[4. Gün - Gündüz Safhası | Oita Butsuo - Kasumikage Teki] Göl

[GM - Naruto]

Hedefinize yaklaştığınızı, ufukta beliren büyükçe bir yapıyı fark ettiğinizde anlıyorsunuz.

Şu anda bir koruluktasınız, onu terk ettiğinizte tek tük ağaç grupları kalıyor bu gördüğünüz yapı ile aranızda. Yapı ile aranızda muhtemelen bir 300 küsur metre kadar daha olduğunu tahmin ediyorsunuz. Yapı bir depoya benziyor bu mesafeden, yanında başka bina varsa da bu mesafeden seçemiyorsunuz.

İlerlemenizi sürdürürken, bir sonraki ağaç grubuna vardığınızda, çok derin bir kadın çığlığı duyuyorsunuz. Anlık olacak feci bir baş ağrısı kaplıyor sizi, ardından hemen yok oluyor. Normal bir çığlık değil bu. Tek bir sefer bu çığlığı duyuyorsunuz, ardından bir sessizlik.

Çığlığı duyalı bir 10 saniye kadar maksimum olmuş olmalı. Öğle civarları, güneş tepeye yaklaşmakta.

Off Topic

Pasiflik süresi 24 saattir.

Rplerinizde karakterinizin genel düşünce akışı dışında çok ekstra bir tasvir beklentimiz bulunmamakta. Tabii ki istediğiniz stilde yazabilirsiniz ancak olayların nispeten hızlı akışı için böyle bir kolaylık sağlıyoruz.

[Oita Butsuo]

Göl, depo, Turuncu Takım. Geldik bakalım Ishigakureli müptezeller. Yarım kalmış olsa da Ryoken ve Chisa'yla bir kere karşılaştım zaten. Asıl Ryu'yu merak ediyorum ben. Ciğerim ne alemde acaba, bir buluşsak da fırsatını bulmuşken tepişsek yiğidimle. Tabi parşömen işi var bir de onu da unutmamak lazım.

Sessiz sessiz yaklaşırken bir çığlık sesi duyduk. Pek normal bir çığlığa benzemiyor, içimi kararttı. Sanki çok korkunç bir kral var ve bu kral ejderhasına binmiş de tepemizde turluyor. Ejderha da boş durmayıp basıyor çığlığı, cesur adımlarımız teklemeye başlıyor. Hem de dişi bir ejderha, çok tehlikeli. Belki Chisa'dır? Halihazırda bir dövüş var mı acaba. Gidip öğrenmekten başka çaremiz yok.

Yola devam etmeden tekrar bazı şeylerin üstünden geçmek lazım ama. Teki'ye dönüp konuşmaya başladım. "Pembe olanın adı Chisa, kılıç kullanıyor. Bir anda dibinde bitip seni kestiği bir hareketi var. Katon elementine sahip ve ortalığı patlatan bir jutsu biliyor. Sarı saçlı, mavi gözlü olan Ryoken, genjutsu kullanıyor. Bir de katana taşıyor ama kullandığını görmedim daha. Sarı saçlı peçeli olan ise Ryu. Raiton kullanıyor, su kenarında olduğumuz için ekstra dikkatli olalım. Wakizashisi var ve oldukça hızlı hareket edebiliyor. En önemlisi her gölgeye dikkat et. Gölgelerde saklanabiliyor ve buna insan gölgeleri de dahil." Köydaşlarımı kalleşçe sattıktan sonra Otonaku Ashi no Jutsu'yu aktive ederek daha sessiz bir şekilde yaklaşmayı sürdüreceğim. Bakalım ne ibnelikler dönüyor Turuncu Takım'ın üssünde.

[Kasumikage Teki]

Adım adım aksiyona doğru...

Yeni bir güne zinde halde başlamıştı Teki. Geceyi dışarıda geçiremediği için takım arkadaşlarına kıyasla daha çok dinlenmiş ve enerjisini toparlayabilmişti. Hiyaki bile gece boyunca Teki'den daha yarar sağlamıştı takıma. Bu açıdan kendini biraz kötü hissediyordu genç shinobi.

Hedefleri olan Turuncu Takım üssüne doğru tempolu bir şekilde ilerliyorlardı. Henüz Hiyaki'yi çağırmamıştı Teki. Önceki gün yaptığı hatayı tekrarlamayacak ve ortağını doğru zamanda çağıracaktı. Bir kez daha yardımsız kalmak istemiyordu. Ki bu sefer sadece kendisini değil, takım arkadaşı Oita'yı da kötü durumda bırakabilirdi. Bu sebeple ekstra özen gösterecekti düşüncelerine.

Aniden duydukları kuvvetli ve derin kadın çığlığı ile yerine mıhlanmıştı Teki. Refleks olarak bakışlarını Oita'ya çevirdiğinde aynı durumdan onun da muzdarip olduğunu fark etmiş ve gerginliği bir tık daha artmıştı. Anlık olarak tüm beyninin zonkladığını hissetmişti o anda. Eli otomatik olarak Kitsune'yi kavramıştı ancak daha katanasını çekemeden çığlık sonlanmış ve beynindeki zonklama da yok olmuştu.

Yaşadıkları küçük heyecanın ardından Oita Turuncu Takım hakkında küçük bir tekrar ders geçmişti Teki'ye. Takım arkadaşının söylediklerini kafasıyla onayladıktan sonra "O zaman dikkatlice yaklaşmaya dikkat edelim Oita-san. Ryu için zorda kalırsak ışık bombalarına güvenebiliriz. Gölge olmadıkça çırılçıplak ortada kalacaktır." Sessizlik için kendisi de Oita gibi Otonaku Ashi no Jutsu'yu aktif hale getirecekti. "Eğer şimdiden bir kapışma başladıysa doğru anı bekleyerek altın vuruş yapabiliriz. Olabildiğince gizli kalmaya çalışalım."

[GM - Naruto]

Her ikiniz de tekniğinizi aktifleştirip olabildiğince dikkat çekmemeye çalışarak ilerleyişinize başlıyorsunuz. Bu pek de kolay olmuyor, zira önünüzde görüyor olduğunuz büyükçe gölün çevresinde neredeyse hiç ağaçlık alan yok. Sizi yol boyunca gizleyebilecek olası birkaç ağaç kümesi de birbirlerinden oldukça uzak konumlandırılmış. Yine de bir şekilde dikkat çekmeden ilerlemeyi başarıyorsunuz.

İlerleyişiniz esnasında göl iyiden iyiye görünmeye başlıyor. Bölgeye ilk ulaştığınız anda aranızda 300 metre olan depo benzeri binayla mesafenizi 100 metreye kadar düşürebiliyorsunuz. Şuan, yan yana duran iki ağacın olduğu bir noktadasınız ve ikiniz de birer ağaç gövdesinin arkasında beklemektesiniz. Ortamı inceleme fırsatınız oluyor bu sırada. Aşağı yukarı bir tahminle yaklaşık 3000 metrekarelik bir alanı kaplayan gölü seçebiliyorsunuz. Göl yüzeyinin çoğunlukla yosunlarla kaplı olduğunu görebiliyorsunuz. Yemyeşil durmakta. Bulunduğunuz konum, gölün güneyi. Bu kıyı basit bir sahil şeridini andırıyor size. Göl yüzeyine benzer şekilde kumun üzerinde yosunlukları görebiliyorsunuz. Bina ise, kum şeridin bittiği noktaya konuşlandırılmış. Kuzey yakasında bir iskele görebiliyorsunuz, doğu yakasını ise büyükçe bir sazlık alan kaplamakta. Batı kenarında 5 adet minik yıkık dökük bina görüyorsunuz gölün hemen dibine konuşlandırılmış.

Beş küçük binanın civarında, belirgin bir şekilde 5 silüet seçebiliyorsunuz. En belirgin ikisi, pembe saçlı biri ve havada sabit durmakta olan bir kuş. Pembe saçlı, diğerlerinden hafif ayrı duruyor ve onlara bakıyor gibi gözükmekte. Halihazırda bir aksiyon yok, konuşuyor gibi görünmekteler.

Kimliklerini hala tam olarak seçemediğiniz grupla aranızda 150 metre kadar bir mesafe var. Oraya kadar gizlenebileceğiniz herhangi bir şey göremiyorsunuz olası rotanız doğrultusunda.

[Kasumikage Teki]

Yarın en geç sabah 10'da yazmış olacağım. Gecikme için özür dilerim

[Oita Butsuo]

Vay babanın kemiğine... Pembe olan banko Chisa. Diğerlerini tam seçemiyorum ama havadaki kuş önceden tanıdık, Ringo'nun kartalı kesin. Küçücük çocuğun üstüne yine 5 kişi çullanacaklar herhalde. Yuh be kardeşim, çocuğa da mı yani! Heyecanlandım ha, Chisa ve Teki'yle beraber Yeşil Takım'a karşı dövüşme fikri eğlenceli geliyor kulağa. İşin kötüsü aradaki mesafe çok uzak. BİR DE CHİSA'NIN GÖLGESİNDEN RYU ÇIKIYORMUŞ! Olur mu olur, Ryu'nun yapmadığı şey değil insanların gölgesine saklanmak. İlk gün de Ryoken'in gölgesinden çıkmıştı. Ryu'ya karşı dövüşmeyi istiyordum ama Ryu'yla yan yana dövüşmek ayrı bir keyif. Tanıdığım, bildiğim, sevdiğim birisi kendisi.

Mesafe diyordum. Saklanacak yer yok, mesafe uzak. Gidip sürpriz saldırı yapamayız. Bir de Haru'nun mızrağıdır sütunudur uğraş dur. Bir katakulli çevirmek lazım. Anladığım kadarıyla şu an konuşuyorlar, az önceki çığlıktan sonra bir şey olmamış gibi. Acaba Turuncu Takım'a da bize yaptıkları teklifi mi yapıyorlar? Bir de gidiyormuşuz Chisa tekliflerini kabul etmiş. Suta da geliyor, altı kişiye karşı üç, Teki, Hiyaki, ben. İşte o çok kötü olur, Chisa'nın da anlaşmaktan başka şansı olmaz eğer gerçekten tek başınaysa. İşte bu ihtimal canımı sıkıyor. Umarım böyle bir şey olmaz da güzel güzel dövüşürüz.

Teki'ye çevirdim kafamı siluetlerden ayırıp. "Büyük ihtimalle Yeşil Takım ve Chisa." diyerek açık ve seçik olanı belirttim. Biraz daha gözlemlemek iyi olabilir bana kalırsa, bakalım Teki'nin bir teklifi var mı.

[Kasumikage Teki]

Gizli gizli seyircilik yapmaya devam ediyordu Teki ve Oita. Beklediği aksiyona kavuşup, kavuşamayacağını merak ediyordu istensizce Teki, arkasına saklandığı ağacın gövdesi ile görünmemeye çalışırken.

Pembe silüetin Chisa olabileceğini söylemişti takım arkadaşı. Henüz adı geçen kişi ile hiç karşılaşmamış olsa da, pembe ten rengi hakkında bilgi sahibi olduğu için hak vermişti Oita'ya. Sonrasında ise Yeşil Takım detayını eklenmişti konuşmaya. O anda heyecanının kat kat arttığını hissetmişti Teki net bir şekilde. Parşömenlerini ellerinden alan takım ile karşılaşmayı çok istiyordu. Ek olarak köydaşı Haru ile kapışma hayali vardı. Zira Haru'nun güçlerine karşı sağlam bir kalkan olabileceğini düşünüyordu.

"Şimdilik izlemekle yetinelim Oita-san. Az önceki çığlık durumun çok sakin olmadığını gösteriyor gibi. Doğru anı beklememiz gerektiğini düşünüyorum. Acil bir durumda ben shunshin ile aralarına dalıp, Hiyaki'yi çağırabilirim. Işık ve duman bombalarımız ile de sürpriz saldırı yapma şansımız çok fazla."

Neler olacağını çok merak ediyordu Teki. Chisa eğer o kadar kişiye karşı tek savaşmak zorunda kalacak ise, pembe kıza yardım edebilirlerdi.

[GM - Naruto]

Gözlemlemekte olduğunuz kişiler, bir süre daha konuşuyorlar. Genel tavır ve davranışlarından, konuşmanın dostane bir havada sürdüğüne emin oluyorsunuz. En azından şimdilik. Bununla birlikte, karşınızda duran kişilerin tam manasıyla düşündüğünüz kişiler olmayabileceğini farkediyorsunuz izlemeyi sürdürdükçe. Chisa'nın pembe saçları ve dikkat çekici görünüşüyle orada olduğuna tam manasıyla emin Butsuo. Gelgelelim diğer köydaşları olan Ringo ve Usagi'ye benzetemiyor alandaki diğer kişileri. Teki ise, alanda gümüş saçlı kimsenin olmadığını farkettiği anda Chisa'nın karşısındaki üç kişinin Yeşil Takım olmadığını farkediyorsunuz.

Teki'nin fena olmayan farkındalığı sayesinde farkettiği diğer bir husus, havada sabit bir şekilde kanat çırpmakta olan kuşun bir kartaldan ziyade bir akbabaya benziyor oluşu. Ancak hareketleri doğallıktan bir tık uzak. Bir garip hissettiriyor Teki'ye. Kuşun hareketleri fazla mekanik geliyor gözüne.

Chisa'ya en yakın duran shinobinin, sanki yandan bir darbe yemiş gibi hafifçe öne eğildiğini görüyorsunuz. Ancak diğer kimsede bariz bir saldırgan hareket görmüyorsunuz. Birkaç saniye sonra, hafifçe öne doğru atılıyor shinobi birkaç adım. Bu sayede, shinobinin sizin göremeyeceğiniz şekilde sol yanında duran garip bir yaratığı farkediyorsunuz yerde duran.

Bir süre daha konuşuyor dörtlü, ardından az önce hareketlenen shinobi Chisa'nın çevresinde bir yarım çember çizerek arkasına geçiyor. Yürümeye başlıyor dörtlü. En önde tanımadığınız shinobi, birkaç metre arkasında Chisa, Chisa'nın üç-dört metre kadar gerisinde tanımadığınız ancak vücut hatlarından bir kunoichi olduğunu tahmin ettiğiniz bir diğeri. Diğerlerinden en arkada, bir shinobi sabit bir şekilde durmakta.

[Oita Butsuo]

Biraz daha dikkatli baktım da herhalde yanlış gördüm ya ben, Chisa kesin Chisa ama diğerleri Yeşil Takım değil herhalde. Ne Ringo'ya ne de Usagi'ye benziyor yerdekiler. Beyaz saçlı birisi de yok ortada. Kim lan bunlar... Mor Takımla daha önce karşılaştık onlar olsa tanırdık herhalde. Yeşil değil, mor değil, turuncu değil, e biz de maviyiz geriye sadece sarı kalıyor. "Sunalılar... Hipotezime göre bunlar gevşek olan elemanlar. Birazdan bir bakalım haklı mıyım değil miyim.

Şimdi Chisa'yı aralarına aldılar hep beraber gidiyorlar. İyi durumdasındır umarım Chisa. Sana ne kadar yardım etmek istesem de şu an bunu yapamam. Elemanların yanlarında garip garip bir şeyler var, Sunagakureli oldukları için bunların kukla olduğunu tahmin etmek çok zor değil. Peki biz ne yapacağız şimdi?

"İstersen biraz daha bekleyelim. Zaten aradaki mesafe çok uzun ve saklanacak bir yer yok. Eğer Chisa onları parşömene götürüyorsa bizi de zahmetten kurtarmış olur." Teki'nin de ilk tahminimizde hatalı olduğumuzu fark ettiğini düşündüğüm için direk konuya girdim.

[Kasumikage Teki]

İzlemeye devam ettikçe farklı detayların farkına varmaya başlamıştı. Öncelikle Haru'ya benzeyen kimse yoktu ortalıkta. Diğer garip detay ise havada durmakta olan kuşun hareketleriydi. Daha mekanik... Doğal değil... Düşüncelerini net bir noktada odaklayamamıştı o anda. Yeşil Takım detayına o kadar odaklanmıştı ki, durumun farkına varması için küçük bir sinyale ihtiyaç duymuştu adeta.

"Sunalılar..."

Butsuo'nun ağzından dökülen basit bir kelime sayesinde kendini toparlamıştı bir anda. Haru'ya benzeyen birisi ortalıkta yoktu. Havada süzülmekte olan kuşun hareketlerinde gariplik vardı. Hayır... Havada süzülmekte olan kuşun hareketlerinde bir gariplik yoktu. Zira, havada süzülmekte olan bir kuş yoktu.

"Kukla mı o?"

Teijo'nun kapışma şansı elde ettiği Sunagakure shinobileri ile sonunda karşılaşabilmişti Teki. Bir noktada küçük bir rahatlama hissetmişti üstünde. Kukla ustalarına karşı yakın dövüşte üstülük kurabilme ihtimali fazlaydı. Ayrıca halen saklanıyor oldukları için olası bir sürpriz saldırıda avantajı tamamen elde tutabilirlerdi. Fakat buna gerek var mıydı?

Butsuo da farkına varmış olacaktı ki, Teki'nin o anda aklından geçen düşüncelere yakın bir öneride bulunmuştu.

"Kesinlikle katılıyorum Oita-san. Şu anda karşı tarafın bizden haberi yok ve tüm üstünlüğe sahibiz."

Sağ elinin baş parmağını ağzına doğru götürerek ısırmıştı, vücudunda akan kızıl kanın birazından yararlanmak için.

"Uzaklaşmaları için onlara biraz vakit tanıyalım. Sonrasında arayı kapatarak, binaların da yardımı ile gizliliğimizi koruyabiliriz. biraz daha kulak misafiri olmakta sorun olduğunu düşünmüyorum. Duruma göre aksiyon almak en mantıklısı."

Sözleri bittiği gibi yavaşça yere çökmüş ve hedeflerden gözünü ayırmayarak saniyeleri saymaya başlamıştı.

"1...2...3..."

Chisa ve Sunagakure'liler görüş alanından çıkıp, oluşacak duman bulutunu fark etmeyecekleri kadar uzaklaştıkları gibi Kuchiyose no Jutsu ile Hiyaki'yi çağıracaktı.

Sınavın ilk gününde sızma operasyonu, araştırma ve çetin bir dövüş yapmıştı Teki. İkinci günde ise savaşını jutsular ve stiller ile değil politika ile sürdürmüştü. Üçüncü gününde ise sadece durmuştu. Hiçbir şey yapmadan... Tüm gün boyunca. Jounin olabilmek için elinden gelen her şeyi yapması gerekiyordu. Karşısına çıkacak herkesi geçmek ve herkesten daha ileride olmak istiyordu. Fakat bu amacını başarmak için sadece gücüne güvenemezdi. Hırçın bir şekilde sadece saldırarak sınavda başarılı olamayacağını çoktan anlamıştı Teki. İlk gün ele geçirdiği parşömeni üçüncü gün kaybettiklerinde anlamıştı bunu. Sabırlı ve planlı gitmeleri gerekiyordu.

Çünkü sınava katılmış olan herkes Jounin olmayı en az Teki kadar hak ediyordu...