Çocuğun dediğine göre hali hazırda insanları götürdükleri bir yer vardı, yani kas gücü olarak kullandıkları bir şey olmalıydı. Belki gıda üretimi, belki silah yapımı. Belki de tamamen farklı bir şey. Önemli olan şey, esirleri götürecek bir yerleri olduğuydu. Savaş sonrası ellerindeki bölgelerin kontrolünü kaybedince de oradaki insanlardan esir alabildiklerinin tamamını esir almaları da bu bağlamda anlam kazanıyordu; onları da her nereye tutsakları götürmüşlerse oraya götüreceklerdi. Riske girmeye değer bir durumdu zira insan her şeyden önce gelen bir kaynaktı.
Gerçek bundan çok da farklı olabilirdi tabii. Bir diğer teorim de dertlerinin insanları esir almak değil, birilerini aradıkları yönündeydi. Bunu destekleyecek bir şey elimde yoktu fakat bir ihtimal olarak aklımın kenarında durabilirdi.
Peki gerçek neden bu kadar önemliydi?
Görevimiz bir devriye turundan ibaret olsa da, bu insanları kurtarmak adına müdahalede bulunmalıydık. Fakat onları kurtarmak işi tamamen çözmeyecekti. Böyle davranmalarının arkasında yatan bir sebep mutlaka olmalıydı, tahminlerimin dışında bir şey çıksa da. Bu sebebi çözersek, Riaru ve adamlarına sağlam bir darbe geçirebilirdik. Uzun dönemli bir düşünceydi ancak arka plana atılmamalıydı. Tabii bu sebebi öğrenmek adına görevimi hiçe saymayacaktım ancak eğer şans olursa bir şeyler öğrenmeye çalışmaktan da çekinmemeyi düşünüyordum.
Dallardan ilerlemeye devam ettim. Yönümüz doğru olmalıydı, pusulayı çıkarıp tekrar kontrol edecek ve ne kadar kamptan uzaklaştığımızı hesaplamaya çalışacaktım. Ani bir geri çekilme durumunda rotamızı bilmek işime yarayabilirdi. Pusulayla işim bittiğinde çevreyi dört gözle taramaya devam edecek ve ilerleyişimi sürdürecektim.