Müziksizlik, özellikle zamanında annemin sevdiği parçalardan oluşan müziklerden yoksunluk, kendime kurduğum özgüven çerçevesini yerle bir ediyordu takılan her kelimemde. Konağın, gecenin çöküşüyle yerle bir olan neşeli gürültüsü yerini uzun sessiz aralar veren iki insana bırakmışken düşündüğümün tersine, Kinzo'yu okumakta daha da zorlanıyordum. Sohbetin kontrolü elimde değilken yapabileceğim tek şey istemsizce kaçış yolları aramak ve göz teması kurmaktan çekinmek olmaya başlamıştı. Kasetin ilk parçasını kendi içimde mırıldanırken buldum kendimi bir anda, Kinzo ne düşündüğü hakkında sorular sorarken benim aklımdaki tek soru aylardır dinlemediğim bir şarkıyı nasıl hatırladığım olmuştu.
Yine de dikkatimi kazanmasını engellememişti benim bu anlık yokluğum. Benim kaybolan sahte özgüvenimle beraber, genç adam cümlelerini daha cesur tonlarla söylemeye başlamış ve bu bana sanki benim dışarı sızan özgüvenimi soluyormuş gibi gelmeye başlamıştı. Cümlelerin arasındaki sessizlik bile dikkatimi dağıtmıyordu artık, ne bir şeye yelteniyordum, ne de gözlerimi Kinzo'nun yüzünden ayırıyordum. Sohbetin kontrolünü kendi rızamla vermiş olsam da odanın kontrolü artık Kinzo'nun elindeydi ve ben, eğitimli bir katil hareket edecek durumda değildim.
Ancak Kinzo cümlesini bitirdiğinde, başka bir şey fark etmiştim. Gün boyunca korktuğum kişi de benden korkuyordu. Söylediği gibi bütün bu sake, cümleleri arasında duraksaması ve daha nicesi sadece potansiyel bir tehlike olduğumu düşündüğü içindi. Çünkü ben eğitimli bir katildim kendime sürekli tekrar ettiğim gibi, o ise hancı bir genç. Ya da bütün bu naziklik ve sohbet, birilerine benim burada olduğumu haber verdiği içindi ve beni oyalarken tedirginliği ağzından bunları kaçırmasına sebep olmuştu. Sebep her ne olursa olsun, bir anda o odada bir kaçak olduğumu unutmuş ve bir shinobi olduğumu hatırlayıvermiştim.
Ağzımdan kaçan ilk kelimeler; "Vay amına koyayım." olmuştu şaşkın bir tavırda. "Beni nerde-" dememe kalmadan kendimi susturmayı becerebilmiştim neyse ki. Kusagakure'den bu kadar uzakta tanınıyor olmam tek bir şeye işaret ediyordu, aranıyordum. Uzun zamandır köyden uzakta olsam da, Asakura Geçidi'nde bir hancı benim adımı ve soyadımı biliyordu. Bildiğin bingo kitabında adı geçen bir kaçaktım ve bu beklenmedik bir haberdi. Yine de garip bir şekilde tekrar yerine gelen özgüvenim yıkılmamıştı.
"Sana daha önce yalan söylemedim, Kinzo." diye söze girdim sakin ses tonumla. Soğukkanlı değil, samimiydim, bir arkadaşla konuşur gibi. "Hitsujikai resmi de olsa soy adım değil, babamın lakabıymış. Sanırım o yüzden istediğim soy adını yalan olmadan sunabilirim insanlara. Yalan söylemeye şimdi başlamayacağım uzun lafın kısası." dedikten sonra ufak bir "Tedirgin olma." cümlesiyle kasetimi hızlıca cebimdeki yerine koyup üzerimdeki mantoyu çıkaracaktım. Sırtımda bir kaç kemerle bağlı olan wakizashi'min sol omzumda, kınından üstte kalan kısmını gösterip; "Yedi aydır bu düğümü hiç bir sebep için açmadım. Düşündüğün gibi azılı bir suçlu değilim. Soygun, kavga ve alkol gibi şeylere bulaşmıyorum. Dediğim gibi anneme söz verdim." diyecektim cümlenin bitişinde mantomu geri giyerek.
"Mektup göndermek ve karnımı doyurmak için uğradım buraya, ama sen hala borcumu söylemedin dostum." diye gülümseyerek konuşmaya devam ederken masadaki oturuşumu daha rahat bir hale getirecektim. "Eğer beni alıkoymaları için birilerine haber vermediysen sohbete devam edebiliriz bence, beni tam olarak nerden biliyorsun? Hakkımda neler söyleniyor?"
out: Kaçtıktan sonra edindiğim wakizashi Sword of the Stranger tarzı kına düğümlü durumda. Yani bu zamana kadar ve öngörülemeyecek ileri tarihli "silah kullanmama komplikasyonu var rp bazında.