Post
by Kotegawa Chisa » December 21st, 2018, 12:41 am
Ishichou-sama, Juzo-san, Ryu-san... Karşımda böyle harika shinobileri gördükçe ne kadar yetersiz olduğumu daha da iyi anlayabiliyorum. Açıkçası nasıl Chuunin rütbesine ulaştığım hakkında hiçbir fikrim yok, daha doğru düzgün rapor vermeyi bile berecemiyorum. Ryu-san benim eksikliklerimi tamamlamak için konuşmaya başladığı vakit suratımın yavaşça kızardığını hissedebiliyordum. Ten rengim pembe olduğundan dolayı dışarıdan fark edilemiyordu fakat yerin dibine doğru yavaş yavaş ilerliyordum. Nasıl oldu da bu kadar önemli detayları atlayabildim? Kaoru-san'ın tam adını söylemeyi bile unuttum! Gerçekten kendimden utanıyorum.
Düşüncelere dalmış bir şekilde, iç dünyamda kendimi ve shinobiliğimi sorgularken büyük bir gürültü kendime gelmemi sağladı. Bakışlarımı gürültünün kaynağına çevirdiğimde oldukça öfkeli gözlerle kafasını masaya vuran Ishichou-sama ile karşılaştım. Kafasının masayla her temas edişinde yüksek bir sesle "Lanet olsun!" diye bağırıyordu. Her zaman sakin olan Ishichou-sama'nın böyle çocuksu bir yönünü gördüğüm için oldukça şaşırdığımı söyleyebilirim. Hatta kendime gelmem birkaç saniyemi almış olabilir. Bu sadece benim için geçerli değildi, yıllardır yanından olan Juzo-san bile şaşırmış görünüyordu. Ryu-san'dan hiç bahsetmiyorum bile.
Ishichou-sama'nın bu denli öfkeli olmasının nedenini anlayamıyorum fakat nedense mutlu olduğumu hissedebiliyorum. Belki de bunca zamandır ulaşılmaz olarak gördüğüm Ishichou-sama'nın bizim gibi öfkelenebildiğini gördüğüm içindir. Bilmiyorum, tek bildiğim birkaç saniye önce oldukça düşük olan modumun tam tersine döndüğü. Kaoru-san ile olan savaşımızdan beri hiç bu kadar mutlu olmamıştım.
Ishichou-sama biraz önce yaşananları unutmamızı istediğini söylemişti fakat bunu unutabileceğimi sanmıyorum. Benim için her zaman oldukça değerli bir anı olarak kalacağına eminim.
Ishichou-sama, Juzo-san'dan gerçekleştirilmesi oldukça zor olan bir görev istemişti. Ogawa adında bir klan olup olmadığını ve güneşe tapan birilerinin varlığı hakkında eline geçebilecek her türlü dökümanı kendisine getirmesini istemişti. Juzo-san başıyla onu onayladıktan sonra bakışlarını bize çevirmişti fakat Ishichou-sama yüksek bir ses tonuyla hemen olması için ona emir vermişti. Bütün bunlara rağmen Juzo-san çıkıp çıkmamak oldukça tereddütlüydü fakat Ishichou-sama'nın son sözlerinden sonra çıkmaya ve işinin başına koyulmaya karar verdi.
Juzo-san'ın çıkışından sonra Ishichou-sama, gözlerini kapatarak birkaç saniye boyunca düşüncelere daldı. Ardından daha rahat konuşabileceğimizi ve Kaoru-san hakkında düşüncelerini açıklamaya başladı.
"Görevinizin başarısızlıkla sonuçlandığını düşünmeyin." Ishichou-sama'nın ağzından bu sözleri duymayı beklemiyordum açıkçası. Bu sahte sözlerdense bize kızmasını, bağırmasını, güvenini boşa çıkardığımızı söylemesini yeğlerdim. Çünkü görevin başındayken bize ne kadar güvendiğinden bahsetmiş, bu işi başarabileceğimizi söylemişti. Haklıydı da, eğer benim bencil isteklerim olmasaydı Kaoru-san'ı yakalamayı başarabilirdik. Bunu açık bir şekilde belirtmeme rağmen neden bana kızmıyor? Neden yoldaşımı yalnız başına tehlikeli bir durumda bıraktığım için beni azarlamıyor? Bilmiyorum, Ishichou-sama'yı bazen gerçekten anlayamıyorum.
Konuşmanın devamını pek ciddiyetle dinlediğim söylenemez. Ishichou-sama benim adımı anana kadar bu iş böyle devam etti, ardından bütün dikkatimle onu dinlemeye başladım. Bana, daha doğrusu bize, Kaoru-san'ın motivasyonunun ne olduğunu, bizi neden öldürmediğini sordu. Bunların hepsi cevabını bildiğim, bilmesem dahi bir yorumumun olduğu konular olduğu için ona rahatlıkla cevap verebileceğimi biliyordum.
Ishichou-sama konuşmasını bitirdikten sonra ilk olarak konuşmaya girenin ben olacağımı düşünmüştüm fakat Ryu-san benden hızlı davrandı ve konuşmaya başladı. Söylediği şeylerin bir kısmı doğru, bir kısmı ise yanlıştı. En azından bana göre öyleydi.
"Ishichou-sama, Kaoru-san'ın saygı duyduğu kişinin yüzde yüz hayatta olduğunu size temenni edebilirim. Eğer Kaoru-san'ın hayaletlerle konuşma gibi bir yeteneği yoksa kesinlikle hayatta olan bir kişiyi ve onun öğretilerini takip ediyor. Hatta bu kişinin kulağa ne kadar uçuk gelse de geleceği öngörebilen veya onun gibi bir kişi olabileceğini düşünüyorum... Bunun sebebi dövüşümüzün son kısmında bize, daha doğrusu kendisine söylediği sözlerdi. Ryu-san'ın, Ryoken-san'ın kolunun koptuğu bölgeye tekrardan geleceğini bildiğini iddia ettikten sonra 'O' olarak adlandırdığı kişininde bunu bildiğini söyledi. Birkaç saniye bekledikten sonra 'O'nun her zaman haklı çıktığını söyledi.
Açıkçası söylediklerim kulağa birer deli saçması gibi gelebilir çünkü bu sözleri başkasının ağzından duysaydım bende öyle düşünürdüm. Yine de böyle ufak bir saçmalığı ekleyerek sorularınızın hepsine cevap bulabileceğimi düşünüyorum. Kaoru-san'ın motivasyonunun ne olduğunu, neden bizi öldürmediğini anlayabiliyorum çünkü bunca zaman boyunca onun düşüncelerinin aynısı benim içimde de yer alıyordu.
Kaoru-san ile düşüncelerimizin temelinin aynı olduğunu hissedebiliyorum, daha doğrusu onunla yaptığımız kısa konuşmadan sonra bunu anladığımı söyleyebiliriz. Yine de düşüncelerimizin sadece temelinin aynı olduğunu garanti edebilirim. İkimizde çevremizdeki, hatta Dünya üzerinde her türlü insanı korumak istiyoruz. Ben bunu Shinobi dünyasının kurduğu düzene uygun bir şekilde yapmak istememe rağmen Kaoru-san tam tersini düşünüyor. Shinobilerin koyduğu kuralların aslında halkın istemediği şeyler olduğunu ve insanların kalplerindeki isteklere göre hareket etmesi gerektiğini düşünüyor. Tetsu adı verilen suçlunun halk tarafından linç edilmesine izin vermesi bunun en büyük kanıtıdır. Halkın en çok tatmin olacağı seçenek açıkçası buydu, hepsinin istediği şey intikamdı. İşte Kaoru-san ile düşüncelerimiz burada ayrılıyor. Benim gözümde Tetsu Ishigakure'ye teslim edilmesi gereken bir suçlu. Onu yakaladığımız takdirde gelecekte yaşanacak hadiselere karşı hazırlıklı olabilir ve insanları daha rahat koruyabiliriz. Ayrıca sıradan insanların birer katile dönüşmesini izlemek istediğimi de söyleyemem...
Gelelim Kaoru-san'ın motivasyonuna... O ve saygı duyduğu kişinin oldukça büyük bir amacı olduğunu düşünüyorum. Yine saçmaladığımı düşüneceksiniz fakat onların amacının 'Mutlak Barış' olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar içerisinde bulunduğumuz çağın adı 'Barış Çağı' olmasına rağmen insanlar ölmeye devam ediyor. Bu ölümlerin en büyük sorumlusu ise köylerde yetişen, köylerinden kaçan shinobilerden başkaları değil. Güç sarhoşu olan, çeşitli kötü amaçlar güden insanlar her gün onlarca, hatta yüzlerce insanı katlediyor... İçerisinde yaşadığımız çağda bu insanları engellemenin herhangi bir yolu bulunmuyor çünkü Konohagakure'de aranan bir suçlunun bizim köyümüz tarafından aranmadığı olabiliyor. Suçlu olan kişi henüz bizim köyümüze zarar vermediği için onu suçlu olarak görmüyoruz. Eğer Dünya tek bir ülke tarafından yönetilseydi böyle bir sorun olmayacaktı çünkü bir suçlu nereye giderse gitsin suçlu muamelesi görecekti.
Tekrardan söylüyorum, bu söylediklerim kulağa birer deli saçması gibi gelebilir fakat 4. Shinobi savaşını kazanan kişi Shinobi İttifakı olmasaydı böyle bir durumla karşılaşabilirdik. Tabii ki bunun sadece teoride kalacağını bende biliyorum. Böyle bir şeyin gerçekleştirilmesi imkansıza yakın fakat her çağda böyle ütopik hayallere ve amaçlara sahip olan insanlar ortaya çıkmıştır.
Gelelim Kaoru-san'ın bizi neden öldürmediği ve kazananın neden tarihi şekillendireceğini söylediği kısma... Kaoru-san'a, bu mücadelenin tarihi şekillendireceğini söyleyen kişi 'O' olarak bahsettiği kişi olmalı. Kaoru-san, O'nun her zaman haklı olduğunu söylemişti. Bende buradan çıkarak 'O' olarak bahsedilen kişinin geleceği öngörebildiğini söylemiştim. Eğer gerçekten böyle bir durum varsa bu bilgi Kaoru-san'a 'O' tarafından verilmiş olmalı. Aslında başından beri bizimle çarpışmak gibi bir isteği yoktu fakat büyük amacı için bunu gerçekleştirmesi gerektiğini biliyordu.
Kaoru-san'ın bizi, daha doğrusu Ryu-san'ı öldürmemesinin nedeni oldukça basit. Ben bu olayda 'yaralı yoldaş' rolünü oynayan bir figürandan başka bir şey değildim açıkçası. Eğer Ryu-san orada beni ölüme terk edip Kaoru-san ile dövüşmeye karar verseydi şuan buraya geri dönmeyi başaramamış olabilirdi... Yanlış anlamayın Ryu-san, sizin başarısız bir shinobi olduğunuzu söylemiyorum. Hiçbir şekilde yara almadan Kaoru-san ile olan dövüşünüze devam etseydiniz kazanma şansınızın olduğunu söyleyebilirim fakat yaralı bir şekilde ona karşı şansınızın olduğunu düşünmüyorum... Kaoru-san dövüşün son kısmında, Ryoken-san'ın fiziksel olarak, Ryu-san'ın ise ruhunda bir eksilmeyle oradan ayrıldığını söylemişti. Açıkçası burada tam olarak neyden bahsettiği hakkında bir fikrim yok çünkü o gün orada ne olduğuna dair olan bilgilerim kısıtlı. Yine de Kaoru-san'ın bizi canlı olarak bırakmasının sebebinin Ryu-san'ın yaptığı doğru tercih olduğunu düşünüyorum. Ryu-san'ın özünde iyi bir insan olduğunu anladığı için onu öldürmemeye karar verdi."
Bu uzun ve saçma konuşmam sırasında suratımda oldukça ciddi bir ifade vardı. Lakin bitirir bitirmez her zaman suratımda olan gülümseme tekrardan yerine gelmişti. Birkaç saniyelik bir aranın ardından konuşmaya devam ettim. "Bunların hepsi benim aklımdan geçen bir teoriden başka bir şey değil, yani pek ciddiye almasanızda olur. Zaten pek zeki birisi olduğum da söylenemez."