Ölüler Denizi

Post Reply
User avatar
Komaeda Togami
Kaçak
Kaçak
Posts:140
Joined:September 3rd, 2018, 11:12 pm
Künye:

Ölüler Denizi

Post by Komaeda Togami » May 18th, 2019, 3:14 pm


Mağaranın karanlığını aydınlatan yegane şey, soğuk taş duvarlara montelenmiş olan meşalelerdi. Hafif bir esinti vardı içeride, varoluşunu hissettiren ancak rahatsız etmekten olabildiğince uzak. Dahası, belki biraz da rahatlatıcı. Zeminden yükselen, tepeden aşağı doğru inen sarkıt ve dikitler grotesk bir hava katıyordu karanlığa. Sessizliği bozan çok fazla şey yoktu; alevlerden gelen minik çıtırtılar, mağaranın taş zemininde gezen haşerelerin kıpırtısı ve birkaç dakikada bir çevirilen sayfaların sesi. Labirentimsi mağarada garip bir huzur hali mevcuttu, muhtemelen ülke genelindeki kan banyosuna kontrast oluşturacak şekilde. Gökyüzünden düşen her yağmur damlasıyla birlikte, muhtemelen bir can daha kayıp gidiyordu dünyadan. Gelgelelim, bu konuda herhangi bir problemim olduğunu söylemem, bundan rahatsızlık duymam biraz ikiyüzlülük olabilirdi. Özellikle de geride bıraktığım ölüler denizine bakınca.

Çürük Bataklık’tan çıkalı aşağı yukarı 2-3 hafta geçmişti. Yaz sıcakları, yerini ufak ufak güzün serinine bırakmaya başlıyordu. Chizuru’nun ardından adını bilmediğim tek gözlü kızın ve Rantaro’nun hayatlarını sonlandırmış, liderleri olduğunu düşündüğüm Tanuki’yi ise elimden kaçırmıştım. Asıl planım sığınaklarındaki her şeye el koyup haraç düzenini ve gücü elime almak olsa da, sığınağın patlamasıyla birlikte kafamdaki şeylerin hiçbirini gerçekleştirememiştim. Elimde yalnızca satabileceğim iki çuval malzeme ve üzerimdeki pis bir kokuyla ayrılmıştım bataklıktan. Bir korku filmi tadında geçen maceram, hastalığımın seyrini istemsizce kötüleştirmiş ve bir sonraki seviyeye ulaşmıştım. Olayın ironisi, yüzümde bir sırıtma oluşmasına meylettiriyordu zihnimi. Öleceğimi biliyordum, belki hemen değil; ancak uzun bir ömrümün olacağını söylemek basit bir şakadan farksızdı. Ve hiçbir şey yapamadan, bu dünya üzerinde herhangi bir iz bırakamadan, sınırlarımı görmeden ölmeyi istemediğim için bu kadar uğraşıyordum. Bu uğraşlarım, ölümümü yaklaştırıyordu. Kara bir komediden ibaretti her şey.

Elimdeki malzemeleri satıp iyileşmek ve temizlenmek için ayırdığım birkaç günün ardından, kulaktan kulağa yayılan haberlerle öğrenmiştim yaptığım işlerin sonucunu. Sonlarını getirdiğim çetenin kontrol ettiği kasabalar yağmalanmış ve yakılmış, sakinleri öldürülmüştü. İlk gittiğim kasaba da aynı kaderi paylaşan ve haritadan silinen kasabalardan biriydi. Orada tanıştığım insanların sonları hakkında net bilgim olmasa da, tahmin etmek çok zor değildi. Çürük Bataklığa ise yeni bir güç odağı yerleşmişti duyumlarıma göre. Diğer olayların aksine, bunun altında yatan asıl sebepleri bilmiyordum. Kimileri bir paralı asker grubunun yerleştiğini söylüyordu, kimileri ise daha büyük bir gücün. Ben ise, elimden kaçırdığım Tanuki’yle alakalı olduğunu düşünüyordum bunun. Herkes tarafından bilinen tek doğru ise, ormana girenlerin geri çıkmadığıydı.

Sonraki birkaç haftayı, aynı şeyin üzerine tekrar tekrar gitmek yerine olaylara farklı bir yaklaşım getirmeye çalışarak geçirmiştim. Uğraşlarımın genel manada başarısızlıkla sonuçlandığını görmemek için aptal olmam gerekiyordu. Tek başıma, en azından şuanki seviyede yeterli değildim. Yapabildiğim tek şey, hedeflerim için uğraşırken istemsiz bir kaos getirmek olmuştu. Dünyada bir iz bırakmış olduğum doğruydu evet, ancak dizaynım hatalı ve çirkin sonuçlanmıştı. Planlarımda bir hata olduğunu düşünmüyordum, ancak kusursuz olmaktan uzaktılar. Bunun sebebini ise, tam olmamalarına bağlıyordum. Eksik ve sakat olarak doğmuşlardı. Birkaç haftadır kafamda tekrar tekrar yankılanmakta olan cümleyi sesli bir şekilde dile döktüm bu kez: “Tek başıma, yeterli değilim.”
Image

Künye:

İsim: Komaeda Togami
Yaş: 16
Cinsiyet: Erkek
Element: Fuuton
Seviye: C - Rank
Rütbe: Chuunin
Ryo: 0
Prestij: 0
Ün: 28
Kullanılabilir GP: 0


Motivasyon:

Sınırlar > 16 yaşında olup, en geç 10 sene içinde yürümekten aciz düşeceğini bilen biri ne yapar? Hele ki hayata tutunmasını sağlayan son şeyi kaybettikten sonra? Artık hiçbir şey anlam ifade etmiyorken? Hayata dair ne kadar duygu varsa; kin, aşk, merhamet; hiç birini hissedemiyorken? 16 yaşında, chuunin olalı bir seneden biraz fazla zaman geçmiş basit bir çocuk. Güçsüz, ölümüne günler sayan bir çocuk. En azından Togami için bunun cevabı basitti; kalan kısacık ömründe, nereye kadar gidebileceğini öğrenmeye çalışmak. Hiç kimseye bağlı olmadan, hiç bir etik kural tanımadan yalnızca ilerlemek.

Komplikasyon:

Progresif Musküler Distrofi (Ağır) > Geninliğinin ilk yıllarında ortaya çıkan bu genetik rahatsızlık, Togami’nin kompleks karakter gelişimin ilk sebebidir. Basit kas ağrılarıyla başlayan, devamında çeşitli düzeylerde kas güçsüzlükleriyle seyreden bu hastalığın sinsi ilerleyişi hakkında yorum yapabilmek en usta medikal shinobiler için dahi kolay değildir. Basit kas antrenmanlarıyla ilerleyişi yavaşlatılıp yan etkileri azaltılsa bile, asla durmayacak ve bir gün Togami’yi ayaklarının üstünde durmaktan dahi alıkoyacak olması gerçeği değişmemektedir.

Özellikler:

- Savaş Yaraları
- Refleks Erimesi


Image

Profil:

Güç: 1
Çeviklik: 1
Kondisyon: 4
Potansiyel: 5
Varlık: 11
Zeka: 11

Beceri Listesi:

[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 1
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 1
[Potansiyel] Ninshuu: 4
[Varlık] Aldatma: 4
[Varlık] Empati: 4
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 5 (Favori Beceri)
[Zeka] İzcilik: 4


Ninjutsu:

D - Rank: Kurohane
C - Rank: Karasu Bunshin no Jutsu
C - Rank: Sanzengarasu
C - Rank: Keishuu no Jutsu
B - Rank: Shikon
B - Rank: Bunshin Bakuha
Kuchiyose no Jutsu


Taijutsu:
-

Genjutsu:

D Rank - Magen: Henge
D Rank - Rakumei no Jutsu
C Rank - Teishi no Jutsu
C Rank - Kokohi no Jutsu
B Rank - Shibou no Jutsu


Efsanevi Yaratık:

- Raizo

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar:

- Tantou (İyi kalite)
- 2 Patlayıcı Parşomen (Normal Kalite)
- 2 Kunai (Normal Kalite)
- 3 Shuriken (Normal Kalite)
- 2 Sis Bombası (Normal Kalite)
- Sentetik Misina, 5mt. (Normal Kalite)
- Chakra Hapı (Normal Kalite)
- Kondisyon Hapı (Normal Kalite)
- Kan Hapı (Normal Kalite)
User avatar
Komaeda Togami
Kaçak
Kaçak
Posts:140
Joined:September 3rd, 2018, 11:12 pm
Künye:

Re: Ölüler Denizi

Post by Komaeda Togami » July 7th, 2019, 4:40 pm

Birkaç sayfayı daha çevirdikten sonra, aradığımı henüz bulamamış olmamın getirdiği minik rahatsızlıkla parmağımı sıkıştırıp yerini sabitlediğim sayfaya döndüm yeniden. Karşımda, mağaranın içinde usul usul yanmakta olan alevlerin ışığı altında zar zor görebildiğim kendi suretim duruyordu. “Komaeda Togami.” diye mırıldandım hafifçe. Yüzüm ifadesizdi, ses tonum ise donuk. “Ishigakure, düşük seviye.” Bir süre önce, raslantı sonucu denk gelmiştim elimdeki kitaba. Siviller ve köyler için tehlikeli olduğuna inanılan ‘kaçak’ shinobilerin belgelendiği ve haklarında bilinen şeylerin toplandığı ‘Bingo Kitabı’ydı bu. Kitap elime geçtiğinden beri, defalarca okumuştum aynı sayfayı. Temellerini atmakta olduğum örgütte çalışmak için bulduğum adamlardan biri zikretmişti ilk defa ismimi, ben onlara henüz söylememişken. Sesi kulağımda yankılanıyordu hala; ‘Sen kitaba yeni giren çocuksun değil mi? Komaeda Togami.’ İlk birkaç saniye, söylediklerine anlam kazandıramamıştı beynim. Devamında, cebinden çıkarıp bir süre arandıktan sonra suratımın olduğu sayfayı çıkarıp göstermişti. Bu yeni gelişme karşısında tepkisiz kalmayı tercih etmiştim. Pek etkileyici bir sayfam olduğu söylenemezdi, ancak Bingo Kitabı’nda yer almanın dahi yeraltı dünyasında önemli etkileri olduğunu bilecek kadar derine inmiştim. Takipçim olmayı kabul eden üç adamın kitaptan etkilenmemiş olduğunu söylemek naiflik olurdu.

Yüzümdeki ifadede herhangi bir değişiklik olmaksızın, sesli bir şekilde okumaya devam ettim sayfanın devamında yazanları. Bazı sayfaların aksine, yalnızca birkaç cümle işlenmişti kitaba adımın altında: “Ters giden bir görev sonrası köye hiç dönmemiş bir shinobi.” Doğruydu, ancak doğru olduğu kadar yanlıştı. Benim, ve belki de benimle birlikte o görevden sağ çıkan yegane kişi olan Mio’nun haricinde kimsenin bilemeyeceği şeyler yaşanmıştı o görevde. Ve bu yaşananları geçmişte yaşadıklarımla ilintili hale getirdiğimde, olayın sadece ters giden bir görevden ibaret olmadığını anlamak zor değildi. Her şeyi ‘kötü giden bir gün’ olarak nitelendirmek içinde bulunduğum durumun karmaşıklığını korkunç bir basitliğe çekiyordu. Ancak benim -ve biraz da Mio’nun- dışında kimsenin bunu anlamasını umamazdım. Bilmiyorlardı, bilemezlerdi, bilmelerini bekleyemezdim. “Son zamanlarda Yağmur Ülkesi'nde aktif olduğuna dair izlere rastlanmış. Aktiviteleri hakkında bir fikir yok.” Yaptığım her şeyi, olabildiğince gizli olarak sürdürmeye çalışmama karşın bir şekilde ismim ve suretim duyulmuştu. İsmimi asla kullanmadığımı, yüzümü asla göstermediğimi söyleyemezdim ancak işlerin bu noktaya geleceğini öngörememiştim. Rahatsız değildim bu durumdan, kitapta yazan şeyler eksik olsalar dahi doğrulardı. Gerçekten de, 9 ayı geçkin süre boyunca avare gibi dolaştıktan sonra ‘bir şeyler’ yapmaya başlamıştım. Kitap ne yaptığımdan bahsetmiyordu, ama ‘bir şeyler’ yaptığımın farkındaydılar.

Bir şeyler yapmıştım, evet. Hepsinin doğru olduğunu söyleyemezdim, ancak yanlış da değillerdi. Kendime bir yol çizmiştim, ve bu yolda ilerlemek için çaba gösteriyordum en basit tabirle. Bu yola çıkarken pek çok şeyi göze almıştım. Şuana kadar yapmış olduklarım, ve bundan sonra yapacaklarım ilerleyişim için gerekli adımlardı. Bu adımları atmaktan çekinmek gibi bir lüksümün olabileceğine inanmıyordum. Dahası, tereddüt etmem halinde her şeyi batırabileceğimin farkına iyiden iyiye varmaya başlamıştım. Bingo kitabına dahil olmamla birlikte, hata yapma lüksüm gözle görülür düzeyde azalmıştı ve şuanki halimle, yeterli olmayabilirdim pek çok şey için. Birilerine ihtiyacım vardı. Bir dost değil, hayır. Ancak bana benzer şekilde ilerlemek zorunda olan birilerine. Aynı amacı paylaşabileceğim, ve bu yolda yürürken bana destek olabilecek birilerine. Yoldaş? Belki.

Yeniden sayfaları çevirmeye koyuldum. Ortamı yeniden sayfa sesleri doldurmaya başladı. Bu sessizlikten memnundum aslında. Raizo ortalarda görünmüyordu, takipçilerim de. Raizo’nun kafa dinlemek için bir yerlerde dolanıyor olduğunu tahmin etmek zor değildi. Belki sataşacak birilerini bulmuştu, kim bilir. Takipçilerim ise artık karargah olarak bellemeye başladığımız bu karanlık mağarayı doldurmak için bir şeyler bulmaya gitmişlerdi. Ancak burasının dolması için yalnızca eşyaların yeterli gelmeyeceğini anlayabilecek düzeye ulaştığımı düşünüyordum. Bir sayfa daha çevirdim, ve meşale alevinden görebildiğim kadarıyla odaklandım karşıma çıkan kişinin ismine. Tanıdık bir isimdi. Eskilerden gelen bir isim. İşime yarayabilecek bir isim. Suretini inceledim önce, her saniye anılarım netleşiyordu bu isimle alakalı. Sayfanın altında yazılı olan şeyleri okuyarak oyalandım bir süre daha. Görünüşe göre, bir kişiyi şimdiden bulmuştum bile. Ancak asıl konu sayfasını değil, kendisini bulmaktı. Kitabı kapatıp önümdeki eski püskü masaya fırlattım ve oturduğum iskemleyi hafifçe gıcırdatarak geriye doğru esnedim. Artık, yeni bir hedefim vardı. Nerede olduğunu bilmiyordum, ancak bulmak zorunda olduğumu hissediyordum: “Fukase Naegi.”
Image

Künye:

İsim: Komaeda Togami
Yaş: 16
Cinsiyet: Erkek
Element: Fuuton
Seviye: C - Rank
Rütbe: Chuunin
Ryo: 0
Prestij: 0
Ün: 28
Kullanılabilir GP: 0


Motivasyon:

Sınırlar > 16 yaşında olup, en geç 10 sene içinde yürümekten aciz düşeceğini bilen biri ne yapar? Hele ki hayata tutunmasını sağlayan son şeyi kaybettikten sonra? Artık hiçbir şey anlam ifade etmiyorken? Hayata dair ne kadar duygu varsa; kin, aşk, merhamet; hiç birini hissedemiyorken? 16 yaşında, chuunin olalı bir seneden biraz fazla zaman geçmiş basit bir çocuk. Güçsüz, ölümüne günler sayan bir çocuk. En azından Togami için bunun cevabı basitti; kalan kısacık ömründe, nereye kadar gidebileceğini öğrenmeye çalışmak. Hiç kimseye bağlı olmadan, hiç bir etik kural tanımadan yalnızca ilerlemek.

Komplikasyon:

Progresif Musküler Distrofi (Ağır) > Geninliğinin ilk yıllarında ortaya çıkan bu genetik rahatsızlık, Togami’nin kompleks karakter gelişimin ilk sebebidir. Basit kas ağrılarıyla başlayan, devamında çeşitli düzeylerde kas güçsüzlükleriyle seyreden bu hastalığın sinsi ilerleyişi hakkında yorum yapabilmek en usta medikal shinobiler için dahi kolay değildir. Basit kas antrenmanlarıyla ilerleyişi yavaşlatılıp yan etkileri azaltılsa bile, asla durmayacak ve bir gün Togami’yi ayaklarının üstünde durmaktan dahi alıkoyacak olması gerçeği değişmemektedir.

Özellikler:

- Savaş Yaraları
- Refleks Erimesi


Image

Profil:

Güç: 1
Çeviklik: 1
Kondisyon: 4
Potansiyel: 5
Varlık: 11
Zeka: 11

Beceri Listesi:

[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 1
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 1
[Potansiyel] Ninshuu: 4
[Varlık] Aldatma: 4
[Varlık] Empati: 4
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 5 (Favori Beceri)
[Zeka] İzcilik: 4


Ninjutsu:

D - Rank: Kurohane
C - Rank: Karasu Bunshin no Jutsu
C - Rank: Sanzengarasu
C - Rank: Keishuu no Jutsu
B - Rank: Shikon
B - Rank: Bunshin Bakuha
Kuchiyose no Jutsu


Taijutsu:
-

Genjutsu:

D Rank - Magen: Henge
D Rank - Rakumei no Jutsu
C Rank - Teishi no Jutsu
C Rank - Kokohi no Jutsu
B Rank - Shibou no Jutsu


Efsanevi Yaratık:

- Raizo

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar:

- Tantou (İyi kalite)
- 2 Patlayıcı Parşomen (Normal Kalite)
- 2 Kunai (Normal Kalite)
- 3 Shuriken (Normal Kalite)
- 2 Sis Bombası (Normal Kalite)
- Sentetik Misina, 5mt. (Normal Kalite)
- Chakra Hapı (Normal Kalite)
- Kondisyon Hapı (Normal Kalite)
- Kan Hapı (Normal Kalite)
User avatar
Komaeda Togami
Kaçak
Kaçak
Posts:140
Joined:September 3rd, 2018, 11:12 pm
Künye:

Re: Ölüler Denizi

Post by Komaeda Togami » July 17th, 2019, 11:18 pm

Bir süredir ‘karargah’ olarak benimsemiş olduğum mağaranın içinde sakin sakin adımlamaktaydım yaklaşık yarım saattir. Bir yere gittiğim söylenemezdi aslında, volta misali oradan oraya yürüyüp duruyordum yalnızca. Kafamdan geçen sayısız düşüncenin kalabalığını, acısını bacaklarımdan çıkartıyordum bir nevi. Attığım her bir adım mağara duvarlarında hafif hafif yankılanıyordu. Buraya ilk geldiğim kadarki kadar güçlü değildi pektabii bu yankılar, günler geçtikçe mağaranın içi çeşitli eşyalar ve ekipmanlarla doluyor; bu sayede ses düzeni en azından ‘normal’ bir binaya benzemeye başlıyordu. Yardımcılarımın bu konuda iyi iş çıkardığını söyleyebilirdim. En azından artık oturacak bir masa ve sandalyem, yatak görevi gören bir çeşit minderim ve çeşitli ıvır zıvırlarımı koyabileceğim birkaç raf tipi dolabım vardı. Köyden ayrıldığımdan beri geçen bir seneyi aşkın sürede belki de ilk defa bir yer ‘ev’ olmaya bu kadar çok yaklaşmıştı benim için. Ancak bu izbe ve karanlık yer bir yana, herhangi bir yere ‘evim’ diyebileceğimden emin değildim. Hem de çok da uzun olmayacak ömrümün sonuna kadar.

Bacaklarım oyalanmama yetmeyecekmiş gibi gelmeye başladığında, ekipman çantama uzanarak iki kunai çektim ve her iki elimin işaret parmağında döndürmeye başladım kunaileri. İşler fena ilerlemiyordu. Artık yaptığım ve yapılmasını emrettiğim şeylere ‘işler’ demek gibi kötü sayılabilecek bir huy edinmiştim. Kervan soymak, iş. Hırsızlık yapmak, iş. Haraç kesmek, iş. Adam öldürmek, iş. Olayların bu noktaya geleceğini öngörmek basitti aslında. Nihayetinde en basit ifadeyle bir ‘suç organizasyonu’ kurmuş, kirli işleri yalnızca parayla yaptırabileceğim acımasız adamları yardımcım olarak almış, bu çetenin başına geçmiştim. Birkaç sene önceki Togami’nin aklının ucundan dahi geçmeyecek şeylerdi bunlar. Geçse bile, kati suretle reddedeceği ve tüm gücüyle karşı çıkacağı şeyler. Ancak hayat öyle garipti ki, bir insanı yüz seksen derece döndürmek için bir an bile yeterli geliyordu. İşte o hazin an, o kırılma noktası, dünyanın en acımasız yüzüydü belki de. Ve herhangi birinin buna etki etme, bunu engelleme gücü olması sözkonusu bile olamazdı.

Elimdeki kunailerden birini az ilerideki tahta dolaba doğru savurdum. Keskin çelik, dolap kapağını delip geçerken çıkan sesin kulaklarımı doldurmasına izin verdim. Bu esnada kunaiyi savurduğum elim çoktan cübbemin iç kısımlarına ilerlemeye başlamıştı bile. Parmaklarım bir süredir yanımda taşıdığım bingo kitabını bulurken, yeniden adımlamaya başladım. Kitabı tamamen elime alıp kenarını katladığım sayfalardan birini açtım ve sesli bir şekilde okumaya başladım yeniden: “Fukase Naegi.” Son zamanlarda, bu sayfayı çokça kez okumuş ve kafa yormuştum: “Ishigakure, düşük seviye. Kusagakure, yüksek seviye.” Naegi, geçmişime ait bir yüzdü. Artık bana ait olmayan, tamamen başka birinin hayatı gibi hissettiren bir yüz. Gelgelelim, bir şekilde bir bağlantı hissediyordum onunla: “Naegi'nin köy shinobiliği döneminde, chuunin sınavında görevliyken yaşadığı kazadan sonra ortadan kaybolduğu bilinmekte.“ Talihsiz bir an, bir kırılma noktası. Nasıl olduğunu anlayamıyordum, ancak beni ve ideallerimi algılayabileceğine inanıyordum. Çıkmış olduğum yolda, benimle birlikte yürüyeceğine dair ciddi bir önsezim vardı. Naegi’yi kitapta ilk gördüğüm andan beri çeşitli şekillerde ona ulaşmaya çalışıyordum. Yardımcılarıma, çevre bölgeleri sorgulamaları ve olası bir şüphe halinde bana bildirmelerini emretmiştim. Ancak ne yüz tanıdık geliyordu kimseye, ne de isim. Adeta sırra kadem basmıştı. Başka bir ülkeye gitmiş olma ihtimali çok yüksekti tabii, ve bu ihtimal asla Naegi’yi bulamayacağıma inandırıyordu beni. Yine de, bir süreliğine de olsa aramayı sürdürecektim. Kitabı kapatıp az ilerideki masanın üzerine fırlatmadan önce son cümleyi okudum: “Bulunduğu yer bilinmiyor.” İşte bu, tam manasıyla doğruydu.
Image

Künye:

İsim: Komaeda Togami
Yaş: 16
Cinsiyet: Erkek
Element: Fuuton
Seviye: C - Rank
Rütbe: Chuunin
Ryo: 0
Prestij: 0
Ün: 28
Kullanılabilir GP: 0


Motivasyon:

Sınırlar > 16 yaşında olup, en geç 10 sene içinde yürümekten aciz düşeceğini bilen biri ne yapar? Hele ki hayata tutunmasını sağlayan son şeyi kaybettikten sonra? Artık hiçbir şey anlam ifade etmiyorken? Hayata dair ne kadar duygu varsa; kin, aşk, merhamet; hiç birini hissedemiyorken? 16 yaşında, chuunin olalı bir seneden biraz fazla zaman geçmiş basit bir çocuk. Güçsüz, ölümüne günler sayan bir çocuk. En azından Togami için bunun cevabı basitti; kalan kısacık ömründe, nereye kadar gidebileceğini öğrenmeye çalışmak. Hiç kimseye bağlı olmadan, hiç bir etik kural tanımadan yalnızca ilerlemek.

Komplikasyon:

Progresif Musküler Distrofi (Ağır) > Geninliğinin ilk yıllarında ortaya çıkan bu genetik rahatsızlık, Togami’nin kompleks karakter gelişimin ilk sebebidir. Basit kas ağrılarıyla başlayan, devamında çeşitli düzeylerde kas güçsüzlükleriyle seyreden bu hastalığın sinsi ilerleyişi hakkında yorum yapabilmek en usta medikal shinobiler için dahi kolay değildir. Basit kas antrenmanlarıyla ilerleyişi yavaşlatılıp yan etkileri azaltılsa bile, asla durmayacak ve bir gün Togami’yi ayaklarının üstünde durmaktan dahi alıkoyacak olması gerçeği değişmemektedir.

Özellikler:

- Savaş Yaraları
- Refleks Erimesi


Image

Profil:

Güç: 1
Çeviklik: 1
Kondisyon: 4
Potansiyel: 5
Varlık: 11
Zeka: 11

Beceri Listesi:

[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 1
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 1
[Potansiyel] Ninshuu: 4
[Varlık] Aldatma: 4
[Varlık] Empati: 4
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 5 (Favori Beceri)
[Zeka] İzcilik: 4


Ninjutsu:

D - Rank: Kurohane
C - Rank: Karasu Bunshin no Jutsu
C - Rank: Sanzengarasu
C - Rank: Keishuu no Jutsu
B - Rank: Shikon
B - Rank: Bunshin Bakuha
Kuchiyose no Jutsu


Taijutsu:
-

Genjutsu:

D Rank - Magen: Henge
D Rank - Rakumei no Jutsu
C Rank - Teishi no Jutsu
C Rank - Kokohi no Jutsu
B Rank - Shibou no Jutsu


Efsanevi Yaratık:

- Raizo

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar:

- Tantou (İyi kalite)
- 2 Patlayıcı Parşomen (Normal Kalite)
- 2 Kunai (Normal Kalite)
- 3 Shuriken (Normal Kalite)
- 2 Sis Bombası (Normal Kalite)
- Sentetik Misina, 5mt. (Normal Kalite)
- Chakra Hapı (Normal Kalite)
- Kondisyon Hapı (Normal Kalite)
- Kan Hapı (Normal Kalite)
User avatar
Komaeda Togami
Kaçak
Kaçak
Posts:140
Joined:September 3rd, 2018, 11:12 pm
Künye:

Re: Ölüler Denizi

Post by Komaeda Togami » August 11th, 2019, 4:19 pm

Arada sırada, oldukça uzaklardan birkaç patlama sesi geliyordu. Yağmurun olmadığı zamanlarda tabii. Bu ülkede yağmur yağdığı zaman başka hiçbir ses duyulmazdı. Karanlık bulutların arkasında saklanan ay yerine çakan şimşekler aydınlatırdı geceyi. Ve bazen düşen yıldırımların aleve verdiği ağaçlar. Şimdiyse, açık havadaki ay ışığı hafif bir kızıla boyanmıştı. Belki de yalnızca gözlerimin yanılsamasıydı bu. Ancak çok da uzak olmayan bir yerde, büyük bir savaş oluyordu. Kaya ve Çimen Ülkeleri’nden bir hareketlilik olduğunu duymuştum Yağmur Ülkesi’ne karşı. Hele ki Çimen Ülkesi’ndeki Kawakami Kasabası’na yakın bir yerde yaşanan kıyımdan bu bölgede yaşayan ve sağda solda kulağı olan herkesin haberi vardı. Ve şuan yaşanan savaşın geliyor olduğunu tahmin etmek, mantığını biraz bile olsa kullanabilen herkes için oldukça öngörülebilirdi. Riaru güçlüydü, köyünden ayrılmadan önce son derece saygı duyulan ve bilinen bir shinobiydi. Kaynakları ve imkanları oldukça fazla, adamları çok sayıdaydı. Ancak bu kez, belki de haddini biraz fazla aştığını düşünmeden edemiyordum.

Amegakure’nin ve Yağmur Ülkesi daimyosunun uzun bir süredir devam eden sessizliği Riaru’nun bu denli bir güce ulaşmasını sağlamıştı ve onu gerçek manada olmasa bile dış gözlerle bakıldığında bölgenin yegane hakimi haline getirmişti. Çimen Ülkesi sınırlarına saldırılar düzenlediği bilinen bir şeydi. Yine de, topyekün bir savaşa sebep olabilecek bir neden oluşturmamıştı şuana kadar. Ta ki Kawakami kıyımında kadar. Hayatım boyunca hiç görmemiştim, yalnızca hikayelerini duymuştum bu shinobinin. Ancak giriştiği son işler ve karşısına aldığı güçler, bana yalnızca tek bir kelimeyi hatırlatıyordu. Kibir. Kendisini yenilmez olarak mı görüyordu? Belki. Belki de gerçekten yenilmezdi. Ancak gözlerinin önündeki gerçeği göremeyecek kadar kör olmasını anlayamıyordum. Ben mi fazla karamsardım? Emin değildim. Ancak Çimen Ülkesi’nin Shinobi Birliği’ne bağlı olduğunu biliyordum. Büyük başlar hemen olmasa bile, bir noktadan sonra duruma müdahale etme gereksinimi hissedebilirlerdi. Riaru böylesi bir gücü karşısına almaya nasıl cesaret edebilmişti? Gizlediği bir şey mi vardı? Sakladığı bir güç? Emin değildim.

Temiz havayı içime çektim son bir kez, mağaraya girmeden önce. Yağmurun kesilişini fırsat bilip gecenin karanlığında bacaklarımı açmak için dışarı çıkmıştım. Bir yandan da, halihazırda yaşanan savaş üzerine kafa yormakla meşguldüm. Çimen Ülkesi ve Kusagakure’nin sebeplerini açık bir şekilde anlayabiliyordum; ancak beni asıl şaşırtan nokta doğduğum ve büyüdüğüm, bir shinobi olmayı öğrendiğim yer olan Ishigakure’nin bu savaşa farklı bir cephe olarak dahil olmasıydı. Ardında yatan sebepleri bilmiyordum, fakat yeterli düzeyde sebepleri olduğunu düşünmem için yeterince kanıtım vardı. Her şeyden öte, Kusagakure’nin aksine Ishigakure’nin arkasında Shinobi Birliği gibi sırtını dayayabileceği bir güç odağı yoktu. Aynı zamanda Kaya Ülkesi Daimyo’su ve Ishichou arasında da çeşitli sorunlar olduğuyla alakalı duyumlar gelmişti kulağıma. Ishigakure yönetimi bunca dezavantaja rağmen böylesi bir operasyona kalkışıyorsa, işler herkesin bildiğinden farklı olmalıydı.

Mağara girişinde sigara tüttürmekte olan Taro’yu selamladım başımla. Bu gecenin ilk nöbeti onda gibi görünüyordu. Bir nöbetçi olması gerektiğini pek düşünmüyordum açıkçası, bunu yardımcılarıma da ifade etmiştim. Ancak hem sığınağın, hem de benim güvenliğim açısından özellikle savaş sürerken nöbet tutmak konusunda ısrarcı olmuşlardı. Cepheden olası bir kaçış gerçekleştirebilecek grupların saklanması için oldukça uygun bir bölgeydi burası. Ve yalnızca saklanmak için geldikleri bu yerde bir karargah bulmaları işleri bizim açımızdan oldukça farklı ve zorlu bir duruma sokabilirdi. Bir yönden bakıldığında, nöbet tutma hususunda haksız değillerdi aslında. Taro’dan da benzer bir yanıt aldıktan sonra içeri doğru yöneldim, birkaç saat uyumak fena gelmeyecekti.
Image

Künye:

İsim: Komaeda Togami
Yaş: 16
Cinsiyet: Erkek
Element: Fuuton
Seviye: C - Rank
Rütbe: Chuunin
Ryo: 0
Prestij: 0
Ün: 28
Kullanılabilir GP: 0


Motivasyon:

Sınırlar > 16 yaşında olup, en geç 10 sene içinde yürümekten aciz düşeceğini bilen biri ne yapar? Hele ki hayata tutunmasını sağlayan son şeyi kaybettikten sonra? Artık hiçbir şey anlam ifade etmiyorken? Hayata dair ne kadar duygu varsa; kin, aşk, merhamet; hiç birini hissedemiyorken? 16 yaşında, chuunin olalı bir seneden biraz fazla zaman geçmiş basit bir çocuk. Güçsüz, ölümüne günler sayan bir çocuk. En azından Togami için bunun cevabı basitti; kalan kısacık ömründe, nereye kadar gidebileceğini öğrenmeye çalışmak. Hiç kimseye bağlı olmadan, hiç bir etik kural tanımadan yalnızca ilerlemek.

Komplikasyon:

Progresif Musküler Distrofi (Ağır) > Geninliğinin ilk yıllarında ortaya çıkan bu genetik rahatsızlık, Togami’nin kompleks karakter gelişimin ilk sebebidir. Basit kas ağrılarıyla başlayan, devamında çeşitli düzeylerde kas güçsüzlükleriyle seyreden bu hastalığın sinsi ilerleyişi hakkında yorum yapabilmek en usta medikal shinobiler için dahi kolay değildir. Basit kas antrenmanlarıyla ilerleyişi yavaşlatılıp yan etkileri azaltılsa bile, asla durmayacak ve bir gün Togami’yi ayaklarının üstünde durmaktan dahi alıkoyacak olması gerçeği değişmemektedir.

Özellikler:

- Savaş Yaraları
- Refleks Erimesi


Image

Profil:

Güç: 1
Çeviklik: 1
Kondisyon: 4
Potansiyel: 5
Varlık: 11
Zeka: 11

Beceri Listesi:

[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 1
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 1
[Potansiyel] Ninshuu: 4
[Varlık] Aldatma: 4
[Varlık] Empati: 4
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 5 (Favori Beceri)
[Zeka] İzcilik: 4


Ninjutsu:

D - Rank: Kurohane
C - Rank: Karasu Bunshin no Jutsu
C - Rank: Sanzengarasu
C - Rank: Keishuu no Jutsu
B - Rank: Shikon
B - Rank: Bunshin Bakuha
Kuchiyose no Jutsu


Taijutsu:
-

Genjutsu:

D Rank - Magen: Henge
D Rank - Rakumei no Jutsu
C Rank - Teishi no Jutsu
C Rank - Kokohi no Jutsu
B Rank - Shibou no Jutsu


Efsanevi Yaratık:

- Raizo

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar:

- Tantou (İyi kalite)
- 2 Patlayıcı Parşomen (Normal Kalite)
- 2 Kunai (Normal Kalite)
- 3 Shuriken (Normal Kalite)
- 2 Sis Bombası (Normal Kalite)
- Sentetik Misina, 5mt. (Normal Kalite)
- Chakra Hapı (Normal Kalite)
- Kondisyon Hapı (Normal Kalite)
- Kan Hapı (Normal Kalite)
User avatar
Komaeda Togami
Kaçak
Kaçak
Posts:140
Joined:September 3rd, 2018, 11:12 pm
Künye:

Re: Ölüler Denizi

Post by Komaeda Togami » August 16th, 2019, 1:10 am

Hava yavaş yavaş soğumaya başlamıştı. Kısa bir süre önceye kadar karargahta ekstra bir ısı kaynağına ihtiyaç duymadan rahatlıkla yaşamımızı sürdürebiliyor olmamıza rağmen, özellikle son bir haftadır ateş yakmak zaruri hale gelmişti. Önceden yalnızca içerisinin aydınlık olması için kullandığımız meşaleler içeriyi ısıtmak için yeterli gelmiyordu. Neyse ki mağaranın iç yapısı dumanın birikmesini önleyecek şekilde karmaşık bir havalandırma sistemine sahipti. Birkaç aydır kendime ve adamlarıma bir manada ‘ev’ olarak benimsediğim bu mağaranın rahatına alışmıştım. Köyden kaçmamın ardından avare gibi gezdiğim dönemler boyunca yer yer çamurlu zeminlerde, yer yer nemli ağaç dallarında uyumuştum. O dönemler, bu rahatsız olmamı gerektirecek son şeylerden biriydi. Ancak zaman geçtikte, yaralar iyileştikçe ve hayat için yeni amaçlar edindikçe kendimi olabildiğince korumam gerektiğinin önemine vakıf olmuştum yeniden. İyi beslenmeli, iyi dinlenmeli, üşümemeli, rutin antrenmanlarımı sürdürmeliydim. Kafamda kurduğum şeyler, en azından bir süreliğine daha beni idare edebilecek bir bedeni gerektiriyordu. Köy hayatım sona ermişti, ancak şimdi bu kısa hayatıma sığdırmam gereken çok daha büyük bir amaç vardı karşımda. Finalde ulaşamasam bile, uğruna çaba göstermek zorunda hissettiğim bir amaç.

Zor bir dönemden geçiyorduk. Savaşın bitişi, Yağmur Ülkesi’nde pek çok şeyi değiştirmişti. İyi ya da kötü, şuan bir yorum yapmak için erkendi ancak kısa vadede kendi adıma zararlı olduğunu söyleyebilirdim durumların. Kusagakure ve Ishigakure, farklı cephelerde Riaru’nun askeri gücünü bastırıp ülke sınırlarından defetmeyi başarabilmişlerdi. Bu, hareket alanımı korkunç düzeyde kısıtlamıştı. Öncelikli olarak, sınır bölgelerinden def edilen Riaru güçleri Yağmur Ülkesi’nin içlerine hareket etmiş ve burada yaralarını sararak yeniden güç toplamaya başlamıştı. Birkaç ay öncesine kadar çoğunlukla sınır bölgelerde konuşlanan ve ülkenin etrafına adeta ateşten bir çember oluşturan ordu, iç kısımları pek umursamıyordu. Bu da ben ve benim gibi ‘bağımsız’ kaçakların istediği gibi davranabilmesine yol açıyordu. Ancak şimdi attığımız her adımda dikkatli olmak zorundaydık. Aksi takdirde bir yığın adamı saniyeler içinde karşımıza alabilirdik. Karargah konusunda en çok memnun olduğum noktalardan biri de buydu aslında. Gözlerden uzak ve bulunması kolay olmayan bu mağara, bize olası bir gece baskınına karşı doğal bir korunak oluşturuyordu. Açıkta olmaktan iyiydi en azından.

Bir diğer problem, Kusagakure ve Ishigakure’nin alenen Yağmur Ülkesi topraklarının içinde kendilerine birer bölge kurmuş olmasıydı. Riaru güçlerinin merkez bölgeye yönelmesi yeterince kötüyken, dış bölgelerde bizzat köy shinobileriyle karşılaşma riskimiz bulunuyordu. Bu, ilerleyen dönemlerde girişebileceğimiz pek çok operasyonun kaderini etkileyebilecek bir olaydı. Dış bir pencereden bakıldığında bu alenen toprak işgaliydi. Ancak uzun süredir sessizliğini koruyan Daimyo ve Amechou bu konuda da herhangi bir tepki göstermemişti. Bu iki yönetimde neler döndüğünü kimse bilmiyordu, ancak bu kadar uzun süren bir sessizliğin hayra işaret etmeyeceği ortadaydı. Bulunduğumuz konuma göre hem Daimyo’nun şehri, hem de Amegakure güneyde kalıyordu ve güneye inmemiz halinde bu durumları yakından öğrenme ihtimalimiz olabilirdi. Gelgelelim, canlı çıkıp çıkmayacağımız bile meçhuldü.

Her şey bir yana, uzun süredir kafamda olan asıl hedefe ulaşamıyordum bir türlü. Naegi. Adamlarımı düzenli olarak bilgi toplamaları ve Naegi’yi aramaları için çeşitli yerlere gönderiyordum. Ancak hiçbir iz yoktu. Kimliğini değiştirmiş olması, farklı bir ülkede olması, hatta ve hatta ölmüş olması ihtimaller dahilindeydi pektabii. Ancak bir şekilde, en azından bir süre daha arayışımı sürdürmeye kararlıydım. Naegi’yi bingo kitabında gördüğüm anda uzun süredir hissetmediğim bir şey hissetmiştim. Geleceğe dair bir şey. Umut değildi hayır, hayatımda umudun yeri olmayacağına uzun bir süre önce karar vermiştim. Ancak bir şekilde, kendime koymuş olduğum hedefte Naegi’nin kilit bir rolü olacağını seziyordum. Öngöremediğim bir gelecekte, öngöremediğim bir görev.
Image

Künye:

İsim: Komaeda Togami
Yaş: 16
Cinsiyet: Erkek
Element: Fuuton
Seviye: C - Rank
Rütbe: Chuunin
Ryo: 0
Prestij: 0
Ün: 28
Kullanılabilir GP: 0


Motivasyon:

Sınırlar > 16 yaşında olup, en geç 10 sene içinde yürümekten aciz düşeceğini bilen biri ne yapar? Hele ki hayata tutunmasını sağlayan son şeyi kaybettikten sonra? Artık hiçbir şey anlam ifade etmiyorken? Hayata dair ne kadar duygu varsa; kin, aşk, merhamet; hiç birini hissedemiyorken? 16 yaşında, chuunin olalı bir seneden biraz fazla zaman geçmiş basit bir çocuk. Güçsüz, ölümüne günler sayan bir çocuk. En azından Togami için bunun cevabı basitti; kalan kısacık ömründe, nereye kadar gidebileceğini öğrenmeye çalışmak. Hiç kimseye bağlı olmadan, hiç bir etik kural tanımadan yalnızca ilerlemek.

Komplikasyon:

Progresif Musküler Distrofi (Ağır) > Geninliğinin ilk yıllarında ortaya çıkan bu genetik rahatsızlık, Togami’nin kompleks karakter gelişimin ilk sebebidir. Basit kas ağrılarıyla başlayan, devamında çeşitli düzeylerde kas güçsüzlükleriyle seyreden bu hastalığın sinsi ilerleyişi hakkında yorum yapabilmek en usta medikal shinobiler için dahi kolay değildir. Basit kas antrenmanlarıyla ilerleyişi yavaşlatılıp yan etkileri azaltılsa bile, asla durmayacak ve bir gün Togami’yi ayaklarının üstünde durmaktan dahi alıkoyacak olması gerçeği değişmemektedir.

Özellikler:

- Savaş Yaraları
- Refleks Erimesi


Image

Profil:

Güç: 1
Çeviklik: 1
Kondisyon: 4
Potansiyel: 5
Varlık: 11
Zeka: 11

Beceri Listesi:

[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 1
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 1
[Potansiyel] Ninshuu: 4
[Varlık] Aldatma: 4
[Varlık] Empati: 4
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 5 (Favori Beceri)
[Zeka] İzcilik: 4


Ninjutsu:

D - Rank: Kurohane
C - Rank: Karasu Bunshin no Jutsu
C - Rank: Sanzengarasu
C - Rank: Keishuu no Jutsu
B - Rank: Shikon
B - Rank: Bunshin Bakuha
Kuchiyose no Jutsu


Taijutsu:
-

Genjutsu:

D Rank - Magen: Henge
D Rank - Rakumei no Jutsu
C Rank - Teishi no Jutsu
C Rank - Kokohi no Jutsu
B Rank - Shibou no Jutsu


Efsanevi Yaratık:

- Raizo

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar:

- Tantou (İyi kalite)
- 2 Patlayıcı Parşomen (Normal Kalite)
- 2 Kunai (Normal Kalite)
- 3 Shuriken (Normal Kalite)
- 2 Sis Bombası (Normal Kalite)
- Sentetik Misina, 5mt. (Normal Kalite)
- Chakra Hapı (Normal Kalite)
- Kondisyon Hapı (Normal Kalite)
- Kan Hapı (Normal Kalite)
User avatar
Komaeda Togami
Kaçak
Kaçak
Posts:140
Joined:September 3rd, 2018, 11:12 pm
Künye:

Re: Ölüler Denizi

Post by Komaeda Togami » August 21st, 2019, 12:28 am

Kış bariz bir şekilde yüzünü göstermeye başlarken, Yağmur Ülkesi senenin ilk karını görmüştü bile. Sığınaksız, avare gibi Yağmur Ülkesi'nde dolaşarak geçirdiğim geçen kış şuankine göre daha sıcaktı ve kar yağmamıştı. Bu sayede bir şekilde yaşamımı idame ettirebilmiştim. Ancak şuanki şartlar geçen sene varolsaydı, muhtemelen ölümümden haftalar sonra çürümüş cesedimi bulurdu birileri. Mağarada sürekli yanmakta olan ateşin dibinde oturmama rağmen, hafif hafif üşüdüğümü hissediyordum. Doğduğum, çocukluğumun ve gençliğimin bir kısmının geçtiği Ishigakure'ye de kar yağardı her sene. Ancak etrafımda çokça insan olduğundan, ve muhtemelen gerçek bir 'evde' yaşadığım için bu şekilde hissetmemiştim hiç. Geçmişte, hala bir köy shinobisiyken ve hala bir takımım varken kış döneminde açık havada kamp yapmamızı gerektirecek görevlere çıkmış olmama karşın geri dönebileceğim sıcak bir evim olduğu gerçeği bu denli üşümeme hep engel olmuştu.

"Hala bir takımım varken." diye mırıldandım kendi kendime. "Hala bir kardeşim varken." Gecenin geç saatleriydi. Muhtemeln birkaç saat içinde güneş doğacaktı. Bu gecenin nöbetçisi Tekka mağaranın girişinde bir yerlerde yaktığı ateşle ısınıyor olmalıydı. Shima, Taro, Matsu ve Nanji ise iç kısımlarda bir yerlerde uyumaktaydılar. Benim gözüme ise uyku girmiyordu bir sebepten ötürü. Üzerime birkaç battaniye çekip uyuyabilsem, üşümem geçerdi belki. Ancak içimi buz gibi yapan tek şey doğa koşulları değildi. İçim uzun zamandır soğuktu zaten. Ancak bu gece, anlamsız bir şekilde yalnızca bu gece, soğuğu çok daha farklı hissediyordum. Kemiklerim üşüyordu, kanım buz tutmuş gibiydi. Bir süredir, uzun süredir kaçtığım anılarım canlanmaya başlamıştı zihnimde. Kabullendiğim, ancak yoksaydığım anılarım. Geçmişimin en korkunç parçası. Boğulduğumu hissediyordum, ve beynim halihazırdaki zayıflığımdan faydalanıp beni oyuna getirmeye çalışıyordu. Düşünmeye ve hatırlamaya zorluyordu. Bazen, kendime düşman olduğumu hissediyordum.

---

"Ooooiii! Togamii! Amamiii! Size iyi bir haberim var!" İkiz kardeşimle birlikte, ufak bir restoranda oturmuş ve kimin daha çok yiyebileceği konusunda girdiğimiz iddia üzerine tıkınmakla meşguldük. Amami, ağzı hala doluyken birkaç kırıntı püskürterek konuşmaya çalıştı: "Gofu-senfei mö o?" Ses tanıdıktı evet, ancak sırtım dönük olduğu için emin olamıyordum. Ağzım öylesine doluydu ki, yalnızca boynumu çevirmem muhtemelen ağız ve çene kaslarımın kasılmasına sebep olacak, ağzımdakileri tamamen püskürtme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktım. Bu hiç üşenmeyip tüm vücudumu çevirdim ve sol kolumu oturduğum sandalyenin sırt kısmının üzerine koyarak bize doğru yaklaşmakta olan adama baktım. Gerçekten de, Goku-sensei'ydi bu. Bizi ilk çalıştırmaya başladığı zamanlar kendince sert olmaya çalışan adam, şimdi bir prenses misali bize doğru koşuşturuyordu. İlginç bir görüntü olduğunu söyleyebilirdim, ancak önce kardeşime cevap vermem gerekiyordu: "Aynön." Kardeşime benzer şekilde, ağzımdan birkaç kırıntı fışkırttım. Ardından birkaç kez sertçe çiğnedikten sonra hala yarı katı olan yiyeceği yuttum zorlukla: "Yemeği ona mı kitlesek?" Hiç beklemediği şekilde ağzımaki her şeyi yutup saldırıya geçmiş olduğumu anlayan ikiz kardeşim, ağzına yeni bir şeyler tıkıştırırken 'mantıklı' dercesine başını salladı birkaç kez. Plan belli olmuştu. Goku-sensei biraz duygu sömürüsü yapmamız durumunda yelkenleri oldukça hızlı bir şekilde suya indiriyordu zaten. Geçen yıllarda bunu iyice öğrenmiştik.

Nihayetinde yanımıza ulaştığında, ikimiz de yüzümüzde pis bir sırıtışla karşılamıştık takım kaptanımızı. Yüzlerimizdeki ifadeyi görünce, hafifçe kaşını kaldırdı ve neşesi bir milisaniye içinde yok oldu. Planımız ortaya mı çıkmıştı? Goku-sensei'yi kandırabileceğimizi düşünerek fazla mı naif davranmıştık? Neyse ki, ciddi ifadesi yerini yeniden bir sırıtışa bırakıp -bu kez bizimkine benzer hınzır bir sırıtıştı bu- yanımdaki sandalyeye kurulduğunda ilk sorduğu şey Mio olmuştu. Lokmasını yutan Amami, cevap vermekte gecikmemişti pektabii: "Mio mu? Çağırmıştık, gelir birazdan herhalde." Başımla onayladım ikizimi. "O zaman yemekler benden!" Hiç beklemediğim bu söz karşısında, ağzım açık bir şekilde Goku-sensei'ye çevirdim kafamı. Göz ucumla baktığım Amami'nin de en az benimki kadar şaşkın bir ifadeyle Goku-sensei'yi izlediğini görebiliyordum: "Nasıl yani?" diye mırıldandım istemsizce. "Anlamadım." diye ekledi Amami. Durumun şokunu yaşadığımız ilk birkaç saniye boyunca, yalnızca sırıtmakla yetinmişti takım kaptanımız. "Sensei." diye oldukça ciddi bir şekilde girdim söze. "Senelerdir binbir türlü hınzırlıkla, yalanla, dolanla size yemek ısmarlatmaya çalıştık. Kimi zaman, iyi gününüzde olduğunuzda, başardık bunu. Ancak denemelerimizin yüzde doksanı boşa çıktı. Ve bu gün, hayatımızda ilk kez, bize kendi ağzınızla yemek mi teklif ediyorsunuz?" "Kendi ağzınızla." diye tekrarladı Amami. Bugün, normal bir gün değildi.

Sorum havadayken, Mio'nun belirmesiyle aynı anda ikimiz birden Mio'ya dönerek durumu anlatmaya koyulduk bağır çağır: "Goku-sensei!" "Bize!" "Yemek!" "Ismarlamayı!" "Teklif etti!" Mio hiç beklemediği bu ani gürültüye karşı hafifçe yüzünü buruşturmuştu. Ancak sözlerin tuhaflığı, onun da dikkatini çekmiş gibi görünüyordu: "Kendi isteğiyle mi?" Hem Amami, hem de ben aynı anda başımızı onaylarcasına salladık. Mio, bir kaşını kaldırarak Goku-sensei'ye çevirdi kafasını. Takım kaptanımızın yüzünde ise kendinden oldukça memnun bir ifade vardı. Herhangi bir şey demeden Mio'ya Amami'nin yanındaki sandalyeyi gösterdi eliyle. Mio yerine geçince ise, konuşmaya başladı: "Biliyorsunuz, son görevimize çıkalı oldukça uzun zaman oldu." Doğruydu, hepimiz chuunin olduktan sonra birlikte hiç bir göreve denk gelmemiştik. Konoha'ya gidip görevli olarak çalıştığımız Chuunin sınavı ise geçen zamanı daha da uzatmıştı: "Sonunda ayarladım, mezuniyet görevinizi yani." Kaşlarımı hafifçe kaldırdım yukarı doğru. Mezuniyet görevi, bir genin takımının tüm üyeleri chuunin rütbesine ulaştığında takım dağıtılıp kaptan başka bir genin takımına atanmadan hemen önce yapılan sembolik bir görevdi. Filmin sonu misali. "Sensei..." diye mırıldandı Mio. Kafamı ona çevirdiğimde, gözlerinin hafif hafif dolduğunu görmüştüm. Kendimi bu kadar kolay salmasam da, benim içimde de neredeyse aynı boyutlarda bir hüzün belirmişti. Amami'nin yüzünde yalnızca boşluk vardı. Goku-sensei ise, az önceki hin sırıtışını yok etmiş, artık gururlu bir şekilde gülümsüyordu bizlere. Sözkonusu görev hala uzakken, heyecanla beklediğimiz ve eğlenerek sohbetini ettiğimiz bir şeydi. Ancak artık o göreve çıkmak üzere olduğumuz için, takımımızın resmiyette dağılacağı gerçeği yüzümüze bir tokat gibi çarpmıştı adeta. Birlikte geçen yıllarımız, bizimle kalmaya devam edecekti. Ancak artık Ishigakure Takım 5'in olmayacağı gerçeği, tuhaf hissettiriyordu.
Image

Künye:

İsim: Komaeda Togami
Yaş: 16
Cinsiyet: Erkek
Element: Fuuton
Seviye: C - Rank
Rütbe: Chuunin
Ryo: 0
Prestij: 0
Ün: 28
Kullanılabilir GP: 0


Motivasyon:

Sınırlar > 16 yaşında olup, en geç 10 sene içinde yürümekten aciz düşeceğini bilen biri ne yapar? Hele ki hayata tutunmasını sağlayan son şeyi kaybettikten sonra? Artık hiçbir şey anlam ifade etmiyorken? Hayata dair ne kadar duygu varsa; kin, aşk, merhamet; hiç birini hissedemiyorken? 16 yaşında, chuunin olalı bir seneden biraz fazla zaman geçmiş basit bir çocuk. Güçsüz, ölümüne günler sayan bir çocuk. En azından Togami için bunun cevabı basitti; kalan kısacık ömründe, nereye kadar gidebileceğini öğrenmeye çalışmak. Hiç kimseye bağlı olmadan, hiç bir etik kural tanımadan yalnızca ilerlemek.

Komplikasyon:

Progresif Musküler Distrofi (Ağır) > Geninliğinin ilk yıllarında ortaya çıkan bu genetik rahatsızlık, Togami’nin kompleks karakter gelişimin ilk sebebidir. Basit kas ağrılarıyla başlayan, devamında çeşitli düzeylerde kas güçsüzlükleriyle seyreden bu hastalığın sinsi ilerleyişi hakkında yorum yapabilmek en usta medikal shinobiler için dahi kolay değildir. Basit kas antrenmanlarıyla ilerleyişi yavaşlatılıp yan etkileri azaltılsa bile, asla durmayacak ve bir gün Togami’yi ayaklarının üstünde durmaktan dahi alıkoyacak olması gerçeği değişmemektedir.

Özellikler:

- Savaş Yaraları
- Refleks Erimesi


Image

Profil:

Güç: 1
Çeviklik: 1
Kondisyon: 4
Potansiyel: 5
Varlık: 11
Zeka: 11

Beceri Listesi:

[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 1
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 1
[Potansiyel] Ninshuu: 4
[Varlık] Aldatma: 4
[Varlık] Empati: 4
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 5 (Favori Beceri)
[Zeka] İzcilik: 4


Ninjutsu:

D - Rank: Kurohane
C - Rank: Karasu Bunshin no Jutsu
C - Rank: Sanzengarasu
C - Rank: Keishuu no Jutsu
B - Rank: Shikon
B - Rank: Bunshin Bakuha
Kuchiyose no Jutsu


Taijutsu:
-

Genjutsu:

D Rank - Magen: Henge
D Rank - Rakumei no Jutsu
C Rank - Teishi no Jutsu
C Rank - Kokohi no Jutsu
B Rank - Shibou no Jutsu


Efsanevi Yaratık:

- Raizo

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar:

- Tantou (İyi kalite)
- 2 Patlayıcı Parşomen (Normal Kalite)
- 2 Kunai (Normal Kalite)
- 3 Shuriken (Normal Kalite)
- 2 Sis Bombası (Normal Kalite)
- Sentetik Misina, 5mt. (Normal Kalite)
- Chakra Hapı (Normal Kalite)
- Kondisyon Hapı (Normal Kalite)
- Kan Hapı (Normal Kalite)
User avatar
Komaeda Togami
Kaçak
Kaçak
Posts:140
Joined:September 3rd, 2018, 11:12 pm
Künye:

Re: Ölüler Denizi

Post by Komaeda Togami » September 1st, 2019, 12:39 am

“Görevimiz oldukça basit.” diye başlamıştı Goku-sensei. İlk kez, senseimiz dahil hepimiz shinobi yeleklerimizi kuşanmış ve hazır haldeydik. Köy sınırlarının biraz dışında, ormanlık bir alanda brifing toplantısı yapıyorduk. Akşamüstü güneşinin etkisiyle ılık bir turunculuk vardı havada. Biraz buruktuk hepimiz, ancak heyecanımız son raddedeydi. Bir takım olarak, son görevimizdi en nihayetinde. Bu görevin bitişiyle birlikte Goku-sensei yeni akademi mezunlarından bir takım alacaktı ve dağılacaktık. Son raddesine kadar değerlendirmek istiyorduk bu görevi her birimiz. İkizim Amami’ye, Mio’ya ve Goku-sensei’ye baktım sırayla. Her birinin yüzünde benimle aynı şeyleri düşündüklerini gösteren ibareleri görebiliyordum: “Eskilerden bir Iwagakure kaçağı dadanmış bu çevreye. Yağmur Ülkesi sınırlarındaki kasabalarımızda ortalığı karıştırıyormuş.” Amami’nin yüzünde bir sırıtma belirdi, istemsizce ben de katıldım ona. ‘Kaçak avı.’ diye geçirdim zihnimden. ‘Finale uygun bir görev.’ Goku-sensei, sırıtmamıza karşı bize tip tip bakarak yüz ifadelerimizin eski hale gelmesini sağladıktan sonra sürdürdü konuşmasını: “Bingo kaydı eski sayılır, neredeyse sizinle yaşıt. Yalnızca Iwagakure’de düşük seviyede aranıyor. Aldığımız duyumlara göre ara ara farklı ülkelerde ortaya çıkıp ortalığı karıştırmış, pek kimseyle teke tekte mücadele etmemiş. Bu sebeple yalnızca ortalığı karıştırmayı seven bir vandal olduğunu tahmin ediyoruz.” Biraz hayal kırıklığına uğramıştım, zayıf bir adam gibi görünüyordu. “Gelgelelim, bir şekilde yakalanmamayı başarmış şuana kadar, başka köyler için bingo kitabına girecek kadar büyük bir hasar da yaratmamış. Ancak kaçış günleri, artık bitiyor.” Az önce Amami’yle birlikte yüzümüzde beliren sırıtmanın birebir aynısı, bu kez Goku-sensei’de belirmişti. Buna karşılık olarak, -ilginç bir şekilde- Mio da dahil olmak üzere hepimiz sırıtmaya başlamıştık. Güzel bir akşamüstüydü.

Kaçağın en son görüldüğü sınır kasabasına ulaştığımızda, hava çoktan kararmıştı. Bölgedeki güvenlik şefinden aldığımız bilgiye göre adam gün içinde gözcüler tarafından tespit edilmiş ancak yakalanamamıştı. Yağmur Ülkesi sınırlarına kadar kovalamıştı gözcü shinobiler kaçağı, ancak bir noktadan sonra izini kaybettirmeyi başarabilmişti. Sahi, bu şekilde kurtulmayı her seferinde nasıl başarabiliyordu bu adam? Tahmin ettiğimizden daha mı yetenekliydi? Emin değildim. Bu görevin kolay bir görev olacağını tahmin edebiliyorduk her birimiz. Daha önce kaçak avlarına katılmış ve bir şekilde başarıyla sonuçlandırabilmiştik. Hem de bu adamdan çok daha üst seviyede kaçaklardı sözkonusu olanlar. Ancak içimde, bir şüphe belirmişti istemsizce. Her şey bu kadar kolay ilerleyebilir miydi gerçekten?

Geceyarısı sularında, Yağmur Ülkesi sınırlarına girmiş ve koruluk bir alanda ilerlemeye başlamıştık. Adamın eşgali hakkında bilgimiz vardı, gözcü shinobilerle bizzat konuşarak edinmiştik bu bilgiyi. Uzun boylu ancak sıska, siyah yağlı saçları olan ve yırtık pırtık kıyafetler giyen bir tipti. Dışarıdan bakan bir göz için, sıradan bir siville karıştırılması çok kolay gibi görünüyordu. Belki de her seferinde kaçabilmesinin sırrı burada saklıydı. Shinobilerin pek çoğu, shinobi olduğunu belirtircesine giyinirdi. Yelek, alınbandı, shinobi sandaletleri, en kötü ihtimalle ise bir ekipman çantası veya bir katana. Belki de çok doğru bir şey değildi bu, bizi kolay hedef haline getiriyordu en nihayetinde. Ancak shinobi olduğunu dış görünüşünle bile belli etmenin yararlı olduğu pek çok duruma şahit olmuştum. Bu sebeple, emin olamıyordum bu işin doğrusundan. Kafamı fazla karıştırmamaya uğraşarak, önüme odaklandım. Ağaçların üzerinden ilerleyişimiz sürüyordu; en önde Goku-sensei, hemen arkasında Amami, ortada Mio ve en arkada ben. Görevlerde genelde bu formasyona alışkındık. Goku-sensei her zaman algıları en açık olanın ben olduğumu söyler, arkadan gelebilecek herhangi bir saldırıya karşı sorumluluğu benim almamı isterdi. Bu, bir nebze doğruydu. Ancak gururumu okşayacak kadar değil. Bu formasyonun ikincil sebeplerinden birinin fiziksel olarak diğerleri kadar yeterli olmayışım olduğunun pektabii farkındaydım. İlk karşılaşmayı yapmamam tercih edilirdi. Ancak hiçbir zaman söze dökülmemişti bu gerçek.

Goku-sensei’nin aniden durup yumruğunu kaldırmasıyla olduğum dalda duraksadım ve çöktüm. Ekibin diğer üyeleri de, bana benzer şekilde davranmış ve ileriye odaklanmıştı. Tahminen birkaç yüz metre ötede, ağaçların arasında hafif turuncu bir ışık görebiliyordum. Kamp ateşi? Muhtemelen. Aradığımız kaçak? Daha düşük bir ihtimal, ancak yok sayılamayacak kadar olası. Goku-sensei, yalnızca eliyle komut vererek hepimizin ne yapması gerektiğini anlattı. Takım olarak birbirimize çok alışkındık, ve formasyonların neredeyse hepsi ezberimizdeydi. Plan basitçe şuydu, Goku-sensei ve Amami ön saldırı gücü olarak dümdüz ilerlemeye devam edeceklerdi. Mio ve ben ise yolu uzatıp bir yay çizerek kamp ateşine arkadan yaklaşacaktık. En nihayetinde, kamp ateşi aramızda kalacak şekilde birbirimizi görecek şekilde karşı karşıya gelecektik takım üyeleri olarak. İlk çarpışmayı Goku-sensei ve Amami üstlenirken, biz diğer yanda destek ve gerekirse suikast birimi olarak çalışacaktık. Daha önce çokça uyguladığımız, ve genelde başarılı olduğumuz bir taktikti. Anladığımızı işaret ederek aynı anda kafamızı salladık Mio’yla, ve sağa doğru bir ağacın üzerine sıçrayarak yay çizmek üzere ilerlemeye koyulduk. Goku-sensei ve Amami yeteri kadar yaklaştıklarında bizim pozisyon almamızı bekleyecek ve o zaman saldıracaklardı.

Birkaç dakika içinde, kamp ateşinden geldiğini tahmin ettiğimiz ışığı solumuzda bırakarak bölgeyi geçmiş, çizdiğimiz yayı tamamlamak üzere sola ve geriye doğru yönelmiştik. Herhangi bir tuzağa yakalanmamak ve fazla dikkat çekmemek için genişten ve uzaktan alıyorduk mesafeyi. En sonunda, turuncu ışığı tam karşımıza alarak ilerlemeye koyulduk. Bu sırada, içimin buz kesmesine sebep olan bir ses duyuldu ileriden, ağaçların yoğunluğu sebebiyle göremiyordum. Birbirine çarpan metalin sesi. Mio da aynı sesi duymuş olsa gerek, aynı anda birbirimize döndük. İşler bir şekilde ters gitmiş olmalıydı, biz gelene kadar saldırının başlamaması gerekiyordu. Kafamızı sallayıp birbirimizi onayladıktan sonra son hızla turuncu ışığa ilerlemeye başladık. Metal sesleri gelmeye devam etti birkaç saniye daha, ardından sustu. Saniyeler o kadar yavaş ilerliyordu ki, yol adeta bitmeyecek gibi gelmeye başlamıştı. Yanlış mı yapmıştık, bu kadar genişten almamız işleri sıkıntıya mı sokmuştu? Karşıdaki basit bir kaçaktı yalnızca, rahatlamam gerekiyordu belki de. Kolay bir yem olduğunu farkedip biz gelmeden indirmişlerdi belki de kaçağı. Ama bizi beklemeleri gerekiyordu, plan buydu. Neden plan dışına çıkmışlardı? Kafamda milyonlarca soru dönüyordu, zaman geçmiyordu. Bir sonraki dala atladığımda, ensemden aşağı inen tuhaf bir soğukluk hissettim. Adeta biri dibime kadar gelmiş ve bana dokunmuş gibi. İstemsizce kafamı geriye doğru çevirdim ilerlemeyi sürdürürken, kimse yoktu. Peki neden böyle hissetmiştim? Emin değildim.

Işık gittikçe yaklaşıyor, içimdeki korku istemsizce büyüyordu. Nihayetinde ilerleyişimiz tamamlandığında ise, hayatımdaki belki de en korkunç görüntüyle karşılaştım. Bir kamp ateşi yanıyordu, önünde, benim bulunduğum kısımda büyükçe bir kılıç saplanmıştı toprağa. Ancak en önemlisi, yerde yatan tuhaf şeydi. Tanıdıktı, ancak bir yandan o kadar yabancıydı ki... Hemen önünde, elinde ateşin benim tarafımdakine benzer bir kılıç taşıyan tuhaf görünümlü bir adam vardı. Uzun ve sıska, olduğu yerde çevresine bakıyor ve kılıcıyla gard almış şekilde bekliyordu. Kendisine saldıracak birilerini beklermişçesine. Haklıydı, kendisine saldırılacaktı, hem de çok kısa bir süre sonra. Yerde yatan bedenin Goku-sensei’ye ait olduğunu farketmiştim. Ancak bir türlü kabullenemiyordum bu görüntüyü. İçim öfkeyle dolup taşıyordu. Amami ortalıkta görünmüyordu, Amami neredeydi? Bilmiyordum. At gözlüğü takılmışçasına, tek bir şeye odaklanmıştım. Kılıcı tutan garip adama. Yanımdaki Mio’nun: “Goku...sensei...” diye mırıldandığını duydum en son, ardından tüm öfkemle, olduğum daldan aşağı fırlayıp ateşin dibinde toprağa saplanmış kılıcı kavradım ve üzerine atıldım tuhaf adamın. Böyle olmaması gerekiyordu, neden böyle olmuştu? Goku-sensei. Haykırıyordum bilinçsizce, istediğim tek şey, karşımdaki adamın uçurulmuş kellesiydi.
Image

Künye:

İsim: Komaeda Togami
Yaş: 16
Cinsiyet: Erkek
Element: Fuuton
Seviye: C - Rank
Rütbe: Chuunin
Ryo: 0
Prestij: 0
Ün: 28
Kullanılabilir GP: 0


Motivasyon:

Sınırlar > 16 yaşında olup, en geç 10 sene içinde yürümekten aciz düşeceğini bilen biri ne yapar? Hele ki hayata tutunmasını sağlayan son şeyi kaybettikten sonra? Artık hiçbir şey anlam ifade etmiyorken? Hayata dair ne kadar duygu varsa; kin, aşk, merhamet; hiç birini hissedemiyorken? 16 yaşında, chuunin olalı bir seneden biraz fazla zaman geçmiş basit bir çocuk. Güçsüz, ölümüne günler sayan bir çocuk. En azından Togami için bunun cevabı basitti; kalan kısacık ömründe, nereye kadar gidebileceğini öğrenmeye çalışmak. Hiç kimseye bağlı olmadan, hiç bir etik kural tanımadan yalnızca ilerlemek.

Komplikasyon:

Progresif Musküler Distrofi (Ağır) > Geninliğinin ilk yıllarında ortaya çıkan bu genetik rahatsızlık, Togami’nin kompleks karakter gelişimin ilk sebebidir. Basit kas ağrılarıyla başlayan, devamında çeşitli düzeylerde kas güçsüzlükleriyle seyreden bu hastalığın sinsi ilerleyişi hakkında yorum yapabilmek en usta medikal shinobiler için dahi kolay değildir. Basit kas antrenmanlarıyla ilerleyişi yavaşlatılıp yan etkileri azaltılsa bile, asla durmayacak ve bir gün Togami’yi ayaklarının üstünde durmaktan dahi alıkoyacak olması gerçeği değişmemektedir.

Özellikler:

- Savaş Yaraları
- Refleks Erimesi


Image

Profil:

Güç: 1
Çeviklik: 1
Kondisyon: 4
Potansiyel: 5
Varlık: 11
Zeka: 11

Beceri Listesi:

[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 1
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 1
[Potansiyel] Ninshuu: 4
[Varlık] Aldatma: 4
[Varlık] Empati: 4
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 5 (Favori Beceri)
[Zeka] İzcilik: 4


Ninjutsu:

D - Rank: Kurohane
C - Rank: Karasu Bunshin no Jutsu
C - Rank: Sanzengarasu
C - Rank: Keishuu no Jutsu
B - Rank: Shikon
B - Rank: Bunshin Bakuha
Kuchiyose no Jutsu


Taijutsu:
-

Genjutsu:

D Rank - Magen: Henge
D Rank - Rakumei no Jutsu
C Rank - Teishi no Jutsu
C Rank - Kokohi no Jutsu
B Rank - Shibou no Jutsu


Efsanevi Yaratık:

- Raizo

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar:

- Tantou (İyi kalite)
- 2 Patlayıcı Parşomen (Normal Kalite)
- 2 Kunai (Normal Kalite)
- 3 Shuriken (Normal Kalite)
- 2 Sis Bombası (Normal Kalite)
- Sentetik Misina, 5mt. (Normal Kalite)
- Chakra Hapı (Normal Kalite)
- Kondisyon Hapı (Normal Kalite)
- Kan Hapı (Normal Kalite)
User avatar
Komaeda Togami
Kaçak
Kaçak
Posts:140
Joined:September 3rd, 2018, 11:12 pm
Künye:

Re: Ölüler Denizi

Post by Komaeda Togami » May 24th, 2020, 6:55 pm

Yerdeki kılıcı kavradığım gibi Goku-sensei’nin cesedinin başında duran, benim şuan taşıdığıma çok benzer bir kılıcı tutmakta olan shinobinin üzerine atılmıştım. Karşılık ise oldukça hızlı gelmişti: “Ben de seni arıyordum!” diye haykırarak benzer şekilde üzerime atlamıştı shinobi. Normal şartlar altında düşünmem gereken pek çok şeyi düşünemiyordum. Devasa kılıcı düşmanıma doğru savurmadan hemen önce, arkamda minik bir ses duydum. Ağzı aniden kapatılan birinin çıkaracağı inilti gibi bir şey. Mio’nun olduğu yerden gelmişti ses. Muhtemelen, ağladığı için ağzını kapatmıştı elleriyle. Arkama dönecek zamanım yoktu, Goku-sensei’nin katili tam karşımda dururken, başka hiçbir şey düşünemiyordum. Tuhaf bir şekilde, karşımdaki adamın yüzünde de aynı karanlık nefret vardı. Kinle bakıyordu yağlı saçlarının arasından birer çukurmuşçasına diplere uzanan gözleri. Gelgelelim, bu tuhaflığın farkına varabilecek bilinç seviyesinde değildim. Kılıçlarımızın çarpışmasıyla ortaya çıkan kulak tırmalayıcı metal sesi her şeyin başlangıcı olmuştu.

Fiziksel olarak zayıftım. Bunu biliyordum. Ancak öylesine öfkeliydim ki. Karşımdaki iğrenç heriften nefret ediyordum. Ona ait her şeyi ve tanıdığı, sevdiği herkesi yok etmek istiyordum. İntikam istiyordum. Acı çekmesini istiyordum. Benim yaşadığım acının katlarcasına maruz kalmasını istiyordum. Goku-sensei’yi düşünüyordum sürekli. Yüzü ve sesi kılıcı her bir savruşumda aklımda canlanıyor ve öfkemi körüklüyordu Takım olarak son görevimizdi bu. Böyle olmaması gerekiyordu. Her şey çok iyi gidecekti. Alçak bir suçluyu kolaylıkla yakalayıp, belki biraz şov yapıp, köyümüze geri dönecek ve geleceğe artık öğretmen ve öğrencileri olarak değil, shinobi dostlar olarak bakacaktık. Ancak bu lanet olası herif, hayatımdaki en önemli birkaç şeyden birini almıştı benden. Takım 5’in benim için ne kadar önemli olduğuna dair bir fikri bile yoktu. Bunu ona ödetecektim. Ödetmek zorundaydım.

Bacaklarıma doğru soldan gelen bir kılıç savuruşuna karşılık geriye doğru takla attım ve ayak uçlarımla yerden güç alarak kılıcı direkt olarak bir saplama hamlesi yapmak üzere önümde tutarak ileri fırladım. Sıska herif boştaki eliyle kılıcının yanından tutup bir kalkan misali kullanarak saldırımı önlemişti. Arkamdan inlemeler gelmeye devam ediyordu. ‘Mio, ağlamanın sırası değil. Çabuk gel de şu herifin işini bitirelim’ diye söylendim kendi kendime içimden. Ancak şuanda bir faydası olacağına şüpheliydim. En azından Amami çıksaydı ortaya. Tek başıma bu herifi yenebileceğimden emin değildim, ancak ikizim yanımda olsaydı bu savaş bizim için daha kolay olabilirdi. İki taraf da sessizliğini koruyordu çarpışma sürerken. Ben, nefretimi kelimelere dökemeyecek kadar öfkeliydim. Adeta ağzım kurumuştu. Tüm odağımı ise ölmemeye, karşımdaki katili ise öldürmeye ayırmıştım. Soldan sağa ve aşağı doğru ilerleyen bir kesme darbesinden sağ ayağımı sol ayağımın arkasına alıp vücudumu yan döndürerek kurtuldum. Ardından olduğum yerde 270 derece kadar dönerek soldan sağa doğru kafa hizasında salladım düşmanıma doğru sağ elimdeki kılıcı. Beynimin ve düşüncelerimin hiç bir önemi yoktu. Tek bir şeye konsantre olmuştu her şey. Öldürmek.
Image

Künye:

İsim: Komaeda Togami
Yaş: 16
Cinsiyet: Erkek
Element: Fuuton
Seviye: C - Rank
Rütbe: Chuunin
Ryo: 0
Prestij: 0
Ün: 28
Kullanılabilir GP: 0


Motivasyon:

Sınırlar > 16 yaşında olup, en geç 10 sene içinde yürümekten aciz düşeceğini bilen biri ne yapar? Hele ki hayata tutunmasını sağlayan son şeyi kaybettikten sonra? Artık hiçbir şey anlam ifade etmiyorken? Hayata dair ne kadar duygu varsa; kin, aşk, merhamet; hiç birini hissedemiyorken? 16 yaşında, chuunin olalı bir seneden biraz fazla zaman geçmiş basit bir çocuk. Güçsüz, ölümüne günler sayan bir çocuk. En azından Togami için bunun cevabı basitti; kalan kısacık ömründe, nereye kadar gidebileceğini öğrenmeye çalışmak. Hiç kimseye bağlı olmadan, hiç bir etik kural tanımadan yalnızca ilerlemek.

Komplikasyon:

Progresif Musküler Distrofi (Ağır) > Geninliğinin ilk yıllarında ortaya çıkan bu genetik rahatsızlık, Togami’nin kompleks karakter gelişimin ilk sebebidir. Basit kas ağrılarıyla başlayan, devamında çeşitli düzeylerde kas güçsüzlükleriyle seyreden bu hastalığın sinsi ilerleyişi hakkında yorum yapabilmek en usta medikal shinobiler için dahi kolay değildir. Basit kas antrenmanlarıyla ilerleyişi yavaşlatılıp yan etkileri azaltılsa bile, asla durmayacak ve bir gün Togami’yi ayaklarının üstünde durmaktan dahi alıkoyacak olması gerçeği değişmemektedir.

Özellikler:

- Savaş Yaraları
- Refleks Erimesi


Image

Profil:

Güç: 1
Çeviklik: 1
Kondisyon: 4
Potansiyel: 5
Varlık: 11
Zeka: 11

Beceri Listesi:

[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 1
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 1
[Potansiyel] Ninshuu: 4
[Varlık] Aldatma: 4
[Varlık] Empati: 4
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 5 (Favori Beceri)
[Zeka] İzcilik: 4


Ninjutsu:

D - Rank: Kurohane
C - Rank: Karasu Bunshin no Jutsu
C - Rank: Sanzengarasu
C - Rank: Keishuu no Jutsu
B - Rank: Shikon
B - Rank: Bunshin Bakuha
Kuchiyose no Jutsu


Taijutsu:
-

Genjutsu:

D Rank - Magen: Henge
D Rank - Rakumei no Jutsu
C Rank - Teishi no Jutsu
C Rank - Kokohi no Jutsu
B Rank - Shibou no Jutsu


Efsanevi Yaratık:

- Raizo

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar:

- Tantou (İyi kalite)
- 2 Patlayıcı Parşomen (Normal Kalite)
- 2 Kunai (Normal Kalite)
- 3 Shuriken (Normal Kalite)
- 2 Sis Bombası (Normal Kalite)
- Sentetik Misina, 5mt. (Normal Kalite)
- Chakra Hapı (Normal Kalite)
- Kondisyon Hapı (Normal Kalite)
- Kan Hapı (Normal Kalite)
Post Reply

Return to “Yağmur Ülkesi”