Kaoru, shinobi için tam olarak anlam kazanamamış bir figürden ibaretti. Eğer, eski kayıtsızlığı olsa, ona direk olarak kötü yakıştırmasını yapabilirdi; ama şimdi, gerçek anlamda tam olarak ona ne kötü adam diyebiliyordu ne de iyi adam. Kaoru'nun, büyük bir anlamsızlık barındırdığını düşünüyordu. Onu anlamak için yeteri kadar şey görmediğini ve yeteri kadar şey yaşamadığını da hissediyordu. Bu da onlarca küçüklü büyüklü savaşlar görmüş ve çoğunun içinde bulunmuş Ryu için büyük bir tereddüt konusuydu. Zira, tam olarak onu çözümleyememesi bir sorun halini almıştı artık... Sıradan, sivil insanları eline kirletmeleri için örgütleyen bu adam, aynı zaman da onları kurtarabiliyordu. Normal şartlarda bu Ryu'nun gözünde asıl oyun için, küçük bir parça olarak yapılmış bir işlemden ibaret olurdu; ama söz konusu Kaoru olunca, yapılan bu yardımın gerçek bir iyi niyet mi yoksa tamamen kurgusal bir amaç mı barındırdığını anlayamıyordu.
Bu noktada, bir gün Kaoru'yu anlayabileceğini düşündüğü o evreye geçene kadar, Kaoru gibi insanları anlamayı çalışmayı bırakmak, ona mantıklı bir seçenek gibi gözüküyordu.
Butsuo'nun kayıtsız bir şekilde aktardığı parola ile Kaoru'nun yumuşayan bakışlarını an ve an izleyen Ryu, adeta güneş görmüş bir buz kütlesinin eriyişini izliyormuş gibi hissetti; ama buna rağmen, ona karşı vücudunu ya da zihnini rahatlatmayı bir an bile aklından geçirmedi. Bunu, Kaoru'ya karşı hissettiği veyahut onunla yaşamış olduğu olayların sebep olmadığını da adı gibi biliyordu. Bu, tamamen Kaoru'nun, varoluşunun dışarıya yansıttığı auranın bir sonucuydu. Adeta, oldukça iyi bir sanatçı tarafından ortaya çıkartmış bir sanat eserinin, tamamen şeytani bir şeyi anlatması gibiydi bu. Etkileyici, ama buna rağmen oldukça tehlikeli ve korkutucu.
Kaoru'nun, kendisine hitaben sarf ettiği sözleri, en az atmosferdeki hava kadar öldürücü bir soğukluk ile takip ederken, bu soğukluk salt ve olabildiğince duygulardan arınmış bir formdaydı. Öfke, hüzün, kaygısızlık ya da adına duygu denilebilecek herhangi bir şey, Ryu'nun yüz hatlarında yer edinememişti. Sadece, sade ve olabildiğince kısa bir kafa hareketi ile Kaoru'nun selamına karşılık vermişti.
Kaoru, Ryu'nun aksine o salt soğukluğunu sıcak duygularla doldurabilirken, yayılan o ufak tebessümün gerekçelerini Ryu bilemiyordu. Buna rağmen, kapanan göz kapakları tekrardan açıldığında, Kaoru'nun sorduğu soruya pırıltılı bir bakışla karşılık verdi, ama buna rağmen herhangi bir karşılık vermedi sözlü olarak. Nitekim, sözlerine devam edecek gibi duran Kaoru, Ryu'nun bu hareketinin manasız kalmasına sebep olmadı.
Chisa ve İshichou-san benzer tipte insanlardı, ama buna rağmen Chisa ile İshichou'nun tamamı ile aynı türde insanlar olduğunu söyleyemezdi Ryu. Chisa, elini kirletmeye tamamen karşı, düşmana bile dost eli uzatabilecek müthiş bir insanken, İshichou-san yeri geldiğinde demir bir yumruk olabiliyordu.
Buna rağmen, Ryu, bu noktada Kaoru'ya katılıyordu. Aynı, Butsuo hakkındaki sözlerine katıldığı gibi. Adeta, Ryu'nun nazarında Kaoru, sadece duyduklarıyla Butsuo'yu kitap gibi okumuştu. Ama öte yandan, Sozen ve kendileri hakkında söylediklerine katılamıyordu. O, yapısı gereği hiç kimseyi küçümsemeyen, tetikte bir insandı, ama buna rağmen Sozen'in küçümsenecek biri olduğuna ihtimal vermiyordu... Zira, Kaoru'nun söylediği gibi onun iğrenç bir insan olduğuna inanıyordu ve yaptığı eylemler kesinlikle onursuz bir insanın tehlikeli hamleleriydi.
Kaoru'nun emir ve rica tonlamalarını karıştırdığı son sözlerini ise tepkisiz bırakırken, arasından geçip gittikten hemen sonra, ne ricayı kabul ettiği ne de emre itaat ettiği için değil, tamamen bunun bir ihtiyaç olduğuna inandığı için soğuğu arkasına almak istercesine Kaoru'nun peşine takıldı.
"Kaoru-san..." diye seslenirken arkasında usulca yürüdüğü adama, oldukça durgun ve sakin bir tonda yapmıştı bunu. "Size geçikmiş bir teşekkür borçluyum. Buna ihtiyacınız olmadığını bildiğim halde, o insanları kurtardığınız için teşekkür ederim. O gün, başarısızlığını tüccara yüklemiş bir çocuğa kıyasla, o insanları kurtardınız. Hoş, yapım gereği hâlâ o insanlardan ellerini kirletmesini istemenizi doğru bulmasam bile, o insanları kurtardığınız gerçeğini inkar edemem. Bugün arkanızda yürüyen bir adam olsam bile ve belki de yarın geçmişte olduğu gibi birbirimizi öldürmek isteyen birer düşman olsak bile, bu gerçek değişmeyecek. " diyerek devam ettirdiğinde konuşmasını ise istemsizce bir burukluk ve hayal kırıklığı kaplamıştı sesini. Pişmanlık, asla geri alınmayacak olayların bir sonucu olarak, Ryu'yu her şeyi ile geçirmiş ve saniyeler öncesine kadar buz kesilmiş adamı tamamen farklı bir şeye evirmişti. O, görev ve Kaoru'nun da nispeten içinde barındığı tüm o anlar, Ryu için kocaman bir pişmanlık ürünüydü çünkü.