Ne düşündüğünü ya da ne yapmak istediğini gerçek anlamda bilmediği bir boşlukta hissediyordu kendini. Buraya geliş amacı ve Sozen'i infaz etme arzusu, şaşmaz bir hedef olmasına rağmen, o şu an bulunduğu konumdan, gelecekteki hedeflerini sorguluyordu. Dünyaya barış getirme arzusu, tam olarak ucu açık olmayan bir hedefti... Ryu'ya göre, dünyaya barış getirmenin tek yolu, bölünmüş insanları tek bir amaç uğruna birleştirip, tek bir yumruk yapmaktan geçiyordu; ama bu ne kadar kolaydı? Hatta böyle bir şey gerçek anlamda mümkün müydü? O, şu an basit sorunlarla bile boğuşmaktan aciz bir insanken, nasıl böyle bir şeyin hayalini kurabilirdi bilmiyordu; ama buna rağmen, bu saçma hayale sahip olduğu için huzurlu hissediyordu kendini. Sanki, onu hayatta bağlayan küçük bir iplikti bu, o da koparsa Ryu'yu bu hayata bağlayan bir şey kalmazdı.
Derin düşüncelerin buğulaştırdığı bakış açısı, oldukça geç fark etmişti çorak toprakların yerini alan köyü. Hatta, Kaoru'nun söze girme gereksimi duymaması halinde, bu durumu uzunca bir süre fark edemeyeceğine neredeyse emindi. Bu, kocaman bir hata olarak yüzüne çarparken, aynı zamanda beraberinde büyük bir utanç kaynağı getiriyordu. Zira, bu kadar rahatlamasının sebebi, düne kadar düşmanı olarak ilan ettiği Kaoru'dan başkası değildi. Bedenini, canını ve görevinin başarısını, ansızın gelecek bir saldırıya karşın tamamen Kaoru'ya emanet etmişti.
Bu, kendisinin bile anlam veremediği bir tezatlıktı.
Bu durumun mevcudiyeti Ryu'nun kendi iç aksanlarında var olurken, bir yandan ise shinobi Kaoru'nun bulundukları köy hakkında söylediklerine kulak veriyordu. Savaşın yok ettiği ve insanların savaştan kaçarken tekrardan var ettiği bu Karappo adlı köy, Ryu'nun savaşa olan nefretini körüklerken, aynı zamanda bu savaşa direnen ve bir şekilde hayatta kalmış bu köyün insanlarına saygı duymasına vesile oluyordu.
Mevcut durum, gerçek acı bir durumdu. İster istemez Ryu, "Geçen savaşta yer alarak buna sebep olanlardan biri de biziz... Bu köy için olmasa bile, eminim bir köy bizim savaşımızda bu zorluklara gebe olmuştur. Keşke tüm savaşları bitirebilmenin bir yolunu bilseydim." diye iç geçirdi, Kaoru'nun konuşmaya ara verdiği anlardan birinde. Gözleri yere doğru yalpalanırken, öfke ve üzüntüyle sıktığı yumruklarını gizleme çabasına bürünmüştü bir yandan.
Bu durum, bir kez daha bir ses tarafından bozulurken, bu sefer farklı olan tek şey bu sesin Kaoru'ya değil de, bir kadına ait olmasıydı. Yere odaklanmış bakışları, usulca sesin sahibine doğru yönelirken, kadının Kaoru ile olan ilişkisi Ryu'ya hızlıca geçmişi anımsatmıştı.
Kaoru'nun şüphesiz insanlar üzerinde iyi bir etkisi vardı ve Ryu, içten içe biliyordu bu adam bunu iyi şeyler yaparak elde ediyordu. Belki de, ilk defa bir insan hakkında yanılıyorumdur, diye düşündü şuursuzca; ama bu düşüncesi çok hızlı bir şekilde silinip, yok oldu.
Kadının, kendisini ve Butsuo'yu süzen bakışlarına, rahatsız etmeyecek bir tutumla karşılık verirken, karşısındaki kadının kızıl saçlarının gecedeki vurgunluğunu bir kaç saniye amaçsızca izledi Shinobi. Hemen ardından ise bu şuursuz bakışlarını kadından çekip, başka bir noktaya yönlendirdi.
Göz ucuyla evlere baktı. Eskiden karargah olması için tasarlanmış yapıların, şimdi nasıl derme çatma bir eve dönüştüğünü zihninde hayal etmeye çalışıyordu.
Bu, daha önce şahit olmadığı bir şeydi.
Savaşın çok başka bir yönü daha karşısında öylece dikiliyordu Ryu'nun.
Kadını ve bir yandan Kaoru'yu takip ederken, iyice sessizleşen Ryu, bunu bakışlarına da yansıtmıştı. Butsuo ile zaman zaman göz göze gelme huyu, köye adım attığı andan beri uçup gitmişti. Ve tam olarak bu şekilde, kadının evine giriş yapmıştı. Evin, aynı dışarıdan gözüktüğü gibi önceden bir karargah olduğunu, yüzlerce kez karargah görmüş ve bunlarda burunmuş bir Shinobi olarak, hızlıca fark etse de, şu anki halinin de bir eve benzemediğini söyleyemezdi. Hele ki, oldukça yapay gözükmesine rağmen, kendi yaşadığı evden, daha çok bir eve benziyorsa.
Kadının sözlerine, Kaoru'nun bir karşılık vermediğini görünce, sessiz kalan Ryu, bu andan itibaren iplerin Kaoru'da olduğunu kabullenmişti. Eğer, bu akşam hareket etmek uygun değilse ve Kaoru buna katılıyorsa, Ryu itiraz etmeyecekti. Buraya ciddi bir görev için gelmişti ve sırf Kaoru'ya papaz olmak için, tipi çıkmış bir havada enerji kaybettiremezdi kendine.
Mutfağa geçtiklerinde ve kadının tüm bu zorluklara rağmen kocaman bir et parçasını hiçmiş gibi fırına atışını seyrettiğinde, bir tarafı buna müdahale etmek istedi; ama bu noktada bunun kadına yapılmış büyük bir ayıp ve küçümseme olacağını fark ettiğinde, bunu yapmamayı yeğledi.
Aynı diğerleri gibi... Ve kadın usulca mutfağı terk ederken, arkasından sadece saygıyla baktı.
Sessizlik, mutfağı kaplarken, bu sessizliği bozmak istemedi. İnsanların içinin ısınmasına ve Kaoru'nun kendi iradesiyle söze girmesine müsaade etti. Aceleye gerek yoktu.