Tutsaklığa Açılan Gözler

Diğer ninja köylerine sahip ülkeler.
Post Reply
User avatar
Okawa Ringo
Ishigakure
Ishigakure
Posts:251
Joined:February 25th, 2019, 1:04 am
Künye:
Tutsaklığa Açılan Gözler

Post by Okawa Ringo » June 30th, 2019, 3:08 am

Image

Gözlerimi sarmalayan bu karanlık, anlamını çözemediğim yalnızlık... Yaşıyor muyum? Hayat bu mu peki? Neredeyim, kimim ben? Ringo diyorlar bana. Bir adım var. Diğer insanlarında bir adı olmalı. Diğer insanlar var mı peki? Annem... Anne nasıl bir şey? Anne ve Baba... Beni her hafta gelip izliyorlar. Yüzlerini göremiyorum, çok kısayım ve hücrede sadece karanlık var. Neden karanlık var? Dahası, neden hücredeyim ki? Sadece sorular var. Ben ve sorularım. Bir de karanlık. Yalnızlığımla oyunlar oynamak isterdim. En iyi dostumla. Ona sorular soruyorum ve içim alamadığım cevapların yankılarıyla her geçen saat biraz daha yanıyor. Karnım acıkıyor, önüme bir şeyler atıyorlar ve yiyorum. Midem bulana bulana yiyorum. Hiç güzel yemekler yemedim. Güzel yemekler nasıl oluyor ki? Başka yerler var mı bu dünyada? Mesela nerede doğdum acaba... Hep burada mıydım, sonradan mı geldim? Annem ve babam beni neden buradan almıyorlar. Onlara ihtiyacım var gibi. Gözyaşlarım öyle söylüyor. Ağlamaktan başka ne yapabilirim ki? Her gün ağlıyorum, sesim bile çıkmıyor artık. Ağladığım zaman hıçkırıklarım ve çığlıklarım üstüme üstüme geliyor. Sanki yankılar; hücrede kol gezen karanlıkla dans ediyor gibi. Boğuyorlar beni, sonra karanlık ellerini boğazımdan çekiyorlar ve nefes alıyorum. Göz yaşlarımı silerken bir yutkunma geliyor. Küçük bedenime bir titreme geliyor. Baştan aşağı bir şey çekiliyor benden. Tekrar etrafıma bakıyorum. Sadece karanlık var. Yukarıda bir pencere var, biraz ışık geliyor ordan. Bir adamın kafasını görüyorum. İşte o adam benim babam. Bana bakıyor ve geri gidiyor. Gölgesinden başka bir şeyi de görünmüyor. Her defasında kendimi yırtıyorum, çığlık çığlığa ağlıyorum ama sanki beni duymuyor. Diyorum ki: "Baba! Baba! Buradayım! Baba, beni buradan çıkar! Baba buradayım! BABA!" Artık klasikleşti. Bir senedir böyle aslında. Beni duymuyor olduğunu düşünüyorum. Pencere açık, ama duymuyor. Kendi kendime, hiç bir şeyin anlamını çıkaramıyorum. Annem ve babam gidiyor. Sonra biri geliyor. Genelde bir kadın gelir. Kıvırcık saçlı ve çirkin bir suratı var. Bana yemek getirir. Anlamını bile bilmediğim şeyler söyler. Artık dinlemiyorum onu. Çünkü söylediği her şeyi ezberledim. Ama bir türlü kavrayamıyorum. Ne anlama geliyor?


"Sen ki şüphesiz cezalandırıcı ve kudretli yaratıcımsın. Sen ki şüphesiz bu dipsiz kuyunun efendisi, yıldızların ve gerçek güneşin sahibisin.
Her yıldız kendi yörüngesinde, güneş hep aynı yerinde kalacak. Bu çocuk ise senin yüce amacında bir 'Kashikoi' olacak. Çektiğin acıyı anlayacak, acı çekecek. Çektiğin yalnızlığı tadacak, yalnız kalacak. Karanlığı öğrenecek, aydınlığı getirecek.

Bir nefese, bin karanlık
Bir yuduma, bin yalnızlık
Sonsuz ışığı, karanlık getirecek
Hükmün sonsuz olacak"

Titriyorum, soğuktan değil. Titriyorum ama korktuğum için değil. Titriyorum çünkü söylediklerini düşündüğüm için değil. Kaç yaşındayım ki? Neden buradayım? Diğerlerini görüyorum ara sıra, onlar da bunu yaşıyor mu? 8 tane sayabildim onlardan. Benimle aynı uzunluktaydılar. Bu aynı yaşta olduğumuz anlamına mı geliyor? Onların da ailesi onları buraya bırakmış. Neden buraya bırakıldık? Şu an anneme sarılabilsem keşke, sonsuz şefkatiyle beni sarsa. Onun benim yanaklarımdan öpmesini istiyorum, annem nasıl biri bilmiyorum ama çok güzeldir kesin. Bana belki güzel yemekler yapardı. Hepsini yerdim ve bana hiç kızmazdı. Kızsa bile hiç üzülmezdim, çünkü o benim annem. Onun kokusu nasıl acaba? Annemin kokusu... Neden ihtiyaç duyuyordum buna? Bana kıvırcık saçlı kadın hep kutsallıktan bahsederdi. En kutsal amaca hizmet etmek için bunu yaşadığımdan bahsederdi. Peki kırbaçlar? Peki ya beni bağladıkları zincirler... Beni ağlatıyor onlar. Ama ellerim acıyor diye değil, sırtım sızlıyor diye değildi artık. Babamın kollarında koşmak isterdim. Dışarıda ama. Beni çıkardıkları o küçük bahçenin duvarının ardında ne var hep merak ettim. Yeşil bir ağaç görüyorum bazen. Mesela onun tepesine çıksam her yeri görürüm değil mi? Yoksa dünya daha mı büyük? Çok büyük olmalı. Ama ben küçüğüm. Tek bildiğim, çektiğim eziyet çok büyük ve altında her geçen gün eziliyorum. Umudunu koru diyor diğer çocuklar bana. Neden? Ailem beni gelip alacak mı? Yoksa hep burada mı kalacağım? Dünyada buradan başka neresi var ki... Kötü yemekler, karanlık, yalnızlık ve kırbaçlar... Başka neler yapılıyor? Mesela oyunlar var. Çocuklarla geçen sene oyunlar uydurmuştuk. Artık onlarla görüştürmüyorlar beni. Daha az bahçeye çıkabiliyorum. Çıkınca biraz yürütüyorlar. Sarı bir ateş parlıyor yukarıdan. O güneş olmalı işte. Kıvırcık kadının bana bahsettiği sıcak şey, güneş o olmalı. Biraz gözümü yakıyor ve dolduruyor ama onu çok sevdim. Kaldığım hücrede bazen hiç bir şey görünmüyor. Penceremden sızıp gelen ışık o olmalı. Eğer ışık böyle bir şeyse ben ışığı çok sevdim. Ama her zaman gelmiyor. Geldiğinde içim kıpırdıyor gibi oluyor, mutlu hissediyorum. Aynı his annem ve babam geldiğinde de oluyor. Beni görmüyorlar ve gelip almıyorlar ama yine de onların annem ve babam olduğunu biliyorum. Hissettiklerimi anlayamayacak kadar karanlıktayım. Düşüncelerimin sesleri duyuluyor. Ama bir türlü kafamı toplayamıyorum. Hep başka şeyler düşünüyorum. Cevap basit aslında, çok küçüğüm. Bunun farkına son zamanlarda vardım. Ellerim diğer insanlara göre daha küçük. Ellerim büyüdüğünde, vücudum da büyüyecek gibi duruyor. Bende büyüdüğüm zaman diğer büyük insanlar gibi küçük olanlara kırbaç mı vuracağım, onları karanlığa mı hapsedeceğim? Bunu istemiyorum.. Bana bunu öğretmelerini istemiyorum. Bunları artık yaşamak istemiyorum. Dünyanın geri kalanının iyi bir yer olduğu umuduyla yaşıyorum hep. Bir gün geldiğinde gülümsemek zorunda kalacağım. Ağlamayacağım hiç. Canım çok acısa bile ağlamak istemiyorum. Bazen gözyaşlarım kuruyor ve gözlerimin yanındaki oyuklara yapışıyor. O kadar çok ağlıyorum ki; bazen üstümdeki atlet ıslanıyor. Bileklerimde ki zincirler çok sıkıyor bileklerimi. Onları istemiyorum artık. Ama sarı saçlı o kırbaçlı adam geldiğinde ona karşı koyamıyorum. O çok güçlü. Artık kollarımı da bağladılar. Bana istediği kadar vuruyor. Bağırmamı söylüyor, bunun benim için bir hediye olduğunu söylüyor. Ben ise tek bir anlam yükleyemiyorum söylediklerine. Sadece vuruyor, ben ise içimdeki yalnızlıkla birlikte ağlıyorum. Yalnızlığım içimden taşıyor, vurulan her kırbaç darbesiyle karanlık hücrede duvarlara çarpıyor. Sonunda ise bana geri dönüyor. Ait olduğu yere. Kendimi bazen daha güçlü hissediyorum. Vurduğu zaman ağlamayacağımı ve aksine daha cesur duracağımı kendime tembihliyorum. Sanki o zaman düşündüklerimi anlıyormuş gibi, daha sert vuruyor. Ağlamaya başlıyorum tekrardan ama o susmuyor, hep konuşuyor...


Her bir kırbaç ışığa adandı, sana ceza değildir acı. Sana dert değildir karanlık. Sen güçlü olursan, kutsal ışık güçlü olacak. Sen bir acıya katlanırsan, ışık bin yıl yanacak...

Bir, karanlığın sonsuz laneti
İki, yalnızlığın cüretkar ödülü
Üç, ışığın yüce bilgeliği
Dört ......

İşte buradan sonrasını hep dinlemeyi unutuyorum. Ya acıdan bayılıyorum, ya da kulaklarıma bir çınlama geliyor... Ruhum sanki benden ayrılıyor gibi. Karanlık hücrede tek bir ses, gergin ve sert ipin bedenimle buluşması. Hissettiğim derin acı biraz rahatlıyor gibi. Kafamı taşımak, binlerce taşı sırtıma yüklenmek kadar ağır. Kollarım sanki hiç bende olmamış gibi. Gözlerim ise daha fazla açık kalamıyor...

Kırbaç günleri asla sırtımın arkasına yaslanamıyorum. Sanki duvarda çiviler varmış, bana batıyorlarmış gibi. Daha durgun oluyorum. Kapımın önüne hep bir adam gelip bilgiler veriyor. Dünyadaki önemli olayları anlatıyor. Buna "Tarih Dersi" diyor. Burada bazen insanlar geliyor ve içeri girmeden, kapının önünde bana bir şeyler anlatıyorlar. Çoğuna bir anlam yükleyemiyorum. Ama dinlemek güzel oluyor. En azından bana hep "yavrum, çocuğum" diyorlar ve bana kırbaç atmıyorlar. Bende onlara sensei diyorum. Çok kısa kalıyorlar ama. Gidiyorlar hemen. Bazen de ben uykuya dalıyorum. Yorgunluğum kemiklerimi sızlatıyor, acılar içimde derinleştikçe derinleşiyor. Hiç umutsuzluğa kapılmamış çocukluğum artık bir yerde ölecek ve gidecek. Biliyorum bunu. Daha çok ufağım, ama sanki büyükler gibi düşünebiliyorum. Bıraksalar oyun oynardım, annemin mis kokulu yemeklerini yerdim. Babama sarılırdım. Ama hiç bırakmayacaklar, biliyorum.

Son günlerde bir sözcük duydum mısralardan. Ellerine aldıkları kitaptan okudukları şeyler arasından duydum. "Kabulleniş..." İçimde tekrarlayıp duruyordum bunu. Bir anlam yükleyebilmiştim. Bende kabullenmeli miydim? "Kabullenirsen, kendini bırakırsan ışığa ulaşacaksın." diyorlar. Kabullenecek miyim? Eğer hiç kurtulmayı düşünmezsem, oyun oynamayı ve annemi görmeyi dilemezsem ve kırbaçları sevmeyi istersem kurtulacak mıyım? Kabullenirsem, bütün bunlar sona erecek mi? Işık bana gerçekten yardım edecek mi? Ama bir şey var. İçimde bir yumru. Sürekli titreşen, kalbimi çarptıran bir şey var. O minik bahçeye çıktığımda, uzunca ağacın üstünde kuşlar ve kargalar gördüm. Duvarın arkasında kuşlar bile çok mutluydu. Onları hayranlıkla izlerdim. Yürürdüm ve yürüdükçe uçmayı dilerdim. Belki de bir kuş olsaydım, bu acıya katlanmama gerek kalmazdı. Belki de bir yol vardı? Kuş olmasam da beni uçurabilecek bir yol vardı... Umudumu koruyacaktım. Onlar bana "Direnme" dedikçe direnmem gerektiğini hissediyor, "Kabullen" dedikçe ben kabullenmemeyi sürdürüyordum. Bedelini yaralarla, yalnızlıkla ve gözyaşlarımla ödüyordum. Ama bitecekti, biliyorum. Biliyorum çünkü benim ışığım farklıydı. Ben ışığımı gözümle görebilmiştim. Ben onu hep bekleyecektim.

Sanrılarım bazen gerçek gibi geliyordu, rüyalarıma giren şekiller gözümün önüne geliyordu. Yemek yedikten sonra hepsi düzeliyordu. Az yemek yediğimde ve çok aç olduğumda bunun olduğunu keşfettim. Canımın sıkıntısını gidermek için az yemeye başladım. Ama başıma çok ağrı giriyordu o zamanda. Her gün ilk uyandığımda tepemde annemi ve babamı görürdüm. Sonra kıvırcık saçlı kadın yanıma gelirdi ve bana mısralar okurdu elindeki eski kitaptan. Ben okuyamıyordum. Şekillerin anlamını çözemiyordum çünkü. Ama o okuyordu. Sonra acı çektiğim saatler geliyordu. Bu eziyet saatleri bitmek bilmeyen ve en uzun saatlerdi. Bana hiç acımıyorlardı, bu beni çok üzüyordu. En çokta bazen Babam da gelip, kırbaçlanışımı kapıdan izlerdi. Ben ona bağırırdım. O sadece gölgesiyle dikilirdi. Kırbaçlayan güçlü adam ise "Baban senden yüce bir amaç için vazgeçti! Şimdi uslu ol ve cezana boyun ey!" derdi. Ama.. Ama o benim babam... Neden bana acı çektirirlerken izliyor? Evladına acı çektirmeni sağlayacak bir amaç ne kadar yüce olabilir?

Bir yerden sonra artık dinlemeyi bıraktım. Çok durgunlaşmıştım. Sanki hiç enerjim yoktu gibi. Kollarım asla kalkmıyor, biraz havaya kaldırdığımda ise sanki birer lastikmiş gibi havada süzüle süzüle yere düşüyorlardı. Gözlerim ise sanki ait oldukları yerlerde değildi. Yuvaları bambaşka bir yerde gibiydi. Hep dışarıya çıkacağım anı beklerdim. Çıktığımda ise kolumdan sürüklenerek içeri geri tıkılırdım. Tekrardan dersler, ceza ve karanlık. Şarkı dedikleri şeyi öğrenmiştim. Bazı sözleri anlamlı şekilde bir araya getirince şarkı oluyordu. Çok hoşuma gitmişti ve şarkıları çok sevmiştim. Sanki ruhumu dinlendiriyor, içimdeki sıkkınlığı ve acıyı alıyordu benden. Çocuksu hayallerime bir kapı daha aralıyor, renkli dünyalara ulaşmamı ve seyyahlık etmemi sağlıyordu. Bazen bir öğretmen oluyordum, bazense bir işçi. Bazen kalem ve kağıtla bir taşın üzerinde oturup yazılar yazarken, bazen de arkadaşlarım oluyordu. Onlarla oyunlar oynuyor ve eğleniyordum. Her hayalim kalbimi bir ayrı çarptırıyor, yüzümdeki gülücüklerin tekrar tomurcuklanmasını sağlıyordu. Bir yaprak gibiydi gözlerim, güneş doğar doğmaz yönelirdi güneşe. Hep bakardım, gözümü yaksa da bakardım... Zincirlerimi eritmesini isterdim, öyle bir eritsin ki bir daha bağlayamasınlar beni. Bir daha ağlamayayım, bir daha bu karanlıkta kalmayayım diye. Hiç gerçekleşmedi. Ama beklemeye devam ediyor minik kalbim. Belki bir gün...


"Belki o kuşlar gibi... Belki cıvıldayan o kuşlar gibi özgür olurum..."

Last edited by Okawa Ringo on September 29th, 2020, 2:38 pm, edited 3 times in total.
Image

Image
Künye
İsim: Okawa Ringo
Yaş: 17
Cinsiyet: Erkek
Element: Fuuton
Seviye: C - Rank
Rütbe: Chuunin
Ryo: 15.500
Prestij: 0
Ün: 23
Kullanılabilir GP: 0
Motivasyon
Savaşçının Gururu
Shinobiliğe, köyüne, kendi ideallerine, yoldaşlarına büyük bir gururla bağlıdır. İnandığı bu değerler karşısında hakarete uğramak, küçük düşürülmek onun için zıvanadan çıkmaya yeter de artar. Bir görevi başarıyla tamamlamak, emirlere uymak, her zaman her durumda ne gerekiyorsa koşulsuz şartsız onu yapmak için hareket eder. Çok değer verdiği ve ona yeniden yaşadığını hissettiren shinobi felsefesi, hiç bir koşulda geri adım atmamasına ve karşılaştığı her problem karşısında sonuna kadar hırsla savaşmasını sağlar.
Komplikasyon
Esaret
Henüz doğru düzgün cümleler bile kuramayan küçücük bir çocuk iken yaşadığı ağır ve derin travmalar; dünyayı çok geç tanıması ve hiç bitmeyeceğini sandığı esaret, kurtuluşundan sonra bile bir çok psikolojik sıkıntıyı beraberinde getirmiştir.
Bu sorunları büyüdükçe aşmasına karşın özgürlüğünün kısıtlanması onun için kabus gibidir. Esir alınmak, hapsedilmek, bağlanmak, işkence görmek gibi durumlar onun tekrar eski anılarının canlanmasına neden olmaktadır. Unutulması zor olan bu derin yaralar, ona büyük acı verir ve düzgün düşünememesine, paniklemesine, ağlamasına, sinir krizleri geçirmesine neden olur.
Özellikler
Sır Tutucu
Karakter Ishichou'nun komutuyla yaptığı seyahat sonucunda başka bir shinobinin sırrına vakıf olmuştur. Bununla birlikte, Ishichou'dan görevde eşlik ettiği shinobinin bilmemesi gereken başka bir emir almıştır. Bu, Ishichou'nun karaktere güvendiğini göstermekle birlikte karakteri olası ters bir durumda sorumluluğu alması gereken birinci kişi haline getirmiştir.

Profil
Güç: 5
Çeviklik: 7
Kondisyon: 7
Potansiyel: 6
Varlık: 3
Zeka: 3

Beceriler
Atletizm: 4
Akrobasi: 4 - Favori Beceri
El Hassasiyeti: 1
Saklanma: 3
Form: 2
Ninshuu: 1
Aldatma: 1
Empati: 1
Sosyalleşme: 1
Tıp: 1
Farkındalık: 3
İzcilik: 1

Mod

Jūryokugan

Efsanevi Yaratık

Kaya Kartalı | Gin

Ninjutsu

Fuuton - Furyuu - D Rank
Fuuton - Gyuki no Jutsu - C Rank
Fuuton - Kaiten Shuriken - C Rank
Fuuton - Renkuudan - B Rank
Fuuton - Sairi no Jutsu - B Rank [Gizli]

Ninpou - Shurikenshin - C Rank
Ninpou - Karasu Bunshin no Jutsu - C Rank
Ninpou - Shunshin - D Rank

Taijutsu

Ninja Ekipman Ustalığı - A Rank
Kullanıcının elinde kunai, bir tantou veya wakizashi kadar etkili bir ölüm silahına dönüşür, hasar potansiyeli aşırı yükselir. Kunainin dayanıklılığı yettiği sürece defansif hamlelerinin etkisi tavan yapar. Havada hareket eden shurikenleri veya kunaileri bir başka shuriken veya kunai ile çarptırarak yönlerini değiştirebilir, yüksek derecelerde falso hareketini böylece oluşturabilir, bu hareketleri düşerken veya zıplarken yapabilir.

Ekipmanlar/Eşyalar

Standart Shinobi Çantası
Kunai (Normal Kalite) x3
Shuriken (Normal Kalite) x5
Sis Bombası (Normal Kalite) x2
Patlayıcı Parşömen (Normal Kalite) x1
5 mt. Sentetik Misina (Normal Kalite)

Özel Üretim Cübbe
Kunai (İyi Kalite) x9
Shuriken (İyi Kalite) x10
Shuriken (Normal Kalite) x10
Shuriken (Düşük Kalite) x5
Patlayıcı Parşömen (İyi Kalite) x4
Patlayıcı Parşömen Bağlı Kunai x3
Fuuma Shuriken
5 mt. Zincir Halat
Sargı Bezi

Kan Hapı (İyi Kalite) x1
Kondisyon Hapı (Normal Kalite) x1
Yemek Hapı (Normal Kalite) x1
Chakra Hapı (Normal Kalite) x1
İyileştirici Hapı (Normal Kalite) x1

Ekipmanların Kıyafet Üzerinde Dağılımı
► Show Spoiler
意志

Kütüphane | Lejant
User avatar
Okawa Ringo
Ishigakure
Ishigakure
Posts:251
Joined:February 25th, 2019, 1:04 am
Künye:

Re: Tutsaklığa Açılan Gözler

Post by Okawa Ringo » June 30th, 2019, 4:01 am

Image

"Anlayacaksın, kadim ışık içine doldukça anlayacaksın. Acıların sana zarar vermez olacak, karanlık seni korkutmaz olacak. Günü geldiğinde amacımız; tek gayen ve yolun olacak. Kanında yaratıcımızın takdiri var. Bundan kaçamaz, saklanamazsın. "

Acıyla büyütüp, karanlıkla yoğurun
Küçüklere verdiğiniz her ceza, gün gelince ödül olacak
Işığı diriltecek neferleri sarsılmaz kılın
Gün geldiğinde onları karanlık eritemeyecek
Korkmayacaklar ve acımayacaklar...


Bağlıyım, kollarım hareket etmiyor. Bedenine hükmedememe duygusu beni kahrediyor. Binlerce defa kahroluyorum kendi içimde. Bütün bunların ne kadar acımasızca olduğu gerçeği beynimde dönüp dolaşırken kendime soruyorum.. Ne yaptım ki? Doğmak mı en büyük hatam? Bu dünyaya gelmek mi? Bağlıyım. Yine bağlandım, günlerdir hareket edemiyorum. Kafam kalkıyor, karanlığa gömülüyorum. Ve sonra kafamı eğip gözlerimi kapatıyorum. Çünkü benim karanlığım onların karanlığından daha iyi. Orası yalnızlık ve öfke dolu. Ben ise umut ve mutluluk taşıyorum yüreğimde. Hala annemin özlemini duyuyorum. Burnuma hiç alamadığım kokusu siniyor. Kulaklarıma ise hiç duymaya kadir olmadığım sesi... Gölgesine baba dediğim bir adam çıkıyor karşıma. Göz kapaklarım aralanıyor, onu göremiyorum. Kıvırcık saçlı kadın yine karşımda. Okumaya devam ediyor. Okudukça ondan kopuyorum. Beni asla kendilerine benzetemeyecekler. Ben kurtulacağım diyorum. Kurtulamasam bile kurtulacağım diyorum çocuksu mantığımla. Söylediği tüm acıyla ve kinle dolu mısralar tekrar tekrar yankılanıyor geniş mahzende. Kendi kendime dişlerimi gıcırdatıyorum. Gıcırdatıyorum ki onu duymayayım. Ama bağırıyor, bağırdıkça bağırıyor. Kulaklarıma adeta ateş kusuyor. Kıpkırmızı kesilen kulaklarım yanıyor nefret dolu sözlerinden. Asla anlayamayacağım sözler bana artık oyun gibi gelmiyor. Gün geçtikçe büyüyor ve aralarındaki ilişkiyi kurmaya başlıyorum. "İyi" ve "Kötü" kavramlarını tanımaya başlıyorum. İçine düştüğüm bu kötülükten bir gün kurtulacağımın umuduyla yaşıyorum ve nefes alıyorum. Aldığım her nefes tıpkı atılan kırbaçlar gibi bu sözlerle birlikte boğazıma düğümleniyor. Ama devam ediyorum nefes almaya. İstemsizce güçten düştüğümü farkediyorum. "Anneciğim..." diyebiliyorum sadece. Gölgesinden artık güç alamıyorum. Umudu beni terkediyor, yeşillenemeyen kalbim git gide karanlığa gömülüyor ve içimi bu yüzden derin bir üzüntü kaplıyor... Mutsuzum ve yalnızım. Bir çocuk gib değil, tıpkı bir yetişkin gibi mutsuzum.

Günler günleri ve belki de ayları kovalarken benim zaman algım içine düştüğüm karanlıktan ibaretti. Sanki içimden ona kadar saymak bir sene sürüyordu. Benim "eğitim saatim" bittiği zaman kolumdan tutup hücreme götürülürdüm. Yolda bazen bir kızı, bazen de bir erkeği görürdüm. Aynı şekilde, aynı saçmalığa maruz bırakılmak üzere götürülürlerdi. Yemek vermezlerdi, direnirsen dövmeye başlarlardı. Hep bağlıydık, hep o direğe bağlanırdık. Ya zincirle, ya da çok kalın ve hep kopmasını dilediğim o halatlarla. Hücreme gittiğimde orada hep yapmayı en sevdiğim şeyi yapardım.

Gözlerimi kapattığım gibi hücre aydınlık olurdu. Hücrenin içinde minik bir güneş doğdurur, içine tüm umutlarımı saklardım. Onları da benden çalmasınlar diye. Bir gün o güneşi açıp, onları ordan alayım diye...


Artık burada bir kaç şey bırakmıştım kendimden. Odama her defasında hayallerimde doğdurduğum o güneş zamanla büyüdü. Yanına bir ağaç diktim ve hemen büyüdü. Kuşlar da vardı. Oturduğum yerden huzurla dolmaya başladım. Çünkü bir sonu yoktu. Küçücüktüm belki, anlayamıyordum. Belki de tüm sorun buydu. Annem ve babam beni bir karanlığa itti. Sebebini bilmediğim bir karanlığa. Hiç büyüyecek miydim? Dışarıda ne var görebilecek miydim? Sanmıyorum. Artık umut sadece burada. Hücremdeki dünyamda saklı. Hayallerimi asla bırakmayacağım. Biliyorum, bir gün istedikleri olacak. Olduğunda ise kendimi kaybedeceğim. Acı çekmeyecek, kurtulmayı düşlemeyeceğim. Güzel oyunlar, mis kokulu yemekler, babamın kolları, annemin öpücüğü. Hiç biri olmayacak. Göz yaşlarımı siliyorum, burnum akıyor. Ama sesim çıkmıyor. Ağladığımı duymasınlar diye. Artık ağlamayacağım. Asla bitmeyecek bu acı için ağlamak çok yersiz. Ben, kabullenişe ulaştım sanırım. "Kabullen" dediklerinde kabullenmeyeceğimi söyledim. Ama zorunda bıraktılar. Asla onlar gibi olmayacağımı söyledim. Bu dünyayı terkedeceğim. Sanırım buna ölmek diyorlar. Evet, mutluluklarımı ve umutlarımı sığdırdığım o güneşle birlikte gideceğim ve asla geri dönmeyeceğim. Bir daha asla canımı yakamayacaklar, asla beni incitemeyecekler. Belki daha güzel bir yere giderim, orada oyunlar oynayıp kuşları seyredebilirim...

Kendi kendime nasıl ölünür, onu bilmiyorum. Kırbaçlar, karanlık, küfür ve hakaretler, zincirler ve yalnızlık. Hiç biri beni öldürmedi. Bunlar beni öldürmüyorsa ne öldürür ki? Nefesim kesilse ve hiç nefes almasam? Sanırım buna intihar diyorlar. Acaba nefesimi tutup hiç bırakmaz isem dileğim gerçekleşir mi? Deneyeceğim. Umutlarımı alacağım, tüm mutluluklarımı kalbime sıkıştıracağım. Sızlayan sırtım, ağrıyan boynum, morarmış ellerim ve yorgun ayaklarım... Hepsi artık iyi olacak. Bana hükmedemeyecekler. İstediğim gibi hayaller kurabileceğim. Belki annemi ve babamı göreceğim. Denemediğim bir tek bu kaldı. Deneyeceğim, beni alamayacaksınız. Karanlığınızdan uydurduğunuz o saçma ışığa hizmet etmeyeceğim... Tekrardan gözlerimi kapattım. Güneşim artık benimle birlikteydi. Kuşların cıvıltısına bıraktım kendimi. İki elimle boğazımı sıktım. O kadar sert sıktım ki sanki beynim basınçtan patlayacaktı. Sadece zonklamaları hissediyordum. Kulağım birden bire bir uğultuyla doldu, keskin bir ağrı saplandı göğsüme. Ellerim birden bire çekildi boynumdan. Kafam geriye giderken, yüzüm gülüyordu. Galiba oldu. Sonunda başardım...


Küçüğüm, şimdi direnmenin vaktidir
Küçüğüm, sabretmenin kutsallığı her şeye bedeldir
Böcekler gibi sürünmeden, kartallar gibi yükselemezsin
Acıyla ve nefretle yoğrul küçüğüm;
Boyun eğ, boyun eğdirmek için
Acı çek, acı çektirmek için
Bunun için yaşayacak, bunun için savaşacaksın...


Yine duyuyorum.. Karşımda duruyor. Uykuda gibiydim. Gittim mi ? Öbür dünyada mıyım? Hayır.. Gerçek olamayacak kadar kötü tek tarafı bitmiyor oluşu. Artık gitmek istiyorum. Bırakın gideyim. Hayır, izin vermiyorlar işte. Yine karşımda o kıvırcık cadı. Ona zarar vermek istiyor, saçlarını yolmak istiyordum. Bir hışımla doğruldum yerimden. Gözlerini pörtletmiş bana bakıyordu. Sinirliydim. Gidemediğim için sinirliydim. Ölmeyi de beceremedim. Çocukça mantığım artık yerini öfkeye bırakmış, ağzımdan salyalar saça saça kadının suratına tırnaklarımı geçirmeye başlamıştım. Ölemiyorsam onu öldürürdüm. Saçlarını çekmeye, üstünde debelenmeye başladım. Kolumu tuttu. Sıkıp beni üstünden atmaya çalıştı. Ancak acıya çok dirayetliydim. Kolumu tuttuğu elini ısırdım ve kafasına kafamla vurdum. Alnımda bir akıntı hissettim, sıcaktı. Ancak acımıyordu. Kadının paramparça olmuş burnu ve akan oluk oluk kan hücremin zemininde akmaya başladı. "Yardım edin! Yardım! Alın bu günahkar fareyi üzerimden!" demeye başladı. Çok fazla bağırıyordu ve benim fazla vaktim yoktu. Bu sefer kendimde başarılı olamadığım şeyi onun üzerinde deneyecektim. Sadece bunu istiyordum. Bana çektirdiğini çeksin, benim yaşayamadığımı yaşasın istiyordum. Ellerimle boynuna yöneldim ve tüm gücümle sıktım. "SENİN.. SEN... SİZİN YÜZÜNÜZDEN HER GÜN ÖLMEYİ DİLİYORUM! BEN ÖLEMİYORSAM SİZ ÖLECEKSİNİZ!" ağzımdan neler çıktığını hiç düşünmedim. Sadece bağırıyor ve kadının mosmor kesilmiş suratını izliyordum. İzliyordum ve sadece buna odaklanmıştım. Uzun zamandır ilk defa gülüyordum. Sanki hipnoz olmuş gibiydim, kafamdaki uyuşukluğu çok geç farkettim. Birden bire ellerimin bağı çözüldü. Geriye doğru düşüyordum. Kafam yere çarptı. Sırtımda bir ağrı hissettim, bütün vücuduma yayılan bir hissizlik. Aralık gözlerimden seçebildiğim, kırbaç saatlerimin korkulu rüyasıydı. Beni bayıltmıştı ve yerde tekmelemeye başlamıştı. Ancak ben artık hissetmiyordum. Hücrem, zeminde dolaşan kan.. Karanlığımda boğulmaya devam ediyordum.
Last edited by Okawa Ringo on September 29th, 2020, 2:40 pm, edited 1 time in total.
Image

Image
Künye
İsim: Okawa Ringo
Yaş: 17
Cinsiyet: Erkek
Element: Fuuton
Seviye: C - Rank
Rütbe: Chuunin
Ryo: 15.500
Prestij: 0
Ün: 23
Kullanılabilir GP: 0
Motivasyon
Savaşçının Gururu
Shinobiliğe, köyüne, kendi ideallerine, yoldaşlarına büyük bir gururla bağlıdır. İnandığı bu değerler karşısında hakarete uğramak, küçük düşürülmek onun için zıvanadan çıkmaya yeter de artar. Bir görevi başarıyla tamamlamak, emirlere uymak, her zaman her durumda ne gerekiyorsa koşulsuz şartsız onu yapmak için hareket eder. Çok değer verdiği ve ona yeniden yaşadığını hissettiren shinobi felsefesi, hiç bir koşulda geri adım atmamasına ve karşılaştığı her problem karşısında sonuna kadar hırsla savaşmasını sağlar.
Komplikasyon
Esaret
Henüz doğru düzgün cümleler bile kuramayan küçücük bir çocuk iken yaşadığı ağır ve derin travmalar; dünyayı çok geç tanıması ve hiç bitmeyeceğini sandığı esaret, kurtuluşundan sonra bile bir çok psikolojik sıkıntıyı beraberinde getirmiştir.
Bu sorunları büyüdükçe aşmasına karşın özgürlüğünün kısıtlanması onun için kabus gibidir. Esir alınmak, hapsedilmek, bağlanmak, işkence görmek gibi durumlar onun tekrar eski anılarının canlanmasına neden olmaktadır. Unutulması zor olan bu derin yaralar, ona büyük acı verir ve düzgün düşünememesine, paniklemesine, ağlamasına, sinir krizleri geçirmesine neden olur.
Özellikler
Sır Tutucu
Karakter Ishichou'nun komutuyla yaptığı seyahat sonucunda başka bir shinobinin sırrına vakıf olmuştur. Bununla birlikte, Ishichou'dan görevde eşlik ettiği shinobinin bilmemesi gereken başka bir emir almıştır. Bu, Ishichou'nun karaktere güvendiğini göstermekle birlikte karakteri olası ters bir durumda sorumluluğu alması gereken birinci kişi haline getirmiştir.

Profil
Güç: 5
Çeviklik: 7
Kondisyon: 7
Potansiyel: 6
Varlık: 3
Zeka: 3

Beceriler
Atletizm: 4
Akrobasi: 4 - Favori Beceri
El Hassasiyeti: 1
Saklanma: 3
Form: 2
Ninshuu: 1
Aldatma: 1
Empati: 1
Sosyalleşme: 1
Tıp: 1
Farkındalık: 3
İzcilik: 1

Mod

Jūryokugan

Efsanevi Yaratık

Kaya Kartalı | Gin

Ninjutsu

Fuuton - Furyuu - D Rank
Fuuton - Gyuki no Jutsu - C Rank
Fuuton - Kaiten Shuriken - C Rank
Fuuton - Renkuudan - B Rank
Fuuton - Sairi no Jutsu - B Rank [Gizli]

Ninpou - Shurikenshin - C Rank
Ninpou - Karasu Bunshin no Jutsu - C Rank
Ninpou - Shunshin - D Rank

Taijutsu

Ninja Ekipman Ustalığı - A Rank
Kullanıcının elinde kunai, bir tantou veya wakizashi kadar etkili bir ölüm silahına dönüşür, hasar potansiyeli aşırı yükselir. Kunainin dayanıklılığı yettiği sürece defansif hamlelerinin etkisi tavan yapar. Havada hareket eden shurikenleri veya kunaileri bir başka shuriken veya kunai ile çarptırarak yönlerini değiştirebilir, yüksek derecelerde falso hareketini böylece oluşturabilir, bu hareketleri düşerken veya zıplarken yapabilir.

Ekipmanlar/Eşyalar

Standart Shinobi Çantası
Kunai (Normal Kalite) x3
Shuriken (Normal Kalite) x5
Sis Bombası (Normal Kalite) x2
Patlayıcı Parşömen (Normal Kalite) x1
5 mt. Sentetik Misina (Normal Kalite)

Özel Üretim Cübbe
Kunai (İyi Kalite) x9
Shuriken (İyi Kalite) x10
Shuriken (Normal Kalite) x10
Shuriken (Düşük Kalite) x5
Patlayıcı Parşömen (İyi Kalite) x4
Patlayıcı Parşömen Bağlı Kunai x3
Fuuma Shuriken
5 mt. Zincir Halat
Sargı Bezi

Kan Hapı (İyi Kalite) x1
Kondisyon Hapı (Normal Kalite) x1
Yemek Hapı (Normal Kalite) x1
Chakra Hapı (Normal Kalite) x1
İyileştirici Hapı (Normal Kalite) x1

Ekipmanların Kıyafet Üzerinde Dağılımı
► Show Spoiler
意志

Kütüphane | Lejant
User avatar
Okawa Ringo
Ishigakure
Ishigakure
Posts:251
Joined:February 25th, 2019, 1:04 am
Künye:

Re: Tutsaklığa Açılan Gözler

Post by Okawa Ringo » June 30th, 2019, 4:49 am

Image


Ölmeyi beceremedim, öldürmeyi beceremedim... Bende umutlarımı yavaş yavaş öldürmeye başladım. Gün batıyordu. İçimdeki güneş ise artık solmaya başlamıştı. Tüm umutlarımı kaybediyordum. Bana verdikleri cezalar içinde ne yaptıkları işkenceler, ne de aç bıraktıkları günler bu kadar acı vermişti. Gerçekten acıyla yoğruluyor, karanlıkla doluyordum. Artık kabulleniş aşamasını çoktan geçmiş, o hep bahsettikleri teslimiyet aşamasına geçmiştim. Bunu her gün okudukları mısralardan duyuyordum. Gerçekten oluyordu. Ve artık pes etmiştim. Bir çocuğun umutlarını, bir çocuğun mutluluğunu neden ondan aldınız? Bana neden bunu yapıyorsunuz? Yıllardır sorguladığım her şeye bir son vermiştim. Kıvırcık saçlı kadın gelmiyor, artık yaşlıca bir adam geliyordu. O, hepsinin aksine sürekli gülerdi. Alaycı bir gülüşü, kalın bir ses tonu vardı.

"Ringo... Sana anlatmıyoruz çünkü anlayamayacak kadar küçüksün. Sana kötülük yaptığımızı düşünüyorsun.. Hayır. Biz sana dünyadaki en büyük iyiliği, en yüce amacı veriyoruz. Seni işliyoruz, sana bunu bahşediyoruz. Kalbinin en derinlerine, sökemeyeceğin ve ileride asla sökmek istemeyeceğin bir armağan konduruyoruz. Bize teşekkür edeceksin Ringo. Bu yüce amacın bir neferi olacaksın. Tıpkı ailen gibi. Sana az kaldı diyemem. Günü geldiğinde bu kapının önünde sen olacaksın ve tıpkı senin gibi başka bir küçük çocuğa bunları söyleyeceksin. En ufak pişmanlık duymadan..."

Bir yandan yıllardan sonra birinin ilk defa kısmende olsa anlayabileceğim şeyler anlatmasına mı sevinmeliydim, yoksa yaptıkları kötülükleri sadece perdeleyip örtmen isteyen insanlar mı... Her ne olursa olsun, amaçları ne olursa olsun bana yaptıkları kötülükler artık bedenime ve ruhuma işlemişti. Buradan kurtulabilseydim bile hayatımı sürdürebileceğimi zaten sanmıyordum. Teslimiyet dedikleri işte bu olsa gerek. Yapacak bir şeyin kalmadığında, çocukluğuna sığdırdığın tüm umutlar tek tek solduğunda her şeyden uzaklaşıyorsun. Minik bir çocuk olarak bu noktaya ulaşmıştım. Ölmeyi dilemek, basit ve artık önemsizdi. Yaşamımın anlamı yoktu. Anlam arayacak şeylerim ise çok uzaktaydı. Ve en korkutucu olan, sanırım başarılı olacaklardı. Ben ise aslında gerçek anlamıyla hiç var olmamış olacak, kaybolacaktım... Tüm hayallerim, tüm o temiz düşüncelerim son bulacaktı. Ama artık acı çekmemek adına buna razı geliyordum.

Kendimi bıraktım. Artık doğru düzgün ağlamıyordum. Pek fazla ceza almadım. Sadece zincirler, karanlık hücrem ve ciğerlerimden gelen hırıltılı nefesler... Artık dışarı da çıkamıyordum. Güneşi göremedim, ağacımı göremedim. Yaşamak için anlamım kalmadığını hissediyordum. Ailemi varmış gibi saymak bana büyük bir hakaret olurdu. Onlar için asla var olmadım. Onlar da yoktu artık. Bir hayat yoktu benim için. Sona erdi gitti. Her şeyi boşvermiş, huzurla bekliyordum. Pek yemek yemiyordum. Sadece bekliyordum. Onlar kendi aralarında buna "Durgunlaşma" diyorlardı. Ben ise bir isim vermedim. Boş vermişliğim ve hüznüm yüzümden okunuyordu. Lakin artık ölüm haricinde bir çıkış yolumun olmadığının bilincindeydim. Dualar etmeye başladım. Ama kime? Bana eziyet çekmeyi bu kadar hak gören o tanrıya mı? Yoksa daha iyi bir tanrıya mı? Sanırım öyle bir şey yok. Bu dünyada en ufak bir iyilik yok. Buraya ait değilim, güneşimi ve umutlarımı alıp buradan gitmeliyim...


Uykumdan uyandım. Artık morarmış ve neredeyse yuvasından eriyerek akacak kıvamdaki gözlerimi ovuşturdum. Odam ilk kez bu kadar aydınlıktı. Saat geçti, neden aydıklıktı? Biri de gelmemişti kapıma. Kulaklarımı toplamaya başladıkça sesler daha da belirginleşti. Gürültü... Burası çok sessizdi. İçimde kopan çığlıkları duyabilir miydim yoksa? Hayır.. Sessizlik içinde yoğrulduğum bu yerde anlamına bile varamadığım gürültüler işitiyordum. Korkuyordum. Çünkü olan biten hiç bir şeye anlam veremiyordum. Işık iyice arttı. Artık bir duman bulutu kapımın üzerindeki pencereden ve kapımın altından hücreme dolmaya başladı. Gözlerim yaşarmıştı ve nefes almak çok güçleşmişti. Boğazımı temizlemek için biraz öksürdüm. Ardından güçlükle tutunduğum duvardan destek alarak ayağa kalktım. Bekliyordum. Sis bulutu odama iyice dolmuş, gürültüler ise biraz olsun dinmişti. Ne olduğuna dahi anlam veremeden çok tanıdık bir ses işitti yorgun kulaklarım.. Kapının açılış sesi.

"Hooi! Yurao-senpai! Burada bir çocuk var!" Bu ses.. Tanıdık değil. O çocuk benim. Benden bahsediyor. Bana zarar mı vermeye geldi yoksa? Beni öldürecek mi? Arzuladığım o kaçışa mı kavuşacağım. Ayaklarım titriyor. Ölmek istemiyor, kurtulmak istiyorum. Sisten yüzünü göremediğim adamın gittikçe yaklaştığını görüyorum. Bir yabancı, tanımıyorum. Geri çekile çekile duvara çarpıyorum. Ayaklarımın titremesi gittikçe artıyor. Duman ise gözlerimi adeta kavurmuş durumda.

"Korkma.. Seni buradan çıkarmaya geldik." dedikten sonra yaklaşmaya devam etti. Ben ise inanmakta güçlük çekiyor, hala çevredeki seslere ve olaylara bir anlam yüklemeye çalışıyordum. Kalbim deli gibi atmaya başlamıştı. Uzun süre önce terkettiğim umutlarım ve mutluluklarım bir bir hücremde saklandığı yerlerden çıkmış, bedenime dolmaya başlamıştı. Onlar bedenime hızlıca hücum ederken, gözlerim dolmaya başladı.. Karşımdaki adam ise çoktan güçsüz düşen bedenimi tutup kucağına almıştı. Tek hissedebildiğim içimdeki mutluluk ve güven duygusu, gözlerimden akan yaşlar ve sarıldığım yabancının güveniydi..."Tamam... Hepsi geçti, artık özgürsün genç adam..." demişti. Gürültülerin git gide azalmaya başlamasıyla hücremden çıkışımı gördüm. Yıllardır durduğum yerimden ayrılmak, tuhaf ve ferahlatıcı geliyordu. Özgür olmak... Harika bir histi! Mutluluktan krize girmiş gibiydim. Fakat yıllardır sıktığım bedenim şu an tüm yorgunluğuyla kendini bırakmıştı. Kurtarılmak, umutlarımın bana bir güngeri dönmesi... Daha mutlu olabilir miydim? "Bb... Ben.. T..teşekkür e..derim..." diyebilmiştim. Sonrasında ise kendimi derin bir uykuya bırakmıştım.

Gözlerimi tekrar açtığımda, beyaz bir yatakta uyandım. Hala çok uykuluydum. Yatakta uyumayı hep kıskanan biri olarak bunu ilk önce garipsedim ve inmeye çalıştım. Bütün vücudum sanki oraya saplanmıştı, hareket edemedim. Sonra vazgeçtim ve kaskatı kesilmiş şekilde bekledim. Çevremde bir sürü beyaz kıyafetli insan vardı. Onlardan biri uyandığımı görüp yanıma gelmişti. Gülümseyerek konuşan kadın: "Ishıgakure Hastanesindesin. Artık seninle biz ilgileneceğiz." demişti. Benim ise soracak çok sorum vardı. Dünyanın geri kalanı burası mıydı? Hayır, burası tarih derslerinden öğrendiğim shinobilerin olduğu bir köydü. Shinobi? Hiç üzerinde düşünmedim. Düşünemiyordum aslında şu an. Sadece uykum var... Gözlerim kapanmaya başlıyordu.

Nereden bilebilirdim ki, hayatımı değiştirecek amacın aslında kurtuluşum olduğunu...
Image

Image
Künye
İsim: Okawa Ringo
Yaş: 17
Cinsiyet: Erkek
Element: Fuuton
Seviye: C - Rank
Rütbe: Chuunin
Ryo: 15.500
Prestij: 0
Ün: 23
Kullanılabilir GP: 0
Motivasyon
Savaşçının Gururu
Shinobiliğe, köyüne, kendi ideallerine, yoldaşlarına büyük bir gururla bağlıdır. İnandığı bu değerler karşısında hakarete uğramak, küçük düşürülmek onun için zıvanadan çıkmaya yeter de artar. Bir görevi başarıyla tamamlamak, emirlere uymak, her zaman her durumda ne gerekiyorsa koşulsuz şartsız onu yapmak için hareket eder. Çok değer verdiği ve ona yeniden yaşadığını hissettiren shinobi felsefesi, hiç bir koşulda geri adım atmamasına ve karşılaştığı her problem karşısında sonuna kadar hırsla savaşmasını sağlar.
Komplikasyon
Esaret
Henüz doğru düzgün cümleler bile kuramayan küçücük bir çocuk iken yaşadığı ağır ve derin travmalar; dünyayı çok geç tanıması ve hiç bitmeyeceğini sandığı esaret, kurtuluşundan sonra bile bir çok psikolojik sıkıntıyı beraberinde getirmiştir.
Bu sorunları büyüdükçe aşmasına karşın özgürlüğünün kısıtlanması onun için kabus gibidir. Esir alınmak, hapsedilmek, bağlanmak, işkence görmek gibi durumlar onun tekrar eski anılarının canlanmasına neden olmaktadır. Unutulması zor olan bu derin yaralar, ona büyük acı verir ve düzgün düşünememesine, paniklemesine, ağlamasına, sinir krizleri geçirmesine neden olur.
Özellikler
Sır Tutucu
Karakter Ishichou'nun komutuyla yaptığı seyahat sonucunda başka bir shinobinin sırrına vakıf olmuştur. Bununla birlikte, Ishichou'dan görevde eşlik ettiği shinobinin bilmemesi gereken başka bir emir almıştır. Bu, Ishichou'nun karaktere güvendiğini göstermekle birlikte karakteri olası ters bir durumda sorumluluğu alması gereken birinci kişi haline getirmiştir.

Profil
Güç: 5
Çeviklik: 7
Kondisyon: 7
Potansiyel: 6
Varlık: 3
Zeka: 3

Beceriler
Atletizm: 4
Akrobasi: 4 - Favori Beceri
El Hassasiyeti: 1
Saklanma: 3
Form: 2
Ninshuu: 1
Aldatma: 1
Empati: 1
Sosyalleşme: 1
Tıp: 1
Farkındalık: 3
İzcilik: 1

Mod

Jūryokugan

Efsanevi Yaratık

Kaya Kartalı | Gin

Ninjutsu

Fuuton - Furyuu - D Rank
Fuuton - Gyuki no Jutsu - C Rank
Fuuton - Kaiten Shuriken - C Rank
Fuuton - Renkuudan - B Rank
Fuuton - Sairi no Jutsu - B Rank [Gizli]

Ninpou - Shurikenshin - C Rank
Ninpou - Karasu Bunshin no Jutsu - C Rank
Ninpou - Shunshin - D Rank

Taijutsu

Ninja Ekipman Ustalığı - A Rank
Kullanıcının elinde kunai, bir tantou veya wakizashi kadar etkili bir ölüm silahına dönüşür, hasar potansiyeli aşırı yükselir. Kunainin dayanıklılığı yettiği sürece defansif hamlelerinin etkisi tavan yapar. Havada hareket eden shurikenleri veya kunaileri bir başka shuriken veya kunai ile çarptırarak yönlerini değiştirebilir, yüksek derecelerde falso hareketini böylece oluşturabilir, bu hareketleri düşerken veya zıplarken yapabilir.

Ekipmanlar/Eşyalar

Standart Shinobi Çantası
Kunai (Normal Kalite) x3
Shuriken (Normal Kalite) x5
Sis Bombası (Normal Kalite) x2
Patlayıcı Parşömen (Normal Kalite) x1
5 mt. Sentetik Misina (Normal Kalite)

Özel Üretim Cübbe
Kunai (İyi Kalite) x9
Shuriken (İyi Kalite) x10
Shuriken (Normal Kalite) x10
Shuriken (Düşük Kalite) x5
Patlayıcı Parşömen (İyi Kalite) x4
Patlayıcı Parşömen Bağlı Kunai x3
Fuuma Shuriken
5 mt. Zincir Halat
Sargı Bezi

Kan Hapı (İyi Kalite) x1
Kondisyon Hapı (Normal Kalite) x1
Yemek Hapı (Normal Kalite) x1
Chakra Hapı (Normal Kalite) x1
İyileştirici Hapı (Normal Kalite) x1

Ekipmanların Kıyafet Üzerinde Dağılımı
► Show Spoiler
意志

Kütüphane | Lejant
Post Reply

Return to “Diğer Ülkeler”