“Shinobi dünyasında kuralları çiğneyenler çöptür, bu doğru, ancak yoldaşlarını terk edenler çöplerden daha beterdir.”
Böyle bir anda aklıma Kakashi-sama'nın sözlerinin gelmesi oldukça ironik değil mi? O'nun bu sözleri, bugün yaptıklarımın aklıma gelmesine ve kendimden nefret etmeme neden oluyor. Ryu-san hayatını ortaya koyarak dövüşmesine rağmen ben, çöpten daha beter bir shinobi olduğum için onu yalnız bırakmaya karar verdim. Ona yardım edebileceğimi, ikimiz beraber savaşırsak Kaoru-san'ı yakalayabileceğimizi biliyordum. Yine de ona yardım etmemeye karar verdim çünkü Ishichou-sama'nın sözleri umrumda değildi. Kaoru-san'ın yakalanmasını, kötü bir adam gibi muamele görmesini istemiyordum, ki bu düşüncelerim hala geçerli. Ne kadar çarpık düşüncelere sahip ve güçlü bir insan olsa da tehlikeli birisi olduğunu düşünmek istemiyorum... Aslında köy düzeni açısından bakmamız gerekirse oldukça tehlikeli birisi olduğunu söyleyebilirim fakat asla sivillere zarar verecek birisine benzemiyor. O, sadece kuralları belirleyen 'köy' sistemine karşı. Söylediklerinin bir kısmı mantıklı olmasına rağmen onun düşüncelerine katılmıyorum. En başından beri söylediğim gibi, Ishigakure her zaman birkaç adım ileriyi düşünerek hareket eden bir köy. Hamlelerini yaparken Kaya Ülkesi topraklarında yaşayan vatandaşların iyiliği ilk öncelik olarak gören bir köy. Ishichou-sama asla Kaya Ülkesi insanlarına zarar verecek bir seçim yapmaz.
İçimde büyük bir suçluluk duygusuyla beraber yürümeye devam ettim. Taa ki yaklaşık yarım saat önce terk ettiğimiz kasabaya gelinceye kadar. Burada yaşayan insanlara zayıf tarafımı göstermek istemediğim için bütün olumsuz düşünceleri aklımdan atmaya çalıştım. Biraz zor oldu fakat başarısız olduğumu da söyleyemem. Her zaman suratımda olan gülümsemeyi tekrardan takınmayı başarmıştım. Bugün biraz fazla duygu karmaşası yaşamış olsam da genel olarak iyi durumda olduğumu söyleyebilirim. Ryu-san'ı yalnız bıraktığım için üzgünüm fakat pişmanlık duymuyorum. Bir shinobi olarak yanlış kararı vermiş olabilirim fakat bir insan olarak doğru kararı verdiğimi düşünüyorum. Benim için her zaman önemli olan iyi bir shinobi olmak değil, iyi bir insan olmaktı. Açıkçası bunu başarabildiğim için mutsuz olduğumu söyleyemem.
Kasabada yaşayan insanların iki yüzlülüğünü gördüğüm vakit biraz hayal kırıklığına uğradım. Kaoru-san'a o kadar saygı duymalarına rağmen, bizim onunla savaştığımızı bilmelerine rağmen bize yardım etmelerinin nedenini anlayamıyorum. Bunu yapmalarının sebebinin Ishigakure'den korkmaları olduğunu biliyorum fakat yine de anlayamıyorum. Biz, Ryu-san ve ben birkaç saniye öncesine kadar sizin taptığınız o adamla savaşmakla meşguldük. Onu öldürmüş olabileceğimizi hiç düşünmüyor musunuz? Belki bunun sebebi ona ve gücüne olan mutlak güvenleridir. Bilmiyorum, açıkçası bu konu hakkında daha fazla düşünmek istemiyorum. Düşünmeye devam ettiğim vakit bir cevap bulamayacağımı biliyorum çünkü.
Köyden basit bir tedavi aldıktan sonra Ishigakure'ye doğru ilerlemeye başladık. Dün gece yola çıktığımda karşılaştığım harika manzaralar bugün daha da güzel görünüyordu. Sanırım bunun sebebinin ölümün eşiğinden dönmüş olmam olduğunu söyleyebilirim. Öleceğimi düşündüğüm andan beri zaten oldukça renkli olan hayat daha da renkli gözükmeye başladı gözüme. İçimdeki 'gezme' isteği katlanarak artıyordu. Dünya üzerinde Kuzuryu-gawa bölgesi kadar güzel, hatta ondan daha güzel yüzlerce yer olduğuna eminim. Bunların hepsini görmek istiyorum! Gerçi yakın bir sürede bunu yapabileceğimi düşünmüyorum çünkü ben bir shinobiyim.
Sessiz, uzun bir yolculuğun sonunda Ishigakure'ye varmayı başardık. Sonunda evime vardığım için oldukça mutlu olduğumu söyleyebilirim çünkü vücudumdaki onlarca delik her adım attığımda azda olsa varlığını hissettiriyor. Bir an önce Ishichou-sama'ya raporumu verip hastaneye gitmek istiyorum! Sonrasında evimdeki ufak ama güzel yatağıma uzanacağım ve güzel bir uyku çekeceğim. Sanırım bu kadarını hak ettim.
Odasına girdiğimizde, halimizi gören Ishichou-sama kafasını iki yana doğru sallamıştı. İlk başta bunun hayal kırıklığından dolayı olduğunu düşünmüştüm fakat sonrasında bakışlarından aslında ne demek istediğini anladım. Suratımdaki gülümsemeyi korur bir vaziyette dururken bir anda kapı açıldı, içeriye giren Juzo-san'dan başkası değildi. Juzo-san'ın da gelmesiyle beraber Ishichou-sama oldukça ciddi bir ses tonuyla durumun ne olduğunu sordu. Hemen ardından bizi dinlemek için beklemeye koyuldu.
Bakışlarımı ilk olarak Ryu-san'a çevirdim, sonrasında Ishichou-sama'ya dönerek konuşmaya başladım.
"Söyledikleriniz doğru, Kaoru-san ile Ryoken-san'ın kolunun koptuğu kasabanın biraz yakınındaki bir bölgede savaşmak zorunda kaldık. Dövüşü kaybetmemize rağmen onun hakkında bir çok bilgi öğrendiğimizi söyleyebilirim. Size yaşadıklarımızı en başından anlatmama izin verin.
İlk olarak Ryoken-san'ın kolunun koptuğu kasabaya uğradık. Sabahın ilk ışıklarıydı, aç olduğum için bir şeyler yemeye karar verdik. Aslında bu kararı vermemin ana nedeninin açlık olduğunu söylersem yalan olur. Sokakta insanları durdurup Kaoru-san hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışmaktansa bizimle aynı masada oturan birilerine sormanın daha yararlı olacağını düşündüm... Ryu-san ile beraber sokaktaki bir tezgahta yemek yemek için durduk. Yemeğimizi yediğimiz vakit tezgahın önünde sadece bir müşteri vardı. Bizde doğal olarak onunla konuşmaya başladık. Kaoru-san'a oldukça saygı duran bir insandı. O'nun sadece nehri temizlemekle kalmadığını üstüne intikam almak için onlara şans verdiğini söyledi. Bunları zaten Ryu-san ile Ryoken-san'ın gittiği görevden biliyorsunuzdur.
Aramızda geçen kısa bir konuşmanın ardından Ryu-san'ın kimliğini yanlışlıkla açıkladım. Akabinde adam Ryu-san'a bağırmaya başladı. Bu sırada Kaoru-san ortaya çıktı. O ortaya çıktığı andan itibaren her şeyin değiştiğini söyleyebilirim. Sabahın körü olmasına rağmen kasabadan onlarca insan bu ufak tezgahın önüne toplandı ve Kaoru-san'ı dinlemeye başladı. Hepsinin tek ortak özelliği ise Kaoru-san'a olan bakışlarıydı. Ona aşırı derecede büyük bir saygı duyduklarını söyleyebilirim.
Olaylar uzamaya başladığı vakit Ryu-san masadan kalkıp yürümeye başladı. Kaoru-san, Ryu-san'ın amacının dövüşü başka bir yere götürmek olduğunu anlaması pek uzun sürmedi. Kaoru-san'ın önderliğinde kasabaya ve içinde yaşayanlara zarar veremeyeceğimiz bir noktaya ilerledik. Sonrasında dövüş başladı.
Kaoru-san'ın iyi bir insan olduğunu ve ikiye karşı bir dövüşmenin adil olmayacağını düşündüğüm için yakın bir mesafeden dövüşü izlemeye başladım. İzlediğim kadarıyla Kaoru-san'ın oldukça tehlikeli bir shinobi olduğunu söyleyebilirim. Bu tehlikenin asıl nedeni onun zeki veya karizmatik olması değil, Işık elementini kullanabiliyor olması. Söylediğine göre klanının Kekkei Genkai'si buymuş. Yaptığı saldırılar oldukça tehlikeliydi.
Ryu-san'ın ölebileceğini anladığım vakit içeriye atlama gereği duydum. Kaoru-san'ın oluşturduğu ışıktan klonlara doğru ilerledim, birincisini kesmeyi başardım fakat yeteri kadar hızlı olmadığım için ikincisini zamanında kesemedim. Klonun patlamasıyla beraber Ryu-san ve benim üzerimde gördüğünüz yaralar oluştu.
Benim aldığım yaralar, Ryu-san'ın aldıklarına nazaran daha kötü oldukları için kendimi yere bıraktım fakat Ryu-san savaşmaya devam etti. Bu zamana kadar Ryu-san'ın, benim savaşa girdiğimden haberi olmadığına eminim çünkü beni yerde yatarken gördüğü vakit savaşın sonlandığı vakit oldu. Kaoru-san, başından beri niyetinin bizi incitmek olmadığını söyledi. Ardından Ryoken-san'ın kolunun koptuğu hadiseden beri Ryu-san'ı bu kasabada beklediğini söyledi. İnsanların arasında bir hayalet gibi gezip Ryu-san'ın gelmesini beklediğini söyledi.
Dövüşümüz bittikten sonra Kaoru-san, kasabadan ters istikamete doğru hareket etmeye başladı. Bizse kasabaya giderek yaralarımızı tedavi ettirdik ve buraya geldik.
Kaoru-san özünde iyi bir insan olmasına rağmen çarpık düşüncelere sahip bir insan. İleride Ishigakure'ye büyük zarar vereceğini, en azından bunu yapmaya çalışacağını düşünüyorum. Kendisi 'köy' sistemine ve konulan kurallara sonuna kadar karşı olan bir insan. Sivillere karşı herhangi bir saldırıda bulunmayacağından adım gibi eminim." Raporumu bitirdikten sonra birkaç saniyelik bir ara verdim. Düşüncelerimi topladıktan sonra tekrardan konuşmaya başladım.
"Görevin başarısızlıkla sonuçlanmasının tek nedeni benim. Bencil isteklerim doğrultusunda yanımda bulunan yoldaşımı bir başına bıraktım ve onun neredeyse ölmesine neden oluyordum. Ryu-san son ana kadar sizin isteklerinizi gerçekleştirmek için çalışmasına rağmen ben onu sadece izlemekle yetindim... Yine de bu yaptıklarımdan dolayı pişmanlık duymuyorum."
Bu sözlerimin ardından Ishichou-sama'nın, özellikle Juzo-san'ın bana çooook ama çooook kızacağını biliyorum. Hatta sadece kızmakla kalmayıp alınbandımı elimden almaya bile kalkabilirler fakat umrumda değil. Ben sadece kalbimden geçenleri, kalbimden geçtiği şekilde söyledim. Ishichou-sama'ya yalan söyleyecek bir insan değilim ben.