Post
by GM - Naruto » February 16th, 2019, 8:47 pm
Chakralarınızı ayaklarınıza aktarma fikri ile aydınlandıktan sonra, bunu çok kısa bir sürede uygulamaya döküyorsunuz. Bunu yapmanızla birlikte, derin bir rahatlama adeta rüzgara sızmışçasına vücudunuza dalıyor. Zira ikiniz de, adeta düz bir zeminde duruyormuşçasına, dimdik bir şekilde durabiliyorsunuz. Chakra, zeminle aranızda bir tampon görevi görüyor ve düz bir yolda yürüyormuş gibi, rahat bir şekilde son üç metreyi de ilerliyorsunuz.
Ama az öncekine nazaran daha rahat olmanız, şiddetli rüzgara karşı hâlâ temkinli olmanız gerektiği gerçeğini gözler önüne seriyor. Zira attığınız bir adımda bile, rüzgarın öncekine göre daha hırçın ve saldırgan olduğunu fark ediyorsunuz.
En sonunda Aren önde, Ito arkada olacak şekilde yokuşun tepesi olarak düşündüğünüz yere varıyor ve adımınızı uzatıyorsunuz; ama o anda ikiniz de, attığınız adımın yarısından fazlasının bir boşluğa denk geldiğini, sadece topuk kısmının bir noktasının bir zemine değdiğini görüyorsunuz. Tepe olarak gördüğünüz yer o kadar ince ki, ikiniz de sadece kısa bir an da olsa dengede durmak için büyük bir çaba sarf etmek zorunda kalıyorsunuz.
Ayağınızda yoğunlaşmış chakraya rağmen, önce geriye doğru yalpalanıyorsunuz daha sonra da öne doğru. Adeta güçlü bir depreme maruz kalmış bir bina gibi, bir öne bir arkaya gidip geldikten sonra son anda dengenizi kuruyorsunuz ve o anda fark etmediğiniz bir şeyi fark ediyorsunuz. Rüzgar, tam karşıdan değil, tam tepenizden aşağıya doğru iniyor. Kafanızı yukarı kaldırıp, fenerin ışığını tuttuğunuzda, bir insanın sığamayacağı kadar dar, ama kuvvetli bir rüzgara yol olacak kadar işlevsel bir delik ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Delik yukarıya doğru o kadar derin gözüküyor ki, fenerin ışığına rağmen çok az kısmını görebiliyorsunuz. O da sizde bir şey uyandırmıyor.
Daha sonra dikkatiniz bu yokuşun aşağıya doğru inen yoluna kayıyor. Adeta bir boruyu andıran bu yol, bir yılan gibi bir yere kadar kıvrılıyor ve bir yerden sonra sağa doğru sapıyor. O sapmadan sonrasını fener ışığına rağmen göremiyorsunuz ama ikiniz de buradan devam ettiğiniz taktirde bir kez daha aşağıya doğru ilerleyeceğinize eminsiniz. Bir kaç saniyelik kısa bir süre zarfında rüzgar bir an kesiliyor ve ikiniz de üzerinizdeki baskıdan kurtulmanın verdiği sevinç ile hafif bir rahatlıyorsunuz. O an ikinizin de kulaklarında garip bir hissiyat beliriyor. Zira mağaraya girdiğiniz andan beri neredeyse hiç durmadan esen bu rüzgarın uğultusuna alışmış kulaklarınız, bir anda bundan mahrum kalınca garip hissetmenize neden oluyor.
Birbirinize kısa bir süre bakıyor ve o anda tüylerinizi diken diken edecek bir hisle karşı karşıya kalıyorsunuz. Her ikinizde bu hissin geldiği yöne, yani ayaklarınıza doğru kısa bir bakış atıyorsunuz ve o anda ayaklarınızın altındaki zeminin ufalanmaya başladığını görüyorsunuz. Ne olduğunu anlamak için düşünmeye başladığınızda, bir anda ayaklarınızın altındaki tüm o dengenin, topladığınız chakrayla birlikte yok olduğunu görüyor ve saliselik bir dilimde ufak tefek taşlarla birlikte aşağıya doğru düşmeye başladığınız durum ile karşı kalıyorsunuz.
Oldukça hızlı bir şekilde kayarken, zaman zaman bir yerlerinizi çarpıyorsunuz ama bunlar pek ciddi bir hasar olarak geri dönmüyor size. En azından olayın sıcaklığında bunu tam olarak hissetmiyorsunuz.
En sonunda ise bir kaç metrelik bir yükseltiden, hızla bir yere düşüyorsunuz. Sert zemine, hızlıca çarpmanın getirdiği etki ile canlarınız acıyor.
Bir kaç dakika kendinize gelmek için uğraştıktan sonra, en sonunda ikiniz de etrafınızdan önce birbirinize bakıyor ve daha sonra Aren'in koluna bağlı fenerdeki ışığa bakıp, hafifçe rahatlıyorsunuz. Düşüş sırasında hasar görmemiş gibi gözüken fener, ışığı ile bu karanlık tarafından yutulmuşçasına karanlık gözüken yeri aydınlatıyor. Etrafınıza baktığınızda en fazla üç metre genişliğinde, dar bir yerde olduğunuzu görüyorsunuz. Kafanızı yukarı kaldırdığınızda ise buranın bir çukur olduğunu anlamak sizin için zor olmuyor. Yükseltisi ise on metreye yakın.
O an vücunuzdaki yaralanmaların ciddi olmadığını fark etseniz de, gene de ellerinizle belli başlı yerleri yoklayıp, kırık çıkık olmadığına dair kendinizi teyit ediyorsunuz. Daha sonra ise Aren, fenerin ışığını bir noktaya getirdiğinde, hafif bir şaşkınlık silsilesi ile karşı karşıya kalıyor. Ito da ışığın odaklandığı yere bakıyor ve oda en az Aren kadar ani bir şok geçiriyor.
Zira tam olarak baktığınız yerde, bir insana ait olan, fazlasıyla yıpranmış ve bir iskelete dönüşmeye başlamış bir ceset görüyorsunuz.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.