[Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar

Diğer ninja köylerine sahip ülkeler.
User avatar
Chouwano Kagi
Kaçak
Kaçak
Posts:214
Joined:June 4th, 2020, 6:05 pm
Künye:
[Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar

Post by Chouwano Kagi » March 19th, 2021, 5:18 am

Gözümü ağır ağır açıyordum, güneşin olmadığı topraklarda şavkın bembeyaz olması ne büyük bir ironiydi. Güneşi nice demdir görmeyen bir mahkum ışığı gördüğünde nasıl tepki veriyorsa aynı şekilde tepki vermiştim. Mudramı bozdum ve oturmaktan kireç tutmuş dizlerimin verdiği acı ile yavaşça ayağa kalktım. İki kolumu açıp sanki kemiklerim "bir tık sesiyle eklemlerinden ayrılacakmış" kıvamına gelene kadar esnedim. Saati söylemek zordu fakat öğlen vaktini yenice geçiyor olmalıydık. Zira karnımın beni meditasyondan ayıracak kadar feryat edeceği vakit genelde bu demlerde oluyordu.

Neredeydim? Doğrusu, bilmiyordum. Bir han ne kadar yakındaydı ya da daha önemli olmak üzere: Var mıydı? Bilmiyordum. Calis olduğum koruluktan ayrılarak Ateş Ülkesi'ne uzanan satıh yola birkaç dakikalık yürüme sonucunda yeniden vardım ve önce sağıma sonra soluma baktım. Geldiğim yöndeki gördüğüm tek han yaklaşık yarım gün mesafe ötede kalmıştı. Yağmur-Ateş ülkeleri arasında kullanılan merkezi yollardan birisi değildi, durum buyken gerçekten de bir hanın varlığı sorgulanabilirdi. Cepleri yoklama zamanı gelmişti.


İç ceplerim de dahil olmak üzere bulabildiğim tek şey iki baş parmak büyüklüğünde undan başka bir malzemenin kullanılmadığı kurutulmuş ucuz bir peksimet idi. Kesinlikle en iyi öğünlerimden birisi olmayacaktı lakin şu an bundan daha değerli bir ziynet dahi yoktu fakat yine de peksimeti yemeyecektim. Zira soğuk yağmur suyu ile ıslatılan peksimet pek güzel olmaz ve sıcak bir çayın içine atıldığı kadarki gibi asla lezzetli olmazdı. Karnım guruldamaya devam edebilirdi, zira, beni öldürecek şey açlık değildi.

Peksimeti yeniden iç cebime koydum ve şalımı çıkartarak omzuma örttüm. İşte yeniden yürüyordum, bir bilinmeze. Ateş Ülkesi nasıl bir yerdi acep? Peki ya dem gelir de sınıra ulaşırsam beni ne beklerdi? Ölüm mü? Kavga mı? Belki de Dostluk. Bunlar en ufak bir yanıtımın dahi olmadığı sorulardı. -Hadi diyelim geçtim- Peki ya Chagama'nın bahsettiği şu Ateş Rahipleri? Yerli yerindeler miydi gerçekten de? Yoksa geçen onca yıldan beri Ateş Tapınağı ile beraber yok mu olmuşlardı. Belki de bu kayıp münzevileri aramak koca bir hiç içindi. Heyhat, bunlar dem gelmedikçe bilinmeyecek şeylerdi.
Image
Künye
İsim: Chouwano Kagi
Yaş: 18
Cinsiyet: Kadın
Element: Katon
Seviye: C-Rank
Rütbe: Kaçak/Chuunin
Ryo: 34.250
Prestij: 1
Ün: 15
Kullanılabilir GP: 5

Motivasyon
Ölüm ölür. Biz ölmeyiz.

Kagi insanların et ve kemiğinin toprağa, ateşe karışmasıyla dünyayı terk edeceğine inanmaz. Zira insan dünya üzerinde yaptıklarıyla yaşar, bir insanın yaşamasının en büyük koşulu da düşünmektir. Eğer ki insanın düşüncesi dünya üzerinde zikredilir ve unutulmaz olursa o kişi ölmez ve dünyaya mutlaka geri döner. Zira Indra ve Asura'yı dünyaya geri gönderen güç verdikleri ant değil geleceğe aktarılan düşünceleridir. Buna binaen Kagi tıpkı İlk Keşiş gibi diğer insanlara yardım etmek ve onların gönlünü kazandıktan sonra dünya hakkında istintâc ettiği bilgi ve birikimlerini geleceğe aktarmak ister. Böylelikle Rinne'yi kırsa dahi ölmeyecek ve ya bedenen ya da fikren dünyada daima var olacaktır.

Korkutan karanlık değil ışıksızlık.

Kagi, Chagama'nın yanında geçirdiği bir yıl boyunca yaptığı meditasyonlar ve istiğrak ettiği iç dünyası ile üç büyük zehirden (Nefis, Nefret ve Cehalet) ve bütünüyle Ku/Çile'den kurtulduğuna inanır. Ruhun(Atman) kaplarının açıldığı ve ruhun mutlak çilesizliğe (Nirvana) gark edeceği sırada zihnini kontrol edememiş ve acı içinde kıvrandıracak derecede zihinsel hasar almıştır. Kagi halen daha gözlerini kapattığında kendisinin mutlak çilesizliğin kapısında olduğunu görmekte, hissetmektedir. Her uykuya dalışında kapıya parmaklarıyla dokunmakta, başını yaslamakta ancak kapıdan içeri bir adım atamamaktadır. Zira ne zaman kapıya doğru bir adım atsa ruhunu sıkıntılar basmaya başlar ve bir damla suyu olmaksızın Kaze no Kuni çölünde on fersah yürümüş gibi terlemeye başlar. Haliyle Ku'dan tam anlamıyla kurtulamadığı için de Rinne'de (Dünya ve Yeniden Doğma Döngüsü) hapis kalmıştır. Lakin işin özü şudur ki Kagi neyden korktuğu hakkında en ufak bir fikri yoktur. Bir bilinmezliğin peşinde parşömenlerden, yazıtlardan, keşişlerden ya da ufacık bir çocuktan edindiği bilgiler ile bilinmezliğini gidermeye çalışmaktadır.
Komplikasyon
Felekte hasılı bir insan.

Kagi, hiçbir varlığa hiçbir koşulda zarar verme gayesine girişmez. Bir kişi ölüm ve şerden gayrı bir şey getirmese bile kişinin ölümü hak ettiğine inanmaz. Eğer uygun koşullar ve dem oluşur da Kagi bir can ile on can arasında bir seçim yapmak zorunda kalırsa ya onbirini de kurtaracaktır ya da aralarında bir seçim yapmayacaktır. Zira on kişinin katili olmak ile bir kişinin katili olmak arasında bir fark olduğunu düşünmez.
Özellikler

Profil
Güç: 3
Çeviklik: 5
Kondisyon: 4
Potansiyel: 4
Varlık: 9
Zeka: 6

Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 1
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 1
[Potansiyel] Ninshuu: 1
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 3 *Favori*
[Varlık] Sosyalleşme: 4
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 4
[Zeka] İzcilik: 3


Ninjutsu

Shunshin (D Rank)

Taijutsu

Suiseki Stili (B Rank)
Suiseki: Gekiha (B Rank)

Genjutsu

Teishi no Jutsu (C Rank)

Fuinjutsu: Rank B

Mühürleme Sanatı Rank D: Mühürlenen Enerjiyi Arttırma
Mühürleme Sanatı Rank C: Obje Üstüne Enerji Mühürleme
Mühürleme Sanatı Rank B: Salınım Enerjisinin Artışı

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Kunai (1)
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts:2605
Joined:August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar

Post by GM - Naruto » March 24th, 2021, 9:59 am

Yağmurun ismini verdiği topraklarda, tam olarak nerede olduğunu bilmeden ancak nereye varmak istediğini bilerek ilerlemeye başlıyorsun, sonu bilinmez bir yol üzerinde. Normal şartlarda yaşamını bir şekilde idame ettirdiğin bu topraklarda, varmak istediğini yeri bulmak için birkaç kişiye danışma ihtiyacı hissediyor olsan da, bu kez becerilerine güvenerek ilerlemeye başlıyorsun düzgün olmaktan uzak, bir patikadan hallice olan bir yolda. Yağmur, baharın etkisiyle çiselemekten bir miktar fazla sayılabilecek şekilde yağmaya devam ederken, Güneş de varlığını unutturmamak istercesine bulutların ardında kendini gösteriyor. Yanındaki yetersiz besinle ne kadar süreceğini bilmediğin bir yolda ilerlemek büyük bir risk olarak görünüyor, ancak yaşadığın hayat içinde bugüne kadar hiç aç kalmadığını, en azından vücudunu zinde tutacak miktarda besin bulduğunu göz önüne aldığında, bu husus önemsiz bir detay olarak görünüyor gözüne. Bir av hayvanını yakalayıp yemenin sıradan bir yaşam biçimine dönüştüğünü de düşününce, açlık düşmanlarının arasında son sıralara geriliyor hızlıca.

Genellikle bodur ağaçların bulunduğu güzergah üzerinde, tahmin ettiğin üzere, pek bir yerleşim yeri çıkmıyor karşına. Bununla birlikte ekilip dikilen alanların da yokluğu, en yakın yerleşim yerinin tahmininden bile uzak olabileceğini söylüyor sana. Fakat, becerilerin ısrarla doğru yolun üzerinde olduğunu fısıldıyor sana ve bu yüzden vazgeçmiyorsun yürüdüğün yoldan. Birkaç saat benzer manzaranın tekrarlarıyla yetinmenin ardından ise, umutlarına tatlı bir hava katan ufak yapılaşmaları görebiliyorsun.

Adımlarını biraz daha hızlandırıp, bu unutulmuş yöredeki yapılara ilerlemeye başladığında, bu bölgenin üzerinde geçmiş bir savaşın izlerini fark edebiliyorsun. En fazla birkaç katlı olan yirmi kadar yapının hiçbiri olması gereken muntazam görüntüyü sergilemiyor. Her birinde irili ufaklı marazların olduğu yapılarda yine de insanların bir şekilde yaşamaya çalıştıklarını anlayabiliyorsun. Görüş açın, çarpık bir yapılaşmanın bulunduğu bölgenin insanlarını seçebilecek noktaya geldiğinde ise yerleşkede dolanan bir avuç insanı görebiliyorsun. Çoğunluğu erkek olan bu kişiler, adeta amaçsız gibi ortalıkta gezinircesine bir görüntü sergilerken, insanların üzerlerindeki kıyafetlerin de pek yeni olmadığını seçebiliyorsun. Son olarak bu ufak yerleşkeden herhangi bir han veya dükkan olduğuna dair en ufak bir izlenimin de olmuyor, zira marazlı yapıların hiçbirinde en ufak bir tabela veya herhangi bir eşya satıldığına dair bir ibare göremiyorsun.
Off Topic
Konunuza bakan GM'niz bendeniz Fortius'tur efenim. Konuyla ilgili her türlü hususta özel mesaj atabilirsiniz. Discord veya başka bir yerden atacağınız mesajları görmeme ihtimalim bulunduğu için, konuyla ilgili hususlarda özel mesaj atmanızı istiyorum.

Konu için planlanan pasiflik süresi 48 saattir. Pasiflik bildirimlerini konu üzerinde yapmanızı hatırlatır ve her ihtimale karşı bu postu bir kez daha okumanızı rica ederim.

Pasifliğin olmadığı, kazasız belasız bir şekilde konuyu bitirme dileğiyle.

Nasıl resmiyim ama
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Chouwano Kagi
Kaçak
Kaçak
Posts:214
Joined:June 4th, 2020, 6:05 pm
Künye:

Re: [Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar

Post by Chouwano Kagi » March 25th, 2021, 4:32 am

Adımlarım kül olmanın ne demek olduğunu unuttuğu çamurların üzerinde ardı sıra ilerliyordu. Hiçbir zaman kurumamış ve ilanihaye kurumayacak topraklardı bunlar! Suya doyamayıp da tufana mâni olanlara aşk olsun. Canana can olan suların nice çiçeği sevgisiyle öldürdüğü topraklardı bunlar! Kaze no Kuni'nin çöllerinde bir katre ile can bulup yetinenlere aşk olsun.

Açlığın verdiği o hissiyatsızlık kendini aheste aheste hissettirmeye başlıyordu. Hissiyatsızlık dediğim açlığı yok saymak değildi, daha çok ayağını, bacağını kaldırıp bir adım ileri atmanın istekle değil de bir refleks hatta farkında olmadan yapılan bir tik, bir alışkanlık gibiydi. Olur da yürüdüğümün farkında olursam muhtemelen şuracıkta yere yığılacak ve bir süre yerde kıvranacaktım. Böyle olması daha yeğdi. Olur da ahval vahametten kurtulamazsa; iyisi mi, bir de at gibi çatlarsam? Elimi ağzıma götürerek sessizce kıkırdadım. Ne de komik olurdu doğrusu.

Alnımdan akan terin yağmurda akan bir gözyaşından farkı kalmadığı anlardı artık. Belki de hayalini kurduğum o ardıç çayının içindeki peksimet gerçekleşmeyecekti. Çevrem soğuk ve de ıslaktı oysa ben için için yanıyor gibiydim. Boğazımda sanki bir alevden urgan vardı buna rağmen nefesimi ne kadar hohlarsam hohlayayım ellerimi de ısıtmıyordu. Patikanın yakınında bulunan bir ağacın gövdesine dayanarak alnımdaki terleri şalımla sildim; durmayı düşünmedim zinhar, Kami şahit! Yalnızca birazcık dinlenmek belki de bu fani için iyi gelebilirdi.

Birkaç dakikalığına ağacın gövdesine sırtımı dayayarak çömelmiş ve gözlerimi kapatarak yağmur damlalarının ritimlerini, arada öten tek tük kuşların sesini dinlemeye koyulmuştum. Damlaların ritmi kendini hiç bozmuyordu, yağmur ne hızlanıyor ne de yavaşlıyordu. Ne de güzel bir noktaydı oysa durup da biraz düşünmek için. Ah şu karnım iki lokmaya muhtaç olmasaydı. Ellerimle gözlerimi ve şakaklarımı ovuşturmaya başladım. Nedendir bilemem ancak bu aklımı boşaltmama birazcık daha yardımcı oluyor ve ziyadesiyle başımdaki fiziksel ağrıları alıyordu. Bu sırada elimin üstünde sanki bir öpücüğün sıcaklığını hissetmeye başlamıştım. Bu garipti, yeni de değildi.

Elimi sanki bir böcek ısırmışçasına sağa sola salladım. Gözlerimi de sanki pusuya düşürülmüş bir tavşanın ürkekliğiyle açtım. Elimin üstü sapsarı altın rengindeydi. Uzun süredir göremediğim eski bir dostun selamıydı bu. Açlığımı, ayaklarımın ağrısını unutup ayağa kalktım. Yüzümü güneşe dönüp bir ayçiçeği gibi bir süre ona öylece baktım. Gözlerimi yakıyor ve hatta arada kapattığımda yeşil bir beze ile kendini göstermeye devam ediyordu. Yüzümde mutluluk yoktu, kibir, gurur; hiçbirinin izi yoktu. Yalnızca neye binaen oluştuğunu bilmediğim bir rahatlamanın gülümsemesi vardı.

Uyur idik uyardılar.

Diriye saydılar bizi.

Yeniden ayaklanmıştım. Zira su testisi su yolunda kırılacaksa bir fincan da çaydanlığa giden yolda kırılırsa kimse bunu kınamaz, yadırgamazdı elbet. Birkaç saniye sonra yeniden gayba gidecek olan güneşi selamlayarak patika üzerinde ilerlemeye devam ettim. Aştığım her yokuşun sonunda beni yeni bir çamur çukuru, aştığım her çukurun ardında da yeni bir yokuş karşılıyordu. Fakat dünyada muradın bir diğer adı meşakkat idi. Elbet her meşakkatin çıkacağı da bir murat vardı. Dilerdim ki her meşakkatin sonunda bir fazla murat olmasındı. Zira sonunda murat var diye meşakkate müptela olmak ne de yazık olurdu.

İşte karşımdaydı insanın doğaya karşı zaferini müjdeleyen mebani. Bir insanı hayvandan hallice eyleyen, meşakkatin incisi el emeği. Üzerlerinde de insanın hayvandan ne de aşağı olduğunu delalet eden keyfiyetten doğan nefret, öfke ve hıncı vardı. Bir şeyi sırf yapabildiği için yapan büyük ulusların birbirini katletmek için seçtiği bu saha fillerin kavgasında yerde olan karınca yuvası gibi kalmıştı. Filleri kaçırtan farelere aşk olsun.

Mebaninin içi bekleneni pek de şaşırtan bir görüntüye sahip değildi. Yıllar önce yaşanmış savaşların halen daha zuhur eden izleri, yaşamaktan bezmiş niceleri ve en nihayetinde fakirlik. Bir acelesi, meşakkati veyahut meşgalesi için değil de yalnızca bir noktadan bir noktaya yürümek için yürüyormuş gibi duran bir küme insan mebaninin içinde beni karşılıyordu. Kimsenin -en azından şu an için- dikkatini çektiğimi sanmıyordum, muhtemel ki benim de giyimim ve kuşamım -ve yine muhtemel ki dağılmış saçım başım- sebebi ile sıradan birisiydim. Hoş, aradığım o dikkat çekecek şeyi ben de bulamamıştım. Çevrede değil bir tas sıcak su, bir çeltik çöpünü satan birini dahi göremiyordum. Yakınıma nispeten yaklaşan birisini görür görmez soracaktım:

"Hanımım/Beyim Burası neresidir acep? Var mıdır sıcak su satan, bir-iki han veyahut dükkan, oturayım bir köşede, doyurayım karnımı gözlerden nihan."

İsmi lazım değildi ya. Zira ha Aşağı Köy idi ha Yukarı Köy. Aslolan köyün varlığıydı. Maksat sohbeti açmaktı zira. Bu benim için de geçerli değil miydi? Ha Kagi, ha Himawari. Aslolan bir faninin bir yerde aç kalması değil miydi?
Image
Künye
İsim: Chouwano Kagi
Yaş: 18
Cinsiyet: Kadın
Element: Katon
Seviye: C-Rank
Rütbe: Kaçak/Chuunin
Ryo: 34.250
Prestij: 1
Ün: 15
Kullanılabilir GP: 5

Motivasyon
Ölüm ölür. Biz ölmeyiz.

Kagi insanların et ve kemiğinin toprağa, ateşe karışmasıyla dünyayı terk edeceğine inanmaz. Zira insan dünya üzerinde yaptıklarıyla yaşar, bir insanın yaşamasının en büyük koşulu da düşünmektir. Eğer ki insanın düşüncesi dünya üzerinde zikredilir ve unutulmaz olursa o kişi ölmez ve dünyaya mutlaka geri döner. Zira Indra ve Asura'yı dünyaya geri gönderen güç verdikleri ant değil geleceğe aktarılan düşünceleridir. Buna binaen Kagi tıpkı İlk Keşiş gibi diğer insanlara yardım etmek ve onların gönlünü kazandıktan sonra dünya hakkında istintâc ettiği bilgi ve birikimlerini geleceğe aktarmak ister. Böylelikle Rinne'yi kırsa dahi ölmeyecek ve ya bedenen ya da fikren dünyada daima var olacaktır.

Korkutan karanlık değil ışıksızlık.

Kagi, Chagama'nın yanında geçirdiği bir yıl boyunca yaptığı meditasyonlar ve istiğrak ettiği iç dünyası ile üç büyük zehirden (Nefis, Nefret ve Cehalet) ve bütünüyle Ku/Çile'den kurtulduğuna inanır. Ruhun(Atman) kaplarının açıldığı ve ruhun mutlak çilesizliğe (Nirvana) gark edeceği sırada zihnini kontrol edememiş ve acı içinde kıvrandıracak derecede zihinsel hasar almıştır. Kagi halen daha gözlerini kapattığında kendisinin mutlak çilesizliğin kapısında olduğunu görmekte, hissetmektedir. Her uykuya dalışında kapıya parmaklarıyla dokunmakta, başını yaslamakta ancak kapıdan içeri bir adım atamamaktadır. Zira ne zaman kapıya doğru bir adım atsa ruhunu sıkıntılar basmaya başlar ve bir damla suyu olmaksızın Kaze no Kuni çölünde on fersah yürümüş gibi terlemeye başlar. Haliyle Ku'dan tam anlamıyla kurtulamadığı için de Rinne'de (Dünya ve Yeniden Doğma Döngüsü) hapis kalmıştır. Lakin işin özü şudur ki Kagi neyden korktuğu hakkında en ufak bir fikri yoktur. Bir bilinmezliğin peşinde parşömenlerden, yazıtlardan, keşişlerden ya da ufacık bir çocuktan edindiği bilgiler ile bilinmezliğini gidermeye çalışmaktadır.
Komplikasyon
Felekte hasılı bir insan.

Kagi, hiçbir varlığa hiçbir koşulda zarar verme gayesine girişmez. Bir kişi ölüm ve şerden gayrı bir şey getirmese bile kişinin ölümü hak ettiğine inanmaz. Eğer uygun koşullar ve dem oluşur da Kagi bir can ile on can arasında bir seçim yapmak zorunda kalırsa ya onbirini de kurtaracaktır ya da aralarında bir seçim yapmayacaktır. Zira on kişinin katili olmak ile bir kişinin katili olmak arasında bir fark olduğunu düşünmez.
Özellikler

Profil
Güç: 3
Çeviklik: 5
Kondisyon: 4
Potansiyel: 4
Varlık: 9
Zeka: 6

Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 1
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 1
[Potansiyel] Ninshuu: 1
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 3 *Favori*
[Varlık] Sosyalleşme: 4
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 4
[Zeka] İzcilik: 3


Ninjutsu

Shunshin (D Rank)

Taijutsu

Suiseki Stili (B Rank)
Suiseki: Gekiha (B Rank)

Genjutsu

Teishi no Jutsu (C Rank)

Fuinjutsu: Rank B

Mühürleme Sanatı Rank D: Mühürlenen Enerjiyi Arttırma
Mühürleme Sanatı Rank C: Obje Üstüne Enerji Mühürleme
Mühürleme Sanatı Rank B: Salınım Enerjisinin Artışı

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Kunai (1)
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts:2605
Joined:August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar

Post by GM - Naruto » March 29th, 2021, 9:54 am

Yerleşkeye bir shinobi olmanın getirdiği şüphe ve özgüvenin karışımı adımlarla giriş yapıyorsun. Çevre, senin varlığını da yokluğunu da sezmiş gibi görünmüyor. Sezilmişse bile bunu umursayan birileri olduğunu söylemek epey güç. Kendi rutinlerinde gezinen insanların arasına kaynamış bir siluetten fazlası değilsin bir diğer deyişle. Bu durum adımlarındaki duyguları harlasa da, önemsiz detaylara takılmama kararının ardından usulca ilişiyorsun nispeten orta yaşlarının sonunda olan bir adama. Gözleri çökmüş olan, suratında yaşanmışlıkların izlerini taşıyan, üstündeki kıyafetlerin eskiliğine ve yamalanmış olmasına çok da takılmış gibi görünmeyen ve yaşadığı bu zaman diliminden pek haz aldığı söylenemeyecek olan adam senin sesini duyduğu anda hafifçe irkiliyor ilk olarak. Boyu senden kısa olan adam sözlerini orta noktasından yakalamış olsa da, yüzündeki anlaşılmazlık ifadesi sorunun ne derece anlaşılır olduğunu sorgulatıyor sana. Adam hafifçe seni süzdükten sonra buralardan veya yakınlardan olmadığını rahatlıkla anlamış gibi duruyor. Birkaç saniyelik sessizliğin sonunda ise “Ne diyorsun çok anlamadım ama burada han man yok. Dükkan mükkan da yok. Biz varız sadece, yaşayıp gidiyoruz. Ama karnın açsa çal bir kapıyı, ekmek veren olur.” diyor. Cevabından sonra yüzüne boş boş bakan adam aynı boşluğu sende de görünce “Neyse gel, bana da meşgale çıkar.” diyerek yürümeye başlıyor.

Adamın adımlarını takip ederek ilerlemeye başlıyorsun ve beş dakikalık bir yürüyüşün ardından köhne bir evin önünde duruyorsunuz. Adam sana dönmeden “Benim evim… Daha doğrusu evimden geri kalan.” diyor ve sağ elini havaya kaldırarak sana beklemeni söylüyor. Evinin kilitli olmayan kapısını hafifçe ittirerek açan adam, karanlık bir boşluğa girip gözden kayboluyor. Kısa bir süre sonra ise evin içinden tabak çanak sesleri gelmeye başlıyor. Oldukça kısa süren bu seslerin sonlanmasının akabinde ise adam kaybolduğu karanlıktan elinde bir tas ve yarım somun ekmekle geri çıkıyor. Elindekileri yavaşça sana uzatırken “Al bakalım, bu kadar kalmış.” diyor. Adam elindekileri uzatmış bir halde dururken “Seni buralara atan nedir genç hanım… Tek başına buralara kadar geldiğine göre belli bir istikametin var anlaşılan.” diyor bir soru sorarcasına. Adamın uzattığı tasa baktığında ise, eldeki malzemelerin karıştırılarak yapılmış bir çorba olduğunu, yani öyle belli bir ismi ve tarifi olmayan yemeğin sana sunulmuş olduğunu görebiliyorsun. Somun ekmek ise birkaç günlük gibi duruyor ve bakıldığında çok da cezbedici durmuyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Chouwano Kagi
Kaçak
Kaçak
Posts:214
Joined:June 4th, 2020, 6:05 pm
Künye:

Re: [Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar

Post by Chouwano Kagi » March 30th, 2021, 4:23 am

Çevreye biraz bakındıktan sonra en yakınımdan geçen bey amcanın yanında bitip Chagama'dan edindiğim alışkanlık ile devrik ve biraz harmonik bir cümle yapısı ile sorumu iletmiştim. Buna karşılık adam, ne sözün ahengine ne de muhteviyatına pek de değer vermemişti. Hakeza anlamamıştı bile. Adamın yüzünde Yağmur Ülkesi'nin belki de her köşesinde hakim olan yorgunluk vardı ve bittabi bu durum adamın yüzünden de pekâlâ okunuyordu. Yine de adam soruma karşılık gelen yanıtı vermişti. Bununla da kalmamış ve beni evine davet etmişti.

Bu yerleşkede herhangi bir dükkan veyahut han olmaması birçok şeyi açıklardı. Zira bir yer fakirse o yerde ticaret yoktur, ticaret yoksa dükkan yoktur. Dükkan da yoksa haliyle tacirlerin kalacağı hanlar da yoktur. Chagama'nın dediğine göre ateşten sonra insanlığın bulduğu en büyük buluş diğerlerini ve diğerlerinin sahip olduklarını keşfetmesidir. Kimisi diğerlerinin elindekini zorla almak ister, ki bu güçlü olanın hayatta kaldığı dünya anlamına gelir. Kimisi ise karşılığında bir şey sunar ki bu kimsenin güçlü olmak zorunda olmadığı dünya anlamına gelir. Bahanesi arı olanlara aşk olsun.

Adam önde ben hemen arkasında süren bir kısa yolculuk sonrası köydeki diğer evler gibi eskimiş ve yıkılmağa yüz tutmuş bir evin önünde durduk. Adam kilit takmaya gerek dahi duymadığı kapısını açarken bir eliyle beklememi işaret etmişti. Bu insanların kaybetmeye korktukları bir şeyi yoktu. Shinobi Dünyası'nın yarattığı bu sunî vahamet onların hayattaki tek beklentisini belki de 'ölüm' kılmıştı.

Bu yaşlı adam bütün bu yokluğuna rağmen elinde bir tas ve ekmek ile çıkarak bana yiyecek sunuyordu. Bu zenginlik değildi mutlaka. Cömertlik diyerek küçümsenecek bir şey de değildi. Bu, inancım şudur ki, lisanımızın adlandırıp sıfatlandırmadığı bir şeydi. Adama hayran olmaktan başka hiçbir şey elimden gelmezdi. Onun çorba ve tası uzatması ile beraber dizlerimin üstüne çökerek yere başımı dayadım.

"Çok, çok, çok müteşekkirim beyim, lakin ekmeğim vardır."

Yerden kalkarken halen daha boynum eğik bir pozisyon ile durmaya devam ediyordum. Kalkar kalkmaz kolumla alnımda oluşmuş olan çamurları sildikten sonra tası adamın elinden alacak ve sorusunu yanıtlayacaktım. Fakat bu sefer lisanımı birazcık daha eski günlerdeki gibi kullanmam gerektiğinin de bittabi farkındaydım.

"Bir istikametim aklımda vardır fakat gönlümde yoktur beyim. Münzevi olmayı becerememiş bir gezginim, zaten o yüzden buradayım. Ateş Ülkesi'nde varlığını işittiğim Ateş Rahipleri'nden ne kalmış, ne gitmiş merak ettiğim için Sunagakure'den yola koyuldum." Sözlerime devam ederken birazcık sırıttım. "Bir nevi evsizim yani. Şimdilerde bu acı verici dünyada güzel bir şey gerçekten var mı? Kalmış mı? Ona bakıyor, arıyorum." Aldığım tastan bir yudum çorba içip büyük bir suç işlemiş bir surat ifadesiyle konuşmama devam edecektim: "Kabalığımı bağışlayın, Ben Himawari. Yardımcı olabileceğim ve bu çorbanın borcunu ödeyebileceğim bir şey var mı?"
Image
Künye
İsim: Chouwano Kagi
Yaş: 18
Cinsiyet: Kadın
Element: Katon
Seviye: C-Rank
Rütbe: Kaçak/Chuunin
Ryo: 34.250
Prestij: 1
Ün: 15
Kullanılabilir GP: 5

Motivasyon
Ölüm ölür. Biz ölmeyiz.

Kagi insanların et ve kemiğinin toprağa, ateşe karışmasıyla dünyayı terk edeceğine inanmaz. Zira insan dünya üzerinde yaptıklarıyla yaşar, bir insanın yaşamasının en büyük koşulu da düşünmektir. Eğer ki insanın düşüncesi dünya üzerinde zikredilir ve unutulmaz olursa o kişi ölmez ve dünyaya mutlaka geri döner. Zira Indra ve Asura'yı dünyaya geri gönderen güç verdikleri ant değil geleceğe aktarılan düşünceleridir. Buna binaen Kagi tıpkı İlk Keşiş gibi diğer insanlara yardım etmek ve onların gönlünü kazandıktan sonra dünya hakkında istintâc ettiği bilgi ve birikimlerini geleceğe aktarmak ister. Böylelikle Rinne'yi kırsa dahi ölmeyecek ve ya bedenen ya da fikren dünyada daima var olacaktır.

Korkutan karanlık değil ışıksızlık.

Kagi, Chagama'nın yanında geçirdiği bir yıl boyunca yaptığı meditasyonlar ve istiğrak ettiği iç dünyası ile üç büyük zehirden (Nefis, Nefret ve Cehalet) ve bütünüyle Ku/Çile'den kurtulduğuna inanır. Ruhun(Atman) kaplarının açıldığı ve ruhun mutlak çilesizliğe (Nirvana) gark edeceği sırada zihnini kontrol edememiş ve acı içinde kıvrandıracak derecede zihinsel hasar almıştır. Kagi halen daha gözlerini kapattığında kendisinin mutlak çilesizliğin kapısında olduğunu görmekte, hissetmektedir. Her uykuya dalışında kapıya parmaklarıyla dokunmakta, başını yaslamakta ancak kapıdan içeri bir adım atamamaktadır. Zira ne zaman kapıya doğru bir adım atsa ruhunu sıkıntılar basmaya başlar ve bir damla suyu olmaksızın Kaze no Kuni çölünde on fersah yürümüş gibi terlemeye başlar. Haliyle Ku'dan tam anlamıyla kurtulamadığı için de Rinne'de (Dünya ve Yeniden Doğma Döngüsü) hapis kalmıştır. Lakin işin özü şudur ki Kagi neyden korktuğu hakkında en ufak bir fikri yoktur. Bir bilinmezliğin peşinde parşömenlerden, yazıtlardan, keşişlerden ya da ufacık bir çocuktan edindiği bilgiler ile bilinmezliğini gidermeye çalışmaktadır.
Komplikasyon
Felekte hasılı bir insan.

Kagi, hiçbir varlığa hiçbir koşulda zarar verme gayesine girişmez. Bir kişi ölüm ve şerden gayrı bir şey getirmese bile kişinin ölümü hak ettiğine inanmaz. Eğer uygun koşullar ve dem oluşur da Kagi bir can ile on can arasında bir seçim yapmak zorunda kalırsa ya onbirini de kurtaracaktır ya da aralarında bir seçim yapmayacaktır. Zira on kişinin katili olmak ile bir kişinin katili olmak arasında bir fark olduğunu düşünmez.
Özellikler

Profil
Güç: 3
Çeviklik: 5
Kondisyon: 4
Potansiyel: 4
Varlık: 9
Zeka: 6

Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 1
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 1
[Potansiyel] Ninshuu: 1
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 3 *Favori*
[Varlık] Sosyalleşme: 4
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 4
[Zeka] İzcilik: 3


Ninjutsu

Shunshin (D Rank)

Taijutsu

Suiseki Stili (B Rank)
Suiseki: Gekiha (B Rank)

Genjutsu

Teishi no Jutsu (C Rank)

Fuinjutsu: Rank B

Mühürleme Sanatı Rank D: Mühürlenen Enerjiyi Arttırma
Mühürleme Sanatı Rank C: Obje Üstüne Enerji Mühürleme
Mühürleme Sanatı Rank B: Salınım Enerjisinin Artışı

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Kunai (1)
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts:2605
Joined:August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar

Post by GM - Naruto » March 31st, 2021, 9:38 am

Ekmeğin olduğunu söylemene karşılık adam senin çorba dolu tası almanla boşta kalmış olan elinin avuç içini sana bakacak şekilde kaldırıyor. Bu beden dilinin “ziyanı yok, al yine de” gibi bir anlama geldiğini rahatlıkla anlayabiliyorsun ve adamın uzattığı ekmeği de alıyorsun. Konuşmaya başladığında ise önceki repliğine nazaran adamın şu an seni daha iyi anlayabildiğini fark edebiliyorsun. Yine de sözlerin adamın yüzünde pek bir tepki uyandırmazken, çorbadan bir yudum alıyor ve kendini tanıtarak sorunu soruyorsun. Karşında duran adam “Adım Ota… Çorbanın karşılığını ise onu bitirerek ve ekmeği de alarak ödeyebilirsin.” diyor hafif bir tebessümle. Bu cümlesinden sonra çorbandan bir yudum daha alman ve ekmeğinden de bir ısırık almanı bekleyen Ota “Sunagakure’den çıktın yola demek. Uzun bir güzergah izliyorsun anlaşılan.” diyor. Ancak hemen ardından “Yanlış anlama, oraları veya yolları bildiğimden falan değil. Sunagakure ya da Ateş Ülkesi’ni sadece ismen duymuş biriyim. Aslına bakarsan eskiden birkaç kez Amegakure’ye falan gitmişliğim var, hepsi bu.” diyor biraz kendisiyle dalga geçen bir ses tonuyla. Bu esnada sanki konuşmayı sürdürerek senin çorbanı içmeni sağlamayı düşünen adam “Bu yerin adı da Tonaki’dir. Eskiden daha düzenli bir yerdi ve Ateş Ülkesi güzergahında olduğu için de zaman zaman kalabalık oluyordu. Ama daha çok bu güzergah kaçakçıların kullandığı türdendi ve biz de bir şekilde onlara yardımcı olarak yolumuzu buluyorduk.” diyor çok hissedilmeyen bir pişmanlık izleri yüzüne yansırken. Derin bir nefes çekmesinin ardından Ota “Sonra da işte bu savaş mavaş olayları çıktı ve zaten mimli bir yer olduğumuz için burayı da talan ettiler. Onlara da hak vermiyor değilim, sonuçta çok da temiz insanlar değildik.” diyor. Kafasını hafifçe aşağıya eğen Ota “Belki de günahlarımızın bedelidir, kim bilir?” diyor.

Kısa bir sessizlik ortama hakim olurken Ota yere eğdiğinden daha hızlı bir şekilde başını kaldırıyor ve yüzüne yerleşen hafif bir tebessümle “İşte bu yüzden, burada birinden yardım istersen hemen yapmaya çalışırlar. Tabi güçleri oranında… Bu da bizim bir şekilde günah çıkarma çabamız.” diyor. Bu esnada çorbanı ve ekmeğini de çoktan bitirmiş, karnın da ziyadesiyle doymuş bir konuma geliyorsun. Üzerinde hafif bir yorgunluk olsa da yürümeye devam edebileceğine inanıyorsun. Bu halini gören Ota da “Ateş Ülkesi buradan pek de uzak sayılmaz. Akşama kalmadan orada olursun muhtemelen. Fakat gece karanlığında devriyeler gezer ve sıkıntı yaratabilirler. O yüzden acele etsen iyi olur.” diyor önündeki boş tası alırken.
Off Topic
Yerleşkede başka bir şey yapmayı planlamıyorsan, akşam vakitlerine doğru Ateş Ülkesi sınırına geldiğini belirterek RP’ni sonlandırabilirsin.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Chouwano Kagi
Kaçak
Kaçak
Posts:214
Joined:June 4th, 2020, 6:05 pm
Künye:

Re: [Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar

Post by Chouwano Kagi » April 1st, 2021, 4:07 am

Ekmeği bir utangaç çocuğun tanımadığı birisinden bir şey alırkenki tavrıyla almıştım. Bu derbeder adama hayranlığım artmıştı. Bu yokluğun içinde hiç tanımadığı ve belki de bir daha hiç görmeyeceği bir yabancı için bir şeyleri var eden bir insanın ululuğundan şüphe edilebilir miydi? Bu adam için yolun neresindeydi, söylemek benim için zordu. Fakat yoldaydı, benim yolumdaydı. Dileyelim ki ikimiz nihayete ulaşalım.

Adam ben çorbamı içerken zamanın da nispeten geçmesi için 'havadan-sudan' diyebileceğimiz konuları açıyordu ki kendisinin ve bu mebainin günahlarından bahsetmişti. "Tonaki" denilen bu yerin geçmişinden üstünkörü de olsa bahsediyordu. Savaş ve savaşın getirdiği yıkıma yataklık yapmanın büyük günahına ortak olmuşlardı. Yardım ettikleri malzemeler kim bilir kaç insanın canına mâl olmuştu. Kim bilir kaç köyü veyahut bucağı fakirliğe terk etmişti. Eski sıradan Karma kanunu. Kami-sama kimi zaman pek de yaratıcı değil idi.

Ota-san sözlerinde samimi miydi, bunu tamamı ile bilebilme kabiliyetine henüz vâkıf değildim şüphesiz. Fakat samimi idiyse günahlarından kurtulacağına inanıyordum. İnanmalıydım zira ben de ondan pek farklı değildim. Olur da farz-ı misal bir günah terazisi koysalar belki de benimki daha ağır gelirdi. Lakin, işte buradayım. Aylardır tamamen kuru bir yerde yatamamış, karnını istediği gibi doyuramamış ve hiçbir zaman rahatça uyuyamamış bir halde işte tam da burada, Ota-san'ın evinin önünde bir tas çorbaya muhtaç bir ahval ile buradayım. Bunları göze sokmak için söylemiyorum, zinhar! Yalnızca hepimizin ödeyeceği bir borcu oluyor bu dünyada. İşte bu da benim günah çıkarma yöntemim. Yolundan dönenlere aşk olsun.

"Var ol Ota-san. Her şey için müteşekkirim." dedikten sonra toparlandım ve çorba kasesinin bir ucundan iki elimle nazikçe tutarak başım eğik uzattım ve üzerimi bir iki silktikten sonra yeniden ona döndüm. "Hepimizin ödemesi gereken bir borcu var mutlaka. Önemli olan borcu kapattıktan sonrası. Eğer samimiyse gönül, olmamalı eski günahlar mebhûs. Zira bunlar gönlü yaralar. Oysa kefaretini vereceğin ilk yerdir gönlün. Zira en başta kirlettiğin kendinden başkası değildir." Sözlerimin ortasında yeniden dilimin devrikleştiğini fark edince duraksadım. Hafif bir tebessüm ile devam ettim: "Yani sizi ne ben ne de buradan geçecek bir başka birisi affedebilir. Siz kendinizi affetmedikçe bunun sonu gelmeyecek." Ardından yavaşça yürüyerek istikametim olan Ateş Ülkesi yoluna koyulacaktım. Sözlerime devam ettim. "Seni unutmayacağım Ota-san. Ne de Tonaki'yi. Zira sizi unutursam kendimi unuturum. Bir gün yeniden görüşmek üzere."


Koyun olduk ses anladık.

Sürüye saydılar bizi.
Image
Künye
İsim: Chouwano Kagi
Yaş: 18
Cinsiyet: Kadın
Element: Katon
Seviye: C-Rank
Rütbe: Kaçak/Chuunin
Ryo: 34.250
Prestij: 1
Ün: 15
Kullanılabilir GP: 5

Motivasyon
Ölüm ölür. Biz ölmeyiz.

Kagi insanların et ve kemiğinin toprağa, ateşe karışmasıyla dünyayı terk edeceğine inanmaz. Zira insan dünya üzerinde yaptıklarıyla yaşar, bir insanın yaşamasının en büyük koşulu da düşünmektir. Eğer ki insanın düşüncesi dünya üzerinde zikredilir ve unutulmaz olursa o kişi ölmez ve dünyaya mutlaka geri döner. Zira Indra ve Asura'yı dünyaya geri gönderen güç verdikleri ant değil geleceğe aktarılan düşünceleridir. Buna binaen Kagi tıpkı İlk Keşiş gibi diğer insanlara yardım etmek ve onların gönlünü kazandıktan sonra dünya hakkında istintâc ettiği bilgi ve birikimlerini geleceğe aktarmak ister. Böylelikle Rinne'yi kırsa dahi ölmeyecek ve ya bedenen ya da fikren dünyada daima var olacaktır.

Korkutan karanlık değil ışıksızlık.

Kagi, Chagama'nın yanında geçirdiği bir yıl boyunca yaptığı meditasyonlar ve istiğrak ettiği iç dünyası ile üç büyük zehirden (Nefis, Nefret ve Cehalet) ve bütünüyle Ku/Çile'den kurtulduğuna inanır. Ruhun(Atman) kaplarının açıldığı ve ruhun mutlak çilesizliğe (Nirvana) gark edeceği sırada zihnini kontrol edememiş ve acı içinde kıvrandıracak derecede zihinsel hasar almıştır. Kagi halen daha gözlerini kapattığında kendisinin mutlak çilesizliğin kapısında olduğunu görmekte, hissetmektedir. Her uykuya dalışında kapıya parmaklarıyla dokunmakta, başını yaslamakta ancak kapıdan içeri bir adım atamamaktadır. Zira ne zaman kapıya doğru bir adım atsa ruhunu sıkıntılar basmaya başlar ve bir damla suyu olmaksızın Kaze no Kuni çölünde on fersah yürümüş gibi terlemeye başlar. Haliyle Ku'dan tam anlamıyla kurtulamadığı için de Rinne'de (Dünya ve Yeniden Doğma Döngüsü) hapis kalmıştır. Lakin işin özü şudur ki Kagi neyden korktuğu hakkında en ufak bir fikri yoktur. Bir bilinmezliğin peşinde parşömenlerden, yazıtlardan, keşişlerden ya da ufacık bir çocuktan edindiği bilgiler ile bilinmezliğini gidermeye çalışmaktadır.
Komplikasyon
Felekte hasılı bir insan.

Kagi, hiçbir varlığa hiçbir koşulda zarar verme gayesine girişmez. Bir kişi ölüm ve şerden gayrı bir şey getirmese bile kişinin ölümü hak ettiğine inanmaz. Eğer uygun koşullar ve dem oluşur da Kagi bir can ile on can arasında bir seçim yapmak zorunda kalırsa ya onbirini de kurtaracaktır ya da aralarında bir seçim yapmayacaktır. Zira on kişinin katili olmak ile bir kişinin katili olmak arasında bir fark olduğunu düşünmez.
Özellikler

Profil
Güç: 3
Çeviklik: 5
Kondisyon: 4
Potansiyel: 4
Varlık: 9
Zeka: 6

Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 1
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 1
[Potansiyel] Ninshuu: 1
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 3 *Favori*
[Varlık] Sosyalleşme: 4
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 4
[Zeka] İzcilik: 3


Ninjutsu

Shunshin (D Rank)

Taijutsu

Suiseki Stili (B Rank)
Suiseki: Gekiha (B Rank)

Genjutsu

Teishi no Jutsu (C Rank)

Fuinjutsu: Rank B

Mühürleme Sanatı Rank D: Mühürlenen Enerjiyi Arttırma
Mühürleme Sanatı Rank C: Obje Üstüne Enerji Mühürleme
Mühürleme Sanatı Rank B: Salınım Enerjisinin Artışı

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Kunai (1)
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts:2605
Joined:August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar

Post by GM - Naruto » April 2nd, 2021, 10:17 am

Ota’ya sarf ettiğin sözler, adamın gözünde bir ışık yakmasa da ruhunu bir parça da olsa rahatlatmış gibi duruyor. Veda konuşmana karşılık birkaç sıradan temenni ve uğurlama sözcüğünün ardından yoluna tekrar koyuluyorsun. Esas gayene yönelik adımların belki Tonaki’ye sirayet edebilecek diye düşünmen, attığın adımların daha da sağlam olmasını sağlıyor. En azından düşüncen bu şekilde oluyor.

Normal bir zihin tarafından pek de hatırlanmayacak ve aslında gerçekten de dikkate çekici hiçbir yönü olmayan güzergahında ilerlemeyi sürdürüyorsun. Engebeler, taşlık yollar ve devrilmiş ağaçların yarattığı sıkıntıları aşmak senin için çok da zor şeyler olmuyor. Bir şekilde yolu aklına tutabilecek olsan da, bu yolu bir insana anlatmak istediğinde herhangi bir ayırt edici özelliği bulunmaması belki de seni en çok zorlayacak durum gibi görünüyor. Bu açıdan baktığında, Ota’nın da dediği gibi, kaçakçılık gibi faaliyetler için oldukça ideal bir güzergah olduğunu da düşünmeden edemiyorsun.

Yağmurun hepten terk ettiği ve Güneş’in de etkisini yitirdiği vakitlerde, ardındaki bodur ağaçları bırakıp gür ormanlık bir alana yaklaşıyorsun. Bu alan aslında sana varmak üzere olduğun yer olan Ateş Ülkesi’ne geldiğini de gösteriyor. Çevrede sur veya gözetleme kulesi benzeri herhangi bir yapı göremesen de, etraftaki tekin olmayan sessizlik içini huzursuz ediyor. Bir an için bu yörenin yöneticisi olman durumunda, buraya birçok shinobi veya görevli yığabileceğini düşünüyorsun. Ormanlık alanın doğal bir kalkan görevi görüyor olması büyük bir avantajken, bir yandan da bu alan içine konuşlanması olası birçok shinobi olabileceğini düşünüyorsun. Ancak yine de adımlarını atmaktan vazgeçmiyorsun. Bu haliyle de son bir düzlük alanda ilerlemeyi sonlandırıp ormanlık alanın başlangıç noktasına varıyorsun.

Etrafındaki en ufak detayı fark edebilmek amacıyla tüm hislerini en yüksek olabilecek seviyede aktif hale getirdiğin sırada, bir anda etrafının 3 kişi tarafından çevrilmesiyle adeta neye uğradığını şaşırıyorsun. Elbette iç dünyanda yaşadığın bu şaşkınlık dış dünyada herhangi bir şekilde kendini göstermiyor. Aldığın shinobi öğretileri sayesinden edindiğin bu özellik sayesinde, etrafını çeviren kişilere göz ucuyla da olsa bakabilme imkanını yakalıyorsun. Tam karşında, kızıl kısa saçları olan beyaz tenli ve senden biraz daha kısa boylu olan bir kadın dururken, sağında uzun boylu siyah saçlı, hafif esmer tenli bir adam ve solunda da yine siyah saçları olan orta boylu bir erkek görüyorsun. Her üçünün de alnındaki Konoha alın bandı, muhatap olacağın kişilerin kimlikleri konusunda sana az çok fikir veriyor. Karşında duran kızı saçlı kadın elinde tuttuğu kara kaplı bir defterin sayfalarını hızla tarayıp bir yandan da sana bakıyor. Bu esnada solundaki erkek ise sana sessiz ve sakin olman gerektiğini gösterir şekilde elini hafifçe kaldırmakla yetiniyor. Birkaç saniye içinde defterdeki taramasını bitiren kızıl saçlı kadın bu kez sert bakışlarını tamamen sana odaklarken “Bingo Kitabı’nda geçen bir yüz olmadığını biliyordum, ancak yine de teyit etmem gerekiyordu.” diyerek önceki aksiyonuna bir açıklama getiren kadın “Ateş Ülkesi sınırlarına girmiş bulunmaktasın. Girişine dair herhangi bir evrakın var mı? Kimsin ve necisin? Ateş Ülkesi’ne ne için geldin?” diye soruyor.

Kızıl saçlı kadın konuşurken bir yandan da etrafındaki kişilerle arandaki mesafeyi ölçüyorsun. Kadın yaklaşık beş metre kadar karşında dururken, sağında ve solunda duran iki erkek ile aranda üç metre kadar bir mesafe var gibi görünüyor. Bu kişilerin ansızın belirmesi ve halihazırda kendinden emin vücut dilleri, onların en azından burada girişi kontrol edebilecek kadar yetenekli shinobiler olduğunu sana anlatıyor. Bununla birlikte, her birinin shinobi ekipman çantasının yanısıra birer wakizashi taşıdıklarını da görebiliyorsun. Kızıl saçlı kadın bu noktada daha rahat tavırlar içerisindeyken, iki yanında duran erkek her an gelecek bir saldırıya veya yapacakları saldırıya hazır bir görünüm sergiliyorlar. Tüm bunlarla birlikte, etrafınız yeni yeni başlayan ormanlık alanla çevrili durumda. Ardında bıraktığın birkaç büyük gövdeli ağaçtan on metreden biraz daha uzak duruyorsun. Karşındaki kadının bir metre kadar ardından yine büyük bir gövdeli ağaç bulunurken, sağ tarafında ormanın sıklığının soluna göre nispeten daha az olduğunu fark ediyorsun. Ancak yine de ormanın sık ağaçları, ilerlemeni gizleyebileceği gibi olası bir dövüş durumunda sana ufak çaplı sorunlar da yaratabilecek gibi duruyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Chouwano Kagi
Kaçak
Kaçak
Posts:214
Joined:June 4th, 2020, 6:05 pm
Künye:

Re: [Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar

Post by Chouwano Kagi » April 3rd, 2021, 5:55 am

Gün eriyip gidiyordu. Tonaki'den ayrılalı saatler olmuştu. Birbirinin aynısı olan patikalar, ağaçlar ve onları kovalayan bulutlar. İnsan aklından bir yol betimleyip de kağıda dökse ve sonra da "İşte bu yol, benim aklımdaki yoldur." dese muhtemelen bu mesir olurdu. Düşünmeden edemiyordum. Takigakure'nin -şimdi hangisi olduğunu sorsalar bulamayacağım- mezkûr mağarasında yaşadığım yolculuk da bunun gibi miydi. Bir anlığına şüpheye düşmüştüm. Sol kolumu sertçe çimdikledim.

Gün eridi, yağmur kül oldu. Hava karardı, ak kara oldu. Bitmez dediğim mesir de sonunda son buldu. Oysa birkaç yüz metre arkam halen daha Yağmur Ülkesi'nin izlerini taşırken artık karşımda yeni bir flora vardı. İçimi garip bir his kaplamıştı doğrusu, bu merak ya da yeni bir şeyler keşif ve inkişaf etmenin vereceği heyecanı bastıran bir histi. Geçmişten iz taşıdığı mutlaktı. Bir Kusagakureli olarak Uzumaki Naruto ve Konohalıların gücüne duyulan hayranlığın izlerini silik de olsa taşıyordu. Derince bir nefes aldım ve dizlerimi kırıp yere çömeldim. Ellerimi iki yumruk yapıp parmaklarım bana bakacak bir biçimde sineme koydum. Bu düşüncenin içyüzünü bulmak benim için daha önemliydi.

Gerçekten Konohalılara karşı yalnızca duyduklarımla bina olan düşüncelerim mi vardı? Beş Büyük Ulus'a gerçekten de bir saygı duyuyor muydum, yoksa bu yalnızca onların bu haksız ve orantısız gücüne karşı yetersiz olmamdan ötürü zorlandığım bir eylem miydi. Ben kimdim? Kagi kimdi ki bu Geninleri bile belki kendisinden daha yetenekli olan köylere karşı saygı duymayacaktı. Kusagakure kimdi? Bu bir hayranlık değildi. Bu bir boyun eğme idi.

Peki ya gerçekten boyun mu eğiyordum ve içten içe onlardan nefret duyuyor ve kıskanıyor muydum. Eskiden; belki de. Fakat şimdi burada düşündüğüm tek şey bu insanların bana ve benim gibilere kuracağı aklî duvarlar ve onları yıkması gereken benliğim, sözlerim. Çevremdeki engin ve gittikçe karanlıklaşan bilinmezlik denizi beni ilkel yöntemlere, içgüdülerime itiyordu. Zira ben özümle bunu reddetsem, bir insanın kendi isteğiyle kötü olmayacağına inansam da içimdeki o toy kız buna inanmıyor ve karşı gelerek bana sözünü işittirebiliyordu. Zira ben niyeti iyi veyahut kötü fark etmeksizin katil olan bir ulusun topraklarına giriyordum. Ben an-ı dem adem geçene kadar ölüme karşı "gık" bile demeyeceğimi biliyor -ve görünen o ki, belki de yalnızca iddia ediyor- olsam da vücudumun belki de asıl sahibi; bunu, benim ona boyun eğdirmemi reddediyor ve en hayvanî, en ilkel gaye olan yaşamayı arzuluyordu.

Haklı mıydı? Haksız mıydı? Bu bugünün düşünülecek başlığı değildi. Hakeza zuhur eden durum benim için çok daha tehlikeliydi. Öldü dediğim bir benlik bana bir anlığına bile olsa fikir sunabilmişti. Ölülerin ölü kalması evladır. Zira ölüm olmazsa yaşam olmaz. Yeni doğacaksa eski ölmelidir. Dileyelim ki yenisi, eskisini aratmasın.

Ben de zaten böyle çıkmadım mı?

Gözlerimi bu kısa iç yolculuğundan ayrılarak açtım. Çevreme kabaca göz gezdirdim, karanlıklaşan dünyanın ortasında bir kuru peksimet ile kalmıştım. Alnımda boncuk boncuk oluşan terleri elimle sildim ve göğsüme soğuyan havanın nemli kokusunu çekerek yoluma devam ettim. Kim bilir şu an kaç shinobi beni izliyor, kaçı canı burnunda koşarak buraya geliyordu.

Hiç ses çıkarmadan öylece duruyor ve genç kızın kitabı karıştırmasını bekliyordum. Doğrusu kadın her sayfayı karıştırdıkça meraklanıyordum. Şu deme kadar Bingo Kitabı'na girip girmediğim hiç düşünmemiştim doğrusu. Acaba Kusalılar beni ne diye biliyordu. Kaçak mı? Ölü mü? Yoksa bürokraside bilmediğim garip bir tanımlama ile mi. Acaba benim için bir mezar taşı da koymuşlar mıydı. Peki ya?..

Bu düşüncelerin arasında akıp giderken, nehir yatağında boğulan birisinin can havliyle bir şeylere tutunduğu gibi kendime tutunmuştum. İnsanlar bana beni hatırlatıyordu. Önemsiz detayları, önemsiz merakları, önemsiz hayatımı hatırlatıyordu. Münzeviler ne kadar da haklıymış, Chagama ne kadar da haklıymış, şimdi daha iyi kavrıyordum. Bu ilk yolculuğumda belki de güzergahtan evvela güzergahta nasıl ve neyle gideceğinin belirlemenin ne kadar daha mühim olduğunu daha iyi anlıyordum.

Genç kız sözlerini bitirirken yavaşça ellerimi havaya doğru kaldırıyordum. "Zararsız olduğuma inanırım." Ellerimi daha fazla yukarı kaldırmayı bırakmıştım. Parmak uçlarım artık başımın izasını geçmişti. "Üzerimde ateş yakmak ve bazen yakaladığım tavşanların postunu çıkarmak için kullandığım kör bir kunai ve bir de kuru peksimet dışında bir şey yoktur." Az önce Ota-san'a söylediğim yalan ne de utanç vericiydi. "Ben Kagi. Münzevi hayata çekilmiş Chagama'nın öğrencisi ve de uzlet etmeyi başaramamış bir gezginim. İşittim ki varlığı Shodai-sama'ya kadar uzanan Ateş Tapınağı ve rahiplerine uzanan tarik bu tariktir. Ülkenizdeki varlığıma vâsıl olan hâsıl da bu hâsıldır." Biraz durduktan sonra son cümlemi de havada olan ellerimle "bilmiyorum" işareti yaparak ve "Nereden evrak alacağımı bilmiyordum hatta doğrusu evrak istediğinizi de bilmiyordum." diyerek bitirecektim.
Image
Künye
İsim: Chouwano Kagi
Yaş: 18
Cinsiyet: Kadın
Element: Katon
Seviye: C-Rank
Rütbe: Kaçak/Chuunin
Ryo: 34.250
Prestij: 1
Ün: 15
Kullanılabilir GP: 5

Motivasyon
Ölüm ölür. Biz ölmeyiz.

Kagi insanların et ve kemiğinin toprağa, ateşe karışmasıyla dünyayı terk edeceğine inanmaz. Zira insan dünya üzerinde yaptıklarıyla yaşar, bir insanın yaşamasının en büyük koşulu da düşünmektir. Eğer ki insanın düşüncesi dünya üzerinde zikredilir ve unutulmaz olursa o kişi ölmez ve dünyaya mutlaka geri döner. Zira Indra ve Asura'yı dünyaya geri gönderen güç verdikleri ant değil geleceğe aktarılan düşünceleridir. Buna binaen Kagi tıpkı İlk Keşiş gibi diğer insanlara yardım etmek ve onların gönlünü kazandıktan sonra dünya hakkında istintâc ettiği bilgi ve birikimlerini geleceğe aktarmak ister. Böylelikle Rinne'yi kırsa dahi ölmeyecek ve ya bedenen ya da fikren dünyada daima var olacaktır.

Korkutan karanlık değil ışıksızlık.

Kagi, Chagama'nın yanında geçirdiği bir yıl boyunca yaptığı meditasyonlar ve istiğrak ettiği iç dünyası ile üç büyük zehirden (Nefis, Nefret ve Cehalet) ve bütünüyle Ku/Çile'den kurtulduğuna inanır. Ruhun(Atman) kaplarının açıldığı ve ruhun mutlak çilesizliğe (Nirvana) gark edeceği sırada zihnini kontrol edememiş ve acı içinde kıvrandıracak derecede zihinsel hasar almıştır. Kagi halen daha gözlerini kapattığında kendisinin mutlak çilesizliğin kapısında olduğunu görmekte, hissetmektedir. Her uykuya dalışında kapıya parmaklarıyla dokunmakta, başını yaslamakta ancak kapıdan içeri bir adım atamamaktadır. Zira ne zaman kapıya doğru bir adım atsa ruhunu sıkıntılar basmaya başlar ve bir damla suyu olmaksızın Kaze no Kuni çölünde on fersah yürümüş gibi terlemeye başlar. Haliyle Ku'dan tam anlamıyla kurtulamadığı için de Rinne'de (Dünya ve Yeniden Doğma Döngüsü) hapis kalmıştır. Lakin işin özü şudur ki Kagi neyden korktuğu hakkında en ufak bir fikri yoktur. Bir bilinmezliğin peşinde parşömenlerden, yazıtlardan, keşişlerden ya da ufacık bir çocuktan edindiği bilgiler ile bilinmezliğini gidermeye çalışmaktadır.
Komplikasyon
Felekte hasılı bir insan.

Kagi, hiçbir varlığa hiçbir koşulda zarar verme gayesine girişmez. Bir kişi ölüm ve şerden gayrı bir şey getirmese bile kişinin ölümü hak ettiğine inanmaz. Eğer uygun koşullar ve dem oluşur da Kagi bir can ile on can arasında bir seçim yapmak zorunda kalırsa ya onbirini de kurtaracaktır ya da aralarında bir seçim yapmayacaktır. Zira on kişinin katili olmak ile bir kişinin katili olmak arasında bir fark olduğunu düşünmez.
Özellikler

Profil
Güç: 3
Çeviklik: 5
Kondisyon: 4
Potansiyel: 4
Varlık: 9
Zeka: 6

Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 1
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 1
[Potansiyel] Ninshuu: 1
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 3 *Favori*
[Varlık] Sosyalleşme: 4
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 4
[Zeka] İzcilik: 3


Ninjutsu

Shunshin (D Rank)

Taijutsu

Suiseki Stili (B Rank)
Suiseki: Gekiha (B Rank)

Genjutsu

Teishi no Jutsu (C Rank)

Fuinjutsu: Rank B

Mühürleme Sanatı Rank D: Mühürlenen Enerjiyi Arttırma
Mühürleme Sanatı Rank C: Obje Üstüne Enerji Mühürleme
Mühürleme Sanatı Rank B: Salınım Enerjisinin Artışı

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Kunai (1)
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts:2605
Joined:August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar

Post by GM - Naruto » April 5th, 2021, 10:06 am

Söz sırasının sana geçmesiyle başladığın konuşmayı, her üç shinobi de dikkatle dinliyor. Her ne kadar odağın karşında duran kızıl saçlı olsa da, diğer iki erkeğin de senin dikkatli bir şekilde dinlediklerini anlayabiliyorsun. Ancak yine de, sözlerindeki kelimelerin eskimişliği, karşındaki suratlarda bir anlamsızlık olarak beliriyor. Cümlelerindeki esas anlam açık olsa da, yine de tüm kelimelerinin anlaşılır olmadığını fark edebiliyorsun. Zira bu tür surat ifadeleriyle ilk kez karşılaşmamış biri olarak, insanların seni anlama noktasında zorlandığını veya kendini anlatmak konusunda yanlış kelimeler seçtiğini daha önce de deneyimlemiş birisin. Fakat meramını anlatmanın ardından söz sırasını karşındaki kızıl saçlıya devrettiğinde, yüzündeki anlamsızlığı gizlemeye çalışan kadın “Bir gezgin olarak Ateş Tapınağı’na gideceksin yani?” diyor anladıklarını aslında kendine onaylatmak istercesine. Hemen ardından bu kez shinobi yeleğinin üst cebinden farklı bir not defteri çıkarak kadın, buraya birkaç şey yazıyor ve ardından “Geçmene müsaade edeceğim. Seni zararlı biri olarak görmüyorum. Daha doğrusu zararlı biri olsan bile, seni bu yolda durdurabilecek kişiler olduğunu biliyorum.” diyor bir nebze üst tondan olacak şekilde. Kendisine ve yoldaşlarına belki de haddinden fazla güvendiği belli olan kadın not defterini cebine geri sokarken “Buralara kadar geldiğine göre gideceğin yönü biliyorsundur. Ama şunu unutma, bu ormanın içinde sürekli izleniyorsun. En ufak bir yanlış hareketinin sonucunu anında görebileceğine emin ol.” diyor. Bu esnada bulunduğunuz noktadan ayrılacak gibi duran shinobiler ufaktan hazırlık yapmaya başlarken kadın “Ateş Tapınağı’na kadar eriştiğinde de orada zaten yanlış bir şeyler yapamayacaksındır.” diyor. Bu cümlelerinin ardından üç shinobi de adeta geldikleri gibi sessiz sedasız bir şekilde gözlerinin önünden kayboluyorlar.

Ateş Ülkesi’ne kolay bir şekilde girebilmiş olmak, işlerin senin açından yolunda gittiğini gösteriyor kuşkusuz. Ancak bir yandan da böylesine bir ülkeye, böylesine kolay bir şekilde girebilmiş olmak da seni huylandırmıyor değil. Kızıl saçlı kadının konuşmaları ve sahip olduğun bilgi birikimini birleştirdiğinde, Ateş Ülkesi’nin Konoha’nın varlığı sayesinde kendisini adeta dokunulmaz gibi gördüğünü hissedebiliyorsun. Bugüne kadar yaşananlara baktığında, bu durumun aslında garipsenmeyecek bir yanı olduğunu da anlayabiliyorsun. Ancak tüm bunların yanında, bu olayın bir kibir göstergesi olmayıp, insanlara güven noktasında bir hamle olarak de değerlendirmeden edemiyorsun. Herkesi düşman görmek yerine onları bir dost, arkadaş gibi görecek bir bakış açısının da var olabileceği yönündeki düşüncelerin, Konoha’nın güttüğü politikaya oldukça uygun görünüyor. Bu vesileyle de girişinin bu kadar kolay olmuş olabileceğini düşündüğün anlarda ise, kızıl saçlı kadının sözleri bir kez daha çınlıyor kulaklarında. Dolayısıyla her iki sebebin de ne varlığını ne de yokluğunu tam olarak savunabilir bir kıvamda buluyorsun kendini. En azından yetilerin ve becerilerin seni böylesine bir kıskaç içinde tutuyor.

Adımların geceyi, gece ise adımlarını takip ederek devam ediyorsun yoluna. Sık ormanlık alanın içinde, her adımını izleyen gözlerin olduğu düşüncesiyle, uslu ve sakin bir ilerleme gerçekleştiriyorsun. Zaten zihninde farklı bir ilerleme metodu da bulunmadığı için bu durum seni hiç rahatsız etmiyor. Ormanlık alanın sonlarında gördüğün bir yerleşkede kısa süreli bir dinlenmenin ardından, adımlarını ve enerjini tazeliyorsun. Kimseye ilişmeden, kendi halinde geçirdiğin dinlenme sürecinin ardından bir başka yerleşkeye geçiyor ve burada sabahlamayı planlıyorsun. Bulduğun küçük bir handa karnını mümkün olduğunca ve paran yettiğince doyuruyor ve rahat bir uyku çekerek sabah vakti tekrar yola koyuluyorsun. Yağmur Ülkesi’nin aksine, doğal güzelliklerin içerisinde yaptığın yolculuk huşu ve kendinle baş başa geçirdiğin tarifsiz anlar yaşatıyor sana. Yolda karşılaştıkların yaptığın selamlaşmalar, Yağmur Ülkesi’ndekilerden daha samimi ve içten görünüyor. Yolların ve insanların durumu, farklı iki dünya içerisinde var ediyor seni. Öğle vakitlerine doğru ise, ilk kez düzenli ve oturaklı bir yerleşkede buluyorsun kendini.

Temiz, düzenli ve neşeli bir ortama sahip olduğunu gözlemlediğin ve yaklaşık 50-60 yapıdan bu yerleşkeyi gözünde farklı kılan ilk unsur beyaz kimono giymiş, sol omzundan başlayıp beline dolanan gri kuşak geçirmiş ve kazınmış saçları olan bir adam oluyor. Bir dükkan önünde, adamın yüzüne yerleşmiş tebessümün etrafında birkaç kişi toplanmış halde dururken, adam jestlerinden anladığın kadarıyla bir şeyler aktarıyor etrafındakilere. Bununla birlikte, sokaktan geçenler bu kel adama saygılı bir şekilde selam veriyor kel adam da istisnasız her selama hafifçe eğilerek karşılık veriyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Locked

Return to “Diğer Ülkeler”