[Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

User avatar
Taichi Dazai
Posts:66
Joined:January 5th, 2019, 8:03 pm
Künye:
Re: [Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by Taichi Dazai » August 8th, 2019, 7:00 pm

Mavi ışığı göğün en uç noktasından yakalamış ve üstüme giydirmiştim.

Işık dört bir yanımı sarmış, kılıcıma sıçramıştı. Ardından daha da keskinleşmiş olan kılıcımı sallamış ve düşman olarak gördüğüm kişiyi ebediyete yollamıştım.

Hamlemi yaparken, ışıklar saçılırken ve kan akarken ister istemez düşündüm. Kılıcım mı daha keskindi? Yoksa düşüncelerim mi? Az önce bir insanı öldürmüştüm! Birini öldürmek için gereken eylem basitti. Sadece kılıcı bir kere sallamaktan ibaretti. Fakat birini öldürmek için… karar vermek ne kadar zordu?

Kuşkusuz zor kısmı, bu düşünceyi oluşturmaktı. Bu düşünceyi kabul etmek ve eyleme dökmekti. En azından benim açımdan öyleydi. Birçok olay bu durumda tetikleyici görevi üstlenmişti. Şartlar ve yaşananlar beni bunu yapmaya zorlamıştı. Benim hatalarım da vardı. Ama en sonunda ortaya çıkan sonucun kötü olduğunu da düşünmüyordum. Sonuçta iyiler kazanmıyor muydu? Ben de burada onun öyküsünü yazıyordum!

Kılıcımla kestiğim adamın yeri düşmesiyle aynı anda benim de ideallerim yeni bir zirveye uçmuştu. Fikirlerimde bir şeyler değişmiş, zihnim yeni ufuklara kanat açmıştı. Yeni şeyler idrak etmeye başlamış gibiydim sanki. Bundan sonrası için hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı konusunda emindim. Yapılan her eylem, duvara atılan bir çizik anlamına geliyordu. Bu seferki attığım çizik derin ve büyüktü. Bundan sonra duvar eskisi gibi olmayacaktı. Tabii ben de aynı şekilde değişecektim. Nasıl bir değişim beni bekliyordu? Bunu biliyordum. Bekleyip, hareket edip, ilerleyip bunu görecektim.

Şimdi… Devam etmeliydim. Başladığım işi bitirmeliydim. Bitirmek zorundaydım. Bunun için aslında ilk hedefim olan, fakat ikinci hedefe kaydırmış olduğum uzun saçlıyı halletmeliydim. İşin aslı… Bu adamı ilk etapta öldürmek istemiyorum. Çünkü bilgi almak istiyordum. Sonuçta bu adamın bir bütünün uzantısıydı sadece. En dipte, en uç nokta da yer alıyordu. Gerçek düşmanım, sessizdi. Görmüyor ve tanımıyordum. Bilmiyor ve işitmiyordum. Belki savaşmaya devam ederdim, öykümü burada bitirmezdim. O zaman ihtiyacım olan bilgi olurdu. Savaş ve dövüşün içinde önemli mi önemli bir kavramdı sonuçta bilgi dediğimiz şey.

Ortamdaki havanın birkaç kez ağırlaştığından emin olurcasına içime çekmiştim nefesimi. Sanki soluk borumdan akan şey hava değil, katı bir cisimdi. Ciğerimin içine doğru kayan şeyin sıcaklığından bile emin değildim. Dışarı göstermek istemediğim terlemenin, havanın içimde oluşturduğu ısı ve basıncının yarattığı bir ürün olduğundan emindim. Belki bazı şeyleri hayal ediyordum. Düşüncelerim birbirine girmiş ve çarpıklaşmaya çalışıyordu. İzin vermiyordum, direniyordum. Sakin kalmaya çalıyordum. Vücudum ne olduğunu kestiremediğim davranışlar sergilemekteydi. Farklı bir şey yapmanın getirdiği yenilikti galiba bu da. Önüme bakmalıydım. Şimdi saçma sapan şeyler düşünmenin sırası değildi.

Evet, şimdi isim verilmiş en küçük zaman birimine bile ihtiyacım vardı. Hiçbir anımı boşa harcayamazdım. Bir an önce eylemlerime devam etmeli ve bu işe son noktayı koymalıydım. Bu tarz durumlarda geçen her saniye benim aleyhimeydi. Üstümdeki Raiton no Yoroi’nin ne kadar süre devam edeceğini merak da etmiyor değildim ayrıca. Uzun saçlıyı aradan çıkardıktan sonra bunun üzerine bir süre düşünecektim sanırım. Savaşmaya devam etmeyi seçersem çakramı adam akıllı kullanmak zorundaydım. Acemice değil. Bu bilince erişip, tecrübelenmeliydim. Zihnimin içinde bir göl varsa, o gölün en dibine inmeliydim. Bir dağ varsa, zirvesine çıkmalıydım. Sınırları aşmam gerekiyordu. Sıradan şeyler yaparak iyi hikayeler yazamazdım.

Zamanımı boşa harcamamayı aklına koymuş biri olarak, düşünme işlemini burada bitiriyordum. Son kez diyeceğim bunu. Artık eylemlere geçme vaktiydi. Keli öldürdüğüm an, uzun saçlının zaten silahına yöneleceğini biliyordum. Kendini koruma içgüdüsüydü bu. Bu yüzden zaman kaybetmemeliydim. Uzun saçlıyı şimdilik ekarte etmeliydim. Bu yüzden ilk olarak seçeceğim yol, onu kısa süreli etkisiz hale getirmek olacaktı. Bu düşünce sürecine takriben hızlıca uzun saçlıya yönelecektim. Eğer yapabilirsem uzun saçlının karın ya da göğüs kısmında veyahutta onun arasındaki bir yere uçan tekme yollayacaktım sağ ayağımla. Bu şekilde hem hızlı hareket etmiş olurdum, hem de mesafeyi çabuk kat etmiş olurdum. Atacağım tekmeyle herifi yere mıhlamayı planlıyordum. Ölümcül bir zarardan kaçınacaktım. Ama bunun için de aşırı bir dikkat göstermeyecektim. Önceliğim kendimi güvende tutmak olacaktı.

Bu tekmeyi kılıcını tam olarak çekmediği ve bana zarar veremeyeceği bir durum senaryosunda uygulayacaktım. Şaşkınlığının da vermiş olduğu eylemsizliği avantaj olarak kullanmayı planlıyordum. Bunu başaramayacağım durum senaryosunda ise yine kılıcıma başvuracaktım. Kendimi tekme atmayı düşündüğüm senaryodaki kadar geri tutmayı planlamıyordum. Bu yüzden iş kılıç tokuşturmaya geldiyse, geri durmayacaktım. Geri durursam zararı gören ben olurdum. Bu düşüncem doğrultusunda uzun saçlının kolunun birini koparmayı hedefleyerek kılıcımı sallayacaktım. Tam olarak iki kılıcı kullanmak da usta olduğunu düşünmüyordum. Baskın bir eli varsa, onun sağ el olduğu kanısındaydım. Sonuçta insanların geneli sağ uzuvlarına yatkındır. Bu yüzden yapabilirsem, sağ kolunu kesecektim. V harfini oluşturan çizgilerin şeklinde hareket ettirecektim kılıcımı. Belimden ve kalçamdan aldığım güç ile harmanlayıp, bu şekilde koluna elveda demesini sağlayacaktım.

Başarırsam dengesini bozmuş olacaktım. Aynı zamanda bir anlık boşluk yaratmış olacaktım. Bu bir anlık boşluğu fırsat bilip, kılıcımın sivri ucunu boğazına doğrultacak ve pes etmesini bekleyecektim. Kılıçlarına yönelmeyi bıraktığı anda ise söze girişecektim bu sefer. “Direnirsen ölürsün!” Bunu olabildiğince net bir şekilde söylemeye çalışacaktım. Ardından köylülerin olduğu tarafa doğru bağıracaktım. “Köy şefini çağırın. Size zarar vermek gibi bir niyetim yok. Yapmak isteseydim çoktan yapmıştım.”
Künye
İsim: Taichi Dazai
Yaş: 20
Cinsiyet: Erkek
Element: Raiton
Seviye: C-Rank
Rütbe: Chunin
Ryo: 123.250 Ryo
Prestij: 13
Ün: -
Kullanılabilir GP: -
Motivasyon
En İyi Roman: Maceralarını içeren romanı yazmak için elbette bir sürü materyal gerecektir. Kitabı da, kendi maceralarına yaraşır bir şekilde, dünyanın en iyi romanı olmalıdır. Dünyanın en iyi romanına sahip olmak içinse, dünyanın en iyi yerlerine gitmeli ve hiç bilinmeyen, anlatılmamış mekanlarına gitmelidir. Bunu başarmak için elinden geleni yapmak bile, kendisini heyecanlandırmak için yeterlidir.
Komplikasyon
Değerli Defter: Maceralarını içeren sıklıkla not aldığı bu defter, onun için en değerli eşyalardan bir tanesidir. Yok olmasına dahi katlanabilir. Ama başkasının eline geçmesi, asla kabul edemeyeceği bir şeydir. Göğsünde bulunan iç cebine koyduğu bu defteri sıklıkla kontrol eder. Eğer ki bir gün defterini kaybederse, elinde bulunan her şeyi boş verip, defteri bulmak için gereken tüm fedakarlıkları gösterecektir. Maceralarını içeren bu defter, tıpkı bir yazarın yazdığı bir hikayenin, orta yerinde içindekilerinin çalınıp ortalığa yayılması gibi his yaşatacaktır kendisine.
Özellikler

Profil
Güç: 9
Çeviklik: 9
Kondisyon: 8
Potansiyel: 8
Varlık: 3
Zeka: 3
Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 2
[Çeviklik] Akrobasi: 2
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Favori Beceri][Kondisyon] Form: 3
[Potansiyel] Ninshuu: 1
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 1
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 1
[Zeka] İzcilik: 1

Ninjutsu
Shunshin no Jutsu - D-Rank[Geliştirme]
Ikazuchi no Kiba - C Rank
Raijin no Jutsu - B Rank
Raiton no Yoroi - A Rank
Taijutsu
Kendou - B Rank
Genjutsu
-
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar:
Temel Shinobi Çantası
Orta Seviye Katana
5 Adet Patlayıcı Parşömen, 5 Adet Sentetik Kartona yapışık.
Koruyucu Şemsiye
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts:2605
Joined:August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by GM - Naruto » August 9th, 2019, 3:16 am

Elemanla aranda bir kaç metre olması, uçan tekme için kendini hazırlamana epey mani oluyor. Sen zaten zıplamak adına kendini ileri attığında elemanla burun buruna gelmiş oluyorsun. Tam o sırada da havaya zıplayıp tekme atmaya çalışmak çok garip bir ana sebebiyet veriyor; sanki kendini bir çuvalmış gibi uzun saçlıya fırlatmış gibi oluyorsun. Her ne kadar Raiton no Yoroi'nin etkisi altında olsan da, hareketin garipliği ve anlamsızlığı sebebiyle sola doğru bir kaç adım alarak kurtuluyor adam.

Sen havadaki süzülüşünü bitirip kılıcını sertçe kavradığında çoktan iki kılıcını da çekmiş oluyor uzun saçlı. Etrafına baktığını gözlemliyorsun, sanki bir kaçma rotası arıyor gibi. Fakat o hareket etmeden, hala aranda bir kaç metre olan elemanın önüne atlıyor ve kolunu almak adına V hamleni yapıyorsun. Önce yukarıdan aşağıya, ardından aşağıdan yukarıya, belinden destek alarak kılıcını savuruyorsun.

Yukarıdan aşağıya kılıcını savurduğunda, eleman iki kılıcını önünde konuşlandırarak saldırını geri yansıtıyor ancak senin kolunun rotası bozulmuyor; uzun saçlı ise geri sendeliyor. Yukarıdan aşağı olan hamleni de koluna doğru hedefleyerek uyguluyorsun, elemanın geriye sendeleme durumunda oluşu da hamlenin başarılı olacağını söylüyor gibi.

Fakat eleman son anda, sağ kolunu içe büküp kılıcıyla hareketini karşılıyor. Bunun karşısında ise, sağ elindeki kılıcı uçup üç dört metre arkadaki bir yere saplanıyor havada döndükten sonra. Uzun saçlının bir kaç yerine Raiton no Yoroi'nin elektrik dalgalarının çarptığını gözlemleyebiliyorsun.

Kendini geriye bırakıyor uzun saçlı ve arkaya doğru boşa çıkan elini koyarak takla atmaya çalışıyor. Fakat Raiton no Yoroi'nin etkisi gereği çarpılmasından mütevellit dengesi bozuluyor ve kendini yere atıp senden bir kaç metre uzaklaşmış oluyor sadece. Sırtı yere bakacak şekilde, elindeki kılıcını sana doğrultuyor yerden.

Sen kılıcı adamın boğazına götürdüğün anda ise sertçe kendi kılıcı ile ona vuruyor, bu da senin elinin sağa doğru açılmasına sebebiyet veriyor. Onu o anda öldürmeyeceğini kavrayamamış gibi görünüyor. Sağa açılan elini fırsat bilip, geriye doğru yerde bir takla atarak ayağı kalkıyor, haliyle konuşmanı yapmıyorsun. Kılıçların tokuştuğu an elektriğin de elemana çarptığından eminsin.

Tüm bu olaylar üç, bilemedin dört saniye içerisinde gerçekleşiyor. Elemanın surat ifadesi aynı; şaşkınlık ve korku. Sağına soluna bakıyor tekrardan ve arkasını dönüp yerdeki kılıcını almak için koşturuyor. Bu da sana bir hamle şansı sunuyor.

Raiton no Yoroi'nin hala chakran üzerinde oluşturduğu yükü de hissedebiliyorsun, ancak devam etmene engel bir şey görünmüyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Taichi Dazai
Posts:66
Joined:January 5th, 2019, 8:03 pm
Künye:

Re: [Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by Taichi Dazai » August 9th, 2019, 9:45 pm

Bugünün kendisine ithaf edilecek bir şekilde hareketlerim anlamsızlığa bürünmüştü. Ara sıra düşüncelerimin saçmalığını bile fark edemiyordum…

Bugün günlerden neydi? Acaba şu an günün hangi zamanındaydık? Bu soruların cevabını bilmesem de şansız bir günün içinde olduğumu biliyordum. Bu şansızlığı yakalamış kişi ben olabilirdim. Fırsatlar kollama planının o kadar kolay gitmeyeceği açıktı aslında. Sadece göz ardı etmiştim bazı şeyleri. Daha doğrusu çoğu şeyi.

Bu saatten sonra bir şeyin de değişeceği yoktu. Bu yüzden önüme bakmalı ve ilerlemeye devam etmeliydim. Yaşanmış şeyleri kabul etmeliydim. Aslında ettim de. Sadece ilerleme konusunda biraz sıkıntılar yaşıyordum. O da çözülecekti. Yani tüm gün boyunca yaptığım hataları yapmaktan vazgeçersem… düzelecekti. Bu saatten sonra ne kadar düzelirdi, bilmiyorum. Ama iyi tarafından bakmak da bir sakınca görmüyordum. Defalarca tekrar ettiğim gibi, en azından kitabım için bir şeyler çıkarıyordum.

Ardıma bakınca söyleyeceğim bir şey varsa; ‘o da pişman olmadığım’, olurdu sanırım. Sanırım zamanı geri sarsak aynı şeyleri tekrar tercih ederdim. Tabii daha mantıklı kararlar almaya çalışırdım. Ama sonuçlar kaçınılmazsa, cevaplarım da aynı şekilde kaçınılmaz olurdu. Beni ben yapan ne varsa, onların belki haykırışıydı bu. Uzuvlarım, beynim, hücrelerim, atomlarım… Beni ben yapan ne varsa, aynı şeyleri yaşarsam, yine aynı şeyleri yapacağımı söylüyordu.

Üzerimdeki mavi rengin ışıldaması, kılıçlarımızın birbirine değerken çıkardıkları tıngırtı, vücuduma durmaksızın pompalan adrenalin; tüm bunlar bana gerçekten yaşadığımı hissettiriyordu. Belki rakibime karşı daha güçlü olmanın verdiği rahatlık, böyle hissetmeme sebep oluyordu. Kim bilir? Bildiğim tek şey varsa, o da şu an için bu durumdan hoşlanıyor oluşumdu. Fakat her şeyin bir sonu vardı. Kötü ya da iyi olması fark yaratmazdı. Son bulurdu öylece. Hayatın kendisi bile.

Bu sebebe ithafen ben de şimdi bu işi bitirmeliydim. Son noktayı koymalıydım. Bu fikri kafamın içinden geçirirken bir anlığına düşünmeden edemedim… Acaba kitabıma son noktayı koyabilecek miydim? Yoksa kitabım bitmeden, ben mi bitecektim ilk? Bu soru zaman zaman zihnimin bir köşesinde belirse de, kilitli kapılar ardına saklıyordum. Ya da toz misali halının altına süpürüyordum. Kabul etmek istemediğim, düşünmek dahi istemediğim bir gerçeklikti. Ama sonuçta gerçeklikti. Bu şekilde dikkatsizce hareketlere girişmeye devam edersem eninde sonunda ulaşacağım nokta olabilirdi.

Tamam. Artık bu andan itibaren düşüncelerimin anlamsızlığını bitirmeliydim. Başka şeyleri aklımdan geçirmeyi bırakıp, ortamın sıcaklığına dikkat etmem lazımdı. Yoksa dokunmamam gereken bir yere dokunup, kendimi yakabilirdim. Pür dikkat kesildim. Aklımda var olan tek şey, rakibimi etkisiz hale getirmekti. Bunun için ne yapabilirdim? Aklımda çok şey yoktu. Rakibin durumu da… benim lehime gibi gözüküyordu. Şimdi, önceki hamlelerimin zıttı bir şekilde mantıklı ve kabul edilebilir bir şeyler yapmam gerekiyordu. Mümkünse tek bir hamle de bitirmeliydim. En iyi yol bu olurdu sanırım.

Çok fazla oyalanmadan, çok fazla uğraşmadan. Daha önce de belirtmiştim. Tekrar belirtiyorum. Geçen her saniye benim için zarardı. Bu zaman, tek bir olaya bağlı değildi. Birçok olay örgüsünü içeren bir denklemin sıkıntısıydı. Yani… Geçen her saniyeyle birlikte avantajım, dezavantaja dönüşüyordu. Buradaki anahtar kelime ‘hız’ idi. Ama öyle alalalade bir hız değildi. Aradığım panik ile acele etmek değildi. Aradığım şey, kontrollü bir şekilde kendimi daha fonksiyonel kullanmak ve içimde var olan yetileri dışa vurmaktı. Ne yapmam gerektiğini biliyordum. Ne için savaştığımı biliyordum. Bundan sonrası hakkında pek bir şey bilmiyordum. Belirsizliğe dalmaya devam edecektim. Kararım bu şekildeydi.

Hamlemi belirlemiştim. Kafamın içinde var olan boş yerlere, taşları yerleştirmiştim. Bu sefer bu işi halledecektim. Buna kesinkes emindim. Adamın ifadesinin verdiği mesaj itibariyle, mala bağladığı düşüncesi doğdu kafamda. Bir anda dövüşün ortasında kılıca yönelmesi de buna doğrular nitelikteydi. Korkmuştu sanırım. Benden. Benden? Bence benden korkmamıştı. Korktuğu şey ölümdü. Korkunç biri olduğumu falan da düşünmüyordum. Öyle bir izlenim de bırak istemezdim yani. Kana susamış biri değildim sonuçta. Zevk için cinayet de işlemiyordum. Kendimce belirlediğim belli başlı doğrular ve onun çevresinde dolanan çıkarlar doğrultusunda yeltenmiştim sadece.

Neyse. Adamın bana verdiği açığı fırsat bilecektim. Yapacağım hareket dizisi de zaten basit olacaktı. Zira, çok kompleks şeyler yapabildiğim söylenemezdi. Bir shinobi olarak varyasyon yaratma konusunda zayıf olduğumu itiraf etmek zorundaydım. Çok da güçlü de değildim, bunu da kabul etmeliydim. Ama temelimin de o kadar kötü olduğunu düşünmüyordum. Hayat dediğimiz şey, tecrübelerin birikimiydi. Shinobilik’te aynı mantıkla işliyordu. Dövüştükçe tecrübelenirdin. Tecrübelendikçe güçlenirdin. Ortaya bir çaba konulmalıydı. Çabanın olmadığı yerde, ödül söz konusu olamazdı, değil mi?

Hamleme gelecek olursak… Adam hamlesini yaptığı gibi, ben de tüm gücümü ve hızımı sınırına kadar çıkarıp, Kendou’nun temel adımlama tekniğini kullanacaktım. Bu şekilde herife yakınlaşmayı planlıyordum. Kısa mesafeleri daha hızlı kapatmamı sağlıyordu bu adımlama yeteneği. Temelin de temeliydi. Ama yine de işe yarardı. Adama hareketlenmemle beraber, havada olan kılıcımı yere doğru büyük bir ivmeyle inişe geçiriyor olacaktım. Ben adamın yanına ulaştığım anda, kılıcım da yere paralel şekilde inişe geçiyor olacaktı. Hedeflediğim yer ise, kılıcı tuttuğu kol olacaktı. Kısacası adama doğru ilerlerken, kılıcımı da aynı zamanda ivmelendirecektim. Adamın yanına yakınlaştığım ve kılıcım ile ulaşabildiğim mesafeye geldiğinde, ivmelenmiş olan kılıcımı havadan, yere paralel olacak şekilde, aşağıya doğru tüm ivmesiyle indirecek ve kesme hamlesini yapacaktım. Bu hamlemle de uzun saçlının kılıcını tutan kolunu hedefleyecektim.
not: Kendou adımlama tekniğini biraz ezbere yazdım. Evrende böyle bir şey geçmiyor. Fakat anime ve manga tecrübelerimden yola çıkarak adımlama yeteneğinin var olduğunu kabul ettim. Holyland adlı mangada, çocuğun biri de kullanıyordu hatta. Gördüm yani birkaç yerde. Ben de aynı şekilde burada da vardır diye kabul ettim. Eğer ki böyle bir şey evrende yoksa, normal bir şekilde ulaşmaya çalıştığımı varsayarsanız çok müteşekkir kalırım.
Künye
İsim: Taichi Dazai
Yaş: 20
Cinsiyet: Erkek
Element: Raiton
Seviye: C-Rank
Rütbe: Chunin
Ryo: 123.250 Ryo
Prestij: 13
Ün: -
Kullanılabilir GP: -
Motivasyon
En İyi Roman: Maceralarını içeren romanı yazmak için elbette bir sürü materyal gerecektir. Kitabı da, kendi maceralarına yaraşır bir şekilde, dünyanın en iyi romanı olmalıdır. Dünyanın en iyi romanına sahip olmak içinse, dünyanın en iyi yerlerine gitmeli ve hiç bilinmeyen, anlatılmamış mekanlarına gitmelidir. Bunu başarmak için elinden geleni yapmak bile, kendisini heyecanlandırmak için yeterlidir.
Komplikasyon
Değerli Defter: Maceralarını içeren sıklıkla not aldığı bu defter, onun için en değerli eşyalardan bir tanesidir. Yok olmasına dahi katlanabilir. Ama başkasının eline geçmesi, asla kabul edemeyeceği bir şeydir. Göğsünde bulunan iç cebine koyduğu bu defteri sıklıkla kontrol eder. Eğer ki bir gün defterini kaybederse, elinde bulunan her şeyi boş verip, defteri bulmak için gereken tüm fedakarlıkları gösterecektir. Maceralarını içeren bu defter, tıpkı bir yazarın yazdığı bir hikayenin, orta yerinde içindekilerinin çalınıp ortalığa yayılması gibi his yaşatacaktır kendisine.
Özellikler

Profil
Güç: 9
Çeviklik: 9
Kondisyon: 8
Potansiyel: 8
Varlık: 3
Zeka: 3
Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 2
[Çeviklik] Akrobasi: 2
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Favori Beceri][Kondisyon] Form: 3
[Potansiyel] Ninshuu: 1
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 1
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 1
[Zeka] İzcilik: 1

Ninjutsu
Shunshin no Jutsu - D-Rank[Geliştirme]
Ikazuchi no Kiba - C Rank
Raijin no Jutsu - B Rank
Raiton no Yoroi - A Rank
Taijutsu
Kendou - B Rank
Genjutsu
-
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar:
Temel Shinobi Çantası
Orta Seviye Katana
5 Adet Patlayıcı Parşömen, 5 Adet Sentetik Kartona yapışık.
Koruyucu Şemsiye
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts:2605
Joined:August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by GM - Naruto » August 10th, 2019, 10:10 pm

İleriye doğru atılıyorsun uzun saçlı hareketlenince. Hatta reflekslerin maksimumda olduğu için o hareketlendikten sora belki sadece minik bir milisaniye kaybediyorsun. O kılıcına doğru koşarken sen kılıcını kaldırıyor ve ileriye doğru adımlıyorsun. Kılıcını indirmeye başladığında, uzun saçlı da kendi kılıcına varmış oluyor, ancak hız üstünlüğü çok bariz bir şekilde sende; o daha kılıcını kavrayamadan, yani sırtı sana dönükken kılıç tutan diğer kolunun dirsek hizasını hedef alıyorsun.

Kılıcın çok seri bir şekilde elemanın kolunu dirsek kısmının üstünden giriyor ve tertemiz bir kesik açarak altından çıkıveriyor. Sırtı sana dönük olan uzun saçlının kafasının göğe doğru kalktığını ve bir dehşet narası attığını duyuyorsun. Kılıcını kavramak yerine yana doğru sendeliyor boştaki eliyle kesik kolunun pazusunu kavrarken, ardından rastgele başka bir yöne sendeliyor etrafında dönerek, ardından senle yüz yüze geliyor. Aranızda bir kaç metre var.

Kolundan kanlar fışkırıyor, suratındaki şok ve korku katlanarak artmış ve resmen karikatür seviyesine getirmiş çehresini. Dizlerinin üzerine çöküyor kolun bakarak ve tekrar bağırıyor derin bir nefes alarak, bu sırada renginin sapsarı olduğunu görüyorsun. İğrenç bir sarı renge bürülmeye başlıyor teni, gözlerinin de boş bakmaya başladığını farkediyorsun.

Köye doğru baktığında, ambara giden yolda toplandıklarını ve olayı izlediklerini görüyorsun. Kimse yaklaşmıyor. Çıkan seslerden mütevellit gençlerden ziyade yaşlılar ve çocukların da toplanmaya başladığını gözlemliyorsun.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Taichi Dazai
Posts:66
Joined:January 5th, 2019, 8:03 pm
Künye:

Re: [Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by Taichi Dazai » August 10th, 2019, 11:34 pm

Yaptıklarımı, yapacaklarımı sessizce izledim. Sanki sıradan herhangi bir gösteriye, en önden bilet almışçasına, duygusuzca ve empati yapmadan izledim. Dövüşen bendim. Ama izleyen yine bendim.

Önce keli öldürdüğüm sahne, sonra uzun saçlının kolunu kopardığım sahne… kafamın içinde tekrar ve tekrar edip, bir sirkülasyon yaratıyordu. Sanki aynı sahneyi, bir saniyenin içerisinde birkaç bin kez izlemiş gibi hissedivermiştim. Yaptığım her şey birebir aynıydı. Ama bana verdiği his, her tekrarda azalıyor, yavaşça dibe iniyordu.

Pek tabii, düşmana merhamet etmenin bir anlamı yoktu. Bilhassa, asıl sıkıntı, düşmana sempati duymakla başlardı. İnsan dediğimiz varlık, kararlarını iki temel şeye dayandırırdı. Birincisi, düşünceler ve fikirlerdi. İkincisi ise duygu ve hislerdi. Burada asıl sorulması gereken soru, hangisinin daha efektif ve doğrucul olduğudur. Ki, cevabı çok açık bir sorudur bu da.

Düşmana sempati duyan biri, hislerini ve duygularını ortaya dökmüş olur. Bunu yaptığı an itibariyle de, mantıksal karar almaktan uzaklaşıp, yersiz kararlar almasını sağlayan duygulara bel bağlar. Empati yapıp, kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi bir başkasına yapmazsa, büyük bir kumar oynamış olur. Sonuçta kimse karşılarında bulunan insanların ne tür, ne tarz fikirlere sahip olacağını bilemez. Bu da bir bilinmezliğe sürekler insanı. Tabii şu da aşikardır ki, bilinmeyen şey tehlikelidir. Bu yadsınamaz bir gerçekliktir. Tehlike derken de, içindeki değildir tehlikeli olan. Bilinmiyor oluşu asıl büyük tehlikedir.

Bu konu hakkında söylenebilecek sayısız tane kelime olduğundan eminim. Fakat ben uzatmayacaktım. Sadece birkaç basit örnekle açıklamaya çalışacaktım. Doğaya baktığımız zaman, zekası insanlarla eşleşen bütünü sayılabilecek bir ırk yoktu. Ama hisleri ve duyguları olan birçok hayvan vardı. Bu malumunuz, şaşılmayacak bir gerçek. Buradan gelmek istediğim nokta ise… şu an dünyanın hakimiyetinin insanların elinde oluşudur. Zekamız geliştikçe, soğukkanlı kararlar alabildik. Sırf acıktık diye, canımıza hiçe saymadık.

Bu şekilde ilerledikçe, duyguların manaları da azaldı haliyle. Zekanın yükselişiyle, hislerin günden güne azalması ve basmakalıpların düşüncelerin insanların içine işlemesi, belki doğru orantılı değildi. Ama aralarında herhangi bir ilişki yok da denemezdi. Tabii bunlar tamamen benim şahsi düşüncelerim olmakla birlikte, inançlarımın kelimelere dökülmesiydi. Bu sebeplerden ötürü, her zaman mantığın peşinden koşmayı da kendime vazife biçmiştim. Duygu ve hislerimden arınmak için özel bir çaba sarf ettiğim de söylenemezdi. Sadece düşündüm. Oldukça fazla. Aynı zamanda düşmanıma empati yapmaktan vazgeçtim.

Belki bir gün bu özelliğim sadece düşmanıma değil, dostlarıma karşı aynı tepkiyi gösterecekti. Bence bu da bilinmezliğin içinde saklanan bir cevaptı. Bana gelirsek, ben öyle bir şey olacağını düşünmüyordum. Tabii ben istemedikçe. Belki de isteklerime müdahale ediliyor olacaktı. Bilemiyor ve cevaplayamıyordum bunları. Şimdi ben, sadece önüme bakmaya adapte olmuştum. Aklımda, kendi kişisel düşüncelerim ve tatmin araçlarım dışında bir şey yoktu. Bir an önce bu işi bitirmek, güzel bir hikaye yazmak gibi şeyler vardı işte.

Geçmiş, gelecek, duygular ve düşünceler… şimdilik hepsini bir kenara bıraktım. Önümdeki adamın sefil görüntüsüne baktım öylece. Düşündüm. Aslında düşünmeden edemedim. En kötü anımda bile böyle olmak istemiyordum ben. Bu şekilde rezilce davranışlar sergilemek, kendime asla yakıştıramayacağım şeylerdi. En azından ölsem bile, ölümümün beni yansıtan nitelikler taşımasını istiyordum. Kaldı ki, bu herifin sadece tek bir kolu yoktu. Canı, nefesi aynı şekilde yerinde duruyordu.

Ölüm fikri ve nasıl ölmem gerektiğini düşünür ve hesaplarken, köylülerin kalabalığı tekrardan gözüme ilişmişti. Öylece izliyorlardı beni. Aslında onlar da bilinmeyeni, bilindik yapmaya çalışıyorlardı. Korkuyorlardı. Ama korktukları bu kişi, yani benim nasıl biri olduğumu kavramak istiyorlar ve merak ediyorlardı. Yaklaşmasalar bile, gözlerini ufka kadar dikiyorlardı. Tabii bu bakışlar bana pek de sırtlan grubunun gözleri gibi gelmemişti. Sadece bir avuç köylü. Ama değerli köylülerdi. Kitabıma geçecekti çünkü.

Neyse. Şimdi bir şeyleri çözmeye başlamalıydım. Yavaşça uzun saçlıya doğru adımlayacaktım. Adımlarımın seslerini işitmesini istiyordum. Biraz daha sert basacaktım. Yanı varır varmaz da, kılıcımın sivri kısmını daha önceden de niyetlendiğim gibi, boynuna doğrultacaktım. Kılıcımı tutan sağ elim tüm bu eylemi yüklenirken, sol elimin de işaret parmağı dudağıma yapışacak ve ‘sus işareti’ yapacaktı. O sırada uzun saçlıyla bakışlarımızın karşılaşacağı konusunda biraz emin gibiydim. Kılıcımı boynuna dayamış olacaktım çünkü.

Sonrasında bu bakışları kısa kesecek ve hemen konuşacaktım. “Direnirsen ölürsün! Canını almayı planlamıyorum!” Bunu olabildiğince net bir şekilde söylemeye çalışacaktım. Ardından köylülerin olduğu tarafa doğru bağıracaktım. “Köy şefini çağırın. Size zarar vermek gibi bir niyetim yok. Yapmak isteseydim çoktan yapmıştım.”
Künye
İsim: Taichi Dazai
Yaş: 20
Cinsiyet: Erkek
Element: Raiton
Seviye: C-Rank
Rütbe: Chunin
Ryo: 123.250 Ryo
Prestij: 13
Ün: -
Kullanılabilir GP: -
Motivasyon
En İyi Roman: Maceralarını içeren romanı yazmak için elbette bir sürü materyal gerecektir. Kitabı da, kendi maceralarına yaraşır bir şekilde, dünyanın en iyi romanı olmalıdır. Dünyanın en iyi romanına sahip olmak içinse, dünyanın en iyi yerlerine gitmeli ve hiç bilinmeyen, anlatılmamış mekanlarına gitmelidir. Bunu başarmak için elinden geleni yapmak bile, kendisini heyecanlandırmak için yeterlidir.
Komplikasyon
Değerli Defter: Maceralarını içeren sıklıkla not aldığı bu defter, onun için en değerli eşyalardan bir tanesidir. Yok olmasına dahi katlanabilir. Ama başkasının eline geçmesi, asla kabul edemeyeceği bir şeydir. Göğsünde bulunan iç cebine koyduğu bu defteri sıklıkla kontrol eder. Eğer ki bir gün defterini kaybederse, elinde bulunan her şeyi boş verip, defteri bulmak için gereken tüm fedakarlıkları gösterecektir. Maceralarını içeren bu defter, tıpkı bir yazarın yazdığı bir hikayenin, orta yerinde içindekilerinin çalınıp ortalığa yayılması gibi his yaşatacaktır kendisine.
Özellikler

Profil
Güç: 9
Çeviklik: 9
Kondisyon: 8
Potansiyel: 8
Varlık: 3
Zeka: 3
Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 2
[Çeviklik] Akrobasi: 2
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Favori Beceri][Kondisyon] Form: 3
[Potansiyel] Ninshuu: 1
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 1
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 1
[Zeka] İzcilik: 1

Ninjutsu
Shunshin no Jutsu - D-Rank[Geliştirme]
Ikazuchi no Kiba - C Rank
Raijin no Jutsu - B Rank
Raiton no Yoroi - A Rank
Taijutsu
Kendou - B Rank
Genjutsu
-
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar:
Temel Shinobi Çantası
Orta Seviye Katana
5 Adet Patlayıcı Parşömen, 5 Adet Sentetik Kartona yapışık.
Koruyucu Şemsiye
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts:2605
Joined:August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by GM - Naruto » August 11th, 2019, 12:15 am

Sen ağır adımlarla yürümeye başlıyorsun. Ayaklarını yere vuruşun herifin akan kanını donduracak cinsten, gibi geliyor sana. Kılıcın o kadar net kesmiş ki adamın kolunu, metalinde herhangi bir leke yok. Bunu, adamın yanına vardığında onun boynuna doğrulttuğunda fark ediyorsun. Elinle sus işareti yapıyorsun herif ağır bir hareket ile bakışlarını sana çevirdiğinde.

Göz göze geldiğinizde bütün bu dramatikliğin bir hiç uğruna olduğunu anlıyorsun, zira adam kan kaybından bayılmak üzere. Kendinden geçmiş bir şekilde sana bakıyor, hatta sana değil, senin de ardına, sonsuzluğa bakıyor cam gözleri. Diz çöktüğü toprak kalbine gitmesi gereken kanla dolu. Atardamarından fışkıran kanın tazyiği epey azalmış. Bir şeyler söylesen de duymayacak, anlamayacak durumda. Saç dipleri terden yapış yapış görünüyor, tel tel olan saç uçları da birbirine geçmiş. Karman çorman bir halde. Ne düşünüyor, anlayamıyorsun. Ağzından nefes alıyor ve ciğeriyle değil, karnıyla bunu yapıyor. Hayata bir iplik ile bağlanıyor gibi.

Zaten bir kaç saniye sonra sola düşüyor, ancak bayılmıyor. Bilinci yerinde gibi ancak acının şokunun altında eziliyor gibi görünüyor zihni. Medikal bir yardım alamayacağı için de bir beş, on dakika sonra ölecek gibi görünüyor.

Sen de halka dönüyor ve lafını ediyorsun. Çok geçmeden, yani bir otuz saniye kadar sonra, kalabalığı eliyle yararak gelen iyi giyimli yaşlı dedeyi görüyorsun. Kapalı kırmızı renkteki haorisi ve siyah hakaması eski, fakat diğer köylülere göre bakımlı. Kısa, ak saçları koştur koştur buraya geldiği için epey karışmış. Zaten sen çağırmasan da, gelecekmiş gibi görünüyor zira sizin kat ettiğiniz yolu otuz saniyede gelmesi imkansız gibi bir şey.

Etrafa bakıyor önce kalabalığı aşınca, yerdeki iki kişiyi süzüyor nefes nefeseyken. Suratında epey ciddi bir ifade var, bu ifadenin çeyreğini dehşet oluşturuyor. Gözleri çatık ancak sinirden ziyade korkuyla kaplı. Bir yandan da sana bakıyor. Senin elektrik akımlarıyla kaplı vücudunu görünce bir Shinobi olduğunu anlıyor, ardından tekrar biri ceset biri baygın elemanlara, en son olarak da kılıcına bakıyor.

"Ne oldu burada?" Sana doğru bir kaç adım atıyor ancak 3, 4 metreden öte de yaklaşmıyor. Raiton no Yoroi'nin chakranı iyice oyup deldiğini hissediyorsun bu sırada. Alnından ve boynundan ter damlaları akmaya başlıyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Taichi Dazai
Posts:66
Joined:January 5th, 2019, 8:03 pm
Künye:

Re: [Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by Taichi Dazai » August 12th, 2019, 12:51 am

An itibariyle diyebileceğim çok şey varken, dilimin ucuna gelen az şey, durumumu net bir şekilde özetliyordu sanırım.

“失敗.”
“Shippai.”
“Hata.”

Bir yığın hatalar ve o hataların üzerine kurulmuş eylemler… Aynı şeyleri istemeden tekrar tekrar düşünüyorum. Bu şekilde aynı şeyleri kafamın içinde dolaştırmak beni fazlasıyla yormaya başlamıştı. Bitmek bilmeyen kararsızlık ve yine ardı arkası kesilmeyen eylemler de aynı şekilde etki ediyor, beni yoruyordu.

Hislerimin dili olsaydı da, konuşsaydı keşke. O zaman yaşadığım her saniyeye isyan edebilirdim. Her neyse… İşlerin tıkırında gitmediği zaten en baştan belliydi. Ha, aşırı bir mutsuzluğum da yoktu. Onu baştan itiraf ediyorum… Sonuçta böyle şeyler her insanın başına gelebilirdi. Hayatın kendisi bir sınav değil miydi? İşte bu da, o sınavın bir parçası gibi bir şeydi işte. Ya da öyle değildi, bilmiyorum. Fakat ben sınavın bir parçası olduğunu düşünüyorum.

Bilmek ve düşünmekten bahsetmişken, şöyle de ilginç bir huyum vardı. Bir şeye inandıysam, inandığım şeyin sonuna kadar arkasında dururdum. Vazgeçmezdim yani öyle kolayca. Kesin ve sağlam kanıtlar ile iki gözümün önünde inandığım şeyin tersi sunulursa, o an düşünürdüm. O andan sonra, yine uzun bir süre düşünürdüm. Gerçekliği kafama yatarsa kabul ederdim. Yani kesinkes bu doğrudur diyen biri de değildim. Sağlam ve mantıklı bir şekilde sunulan kanıtlara hayır demezdim.

Açıkça söylemek istediğim bir başka şey daha vardı. O da, sanırım bu dünyada imkansız olarak gördüğüm çok şeyin olmamasıydı. Hiçbir şey imkansız değildir, demezdim. Diyemezdim de... Ama çoğu şey imkansız değildir, diyebilirdim. Hatta bunu direkt olarak diyordum. Herkes bir şeyler başarabilir bence. Belki şu, bana atarlanan köylü çocuk, bir gün dünyanın hakimi falan olabilirdi. Yani bilmiyorum… Gelecek çok belirsiz ve muallaktı. Bizlere neler getirebileceğini bilemiyorduk. O çocuğun da dünyanın hakimi olma olasılığı gayet de vardı. Bunu kabul edelim. Trilyonda bir falan olsa da.

Bu konu hakkında ayrı bir misal vermek gerekirse… Dünya üzerinde bir milyar insan var, diyelim. Baştan şunu da söyleyeyim, burada verdiğim değeri tamamen kafamdan atıyorum. Dünyada kaç tane insan vardır, bilmiyordum. Dünya nüfusunun şimdilik beni bağlayan bir olayı da yoktu. Her neyse. Sözüme devam ediyorum. Bu bir milyarlık nüfusun içinden herkesin milyarda bir gerçekleşme ihtimali olan bir hayali olsa… O zaman ne olurdu? Bu hayal %100 ihtimal ile gerçek olur diyemezdim. Fakat illa ki biri eninde sonunda başarırdı. Korkarak baktığımız milyarlık ihtimal gerçekten gerçekleşmiş olurdu. Gerçekleştiği an, bence şaşkınlığa bile vaktimiz olmazdı. Ensemiz de biterdi o gerçeklik.

Yanisi, hayatta çoğu şey imkansız değildi. Belki tanrı bile vardır, nereden bilebiliriz ki? Belki de ben ya da diğer insanlardan biri tanrı olurdu... Ya da tanrı diye bir şey en baştan itibaren yoktu. Dolayısıyla tanrı olma yolu falan da yoktu. Aynı şekilde, belki yaşadığımız dünya bir anda, hiç beklemediğimiz bir şekilde yok olurdu. Ya da düz yolda giderken, anlamadığımız bir şekilde bir şey bizim canımızı da alabilirdi. Bu şekilde birçok ihtimal vardı. Gerçekleşip gerçekleşmeme şansları düşük ve yüksekti. İhtimaller var ya da yoktu. Ben olayın o kısmında değildim. Benim olduğum kısım, işimizi şansa bırakmama üzerindeydi.

Nasıl şansa bırakmayacaktım peki? Bir şeyin ihtimallerini hesaplarken, bir yandan da o şeyi yok sayacaktım. Bir şeyi elde etmek istiyorsam, onu tanımlayan ihtimal üzerinden gitmeyecektim. Alakası olmayacak bir şekilde, o şeyi gerçekleştirmek için peşinden koşacaktım. Bir başka açıdan, bana karşı olan ihtimaller için her zaman tetikte olacaktım. Tabii bunu paranoyaklık seviyesinde değil, daha nizami bir şekilde yapacaktım. Bana karşı olan bir ihtimal varsa... Örneğin kendini başka biçim ve şekillerde destekleyen, birçok ihtimaller zincirini ortak bir paydada birleştiren bir şeyse onu düşünmeden ortadan kaldırırdım mesela.

Buradan gelmek istediğim nokta şuydu; bana tehdit olan ve gerçekleşme ihtimali yüksek bir şey varsa, erkenden o ihtimali yok ederdim. Şimdiden örnek vermem gerekirse de, en başından itibaren uzun saçlıyı öldürmek planımda olan bir şeydi mesela. Oldu da canlı bıraktım, arada dönüp düşüneceğim bir tehlike ardımda bırakmış olurdum. Geceleri kafamı yastığa koyduğum zaman ne zaman karşılaşacağız sorularıyla zihnimi meşgul ederdim. Hayatımda bir yer kaplardı kısacası. Pekala intikamı için yaşayabilir, belki intikamın öfkesini, güce dönüştürebilirdi. Karşıma da aynı noktada, güçlü bir rakip olarak çıkabilirdi. Bilemezdim.

Parmak basmak istediğim konu da işte tam olarak buydu. Bu şekilde amacı ve sonucu açık, yüksek ihtimalleri erkenden yok etmek, daha az baş ağrısına yol açardı. Zihin sağlığı için de önemliydi. Zaten derler, ‘Yılanın başını küçükken ezeceksin.’. İtiraf edeyim, katıldığım bir söz. Zamana bırakılan her şey büyümekle yükümlüdür. Bu yüzden zamana bırakmamak lazımdı bazı şeyleri. Özellikle intikam ve ona benzer temalar çevresinde dönen mevzuları. İşte ucu keskin şeyler, bahsetmek istediğim şeyler. Özellikle silah olarak kullanılabilecek duygular.

Tamam. Ana konuya dönersek, uzun saçlının ölmesini istiyordum. Ama şu anlık yaşaması işime geliyordu. O yüzden bir hayli çaba sarf etmiştim. Biraz daha riskli dövüş yapmıştım… Şimdi elimden o emeklerimin kaymasına izin veremezdim. Fakat, ben izin vermesem de o emeklerim elimden kaymıştı çoktan. Benim yaptığım bir hatadan dolayı olmuştu hem de. Yani kendim edip, kendim bulmuştum. Bu hatalar beni biraz akıllandırır diye umut ediyorum artık, bakalım. Uzun saçlının durumu için de konuşmak gerekirse… Özellikle bir uğraş sergilemek, sonrasında hayata bir şekilde tutturmaya çalışmak saçmaydı. Birinci olarak, o kadar zamanım yoktu. İkinci olarak da eninde sonunda öldürmeyi planladığım biri için bu kadar derde girmek istemiyordum.

Bu konuda kararımı bir yere bağladığıma göre, asıl eylem olarak, önüne gelmiş olduğum uzun saçlının kalbini kılıcım ile anlık şekilde deşecektim. Böylesi bir ölümün daha hızlı ve acısız olduğunu düşünüyordum. Benim de öyle özellikle acı çektirmek gibi bir amacım yoktu. Sempati duymuyordum, duymamak için kendimi tutuyordum. Ama böylesi ufak bir şey için de kendime engel olamıyordum. Onlara ihanet etmiş kişi bendim. Yani onlara göre asıl kötü bendim. Kendime göre de iyi biri değildim gerçi. Konuya dönecek olursak, kel ve uzun saçlı kim bilir arkalarında neler bıraktılar? Neyse, bunları düşünmek bana bir şey kazandırmayacaktı. Hızlı ve acısız bir ölüm verecektim. Bu ilk yapacağım şey olacaktı.

Uzun saçlıyı ebediyete yolladıktan sonra, üzerinde tek bir damla dahi kan olmayan kılıcıma bakarken, üzerimde ve kılıcımda kullandığım teknikleri çözecektim hızlıca. Üzerime binen baskılanma hissi, yormaya başlamıştı beni yavaştan. Kondisyonumu ve dayanıklılığımı daha fazla düşürmek istemiyordum. Bundan sonrası için karşıma ne çıkacaktı, bilmiyordum. Ha, kendime güvenim vardı. Fakat düşman da gizli ve bilinmiyordu. Bu şekilde olan düşmansa, en korkulası düşman türüydü bence. Karanlıkta, gölgelerde saklananlar işte. O yüzden tepe halimde durmak istiyordum. Böylesi beni daha güvende hissettiriyordu.

Her şeyi olabildiğince hızlı yaptıktan sonra, yakınıma gelmiş yaşlı adama dönecektim. Kılıcımı, kınına soktuktan sonra, sakin bir ses tonuyla konuşacaktım. “Köyün şefi sen misin?” Bu soruyu olabildiğince normal bir tonda adama yöneltecektim. Fakat cevabını beklemeyecektim. Ardından hızlıca devam edecektim. “Öncelikle şunu söyleyeyim… Sizlere zarar verme gibi bir amacım yok. Olsaydı neler olabileceğini az çok tahmin ediyorsundur.” Soluklanacaktım ve ardımdan sağıma soluma şöyle bi’ bakacaktım. “Köyündekilerin ne halt yediği konusunda bir fikrin var mı? İşler sarpa sardı.” Diye bitirecektim.

En sonunda da şunu ekleyecektim. “Bir düşüncen, fikrin varsa… Duymak isterim. Çekinmeden söyle!”
Künye
İsim: Taichi Dazai
Yaş: 20
Cinsiyet: Erkek
Element: Raiton
Seviye: C-Rank
Rütbe: Chunin
Ryo: 123.250 Ryo
Prestij: 13
Ün: -
Kullanılabilir GP: -
Motivasyon
En İyi Roman: Maceralarını içeren romanı yazmak için elbette bir sürü materyal gerecektir. Kitabı da, kendi maceralarına yaraşır bir şekilde, dünyanın en iyi romanı olmalıdır. Dünyanın en iyi romanına sahip olmak içinse, dünyanın en iyi yerlerine gitmeli ve hiç bilinmeyen, anlatılmamış mekanlarına gitmelidir. Bunu başarmak için elinden geleni yapmak bile, kendisini heyecanlandırmak için yeterlidir.
Komplikasyon
Değerli Defter: Maceralarını içeren sıklıkla not aldığı bu defter, onun için en değerli eşyalardan bir tanesidir. Yok olmasına dahi katlanabilir. Ama başkasının eline geçmesi, asla kabul edemeyeceği bir şeydir. Göğsünde bulunan iç cebine koyduğu bu defteri sıklıkla kontrol eder. Eğer ki bir gün defterini kaybederse, elinde bulunan her şeyi boş verip, defteri bulmak için gereken tüm fedakarlıkları gösterecektir. Maceralarını içeren bu defter, tıpkı bir yazarın yazdığı bir hikayenin, orta yerinde içindekilerinin çalınıp ortalığa yayılması gibi his yaşatacaktır kendisine.
Özellikler

Profil
Güç: 9
Çeviklik: 9
Kondisyon: 8
Potansiyel: 8
Varlık: 3
Zeka: 3
Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 2
[Çeviklik] Akrobasi: 2
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Favori Beceri][Kondisyon] Form: 3
[Potansiyel] Ninshuu: 1
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 1
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 1
[Zeka] İzcilik: 1

Ninjutsu
Shunshin no Jutsu - D-Rank[Geliştirme]
Ikazuchi no Kiba - C Rank
Raijin no Jutsu - B Rank
Raiton no Yoroi - A Rank
Taijutsu
Kendou - B Rank
Genjutsu
-
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar:
Temel Shinobi Çantası
Orta Seviye Katana
5 Adet Patlayıcı Parşömen, 5 Adet Sentetik Kartona yapışık.
Koruyucu Şemsiye
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts:2605
Joined:August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by GM - Naruto » August 12th, 2019, 6:45 pm

Tekniği kapatmanla beraber üzerinden bir yük kalkmış gibi oluyor. Hatta öyle bir yük ki bu, kalkmış olması seni hem rahatlatıyor hem de derin derin nefes almana sebebiyet veriyor. Alnından ve sensenden akan terler dursa da bu iki tekniğin de seni ne kadar yorduğunu hissedebiliyorsun. Nefes alış verişlerini düzene sokmak 4, 5 saniyeni falan alıyor. Senin için gayet uzunca bir süre aslında bu.

Yaşlı elemana doğru ilerliyorsun ve kılıcını kınına yerleştiriyorsun. Adamın sana sorduğu soruyu yok sayıp direkt olarak kendi soruların ve söylemlerine girince, yaşlının biraz daha karamsarlaştığını farkediyorsun. "Evet, benim." diyor soruna, ardından onları istersen nasıl da çabucak öldürebileceğini ima ettiğinde hepten karamsarlaşmasını izliyorsun. Sana olan bir güven veya sempatisi varsa bu iki lafla beraber uçup gidiyorlar yaşlıdan.

"Ne çekinmesi evladım, sofraya mı davet ediyorsun bizi? Deşmiş öldürmüşsün adamları. Neyin fikri, düşüncesi?" diyor ve bir kaç adım ileriye atıp seni geçiyor, iki cesedi de inceliyor bir kaç saniye daha. Aslında biri daha ceset değil ama bir on dakika sonra öyle olacak.

Ardından sana dönüyor. "Köyümdekiler ne halt etmiş? Bir şey mi yapmışlar? Gençler toplandı geldi bir onu biliyorum ama senin gibi birine pek bir şey yapamayacak olsa gerekler." Son cümlesini söylerken elleriyle cesetleri işaret ediyor. Tekrar gözleriyle etrafı süzüyor, ardından bakışları ile tekrar seni yakalıyor. Suratında gerçekten rahatsız bir ifade var, sanki kabız olmuş da ıkınan birisini andırıyor. "Burada ne olduğunu anlatmayacak mısın evladım?"
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Taichi Dazai
Posts:66
Joined:January 5th, 2019, 8:03 pm
Künye:

Re: [Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by Taichi Dazai » August 12th, 2019, 7:26 pm

Her şeyimle ‘bir’ olduktan sonra, hatalarımın farkına varmıştım.

Bu işe çabucak bir nokta koyma çabası içine girdiğim şu an da, aslında ne yapmam gerektiği konusunda çok da emin değildim. Bunu itiraf etmeliyim. Hata yapmamalıyım diyordum. Ama hata olarak tam olarak nasıl hareketler yapmıştım, onun farkında değildim. Bunları söylerken olabildiğince açık oluyorum.

Kısacası, beni hataya sürükleyen kavramlardan bihaberdim. Şimdilik beni hatalara sürükleyen şeyleri gözden geçirmeyi düşünmüyordum. Çünkü hızlı olmalı ve çabuk karar vermeliydim. Şu an iki arada bir derede kalmıştım. Azgın sulara sürüklenmeden, kendimi sakin bir limana atmalıydım. Bu yüzden geçmişe yönelik bir şeyler düşünmeyecektim. Önümdeki meseleyi bir karara bağlayacaktım.

Az önce dediğim gibi pek bir seçeneğim yoktu. Bunu açıkça belirtmeliyim. Belirtirken de maalesef diyerek de not düşmeliyim. Karamsarlığa kapılmamak zorundaydım. Bir şeyleri başarabilirdim. Başaramazsam, hiçbir yere varamaz ve hiçbir şey elde edemezdim. Sakin olmalıyım. Kafamı, zihnimi serin tutmalıyım. Bir çocuk gibi değil, işini bilen biri gibi davranmalıydım. Bunları yapsaydım iyi olurdu, anlamında demiyordum bu kelimeleri. Bunları kesinlikle yapmak zorundaydım, anlamında diyordum.

Şimdilik her şeyi bir kenara bırakıyorum. Evvela, yaşlı adamla karşılıklı bir münazara içine girmiştim. Her ne kadar zamanımın az olduğu bilincinde olsam da, köy şefi olduğunu doğruladığım bu adamla karşılıklı bir fikir alışverişinde bulunmanın benim için iyi olacağı düşüncesi içerisindeydim. Yaşının vermiş olduğu bilgi ve tecrübeden dolayı bir kumar oynuyordum. Birde, bu köyün şefi olmasının getirmiş olduğu bir ağırlık vardı. Bu konum, ona kendi köyünün geleceği hakkında yorum yapma ve fikir verme hakkı tanıyordu.

Niyetimin temeline inince iyi şeyler yapmaya çalıştığımı düşünüyordum. Fakat bu ‘iyi şeyler’, benim bencilliğimin bir yansımasıydı da aynı zamanda. Bunu itiraf ediyordum. Ama itiraf ettiğim kişi bir başkası değil, kendimdi. Ne yaptığımı, ne sebeple yaptığımı gayet iyi biliyordum. Tabii dış etmenlerin de büyük bir sorumluluk üstlendiğini söylemek zorundaydım. Suçlarım ve iyilik güden amaçlarım bence eşit bir konumdaydı. Biraz önce de dediğim gibi, ben köylülerin istediği şey yapıyordum. Yapmıştım!

Sonuçta onlar bu kavgayı getirmişti. Onlar başlatmıştı. Ben de olaylara istinaden bir tepki koymuştum. Koymak zorunda kalmıştım. Başlatan ben olmasam da, finali yapan ve bitirici rol üstlenen ben olmuştum en sonunda. Burada söz konusu olan tek irade, benim iradem değildi. Ölmüş olan eski yoldaşlarım, şimdiki düşmanlarımın ve genç köylülerin iradesi de vardı. Herkes bir şeyler yapmış, bir şeyler ortaya koymuştu. Senaryoyu tek yazan ben değildim. Bu herkesin senaryosuydu. Ishigakure’den, Riaru’ya kadar bağlanan bir oyundu bu. Talihsizlikler, umutsuzluklar ve savaş temalı bir senaryonun, müziğini hep birlikte çalıyorduk.

İşin felsefik yanını bir kenara bırakırsak, kararlarımızı verme zamanımız geliyor ve geçiyordu... Yaşlı şefin suratında olan değişimleri gözlemlerken, kör düğüm olmuş bu ipliğin iyice sıkılaştığını hissettim. Fakat buna karşılık suratımda tek bir kası dahi oynatmamaya çalıştım. Ne kadar başarılı olduğumu bilmiyordum. Çünkü işin aslı, ters bir şey dediğimi düşünmemiştim. Bu haksız tepkisi de canımı sıkmıştı haliyle. Ben ortak bir paydada bulaşma taraftarıydım. Dediğim gibi, burada yaşananlar tek benim değil, herkesin işiydi. Sorumluluk sadece ben de değil, herkesteydi.

Tabii köyün kendisi de tehlikeli bir konuma düşmüştü. Sorumluluğu onlar da istese de, istemese de alıyordu. Ben bir şekilde çözüm yolu düşünmez ve kaçmayı tercih etseydim, ne olacağı belli olmazdı. Büyük ihtimalle sonları pek de iyi olmazdı. Yani, durumun kendisine bakınca, ben %100 bu köyde kalırım diyemiyordum. İkisini halletmek bile beni epey yormuştu. Kaldı ki kimin geleceğini, kaç kişinin geleceğini bilmiyordum. Bu şekilde güçlerini bilmediğim rakiplere karşı nasıl savaşırdım, emin değildim. Gördüğüm kadarıyla bu köydekiler bir avuç hödüktü. Benim de sınırlarım belliydi.

Her zaman dediğim gibi, en korkunç düşman; gizlenen düşmandır. Bilinmeyene karşı bir savaş yapmak istemiyordum. Ama biraz da sorumlu hissediyordum. Bir muallak içinde kalmış ve ne yapacağımdan emin değildim. Uzun saçlıyı daha kolay bir şekilde ekarte edebilseydim keşke… Neyse, olan olmuştu. Bu saatten sonra boş yere düşünmenin bir manası olmadığı gibi bir anlamı da yoktu. Geçmiş, geçmişte kalmıştı. Şimdi yaşlı şef ile iki kelam edecek ve ortak bir payda buluşabilecek miydik, ona bakacaktım.

“Olayları kısaca özetlemek gerekirse… Ambara yöneldiğimiz anda sizin gençleriniz savaşmaya geldi. Yaklaşık bir 20 kişi vardı. Ellerinde tırpandan tut… orağa kadar türlü türlü alet ve edevat vardı. Şu an yerde yatmakta olan elemanlar ve sözde ben onların düşmanlarıydık.” Diyecektim normal bir tonda. Aşağılamaya çalışmadan, denk gördüğüm birine konuşur gibi. “Tabii sonrası malum… Ben aslında bu heriflerin arkadaşı ya da yoldaşı değildim. Gizlice sızmış, istihbarat toplayan biriydim. Belki şu an sana farklı biri olarak görünüyor olabilirim. Ama sizin tarafınızda olduğumu açıkça söylemek istiyorum. Gençleriniz zarar görmesin diye, size karşı da tavrımı en başta göstermiştim. Onlara da aynı şekilde zarar vermedim. Bilakis, onları koruma amacıyla tüm bunları yaptım.”

Hızlıca soluklanacaktım. Ardından devam edecektim aynı tonla... “Söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi… Ne düşünüyorsun?”
Künye
İsim: Taichi Dazai
Yaş: 20
Cinsiyet: Erkek
Element: Raiton
Seviye: C-Rank
Rütbe: Chunin
Ryo: 123.250 Ryo
Prestij: 13
Ün: -
Kullanılabilir GP: -
Motivasyon
En İyi Roman: Maceralarını içeren romanı yazmak için elbette bir sürü materyal gerecektir. Kitabı da, kendi maceralarına yaraşır bir şekilde, dünyanın en iyi romanı olmalıdır. Dünyanın en iyi romanına sahip olmak içinse, dünyanın en iyi yerlerine gitmeli ve hiç bilinmeyen, anlatılmamış mekanlarına gitmelidir. Bunu başarmak için elinden geleni yapmak bile, kendisini heyecanlandırmak için yeterlidir.
Komplikasyon
Değerli Defter: Maceralarını içeren sıklıkla not aldığı bu defter, onun için en değerli eşyalardan bir tanesidir. Yok olmasına dahi katlanabilir. Ama başkasının eline geçmesi, asla kabul edemeyeceği bir şeydir. Göğsünde bulunan iç cebine koyduğu bu defteri sıklıkla kontrol eder. Eğer ki bir gün defterini kaybederse, elinde bulunan her şeyi boş verip, defteri bulmak için gereken tüm fedakarlıkları gösterecektir. Maceralarını içeren bu defter, tıpkı bir yazarın yazdığı bir hikayenin, orta yerinde içindekilerinin çalınıp ortalığa yayılması gibi his yaşatacaktır kendisine.
Özellikler

Profil
Güç: 9
Çeviklik: 9
Kondisyon: 8
Potansiyel: 8
Varlık: 3
Zeka: 3
Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 2
[Çeviklik] Akrobasi: 2
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Favori Beceri][Kondisyon] Form: 3
[Potansiyel] Ninshuu: 1
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 1
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 1
[Zeka] İzcilik: 1

Ninjutsu
Shunshin no Jutsu - D-Rank[Geliştirme]
Ikazuchi no Kiba - C Rank
Raijin no Jutsu - B Rank
Raiton no Yoroi - A Rank
Taijutsu
Kendou - B Rank
Genjutsu
-
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar:
Temel Shinobi Çantası
Orta Seviye Katana
5 Adet Patlayıcı Parşömen, 5 Adet Sentetik Kartona yapışık.
Koruyucu Şemsiye
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts:2605
Joined:August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by GM - Naruto » August 12th, 2019, 8:07 pm

Laflarını tane tane dinliyor köy şefi, ardından ak düşmüş saçlarını tek eliyle ovalıyor ve gözlerini kapatıyor olanları hazmetmek için. Ardından yutkunuyor. "Gençleri koruduğun için teşekkürler." diyor yorgun ve gergin bir ses tonuyla. Gözlerini açıyor ve sana bakıyor direkt. Kırgın bakışlarını ve korkuyu seçebiliyorsun.

"Pek bir şey düşünemiyorum. İstediklerini illa alacaklar. İki yetmiyorsa üç gönderecekler, yetmiyorsa daha fazla." Duraksıyor, sonra devam ediyor. "Sana önerim eğer bizi bu işe karıştırmak istemiyorsan bizi daha fazla bu duruma sürüklememen, buradan uzaklaşman veya ne yapacaksan buradan uzakta yapman. Sen burada durdukça seni bizden biri sanacaklar ve bizler için sonuçları iyi olmayacak." Gözlerinin içine bakıyor olumlu bir cevap vermen için. Çevredeki diğer köylüler de sessiz bir biçimde sizleri izliyorlar, yaklaşmıyorlar. Yarı çember gibi durmak yerine daha yayılmış ve rastgele bir konumdalar.

Vaktinin de geçtiğini biliyorsun. Rangeki'nin verdiği süre doluyor yavaş yavaş.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Locked

Return to “Yağmur Ülkesi”