Çatıdaki adamın ve etrafı izleyen gözleri farkettiğinde, halihazırda var olan gerginliği tırmanmaya başlamıştı Jouichirou'nun. Dış dünyaya olabildiğine soğukkanlı bir şekilde gözükmeye çalışsa da, ormana girdiklerinden beri yaşadıkları olaylar yormaya başlamıştı kendisini. Işık, karşısındaki adamın her adımında suratına daha çok yaklaşıyordu. Parmakları kunaiyi mekanizmanın içinden eline doğru fırlatmak için hazır pozisyonda bekliyordu. Şu an başlatacağı bir savaş, muhtemelen ağır yaralanması veya ölümüyle sonuçlanacak bir şey haline gelebilirdi. Yerleşkede kaç düşman olduğunu bilmiyordu, güçlerini tahmin edemiyordu. Hikayenin sonuna giden yüzlerce ihtimal içinde en güvenli olan yola doğru girmek için uğraşıyordu ya da en güvenli olmayanına. Hangisinin içinde olduğunu bile bilmeden, kendisine doğru adımlayan adamın adımlarını izliyordu sessizce.
“Matsui! Söylesene oğlum sen olduğunu, aklım gitti!”
"Evet." diye geçirdi içinden. Artık adını biliyordu, düşman yemi yutmuştu. Şu an yapması gereken kendisine doğru sırıtarak yaklaşmaya başlayan adamın düşüncelerinde dans etmekti. Kelimelerini kilometrelerce milimetrik hesaplarla seçmeliydi. Bu adam, Jouichirou'yu depoya götüren bilet olabilirdi. "Gelsinler mi? Bunu mu istiyoruz? O zaman neden 7 kişiyi ormanda ölüme bıraktınız, büründüğüm adamın burada olduğuna neden şaşırmadın?". Zihninde yalnızlığı ile girdiği soru-soru diyaloğunun sonu gelmiyordu. Bu sırada adamın elini kaldırıp Jouichirou'nun omzuna doğru götürmeye başlamıştı. Temas halinde kendisinin Matsui olmadığı ortaya çıkabilirdi. Kendisini hızlıca soruların içinden çıkardı ve adamın kaldırdığı eli es geçecek bir şekilde adamın sağına doğru adımladı. Adamın elinin havada boşluğa doğru inerken "Tarou öldü. Kusalılar onu öldürdü ve sadece onu da değil. Yaralılarımız da var. Ormandaki savaş burada nöbet tutmaya benzemiyor, orası gerçek. Kusalılar ikinci bir saldırı için orman tarafına doğru yöneldiler. Oraya destek birim ve daha fazla ekipman gerekiyor." dedi pasif agresif bir biçimde ve yerleşim alanının içine doğru adımlamaya devam etti.
Nöbetteki adamın yemi yutmasını umuyordu. Savaş alanında müteffiklerinin ölümünü görmüş ve ciddileşmiş adam rolü, durum için pek de abes kaçmıyordu. Tek problem üst rütbelilerden almış olabilecekleri direktifler sonucu, ormana yardım etme gibi bir ihtimallerinin olmayışıydı. Yerleşkenin içine doğru attığı adımları olabildiğince yavaş atıyordu Jouichirou. Nöbetçi adamın yanında yürümesini istiyordu, deponun yeri ile ilgili hiçbir fikri yoktu. Tek başına ilerlemesi durumunda bir noktadan sonra gözden kaybolup, gölgelere saklanması gerekecekti. Haru ve Kinshi'nin pozisyonlarını da düşündüğünde, düşman alanında tek başına yakalanması sonunu getirecekti. Dikkatliydi ve üzerindeki gerginliğini, savaş alanında arkadaşlarının öldüğünü gören bir adamı canlandırmak için kullanıyordu. Adımlarına devam edip adamın vereceği cevabı bekledi.