Hakikatı Arayış

Post Reply
User avatar
Amano Kagami
Kaçak
Kaçak
Posts:83
Joined:September 2nd, 2018, 12:45 pm
Künye:
Hakikatı Arayış

Post by Amano Kagami » December 27th, 2018, 10:06 am

9 ay önce, Kaya Ülkesi, Ishigakure

Görevden dönen yorgun bedenimi dinlendirmek için geçirdiğim bir haftanın ardından, artık evimi temizlemenin zamanı gelmişti. Normalde temiz ve titiz bir insan olmaya özen göstersem de, yorgunluğum en ufak bir kas hareketini dahi yasaklıyordu bana. Bu elbette vücudumu kullanmamın getirdiği bir yorgunluk değildi. Halk arasında kafa yorgunluğu diye de tabir edilen, vücudun uyusa bile beyninin çalıştığı olarak da bilinen ve bu tür bir durumun getirdiği yorgunluktu. Üstüme kendi ellerimle attığım ölü toprağından yine kendim kurtulmam gerekiyordu. Ancak bunun için ne takatim vardı ne de isteğim. Attığım toprağın altında yok olup gitmek belki de benim için en iyi tercihti. En azından bir kendim sunduğum seçenekler arasındaki mutlak favorimdi. Ne var ki hayat devam ediyordu ve ben de nefes alıyordum. Bu hal içerisinde de, pes etmek, kendimi yok saymak maalesef seçebileceğim bir seçenek değildi. Doğruluğu su götürmese de uygulanabilirliği yoktu…

Yatağımdan doğrulup yerlere savurduğum yiyecek keselerine gidiyordu elim ilk olarak. Bu anda odayı saran yemek kokusu ile tüylerim diken diken oluyordu. Sanki yaşamaya başladığım ilk anda burnuma dolan bu koku, bana hayatın gerçek rengini gösteriyordu. Evet, bir koku, zihnimde görüntü olarak can buluyordu. Öylesine karmaşık bir haldeyken penceremi açmamla temiz havayı ciğerlerime doldurmam bir olmuştu. Dışarıdaki hissedilmeyen kokuşmuşluğu, doğanın bir lütfuymuşçasına ciğerlerime doldururken, gözlerimi odanın içine çevirdim tekrar. Yerdeki dağınık, kirli kıyafetleri bir sonraki hedefim olarak belirlediğim anda, kapıma vurulan iki darbe ile tüm bu temizlik zahmetinden şimdilik kurtulduğumu anlıyordum. Bu kapıyı çalacak tek kişinin, beni bir göreve çağıran shinobi olduğunu artık biliyordum. Birçok tanıdığım olsa da, hiçbirinin kapımı çalmayacağını biliyordum. Babamın beni umursamadığı, annemin ise babama boyun eğmek dışında yapabileceği bir şey olmadığını da bildiğim için, gelen shinobiye hangi göreve atandığımı sormakta bir sakınca görmüyordum.

Eskimiş evimin gıcırtılı oda kapısını açıp, kendimi nispeten temiz girişe attığımda, karşımda duran kapının iki kez daha çalınmasıyla, görevin aciliyetini anlayabiliyordum. Ancak adımlarımı hızlandırmak veya cansiperane kendimi kapıya atacak değildim. Ne bu dünya durmak üzereydi ne de ben… Acelemiz yoktu, onca karmaşaya rağmen. Aradan geçen birkaç saniyenin lafı olacaksa, olsundu. Odamın kapısından daha gıcırtılı giriş kapısını açtığımda, karşımda duran Ishigakure alınbandı takmış shinobiye başımla bir selam vermekle yetindim. Kapıda çok beklemediğini düşündüğüm için ona bir özür borçlu değildim ve ona söyleyebilecek çok bir şeyim de yoktu. Bir yere çağrıldığımı söyledikten sonra, bir daha birbirimizle karşılaşmayacaktık bile belki… Hoş, Ishigakure gibi küçük bir köyde, aynı simayı hem sabah hem akşam görmek mümkündü, fakat onlar sadece görüntüydü. Görüntülere takılmayı bırakalı epey olmuştu, bana lazım olan, görüntülerin asıllarıydı.

Kapımdaki shinobi, benim aksine oldukça aceleci bir tavırla Ishichou Binası’na gitmem gerektiğini söylediğinde, aslında nereye gideceğimi de zaten biliyordum. Bu alışılagelmiş bir durumdu neticede, müneccim olmaya gerek yoktu. Tek bir kelime söylemeden başımla durumu anladığımı izah ettikten sonra, kapıyı yavaşça kapattım. Tekrar dağınık odama dönüp ekipmanlarımı yanıma aldıktan sonra, alın bandımı aramaya koyuldum. Bu dağınıklığın içerisinde belki de en son bulabileceğim bu cismi ne kadar önemsediğimin ilk sinyallerinden biriydi bu. Odamın içinde türlü işe yaramaz eşyayı bulmama rağmen, alın bandımı bulmak epey zamanımı almıştı. Sonunda ise, gideceğim göreve bedenen hazır haldeydim. Üst rütbeli biriyle görüşeceğim için, en azından saygısız olarak nitelendirilmemek için, Ishichou Binası’na giderken adımlarımı biraz da olsa hızlı tutmaya karar vermiştim. Odamın penceresini açık bırakıp, kötü havanın daha da kötü bir havayla iç içe girmesine müsaade ederek, odamı terk edip, evimden sessizce ayrıldım.

Ishichou Binası’na vardığımda, doğrudan içeriye girerek Chuuninlere görevlerin tevdi edildiği odaya yöneldim. Kapalı kapıyı yavaşça açtığımda, ilk olarak sarı uzun saçları olan bir kunoichi gözüme ilişti. Siması oldukça tanıdık ve güzel sayılabilecek bu kızın adını Chizuru olarak anımsıyordum. Kapıyı biraz daha araladığımda ise, kendini beğenmiş tavırlarına alıştığım ve kendisinde hiç haz etmediğim sınıf arkadaşım Tessai’yi görüyordum. Son olarak odadaki diğer kişinin de, bizim dönemimizin en dikkat çeken isimlerinden biri olan Uzumaki Chiyumi olduğunu fark ediyordum. Başımla hepsini kapsayacak şekilde bir selamlama hareketinin ardından ise, karşımızda duracak ve bize görevi anlatacak Jounin’i görmek için diğer üçünün yanına geçtim. Ancak bu esnada, karşımda Ginbushi-sama’yı gördüğümde, ne tür bir pisliğe bulaşacağımı sormaya başladım kendime. Ginbushi-sama ile birkaç sefer denk gelmiş ve genellikle onun gülen yüzüyle muhatap olmuştum. Fakat şimdi, yüzü son derece asık ve neredeyse öfkeden patlayacak bir Ginbushi-sama karşımda duruyordu. Geç gelmemi kafasına takacak biri olmadığını bildiğim için, bu öfkesinin kaynağının farklı bir şey olduğunu anlayabiliyordum. Bu nedenle sadece “Geciktiğim için üzgünüm Ginbushi-sama.” demekle yetindim.

Karşımızda duran Ginbushi-sama, geç kalışımın önemsiz bir detay olduğunu gösterircesine kafasını sallamasının ardından, doğrudan konuya girdi. “5. Takımı basit bir görevin tamamlanması için Amegakure sınırına göndermiştik. Ancak ne olup bittiyse, olaylar beklediğimiz gibi gelişmedi. Görev sonunda 5. Takım’dan geriye dönen tek kişi Tsumiki Mio oldu.” diyen Ginbushi-sama, birden yüzüne yayılan hüzünlü havaya hakim olmak için yutkundu. Bu kısa sessizlik bile, aslında olayların vahametini anlatmaya yeterken, dinlemeye devam ettik. Ginbushi-sama eski çehresine kavuşurken “Zavallı kız, senseisi olan Hagakure Goku ve takım arkadaşı olan Komaeda Amami’nin ölümüne şahitlik etmiş.” dedikten sonra “Göreviniz ise takım diğer geriye kalan üyesi… Komaeda Togami.” dedi.

Togami ismi kulağıma yabancı gelmese de, her Ishigakure shinobisinde olduğu gibi, onun kim olduğunu da tam olarak çıkaramıyordum. Sayılan isimler aşağı yukarı bildiğimiz kimselerdi, fakat Togami konusunda kafamda net bir figür bulunmuyordu. Bu sebeple, onun hakkında verilecek bilgileri daha dikkatli bir şekilde dinlemeye koyuluyordum. Ginbushi-sama ise “Ona görev sonunda ne olduğu konusunda bir bilgimiz yok. Mio’nun söylediğine göre hala ölmemiş… Ancak bu konuda ben o kadar emin olamıyorum.” diyerek görevimizin genel şemasını sunuyordu. Her bir cümlesinin önemli olduğu bu brifingde, hepimiz dikkatle Ginbushi-sama dinlerken, odada çıt çıkmıyordu. Herkesin yüzünde kasvetli ancak gurur dolu bir ifade varken Ginbushi-sama “Sizler olayın gerçekleştiği yere gidecek ve Togami’ye ne olduğu konusunu araştıracaksınız. Onun ölmediğine ve sizlerin de onu sağ salim köye getireceğinize inanmak istiyorum.” dedikten sonra, bizlere olayın gerçekleştiği yeri ve oraya nasıl ulaşabileceğimiz tarif etti. Ginbushi-sama son olarak “Bu görevde takım lideriniz Uzumaki Chiyumi’dir. Her ne kadar bir Jounini takım kaptanı olarak görevlendirmek istesem de, şu an için elimizde buna uygun biri yok. Dolayısıyla size güveniyorum ve bu güvenimi boşa çıkartmayacağınızı biliyorum.” dedi. Bu noktadan sonra söz sırası Chiyumi’ye düşüyordu ve o da “Elimizden geleni yapacağız Ishichou-sama!” diyerek kendine duyulan güveni boşa çıkartmayacağını vurguluyordu. Odadan herkes bir bir çıkarken, en son gelen olarak, odadan son ayrılan olmayı seçmiştim. Ginbushi-sama hepimizi süzerek odayı terk etmemizi izlerken, başımla saygılı bir selamı vererek odadan ayrıldım. Hedefimiz Komaeda Togami’ydi… Fakat o gerçekten kimdi?
Künye
İsim: Amano Kagami
Yaş: 19
Cinsiyet: Erkek
Element: Raiton
Seviye: C-Rank
Rütbe: Kaçak (Chuunin)
Ryo: 98.750
Prestij: 8
Ün: 10
Kullanılabilir GP: 0

Motivasyon
Kagami idealleri peşinde olan birisidir. Bu yüzden de köyden kaçmasına sebep olan soruların cevabını bulmayı amaçlamaktadır. Bu sorular kendinden başlayıp dünyaya yayılmaktadır. "Neden" ve "nasıl" şeklindeki bol soruları, bulduğu cevapların peşinden gitmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla Kagami ideallerini realiteye dökmeyi istemektedir.
Özellikler
Izena'daki Ev
Kagami, Izena adlı bir kuytu Yağmur Ülkesi köyünden bir eve sahiptir. Bu ev, onun rahatça saklanabilmesine, dinlenebilmesine ve maceraları arasında huzurlu bir vakit bulabilmesine olanak sağlar. Bu ev sebebiyle Kagami yorgunluğa ve dinlenmeye bağlı olan sağlık sorunlarından daha hızlı kurtulur, Izena'ya kısa sürede ulaşabileceği bir mesafedeyse avlanamaz ve bu evi değerli eşyalarını saklamak için kullanabilir.

Kagami'nin kısa sürede Izena'ya ulaşamayacağı ve avlanabilir olacağı durumlar GM tarafından gerekli turlarda bildirilecektir.

Kagami kurgusal sebeplerle bu eve olan erişimini kaybedebilir.

Profil
Güç: 3
Çeviklik: 4
Kondisyon: 6
Potansiyel: 9
Varlık: 7
Zeka: 7

Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 2
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 2
[Potansiyel] Ninshuu: 5 (Favori)
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 5
[Varlık] Sosyalleşme: 4
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 5
[Zeka] İzcilik: 4
Mod
Jikangan

Ninjutsu
Raigami no Jutsu (B-Rank)
Ikazuchiwana no Jutsu (C-Rank)
Geliştirme Açıklaması: Tekniğin aktivasyonu için işaretlenen alana birilerinin girmesi gerekirken, yaptığı antrenmanlar sonucunda Kagami işaretlenen alan üzerinde kontrol sağlamıştır. Bu sayede teknik açıklamada yazıldığı gibi kullanılabilirken, Kagami teknik için konulan işarette ufak bir değişiklik yaparak, tekniği tek el Tora mührü ile istediği zaman aktif hale getirerek patlamayı gerçekleştirebilir.

Geliştirme Açıklaması: Tekniğin gerçekleştirilebilmesi için sabit cisimler işaretlenebilirken, Kagami teknik üzerindeki kontrolü sayesinde, canlı cisimlerin üzerine de işaret bırakabilmektedir. Bırakılan işaretin, teknik için sabit cisimlere konulan işaretten bir farkı bulunmamaktadır.

Geliştirme Açıklaması: Teknik için el mühürleri yapıldıktan sonra, Kagami iki elini kullanarak iki işaret bırakabilir. Bu işaretlerin ikisi de aynı olmak zorundadır. Yani bir işaret kendiliğinden patlayan, diğer ise Kagami tarafından yapılacak el mührü ile patlayan cinsten olamaz. Diğer bir deyişle, İki işaret de ya kendiliğinden patlayan cinsten ya da tek el mührü ile patlayan cinsten olmak zorundadır.
Kangehika (C-Rank)
Shunshin no Jutsu (D-Rank)


Taijutsu
Suiseiki (D-Rank)

Genjutsu
Kasumi Juusha (C-Rank)
Kuroshiki (D-Rank)
Okuninushi (B-Rank)


Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
User avatar
Amano Kagami
Kaçak
Kaçak
Posts:83
Joined:September 2nd, 2018, 12:45 pm
Künye:

Re: Hakikatı Arayış

Post by Amano Kagami » December 28th, 2018, 3:08 pm

“Bizimle misin?”
...
“Hoi?”
...
“Kagami?”
...
Adımı duyduğum anda birden irkilmiştim. Ayaklarım kendince bir düzen tutturup, taşlık zemine yapışmışçasına hareket ederken, duygularım ve aklım bambaşka bir diyardaydı. Her ne kadar kendi yüzümü göremesem de, bakışlarımın boşluğunu hissediyor ve görülmemiş tarihi kalıntıları keşfeden bir turistin takındığı yüz ifadesinden fazlasına sahip olmadığını biliyordum. Bakışlarımı etrafımdakileri net görebilmek için çevirdiğimde, birkaç metre önümde ilerlemeye devam eden Chiyumi’nin pek de sevecen olmayan bir şekilde, benden biraz ileride ve sağ tarafımda olan Chizuru’nun endişeli bir tonda, son olarak Chizuru ile aynı mesafede ve solumda olan Tessai’nin ise bir işe yaramaza nasıl bakılması gerekiyorsa öyle yüzüme baktığını fark ediyordum. Karşılaştığım bu bakışlardan Tessai’ninkiler kendime gelmeme neden olurken Chiyumi’nin “Kagami, bizi daha fazla yavaşlatma!” demesiyle epeydir grubu sabote ettiğimi anladım. Ancak bu sabotaj isterik bir dürtü değildi, aklımdakilerin nefesimin önüne geçmesinin sebebiydi.

Köyü ardımızda bırakalı epey olmuştu ve ben ayrılışımızdan beri sadece tek bir şeyi anımsamaya çalışıyordum. Komaeda Togami’nin kim olduğunu hatırlamak, sandığımdan çok daha zor ve sancılı geçen bir süreçti. Şimdilik hala kafamda net bir figür oluşmasa da, Komaeda Amami’den yola çıkarak, kardeşi konusunda bir silüet de ufuktan beni selamlamaya başlamıştı. Ne var ki, zavallı zihnim bulanık duygularla ve görüntülerle yetinmek yerine, net cevaplar aramakla meşguldü. Onun bu meşguliyeti ise, şu anda içinde bulunduğum duruma neden oluyordu. Takım için pek de işe yaramaz bir tipe dönüşmeme…

Chiyumi’nin sözlerine sadece tınısız bir “Üzgünüm.” ile cevap vermemin ardından, her birinin yüzüne bir kez daha bakıyordum. Ginbushi-sama’nın bize anlattıklarının onlarda nasıl bir etki yarattığını anlamak istiyordum. İki ölü, bir zavallı ve bir kayıp insandan bahsedilmesinin ne derece günlük bir rutin olabileceğini kavrama niyetindeydim. Bu sebeple, bana olan bakışlarından anladığım kadarıyla Chiyumi, her zamanki gibi kendini kanıtlama, bir Uzumaki’den ibaret olmadığını herkese gösterme niyetindeydi. Tessai ise, egosunun tatmin edebilmek umuduyla yaralı bir kuşun boğazına çökecek gibi duruyordu. Her iki görevdaşımdan umudu kestiğim anda, sadece Chizuru’nun yüzünde tedirgin bir ifade yakalayabilmiştim. Bu görevin kederini yüklenen kişi olarak onu lanse etmek pek de yanlış olmazdı. Görevi tamamlayıp Ginbushi-sama’ya olumlu cümleler kurmak adına hareket eden diğer iki görevdaşımına nazaran, Chizuru daha çok bir arkadaş kıvamına erişiyordu gözümde. Çünkü Chizuru’nun bu görevin kalbi, vicdanı olduğunu kavramak çok da zor değildi. Hal böyle olunca, kendimi de bu görevin beyni olarak görmekte haksız sayılmazdım. İki ölüden ziyade, Mio’nun söylediklerine göre yaşayan Togami’nin neden köye geri gelmediğini bilmek, anlamak istiyordum. Onun motivasyonunun arkasındaki sırrı, acıyı, heyecanı veya buna benzer ne varsa, her birini keşfetmek, sorgulamak ve anlamak istiyordum.

Bakışlarımı Chizuru’nun üzerinde yoğunlaştırırken, adımlarımı da gruba uyacak şekilde hızlandırmaya başlıyordum. Bu sırada Chizuru’nun bana doğru gönderdiği birkaç kaçamak bakışı yakalamam da çok güç olmuyordu. Sanki onun da beni anladığını hissediyordum ve bu hem benim açımdan hem de görev açısından önemli bir gelişmeydi. Elbette görevin köy için anlamı büyüktü, fakat esas önemli olan bizim için ne anlam ifade ettiğiydi. Bu soruya cevap verebilecek ilk seçenek, karşımıza çıkacak cesetlerdi. Fakat onlarla iletişime geçmek, onların bize bir şey anlatmasını sağlamak mümkün değildi. Bu sebeple, sorunun daha değerli bir seçeneği vardı: Komaeda Togami! Esas amacımız onu bulmak olsa da, beni göreve motive eden detay onun neden geri gelmediğiydi. İşte bu sebeple, Chizuru’nun da aynı şeyleri olmasa bile, benimle benzer şeyler düşündüğünü hissederek hareket ediyordum.

Chiyumi’nin “Beni dikkatle dinleyin!” diyerek söze başlamasının ardından, hafif bir silkelenmeyle kendimi esas göreve odaklıyordum. Bu görev için ikinci kez terslenme niyetinde değildim. Bu sebeple aklımdaki düşüncelerden olabildiğince sıyrılarak Chiyumi’yi dinlemeye koyuluyordum. “Bu görevin bize verilmesi, bize güvenildiğinin göstergesidir.” diyerek, klasik bir takım kaptanı konuşmasına başlayan Chiyumi “Hedefimizdeki kişi Komaeda Togami… Kendisini açıkçası ben de net bir şekilde hatırlayabiliyor değilim. Bu sebeple köyümüzden de olsa, silik bir arkadaşımızın peşinden gidiyoruz. Hatırlayabildiğim kadarıyla, 1.70 boylarında, nispeten sıska, beyaz saçlı bir çocuktu. Amami-san ile yaptığımız birkaç konuşmada, kardeşinin saçlarının kendisinin tam aksi şekilde olduğunu söylediğini hatırlıyorum. Dolayısıyla elimizdeki en büyük veri, Togami’nin önleri koyu mavi, diğer tarafları beyaz olan saçları…” diyerek en azından kafamdaki silüete biraz renk katıyordu. Kafamda çizdiğim portreye yerleştirdiğim bu bilgilerin ardından Chiyumi “Olay yerine vardığımızda, öncelikle cesetleri inceleyelim. Üzerinden bize yarar bilgiler çıkıp çıkmayacağına bakmamız gerekecektir. Sonrasında ise, bize yardımcı olacak herhangi bir kan lekesi aramaya koyulalım. Bu konuyu Tessai ve Kagami’ye bırakıyorum.” dedi. Chiyumi’nin bu cümleleri sonrası Tessai “Ayak işleri yani… Peki Taichou!” diyerek durumdan duyduğu memnuniyetsizliği şımarık bir çocuk gibi dile getirirken, ben sadece “Anlaşıldı.” demekle yetindim. Ne de olsa bu bir emirdi ve bu emre itiraz edebilecek bir konumda değildim. Chiyumi ve Tessai’nin bu noktada baş gösteren güç savaşı, Chiyumi’nin sessizce planını desteklemesiyle sürerken, Tessai’nin tavırlarında da bir değişiklik olmayacağı aşikardı.

Verilen emirle aramızdaki iş bölümü de yapıldıktan sonra, geriye sadece cesetlere ulaşmak kalıyordu. Yağmur Ülkesi sınırlarına yaklaşmaya başladığımız bu anlarda, üzerimizde kara bulutların dolaşmaya başladığını görebiliyordum. Bu kasvetli hava içimi dağlamaya başlarken, Togami’nin şu an en yapıyor olduğunu düşünmeden edemiyordum. Ufukta beliren yağmur hareketlerinden şiddeti belli olurken, soğuğun onu nasıl etkilediğini düşünüyordum. Acaba üşüyor muydu? Pişman mıydı? Geri gelecek miydi? Boş bir hayalin peşinde miydik? Togami… Sen kimsin?
Künye
İsim: Amano Kagami
Yaş: 19
Cinsiyet: Erkek
Element: Raiton
Seviye: C-Rank
Rütbe: Kaçak (Chuunin)
Ryo: 98.750
Prestij: 8
Ün: 10
Kullanılabilir GP: 0

Motivasyon
Kagami idealleri peşinde olan birisidir. Bu yüzden de köyden kaçmasına sebep olan soruların cevabını bulmayı amaçlamaktadır. Bu sorular kendinden başlayıp dünyaya yayılmaktadır. "Neden" ve "nasıl" şeklindeki bol soruları, bulduğu cevapların peşinden gitmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla Kagami ideallerini realiteye dökmeyi istemektedir.
Özellikler
Izena'daki Ev
Kagami, Izena adlı bir kuytu Yağmur Ülkesi köyünden bir eve sahiptir. Bu ev, onun rahatça saklanabilmesine, dinlenebilmesine ve maceraları arasında huzurlu bir vakit bulabilmesine olanak sağlar. Bu ev sebebiyle Kagami yorgunluğa ve dinlenmeye bağlı olan sağlık sorunlarından daha hızlı kurtulur, Izena'ya kısa sürede ulaşabileceği bir mesafedeyse avlanamaz ve bu evi değerli eşyalarını saklamak için kullanabilir.

Kagami'nin kısa sürede Izena'ya ulaşamayacağı ve avlanabilir olacağı durumlar GM tarafından gerekli turlarda bildirilecektir.

Kagami kurgusal sebeplerle bu eve olan erişimini kaybedebilir.

Profil
Güç: 3
Çeviklik: 4
Kondisyon: 6
Potansiyel: 9
Varlık: 7
Zeka: 7

Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 2
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 2
[Potansiyel] Ninshuu: 5 (Favori)
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 5
[Varlık] Sosyalleşme: 4
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 5
[Zeka] İzcilik: 4
Mod
Jikangan

Ninjutsu
Raigami no Jutsu (B-Rank)
Ikazuchiwana no Jutsu (C-Rank)
Geliştirme Açıklaması: Tekniğin aktivasyonu için işaretlenen alana birilerinin girmesi gerekirken, yaptığı antrenmanlar sonucunda Kagami işaretlenen alan üzerinde kontrol sağlamıştır. Bu sayede teknik açıklamada yazıldığı gibi kullanılabilirken, Kagami teknik için konulan işarette ufak bir değişiklik yaparak, tekniği tek el Tora mührü ile istediği zaman aktif hale getirerek patlamayı gerçekleştirebilir.

Geliştirme Açıklaması: Tekniğin gerçekleştirilebilmesi için sabit cisimler işaretlenebilirken, Kagami teknik üzerindeki kontrolü sayesinde, canlı cisimlerin üzerine de işaret bırakabilmektedir. Bırakılan işaretin, teknik için sabit cisimlere konulan işaretten bir farkı bulunmamaktadır.

Geliştirme Açıklaması: Teknik için el mühürleri yapıldıktan sonra, Kagami iki elini kullanarak iki işaret bırakabilir. Bu işaretlerin ikisi de aynı olmak zorundadır. Yani bir işaret kendiliğinden patlayan, diğer ise Kagami tarafından yapılacak el mührü ile patlayan cinsten olamaz. Diğer bir deyişle, İki işaret de ya kendiliğinden patlayan cinsten ya da tek el mührü ile patlayan cinsten olmak zorundadır.
Kangehika (C-Rank)
Shunshin no Jutsu (D-Rank)


Taijutsu
Suiseiki (D-Rank)

Genjutsu
Kasumi Juusha (C-Rank)
Kuroshiki (D-Rank)
Okuninushi (B-Rank)


Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
User avatar
Amano Kagami
Kaçak
Kaçak
Posts:83
Joined:September 2nd, 2018, 12:45 pm
Künye:

Re: Hakikatı Arayış

Post by Amano Kagami » January 2nd, 2019, 4:29 pm

“Bu Goku-sensei…”

Duyduğum titrek sesin ardından bir ağlayışın geleceğine emin bir şekilde, Chizuru’nun sesinin geldiği noktaya ilerlemeye başladım. İlk olarak Goku-sensei’yi ulaşmayı başaran Chizuru’nun bir an önce yanına gitmek istiyordum. Benim için ne kadar zorluysa, onun için de aynı derecede zorlu olacak bu karşılaşmada, onun yanında olamadığım için kendime kızıyordum. Her ne kadar takım kaptanımız Chiyumi’nin takdiriyle, birbirimizden ayrı olarak arama faaliyetlerini yapsak da, zaten sarsılmış bünyemin, bir başkasında vücut bulmasına katlanamazdım. Bu sebeple adımlarımı olabildiğince hızlı tutuyordum.

Aramızda çok mesafe olmasa da, ilk cesedi Chizuru’nun bulmuş olması, aslında pek istemediğim bir şeydi. Takım kaptanımız Chiyumi’nin direktifleri doğrultusunda, belli bir alanda arama yapmak için birbirimizden ayrılmıştık. Gözlerimizle birbirimizi göremesek de, seslerimizi duyabileceğimiz bir alanda iki cesedi aramaya koyulmuştuk. Şansımızın ilk dönüm noktası, sağanak bir yağmurla yüzleşmemek olmuştu, fakat havanın sıcak olduğu da söylenemezdi. Soğuk kendini iyiden iyiye hissettiriyor olsa da, içinde bulunduğumuz durum içerisinde, soğuk en son düşünmemiz gereken dertlerden biriydi. Chiyumi bizi dört kanada ayırmış ve iki cesetten birinin bulunması halinde, tüm takım üyelerinin cesedin yanına gitmesini söylemişti. Sonrasında ise, Togami’ye ulaşmamızı sağlayacak bir ipucu aramaya koyulacaktık. Bu işi de öncelikle olarak Tessai ve ben yapacaktım. Bu doğrultuda yapmış olduğumuz aramaların ilk sonucunu da Chizuru haykırmıştı, titrek bir sesle…

Hemen hemen tüm takım üyeleri aynı anda Chizuru’nun yanına geldiğimizde, onun dizleri üstüne çökmüş olduğunu ve gözlerinden süzülen yaşlarla Goku-sensei’nin cansız bedenine baktığını gördüm. Tam bir şok etkisi altında hareketsiz duran Chizuru’ya ilk teması Chiyumi yapıyordu. Tessai, durumdan çok memnun görünmese de, hala ilgisiz tavırlarına devam ediyordu. Burada yaşanan süreç, sandığımdan uzun sürebilirdi ve belki de Togami’nin hiçlikte kaybolmasına neden olabilirdi. Bu sebeple, burada vakit kaybetmemek adına arama çalışmasına devam etmeye karar verdim. Tessai’nin sıkıcı bakışlarını yakaladığım anda “Amami-san’ı arayacağım. Sizler zaten gereken incelemeleri yaparsınız.” dedim. Ne yaptığımın ve yapacağımın çok da umurunda olmadığını bildiğim Tessai’ye bu cümleleri söylememdeki amaç, Chizuru’nun kendisine gelmesinin ardından anlaşılacak yokluğumun takım kaptanımız olan Chiyumi’ye bildirilmesini istememden ibarettir. Her ne kadar bu konuda Tessai’ye pek güvenmesem de, yeterli açıklamayı yaptığımı ancak Tessai’nin bu açıklamalarımı iletmediğini söylemek, paçamı kurtarmak için yeterliydi. Ne de olsa, Tessai’ye karşı olumsuz hisler besleyen tek kişi ben de değildim.

Goku-sensei’yi ve takım arkadaşlarımı arkamda bırakarak, Amami-san’ın cesedini aramaya koyulduğumda, onun da çok uzakta olamayacağını düşünüyordum. Her ne kadar görev için bize verilen bilgiler Mio’nun yaşadığı olumsuzluklar nedeniyle sınırlı da olsa, bir savaşın yaşandığı alanda cesetleri bulmak sanıldığı kadar zor değildi. Birkaç dakikanın sonunda ise, hemen karşımda göğsü ikiye yarılmış, üstündeki kan, yağmurun etkisiyle dağılmış ve kızıl bir gölün içinde tek başına kalan Amami-san’ı görüyordum. Onun yalnızlığı, bir shinobiye eninde sonunda olacağı şeyi gösteriyor gibiydi. Adımlarım istemsizce yavaşlarken, Amami-san’ı daha da tanımaya başlıyordum. Onu ve ona dair hatıraları…


“Bugünkü dersimizde, size çakra konusunda anlattığım bilgilerin üzerinden geçeceğiz. Son dersimizde burada olmayan var mıydı?” diyerek başlamıştı derse Sotaro-sensei. Yaklaşık 50 kişilik sınıfımızın esas sorumlusu olarak, bizle epey ilgileniyordu. Değerli ve ömrümüz boyunca üstüne inşa edeceğimiz bilgileri, karmaşıklıktan uzak ve sade bir dille anlatma kabiliyetine sahipti. Sanırım bu yüzden, akademi öğrencileri ve diğer shinobiler tarafından bir hayli seviliyordu. Sorduğu sorunun ardından orta sıralardaki yerimden tüm sınıfı taramaya başlıyordum. Önce sağ tarafıma, sonrasında ise sol tarafıma baktığımda, perçem kısmı beyaz, gerisi mavi renkte saçları olan, epey güler yüzlü çocuğun elini kaldırdığını görüyordum. Adı Amami’ydi ve bugüne kadar onu hep eğlenceli ortamların bir üyesi olarak görüyordum. Sotaro-sensei Amami’ye söz verdiğinde, Amami biraz çekingen bir tavırla “Sotaro-sensei, Togami geçen derste yoktu… Bugün de yok.” diyordu. Sotaro-sensei ise, durumu anladığını belirterek, derse devam ediyordu. Gözlerim o anda Amami’ye takılı kalıyor ve yüzündeki neşeyi arıyordum. Fakat neşesi, Togami gibi şu an burada yoktu…

Anılar delirmişçesine hücum ediyordu zihnime. Yüzlerce fotoğraf karesi, bir anlam oluşturmak için birleşiyor, birleştikçe anılar can buluyordu. Fakat anılarda eksik bir nokta vardı… Olması gereken ama olmayan…

Yoğun geçen ders dönemlerinden bir diğeriydi… Sotaro-sensei, köyümüzle ilgili tarihsel bilgileri verirken, dünyada yaşanan savaşlardan ve bu savaşlara karşı köyümüzün duruşundan bahsediyordu. Elbette tüm bu bilgiler, toy bünyelerimiz için fazlasıyla ağırdı. Fakat Sotaro-sensei, ustalığını kullanarak, tüm bu yaşanan trajedileri bir oyun tadında zihnimize sokuyordu. On dakika kadar süren anlatımının ardından ise tüm sınıfa bakarak “O zaman Yondaime Hokage’nin ismini biriniz söylesin… Mesela sen Togami-kun!” diyerek sınıftaki tüm bakışları Togami’nin üstüne odaklıyordu. Fakat hepimiz, sadece hiçliği arıyor gibiydik. Sol tarafımda Amami-san’ın elini kaldırdığını gördüğümde, yavaşça ayağa kalkarak “Sotaro-sensei, Togami yine gelemedi. Ama bir diğer derse getireceğim, size söz veriyorum!” diyordu. Bunun üzerine Sotaro-sensei “Yine kütüphanede kitapların arasında mı?” dediğinde, Amami utangaç bir şekilde “Evet Sotaro-sensei, kendisini kitaplardan ayırmak epey zor… Hatta imkansız!” diyordu. Ancak yüzünde yine neşe yoktu… Söylediklerine inancı da... Tıpkı Togami gibi…

Şimdiki gibi bir boşluktan ibaretti Togami… Az çok siması ortada olsa da, sanki bir hayaleti canlandırmaya çalışmaktan başka bir şey yapmıyordum. Aslında hayaletin bile olup olmadığını bilemiyordum. Tüm bu anıların bile, basit bir sanrı olduğunu düşünüyordum. Togami’nin aslında hiç var olmadığını…

En son dersimizde Sotaro-sensei bizlere Henge no Jutsu ve Bunshin no Jutsu’yu tanıtmıştı. Bu jutsuların nasıl gerçekleştiğini, bu jutsularla neler yapabileceğimizi, jutsunun sınırlarını uzun uzadıya anlatmıştı. O ana kadar, sıradan çocuklardan çok da farkımız yoktu. Fakat ilk jutsularımızı öğrendiğimiz anda, gerçek bir shinobi olma yolunda ilerleyebilecektik. Bu jutsuları başarılı bir şekilde gerçekleştirdiğimizde, shinobiliğin ne demek olduğunu daha iyi kavrayabilecektik. Bu ders, öylesine önemliydi ki, sınırlarımızı ilk kez zorlayacağımız temelleri öğreniyorduk. Bizi shinobi yapacak temelleri… Ne var ki, Togami yine yoktu… Yokluğu o kadar kanıksanmıştı ki, artık onun isminin geçtiği cümleler kurulmuyordu bile. Çocuk aklıyla, Togami’yi düşünmüyordum elbette. Ben de Togami’nin yokluğunu kanıksayan grubun üyelerinden biriydim sadece. En önemli anda bile var olmayan birinin kimse peşine düşecek değildi.

Bizler için, şimdiki dersimiz bu sebeple çok önemliydi. Hepimiz Sotaro-sensei’nin geçen ders anlattığı Henge no Jutsu ve Bunshin no Jutsu’yu gerçekleştirecektik. Gruplar halinde bir ip gibi yan yana diziliyor ve ardından da sırasıyla iki jutsuyu da gerçekleştiriyorduk. Kimimiz başarılı kimimiz ise oldukça başarısız bir şekilde sırasını savıyordu. Her çıkan grupla beraber, içimden jutsunun temellerini, el mühürlerini ve diğer teknik bilgileri sıralıyordum. Ne yazık ki ben, en son grup olarak çıkıyordum yanımdaki birkaç kişiyle. Aklım o kadar yoğun bir tekrarın içine düşmüştü ki, kiminle birlikte yan yana durduğumu bile göremiyordum. Sıra bana geldiğinde ilk olarak başarılı bir şekilde Henge no Jutsu uygulayarak Sotaro-sensei’nin görünümüne bürünüyordum. Hemen ardından ise, Bunshin no Jutsu için el mühürlerini gerçekleştirmenin ardından, hemen yanımda bir kopya oluşturuyordum. Başarılı bir şekilde jutsuları uygulamanın verdiği gurur ve rahatlıkla, artık yerime geçmek için bekliyordum. Ta ki, o güne kadar duymadığım kısık bir ses kulağıma çalınana kadar… Bakışlarım hızla grubumuzun son üyesine gittiğinde, Amami-san’ın aksine, perçemleri mavi, saçının geri kalan kısmı beyaz olan, oldukça cılız bir çocuk görüyordum. Bir çocuk olarak, ona çocuk diyebileceğim kadar sıska ve çelimsiz görünüyordu. Çekingen ve kendinden eminsiz bir tavır içerisinde bugüne kadar katılamadığı dersler için özür dileyen çocuğun, başarılı bir şekilde Henge no Jutsu ve Bunshin no Jutsu uygulamasının ardından, onun Komaeda Togami olduğunu anlıyorduk. Nitekim, Amami-san’ın neşesini geri döndürecek başka bir şey olamazdı!


Birden kendimi bulduğum anı havuzunda, yüzünü ilk kez net gördüğüm Togami’yle tekrar tanışıyordum. Biraz önümde Amami-san’ın cansız vücudu, bana Togami’nin kim olduğunu ve nasıl biri olduğunu anlatmaya başladı. Bilgiler çok yetersizdi, fakat artık Togami’yi görüyordum. Onun hiç girmediği derslere rağmen ne denli başarılı işler yaptığını, Amami-san’ın yanında nasıl güldüğünü, ikizlerin birbirlerine nasıl bağlı olduğu… Togami’yi tekrar sıfırdan tanıyordum Amami-san’ın var olmayan ruhu ile sohbet ederken… Artık kimi arayacağımı biliyordum. Seni tanıyorum Komaeda Togami!
Künye
İsim: Amano Kagami
Yaş: 19
Cinsiyet: Erkek
Element: Raiton
Seviye: C-Rank
Rütbe: Kaçak (Chuunin)
Ryo: 98.750
Prestij: 8
Ün: 10
Kullanılabilir GP: 0

Motivasyon
Kagami idealleri peşinde olan birisidir. Bu yüzden de köyden kaçmasına sebep olan soruların cevabını bulmayı amaçlamaktadır. Bu sorular kendinden başlayıp dünyaya yayılmaktadır. "Neden" ve "nasıl" şeklindeki bol soruları, bulduğu cevapların peşinden gitmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla Kagami ideallerini realiteye dökmeyi istemektedir.
Özellikler
Izena'daki Ev
Kagami, Izena adlı bir kuytu Yağmur Ülkesi köyünden bir eve sahiptir. Bu ev, onun rahatça saklanabilmesine, dinlenebilmesine ve maceraları arasında huzurlu bir vakit bulabilmesine olanak sağlar. Bu ev sebebiyle Kagami yorgunluğa ve dinlenmeye bağlı olan sağlık sorunlarından daha hızlı kurtulur, Izena'ya kısa sürede ulaşabileceği bir mesafedeyse avlanamaz ve bu evi değerli eşyalarını saklamak için kullanabilir.

Kagami'nin kısa sürede Izena'ya ulaşamayacağı ve avlanabilir olacağı durumlar GM tarafından gerekli turlarda bildirilecektir.

Kagami kurgusal sebeplerle bu eve olan erişimini kaybedebilir.

Profil
Güç: 3
Çeviklik: 4
Kondisyon: 6
Potansiyel: 9
Varlık: 7
Zeka: 7

Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 2
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 2
[Potansiyel] Ninshuu: 5 (Favori)
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 5
[Varlık] Sosyalleşme: 4
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 5
[Zeka] İzcilik: 4
Mod
Jikangan

Ninjutsu
Raigami no Jutsu (B-Rank)
Ikazuchiwana no Jutsu (C-Rank)
Geliştirme Açıklaması: Tekniğin aktivasyonu için işaretlenen alana birilerinin girmesi gerekirken, yaptığı antrenmanlar sonucunda Kagami işaretlenen alan üzerinde kontrol sağlamıştır. Bu sayede teknik açıklamada yazıldığı gibi kullanılabilirken, Kagami teknik için konulan işarette ufak bir değişiklik yaparak, tekniği tek el Tora mührü ile istediği zaman aktif hale getirerek patlamayı gerçekleştirebilir.

Geliştirme Açıklaması: Tekniğin gerçekleştirilebilmesi için sabit cisimler işaretlenebilirken, Kagami teknik üzerindeki kontrolü sayesinde, canlı cisimlerin üzerine de işaret bırakabilmektedir. Bırakılan işaretin, teknik için sabit cisimlere konulan işaretten bir farkı bulunmamaktadır.

Geliştirme Açıklaması: Teknik için el mühürleri yapıldıktan sonra, Kagami iki elini kullanarak iki işaret bırakabilir. Bu işaretlerin ikisi de aynı olmak zorundadır. Yani bir işaret kendiliğinden patlayan, diğer ise Kagami tarafından yapılacak el mührü ile patlayan cinsten olamaz. Diğer bir deyişle, İki işaret de ya kendiliğinden patlayan cinsten ya da tek el mührü ile patlayan cinsten olmak zorundadır.
Kangehika (C-Rank)
Shunshin no Jutsu (D-Rank)


Taijutsu
Suiseiki (D-Rank)

Genjutsu
Kasumi Juusha (C-Rank)
Kuroshiki (D-Rank)
Okuninushi (B-Rank)


Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
User avatar
Amano Kagami
Kaçak
Kaçak
Posts:83
Joined:September 2nd, 2018, 12:45 pm
Künye:

Re: Hakikatı Arayış

Post by Amano Kagami » January 11th, 2019, 4:38 pm

Hayatımda ilk kez alevlerin üşüdüğüne şahitlik ediyordum. Dipten başlayan ve yerden bir metre kadar yükselen kırmızı ve turuncu renklerinin tonlarının, soğuktan tir tir titrediğini aldığım nefesin gerçekliği kadar hissedebiliyordum. Her bir dalgalanışının ardından, her bir köz parçasında hissedilebiliyordu bu üşümüşlük ve üşümekten feryat ediyordu alevler yerden yükselirken. Dondurucu soğuğa rağmen, içindeki yangınla çırılçıplak koşan bir insanın iç dünyasının dışa vurumuydu sanki. Ancak alevin dışa vurumu, kendi aksine soğuktu ve bu soğukluktan kendisi de bezmişti. Etrafındaki her şeyi yakan, yok eden alev, bir tek kişiye sözünü geçirememişti o gece. Bir tek kişi, oturduğu alevin başında, ısınmak için yaktığı alevi üşütebiliyordu. Komaeda Togami’nin yüzündeki yokluk, alevleri bile kendisine yabancı kılmaya yetiyordu.

Amami-san’ın cesedinin biraz uzağında, bir ağaç kovuğunun dibinde bulmuştum Togami’yi. İkizinin göğsü ikiye ayrılmışken, Togami’nin de ruhunda kocaman ve derin bir yara açıldığını görememek aptallık olurdu. Zaten bu yüzden, daha onu ilk gördüğüm anda olduğum yerde kalakalmıştım. Takımdaki diğer kişilere onu bulduğumu haber vermem gerekiyordu. Tek başına, bir ağaç kovuğunda ısınmaya çalıştığını, dışarıdan bakıldığında zararsız gibi durduğunu anlatmam lazımdı. Fakat Togami’nin donukluğu, sadece alevleri değil, onu gören herkesi etkisi altına alıyordu. Ağaçların körpe dalları bile kurumaya yüz tutmuş, asırlık ağaçları andırıyordu. Bu haldeyken, ayaklarımın zeminle bütünleşmeye başladığını hissediyordum. Zemin ise, beni Togami’yü sürüklüyordu içten içe.

Birkaç saniye ne yapacağımı ve ne yapmam gerektiğini düşünmeye koyuluyordum. Togami’nin beni görmediğini düşünüyordum. En azından görse bile, bakışlarının bu dünyadaki görüntülere odaklanamadığının farkındaydım. Bu yüzden de bu birkaç saniyeyi uzatmam mümkündü. Fakat zihnim o kadar dolu ve o kadar çaresizdi ki, birkaç saniye olarak planladığım düşünme faslı, yarım dakikayı buluyordu. Sonuç ise, şimdilik hiçbir şeydi. Tüm gün, Togami hareket edene kadar onun etrafını nasıl yok ettiğine bakmak istiyordum. Ne var ki, içimdeki bir parça, böyle devam etmem halinde benim de yok olanlarla aynı kefede olacağımı söylüyordu. Togami’nin alevleri üşüten bakışlarının beni dondurup yok edeceğini haykırmaya başlıyordu.

Zeminin sürüklemesine zar zor da olsa adımlarımla destek olmaya karar verirken, Togami’ye doğru, onu daldığı dünyadan ürperterek çıkartmamak için belli bir mesafe kalaya kadar ilerlemeye başladım. Ayaklarımın altında kalan hafif nemli zemin, tüm adım seslerini kesmeme yardımcı olurken, Togami’nin yaydığı aura, aslında bir buz parçasının üzerinde yürüyormuşum hissi yaratıyordu. Bu sebeple de mümkün olduğunda sakin ve içinde ağırlık barındırmayan adımlar atmaya gayret ediyordum. Hemen yanıbaşımda gördüğüm birkaç dal ve ağaç parçasını alarak, Togami’ye yarım metre kala duruyordum. Beni gördüğünden, gördüyse de fark ettiğinden emin değildim. Bu sebeple kısık bir sesle, onu ürkütmemek namına “Merhaba Togami-san.” dedikten sonra elimdeki dal ve ağaç parçalarını uzatarak “Ateşi biraz daha arttırsak mı?” diye soracaktım. Aslında bu, Togami’nin yanına oturmak için nazik bir teklifti. Bir misafir olarak elim boş gelmemiştim ve kolumdaki alın bandı, benim aslında zararsız olduğumu söylüyordu. Ancak yine de Togami’nin ne yapacağı konusunda pek de bir fikrim yoktu. Doğruyu söylemek gerekirse, Togami’ye karşı benim ne yapacağım noktasında bile boş bir balon gibiydim.
Künye
İsim: Amano Kagami
Yaş: 19
Cinsiyet: Erkek
Element: Raiton
Seviye: C-Rank
Rütbe: Kaçak (Chuunin)
Ryo: 98.750
Prestij: 8
Ün: 10
Kullanılabilir GP: 0

Motivasyon
Kagami idealleri peşinde olan birisidir. Bu yüzden de köyden kaçmasına sebep olan soruların cevabını bulmayı amaçlamaktadır. Bu sorular kendinden başlayıp dünyaya yayılmaktadır. "Neden" ve "nasıl" şeklindeki bol soruları, bulduğu cevapların peşinden gitmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla Kagami ideallerini realiteye dökmeyi istemektedir.
Özellikler
Izena'daki Ev
Kagami, Izena adlı bir kuytu Yağmur Ülkesi köyünden bir eve sahiptir. Bu ev, onun rahatça saklanabilmesine, dinlenebilmesine ve maceraları arasında huzurlu bir vakit bulabilmesine olanak sağlar. Bu ev sebebiyle Kagami yorgunluğa ve dinlenmeye bağlı olan sağlık sorunlarından daha hızlı kurtulur, Izena'ya kısa sürede ulaşabileceği bir mesafedeyse avlanamaz ve bu evi değerli eşyalarını saklamak için kullanabilir.

Kagami'nin kısa sürede Izena'ya ulaşamayacağı ve avlanabilir olacağı durumlar GM tarafından gerekli turlarda bildirilecektir.

Kagami kurgusal sebeplerle bu eve olan erişimini kaybedebilir.

Profil
Güç: 3
Çeviklik: 4
Kondisyon: 6
Potansiyel: 9
Varlık: 7
Zeka: 7

Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 2
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 2
[Potansiyel] Ninshuu: 5 (Favori)
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 5
[Varlık] Sosyalleşme: 4
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 5
[Zeka] İzcilik: 4
Mod
Jikangan

Ninjutsu
Raigami no Jutsu (B-Rank)
Ikazuchiwana no Jutsu (C-Rank)
Geliştirme Açıklaması: Tekniğin aktivasyonu için işaretlenen alana birilerinin girmesi gerekirken, yaptığı antrenmanlar sonucunda Kagami işaretlenen alan üzerinde kontrol sağlamıştır. Bu sayede teknik açıklamada yazıldığı gibi kullanılabilirken, Kagami teknik için konulan işarette ufak bir değişiklik yaparak, tekniği tek el Tora mührü ile istediği zaman aktif hale getirerek patlamayı gerçekleştirebilir.

Geliştirme Açıklaması: Tekniğin gerçekleştirilebilmesi için sabit cisimler işaretlenebilirken, Kagami teknik üzerindeki kontrolü sayesinde, canlı cisimlerin üzerine de işaret bırakabilmektedir. Bırakılan işaretin, teknik için sabit cisimlere konulan işaretten bir farkı bulunmamaktadır.

Geliştirme Açıklaması: Teknik için el mühürleri yapıldıktan sonra, Kagami iki elini kullanarak iki işaret bırakabilir. Bu işaretlerin ikisi de aynı olmak zorundadır. Yani bir işaret kendiliğinden patlayan, diğer ise Kagami tarafından yapılacak el mührü ile patlayan cinsten olamaz. Diğer bir deyişle, İki işaret de ya kendiliğinden patlayan cinsten ya da tek el mührü ile patlayan cinsten olmak zorundadır.
Kangehika (C-Rank)
Shunshin no Jutsu (D-Rank)


Taijutsu
Suiseiki (D-Rank)

Genjutsu
Kasumi Juusha (C-Rank)
Kuroshiki (D-Rank)
Okuninushi (B-Rank)


Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
User avatar
Komaeda Togami
Kaçak
Kaçak
Posts:140
Joined:September 3rd, 2018, 11:12 pm
Künye:

Re: Hakikatı Arayış

Post by Komaeda Togami » January 14th, 2019, 6:42 pm

Off Topic
viewtopic.php?f=42&t=206#p574
Bu konu; üstte belirtilen linkteki mesaj ile, bir sonraki mesaj arasında yaşanmıştır.
Ne kadar zaman geçmişti, emin değildim. Bir gün? İki? Daha az? Daha fazla? Bilmiyordum. Genele bakıldığında, pek çok şeye vakıf olmadığım rahatlıkla söylenebilirdi. Hatırladığım her şey parça parçaydı. Durmadan koştuğum, çamura saplandığım, haykırarak ağladığım; hepsi birer kareden ibaretti hafızamda. Bu anıların bana ait olup olmadığından bile emin değildim aslında. İçgörümü yitirmiştim. Asıl çarpıcı nokta, hiçbir şey hissetmiyor oluşumdu. Ne mental, ne de fiziksel açıdan. Üzgünlük, korkmuşluk, öfke. Bu duyguları bir dönem tatmış olsam bile şuan yalnızca birer kelimeden ibarettiler benim için. Üşümüyordum. Ancak ısınmıyordum da. Bir ağaç kovuğunda, sebebini dahi bilmeden tamamen refleksif olarak yaktığım ateşin dibinde oturuyordum. Üst vücudum çıplaktı, saçlarım ve pantolonum sırılsıklamdı ancak titremiyordum bile. Tepkisizlik tek tepkimdi her şeye. Tek gerçekliğim ise boşluktu. Kapkaranlık ve uçsuz bucaksız bir boşluk. Beni içine alan, aklımı ve ruhumu paramparça eden, varlığımı yerle yeksan eden bir boşluk. Zihnimin arka taraflarında, iğrenç bir ses çığlık atıyordu sürekli. Bir şeyler anlatıyordu belki de, ya da yalnızca bana lanetler okuyordu. Dinlemiyordum. İstesem de dikkat kesilebileceğimden emin değildim aslında. Her şey öylesine karmaşıktı ki.

Güçsüz hissediyordum. Bitap, yorgun. İçinde yaşadığım dünyanın gerçekliğini kabullenemiyordum. Asıl gerçek, bunları ilk kez yaşamıyor oluşumdu. Bu sebeple istemeden de olsa kolaylıkla yorumlayabiliyordum ruh halimi. Matemim, ilk sıcaklığını yitirmiş ve inkara girişmiştim. Her şey gün gibi ortada olmasına karşın, tüm varlığımla reddedecektim bir süre olup bitenleri. Kasti yaptığım bir şey değildi bu. Kim bilir, bir savunma mekanizmasıydı belki de. Zihnimin ani ve şiddetli şok karşısında paramparça olmaması için verilmiş bir tepki. Olayları sindirmem, ve nihayetinde kabullenmem için gerekli bir süreç. Ancak halihazırda çatlak bir temele sahipti varlığım. Hasarlıydım, kırılmıştım seneler öncesinden. Ve bu kez zihnim kendini ne kadar korumaya çalışırsa çalışsın, asla yeterli olmayacaktı. Yorgun düştüğümüzde, önceden fethettiğimiz düşünceler bize karşı saldırıya geçerdi. Ve daha önce hiç bu kadar yorgun hissettiğimi hatırlamıyordum.

Gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım ve elimi alnıma götürerek ovuşturmaya başladım. Ne olup bittiğini hatırlamam gerekiyordu. Ruhumun acı içinde benden koparak kaybolan parçası yanında hafızamın bir kısmını da götürmüştü. Tişörtümü fırlatıp atmıştım bir yerlere. Sonra yeniden koşmaya başlamıştım bacaklarım kopasıya dek. Nereye doğru? Gözlerimi sıktım ve ovuşturduğum alnıma sertçe vurdum. Mio’ya doğru. Evet, bir şeyler anlam kazanmaya başlıyordu yavaş da olsa. Vicdanımın henüz sönmemiş olan bir parçası beni geri dönmeye ikna etmişti. Arkamda bıraktığım iki cesede ve zavallı takım arkadaşıma doğru. Ancak bir noktada, daha fazla ilerlemeye cesaret edememiştim. Adımlarımın yavaşladığını, ve bir noktadan sonra adeta taşlaşmış gibi durduğumu hatırlıyordum. Sağanak yağışın altında, çorak ve açık bir arazide, birkaç saat boyunca. Devamında kontrolü vücudum devralmıştı. Zihnimin işlevlerini geçici süreliğine de olsa kapatmış, kapalı bir yer bulmamı ve ateş yakmamı sağlamıştı. Kendini korumaya çalışıyordu, benden umudu kestiği aşikardı. Daha fazlasını hatırlamıyordum. Hatırlamam gerektiğini de düşünmüyordum zaten. Yerimi, ve nasıl buraya geldiğimi biliyordum şimdi. Bilinçsizce, gerçeklerden kaçarcasına kaçtığım savaş alanına oldukça yakın bir noktadaydım. Ancak bir türlü cesaret edememiştim biraz daha ilerlemeye. Göreceğim şeyler, aklımda yer edindikleri hallerinde bile beni harap ediyorken bir kez daha katlanamazdım aynı şeyleri yaşamaya. Baktığım her yerde gördüğüm, aklımdan silinmeyen kareleri güncellememe gerek yoktu. Donuk bakışlarla izlediğim alevin turuncu ve parlak ışığı bile silemiyordu görüntüleri.

Bir an sonra, bir ses geldi kulağıma. Böylesi dalgın bir haldeyken, maruz kalacağım herhangi bir dış uyarının beni irkiltmesi gerekirdi ancak olduğum yerde sabit kalmıştım. Bakışlarım, alevlerden yukarıya doğru kaydı. Gördüğüm suret, bir isim söylemişti bana seslenirken. Birkaç saniye anlamlandırmaya çalıştım kelimeleri zihnimde. ‘Benim ismim’ dedi içerde bir yerlerden birileri, ancak o zaman dönebildim gerçekliğe. Karşımda, alevin ışıltılı renklerini gümüş rengi saçlarından yansıtan bir shinobi duruyordu. Gözleri, herhangi bir yerde karşılaşılabilecek gözlere kıyasla çok daha fazla anlam içeriyordu. Bana bakarken ne hissettiklerini algılayamıyordum. Ve bunun yalnızca içinde bulunduğum ruh halinden kaynaklı olmadığına emindim. Bir elinde tuttuğu çalı çırpıyı bana doğru uzatmıştı bir yandan. Ateşten bahsediyordu. Anlayamıyordum. Ancak bir şekilde, zararsız olduğunu hissetmiştim yaklaşımının. Sakin bir nezaket vardı tavırlarında. Ağzımı açmadan, yalnızca başımı salladım söylediği her neyse onaylarcasına. Neden buradaydı? Kimdi? Pek çok şeyle birlikte, bilmediklerim listesine girmişti bu ikisi de.
Image

Künye:

İsim: Komaeda Togami
Yaş: 16
Cinsiyet: Erkek
Element: Fuuton
Seviye: C - Rank
Rütbe: Chuunin
Ryo: 0
Prestij: 0
Ün: 28
Kullanılabilir GP: 0


Motivasyon:

Sınırlar > 16 yaşında olup, en geç 10 sene içinde yürümekten aciz düşeceğini bilen biri ne yapar? Hele ki hayata tutunmasını sağlayan son şeyi kaybettikten sonra? Artık hiçbir şey anlam ifade etmiyorken? Hayata dair ne kadar duygu varsa; kin, aşk, merhamet; hiç birini hissedemiyorken? 16 yaşında, chuunin olalı bir seneden biraz fazla zaman geçmiş basit bir çocuk. Güçsüz, ölümüne günler sayan bir çocuk. En azından Togami için bunun cevabı basitti; kalan kısacık ömründe, nereye kadar gidebileceğini öğrenmeye çalışmak. Hiç kimseye bağlı olmadan, hiç bir etik kural tanımadan yalnızca ilerlemek.

Komplikasyon:

Progresif Musküler Distrofi (Ağır) > Geninliğinin ilk yıllarında ortaya çıkan bu genetik rahatsızlık, Togami’nin kompleks karakter gelişimin ilk sebebidir. Basit kas ağrılarıyla başlayan, devamında çeşitli düzeylerde kas güçsüzlükleriyle seyreden bu hastalığın sinsi ilerleyişi hakkında yorum yapabilmek en usta medikal shinobiler için dahi kolay değildir. Basit kas antrenmanlarıyla ilerleyişi yavaşlatılıp yan etkileri azaltılsa bile, asla durmayacak ve bir gün Togami’yi ayaklarının üstünde durmaktan dahi alıkoyacak olması gerçeği değişmemektedir.

Özellikler:

- Savaş Yaraları
- Refleks Erimesi


Image

Profil:

Güç: 1
Çeviklik: 1
Kondisyon: 4
Potansiyel: 5
Varlık: 11
Zeka: 11

Beceri Listesi:

[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 1
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 1
[Potansiyel] Ninshuu: 4
[Varlık] Aldatma: 4
[Varlık] Empati: 4
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 5 (Favori Beceri)
[Zeka] İzcilik: 4


Ninjutsu:

D - Rank: Kurohane
C - Rank: Karasu Bunshin no Jutsu
C - Rank: Sanzengarasu
C - Rank: Keishuu no Jutsu
B - Rank: Shikon
B - Rank: Bunshin Bakuha
Kuchiyose no Jutsu


Taijutsu:
-

Genjutsu:

D Rank - Magen: Henge
D Rank - Rakumei no Jutsu
C Rank - Teishi no Jutsu
C Rank - Kokohi no Jutsu
B Rank - Shibou no Jutsu


Efsanevi Yaratık:

- Raizo

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar:

- Tantou (İyi kalite)
- 2 Patlayıcı Parşomen (Normal Kalite)
- 2 Kunai (Normal Kalite)
- 3 Shuriken (Normal Kalite)
- 2 Sis Bombası (Normal Kalite)
- Sentetik Misina, 5mt. (Normal Kalite)
- Chakra Hapı (Normal Kalite)
- Kondisyon Hapı (Normal Kalite)
- Kan Hapı (Normal Kalite)
User avatar
Amano Kagami
Kaçak
Kaçak
Posts:83
Joined:September 2nd, 2018, 12:45 pm
Künye:

Re: Hakikatı Arayış

Post by Amano Kagami » January 16th, 2019, 10:42 am

Soruma karşılık başıyla verdiği tepki aslında tam bir cevap bile değildi. Normal bir zamanda, normal bir insandan gelecek böyle bir hareketi olumlu olarak adlandırmak mümkün olabilirdi, fakat şu an ne normal bir zamandaydık ne de Togami şu anki ruh haliyle normal bir insana benziyordu. Bakışlarındaki donukluk, kendisinin bile burada olmadığını bağırıyordu ve ben, burada olmayan birine soruyla yaklaştığımda bir karşılık umuyordum. En azından Togami’den bir tepki alabilmiş olmanın içimde yaydığı huzursuzluk hissiyle, elimdeki dal parçalarının bir kısmını ateşe atmamın ardından, geri kalanları ateşin biraz kenarına koyarak Togami’nin yanına oturmak için gözlerimle kendime yer aramaya başlamıştım. Şu an için oturmanın bile ne denli doğru olup olmadığı konusunda bir fikre sahip değildim ve bu fikirsizlik, içinde bulunduğum durum içerisindeki en olumlu durum olarak gösterilebilirdi. Yine de her geçen saniyenin aleyhime işlediğinin farkındaydım ve bu sebeple, bazı şeyleri düşünmeden, içimden geldiği gibi yapmam gerekiyordu.

Togami’nin yanına, aramıza belli bir mesafe koyarak oturmamın ardından, attığım dal parçalarına rağmen harlanan ateşin üşüyüşüne devam edişine tanıklık ediyordum. Onlarca dal parçası atılsa da, alevler göğe kadar yükselse de, bu soğukluğun geçmesinin mümkün olmayacağını anlayabiliyordum. Bu soğukluğun kaynağının yanımda oturan Togami olduğu konusunda bir tereddüdüm bulunmadığı için, kaçamak bakışlarımı onun gözleriyle buluşturmaya başlıyordum. Zihnimde Togami’ye karşı kurulabilecek cümleler sırayla geçerken, her birinin bir diğerinden daha çaresiz olduğunu fark etmemle, boşa bir çaba içerisinde olduğumu fark edebiliyordum. İkizinin ve senseisinin ölümlerine şahitlik etmiş bir insana karşı ne denilebilirdi ki? Eğer karşımdakinde bir nefret belirtisi görmüş olsaydım, bu nefreti beslemesini ve intikamını alacağı gün tüm nefretini kusmasını söyleyebilirdim. Üzgün bir kişi ile karşı karşıya olsam, ona şimdi dilediği kadar ağlamasını, fakat dökülen her bir gözyaşının bedelinin ödeneceği günü arzulamasını ve o gün geldiğinde tüm bu üzüntüyü içinden atmasını tavsiye edebilirdim. Ancak Togami ne nefret doluydu ne de üzgün… Kaçamak bakışlarım, gözbebeklerine bakmaktan çekinir bir hale dönerken, Togami’nin içindeki boşluğun yavaşça beni esir almasına müsaade etmek dışında yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Biçareydim…

Amami-san’ın veya Goku-sensei’nin ölümleri, içinde bulunduğumuz dünyada ne ilk ne de son olacaktı. Barışın tüm heybetiyle hüküm sürdüğü zamanlarda bile yüz yüze olduğumuz ölüm, ısrarlı bir takiple hemen ardımızda pusudaydı. İşin vahameti ise, ona karşı koymak için kimsemizin olmayışıydı. Amami-san’ın veya Goku-sensei’nin ölümü ne kadar sürmüştü? Bir insanın göğsü ikiye yarıldığında, daha ne kadar yaşayabilirdi? Ölüm bir sondu belki ama ruhu ikiye, üçe, hatta dörde bölünmüş bir çocuğun yaşadığı hayata ne denebilirdi? Togami’nin parçalanmış ruhunu kurtarabilecek herhangi bir şey var mıydı? Eğer bu var ise, buna kudretimiz yeter miydi? Sorular bir bir içimi parçalarken, sessizlik daha derin bir hal alıyordu. Alevin içinde yanan dal parçalarının çıkardığı çıtırtı sesleri, Togami ile bir uyum yakalayan kalp atış seslerimizin arasında kalan cılız bir sesti sadece. Burnumuzdan çektiğimiz havanın ciğerlerimize olan seyahatinin ve bu seyahatin geri dönüşünün dışarıya geri dönüşünün yarattığı ses ise, var olduğumuzun tek kanıtı gibiydi. Anlamsızlıkların kuşatması altında anlamın ne olduğunu anlamaya çalışmaktı tek yaptığım ve bu savaşın sonunda beni kucaklayacak olan anlamsızlığı anlamlandırmaya çalışıyordum çaresizce… Karmaşık ve anlamsız…

Kendimi içimde kalan son ruh taneleriyle canlı tutmaya çalışarak Togami’nin gözlerine bir kez daha baktığımda, kaybolup gitmenin eşiğinde hissediyordum kendimi. Yakınını kaybetmiş bir insana üzgün olduğunu söylemek gibi, pek de etkisi olmayan cümleleri kurmakla başlayamazdım konuşmaya. Asıl arzum, Togami’nin hiçliği çözmek, bunu başaramasam bile en azından kavramaktı. Bu sebeple ölenlerin ardından değil, kalanın yanında konuşmam gerekiyordu. Nasıl olduğu veya tüm bunların geçeceği gibi klişeler, içinde bulunduğumuz hal açısından fazla yavandı ve amaçsızdı. Togami’ye esas sormam gereken, hiçliğiydi. Ancak bunu kelimelere dökmek de o kadar kolay değildi. Hiçi tarif etmek, hiçi hissetmek ve hiçi anlamak gibi absürt bir yaşanmışlığın içinde bulmuştum kendimi. Derince bir nefes alarak kendimi akışa bırakırken “Ben bir hırsızdım. Günün birinde yakalandım ve beni zindana atmak yerine shinobi yapmaya karar verdiler. Hem hırsız olarak hem shinobi olarak elimden gelenin en iyisi yapmaya çalıştım. Bir şeyin altındakini görmek yerine, o şeyi en iyi gören olmayı yeğledim. Ancak bir süre sonra, aslında kör olduğumu anladım. Gördüklerimin aslında anlatılanlar olduğunu anladım. Neden göremiyordum? Görmeli miydim? Kendime bunları sorduğumda, sanki bir günah işlemiş gibi hissettim kendimi.” dedim. Söylediklerimin nereye gittiği konusunda pek de bir fikrim yoktu. Dilime gelenleri dışarıya yansıtıyordum sadece. Togami’nin beni dinleyip dinlemediği konusuna bile takılmadan, aleve diktiğim bakışlarımla konuşuyordum. Kısa bir soluklanmanın ardından “Genelde günahların tatlı olduğu söylenir, insanı hoş ettiği falan… Ama hiç öyle duygular hissetmedim, aksine kaynayan bir suda çırılçıplaktım.” dedikten sonra, dudak kıvrımlarım hafif yukarıya doğru hareketlendi. Tebessümün bile altında kalan bu hareket, Togami’nin yaydığı soğuk aura karşısında anlattıklarımın tezatlığına dalalet ediyordu. Elime aldığım bir dal parçasını daha yanan alevlere attıktan sonra “Ama biliyor musun Togami-san, ne kadar kendimi huzursuz hissetsem de, içine düştüğüm günah çukurunda kalmaya devam ediyordum. Bir süre sonra ise, soru sormaktan çekinmemeye başladım. Aykırı, yasaklı sorular…” dedikten sonra aslında ilk söylemem gereken şey aklıma gelivermişti birden. Togami’den yüzüme bulaşan hiçlik ve anlattıklarımın duruma uyan tutarsızlığı ile Togami’ye bakışlarım kayarken “Amano Kagami.” diyerek alevleri izlemeye koyuldum.
Künye
İsim: Amano Kagami
Yaş: 19
Cinsiyet: Erkek
Element: Raiton
Seviye: C-Rank
Rütbe: Kaçak (Chuunin)
Ryo: 98.750
Prestij: 8
Ün: 10
Kullanılabilir GP: 0

Motivasyon
Kagami idealleri peşinde olan birisidir. Bu yüzden de köyden kaçmasına sebep olan soruların cevabını bulmayı amaçlamaktadır. Bu sorular kendinden başlayıp dünyaya yayılmaktadır. "Neden" ve "nasıl" şeklindeki bol soruları, bulduğu cevapların peşinden gitmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla Kagami ideallerini realiteye dökmeyi istemektedir.
Özellikler
Izena'daki Ev
Kagami, Izena adlı bir kuytu Yağmur Ülkesi köyünden bir eve sahiptir. Bu ev, onun rahatça saklanabilmesine, dinlenebilmesine ve maceraları arasında huzurlu bir vakit bulabilmesine olanak sağlar. Bu ev sebebiyle Kagami yorgunluğa ve dinlenmeye bağlı olan sağlık sorunlarından daha hızlı kurtulur, Izena'ya kısa sürede ulaşabileceği bir mesafedeyse avlanamaz ve bu evi değerli eşyalarını saklamak için kullanabilir.

Kagami'nin kısa sürede Izena'ya ulaşamayacağı ve avlanabilir olacağı durumlar GM tarafından gerekli turlarda bildirilecektir.

Kagami kurgusal sebeplerle bu eve olan erişimini kaybedebilir.

Profil
Güç: 3
Çeviklik: 4
Kondisyon: 6
Potansiyel: 9
Varlık: 7
Zeka: 7

Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 2
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 2
[Potansiyel] Ninshuu: 5 (Favori)
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 5
[Varlık] Sosyalleşme: 4
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 5
[Zeka] İzcilik: 4
Mod
Jikangan

Ninjutsu
Raigami no Jutsu (B-Rank)
Ikazuchiwana no Jutsu (C-Rank)
Geliştirme Açıklaması: Tekniğin aktivasyonu için işaretlenen alana birilerinin girmesi gerekirken, yaptığı antrenmanlar sonucunda Kagami işaretlenen alan üzerinde kontrol sağlamıştır. Bu sayede teknik açıklamada yazıldığı gibi kullanılabilirken, Kagami teknik için konulan işarette ufak bir değişiklik yaparak, tekniği tek el Tora mührü ile istediği zaman aktif hale getirerek patlamayı gerçekleştirebilir.

Geliştirme Açıklaması: Tekniğin gerçekleştirilebilmesi için sabit cisimler işaretlenebilirken, Kagami teknik üzerindeki kontrolü sayesinde, canlı cisimlerin üzerine de işaret bırakabilmektedir. Bırakılan işaretin, teknik için sabit cisimlere konulan işaretten bir farkı bulunmamaktadır.

Geliştirme Açıklaması: Teknik için el mühürleri yapıldıktan sonra, Kagami iki elini kullanarak iki işaret bırakabilir. Bu işaretlerin ikisi de aynı olmak zorundadır. Yani bir işaret kendiliğinden patlayan, diğer ise Kagami tarafından yapılacak el mührü ile patlayan cinsten olamaz. Diğer bir deyişle, İki işaret de ya kendiliğinden patlayan cinsten ya da tek el mührü ile patlayan cinsten olmak zorundadır.
Kangehika (C-Rank)
Shunshin no Jutsu (D-Rank)


Taijutsu
Suiseiki (D-Rank)

Genjutsu
Kasumi Juusha (C-Rank)
Kuroshiki (D-Rank)
Okuninushi (B-Rank)


Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
User avatar
Komaeda Togami
Kaçak
Kaçak
Posts:140
Joined:September 3rd, 2018, 11:12 pm
Künye:

Re: Hakikatı Arayış

Post by Komaeda Togami » January 18th, 2019, 3:13 am

Birdenbire karşımda belirivermiş olan shinobi başımı sallamamla birlikte elindeki birkaç parça dalı alevin içine atmıştı tereddütsüzce. Bir kısmını ise daha sonra kullanılmak üzere kenara yerleştirmiş, çekingen tavırlarla etrafa bakınmaya başlamıştı. Gözlerimi hala çekmemiştim üzerinden. Ancak gördüğüm şeylerin zihnime yansımaları oldukça fakirdi. Basit birkaç izlenimden ibaretti beynimin içinde oluşan anlamlar. Yorumlama ve değerlendirme kapasitesinden uzaktım. Gördüğüm şeyleri, oldukları haliyle kabulleniyor ve fazla kafa yormuyordum üzerlerinde. Normalde, içinde bulunduğum göz önüne alındığında paranoya derecesinde temkinli olmalıydım her şeye karşı. Fakat tam aksine, her zamankinden bile daha sakin ve dingindim. Öylesine savunmasızdım ki, karşımdaki shinobi çok basit bir hareketle hayatıma kolaylıkla son verebilirdi. Ölüm. Belki de tercihimi bu yönden yana kullanmalıydım. Ancak bunun bir çözüm getireceğine dair şüphelerim vardı. Biliyordum. Bir keresinde denemiştim.

Gümüş saçlı shinobi, aramıza bir miktar mesafe bırakıp yere çöktükten sonra bakışlarımı ondan çekerek alevlere çevirdim yeniden. Bir şekilde, nihayetinde büyülenmiş gibi alevleri izlerken buluyordum kendimi. Garip parıltılar ve ışık oyunları gözümü alıyor ve içine düştüğüm bu dipsiz çukurda oyalamayı başarabiliyordu. Anlamsızdım, amaçsızdım, ve bir daha bana anlam ifade edebileceklerinden emin değildim bu iki kelimenin. Geride hiçbir şey kalmamışken, ne bekleyebilirdim ki ‘hayat’ denen şeyden? Alevi izlemeye devam ederken, az önce yanıma çökmüş olan shinobinin bakışlarını hissedebiliyordum üzerimde. Az öncekinin tam tersi bir duruma düşmüştük. Beni anlamaya, yorumlamaya ve değerlendirmeye çalıştığını hissedebiliyordum ancak bu tavrına verebileceğim herhangi bir yanıt yoktu. Ben bile kendim hakkında fikir sahibi değilken karşımdaki kişiye ne verebilirdim ki? Karmaşıklığım ve boşluğum, sunabileceğim tek niteliklerimdi. Yalnızca oturuyor, kavrulan dalların çıkardığı çıtırtı seslerini paylaşıyorduk.

Ne kadar sürdüğünü bilmediğim bir sessizliğin ardından konuşmaya başladı yanımdaki shinobi. Bu sessizlik, huzur olarak adlandırılmaktan oldukça uzaktı ancak yumuşak ve nezaketli tonda çıkan kelimeler bile rahatsız etmişti beni. Stabilliğe öylesine alışmıştım ki, herhangi bir şekilde oluşabilecek değişikliklere karşı önyargılıydım. Kafamı çevirip, susmasını söylemek istedim shinobiye. Ancak bunu yapmaya gücüm olduğundan bile emin değildim. Ya da belki gücüm vardı, ancak uğraşmak istemiyordum. Emin değildim. İlk cümleler kulağıma çalınmaya başladığında, kafamın arkasında bana haykıran ses bu shinobinin beni sorgulamaya gönderildiğini söylüyordu. Buna izin vermemem gerektiğini, onu öldürmem gerektiğini, her şeyin bitmesi gerektiğini, sessizliğe ihtiyaç duyduğumu. Ancak herhangi bir tepki vermemeyi tercih ettim. Haykıran sesi yoksaydım ve gümüş saçlı shinobinin ağzından dökülen kelimeleri kavramaya çalıştım bir süre. Ancak yerine oturmayan bir şeyler vardı. Shinobi, benimle alakalı herhangi bir şeyden bahsetmiyordu. Goku-sensei’nin, Amami’nin ve Mio’nun adı geçmemişti sözlerinin arasında. Daha ilginciyse, söylediği şeylerin bir şekilde dikkatimi cezbetmeyi başarabilmiş olmasıydı. Tamamen rastgele, tamamen alakasız, ancak bir o kadar da anlamlı cümleler.

Sözlerini bitirdikten sonra, gözlerimi shinobiye çevirdim yavaşça. Bu esnada, aklına yeni gelmiş gibi ismini zikretmişti. Amano Kagami. Bu ismi biliyordum. Şuan farkettiğim şey ise, bu yüzü de biliyor olduğumdu. Eskilerden gelen tanıdık bir yüz. Akademiye dönem başlangıcından birkaç ay sonra katılan, bizden birkaç yaş büyük bir çocuk. Hiçbir zaman söylenmemişti bize neden geç geldiği, ya da neden akademiye bize göre geç yaşta başladığı. Kendi adıma konuşmak gerekirse, sormamıştım da. Bu sorunun cevabını, seneler sonra kendi ağzından duyuyordum. Hatıralarımda sıradan bir suretti benim için yalnızca Kagami. Elbette, Ishigakure gibi minik sayılabilecek bir köyde çeşitli şekillerde karşılaşmıştık. Kimi zaman eğitimlerde, kimi zaman görev dağılımlarında, gözetmenlik yaptığımız chuunin sınavında. Ancak hiçbir zaman aramızda selamlaşmadan fazla bir sohbetin geçtiğini hatırlamıyordum. Birkaç saniye Kagami’yi süzüp kafamdaki düşünceleri toparladıktan sonra, konuşmaya başladım sakin bir tonda. Böylesi bir anda, böylesi bir insanla herhangi bir şekilde bir iletişim kurabileceğim aklıma dahi gelmezdi. Fakat bir şekilde, cevap verme zorunluluğu hissetmiştim kendimde: “Dünyayı olduğu gibi görmeyiz Kagami-san. Olduğumuz gibi görürüz.” Duraksadım; gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım ve bu kez yalnızca bakışlarımı değil, tüm yüzümü döndürdüm Kagami’ye doğru: “Sen sana anlatılanları görmedin. Yalnızca anlatılanları inandığın şeylere göre yorumladın ve algıladın. Daha sonra buna görmek dedin.” Beynim bir anda yakıt yüklenmiş bir makine gibi çalışmaya başlamıştı. Çarkların gürültüyle döndüğünü, pistonların çıkardığı gıcırtıyı duyabiliyordum adeta: “Ve inandığın şeyler değişmeye başladığında, ‘hakikat’ denen şeyi farklı yorumladığına karar verdin. Buna ise ‘kör olmak’ dedin.”

Elimi yavaş bir hareketle az önce Kagami’nin alevlerin yanına bırakmış olduğu dal parçalarına uzattım ve yumuşakça alevlere doğru sürükledim. Tutuşmaya başlayan taze dallardan fırlayan birkaç kıvılcım yukarı doğru yükselirken sözlerimi sürdürdüm: “Günah nedir, Kagami-san? Ya da şöyle sormalıyım belki de; hakikat nedir?” Gözlerimi kırpıştırdım, ağzımdan çıkan her kelimenin adeta otomatize bir şekilde oluşturulduğunu farkedebiliyordum. Üzerlerinde düşünmüyor, temkinli davranmıyordum: “Hayatın her zaman ikilikler üzerine kurulduğunu düşünürüz. Doğru ve yanlış, iyilik ve kötülük, siyah ve beyaz. Peki farklı şekillerde algıladığımız bu kavramlar, her zaman aynı şeyi ifade ederler mi herkese?” Başımı hafifçe yana doğru eğdim ve gözlerimi kısarak yüzüne odaklandım Kagami’nin. Gözlerindeki ifadeyi çözmeye çalışıyordum, ne düşündüğünü anlamaya. Ancak başarabildiğime emin değildim: “Benim hakikatimi anlayabilir misin Kagami-san? Anlayabilsen bile, bu senin hakikatin olur mu? Ya da doğrun, ya da yanlışın?” Derin bir nefes aldım yeniden, ve yüzümü alevlere doğru çevirdim konuşmanın başındaki gibi: “Dünyadaki herkes ‘haklı’ olduğu için dünya böyle bir yer. Ve karşı saftaki herkes ‘günahkar’ olduğu için. Günah denen bir şey yoktur Kagami-san. Yalnızca seçimler vardır.”
Image

Künye:

İsim: Komaeda Togami
Yaş: 16
Cinsiyet: Erkek
Element: Fuuton
Seviye: C - Rank
Rütbe: Chuunin
Ryo: 0
Prestij: 0
Ün: 28
Kullanılabilir GP: 0


Motivasyon:

Sınırlar > 16 yaşında olup, en geç 10 sene içinde yürümekten aciz düşeceğini bilen biri ne yapar? Hele ki hayata tutunmasını sağlayan son şeyi kaybettikten sonra? Artık hiçbir şey anlam ifade etmiyorken? Hayata dair ne kadar duygu varsa; kin, aşk, merhamet; hiç birini hissedemiyorken? 16 yaşında, chuunin olalı bir seneden biraz fazla zaman geçmiş basit bir çocuk. Güçsüz, ölümüne günler sayan bir çocuk. En azından Togami için bunun cevabı basitti; kalan kısacık ömründe, nereye kadar gidebileceğini öğrenmeye çalışmak. Hiç kimseye bağlı olmadan, hiç bir etik kural tanımadan yalnızca ilerlemek.

Komplikasyon:

Progresif Musküler Distrofi (Ağır) > Geninliğinin ilk yıllarında ortaya çıkan bu genetik rahatsızlık, Togami’nin kompleks karakter gelişimin ilk sebebidir. Basit kas ağrılarıyla başlayan, devamında çeşitli düzeylerde kas güçsüzlükleriyle seyreden bu hastalığın sinsi ilerleyişi hakkında yorum yapabilmek en usta medikal shinobiler için dahi kolay değildir. Basit kas antrenmanlarıyla ilerleyişi yavaşlatılıp yan etkileri azaltılsa bile, asla durmayacak ve bir gün Togami’yi ayaklarının üstünde durmaktan dahi alıkoyacak olması gerçeği değişmemektedir.

Özellikler:

- Savaş Yaraları
- Refleks Erimesi


Image

Profil:

Güç: 1
Çeviklik: 1
Kondisyon: 4
Potansiyel: 5
Varlık: 11
Zeka: 11

Beceri Listesi:

[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 1
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 1
[Potansiyel] Ninshuu: 4
[Varlık] Aldatma: 4
[Varlık] Empati: 4
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 5 (Favori Beceri)
[Zeka] İzcilik: 4


Ninjutsu:

D - Rank: Kurohane
C - Rank: Karasu Bunshin no Jutsu
C - Rank: Sanzengarasu
C - Rank: Keishuu no Jutsu
B - Rank: Shikon
B - Rank: Bunshin Bakuha
Kuchiyose no Jutsu


Taijutsu:
-

Genjutsu:

D Rank - Magen: Henge
D Rank - Rakumei no Jutsu
C Rank - Teishi no Jutsu
C Rank - Kokohi no Jutsu
B Rank - Shibou no Jutsu


Efsanevi Yaratık:

- Raizo

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar:

- Tantou (İyi kalite)
- 2 Patlayıcı Parşomen (Normal Kalite)
- 2 Kunai (Normal Kalite)
- 3 Shuriken (Normal Kalite)
- 2 Sis Bombası (Normal Kalite)
- Sentetik Misina, 5mt. (Normal Kalite)
- Chakra Hapı (Normal Kalite)
- Kondisyon Hapı (Normal Kalite)
- Kan Hapı (Normal Kalite)
User avatar
Amano Kagami
Kaçak
Kaçak
Posts:83
Joined:September 2nd, 2018, 12:45 pm
Künye:

Re: Hakikatı Arayış

Post by Amano Kagami » January 24th, 2019, 3:36 pm

Herhangi bir karşılık beklemeksizin, ruhumun içindeki kötülüğü dışına atması tadında başlayan konuşmama Togami’nin iştiraki bir nebze de olsa şaşırtmıştı beni. Ne var ki, yüzüm bu şaşkınlığa tepki vermek için fazlasıyla donuklaşmıştı. Togami’nin kaynağı olduğu bu farklı hava, alevlerden bana üzerime sıçramış ve beni de donuklar kadrosuna dahil etmişti. Aslında bu durumdan şikayet edecek bir halim de pek yoktu, zira ne zamandır içimde büyüyen ve artık bir tümöre dönüşmüş olan, çevrenin koyacağı muhtemel teşhise göre hastalıklı fikirlerimi kusmam gerekiyordu. Muhatabımın Togami olması, basit bir tesadüf ya da müdahalemizin imkansız kılındığı bir yazgıydı. Şu an için bunun da hatır sayılır bir önemi yoktu. Karşımdaki kişinin Togami olmasıyla Ishichou olması arasındaki ince çizgi çoktan çizilmişti, hiç silinmemecesine…

Artık karakteristik bir özelliğim haline gelen, cümlelerin içerisindeki kelimelere anlam yükleme huyum bir kez daha kendini gösteriyordu Togami konuştukça. Onun sözlerinin ne manaya geldiğini bir bütün olarak ele alıyordum elbette, ancak ilk önce kelimelere bir anlam yüklemem gerekiyordu. Zaten Togami’nin de cümleleri bu noktada başlamıştı. Sessiz, sakin ve sadece cismani olarak evrende yer edinmiş biri gibi dinliyordum Togami’nin sözlerini. Bakışlarımı sabitlediğim alevler, içimin ve Togami’nin bir yansıması gibiydi. Her bir dalgalanma, içimizdeki çatışmalardan doğan yıkımların sembolüne benziyordu. Bu yıkımı arttıran, Togami’nin alevlere attığı dal parçaları oluyordu. Dalgalanmalar daha yükseğe ulaşmak için çabalarken, Togami’nin cümleleriyle daha çok dibe batıyordum.

Hakikat diyordu Togami ve kör olmamın sebebini hakikatın değişmesine bağlıyordu. Onun sözlerinde haklı ve haksız aramıyordum, bunun kararını verebilecek yetkinlikte biri olduğumu düşünmüyordum. Muhatabının ben olmadığı sorularına kendisi yanıt verirken, yeni kavramlar dahil oluyordu konuşmaya. Doğru, yanlış, iyi, kötü, siyah, beyaz, haklı, günahkar, günah ve seçimler… Her birinin üzerine onlarca kez düşündüğüm ancak hiçbir zaman tek bir yanıtını bulamadığım kavramlardı bunlar. Togami ise, bu düşüncelerime destek verirken, bu kavramların da göreceliğinden bahsediyordu. Göreceli yaklaşımlarımızın da seçimlerle sonuçlandığını… Belki de ben bunu anlıyordum sadece, Togami’nin cümlelerinin alt metni girmiyordu şu an kafama. Ne de olsa, kendi kelimelerim bile bir yabancının ağzından dökülen tatsız sözler silsilesi gibi geliyordu zaman zaman. Sessizlik, Togami’nin cümleleri sonunda bir kahır gibi tekrar çökerken üstüme, alevlere biraz daha dal parçası atmak istiyordum. Sırf daha çok dibe batmak için…

Gözlerimi sabit tuttuğum alevlere fısıldamaya başladım cümlelerimi. “Kendini bile anlayamayan birinin senin hakikatın hakkında yorum yapması küstahça olurdu, değil mi Togami-san?” diyerek başlamıştım cümlelerime. Yüzümdeki çarpık tebessüm, aslında teslimiyetimin göstergesi gibiydi. Elimle saçlarımı biraz geriye doğru atarken “Doğru ve yanlış, iyilik ve kötülük… Bunların benim açımdan bir anlamı yok… Ben dünyadaki haksız taraftayım Togami-san. Neden biliyor musun? Eğer içimde hüküm verme kudretine sahip bir parça olsaydı, çoktan onun yönetimi ele almasına müsaade ederdim. Fakat ben, sadece soruların içinde boğulmamaya çalışarak hayatta kalmaya çalışıyorum.” diyordum. Çizdiğim çaresiz insan profili kulağıma acizlik olarak yansırken, bakışlarımı Togami’nin yüzüne yönelttim. Onun donukluğundan aldığım çaresizliğin bir başka yansımasıyla “Ve Togami-san, karşı safımda kim varsa, onun da haklı olduğunu veya günahkar olduğunu düşünmüyorum. İnsanların inançlarına şimdilik saygı duyuyorum, en azından inandıkları bir şeyleri olduğu için. Fakat ben, bir inancın peşinde değilim. Senin hakikat dediğin şeyi arıyorum. Onun görünüşünü, tadını, kokusunu ve başkaca hangi özelliği varsa hiçbirini bilmiyorum. Tek bildiğim, sorduğum bir soruya tek bir cevap bulduğum zaman ona ulaşmış olacağım…” diyordum. İşin trajikomik kısmı, bu söylediklerimin bile tek bir soruyla değişebilecek kadar kırılgan olmasıydı. Şimdilik sormadığım ancak gelecekte sormamın olası olduğu tek bir soru…

Bakışlarım bir kez daha donuk alevlere döndüğünde, kendini kaybetmiş Amano Kagami ile ikizini ve senseisini kaybetmiş Komaeda Togami olarak oturuyorduk. Benim kaybımın ne olduğu, nasıl olduğu ve bu kayıpların neye yol açacağı şimdilik muammaydı. Fakat Togami’ninkiler sadece biraz uzağımızda soğuk zeminin üzerindeydi. Gerçekti, acı vericiydi… Bu yüzden cümlelerimi kesmemin ardından pusa bulanmış ses tonumla “Ya sen Togami-san? Senin seçimlerinin arasında neler var? İntikam… Nefret… Hüzün… Korku… Belki de bambaşka bir şey. Kendine bile pek bir hayrı olmayan bu adamın neler yapabileceğini gerçekten bilemiyorum, fakat eğer senin seçimlerine yardımcı olabileceksem, elimden geleni yapacağıma inanabilirsin.” diyerek sonlandıracaktım konuşmamı. Burada bulunmamızın nedeni, ben ve kendinden yoksun düşüncelerim değildi. Bu sebeple esas meseleye, insana ve seçimlerine odaklanmam gerekiyordu.
Künye
İsim: Amano Kagami
Yaş: 19
Cinsiyet: Erkek
Element: Raiton
Seviye: C-Rank
Rütbe: Kaçak (Chuunin)
Ryo: 98.750
Prestij: 8
Ün: 10
Kullanılabilir GP: 0

Motivasyon
Kagami idealleri peşinde olan birisidir. Bu yüzden de köyden kaçmasına sebep olan soruların cevabını bulmayı amaçlamaktadır. Bu sorular kendinden başlayıp dünyaya yayılmaktadır. "Neden" ve "nasıl" şeklindeki bol soruları, bulduğu cevapların peşinden gitmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla Kagami ideallerini realiteye dökmeyi istemektedir.
Özellikler
Izena'daki Ev
Kagami, Izena adlı bir kuytu Yağmur Ülkesi köyünden bir eve sahiptir. Bu ev, onun rahatça saklanabilmesine, dinlenebilmesine ve maceraları arasında huzurlu bir vakit bulabilmesine olanak sağlar. Bu ev sebebiyle Kagami yorgunluğa ve dinlenmeye bağlı olan sağlık sorunlarından daha hızlı kurtulur, Izena'ya kısa sürede ulaşabileceği bir mesafedeyse avlanamaz ve bu evi değerli eşyalarını saklamak için kullanabilir.

Kagami'nin kısa sürede Izena'ya ulaşamayacağı ve avlanabilir olacağı durumlar GM tarafından gerekli turlarda bildirilecektir.

Kagami kurgusal sebeplerle bu eve olan erişimini kaybedebilir.

Profil
Güç: 3
Çeviklik: 4
Kondisyon: 6
Potansiyel: 9
Varlık: 7
Zeka: 7

Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 2
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 2
[Potansiyel] Ninshuu: 5 (Favori)
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 5
[Varlık] Sosyalleşme: 4
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 5
[Zeka] İzcilik: 4
Mod
Jikangan

Ninjutsu
Raigami no Jutsu (B-Rank)
Ikazuchiwana no Jutsu (C-Rank)
Geliştirme Açıklaması: Tekniğin aktivasyonu için işaretlenen alana birilerinin girmesi gerekirken, yaptığı antrenmanlar sonucunda Kagami işaretlenen alan üzerinde kontrol sağlamıştır. Bu sayede teknik açıklamada yazıldığı gibi kullanılabilirken, Kagami teknik için konulan işarette ufak bir değişiklik yaparak, tekniği tek el Tora mührü ile istediği zaman aktif hale getirerek patlamayı gerçekleştirebilir.

Geliştirme Açıklaması: Tekniğin gerçekleştirilebilmesi için sabit cisimler işaretlenebilirken, Kagami teknik üzerindeki kontrolü sayesinde, canlı cisimlerin üzerine de işaret bırakabilmektedir. Bırakılan işaretin, teknik için sabit cisimlere konulan işaretten bir farkı bulunmamaktadır.

Geliştirme Açıklaması: Teknik için el mühürleri yapıldıktan sonra, Kagami iki elini kullanarak iki işaret bırakabilir. Bu işaretlerin ikisi de aynı olmak zorundadır. Yani bir işaret kendiliğinden patlayan, diğer ise Kagami tarafından yapılacak el mührü ile patlayan cinsten olamaz. Diğer bir deyişle, İki işaret de ya kendiliğinden patlayan cinsten ya da tek el mührü ile patlayan cinsten olmak zorundadır.
Kangehika (C-Rank)
Shunshin no Jutsu (D-Rank)


Taijutsu
Suiseiki (D-Rank)

Genjutsu
Kasumi Juusha (C-Rank)
Kuroshiki (D-Rank)
Okuninushi (B-Rank)


Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
User avatar
Komaeda Togami
Kaçak
Kaçak
Posts:140
Joined:September 3rd, 2018, 11:12 pm
Künye:

Re: Hakikatı Arayış

Post by Komaeda Togami » February 3rd, 2019, 6:21 pm

Yanımda oturan, aynı alevin ışığını ve aynı toprağın nemini paylaştığımız shinobi sözlerime karşılık yeniden konuşmaya başladığında birkaç saniyeliğine gözlerimi kapattım. Algımın büyük bir kısmını kulağımı dolduran kelimeler kaplarken, diğer parçası arkaplan gürültüsü oluşturmaya devam ediyordu. Ancak artık tehdit eden sözler haykırmıyordu zihnimin içinde, yalnızca söylediğim ve yanımdaki shinobinin ağzından dökülen kelimeler tekrarlanıp duruyordu yankı yaparcasına. Söylediğim ve söylediği her şeyi sindiriyor, özümsüyor, işliyor ve birbirlerine bağlayarak bir anlam ağacı oluşturuyordum. Bilinçli yaptığım bir şey değildi bu, ancak ihtiyacım olan şey olduğu aşikardı. Ve içinde bulunduğum koşullarda belki de tek ihtiyaç duyduğum şey olan anlamlı, fakat bir o kadar da alakasız bu sohbeti geri tepmeye niyetim yoktu. Cümleler ardı ardına sıralanmaya devam ederken yeniden açtım gözlerimi ve aleve odaklandım. Minik dallar çıtırtılar eşliğinde kavrulmaya devam ederken bomboş gözlerle baktım bir süre. Tüm dikkatimi kulağımdan içeri giren ve beynimde anlam kazanan seslere vermiştim, ihtiyacım olan tek duyum işitmekti şuan. Ve diğerlerine herhangi bir iş yükleme niyetim yoktu. Kagami’nin cümleleri arka arkaya geliyor, söylediğim şeylere yer yer karşı argüman oluşturup yer yer katılıyor, bir noktada sorguluyordu. Bu, kolay kolay rast gelebileceğim bir sohbet değildi.

Gümüş saçlı shinobi bir soruyla ve dahası bir teklifle sözlerini bitirirken yüzümü yeniden ona çevirdim. Konunun dönüp dolaşıp ‘bana’ gelmesi en azından şu raddede arzuladığım bir şey değildi. Ancak bir şekilde, eninde sonunda bu noktaya ulaşacağımızı biliyordum. Kagami’nin buraya gelmesi, yapayalnız ve paramparça bir şekilde oturan beni bulması bir raslantı olmaktan çok uzaktı. Yine de, kendimi bu konuşmayı devam ettirmekten alıkoyamıyordum. Şimdilik sözettiği son şeyleri bir kenara koymayı ve önceki cümlelerine odaklanmayı tercih etmiştim: “Ben bunu küstahlık olarak algılamazdım Kagami-san. Tam aksine, benim hakikatimi anlamaya ve yorumlamaya çalışmandan memnun olurdum. Benimseyip kendin için kabul etmen amacıyla değil, hayır. Yalnızca kendi hakikatini şekillendirmeye yardımcı olacağını düşündüğüm için.” Duraksadım ve sözlerimin anlam kazanması için birkaç saniye sessiz kaldım. Bunu yalnızca Kagami-san için değil, kendim için de yapıyordum. Şuan konuşan kişi özbenliğimdi, bilinçsizce çıkıyordu cümleler ağzımdan ve ‘kendimin’ ne düşündüğünü ve ne söylediğini büyük bir merakla takip ediyordum. Hakikatimin kapılarını açmak için önemli bir adımdı bu: “Sözlerimi tekrar edeceğim Kagami-san, ancak bu kez birkaç ekleme yapacağım. Çünkü nasıl olduğunu bilmiyorum, ancak bir şekilde doğru yolda olduğumuzu hissediyorum.”

“Dünyayı olduğu gibi değil, olduğumuz gibi görürüz Kagami-san. Algıladığımız dünya yalnızca bizden ibaret. Senin için dünya sensin; doğru sensin, ve yanlış da.” Bir süredir Kagami’ye bakıyordum, ancak bakışlarımı keskinleştirdim ve gözlerine odakladım bu kez: “Hakikat de sensin, Kagami-san. Hakikati arayıp durduğundan söz ediyorsun. Ancak belki de-“ Yeniden duraksadım ve sesimi bir ton aşağı çektim: “Belki de yanlış yere bakıyorsundur?” Yeniden ateşe odaklandım sessizleşerek. Asıl önemli noktaya ulaştığımı düşünüyordum nihayetinde, ancak bunun öncesinde vurgulamak istediğim noktayı biraz daha belirgin hale getirecektim: “Benim seçimlerim, benim hakikatim...” Yutkundum: “Hüküm verme kudreti, evet. Seninle çok farklı noktalarda olduğumuzu düşünmüyorum Kagami-san. Aksine, tam olarak aynı noktadayız. Ben yolumu kaybettim. Asıl ironik olan şey ise, yolumu kaybetmiş olmamın kendi seçimim olması. Hüküm verme kudretimden kendi ellerimle vazgeçtim. Amami’yi gördün değil mi Kagami-san? Ve Goku-sensei’yi. O yüzden buradasın.” Derin bir nefes aldım ve kafamı yeniden gümüş saçlı shinobiye çevirdim: “Belki de beni aramak için, beni geri götürmek için. Ama biliyor musun, artık çok geç. Arkamı dönüp gittiğim anda bir seçim yaptım ben. Bilinçsizce, herhangi bir şeyi düşünmeden. Ancak bu seçim benim yolumu kaybetmeme sebep oldu, ve o yola geri dönmem imkansız.” Cümlemin sonlarında kelimelerim sertleşmişti, doğrudan doğruya Kagami’nin gözlerine bakıyordum: “Ben seçimlerimi tükettim Kagami-san. Ve en azından şimdilik, bununla yaşamak zorundayım. İntikam, nefret, hüzün. Bunlar benim için anlamı olmayan kelimeler artık. Bir şeylerin sana anlam ifade etmiyor oluşunun ne demek olduğunu benden daha iyi bildiğine inanıyorum. Anlam ifade etmelerini istesen bile.”

Bakışlarımı gümüş saçlı shinobiden ayırdım yeniden, ve olduğum yerde hafifçe doğruldum. Uzun bir süredir oturduğumdan olsa gerek vücudumun büyük kısmı uyuşmuştu. Soğuk ve nemin etkisini de yadırgayamazdım pektabii. Yavaş yavaş ayaklanırken içine tünediğim ağaç kovuğundan çıktım ve alevin diğer tarafına, Kagami’nin tam karşısına geçtim. Artık yanyana değil, karşı karşıyaydık ve aramızda cayır cayır yanan bir alev topu vardı. İkonik bir görüntü müydü? Belki de. “Hakikat sensin, Kagami-san. Ve hakikati bulmak için kendine bakmalısın. Kendine sormalısın ve kendinden öğrenmelisin. Benim aksime, senin seçim şansın var.” Arkamı döndüm ve yürümek üzere hazırlandım, temkinli ya da tetikte değildim. Kagami’nin bana bir zararı olacağını düşünmüyordum şu noktada. Ancak yine de, söylemem gereken birkaç şey daha vardı, kafamı yana doğru çevirdim ve yüzümün yalnızca bir tarafı belki de uzun bir süre boyunca görmeyeceğim shinobiye bakarken son sözlerimi söyledim: "Belki de buna benzer bir konuşmayı uzun süre önce yapma şansına erişmiş olsaydık, bugün ikimiz de farklı yerlerde olurduk Kagami-san. Yine de, teşekkür ederim.” Sessizce adımlamaya koyuldum karanlığa doğru. Seçimlerimin sonuçlarıyla yaşamak zorunda olduğum derin bilinmeze.
Image

Künye:

İsim: Komaeda Togami
Yaş: 16
Cinsiyet: Erkek
Element: Fuuton
Seviye: C - Rank
Rütbe: Chuunin
Ryo: 0
Prestij: 0
Ün: 28
Kullanılabilir GP: 0


Motivasyon:

Sınırlar > 16 yaşında olup, en geç 10 sene içinde yürümekten aciz düşeceğini bilen biri ne yapar? Hele ki hayata tutunmasını sağlayan son şeyi kaybettikten sonra? Artık hiçbir şey anlam ifade etmiyorken? Hayata dair ne kadar duygu varsa; kin, aşk, merhamet; hiç birini hissedemiyorken? 16 yaşında, chuunin olalı bir seneden biraz fazla zaman geçmiş basit bir çocuk. Güçsüz, ölümüne günler sayan bir çocuk. En azından Togami için bunun cevabı basitti; kalan kısacık ömründe, nereye kadar gidebileceğini öğrenmeye çalışmak. Hiç kimseye bağlı olmadan, hiç bir etik kural tanımadan yalnızca ilerlemek.

Komplikasyon:

Progresif Musküler Distrofi (Ağır) > Geninliğinin ilk yıllarında ortaya çıkan bu genetik rahatsızlık, Togami’nin kompleks karakter gelişimin ilk sebebidir. Basit kas ağrılarıyla başlayan, devamında çeşitli düzeylerde kas güçsüzlükleriyle seyreden bu hastalığın sinsi ilerleyişi hakkında yorum yapabilmek en usta medikal shinobiler için dahi kolay değildir. Basit kas antrenmanlarıyla ilerleyişi yavaşlatılıp yan etkileri azaltılsa bile, asla durmayacak ve bir gün Togami’yi ayaklarının üstünde durmaktan dahi alıkoyacak olması gerçeği değişmemektedir.

Özellikler:

- Savaş Yaraları
- Refleks Erimesi


Image

Profil:

Güç: 1
Çeviklik: 1
Kondisyon: 4
Potansiyel: 5
Varlık: 11
Zeka: 11

Beceri Listesi:

[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 1
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 1
[Potansiyel] Ninshuu: 4
[Varlık] Aldatma: 4
[Varlık] Empati: 4
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 5 (Favori Beceri)
[Zeka] İzcilik: 4


Ninjutsu:

D - Rank: Kurohane
C - Rank: Karasu Bunshin no Jutsu
C - Rank: Sanzengarasu
C - Rank: Keishuu no Jutsu
B - Rank: Shikon
B - Rank: Bunshin Bakuha
Kuchiyose no Jutsu


Taijutsu:
-

Genjutsu:

D Rank - Magen: Henge
D Rank - Rakumei no Jutsu
C Rank - Teishi no Jutsu
C Rank - Kokohi no Jutsu
B Rank - Shibou no Jutsu


Efsanevi Yaratık:

- Raizo

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar:

- Tantou (İyi kalite)
- 2 Patlayıcı Parşomen (Normal Kalite)
- 2 Kunai (Normal Kalite)
- 3 Shuriken (Normal Kalite)
- 2 Sis Bombası (Normal Kalite)
- Sentetik Misina, 5mt. (Normal Kalite)
- Chakra Hapı (Normal Kalite)
- Kondisyon Hapı (Normal Kalite)
- Kan Hapı (Normal Kalite)
User avatar
Amano Kagami
Kaçak
Kaçak
Posts:83
Joined:September 2nd, 2018, 12:45 pm
Künye:

Re: Hakikatı Arayış

Post by Amano Kagami » May 20th, 2019, 12:07 pm

Ömrümün hiçbir deminde yargılamayı yürüten kişi olmamıştım. Birçok göreve çıkmış, birçok karar vermiş ve bu birçok kararın icrasını sağlamıştım. Ancak çıktığım görevler de, aldığım kararlar da ve bu kararlara bağlı icralar da özgün irademin ürünü olmamıştı. Yap denileni yapmak için yaptığım şeylerin bana olan aidiyetine inanmıyordum. Ortaya konulan seçimlerin sonuçları, benim seçimlerime dayanmadığı için benim sonuçlarım olmamıştı. Bu politik bir kaçış veya sorgulama değildi elbette. Bu sadece kendime sorduğum basit bir sorunun içindeki karmaşık cevabın ta kendisiydi. Ancak bu cevap da tatmin edicilikten uzaktı. İçinde parmağım olan bir şeyin bana ait olmamasını zihnim anlamakta güçlük çekiyordu. Kalbimin tasdik etmediği bu karanlık dehlizde, zihnim bir bulamaçtı sadece. Şu an içinde bulunduğum durum da bundan pek farksız değildi nihayetinde. Herkes kaderini yaşarken, ben kaderin içinde çırpınıyordum, kaderi anlamak, adlandırmak ve sorgulamamak için.

Gözlerim yanan ateşin harıyla kavrulurken, aslında bunun zihnimdekilerin bir yansıması olduğundan şüphelenmeye başlamıştım. Buradaki amacım, bariz olarak Komaeda Togami isimli shinobiyi bulmak ve köye döndürmekten ibaretti. Oysa konuşmalarımız, bir dönüşün değil yok oluşun öyküsü üzerineydi. Kulaklarım cümleleri duymamak için yırtınırken, dudaklarım birçok yasaklı kelimeyi dillendirmek niyetindeydi. Var olanın yokluğunu kavramak kadar zor bu durumun üstesinden gelebilecek bir iradeye sahip değildim. Aslında komik olan, irademin varlığına bile şüpheyle bakıyor olmamdı. Zira yaptığım onca faaliyetin bir anlamı yoktu ve de vardı. Bu dengesizlik ve değersizlik arasında yapabileceğim en iyi şey, kuytu bir köşede delirene kadar durmaktı belki. Lakin bu noktada kemirgen zihnim nefes almaya zorluyordu çaresiz bedenimi. Şimdiki gibi zehrin damarlarımda dolaşmasına izin veriyordu. Bazen kendisi salıyordu bazen de Togami gibi bir şahıstan akıyordu damarlarıma, durdurulamaz bir şekilde.

Togami’nin sözlerinin anlamı çok açıktı, fakat kabul edilebilir değildi. Bu kabul edilemezlik, tamamen bugüne kadar aldığım öğretinin ve yaşantının bir ürünüydü. Togami’nin her bir kelimesi bir diğerine girerken, yargılamayı yapması gereken kişi olmaktan uzaklaşmıştım bir kez daha. Kürsünün karşısında idama mahkum edilmeyi bekleyen bir sanık kadar çaresizdim. Ancak içten içe biliyordum suçsuz olduğumu. Doğmanın suç olmadığı bu dünyada, doğup büyümüş olmanın idama mahkum edilmek olduğunu kabullenemiyordum. Fakat içinde bulunduğum bedbaht düzen, kalemimi çoktan kırmıştı ve kabullenemediğim bu hükmü içselleştirmeye başlıyordum. Ne denli çarpık bir halde olduğumu anlatabilecek kelimeler, çoktan prangalara vurulmuştu demek çok da yanlış olmazdı. Bu halde, firari birkaç kelimenin müptelası olmuş bir müptezelden farksızdım. Belki de bu esas anlamsızlığımdı ya da anlamsızlandırdığım…

Hakikatin kendim olduğunu yineleyen Togami, bu cümlesinden emin bir tonda devam ediyordu konuşmasını. Bu aşamada ona haklı veya haksız demek haddim değildi, fakat bundan sonra olacakları kestirebilmek için hiç olmadığım bir dahiye dönüşmem gerekmiyordu. Togami gidiyordu, bense daha büyük bir dehlizde hiç kalmak istemediğim kişiyle baş başa kalıyordum. En son görmek istediğim suret kendimken, kendimi bir dost gibi ağırlamak zahmetine girmeliydim. Hiç istemediğim bu yazgının bir kaçışı olmadığını daha net anlayabiliyordum. Her şeyden ötesi, Togami’nin gidişine engel olamayacağım gibi, ona engel olmak da istemiyordum. Onu özgürlüğe uğurlarken, bir yanım bu kavramın tadını almak istiyordu. Ne var ki, her şeyimle buna hazır değildim. Burada durmaya devam etmeliydim. Sonumun ne olacağını Togami’nin gözlerinin ardında saklanmış bir şekilde görsem de, köyüme dönmek zorundaydım. Bir gün Togami gibi sevdiklerimi kaybetmeden önce gidecektim, sırtımı dönecektim köyüme. Fakat o gün henüz gelmemişti, daha zihnimde cevabını bulması gereken birkaç önemsiz ve değerli soru vardı. Bunların bir cevabı olmadan Togami ile benzer bir kaderi paylaşmak, büyük bir keşkenin doğumuna neden olacaktı sadece.

Togami’nin cümleleri gördüğümüz dünyadan daha karanlık olan zihnimde kendine özgü bir karargah kurarken, onun adımlamalarını izliyordum sadece. Dudaklarımdan dökülecek onlarca kelimeyi, bu gidişe duyulması gereken saygıyla yutuyordum. Her bir kan tadında bu yutkunmaların ardından belki de sadece karanlığın duyabileceği bir ses tonuyla “Ölme.” kelimesi çıkıvermişti ağzımdan. Ne bir temenni ne de bir emir tonunda… Hiçliğin verdiği büyük varlık hissinin yansıması tadında bir kelimeydi sadece… Hiç söylenmemesi gereken ve unutulmaması…

Geriye döndüğümde, karanlık tamamen içime nüfuz etse de, şikayet edecek dirayette değildim. Göreve çıktığım kişilerin sorgular bakışları beni değil, Togami’yi merak ediyordu sadece. Neden? Burada olan benken, neden? Her bir nefes alışım beni yok ederken… Neden? “Hiçbir iz yok.” diyebilmiştim sadece sorgulayan gözlere cevaben. Oysa bu, Togami’yi değil beni kastediyordu. Kendimi aramak zorundaydım, bulmak istemesem de… Yüzleşmek, konuşmak, delirmek ve belki intihar… Kendimi kendimle sınarken, kendimden bir cevap bulmayı umut etmek… Kendimden bir medet ummak… Çaresizliği en hasını yoğun bir tatmin duygusuyla bağdaştırırken geri dönüyorduk köyümüze. Elimiz boştu ve daha kötüsü, artık zihnim de bomboştu. Kendime büyük bir yer açmalıydım ve belki de Togami’nin karanlığına bir ışık muamelesi yapmalıydım. Bilmiyordum, bilmemeliydim… Hiçbir iz yoktu… İzi bulabilmeli miydim?
Künye
İsim: Amano Kagami
Yaş: 19
Cinsiyet: Erkek
Element: Raiton
Seviye: C-Rank
Rütbe: Kaçak (Chuunin)
Ryo: 98.750
Prestij: 8
Ün: 10
Kullanılabilir GP: 0

Motivasyon
Kagami idealleri peşinde olan birisidir. Bu yüzden de köyden kaçmasına sebep olan soruların cevabını bulmayı amaçlamaktadır. Bu sorular kendinden başlayıp dünyaya yayılmaktadır. "Neden" ve "nasıl" şeklindeki bol soruları, bulduğu cevapların peşinden gitmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla Kagami ideallerini realiteye dökmeyi istemektedir.
Özellikler
Izena'daki Ev
Kagami, Izena adlı bir kuytu Yağmur Ülkesi köyünden bir eve sahiptir. Bu ev, onun rahatça saklanabilmesine, dinlenebilmesine ve maceraları arasında huzurlu bir vakit bulabilmesine olanak sağlar. Bu ev sebebiyle Kagami yorgunluğa ve dinlenmeye bağlı olan sağlık sorunlarından daha hızlı kurtulur, Izena'ya kısa sürede ulaşabileceği bir mesafedeyse avlanamaz ve bu evi değerli eşyalarını saklamak için kullanabilir.

Kagami'nin kısa sürede Izena'ya ulaşamayacağı ve avlanabilir olacağı durumlar GM tarafından gerekli turlarda bildirilecektir.

Kagami kurgusal sebeplerle bu eve olan erişimini kaybedebilir.

Profil
Güç: 3
Çeviklik: 4
Kondisyon: 6
Potansiyel: 9
Varlık: 7
Zeka: 7

Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 2
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 2
[Potansiyel] Ninshuu: 5 (Favori)
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 5
[Varlık] Sosyalleşme: 4
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 5
[Zeka] İzcilik: 4
Mod
Jikangan

Ninjutsu
Raigami no Jutsu (B-Rank)
Ikazuchiwana no Jutsu (C-Rank)
Geliştirme Açıklaması: Tekniğin aktivasyonu için işaretlenen alana birilerinin girmesi gerekirken, yaptığı antrenmanlar sonucunda Kagami işaretlenen alan üzerinde kontrol sağlamıştır. Bu sayede teknik açıklamada yazıldığı gibi kullanılabilirken, Kagami teknik için konulan işarette ufak bir değişiklik yaparak, tekniği tek el Tora mührü ile istediği zaman aktif hale getirerek patlamayı gerçekleştirebilir.

Geliştirme Açıklaması: Tekniğin gerçekleştirilebilmesi için sabit cisimler işaretlenebilirken, Kagami teknik üzerindeki kontrolü sayesinde, canlı cisimlerin üzerine de işaret bırakabilmektedir. Bırakılan işaretin, teknik için sabit cisimlere konulan işaretten bir farkı bulunmamaktadır.

Geliştirme Açıklaması: Teknik için el mühürleri yapıldıktan sonra, Kagami iki elini kullanarak iki işaret bırakabilir. Bu işaretlerin ikisi de aynı olmak zorundadır. Yani bir işaret kendiliğinden patlayan, diğer ise Kagami tarafından yapılacak el mührü ile patlayan cinsten olamaz. Diğer bir deyişle, İki işaret de ya kendiliğinden patlayan cinsten ya da tek el mührü ile patlayan cinsten olmak zorundadır.
Kangehika (C-Rank)
Shunshin no Jutsu (D-Rank)


Taijutsu
Suiseiki (D-Rank)

Genjutsu
Kasumi Juusha (C-Rank)
Kuroshiki (D-Rank)
Okuninushi (B-Rank)


Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Post Reply

Return to “Yağmur Ülkesi”