Önümüze çıkan ilk tepeden aşağı inmiştik. Gin'in bahsettiği resim, kafamda oluşan tüm şekiller birebir oturmuştu. Gin, istihbarat sağlamada inanılmaz iyi. Onun burada olması dahi gerçekten güven veriyor. İlerleyişimiz sürerken binayı da uzaktan seçebiliyordum. Silüet, kapının önünde dikiliyordu. Tahminimce orada nöbet tutuyordu. Biz gelmesek oldukça sıkıcı olurdu, biraz eğlence olacak işte. Yaklaştıkça Teijo'yu daha net seçebilmeye başlamıştım. Hiç şüphe yok, bu o. Gözcü kulesini geçtiğimizde gözüme Gin'in yine önceden bahsettiği hendek çarptı. Dikkatlice inceledim. Ahşaptan yapılmış köprüleri ve yapılarını görebiliyordum. Ancak uzaklık, onları net olarak incelememize engel oluyordu. Bizi binaya götürecek en yakın köprüye ilerleyecek ve geçecektik. Diğer hendeklere bakarak zaman kaybetmek şu an için manasızdı. Zaten hendeklerin içlerinin şu anlık boş olduğuna eminim. Gin önceden buraya bakmıştı ve istihbaratına göre şimdilik Teijo'dan başkası yoktu. Lakin her zaman tetikte olacaktım ve burada bizden başkaları da varmış gibi davranacaktım! Gin, incelemeye devam ediyordu ve her zaman bir alarm verecekmiş gibi hazırlayacaktım kendimi.
Gizlenme ihtiyacı duymamıştık şu zamana kadar. Zaten planımızdaki nokta buydu. Sayıca avantajlıydık, muhtemel bir kavgada üstün gelme ihtimalimiz yüksekti. Teijo'nun güçlü olduğunu hesaba katıyordum. Ancak sayı üstünlüğümüz ve yeteneklerimize olan güvenim beni bu sonuca varmaya itiyordu. Lakin ikinci günden önemli bir yara almamıza da gerek yoktu. Bu işi böyle halletmeye çalışacaktık. Halledemezsek, zaten yapacağımız şey belliydi. Dövüşmekten çekinmeyecek ve kaçmayacak insanlardık. İlerlememiz sürdükçe, silüete daha da yaklaştık. Yüzüm güldü. Ona karşı inanılmaz büyük bir garezim yok. Hoşlanmıyordum ve onun da bana güvenmediğini biliyordum. Ancak yaptığı ayıbı yüzüne tokat gibi vurup, dersini vermeyi de iple çekiyorum.
İlerlememiz devam ettikçe onu da daha rahat seçebilir hale geldim. Bize bakabildiğini ve görebildiğini farkediyordum. Kule ile aynı hizadaydık. Teijo'nun kanatları iki yana açılan kapıdan girdiğini ve binanın karanlığında kaybolduğunu izlemiştim. Hoş, bu sırada gözcü kulesine tekrar gözlerimi çevirip oradaki herhangi bir hareketliliğin olup olmadığını sezmeye çalışacaktım. Fakat durmayı ve vakit kaybetmeyi de düşünmüyorum. Eğer bir sürprizle karşılaşacak olursak, Gin bizi uyaracaktır. Bu konuda ona çok güveniyorum.
Teijo'dan beklenecek bir hareket aslında. Lakin bunun bir çok anlamı olabilir. Aptal olmamam lazım. Binadan Butsuo'nun çıkması durumunda şoka uğramamalıyım. Hepsi burada olabilir. Binanın içinde, bizi bekliyor olabilirler. Bu durumda ise dezavantajlı olan biz oluruz. Bunun bilincinde olarak, bina içinden dışarı açılan pencereleri, delikleri inceleyeceğim. Dışarı ile bağlantılı herhangi bir yer varsa, oralara kilitlenip gözlerimle tarayacağım. Çünkü karşı bir saldırı yememiz içten de değil. Bu yüzden tetikte olacağım. Ancak Usagi, işleri oldukça heyecanlı hale getirmiyor değil. Usagi'nin sözlerine karşılık gülümseyen yüzüme eşlik eden sözleri dökmüştüm ağzımdan. "Ne? Ben kendimi bildim bileli Teijo'yum! Sadece kendimi bir anda burada buldum. Neler olduğunu anlayamıyorum! Sen kimsin?!"
Dediklerimle birlikte, kafamı Haru'ya çevireceğim. Ses tonum oldukça yüksek, Teijo'nun duyabileceğini düşünüyorum. Kısa muhabbetimiz bittiğinde ise, Usagi ve Haru'nun arkasından ilerlemeye devam edecektim. Ellerim ekipmanlarımı her an kavrayabilirdi, her an sürpriz bir atağa karşılık verebilecek duruma getirecektim kendimi.