Düşen Yapraklar | Yas

Diğer gizli ninja köyleri.
Locked
User avatar
Nara Shikamaru
Yalgın
Yalgın
Posts:1
Joined:May 13th, 2020, 12:09 am
Düşen Yapraklar | Yas

Post by Nara Shikamaru » May 13th, 2020, 2:09 am

Dördüncü Shinobi Savaşı'ndan 16 yıl sonra, Güz



İstemsizce gözlerini açtığında, havanın hala aydınlanmamış olduğunu farketti. Gözlerini yeniden kapadı, ve yalnızca birkaç saniyeliğine bile olsa yeniden uykuya dalabilmeyi ümit etti. Ancak beyni çalışmaya başlamıştı bile, ve bu andan sonra karanlığa geri dönmesi ihtimal dahilinde değildi. “Tercih edeceğim bir karanlık.” diye mırıldandı kurumuş boğazı sebebiyle çatallı çıkan sesiyle: “Gerçek karanlıktan çok daha huzurlu.” Akademi yıllarından beri devam eden bir alışkanlıktı bu. Gece kaçta yatarsa yatsın, sabahın erken saatlerinde uyanırdı. Hayatının büyük kısmında oldukça işine yaramış olan bu özellik, son birkaç ayda yalnızca acı getirmişti. Duyularının yavaş yavaş açılmasıyla birlikte iğrenç, kesif bir koku hissetti önce. Hemen sonra ise tüylerini diken diken eden bir ürperti, üşüyordu. Henüz sonbahar olmasına rağmen, soğuklar Konohagakure’yi oldukça erken vurmuştu. Yattığı yerde doğruldu, tutulmuş kasları acıyla inlerken çevresine bakındı tembel gözlerle. Dolup taşmış bir küllük, yerde birkaç izmarit, birkaç boş şişe. Kaç gündür üzerinde olduğuna emin olamadığı, alkol ve sigara kokan kıyafetleriyle sızıp kalmıştı yine. Sağ eliyle tutulmuş boynuna hafif hafif masaj yapmaya başlarken zar zor doğruldu ve pencereye yöneldi. Pencere kulbuna uzanacakken, camdaki yansıması çarptı gözüne. Saçları yağlanmış, kirli sakalları rahatsız edecek düzeye gelmiş, göz altları mosmor olmuştu. Uzun bir süredir doğru düzgün yemek yemiyordu, yanakları çökmüş ve yüz kemikleri belirginleşmişti. “Belki de tıraş olmalıyım.” diye geçirdi içinden bu korkunç görüntüyü gözünün önünden çekmeden hemen önce. Soğuk rüzgar yüzünü yalayıp tam manasıyla uyanmasına sebep olurken aklından refleksif olarak geçen ilk şeyi yaptı ve cebine uzandı boştaki eliyle. İçinde birkaç tek kalmış olan pakedi ve yaklaşık 15 senedir yanından ayırmadığı çakmağı çıkardı. Göz ucuyla, odanın bir köşesine fırlatılıp atılmış, taşları dağılmış olan Shogi tahtasına kaydı gözleri. Ani bir parlama oldu, bir an sonra ise duman ciğerlerine dolmaya başlamıştı bile.

Yüzünde ve boynunda birkaç kesik açılmasına sebep olan özensiz bir sakal tıraşı, kısa bir duş ve temiz kıyafet arayışıyla geçen yirmi dakikanın ardından son birkaç aydır terkedilmiş hissi uyandıran evinden çıkmış ve Hokage Binası'na doğru yola koyulmuştu. Uzun bir süredir uğraşmak istemediği, zaman ayırmadığı şeylerdi bunlar. İşini doğru ve hakkıyla yaptığı sürece nasıl giyindiği ve nasıl koktuğu kimsenin umrunda olmamalıydı. Naruto bile, kendisine bir şey diyemiyordu. Gerçi bunun sebepleri sorgulanmaya oldukça açıktı. Elleri ceplerinde, vücudu hafif kamburlaşmış pozisyonda, normal hayatlarını sürdüren insanları izledi yol boyunca. Dükkanını açan siviller, yorgun gözlerle nöbetini bitirip uyumak üzere evine dönen birkaç genç shinobi, ders başlamadan önce antrenman sahasında biraz zaman geçirmek isteyen birkaç akademi öğrencisi. Onlar için hiç bir şey değişmemişti, kendisinin aksine. Normale dönebilmeyi istedi. Çok değil, üç ay öncesine. Her şeyin yerli yerinde olduğu zamanlara. Ancak bunun mümkün olmadığını, birden çok kez tecrübe etmişti hayatında. Asuma, Shikaku, Neji, ve en önemlisi, Shikadai. Sırtını düzleştirip derin bir nefes çekti ve bir tek sigara daha yerleştirdi dudaklarının arasına. Son zamanlarda kullanımını sıklaştırdığı duman zihnini uyuşturuyor, anlık düşüncelerini bir nebze olsa zihninin gerilerine atmasına yardımcı oluyordu. Ancak bugün, pek işine yarıyor gibi durmuyordu bu yöntem. Farklı hissediyordu, yüzleşmekten korktuğu şeylerin en büyüğüyle karşı karşıya gelme ihtimali vardı bugün.


“Shikamaru.” demişti sakin, ancak dondurucu bir soğukluk içeren bir tonda. “Gitmem gerekiyor.” Kafasını kaldırdığında, her aynaya baktığında gördüğü şeye çok benzer bir tabloyla karşılaşmıştı. Solgun bir yüz, içinde derin anlamlar ve hüzünler taşıyan bakışlar ve titreyen dudaklar. “Ama sen bunu zaten biliyorsun.” Başıyla onaylayabilmişti yalnızca onu. Biliyordu. Her ikisi de biliyordu. Uzaklaşmaya ihtiyaçları vardı. Kafa dinlemeye. Düşünmemek için bir şeylerle uğraşmaya. Bu köy, bu ev, çok fazla anlam ifade ediyordu. Özellikle de az sonra hayatından çıkacak olan kadın için.

İlk günlerden beri, çok fazla çalışıyordu. Kafasını belgelere, dosyalara, görevlere gömmeyi tercih etmişti. En iyi olduğu şeydi belki de bu. Eve gitmek istemiyordu. Bazen masasında sızıp kalıyor, bazen dışarıda, rastgele bir binanın çatısında yıldızları izleyerek sabahlıyordu. Kadın da onun eve gelmemesinden memnundu. Yalnız kalmaya ihtiyaçları vardı her ikisinin de. Birbirlerini gördüklerinde, tek bir şey düşünebiliyorlardı çünkü. Bu yalnızca bir ay kadar sürebilmişti. En nihayetinde, her ikisi de doğru olan şeyin bu olduğunu farkettikleri zaman; birkaç parça eşya alıp Sunagakure’ye gitmişti eşi. Shikadai için vazgeçtiği şeylere dönmüştü. Başka bir çaresi olmadığındandı belki de.

Güneş yükselip öğlen saatleri yaklaşmaya başladıkça, tanımlayamadığı bir duygu yükselmeye başlamıştı içinde. Heyecan mıydı? Emin değildi. Herhangi bir duygu hissedebildiğinden bile emin değildi artık. Geçen üç ay, hayatından çok fazla şey götürmüştü. Bugün yapılacak toplantı mıydı bu içindeki hissin sebebi? Sanmıyordu, geçen aylar boyunca pek çok kez toplanılmıştı ve her birine bastıramadığı bir umutla katılmıştı. Gelgelelim, her seferinde hüsran bulmuştu karşısında. Bulunamıyordu, bilinemiyordu. Gün geçtikçe çöküyordu, ve hiç bir sonucu olmayan bu toplantılar yalnızca yıkımını hızlandırmaya yaramışlardı. Bugünkünü diğerlerinden farklı kılan neydi? Hiç bir şey. Karanlığa, bilinmezliğe çekilmeyi sürdürüyordu yalnızca.

Hokage Binası girişindeki shinobi Raikage ve eskortunun geldiğini bildirdiğinde onlara Naruto’nun beklemekte olduğu toplantı salonuna kadar eşlik etmeleri komutunu verdi ve düşüncelerine geri döndü. Nasıl geçtiğini anlamadığı bir on dakikanın ardından ise, aynı shinobi belirmişti odasının kapısında. Bu kez Kazekage ve eskortunun geldiğini bildiriyordu. İstemsizce kalktı yerinden, ve Kazekage’yi karşılamak için bizzat kendisi çıktı odasından. Asıl amacını bilinçli olarak kabul etmiyordu, ancak içten içe biliyordu. Bir dakikalık bir bekleyişin ardından, Kazekage Gaara ve Kankuro’nun merdivenlerde belirmesiyle birlikte kendini zorlayarak yüzünün düşmesine engel oldu. Yine gelmemişti. Neden gelsindi ki? “Shikamaru, uzun zaman oldu.” Kankuro, ikili yanına geldiğinde dostça sarılmıştı kendisine. Elinden geldiğince, aynı şekilde karşılık vermeye çabaladı. Kankuro çekildikten sonra, olabilecek en resmi ses tonunu kullanmaya çalışarak konuşmaya başladı: “Kazekage-sama. Hoş geldiniz. Raikage-sama ve eskortu geldiler, Hokage-Sama’yla birlikte içerideler.” Gaara’nın onaylarcasına hafif baş hareketinden sonra iki kanatlı büyük kapıyı açıp ikiliyi içeri yönlendirdi. Kapı kapanırken, Naruto’nun bakışlarını hissetti üzerinde. Hemen sağında oturan Sasuke’yle birlikte Raikage Darui ve eskortu Omoi’yle ciddi bir konuşmanın içerisinde gibi duruyorlardı. ‘Hayır.’ anlamına gelecek şekilde başını hafifçe iki yana salladı, toplantıya katılmayacaktı. ‘Yeniden olmaz, bir kez daha olmaz.’ diye geçirdi içinden.

Kapı kapandıktan sonra, arkasını döndü ve hiç beklemediği bir yüzle karşılaştı. İlk dostu, kendisine benzer şekilde sessiz ve düşünceli bir şekilde karşısında durmaktaydı. Geçen üç ay boyunca, bir elin parmaklarını geçmeyecek kez görüşmüşlerdi birbirleriyle. En çok özlediği şeyler arasında yer alıyordu Choji’yle zaman geçirmek. Eski günlerdeki gibi. Asuma’nın tüm maaşını yakiniku hesabına yatırdığı zamanlardaki gibi. Birkaç saniye boyunca birbirlerine baktılar eski dostuyla. Ne diyebileceğinden emin değildi, ve Choji’nin de aynı durumda olduğuna emindi. Ancak dostu, kendisinden daha dirayetli çıkmıştı: “Shikamaru.” dedi önce: “Ino’yu ve Mirai’yi alıp yakiniku yemeye gitmek ister misin?” Bu teklif, aylar sonra ilk defa yüzünde hafif bir gülümseme oluşmasına sebep olmuştu Shikamaru’nun. “Can sıkıcı.” diye mırıldanırken ellerini cebine attı. İşler bir süre bekleyebilirdi. Kendisine benzer bir şekilde gülümseyen Choji’nin yanına takılarak merdivenleri inmeye koyuldu.
Locked

Return to “Diğer Köyler”