmediğini düşünerek kendimi avuttuğum sırada da Kasumikage-san belirdi! O anda ne kadar utandığımı kelimelerle anlatmam mümkün değil. Çok utanmıştım ama kendimi açıklamam gerektiğini düşünüyordum. Yine de ağzımı açamadım, daha doğrusu açtım ama kelimeler bi türlü çıkıvermedi. Düzgünce düşünebiliyordum ama beynimle olan bağlantım tamamen kopmuş gibiydi. Salak gibi kaldım ve utancımı atmak için Butsuo-san'ı tokatlamaya başladım. Gerçekten seri bir şekilde yaptığım bu tokatlama merasimi işe yaramıştı ama Kasumikage-san'ın hala yanıbaşımda olduğunu bilmek beni daha da utandırıyordu. Bir süre sonra da herhalde anlamış olsa gerek ki yanımdan kalkarak gitti.
Şimdi ne yapacağım? Butsuo-san ayılmış gibi gibi. Yani hala baygın ama gözlerini açtı biraz önce... Ama yüzüne bakamıyorum ki! Off~~ Çok utanç verici! Aptal Chisa! Neden gittin öptün ki onu? En başından tokatlasana be kızım! Bir şeyi olmadığını zaten biliyorsun, neden acele ediyorsun ki?
Garip duygular içerisindeki kalbimi sakinleştirmeye çalıştım fakat gözümü her kırptığımda Butsuo-san'ın yüzü gözlerimin önüne geliyordu. Bugün kendisinin yüzüne pek bakamadığımdan ötürü iki gün önceki havalı halini görüyordum. Şişmiş kasları, alnından akan kan ve yerde ters yatan ejderhayla birlikte bana bakması ve gülümsemesi oldukça çekici geliyordu. Ayy~~ Ne düşünüyorum ben böyle? Bana her gülümseyen kişiye de aşık olamam ki! Toshiyuki-san'da gülümsemiş ve iltifatlar etmişti, sonra kısa bir süreliğine gönlümü kaptırmıştım ona. Tamam genç olduğumu, bu yaşlarda bunların normal olduğunu biliyorum fakat kendime çekidüzen vermem lazım. Dediğim gibi bana her gülümseyen kişiye aşık olamam.
Ne yapacağımı bilmez bir vaziyette birkaç saniye etrafıma baktıktan sonra bakışlarımı Butsuo-san'a çevirdim. Gözlerimin önüne onu öptüğüm an geldiğinde ise bunca zamandır patlamaya hazır olan volkan sonunda patladı. Sağ elimi olabildiğince gerdikten sonra avucumun içine chakramı aktardım. "Butsuo-san, uyan artık!" diye bağırırken chakrayla kapladığım elimi bütün gücümle birlikte Butsuo-san'ın suratına savurdum.
Şimdi ne yapacağım? Butsuo-san ayılmış gibi gibi. Yani hala baygın ama gözlerini açtı biraz önce... Ama yüzüne bakamıyorum ki! Off~~ Çok utanç verici! Aptal Chisa! Neden gittin öptün ki onu? En başından tokatlasana be kızım! Bir şeyi olmadığını zaten biliyorsun, neden acele ediyorsun ki?
Garip duygular içerisindeki kalbimi sakinleştirmeye çalıştım fakat gözümü her kırptığımda Butsuo-san'ın yüzü gözlerimin önüne geliyordu. Bugün kendisinin yüzüne pek bakamadığımdan ötürü iki gün önceki havalı halini görüyordum. Şişmiş kasları, alnından akan kan ve yerde ters yatan ejderhayla birlikte bana bakması ve gülümsemesi oldukça çekici geliyordu. Ayy~~ Ne düşünüyorum ben böyle? Bana her gülümseyen kişiye de aşık olamam ki! Toshiyuki-san'da gülümsemiş ve iltifatlar etmişti, sonra kısa bir süreliğine gönlümü kaptırmıştım ona. Tamam genç olduğumu, bu yaşlarda bunların normal olduğunu biliyorum fakat kendime çekidüzen vermem lazım. Dediğim gibi bana her gülümseyen kişiye aşık olamam.
Ne yapacağımı bilmez bir vaziyette birkaç saniye etrafıma baktıktan sonra bakışlarımı Butsuo-san'a çevirdim. Gözlerimin önüne onu öptüğüm an geldiğinde ise bunca zamandır patlamaya hazır olan volkan sonunda patladı. Sağ elimi olabildiğince gerdikten sonra avucumun içine chakramı aktardım. "Butsuo-san, uyan artık!" diye bağırırken chakrayla kapladığım elimi bütün gücümle birlikte Butsuo-san'ın suratına savurdum.
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts:2605
- Joined:August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [6. Gün - Gündüz Safhası] Terkedilmiş Kasaba
Butsuo suratına aldığı şiddetli tokat ile uyanıyor. Bilinci tamamen açılmış oluyor. Kafası dumanlı olsa da kontrol kendisinde.
Teki, parşömeni sırtlanıyor ve evden dışarıya doğru çıkıyor.
Ryu kabaca kendi yaralarıyla ilgileniyor medikal çantayı kullanmadan. Kıyafetinden bir kaç parça keserek yaralarını sarıyor sızıntı şeklindeki kanamayı durdurmak adına.
Ryoken ve Chisa, Butsuo'nun başında beklemekteler. Ryoken'in kolundaki yara artık kan değil siyah bir sıvı dökmekte. Teki bunu görünce kanamanın durduğunu ve bunun medikal çantayı kullanmadan yaptığını anlayabiliyor. Zaten çantayı açılmamış bir şekilde Ryu'nun elinde görünce bu sonuca ulaşması pek zor olmuyor.
Teki, parşömeni sırtlanıyor ve evden dışarıya doğru çıkıyor.
Ryu kabaca kendi yaralarıyla ilgileniyor medikal çantayı kullanmadan. Kıyafetinden bir kaç parça keserek yaralarını sarıyor sızıntı şeklindeki kanamayı durdurmak adına.
Ryoken ve Chisa, Butsuo'nun başında beklemekteler. Ryoken'in kolundaki yara artık kan değil siyah bir sıvı dökmekte. Teki bunu görünce kanamanın durduğunu ve bunun medikal çantayı kullanmadan yaptığını anlayabiliyor. Zaten çantayı açılmamış bir şekilde Ryu'nun elinde görünce bu sonuca ulaşması pek zor olmuyor.
Off Topic
Eğer başka bir şey yapmayacaksanız üslerinize döndüğünüze dair kısa bir RP'nin ardından konuyu kapatabiliriz.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.