Diğer adam Ooki'nin sorusunu eliyle geçiştiriyor. O kadar laftan sonra oturup cevap vermeye yeltenmiyor haliyle.
Kamp yapacak bir alan arıyorsunuz. Yolun diğer tarafında, kamp ile aynı hizada bir yer çarpıyor Ooki'nin gözüne. Büyük iki taş parçası. Bitişik, biraz çapraz şekilde konumlanmışlar. O kısmı hedefliyorsunuz.
Kayaların ön kısmında daha önce burada kamp yapan insanların kalıntıları var. Taşlarla çevrili, ateş yakılabilecek bir alan. Kayaların dip kısımlarında daha önce toplanan ama kullanılmayan tahta parçaları da var. Bunları kullanarak ufak bir ateş yakabiliyorsunuz. Kayalar, arka kısmınızı tamamen kapatıyor. Yaklaşık 4-5 metre yükseklikteler. Yan kısımlar ise çapraz duruşları itibariyle biraz perdelenmiş durumda. Ancak gündüz vaktinde sağlıklı bir gölge sağlayacak sizlere. Ooki'nin şeytanca planı için de uygun bir konumda.
Chisa ilk uyuyan oluyor. Ooki ateşin başında, saatler biraz ilerledikten sonra taş atmaya başlıyor. Taşların çoğu kısmı kampın yakınlarına düşüyor. Çadırdan çıkan insanları görüyor. Bir kişi çıkıyor, bakıp içeri giriyor. İkinci bir kişi, kampın güvenliğinden sorumlu kişilere gidiyor. Aralarında konuşup çadırlarına geri gidiyor. Üç, dört, beş. Uyutmamayı bir nevi başarıyor Ooki. Ancak adamlar ısrarla sakinliklerini koruyor. Doğu tarafında ilk ışıklar belirirken de hazırlıklara başlıyorlar zaten.
Esnemeye başlıyor Ooki. Eliyle zeminden destek alarak geriye doğru uzanıyor kamptaki insanları zevkle izlerken. Hala dinç. Chisa'yı uyandırıp nöbeti devretmeyi düşüneceği aralıklar. Görüş alanındaki kamp, beyaz noktalarla kaplanıyor. Tekrar esniyor. Beyaz noktalar artıyor, birer tüy haline geliyor. Beyazlıklar karaltıya dönüyor, Ooki göz kapaklarını tutamayacak hale geliyor. Bir eli Chisa'ya uzanırken, bilincinin son demleri de ondan akıp gidiyor.
Tak tak... Rutine bağlamış bu ses beyninize keskin bir ağrı iteliyor. Gözünüzü açıyorsunuz. Hava Ooki'nin hatırladığı son andan biraz daha aydınlık. Yerinde doğrulduğunzda görüş açınıza önce kamp alanı geliyor. Dümdüz toprak zemin. Kamptan eser yok. Belki geriye kalan birkaç çöp çarpıyor gözünüze.
Tak tak. Sese çeviriyorsunuz kafanızı ikiniz de. Sırtınızı verdiğiniz kayanın üzerinde oturmuş bir kadın. Siyah pantolon, siyah bot, üzerinde ise siyah bir ceket. Hafif dekolte vermiş, erkeksi yüz hatları da güzelliğine biraz hırçınlık katıyor. Elinde bir wakizashi var. Kabzasıyla arkasındaki kayaya vurarak sesi kasıtlı olarak çıkarıyor. Boynuna bakıyorsunuz. Ishigakure alınbandı.
"Eğer burada İshigakure Shinobilerinin olduğunu sağda solda yayarsan bu yumruk senin suratınla birleşir." Kadının cümleleri sonrasında, Ooki'nin zihni Chisa'dan bir tık daha fazla çalışıyor. Handaki diyalogları hatırlıyor. Hancı. Kadın, silahıyla kayaya vurmayı kesiyor. "Sanırım bu sözler pembe cüceden çıkmadı." Donuk bakışları önce Chisa'nın üzerinde turluyor, ardından Ooki üzerinde kilitleniyor. "İsteyerek yahut zorla. Shinobi düsturunu kaybetmiş sizler için sanırım 'zorla' seçeneğini sunmak yerinde. Köye nakledileceksiniz. Kararınızı verin."
Silah sol elinde. Sol kolu ise dizine dayanmış durumda. Fazlasıyla rahat oturuyor kadın. Konumu, sol taraftaki, Ooki'nin önünde uyandığı kayaya biraz daha yakın. Sizlerin kayalara olan uzaklığınız ise 2-3 adım kadar.