Page 1 of 1

[Lejant] Tsujihara Iori

Posted: January 25th, 2019, 2:11 am
by Tsujihara Iori
Image
Tsujihara Akira

Tsujihara Iori wrote:
Babam. Onu hiç tanımadım ancak büyürken hep yanımdaydı, annem sayesinde. Hikayeleri kulaklarımdan hiç düşmedi. Yaşıtlarım Momotaro, Yüz Tane Hayalet, İki Dost Kurbağa ile uykuya dalarken ben hep babamın efsaneleriyle birlikteydim. Anıları, benim anılarım olmuştu. İdealleri, benim ideallerim. Kılıcı, benim kılıcım.

Küçüklük kahramanımdı. Ancak ortada olmayan, yokluğunda diyarın koruyucusu olarak çırağını bırakmış bir kahraman. O çırağı da kendim olarak görüyordum. Zor bir durumda karşılaştığımda bana ileriye doğru durmadan ilerleme gücünü veren yegâne soru, "Babam olsa ne yapardı?" sorusuydu. Buna verdiğim cevaplar kişiliğimi oluşturmuştu. Başkalarından yardım hiç istemedim, çünkü bana yardımcı olacak kişi daima yanımdaydı. Rol modelim, hayat kılavuzumdu o.

Fiziksel olarak yanımda hiç bir zaman olamamıştı. Yani, benim hatırladığım zamanın çoğunluğunda. Ben henüz 2 yaşındayken patlak veren 4. Shinobi savaşına katılmak için köyden ayrılmıştı ve bir daha geri dönmemişti. Aklımda kalan tek anı, kırmızı haorisini son kez giyişi ve saçlarını düzeltişiydi.

Suratını ise hatırlayamıyorum.

Re: [Lejant] Tsujihara Iori

Posted: January 25th, 2019, 2:38 am
by Tsujihara Iori
Image
Tsujihara Akira'nın Kılıcı

Tsujihara Iori wrote:
Babamdan yadigar kılıç. Annemin anlattığına göre babamın ustasından ona kalma. Klasik devir teslim hikayesi aslında. Babam eğitimini tamamlayınca, kılıcın bir sonraki sahibi oluyor ustasının takdiriyle ve beraberlikleri başlıyor. Kıskanarak anlatır annem hep bu detayları.

Onun için manevi değerinin yüksek olduğundan bahseder annem. Ona ustasını, eğitimini ve ustasından koptuktan sonra yaşadığı maceraları hatırlattığından dem vururmuş. Onu her kınından çektiğinde Kusagakure bayırlarındaki antrenman günlerine dönermiş. Bakımını yaptırır, hiç aksatmazmış. Bir çok defa hayatını kurtarmış.

Bir çok defa da hayat almış.

Son nefesini verdiğinde, kılıcı ile berabermiş. 4. Shinobi savaşında, beyaz Zetsu'ların arasında. Ne şanslı ki, babamın naaşı ile beraber köye geri dönebilmiş bir sonraki kullanıcısına devredilmek üzere. Tabii, bunun için 16 sene boyunca duvarda asılı kalmış.

Onu her tuttuğumda, büyük bir ağırlık çöküyor ruhuma. Bu hissi anlatmam çok güç. Layık görmüyorum kendimi aslında ona. Ancak çekincem yeteneğim değil. Bir şekilde, kılıca kendimi kanıtlamak istiyorum, çünkü onu babam ile aramda olan yegane bağ gibi görüyorum. Ancak onun ağzının ve zihninin olmaması bu durumu bir hayli zor kılıyor. İmkansızlığın peşinden koşuyor gibi hissediyorum bazen, bazen ise sonu olmayan bir yoldaymışım gibi. Bir gün olmak istediğim noktaya ulaşacağımdan eminim, ancak o gün çok uzak görünüyor.

Öte yandan babam için bu kadar önemli olan bir eşyaya sahip olmak beni hem heyecanlandırıyor, hem de istemsiz bir şekilde tedirgin ediyor. Onu yanımdan ayıramıyorum. Sabah kalktığımda ilk işim onu kontrol etmek oluyor. Görevlerde kullanmaktan çekinmesem de başına bir iş gelme ihtimali saç baş yoldurtuyor bana. Eğer kalıcı bir hasar alırsa, nasıl hissedeceğim bilmiyorum.

Tabi, babam yıllar boyunca ona gözü gibi baktıysa, aynısını benim de yapmam gerekir. Daha azı kabul edilemez.