Katı bir suretin, olabildiğince en dingin; ama aslında en fırtına dolu bakışlarla buluştuğu Kageyasu, ürkütücü bir baskıya sahipti; ama şu an, üzerimde hissettirdiği o baskısı bana gösteriyordu ki, Ganmaru gerçekten bu adamlardan farklıydı. Belki de, Kageyasu-san'ı karşıma daha önce hiç düşman olarak almadığım için böyle düşünüyordum; ama kesinlikle şu son bir yılda karşı karşıya kaldığım insanlar arasında, beni öylesine korkutan tek kişi, Ganmaru'ydu. Her bakışın baskısı, hissettirdikleri farklıydı; ama her biri gerçek anlamda beni korkutmaktan uzaktı. Ganmaru ise o saf canavarlığı ve kanasusamış doğası ile bu rolü çok iyi bir şekilde üstleniyordu. Bu tarz bir düşünce pek doğru olmayabilirdi belki ama Ganmaru ile yüz yüze tanıştığım ve onun baskısını üzerimde bu derece yakın hissettiğim için mutluydum aslında. Bu tarz şeylerin bile beni geliştireceğine inanıyordum. Her türlü anlamdan pişmek istiyordum ve bu tarz arzularımı besleyecek şeyler, bu tarz yaşanmışlıklar oluyordu. Neredeyse ölecek olsam bile, şu an edinmiş olduğum deneyim kabul edilebilecek bir sonuçtu.
Konuşma boyunca Kageyasu-san'ın bakışlarını tartan bakışlarım, sözlerimin son bulması ile kısa bir anlığına o gözlerden uzaklaştı. Önce Narihira-san, ardından Fuuta-san'a göz ucu ile anlık bir bakış atmış olsamda, asıl dikkatimi çevreye vermiştim. Kageyasu-san'ın tekrardan konuşacağını, o ufak kıpırtıdan anladığım an ise hızlıca tekrardan o baskı dolu gözler ile kendi gözlerimi birleştirmiştim.
Kageyasu-san konuşmaya başladığında, tek arzum söylediğim şeylerin köyüme yarar sağlayacak şeyler olup olmadığını öğrenmekti. Bunun sonucunda yaptığımız en ufak şeyden bile azar duyabilirdik, pek önemsemiyordum; çünkü asıl önemsediğim şey, tüm çabalarımızın sonuçsuz çıkmamasıydı. Bu yüzden Kageyasu-san, aslında azarlamaktan uzak olan o dürtüleri ile söylediğim şeylerden pay çıkardığı düşüncelerini bize aktarırken, en az Fuuta-san kadar heykelimsi bir tona bürünmüş ve herhangi bir anlamı barındırmayan düz bakışlarla Kageyasu-san'ı dinlemiştim.
Bazen sözlerini istemsizce onaylarken başımı öne doğru eğmek zorunda kalmış bazen ise gözlerimi kamaştırmıştım... Neden birilerini öldürmemizi kötü karşıladığını az çok kestiriyordum. Bu gizli bir görevdi ve açığa çıkmamız istenmiyordu. Genede o an verdiğimiz karara saygı duyması, kendisininde benzer bir durumda benzer bir karar verebileceğini; ama bunu ilk sıralarda tutmayacağını gösteriyordu bana. Ki bu da zaten deneyimli bir shinobi ile deneyimsiz bir shinobi olan bizleri ayıran noktaydı. Bizim ilk düşündüğümüz şey, asla bu heriflerin ilk düşündüğü şey olmazdı; çünkü yaşamış olmanın getirdiği deneyim, görmüş olmanın getirdiği bilmişlik ve daha sayamayacağım bir faktör onlara çoğu zaman daha iyi bir seçenek sunardı. Öyle ki, Kageyasu-san'ın düşüncelerini dinledikten sonra, o an ne yapabileceğimizi düşünsem bile aklıma herifleri öldürmeyip, çok daha hızlı koşmaktan başka bir fikir gelmiyordu.
Deneyimsizliği kabul etmiş bir eda ile işin bu kısmını bir kenara bırakıp, Kageyasu-san'ın devam ettirdiği konuşmasına kitlenirken, neden konuşmam sırasında Akasuki ile olan kısımlara takıldığını anlamıştım; çünkü Ganmaru'nun zayıf tarafı olduğunu düşünüyordu. Haklı olabilirdi ve belki de haksız... Söz konusu Ganmaru olunca işin çok farklı şekillerde yorumlanabileceğini düşünüyordum. Anlaşılması güç bir herifti ve onun hakkında bir canavar olması dışında, bu tarz kesin yargılar vermek bana göre güçtü; ama dediğim gibi, Kageyasu-san daha deneyimliydi ve kesinlikle çok daha iyi shinobi reflekslerine sahipti. Bu tarz düşünüyorsa, haklılık payı olması yüksekti. Aslında benim eksik anlatmamdan ötürü, bir noktayı tam olarak anlamamış olmasınıda fark etmiştim. Bunu konuşmasını bitirir bitirmez telafi edecektim. Ganmaru'nun Akasuki'ye neden saldırdığını çözümleyememiş gibi gözüküyordu.
Derin bir nefes aldığım sırada, Kageyasu-san'ın o an son cümleleri olduğunu düşündüğüm sözleri beni çok rahatlatmıştı. Köyüme yarar sağlayacak bir şeyleri beraberimde getirmiş olmam şu an bir ton şeyden çok daha değerliydi benim için. Bu yüzden bu rahatlık ile söze girip, Akasuki ve Ganmaru hakkında bir kaç şey daha söylemek için yeltendiğim o an, Kageyasu-san'ın ansızın söze bir kez daha girmesine hazırlıksız yakalanmıştım. Odağımı çabucak bir kez daha Kageyasu-san'ın sözlerinde topladığımda ise, tam olarak nereye varmak isteyeceğini çözümlerken bulmuştum... Evet baş ağrıtabilirdi o durum; ama tam olarak nasıl çözümlememiz gerektiğini, bana biliyormuşum gibi imaladığında, gerçektende bilmediğimi ona söylemeye hazırdım; ama buna gerek yokmuş gibi, bakışlarını Narihira'ya yöneltip, o iki kelimeyi söylediğinde zihnimde çakan o yıldırımlar tarifsizdi.
Net bir emirdi. Shinobi dürtülerimin, özellikle köyüme sadık olan o yoğun tarafımın düşünmeme fırsat bile vermeden vücudumu yöneltip, tereddütsüz bir şekilde elimi wakizashi'me doğru hızla yönlendirecek kadar; ama düşüncelerim hızlı bir şekilde bu ansız tepkiye yetiştiğinde, ellerim ile wakizashi arasında sadece santimler kalmıştı. Donuklaşmış bakışlarım, yavaşça o ansızın gözlerimde beliren öldürme arzusunu silip atmıştı.
Ellerim yavaşça wakizashi'den uzaklaşıp, bakışlarım hissiz, düz ve ziyadesiyle sahip olduğu o soğuk hatları ile Kageyasu-san ile buluştuğunda: "Üzgünüm Kageyasu-san." dedim, herhangi bir üzgünlük belirtisi göstermekten uzak bir atmosferde. "Emriniz, benim için kılıçtan keskindir; ama İshichou-sama'nın emirleri üzerinde kesinlikle değildir. Kendisi Ryoken ile yaşanan o olaydan sonra, bana herhangi bir yoldaşımı yarı yolda bırakmamamı emretmişti. Ryoken'i hâlâ bir yoldaş olarak göremiyor olsamda, bu adam kesinlikle bir yoldaştı. Köyümden olmasa bile, bir İshigakure shinobisi'nin hayatını kurtarırken tereddüt etmedi." diye devam ettim benzer bir düzlük ile.
Kısa bir an Narihira'ya bakacak ve tekrardan Kageyasu-san'a dönecektim. İshichou-sama'nın emri olmasa bile, Narihira'yı öldürme fikri zordu. Ona can borcum olduğu gerçeği, köyümün iradesinden yüksek olmasa bile... Bu herifi öldürme fikri içime sinmiyordu. Ya da doğru gelmiyordu; ama ne önemi vardı ki? Shinobi olmak bu demekti... Bu yüzden iyi birer shinobi olmaktan uzaktık. "Köy için ölmek kolay ama... Köy için suçsuz ve dost olarak gördüğün birini öldürmek elleri titretecek bir karar." diye bir itirafta bulundum. Şimdi Kakashi-san'ın sözlerini daha iyi anlıyordum... Sanırım uzun bir aradan sonra birilerinden övgü duyduğum bu anı, şu an mahvetmiştim... Ama en azından pişman değildim.