Midori'yi arkasına takarak kalabalığa doğru ilerliyor Haru. Onları yararak yolu kapatan dörtlü vagonlara iyice yanaşıyor ve uygun bir aralık bulup sıyrılıyor aralarından. Midori'nin bu sıkışıklıktan geçmesi daha kolay oluyor haliyle. Tüccara ilerlerken ikinizi de durduran olmuyor bu yolda.
Adama iyice yaklaşıyorsunuz. Aranızdaki mesafe beş on adıma kadar düştüğünde toparlanmaya başlıyor o da. Elindeki katanayı bırakmadan oturduğu yerden kalkıp o da size doğru yürümeye başlıyor ve orta yerde buluşuyorsunuz. Orta yaşlarının sonunda olan, karga burnuna rağmen yakışıklı sayılabilecek bir adam karşınızda durmakta. Düzgünce giyinmiş, özellikle kaşkolunu bağlayış şeklinde bir zerafet görebiliyorsunuz. Karşınızda dimdik durmakta ve örgü eldiven geçirdiği ellerini katanasının üzerinde birleştirmiş, önünde salık bir şekilde tutmakta. Haru, adamın çatık ifadesini oldukça net bir şekilde görebiliyor. Hemen hemen aynı boyda oldukları söylenebilir.
"Shirai." diye karşılık veriyor adam. Başka bir şey eklemeden de Haru'nun söylediklerini araya girmeden dinlemeye başlıyor. Haru daha konuşmasının yarısındayken arkanızdan diğer shinobilerin de geldiğini hissediyorsunuz, fakat konuşmanızı bölmüyorlar. Adamın, söylenilenleri dinledikçe çehresini daha da yumuşatmaya başladığını izleyebiliyorsunuz. Tüm konuşmalar bittiğinde ise konuşmaya hazırlanıyor, fakat Haru kalabalığa döndüğü için beklemek durumunda kalıyor.
Haru'nun kalabalığa seslenmesiyle bir kaç kişinin işinin başına döndüğünü görüyorsunuz. Şüpheli bir durumdan ziyade neler olduğunu merak eden kalabalığın, yetkili kişileri görünce dağılma çabası bu. Kalan insanlardan ise hafif bir uğultu geliyor. "Kim çaldıysa yok oldu heralde.", "Ay, cidden görmedik ki ne oldu?", "Yok biz bir şey görmedik kim ne çalmışsa." cümleleri bu uğultudan seçebildikleriniz arasında. Kalan konuşmaların da bu temada olduğunu tahmin edebiliyorsunuz.
Shirai'ye tekrar dönüyorsunuz. "Bakın, ben kıyafet taşıyorum. Bu vagonda-..." Önce eliyle hala yatık olan vagonu gösteriyor, katanayı tek elinde tutmaya başlayarak. Ardından yetmiyor bir yandan Haru'ya bakarak yan yan vagona ilerlemeye ve daha iyi göstermeye başlıyor. "Tam sekiz kasa vardı." Vagona bakıyorsunuz. İçerisinde 5 adet zarar görmemiş kasa bulunmakta. Kasaları tutan halatın kopmamış kısımları sayesinde içerde durmaktalar. Yerde ise biri parçalanıp dağılmış, diğeri ise o kadar da derbeder olmamış iki kırık kasa bulunmakta. Dağılan eşyaları incelediğinizde adamın bulunduğunuz mevsime uygun, kalın kışlık kıyafetler taşıdığını görüyorsunuz. Saydığınız kasalardan da adamın lafının nasıl devam edeceğini tahmin edebiliyorsunuz.
"Biri şimdi yok, Haru-san! Hengamede çakalın teki aldı, götürdü belli ki!" diye sitem ederek bitiriyor lafını. Bir ayağını da sertçe yere vuruyor inat eden bir çocuk edasıyla.
Vagonu çektiğini tahmin ettiğiniz atlar vagonun hemen yanı başında durmakta. Sakin görünmekteler, vagonla olan bağları çözülmüş durumda. Vagonun devrildiği nokta ise köprü kenarında yakın bir konumda. Yerde kırılan kasalardan ve vagondan kopan tahta parçalar görebilmektesiniz, dağılmış kıyafetlere ek olarak.