Sakuma cephesinde ise tam tersiydi. Megumi'ye söyleceklerini bitirdiği andan itibaren, ikisi arasında geçen ve geçebilecek her türlü diyalog zihnini aktif olarak meşgul etmeyi bırakmış, beyninin bununla ilgili tüm bölümleri tekrardan eylemsizliğe dönmüştü. Belirtmiş olduğu gibi Megumi'nin fikrini değiştirmeyi ne planlamış ne de ummuştu zaten. Tüm olayların açığa kavuştuğu ve herkesin kartlarının ortaya çıktığı bu yüzleşme anından sonra diyeceği hiçbir şey olayların akışını önemli bir şekilde değiştiremezdi, bu yüzden önemli de değildi. Teki de biraz olsun boş verebilmeyi öğrenmeliydi bir ara.
Mağaradaki atmosfer oldukça garip bir hal almıştı tüm konuşmalar bittiğinde. Furukawa ve Ise bir süredir sessizdi zaten, Teki de mağaranın girişine çökmüş olayın çözümlenmesini bekliyordu. Bu basık ortamda bir tek Megumi'nin Haruka'ya yardım etmeye çabalarken çıkardığı sesler duyuldu bir süreliğine. Bir de Furukawa sakince ortalığın altını üstüne getirerek bir şeyler arıyordu. Baştan sonra umutsuz bir durumdu. Arkadaşlarının sağlık durumu zaten umutsuzdu, köyden kaçmış shinobiler olmak zaten insanın tüm umudunu bir kenara bırakmış olması demekti, her ne kadar zengin ve güçlü olma umuduyla yola çıktıklarını düşünseler de. Dev bir kısır döngü. O kadar uzun süre bu umutsuzluğun içinde boğulmuşlardı ki, doğru ve mantıklı bir karar vermek için artık çok geç sayılırdı. Depresyon böyle bir şeydi zaten, istikrarlı bir çöküş hali.
Bu sessizlik ve ağır hava Furukawa'nın aradığı şeyi bularak Teki'ye götürmesiyle kesildi. Söylediğine göre pek çok kez Riaru ve adamlarıyla çarpışmışlardı, hatta Furukawa esir bile alınmıştı. Bu sırada da o anda Teki'ye uzatmakta olduğu parşömeni aşırmıştı onlardan. Sakuma o parşömende ne yazdığını bilmiyordu, ama bir saniyeliğine gözlerini sıkıca kapatıp işe yarar bir şey olmasını diledi. Riaru'nun adamlarının bir gücü davet etmekten kastının ne olduğunu bilmiyordu, ama merakın tüm hücrelerine işlediğini hissedebiliyordu.
Neyse ki parşömende ne yazdığını görmek için çok beklemesi gerekmedi. Teki kendi okumasını bitirir bitirmez Sakuma'ya verdi onun da bir göz atması için. Furukawa'nın yerde yatan Haruka'yı taşımak için sırtına almaya hazırlandığını duyabiliyordu ama o anda tüm odağı parşömendeydi. Yavaşça açtıktan sonra içinde yazanları okudu bir kere, ardından tekrar kıvırarak kemerine sıkıştırdı. Parşömende yazanlar bir efsane gibiydi, dilden dile dolaşan bir hikaye gibi. Yazanlardan çok parşömene işlenmiş büyük sembol dikkatini çekmişti gerçi, hafızasına kaydetti bu sembolü. İşin kalanını algıda seçiciliğin sihrine bırakacaktı.
Mağaradan çıkarlarken Megumi'nin hıçkırıkları hariç bir şey duyulmuyordu. Furukawa artık yapmış olduğu yanlışları telafi etme yoluna girmişti ve arkadaşını kurtaracağına inandığı bir yola çıkıyordu - ancak Ise'nin aklından geçenleri çok merak ediyordu Sakuma. Furukawa'yla karşılaşması sırasında ve sonrasında tam olarak ikna olduğuna dair hiçbir şey yapmamış ve söylememişti, Megumi mağaraya girdiğinden beri garip bir şekilde susuyordu sadece. Her şeyi kabullenmiş gibi. Pes etmiş gibi. Eğer Haruka ölmüş olsa büyük ihtimalle asla köye dönmezdi. Köye dönmeyi kabullenmesinin tek sebebinin Haruka'nın iyileşme ihtimali olduğuna emindi Sakuma.
Yerel halkın gerçek anlamda zarar görmemiş olmasının, bu görevin Sakuma ve Teki'yi yozlaşmış kaçaklarla kanlı bitecek bir dövüşe sürüklemek yerine önlerine yalnızca orta çaplı bir gençlik draması çıkarmış olmasının, ve yakalamış oldukları bu kaçakları sorunsuz bir şekilde köye geri götürüyor olmalarının verdiği rahatlık sayesinde dönüş yolunun gelişlerinden çok daha uzun sürmesi hiç rahatsız etmedi Sakuma'yı. Çözülmemiş bir mesele kalmamış, arkalarında mutsuz insanlar bırakmamışlardı. Megumi hariç. Köyün giriş kapısına geldiklerinde tatlı bir yorgunluk vardı Sakuma'nın üstünde artık. Konfor alanına tatsız şeyler yaşanmadan geri dönmüştü. Büyük bir oh çekmek üzereydi Teki'nin elini omzunda hissettiğinde. Aptal aptal sırıtıyordu Sakuma'ya bakarak. Sakuma Teki'nin aklından geçen şeyleri anladığını belirtircesine gözlerini kapatarak başını salladı ve gülümsedi. Tatmin edici bir görevdi.
Shiba Gyaku-san'ın vermiş olduğu görev üzerine, yerel halkı rahatsız ettiği söylenen iki kaçak shinobinin görüldüğü söylenen bölgeye doğru yola çıktık. İlk olarak şikayet sahibi Torza-san'ın işlettiği hana gittik ve olayla ilgili kendisinin ifadesini aldık. Torza-san bizi bu sırada daha sonradan beklenmedik bir şekilde olaylara dahil olacak olan torunu Megumi-san ile tanıştırdı. Torza-san'ın köye şikayette bulunmasının sebebi kronik bir rahatsızlığı bulunan Megumi-san'ın ilaçlarının ortadan kaybolmasıymış. Dediklerine göre kaçaklar kimseye fiziksel bir zararda bulunmadığından o ana dek şikayet etme ihtiyacı hissetmemiş, ancak torunun ilaçlarının ortadan kaybolmasıyla böyle bir aksiyon almaya karar vermiş kendisi. O geceyi Torza-san'ın hanında geçirdikten sonra sabah Megumi-san ile hastalığı ve kaybolan ilaçlar hakkında konuştuk ise de pek bir bilgi alamadık. Kendisi ilaçlarının sözkonusu kaçaklara verdikleri erzak bohçalarından birine yanlışlıkla karışmış olabileceğini düşünüyordu.
Handakilerden öğrenebileceğimiz her şeyi öğrendiğimize ikna olduktan sonra ise hanın yakınında bulunan küçük bir yerleşim bölgesine doğru yola çıktık. Buradaki yerel halkla konuştuğumuzda öğrendiklerimiz handa duyduklarımızla tutarlı durumdaydı. Söylediklerine göre şikayet edilen bu iki kaçak yalnızca erzak ve ihtiyaç duydukları çeşitli aletlere el koyuyorlardı ve insanlara fiziksel bir zarar vermiyorlardı. Çok geçmeden bize verilen tarife uygun iki shinobi ile karşılaştık. İlk olarak gizlice yaklaşarak aralarındaki konuşmaları dinledik, söyledikleri şeyler neticesinde aradığımız kaçakların bu iki shinobi olduğuna emin olduğumuzda ise kendilerini hazırlıksız yakalayarak sıcak temasa geçtik. Bu noktada belirtmem gerekir ki, kulak misafiri olduğumuz konuşma sırasında kendilerine yardım eden üçüncü bir kişi olduğuna inanmamıza sebep olan cümleler kurmuşlardı. Dövüşün ardından Furukawa isimli kaçağı yakaladık ancak Ise isimli kaçak bir aralık bularak dövüş alanından kaçmaya başladı. Teki kendisini yakalamak üzere takip etmeye başladı ancak pusuda bekleyen bir üçüncü kişi olması ihtimali sebebiyle, yakalamış olduğumuz Furukawa'yı elimizden kaçırmamak adına, Teki'ye geri dönmesini söyleyen bir işaret verdim.
Yakalamış olduğumuz Furukawa kendine geldiğinde konuşacağını, bize ihtiyacımız olan bilgileri vereceğini, hatta köye sunacak değerli bir şeyi olduğunu, ancak bunun karşılığında köyden korunma ve af talep ettiğini belirtti. Bizi saklandıkları mağaraya götüreceğini, büyük ihtimalle Ise'nin de orada olduğunu söyledi. Bize vereceği değerli şey de burada bulunuyordu dediğine göre. Şartlarını kabul ettik ve saklandıkları mağaraya doğru yola çıktık. Bu noktadan sonra Furukawa'nın hep bizimle iş birliği içerisinde davrandığını ve sorun çıkarmadığını eklemeliyim.
Mağaraya vardığımızda karşılaştığımız ise açıkçası beklenmedik bir manzaraydı. Elimizden kaçmış olan Ise, oraya vardığımızda mağaradaydı. Ancak yanında çok ciddi yaralarla baygın durumda olan Haruka da vardı. Bu sırada öğrendik ki yaptıkları hırsızlıklar, aldıkları yemekler ve ilaçlar yaralı durumda olan Haruka'ya yardım etmek amacıyla idi. Bu sırada Ise'yi köye geri dönmeye ikna etmek isteyen Furukawa ile dönerse hapse gireceğine ve Haruka'nın ölüme terk edileceğine inandığı için bunu kabul etmeyen Ise arasında kavga çıktı. Torza-san'ın daha önceden tanışmış olduğumuz torunu Megumi-san'ın mağaraya gelmesi ile Megumi-san'ın en başından beri, yaralı olan Haruka'ya şifa vermek amacıyla, kaçaklara yardım ettiği ve erzak sağladığı, ilaçları da bilerek kendisinin verdiği ortaya çıktı. Aramızda geçen diyaloglar sonucu amacının yalnızca yaralı ve zor durumda olan birisine yardım etmek olduğuna ikna olduğumuz için kendisini Kusagakure'ye getirme ihtiyacı duymadık.
Furukawa, Ise ve yaralı halde olan Haruka ile birlikte Kusagakure'ye dönmek üzere yola çıkmadan önce, Furukawa önceden bahsetmiş olduğu önemli şeyi bize teslim etti. Raporumuzla birlikte size sunduğumuz parşömen, Furukawa'nın bize verdiği bu önemli şey oluyor. Anlattıklarına göre kaçak olarak Yağmur ülkesinde bulundukları süre boyunca Riaru ve adamlarıyla pek çok kez karşı karşıya gelmişler ve mücadele etmişler. Anlaşılan Riaru'nun bölgede bağımsız kaçaklara karşı pek töleransı yokmuş. Furukawa bu dövüşlerden birinde esir düşmüş, Ise ve Haruka kendisinin kurtarmadan önce şans eseri bazı konuşmalara şahit olmuş. Riaru ve adamları bir gücü davet etmekten bahsediyorlarmış. Kaçmadan önce bahsettiğim bu parşömeni alabilmişler. Özellikle Furukawa'nın bu konuda size daha detaylı bilgiler verebileceğine inanmaktayım.
Bilgilerinize arz ederim.
Kumo Sakuma