Matsuoka Sojuro

Pasifliğe düşen karakterler buraya alınır.
Post Reply
User avatar
Matsuoka Sojuro
Posts:6
Joined:September 2nd, 2018, 5:31 am
Matsuoka Sojuro

Post by Matsuoka Sojuro » September 2nd, 2018, 5:37 am

Künye
İsim:Matsuoka Sojuro
Yaş:20
Cinsiyet:Erkek
Boy:183
Kilo:80
Köy:Kaçak (Kusagakure)
Element: Doton
Seviye: C - Rank
Rütbe: Chuunin

Portre
Image

Asıl atmak istediğim resim ne kadar attıysam da gönderilmedi, görünümde yazılanlarla farklılık olursa kusura bakmayın.
-Allen Walker D. Gray Man

Görünüm:Orta uzunluktaki beyaz/gümüşi arasında ve emo tarzında yapılmış saçları ve mavi gözleri vardır. Yüzü bebeksi, sakalları çıkmayan bir yapıya sahip olan Sojuro’nun yüzü aynı zamanda keskin hatlara da sahiptir. Ufak burunlu ve ince kaşlı olmasının yanı sıra yüzünde ki en dikkat çeken şey dövmesidir, sol kaşının üzerinden bir yıldız ile başlayıp, elmacık kemiğine kadar devam eden dövmesi göz altında ki çukura çekilen çizginin ardından sola doğru kayıp çeneye paralel hale gelerek son bulur.

Kırmızı çizgileri olan siyah bir üstü vardır. Gömlek tarzı, geniş v yaka, olan bu üstünü kimi zaman gömlek gibi katlayarak giyerken kimi zamanlarda da dikeltip boynunu kapatarak giyer. Bu üstüne giydiği siyah kıyafetin altına saf siyah bir pantolon ve ayakkabı giyerek günlük kombinini tamamlar.

Kişilik: Sojuro oldukça hilebaz bir adamdır. Hilebaz derken, yanlış anlaşılmasın. Karakteri konusunda aldatmacalar yaparak gerçek olmayan şeyleri yansıtarak hile yapar. Yeni tanıştığı insanlarla konuşurken genellikle salağa yatarak onları ölçer, biçer ve sadece yeteri seviyede akıllı olduğunu düşündüğü insanlarla gerçekten konuşur. Sürekli insanları ölçtüğünden dolayı liderlik özelliği gelişmiştir, insanları manipüle ederek kendi istediği yola çeker. Liderlik ediyor veya etmiyor fark etmeksizin insanlara olan tek bağı çıkar ilişkisidir. Buna rağmen birisini feda edeceği zaman birkaç sefer düşünür zira kullanılabilecek alanları olan insanları feda etmekten pek hoşlanmaz.

Önem verdiği bazı şeyler de vardır, Shinobi dünyası gibi. Bu bozulmuş ve güçsüzleşmiş Shinobi dünyasından dolayı en değer verdiği varlığın kaybı, Shinobi dünyasına verdiği önemi arttırmıştır. Madara’nın saldırısından sonra insanlar uzun süreli bir barış dönemine girmişti ama gücü olan herkes pasivize edilip güçsüzün korunması zorlaştırılmıştı. Bu duruma karısının ölümünden sonra büyük bir nefret doğurmuştur. Bu nefret aynı zamanda bir amaca dönüşerek Shinobi dünyasını kökten değiştirip herkesin güçlü olabilmesini, potansiyeli olan kimselerin pasivize edilmemesini sağlamaktır. Yüreği günümüz dünyasına nefret dolu olduğundan dolayı, herkesin bir anda yumuşayabileceğini veya yoldan dönebileceğini düşünerek kimseye güvenmez.

Köyden kaçtığı zaman iki yeni politika izledi, bunlar; kişiliğini gizleyerek fazla dikkat çekmemek ve kimliğini gizleyerek kendisini tanımayan herkesi rahatça manipüle edebilmek. Kimliğini gizlemenin en temel prensiplerinden birisi oluşturulan karaktere bir kişilik hazırlamaktır. Boş zamanlarında bu gayeyi yerine getirmek için bazı karakterler yazar ve bunları çalışarak kurbanlarına uygular.

Sürekli sahte mi davranıyorsun be adam!? Şeklinde düşüncelere hiç gerek yok, hak eden insanlara gösterdiği ciddi duruşundan biraz bahsetmekte fayda var. Ciddi olduğunda kelimeleri seçerek konuşur, beden diliyleyse karşısındaki kişiye rahat olabileceğini düşündürüp güven verici bir postür ortaya koyar. Konuşması da postürü gibi güven verici olduğundan insanları kendisine çeker.

Shojuro boş zamanlarında ağaç oymacılığıyla uğraşır. Yaptığı oymacılıkta genellikle insanları benzettiği veya bağdaştırdığı hayvanların oymasını yaparak onlara hediye eder, kendisini çakalla özdeşleştirir, tutup tutmadıkları kendisi için önemli değildir zira kendisi hobisini gerçekleştirir.

Özgeçmiş: Nereden başlasam? Hiçbir fikrim yok, çok komik değil mi? Uzun olmamasına rağmen dolu sayılabilecek bir hayat yaşadım. Ancak nereden anlatmaya başlarsam başlayayım bu olanları düzgün anlatmanın bir yolu yok. Bir yerden başlamak lazım sanırım en temelde başlayacağım, ilk Genin takımımla;

Yaklaşık 12 yaşlarında her normal çocuk gibi akademiden mezun olmuştum. Ailem ufak ve dürüst bir aileydi. Kısacası her şey olması gerektiği gibiydi ve bizler mutluyduk. Her yaşıtım gibi heyecan ve mutluluğu bir arada yaşadığım bu kısa dönemin ardından kimlerle takım olduğum açıklanmıştı. Araya Rina, eski karım ve hayatımda tanıdığım en güzel kadın, ben ve Furuse Joji, kendime en yakın gördüğüm ve en çok kavga ettiğim insan, olarak Takım 3’ü oluşturmuştuk. İlk tanıştığımız zaman hayattan beklentilerimizi soran Kita Haruko isimli Sensei’ye verdiğimiz cevapları düşününce ne kadar çocuksu olduklarını hatırlayıp sırıtırım. Benim cevabımsa aralarında ki en komik cevaplardan birisiydi “Kusa-cho olup köyümüzü en büyük 6. Köy yapacağım.” ne kadar komik değil mi? O dönemde ki halime bakıldığı benim için komik değil aksine oldukça ciddi bir cevaptı.

Hayatım bir düzene oturmaya başlamıştı. Ergenliğin dibine vurduğum dönemlerde, saflığımı bir miktar atmış ve hayata daha gerçekçi bir göz ile bakmaya başlamıştım. Bu dönemde Rina-chan’a olan hislerimi fark etmeye başlayarak, sevdiğim kadına bir miktar daha ilgi gösterip onu sıkmadan kendime bağlamaya çalışıyordum. Joji ile olan kavgalarımızın sayısı artmıştı. Kimi zaman görevleri bile tehlikeye sokuyor olmamıza rağmen kendimizi dizginleyerek çoğu işin üstesinde gelebilmiştik. Takım yapımız kısa bir süre sonra oturmuş, Chunin sınavı’nın zamanı gelmişti. Gireceğim ilk sınav olmasına rağmen stres yapmadan, kendimden emin bir şekilde sınava girmiştim. Takım arkadaşlarım her ne kadar yaptığımın aksi yönünde hareket ediyor olsa da onlara olan desteğimi hiç çekmemiştim ve hep beraber sınavı geçmiştik.

Chunin oluşumuzun ardından bazı görevlere beraber çıkma sözü vermiştik. Köy içerisinde sık sık görüşmemize rağmen bunu yapıp aramızda ki bağları hiç koparmamak için Rina-chan’ın bize bunu yaptırtmıştı. Çok uzun zaman geçmesede bana uzun gelen bir zamanın sonunda Rina ile görüşmeye başladım. Görüştüğümüz sıralarda tek başıma gönderildiğim bir araştırma görevi esnasında yıkılmış, talan edilmiş bir köye gönderildim. Araştırma görevinde ilerledikçe o işin sorumlusunu bulup, bir dövüşe girdikten sonra son sözleriyle aklıma bir düşünce tohumu ekti. O sözler şöyleydi “Güçsüzler kendilerini savunamadıkları sürece, bu Shinobi dünyasında ki hiçbir şey onları savunamaz! Yalnızca savunulduklarını düşünürler. Bir gün benden daha güçlü birisi sevdiklerini öldürmek veya Kusagakureyi yok etmek için geldiğinde onu Naruto’nun arkasına saklanarak mı durduracaksın?” diye vurucu bir cümleyle beynimi uzun bir süre meşgul etmiş olan bu soruyu kafama sokmuştu.

Gel zaman git zaman evlenme yaşına gelmiştik. Benim pot kırmalarım ve Joji’nin koca çenesinden dolayı Rina durumu öğrenmişti. Sürekli heyecanlı ve hoppa zıppa gezinmeye başlayan Rina’ya uzun uğraşlar sonucunda “sürpriz!” bir şekilde evlilik teklifimi etmeyi başarmıştım. Belki üç belki de dört saniye sürdü konuşması ama reddedilme korkusu içimi o kadar sarmıştı ki sonsuzluk gibi gelmişti. Rina cevabını verdikten sonra beni dünyanın en mutlu adamı yapmıştı. Düğün hazırlıkları, evlilik telaşı derken düğün günü gelmiş çatmıştı. Joji’yi sağdıcım yapmıştım ve hayatımın en güzel günlerinden birisini bütün sevdiklerimle birlikte yaşamış, paylaşmıştım.

Bütün her şeyi değiştiren bu sene! Hayatımın en nefret ettiğim dönemi! Beni şuanda olduğum adam yapan, değiştiren ve saflığımın hepsini bir anda yok etmeyi başarmış olan tek bir sene! Her şey Konohagakure’de yapılacak olan Chuunin sınavında köyümüze gözetmenlik teklifinin yapılmasıyla gelmişti, doğal olarak kabul edildi. Kusachou köyün kendisinden, muhtemelen, istenen sayıdaki elit Shinobilerini toparlayıp bu göreve göndermeye karar vermişti. İçlerinde benimde bulunduğum ekip, Konohaya vardığı zaman dikkatimi çeken ilk şey kafalarda ki bunlar mı yapacak? Sorularıydı ve bu durumu hiç umursamayacaktım zira fırsatım olduğunda kendimi fazlasıyla kanıtlayabileceğim. Sınav devam ederken bazı aksaklıkların yaşanmaması için elimden gelenin en iyisini yapıyordum, hataya yer yoktu. Yaptığımız görevde köyümüzü temsil ettiğimiz için dikkat ve beceri büyük önem taşıyordu. Çıkabilecek bütün sorunları, insanları inceleyerek kestirebildiğim için sık sık çıkacak aksaklıkları engelleyebilmiştim. Köyün diğer Shinobileri gibi hatta diğer köylerin Shinobileri de aynı özenle davranmayı başarmıştı. Sınav sonrasında her birimiz yaptığımız işlerle gurur duymalıydık, Kage’ler tarafından bizzat tebrik edilip yeni gelen nesile örnek Chuuninler olarak gösterilmiştik. Naruto’yu gördüğüm zaman bundan birkaç yıl önce o adamın söyledikleri tekrar aklımda canlanmıştı “Onun arkasında mı saklanacaksın?” hayat çok ilginç, bir gün birileri seninle böyle konuşuyor ve bahsettiği adam karşına kanlı canlı bir şekilde çıkıyor. Verdiği güven ve tavırlarından dolayı yalan söylemeyeceğim, saklanabilirim ama ya elinin erişemediği noktada? Shinobi dünyasının bu kadar güvendiği bazı insanların olması doğal mıydı? Bilmiyordum ve yine kafamı karıştırmayı başarmıştım.

Sınavdan yaklaşık altı ay sonra neredeyse bütün köy isimlerimizi öğrenmişti, bu durum üzerimize daha fazla yük yıkıyordu ama bundan şikayet edecek değildim. Çok güzel giden bir evliliğim ve bir yuvam vardı sonuçta. Birkaç gün içerisinde olacaklardan habersiz bir şekilde mutlu hayatımıza devam ediyorduk. Uzunca düşündükten sonra Rina’ya şu adamın söylediklerini açmaya karar vermiştim. Huzurlu bir akşam yemeğinin ardından durumu özetleyip cümlemi şu şekilde tamamlamıştım “Işığım. Kendi çıkarlarını korumaya yeminli bu Shinobi dünyasında, sence de onları tahtından indirmenin zamanı gelmedi mi?” dediğimde o güzel yüzüyle suratıma aval aval bakıyordu. Hak vermek istiyordu ama bir yanıysa bu duruma engel oluyordu zira cevabı zor ve derinlere inilmesi gereken bir soruydu.

Rina konuşmasının ardından Takım 3’ün anısına tekrardan birlikte göreve çıkmaya karar vermiştik, bütün ısrarlarıma rağmen inat edip Rinada gelmişti. Görevimiz basitti köy sınırında kadınların kaçırılmaya başlandığını ve bir çeşit ayinde kullanıldıklarının bilgisi gelmiş, benden bunu durdurmamı istemişlerdi. Rina’ya durumdan bahsettiğim zaman öfkelenerek birlikte göreve çıkmak istediğini söylemişti. Bende takımı canlandırmak için o sıralar müsait olan Joji’yu da çağırmıştım. Görev bölgesine girdiğimiz zaman etrafta yerleşim namına hiçbir şey yoktu ve bu bizi tedirgin etmeye yetip artıyordu. Bizler herhangi bir iz ararken gece olmuştu. Hızlıca ağaç ve uzun otların arasında bir boşluk açıp oraya kampımızı kurmuştuk.

Çok uzun bir zamandır takımla çıkmadığımız görevlerden dolayı gecenin geç saatine kadar muhabbet etmiştik ve ilk nöbeti Joji’ya bırakıp uyumuştuk… Gözlerimi bile açmadan kulağıma ilişen bir bağırış sesiyle uyanmıştım. Joji’nun hafif bir kanaması vardı ve yanıma baktığımda Rina yoktu!

Joji’yu yarı baygın halinden kendine getirdikten sonra Rina’yı kaçıranların peşinden gitmeye başlamıştık. Arazi bilgisi ve takip yeteneğimizde ki kötülükten dolayı nereye gittiklerini bulmak oldukça uzun sürmüştü. Dövüşerek, daha çok öldürerek ilerliyorduk. Merkeze ulaştığımız zaman her şey için çok geçti, bir çeşit sunakta yatan Rinayı gördüğüm zaman öldüğünü düşünmüştüm. Adamları temizleme işini Joji’ya bırakıp Rina’nın yanına önümde kimseyi bırakmadan gitmiştim. Sevgilimi son kucaklayışım olmuştu gözlerine baktığımda “Yaşayacaksın Rina, ben geldim! Seni kurtarmak için buradayım. Sakın ölme, yaşayacak uzun yıllarımız var! Ne olursun ölme!” diyordum bağırarak ve ağlayarak. Rina elimi tutup sakin bir ses tonuyla konuşuyordu ancak gözlerinden yaşlar süzülüyordu “Üzülme, yaşayacağım.” karnına dokunarak “Bir bebeğimiz olacak, babası gibi kibar ve güçlü.” diyordu her ne kadar onu susturmaya çalışsam da devam ederek “Ben başaramazsam eğer ne yaptığının bir önemi yok… Seni sonsuza kadar seveceğim.” diyerek gözlerini son kes kapatıyordu bu dünyaya.

Kafamı tavana dikip haykırarak ağlarken Joji omuzuma dokunmuştu, olabildiğince kibardı ancak bu dakikadan sonra ben kibar değildim. Bütün dünyadan nefret ediyordum, bu insanları bu hale getiren ve arkadan vurmalarını bile takmayan sistemden nefret ediyordum, insanlardan ve düzenlerinden nefret ediyordum. Bu yüzden Joji’nun eline vurup “Git buradan bunların hepsi senin suçun, seni oruspu çocuğu!” diyerek Rina’yı kucakladıktan sonra ayağı kalkıp “Bundan sonra köye dönmeyeceğim. Bu dünyayı değiştirmek için gidiyorum, Rina’nın yukarıdan baktığı zaman şerefsizlerin olmadığı, koltukları veya kendi çevreleri dışında insanların da olduğunu göstermek ve bunu değiştirmek için gidiyorum. Buradan sonra sadece düşmanım olabilirsin Joji!” diyordum ve gelecekte ona böyle söylediğim için pişman olacak olsam da arkamı dönüp yürümeye başlıyordum.

Dışarıya çıktığım zaman ilk işim Rina’yı akışını birlikte izlediğimiz nehrin kıyısına götürüp gömmek olacaktı. Nehrin kıyısına yaklaştığımız zaman kendi kendime konuşmaya başlamıştım “Sana ve çocuğumuza söz veriyorum Rina, ne olursa olsun bu işi yapacağım.” Diyerek nehrin kıyısına kadar yürüyüp onu güzel manzarası olan bir noktaya gömmeye başlıyordum. Cenaze işlerini bitirdikten sonra Rina’nın mezarına son kez bakıp ağlayarak oradan uzaklaşmaya başlıyordum.

Uzun süreli yalnızlığım esnasında nasıl davranmam gerektiğini, ne tarz yollar izleyip uygulayacağımı düşünerek geçirdim. Kimliğimi bir miktar da olsa saklaması için aynı zamanda da Rina’yı her zaman hatırlatması için yüzüme bir dövme yaptırttım. Kişliiğimin böyle olmasında ki büyük bir etmen böyle bir şekilde öldükten sonra büyük bir ölçüde değişti ve çok sevdiğim köyüme sırt çevirdim. Kusachou olmayı hedeflemeye neden güldüğümü işte şimdi anlıyorsunuz değil mi?




Motivasyon: Verilmiş Söz!
Sojuro sevdiği kadının ölümünden sonra kendisine verdiği dünyayı değiştirme sözünden dolayı sürekli motive bir haldedir. Dünyanın yozlaşmış halini sürekli düşünür ve o acı günden sonra yaptıklarıda yapacaklarıda hep bu yüzdendir.

Komplikasyon:

Profil
Güç:4
Çeviklik:3
Kondisyon:4
Potansiyel:6
Varlık:10
Zeka:3
Renkli konuşmaların büyük çoğunluğu benim ancak duygu durumuna göre biraz ayırmaya çalıştım umarım kafa karışıklığı yaratmaz.
Image
Künye
İsim:Matsuoka Sojuro
Yaş:20
Cinsiyet:Erkek
Element:Doton
Seviye: C Rank
Ryo:42.500
Prestij: 0
Kullanılabilir GP: 0

Motivasyon

Verilmiş Söz!
Sojuro sevdiği kadının ölümünden sonra kendisine verdiği dünyayı değiştirme sözünden dolayı sürekli motive bir haldedir. Dünyanın yozlaşmış halini sürekli düşünür ve o acı günden sonra yaptıklarıda yapacaklarıda hep bu yüzdendir.



Özellikler

Profil
Güç:4
Çeviklik:3
Kondisyon:4
Potansiyel:6
Varlık:10
Zeka:3

Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 1
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 1
[Potansiyel] Ninshuu: 1
*[Varlık] Aldatma: 3
[Varlık] Empati: 3
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 1
[Zeka] İzcilik: 1


Ninjutsu

Doton
Gansetsukon [C Rank]
Doryuu Shiki [C Rank]
Tsuchiganji [D Rank]

Ninpou
Shunshin [D Rank]

Taijutsu
Ayatsu

Genjutsu
-
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
3 Kunai (Normal Kalite)
5 Shuriken (Normal Kalite)
5mt. Sentetik Misina (Normal Kalite)
1 Patlayıcı Parşömen (Normal Kalite)
2 Sis bombası (Normal Kalite)
1 Ağaç Oyma Seti
User avatar
Zasetsu
Azathoth
Azathoth
Posts:115
Joined:August 27th, 2018, 10:26 pm

Re: Matsuoka Sojuro

Post by Zasetsu » September 2nd, 2018, 1:32 pm

Onaylandı. İyi oyunlar.
Post Reply

Return to “Pasif Karakterler”