[Kütüphane] Kotegawa Ooki

Karakterlerinizin hikâyesini burada derleyebilirsiniz.
Post Reply
User avatar
Kotegawa Ooki
Posts:164
Joined:August 31st, 2018, 10:46 pm
[Kütüphane] Kotegawa Ooki

Post by Kotegawa Ooki » October 11th, 2018, 12:31 pm

Yaşananların Kronolojik Sırası:

Last edited by Kotegawa Ooki on January 28th, 2019, 12:34 pm, edited 3 times in total.
Image
Künye
► Show Spoiler
Motivasyon/Komplikasyon/Özellik
► Show Spoiler
Profil
► Show Spoiler
Beceri
► Show Spoiler
Ninjutsu
► Show Spoiler
Taijutsu
► Show Spoiler
Genjutsu
► Show Spoiler
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar Standart
► Show Spoiler
User avatar
Kotegawa Ooki
Posts:164
Joined:August 31st, 2018, 10:46 pm

Re: [Kütüphane] Kotegawa Ooki

Post by Kotegawa Ooki » November 7th, 2018, 2:38 pm


Sabahın köründe bir grup shinobi tarafından sıcak yatağımdan kaldırılmaya zorlanmıştım. Nedir ne değildir diye kalkıp kapıyı açtığımda bir göreve atandığımı ve bunla ilgili olarak İshicho binasına çağrıldığımı öğrendim. Tam karşımda oturan kardeşimde benle aynı göreve aynı şekilde çağrılmıştı.

Binaya geldiğimizde bizi bilgilendiren kişi köyün yaşlı delisi Yajima Juzo idi. Görevimiz Diamyo'nun asistanı olan Otake Takeru'yu kendini koruma konusunda eğitmekti. Bunun için bize mühürlü ve oldukça önemli bir parşömen verilmişti. Juzonun boş boş eleştirilerine göğüs gerdikten sonra onu kızdıracak bir şeyler diyip cevabını beklemeden oradan tüymüştüm.

Dışarı çıktığımızda bize verilen parşömen göğsüme saklayıp iki tane sahtesini yapıp birini kendime alıp diğerini de kardeşime vermiştim ama aklı bir karış havada olan kardeşim gerçek olanı ona verdiğimi sandığı için onu uyarma ihtiyacı duymuştum.

Fazla zaman kaybetmeden Minami şehrinin yolunu tutmuştuk. Köyümüz fakir olduğundan ne bir tren nede bizi kabul edecek bir kervan vardı. Özel bir ulaşım metodu belirlenmemişti. Yani yayan kendi başımıza gidecektik.

Kısa sayılabilecek bir kaç günlük bir yolculuğun ardından şehre geceleyin bir sorun çıkmadan varmıştık. Vaktin geçliği yüzünden girip girmeme de bazı çekincelerimiz olsa da göreve bir an önce başlamak için devam etmekte karar kılmıştık.

Kapıdaki görevlilerle konuşup şehre girdikten sonra benim tavsiyem üzerine güvenlik gerekçesiyle çatılardan ilerlemiştik. Bu sırda şehri yukarıdan görme imkanım da olmuştu. Bizimkine kıyasla daha gelişmiş ve canlı bir şehirdi. Bizim vergilerin nereye gittiği belli oluyordu.

Daimyo binasına geldiğimizde bizi ilk karşılayan şey büyük bir israf olan bir kapı ve iki shinobiydi. Bu shinobilerin alın bandı olmadığı için kendileri hakkında şüphelerim vardı. Kimliklerini teyit etme konusundaki çok sayıda çabam başarısız olunca son bir deneme olarak sahte parşömenlerden birini verip bir şeyler daha demiştim ama adamlar yine kendilerini tanıtmakta başarısız olmuştu. Bizi tutuklamaya çalışsalar da karşı koymuş ve kimliklerini kanıtlamalarını istemiştim. Onlarsa medeniyetten uzak kaldıkları için bana saldırıp misina ile bağlamıştı.

Misina ile bağlandığımda önceden planladığım ve karşı tarafı uyardığım gibi bağırarak destek çağırmıştım. Olup bitenin benim tarafımdan yapılan bir yanlış anlama olduğunu anlayınca misinayı parçalayıp parşömeni vermeye karar vermiştim ama bu sırada medeniyet düşmanı Minami shinobileri tarafından göğsümden kunailenmiş ve bir şey yapmamaya karar vermiştim.

Eğiteceğimiz kişinin gelmesi ile sorunlar çözülmüştü. Bize güvenmediği için kalenin içine almamış onun yerine başka bir yere yerleştirmişti. Ben oldukça sade bir odada kalırken kardeşim lüks içindeydi. Buda Ryoma denen şerefsiz medeniyet yoksunu Jounin'in işiydi.

Sabah olduğunda ilk eğitimlere başlamıştık. Biz kunai tutmak, shuriken fırlatmak ve benzeri temelin temeli şeyleri öğretmeyi planlarken, öğrencimiz olacak şahsiyet ağzından alev, yerden kaya çıkarmayı istiyordu. Her ne kadar bunun mümkün olmadığını düşünsem de ilk önce ona temel Shinobi teknikleri ile Judaichiyi göstermiştim. Kawarimi dışında her şey başarılı olsa da yumruk atarak taş kırmam dışında bir şeyle ilgilenmiyordu karşımdaki adam. Bu sırada kardeşimi göstereceğim tekniklerden biri için lazım olan bir kumaş ve element tayini için gereken çakra kağıtları için dışarı yolllamıştım.

Kardeşim geldiğinde gösteriye devam edip son olarakta çakrasını belirlemiştim. Adam beni şoke edercesine Raiton, Fuuton, Suiton ve Katon elementlerine yatkındı. O anda ona olan saygınlığım tavan yapmıştı.

Adamı yaptığı başarı konusunda gaza getirdikten sonra donanımsız geldiğimizden dem vurup Juzoya laf çakmış ve eğitim için parşömen istediğimizi söylemiştim. Oda kabul etmişti. Bundan sonra bir iki test ve temel bazı şeyleri göstermeye çalışsam da adam başarısız olduğu gibi görevin süresini bir kaç güne düşürüp görev sonu hedefini de Daicho'yu dövecek ve yatkın olmadığı elementi kullanabilecek şekilde güncellemişti. Ona Doton kullanamayacağını anlatmak bile ayrı bir çaba istiyordu.

Bu sırada atarlanan kardeşim Takeru'yu eleştirmiş ve onun yüzüne gerçeklerle vurmuştu. Bunu beğenmeyen Takeru ise velet gibi ağlayıp görevi iptal etmişti. Sonrasında olup biteni düzeltmeye çalışsak ta sanki en başta görevi iptal eden o değilmiş de bizmişiz gibi ergen triplerine girip bizi ve köyü görevi bırakmakla suçlamıştı.

O saatten sonra ona olan tüm saygım erimişti. Bende açmıştım ağzımı yummuştum gözümü. Gider ayak bize yine tehditler savuran Takeru kendi işine bakmıştım. Ondan sonra bizde köye dönmüştük.

Raporu verdikten sonra bir süre için ölüm sessizliği yaşanmıştı. Sonrasında ise bizim Juzo ile ilgili söylediğimiz şeyler yüzünden başımız derde girmiş ve ülke ile köy arasında sıkıntı çıkmıştı. Herkeste bunun için bizi suçluyordu. Benim en anlamadığım nokta ise Daimyo kim oluyordu da ergen bir velet gibi davranan Takeru'nun isteği üzerine bir İshigakure Shinobisini görevden almayı kendine hak biliyordu.
Image
Künye
► Show Spoiler
Motivasyon/Komplikasyon/Özellik
► Show Spoiler
Profil
► Show Spoiler
Beceri
► Show Spoiler
Ninjutsu
► Show Spoiler
Taijutsu
► Show Spoiler
Genjutsu
► Show Spoiler
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar Standart
► Show Spoiler
User avatar
Kotegawa Ooki
Posts:164
Joined:August 31st, 2018, 10:46 pm

Re: [Kütüphane] Kotegawa Ooki

Post by Kotegawa Ooki » January 28th, 2019, 12:31 pm


Minami deki başarısızlığımızdan sonra bir anda köyde istenmeyen varlıklara dönüşmüştük. Bize bir görev verilmediği ve başvurduğumuz görevlerde onaylanmadığı için bu durumu düzeltmek içinde elimizden bir şey gelmiyordu. Yapabileceğimiz tek şey zamana bırakıp insanların unutmasını beklemekti ama ben sabırlı bir insan değildim.

Adamızı en hızlı şekilde temizlemenin yolunun bir kaçacağı avlamak olduğuna karar kılmıştık ama bu konudaki başvurumuzda reddedilince son çare olarak C-Seviye bir kaçak olan Hatsu Ayako'nun peşine kendi başımıza düşmeye karar vermiştik. Bu maceradaki yol arkadaşım her zamanki gibi kardeşimdi.

Yönümüzü Ayako'nun aktif olduğu Asakura geçidine çevirip çok uzun olmayan ama sıkıcı bir yolculuk sonunda da oraya ulaşmıştık. Yolculuk sırasında fazla bir insanla karşılamamıştık. İçlerinden biri her gördüğüne el sallayan Sunalı bir Shinobiydi. Bizden birilerinide görmüştük ama bizle ilgilenmiyorlardı.

Yolculuğumuzun devamında taş konaklardan oluşan han gibi bir yere ulaşmıştık. Ulaştığımız sırada iki kişinin tartışmasını duyup daha detaylı incelemek için sesin geldiği binanın içine girmiştik.

Sonradan adının Zanke olduğunu öğrendiğim uzun boylu beyaz saçlı ve kızıl sözlü bir adamla bir tüccar tartışıyordu. Zanke odayı terk ettiğinde ben Zanke'nin peşinden gitmiştim. Kardeşim ise tüccarla konuşuyordu. Adam buralarda tanınıyor gibiydi.

Zanke'ye olup bitenle ilgili bir kaç soru sorsamda bir cevap alamamış ve alamadığım gibi neden ilgilendiğim konusunda onun dikkatini çekmiştim. Bende kas gücü gerektiren bir iş aradığımı ima etmiş ve ondan bir iş almıştım. Onla iki gün sonra Naori rampasında buluşacaktık. Tavırları garip olsada kötü bir durumda kardeşimle onu alt edebileceğimize inanıyordum.

Zanke atı ile bir yerlere giderken bende hana geri dönmeden önce adam hakkında bir kaç şeyi önceden selamladığı görevlilerden öğrenmiştim. Adını ve mesleğinin koruyuculuk olduğunu öğrenmiştim.

Hana geri döndüğümde kardeşimi tezahüratlarla poh pohlanmış bir halde bulmuştum. Bazen IQ'su tek haneye düşen kardeşim avı boş verip mallarını kaybetmiş bir tüccara yardım etmek istiyordu. Kardeşimin mallığına sinirlenip sağda solda bölgede olup bitenler ve Ayako hakkında bilgi toplamıştım.

Öğrendiklerim pek detaylı değildi. Ayako oldukça yaramaz ve tüccarları illallah ettirmiş biriydi. Bunun dışında mal kardeşimin yardım etmek istediği tüccarın başına gelenleri öğrenmiştim. Malları çalınmış, korumları öldürülmüş hatta bir tanesine tecavüz etmişler. Acıklı olsada benim işim başımdan aşkındı.

Kardeşime sinirlendiğimden kendi başımın çaresine bakmaya karar vermiştim. Hancıdan yemek istemiştim ama param olmadığı için ödeyemiyordum. Bu yüzden Zanke adıma çalıştığımı söyleyip sonra ödemeyi teklif ettim, reddetti. Sonrasında 1.5 katını vermeyi teklif ettim, yine reddetti. En son alın bandımı çıkartıp istedim ve yine reddedildim.

Shinobi olduğum anlaşıldığından ve sağda solda Ayakoyu sorduğumdan hancının boş boş konuşup beni ifşa etmesinden korkup adamı bu konuda tehdit ettikten sonra zorakide olsa handan kardeşimle ayrılmıştım.

Kardeşim handa çok sevildiğinden ona yemek verildiği gibi birde benim içinde yemek istemiş ve bu isteğide yerine getirilmişti. Yani baya baya tükürdüğümü yalıyordum.

Yol boyunca kardeşimle konuşmamıştım. Gece karanlığına doğru bir kamp'ın yakınına varmıştık. Kamp'ın oraya gitmeye karar verdik.

Kamp'a yaklaşınca oradakiler tarafından kaba bir şekilde karşılanmıştık. Bende bunu onlara belirttiğimde içlerinden ölmek isteyen biri üzerime katanasıyla yürümüştü. İşler çirkinleşecekti ama adamlardan biri ölmek isteyen adamı sakinleştirip onun biraz daha uzun bir süre nefes almasını sağlamıştı.

Adamlara Zanke hakkında sorduğum sorularda havada kalmıştı. Bizde kendi işimize bakıp civarda kurulmuş eski bir kamp alanına yerleşip oradaki çalıları kullanarak ateş yakmıştık. İlk ve en uzun nöbet benimdi.

Nöbet sırasında kamptakilerden intikam almak için civarlarına zırt pırt taş atarak onları taciz etmiştim ama karşılık vermemişlerdi.

Şafağa doğru sonradan Genjutsu olduğunu anladığım bir tekniğin etkisiyle sağda solda beyaz tüyler görüp uykuya dalmıştım.

Uyandığımda elinde Wakizashi olan erkeğimsi tavırları olan seksi bir kadın Shinobi ile karşılaşmıştık. Kadın bizim gibi İshigakure Shinobisiydi.

Adını öğrenemediğim bu seksi kadın bizi tutuklamak için gelmişti. Benim hancıya söylediklerimi ve müttefikleirni yani kamptakileri rahatsız ettiğimi söyledikten sonra niyetini belli etmişti. Hem kardeşim hemde ben olup biteni ve asıl amaçlarımızı anlatıp Ayako'yu yakalamak için bir kaç gün zaman istesekte kabul etmemişti ama kardeşime bir çıkar yol sunmuştu. Beni tutuklaması karşılığı o tüccara yardım etmeye devam edebilirdi.

Kardeşimin kurtulması için onu beni tutuklamaya zorlayıp ikisiyle birlikte yakınlardaki yerleşkeye gitmiştik. Orada demir parmaklılar arkasında biraz zaman geçirdikten sonra iki İshigakure Shinobisi ile birlikte yola çıkmıştım.
Image
Künye
► Show Spoiler
Motivasyon/Komplikasyon/Özellik
► Show Spoiler
Profil
► Show Spoiler
Beceri
► Show Spoiler
Ninjutsu
► Show Spoiler
Taijutsu
► Show Spoiler
Genjutsu
► Show Spoiler
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar Standart
► Show Spoiler
User avatar
Kotegawa Ooki
Posts:164
Joined:August 31st, 2018, 10:46 pm

Re: [Kütüphane] Kotegawa Ooki

Post by Kotegawa Ooki » March 19th, 2019, 1:30 pm


Üst üste yaşadığım başarısızlıklar sonrasında köy tarafından bir hafta kadarlık bir ev hapsine tutulmuştum. Oldukça sıkıcı geçen bu bir haftanın ardından akademiye çağrıldığıma dair aldığım bir mektup benim için kurtarıcı gibiydi.

Akademiye gittiğim sırada aklımdan sorguya çekileceğim gelse de işin aslının böyle olmadığını anlamam çok sürmemişti. Akademide ilerlerken kısa bir nostalji yaşamıştım.

Çağrıldığım dersliğe gittiğimde akademi senpailerimden olan ve şu anda Tokubetsu Jounin olan Sugiyama Shumei ile karşılaşmıştım.

Kısa bir selamlaşmanın ardından konuşmaya başlamıştık. Sugiyamanın ağzı çok iyi laf yapıyordu ve onla konuşan bir insan kendini güvende hissettiği gibi konuştukça konuşası geliyordu.

Son zamanlarda başımdan geçenleri, yaptıklarımı ve sebeplerini ona anlattıktan sonra oda benle ilgili bazı çıkarımlarda bulunmuştu. Bu çıkarımları sırasında en çok dikkatimi çeken şey Shinobilerin çeşitli alanlarda puanlandığını öğrenmek olmuştu.

Ben Shinobi Lisansımın geçici veya kalıcı olarak alınmasını beklerken hiç bir ceza almadan kurtulmuştum. Shumei ile konuşmamız sonlandıktan sonra tam oradan ayrılacaktık ki içeri giren bir Shinobi köy meydanına Hajime Juzo tarafından çağrıldığımı söylemişti. Doğal olarak yeni istikametim orasıydı.
Image
Künye
► Show Spoiler
Motivasyon/Komplikasyon/Özellik
► Show Spoiler
Profil
► Show Spoiler
Beceri
► Show Spoiler
Ninjutsu
► Show Spoiler
Taijutsu
► Show Spoiler
Genjutsu
► Show Spoiler
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar Standart
► Show Spoiler
User avatar
Kotegawa Ooki
Posts:164
Joined:August 31st, 2018, 10:46 pm

Re: [Kütüphane] Kotegawa Ooki

Post by Kotegawa Ooki » March 19th, 2019, 2:06 pm


Akademiden ayrıldıktan sonra çağrıldığım üzere köy meydanına gitmiştim. Burada beni Hajime Juzo ve bücür Ryuji daha doğrusu Yamato Ryuji karşılamıştı. Ben vardığımda ikili kendi aralarında konuşuyordu.

Beni gören Juzo her zamankinden daha siniriydi. Onun için nefes almak kadar doğal olan bir şeyi yani sürekli söylenmeyi yapan Juzo bir görevimiz olduğunu ve bu görevde bana güvenmediği için liderin Ryuji olacağını söylemişti. Görevimiz Otake Takeru yani Daimyo'nun yancısı(Asistan.)nın kurtarılmasıydı. Görünüşe göre kaçırılmıştı.

Ben görevle ilgili soru sormak istesem de Ryujinin sabırsızlığı ve Juzo'nun manyaklığı yüzünden soramadan yola koyulmuştuk. Hedefimiz İya Vadisiydi. Yol boyunca Ryuji ile bir birimizin yetenekleri hakkında konuşup bu alanda bilgi alışverişinde bulunmuştuk.

Hava karardıktan sonra vadiye ulaşmıştık. Buradan sonra vakit kaybetmeden vadideki yerleşim birimlerinden birine gidip Takeru'nun nerede olduğu ile ilgili bilgi almıştık. Öğrendiğimiz kadarıyla bu bölgenin başkenti gibi bir yer olan Maki'ye gitmemiz gerekiyordu. Takeru buradan geçmişti ve şu sıralar orada olmalıydı.

Bize söylenen yere gittiğimizde tam bir savaş alanı bizi bekliyordu. Çoğu bina ciddi derecede hasar aldığı gibi etrafta çok sayıda cesette vardı.

Etrafı ayrı ayrı incelerken cesetlerin birinden bir ses gelmişti. Dönüp baktığımda Minami şehrinde benimle uğraşan Ryoma adlı Jounin'i yarı ölü bir halde bulmuştum. Benden Takeru'yu kurtarmamı ve yaşadığını belli etmemi söylemişti. Bu sırada Ryuji başı boş bulunan at arabasına gizlenmiş patlayıcı parşömenlere yakalanmıştı.

Adam ölmek üzere olduğu için onu burada bırakamazdım. Bu yüzden cesetleri hayvanların ulaşamayacağı bir yere taşıyalım tarzı sesli bir yalandan sonra onu sırtlamıştım. Onu yakındaki bir binaya taşırken düşmanımız cesetlerden birini zombi yapıp üstüme salmıştı.

Zombiyi etkisiz hale getirmeye çalışırken yere düşmüştüm ve düşerken Ryomayıda düşürmüştüm. Yere düştüğüm gibi birde yerden çıkan bir boğazımı sıkıyordu. İki arada bir derede kaldığımdan ilk olarak zombiyi üstümden atmaya çalıştım ama başarısız oldum. Bu sırada da boğazımı sıkan rakibimin parmaklarından birini kırmaya çalışmıştım ama boşa çıkan zombi burnumu kırmıştı.

Bir şekilde boğazımı kıran elden kurtulduktan sonra ayağa kalkıp Ryomayı bir kez daha sırtlamıştım. Şansıma üstümdeki zombi Ryuji tarafından etkisiz hale getirilmişti. Ryoma'yı binalara götürdüğüm sırada arkamızdan çıkan düşman üzerimize taş atmıştı. Yüküm yüzünden kaçınamamıştım.

Uyandığımda Ryomayı ölü bir halde bulmuştum. Ryuji ise birileri ile kapışmakla meşguldü. Ona yardım edecektim ki buna gerek olmadığını adamın etkisiz hale getirilmesiyle anlamıştım. Düşmanı etkisiz hale getiren Ryuji yaralarımla üstün körü ilgilendikten sonra adamı sorgulamaya başlamıştı. Sonrasında adamı yakınıma getirip öğrendiklerini paylaştı. Takeru malı bir mağarada iki kişi tarafından tutsak ediliyordu. Bu ve bir arkadaşı sadece paralı askerdi. Asıl eleman ise Kyodaichiciydi.

Yaralarım yüzünden Ryuji tek başına kurtarmaya gitmişti. Ben ise olup biteni ve düşmanlarla ilgili bilgileri ne olur ne olmaz diye yere kunai ile yazıp beklemeye başlamıştım. Bu sırada birazda yanımdaki adamla konuşmuştum.

Adamın zırt pırt kıvranmasından işkillendiğim için ellerini kontrol ettiğimde Ninjutsu kullanarak ellerini bağlayan misinalardan kurtulduğunu görmüştüm. O bir jutsu için el mühürlerine başladığı gibi bende elimdeki kunaiyi onun göğsüne atmıştım. Hızlı olan bendim. Adam ölmüştü.

Beklemekten sıkıldığım için ilk geldiğimiz köye doğru yavaşça yol almıştım. Kasabadakilere ulaşırsam oradan birini İshigakureye doğru gönderirim diye aklımdan geçiyordu. Büyük ihtimalle gönderilecek kişi yarı yolda destek birlikleri ile karşılaşır ve işleri hızlandırırdı ama buna gerek kalmamıştı çünkü yürürken Hajime Juzo önderliğindeki 3 ANBU ile karşılaşmıştım.

Olup biteni onlara hızlıca anlattıktan sonra içlerinden Kame adındaki biri Juzo'nun emri üzerine benim yaralarımla ilgilenmek için geçici süre ile yanımda kalırken kalanlar Takerunun tutulduğu mağaraya doğru gitmişti.

Yaralarım yüzeysel olarak Medic tekniği ile iyileştirildikten sonra Kame'de peşlerinden gitmişti. Bende bir süre bekledikten sonra sıkıldığım için bende mağaraya doğru yürümeye başlamıştım.

Mağaraya vardığımda tanımadığım biri mağaradan çıkıyordu. Düşman olduğunu düşündüğümden üzerimde ne varsa ona doğru fırlatmıştım. Aynı anda Ryujide mağaranın oradan aynı şekilde sonradan düşman olduğunu öğrendiğim aynı adama bir şeyler fırlatıyordu.

Adam bizden kurtulmak için rüzgarlı bir teknik denediğinde bundan Kawarimi ile son anda kurtulmuştum. Kurtulamasam bir yerlere fırlayacağım gibi teknik yüzünden havada uçan koca koca kayaların altında da kalabilirdim. Tekniğin etkisinin geçtiğini hisseder hissetmez adama elimde kalan son şeyleri yani ucu bıçaklı muştalarımı atmıştım. Sonuç olarak adam ölmüştü.

Adamın yanına gittiğimde Ryujide oradaydı. İkimizde üstünü aramıştık. Üstünden dikkate değer sadece bir mektup çıkmıştı. Mektup Kazekage Gaara tarafından bİzim Daimyo'ya gönderilmişti. Özetle bizi Shinobi Birliğine davet eden bir davetiyeydi. Mektup daha okunmamış olduğundan bunu kimseye söylemeden önce İshicho'ya götürmemiz gerektiğine karar vermiştik.

Mağaranın içine girdiğimizde bizi tekrardan bir yıkım bekliyordu. Anbulardan birini kolu kopmuştu ama Kame onu dikiyor gibiydi. Takeruda baygın bekliyordu. Juzo son derece rahat iken içerideki Bisentolu Judaichici ise hayatta olmasına rağmen ölü gibiydi. Vücudu bir insanın durmaması gereken daha doğrusu duramaması gereken bir şekildeydi.

Biraz bekledikten sonra son hayatta kalan düşmanımızı sırtlayan Juzo bir şey olması halinde onu düşünmeden adamı öldürmemiz gerektiğini söylemişti. Ona olan saygım bu sözünden sonra biraz artmıştı.

Dinlene dinlene köyün eteklerinize vardığımızda bir grup Shinobi gelip Takeru'yu alıp köye götürmüştü. Bizi ise siklememişlerdi bile. Juzo bunların arkasından söverken ona olan saygım tavan yapmıştı.

Köye vardığımızda Juzo adamı bir yere götüreceğini söyleyip bizi salmıştı. Bizde İshichoya gidip raporumuzu vermiştik. En son ise mektubu ona verip odadan ayrılmış ve onun direktifleri doğrultusunda raporumuzu yazmıştık. Pek mutlu gözükmüyordu.
Image
Künye
► Show Spoiler
Motivasyon/Komplikasyon/Özellik
► Show Spoiler
Profil
► Show Spoiler
Beceri
► Show Spoiler
Ninjutsu
► Show Spoiler
Taijutsu
► Show Spoiler
Genjutsu
► Show Spoiler
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar Standart
► Show Spoiler
Post Reply

Return to “Kütüphane”