[Ishigakure - Operasyon] Yamato Ryuji & Kotegawa Ooki

Locked
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts:2605
Joined:August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Ishigakure - Operasyon] Yamato Ryuji & Kotegawa Ooki

Post by GM - Naruto » April 11th, 2019, 9:20 pm

Ooki, cesetler korkunç yağmurun zıt yönünde birer heyula gibi yükselirken elini ekipman çantasına atıyor ve içindeki patlayıcı parşomenleri tek bir top halinde, kağıtları buruşturur gibi elinin içinde birleştiriyor ve her birini aktifleşmeleri için chakrayla yüklüyor. Çevresine bakıyor bu esnada. Cesetler hareketsizliklerini sürdürüyorlar. Yaşlı, ancak dimdik durmaya devam eden ulu ağaçlar gibiler. Kiminin dalları kırılmış, kiminin gövdesinde ise vahşi ormancıların baltalarıyla bıraktıkları devasa yaraları görebiliyor. Kadın, ayağa kalkmaya hazırlanıyor. Ona bu fırsatı vermemeye kararlı olan Ooki, patlayıcı parşomenlerle yaptığı topu fırlatıyor kadına doğru. Bu esnada, Ryuji’ye doğru konuşuyor. El mühürlerini yapıp kampın dışında öldürülen cesetlerden biriyle yer değiştirmeden bir milisaniye önce ise, Ryuji’nin yüzündeki gülümsemeyi görüyor.

Ryuji: Ooki’nin patlayıcı parşomen topu havadayken, yer değiştirdiği maskeli ceset beliriyor havada. Kadının hareketlendiğini görüyorsun, varolan son gücünle, iki shuriken fırlatıyorsun kadının kaçış yönüne doğru. Bir an tereddüt ediyor. Parşomen topu kadının yakınına, yere düşüyor. İnfilak etmek üzere hafif hafif parladığını görüyorsun saniyenin onda biri kadar sürede. Hemen ardından patlayıcı parşomen bağlanmış kunaini fırlatıyorsun kadına. Kadın ne yapacağına emin olamıyor. Zaman yavaşlıyor senin için. Bir şimşek çakıyor. İlk defa korkuyu görüyorsun rakibinin mavi gözlerinde. Devasa bir korku. Hemen sonra kadının ayağının dibindeki patlayıcı parşomen kümesi büyük bir gürültüyle patlıyor. Kadın geriye doğru savrulurken, fırlattığın patlayıcı parşomen kadının karnına saplanıyor ve kadın geriye doğru uçarken aktifleşiyor. Kırmızıyı ve siyahı aynı anda görüyorsun. Gökyüzüne doğru fırlayan bir kol görür gibi oluyorsun hemen sonra. Ruhundan korkunç bir yük kalkıyor. Kazandığını biliyorsun. Zaferin tadını hissediyorsun, kan ve duman kokusu yerini temiz bir bahar kokusuna bırakıyor. Gülümsemen büyüyor. Amacına ulaşmış olmanın rahatlığıyla kendini salıveriyorsun. Bir an bile geçmeden, görüş alanındaki her yer turuncu ve kırmızı oluyor. Ayrıca sıcak. Çok sıcak.

Ooki: Kampın dışında, Momoru’nun savaşın ilk anlarında indirdiği düşmanlardan birinin yerinde buluyorsun kendini. Gözlerin hemen Ryuji’yi arıyor, ancak takım arkadaşın seni takip etmiş gibi görünmüyor. Kampa doğru bir adım atmak istiyorsun, elini uzatıyorsun yıldırım chakrasıyla kaplanmış arkadaşına doğru. Vücudun daha fazlasını kaldıramıyor, çamura yapışıyorsun kontrolsüzce. Ryuji’nin kadına bir şeyler fırlattığını görüyorsun, devamında kadının ayağının dibindeki patlayıcı parşomen topunun patladığını. Kadının geriye doğru savrulduğunu görüyorsun, hemen ardından havada uçan ve kadının vücuduyla buluşan parlak metali. İkinci bir patlama meydana geliyor kadın kampın merkezine doğru uçarken. Narin ancak kaslı vücudun parçalandığını görüyorsun, ayakta dikilmekte olan cesetlerin ise ipleri kesilmiş birer kukla gibi yere yığıldığını. Kadının bedeninden geriye kalanlar alevler içinde bir kumaş parçasına isabet ediyor. Kampın ortasında dikilmekte olan, içi tehlikeli ekipmanlarla dolu olan çadıra. Korkunç bir patlama oluyor. Kulakların çınlıyor, gözlerin yanıyor, yerde yatıyor olmana rağmen basit bir yaprak gibi geriye savruluyorsun. Vücudunun bir kısmı alev alıyor. Burnuna yanık saç kokusu geliyor. Sürükleniyorsun ve çamurda debeleniyorsun alevi söndürmek üzere. Sönmeyi başardığın anda, yüzüstü yerde buluyorsun kendini. Ciddi bir yanık olmasa gerek, ancak enerjinin kalan son damlalarını harcamak için yeterli. Bir gayretle kafanı kaldırıp az önce kampın olduğu yere bakıyorsun. Bilincin kapanmadan önce gördüğün son şey, artık orada hiç bir şey olmadığı. Yalnızca yavaş yavaş yağmurun etkisiyle sönmeye başlayan alevlerin parıltısını seçiyor gözlerin.

Off Topic
Out: Yamato Ryuji ölmüştür. Konu sonlanmıştır.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts:2605
Joined:August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Ishigakure - Operasyon] Yamato Ryuji & Kotegawa Ooki

Post by GM - Naruto » June 25th, 2019, 12:44 am

Ooki: Şiddetli bir öksürük kriziyle uyanırken, bilincin saniyeler içinde geri dönüyor istemsizce. Havanın kararmış olduğunu farkediyorsun. Her uzvun, her parçan, sana ait olan her şey korkunç bir sızıyla zonkluyor. Yalnızca fiziksel olarak değil, mental olarak da acı içinde hissediyorsun kendini. Çamurun içinde debeleniyorsun bir süre ayağa kalkmaya çabalarken. Yağmura rağmen ciğerlerine dolmuş olan kül, seni biraz daha öksürtüyor. Kafanı kaldırıyor, yüzünü örtmüş olan kurumuş çamuru siliyorsun beceriksizce. Karşılaştığın manzara, seni daha da acıyla dolduruyor. Güneşin doğuşuyla birlikte burada olan ‘şeyleri’ hatırlıyorsun. Shinobi dostların, korumakla yükümlü olduğun siviller, atlar, ekipmanlar. Artık hiçbirinin orada olmadığını farkediyorsun. Yağmurun söndürdüğü parlak alevler tarafından yutulmuş birer anı hepsi. Ayağa kalkmaya çalışıyorsun, doğrulup ilk adımını attığın gibi vücudun kendini gerisingeri yere bırakıyor. Yılmıyorsun. Yeniden ayağa kalkman için beş dakika kadar harcaman gerekiyor. Boğazın öylesine kuru ki, nefes alıp verirken bile zorlanıyorsun. Gözlerin su arıyor, herhangi bir şey. Sen bilincini kaybetmeden hemen önce başlamış olan, ne zaman sona erdiğini bilmediğin yağmurun kalıntısı olan birkaç su birikintisi farkediyorsun ve yere çöküp kana kana su içiyorsun ilk iş olarak. Çamur, kir, pislik umrunda bile olmuyor. Hayatta kalmaya ihtiyacın var.

Aldığın bu takviye, sana bir süre yürüyebilecek gücü aşılıyor. Zar zor ayağa kalkıyorsun yeniden. Kampa doğru gitmeye tenezzül etmiyorsun. Orada ‘artık’ hiçbir şey olmadığına eminsin. Cepheye doğru yürümeye başlıyorsun. Gün içinde ne olup bittiğine dair bir fikrin yok, ancak böylesi önemli bir ikmal deposunun tamamen yokedilmiş olmasının sorumluluğunun bizzat üzerinde olduğunu bilmen içini karartıyor. Savaşın kaybedilmiş olması ihtimalini aklından uzak tutmaya çalışıyorsun, gelgelelim adeta bir hortlak gibi her boşluk bulduğunda zihnine sızmaya çalışıyor bu fikir. Saatler boyunca yürüyorsun. Yer yer vücudundaki güç kayboluyor ve yere yapışmış olarak buluyorsun kendini. Kısa molalar ve etrafta denk geldiğin su birikintilerinden yaptığın takviyelerle ilerlemeyi başarabiliyorsun. Düşünmek için fazlasıyla fırsatın oluyor. Ryuji’yi, Momoru’yu, sivilleri. Kafan acımaya başlıyor. Bir şeylerin farklı ilerleyebilmesi için neyi farklı yapman gerektiğine dair onlarca farklı senaryo geçiyor aklından. Güneşin doğuşundan saldırının başlangıcına kadar olan saatleri düşünüyorsun. Herhangi bir plan yapmadan, acil durum stratejisi belirlemeden, olası bir saldırı durumunda shinobilerin ve sivillerin nasıl konum alacağını belirlemeden geçen saatler. Bomboş geçen saatler. Kafan daha fazla acımaya başlıyor. İğrenç bir pişmanlık hissiyle doluyorsun her bir adımınla birlikte. Yaptığın hatalar gözünde büyüdükçe büyüyor, mucizevi bir şekilde geçmişe dönmenin hayalleriyle doluyorsun. Fakat acı gerçek ne gözlerinin önünden, ne de zihninden asla kaybolmuyor.

Operasyonun üçüncü gününü işaret eden güneşin doğuşuyla birlikte cephenin geri planı beliriyor ufukta. Bu halinle oraya ulaşman, birkaç saatini alıyor. Her yerin yaralılarla ve ölülerle dolu olduğunu farkediyorsun. Ağır aksak ilerliyorsun sedyelerin arasından. Pekçoğu çamura bulanmış pek çok tanıdık yüz görüyorsun. Neler olduğunu sormak istiyorsun birilerine, ancak çoğu cevap verebilecek durumda değil. Cevap verebilecek olanlar ise, yaralıları hayatta tutmak için işlerine öyle odaklanmışlar ki seni duyabileceklerinden bile şüphelisin. Ön hatlara doğru ilerliyorsun. Hafif bir yağmur çilemeye başlıyor yeniden. Birinin sana yaklaştığını farkediyorsun ve refleksif olarak sana uzatılan kolu kapıveriyorsun şiddetle. Ani hareketin, vücuduna acı yüklüyor. Yakalayıp büktüğün kolun sahibinin alınbandını farkediyorsun. Ishigakure. Adamın yüzündeki endişe dolu bakışı görüyorsun. Eli bırakmanla birlikte, kendini yerde bulman bir oluyor yeniden. Gözlerin kapanmak üzereyken yarım yamalak bir ses duyuyorsun: “Burada desteğe ihtiyacım var!”

Uyku ve uyanıklık arasında geçiyor her şey, ne olup bittiğini bilmiyorsun. Birilerinin sana müdahale ettiğini hissedebiliyorsun ancak ses çıkaramıyorsun. Saatler geçiyor, belki de günler. Zaman kavramın yok olmuş durumda. Yalnızca yaralı olmandan kaynaklı olmadığını biliyorsun bunun. Hatta, önceki görevlerinde çok daha fazla yarayla başa çıktığının farkındasın. Ancak sırtına yüklenmiş olan sorumluluğu taşıyamamış olmanın, sorumlu olduğun canların korkunç bir şekilde kaybedilmiş olmanın vicdani yükü seni bu hale sokuyor. Hissediyorsun. Acı duyuyorsun, beynin infilak edecekmiş gibi hissediyorsun. Yapacak hiçbir şeyinin olmaması seni bertaraf ediyor. Ağzını hiç açmıyorsun. Söyleyecek bir şeylerinin olduğundan şüphelisin. Ne kadar olduğuna emin olamadığın bir süre sonra, birileri tarafından bir arabaya yüklendiğini hissediyorsun. Araç tıngır mıngır ilerlemeye başlarken, derin bir nefes veriyor ve gözlerini kapatıyorsun. Köye dönüyor olmalısın. Köyde seni ne bekliyor? Geri kalan hayatında seni ne bekliyor? Bilmiyorsun.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Locked

Return to “Yağmur Ülkesi”