Zıpladık ve duvara konduk, ardından hiç vakit kaybetmeden yukarı ilerlemeye başladık. Seri adımlarla, dik yüzeyde koşuyorduk. Karanlık gök, tam karşımdaydı. Sanki koşturduğum duvar bir yol ve yolun sonu sonsuz gökyüzüymüş gibiydi. Normal şartlar altında sakinleştirici ve korkutucu bir görüntü olduğunu söyleyebilirdim, fakat şu an bunu durup düşünecek ne vaktimiz ne de keyfimiz vardı. Hızla duvarda ilerlemeyi sürdürmemiz ve elemanı kaçırmadan arkasından içeriye dalmamız gerekiyordu. Birilerinin yaşamının buna bağlı olduğunu hissediyordum içimden; ne kadar doğru olduğunu ise herşey söylenip bittiğinde görecektik.
Bu arada, camlardan içeriye gözüm seğirttiğinde yerdeki patlayıcı parşömenleri görmüştüm. "Tuzak..." diye düşündüm; tahminim muhtemelen doğru çıkmıştı. Böbürlenmeli miydim acaba kendimce? Sezgilerime çoğu zaman güvenmişimdir, beni de yarı yolda bıraktıkları gerçekten nadirdir. Yine de, her zaman yanılabileceğim gerçeğinden pek uzaklaşmamak doğru olacaktır.
Elemanın açtığı yarıktan içeriye daldık ve sade bir iç mekan ile karşılaştık. Üst katlara ulaşım için tasarlanmış merdivenlerin dışında pek bir şey yok gibiydi, aşağıya açılan zemindeki yarıktan başka. "Ehhh..." Dedim olabildiğince sessiz bir eşkilde, bu elemanın gücünün bir kullanım sınırı yok muydu? Aşağıya baktık ve bir kaç kat daha ilerlediğini gördük yarığın. Susumu'ya doğru döndüm, fakat başka bir gümbürtünün ortalığı kaplaması ile diyecek pek bir şeyin olmadığına kanaat getirdim. Bir şey demeden yarıktan aşağı atladık.
Bir kaç saniye düştükten sonra, zemin ile buluştuk ve savaşa hazır bir şekilde gardımızı aldık. Lakin, etrafta varolan tek şey takip ettiğimiz elemandı. Yarım saniyenin ardından ise yerde yumruğu ile açtığı başka bir yarıktan aşağı daldı.
"Yahu, yeter." diye içimden geçirdim tekrar. Durmak gibi bir niyeti yoktu elemanın. Bu kadar acil nereye gitmek istiyordu ki? Görüntüsü, gölün kenarında gördüğümüz elemanlara benziyordu. Onun haydutlardan olduğunu düşündürmeye itiyordu bu da beni. Eğer durum öyleyse, Kinshi serbest kalıp bu heriflerle savaşa tutuşmuş olabilirdi. Eleman da kulenin bir diğer tarafında nöbet tutan başka bir adamdı belki de, sinyali alınca buraya koşturdu ve içeriye daldı. Kapıdan girmemesinin sebebi de az önce gördüğüm patlayıcı parşömenler olabilir miydi? Olmasa bile en mantıklı açıklama şu an için buydu.
Yarığın yanına vardım ve aşağıyı incelemeye başladım, eleman üzerine bir Fuuton tekniği yiyip duvara yapışmıştı. Aşağıdan bir de kadın sesi gelmişti. Susumu'ya doğru döndüm ve başımı hızlıca aşağı yukarı salladım harekete geçmemizin işareti olarak. Ardından kılıcımı kınına geri soktum ve kendimi alt kata bıraktım.
Alt kata indiğimde hızlıca etrafıma bir bakış atacaktım tarafları anlayabilmek için. Kinshi'yi görebilirsem, onun yanına koşturacak ve yanına varabilirsem defansif bir pozisyonda el mühürleri yapmak için bekleyecektim. Alın bandımdan onun safında olduğumu anlayacağını umuyordum. Eğer Kinshi'yi göremezsem en büyük tehditi oluşturduğunu düşündüğüm kişiye doğru Mizurappa uygulayacaktım seri bir şekilde el mühürlerini yaparak. Eğer üzerime bir saldırı geldiğini düşünüyorsam ise Suijinheki ile savunmaya geçecektim. Buradan sonrası ise, durumun nasıl evrildiğine bakıyordu. Susumu'nun da beni takip edip aşağıya atlamasını umuyordum, onun da yanımda olması buradan sağ çıkma ihtimalimizi ikiye katlıyordu.