Page 4 of 12

Re: [Oita Butsuo & Jirou Ryu] Panzehir

Posted: March 19th, 2020, 12:27 am
by Jirou Ryu
Soğuk havanın esrarlı gizemi, her bir nefesinde içine doğru dolarken, gergin hissediyordu Ryu. Bunun yegane sebebi her bir adımının onu gerçekleşmesi muhtemel bir savaşa yaklaştırıyor oluşuydu. Kaoru'dan son öğrendiklerinden sonra, içine düştüğü bu durumun tamamen bir karmaşa olduğunu düşünüyordu. Sanki kocaman bir okyanusun en dibine düşmüş ve etrafı düzinelerce farklı balık türü tarafından sarılmıştı. O, her bir balık türünü en ince detayına kadar anlamaya çalışırken, aslında okyanusun karanlığında kaybolup gitmişti.

Zihninde oluşan rota, tamamıyla Kaoru'nun söyledikleri ile oluşmuş yapay bir rotaydı. Ayakları tamamen bu rotaya ayak uyduruyor olsa bile, Ryu'nun zihni ziyadesiyle bu ilerleyişten uzaktı. Ne soğuk havanın o amansız ısırıkları onu ilgilendiriyordu ne de düşman üstüne giderken tutunduğu bu acemice tutumun mevcudiyeti.

İlerleyişinin oluşturduğu gerçeklik, coğrafya bilgisinin açıklamayacağı bir formdaydı. Kaoru'nun tarif ettiği noktaya ilerleyişlerinden itibaren garip bir sık ağaçlık ile beraber ilerlemişlerdi. Bu onun alışık olmadığı bir şeyken, bu sık ağaçları kayalık bir geçit takip etmişti. Ryu, tam olarak bu durumu bu şekilde adlandırmıştı. Kayalardan oluşan bir geçit... Bu, aynı bir karı kocanın düğünleri sırasında ilerlediği o çiçek geçitleri gibiydi.

Bu noktada, bu geçit'i takip ettiklerinde istedikleri noktaya varmışlardı; ama vardıkları nokta hayal ettiği gibi değildi. Evet, aradıkları sığınağı bulmuşlardı; ama sığınağın girişi tamamen kayalar ile kapatılmıştı. Daha doğrusu bu giriş miydi bundan emin bile değildi. Bu noktada konuşmaya başlayan Butsuo'yu dinlemişti. Söylediklerini kısacak kafasında tarttıktan sonra, "Bence burada beklememiz bize bir şey kazandırmayacak. Burası bu sığınak yapıldığından beri böyle olabilir. Buna rağmen ayrılmakta mantıklı gelmiyor. En azından biri ayrılacaksa bu ben olmalıyım." diye söze girdi, ama hemen ardından son kısımda ne demek istediğini açıklamak için, "Gölge'yi kullanarak ilerleyip, sığınağın çevresinde bir tur atacağım. O zaman kadar sen burada bekleyip, benden haber bekle." diye devam ettirdi sözlerini.

Bu noktada Butsuo'nun itiraz edeceğini sanmıyordu. Zira söz konusu gizlilikle, ondan iyi olması mümkün değildi. O yüzden hızlıca modunu aktif edip, gölgelerden ilerleyebileceği bir rota oluşturup oluşturamayacağına bakacaktı.

Out: Bekletme için kusura bakmayın. Sınavlarım çok yoğundu, öte yandan okullar tatil edilir edilmez evime misafir geldi ve hâlâ bizde duruyorlar ülkenin mevcut sağlıksal durumundan ötürü. Ufak bir fırsat yaratıp yazabildim...

Re: [Oita Butsuo & Jirou Ryu] Panzehir

Posted: March 20th, 2020, 12:50 pm
by GM - Naruto
Aranızdaki kısa fikir alışverişi faslından sonra, Ryu’nun ortaya attığı düşünceye karşı Butsuo olumsuz bir tavır göstermiyor. Bu durumda da Butsuo bulunduğunuz noktadan gözlem yapma, Ryu ise içine girebileceği gölgelere odaklanarak sığınak etrafında dolaşıp, herhangi bir açıklık olup olmadığını keşfetme şeklinde işbölümü yapmış oluyorsunuz.

Ryu; Vakit kaybetmeden sık ağaçların bulunduğu noktada yere düşen bir gölgenin içine giriyorsun. Butsuo’nun gözleri önünde kısa sürede gölgeler diyarında hareket imkanı kazanıyorsun. Şansının yanında olmasıyla, sığınağın kuzey kanadındaki dağın gölgesi ile ağaçların gölgesi bir bütün halinde sana serbestçe dolaşma imkanı yaratacak bir gölge oluşmuş durumda. Bu sebeple gölgelerin içerisinde hızlı hareketlerle sığınağın giriş kısmına ilerliyorsun.

Sığınağın giriş kısmına geldiğinde, girişteki kayalardan oluşan kapıyı incelemeye başlıyorsun. Genel olarak büyük parçadan oluştuğunu anlayabildiğin kayaların dizilişine ve üzerindeki aşınma izlerine baktığında, iki kapının sağa ve sola, üçüncü kapının ise yukarıya doğru hareket etmiş olduğu sonucunu çıkarabiliyorsun. Kayaların üzerinde hiçbir mühür bulunmaması da sana bu kapıları harekete geçiren bir sistem olduğu veya bir jutsu vasıtasıyla bunun yapılabildiğini söylüyor. Kayaların arasında hiçbir boşluk olmaması, kayaların son derece bilinçli ve nizami bir düzende yapıldığını da sana gösteriyor. Bu haliyle, kayaların oluşturduğu kapıdan içeriye güneş ışığının hiçbir şekilde sızamayacağını da anlayabiliyorsun. Tüm bunların yanında, giriş kapısının yakın çevresinde, bu kayaları harekete geçiren bir sistem olduğuna dair bir izlenim de elde edemiyorsun. Sığınağın nizami yapısını dikkate aldığında, açıkçası mevcut profilin ve becerilerinle gizli bir sistemi anlayabileceğini de düşünmüyorsun. Hal böyle olunca da, sığınağın kapısının aktif bir şekilde kullanılabildiği ve etrafında koruma görevi üstlenen kimsenin olmadığı sonucuna ulaşmak dışında elinden gelen başkaca da bir şey bulunmuyor.

Sığınağın giriş kapısıyla işinin bitmesinin ardından bu kez sığınağın sana göre sağ tarafında ilerliyorsun. Bu kısımda bir sığınakta olması gerekenlerin dışında hiçbir tespitte bulunamıyorsun. Karşındaki tabloda her şey olması gerektiği gibi duruyor veya en azından yine mevcut profilin ve becerilerin nedeniyle farklı herhangi bir şey tespit edemiyorsun. Aynı olay, sığınağın sana göre sol tarafında da kendisini gösteriyor. Bu halde de artık geriye sadece sığınağın arka tarafında bakmak kalıyor.

Sığınağın kuzey kanadı, yani arkası tepeye dayandığı için, bu noktada ilk tespit ettiği husus normal bir yürüyüşün zor olacağı oluyor. Kayalıklar yer yer oldukça ufak bir hal aldığı için, zeminde tutunmanın bir hayli güç olabileceğini anlayabiliyorsun. Bu noktada farkındalığının standart bir Chuunin rütbesinde olan shinobilerinden birkaç kat daha fazla olması sana avantaj gibi görünse de, aslen bu noktada yeterli olmadığını kavrayabiliyorsun. Zira sığınağın kuzey kanadında yaptığın incelemeler neticesinde, sığınağın tepenin içine doğru olduğunu anlamış olsan da, burada mevcut veya olması muhtemelen bir giriş kapısını tespit edemiyorsun. Ne var ki, yerdeki taş ve kayaların çevredekilere göre daha farklı bir yapıda olması, aslında buradakilerin sonradan konulmuş olabileceği ihtimalini doğuruyor. Fakat bu hususta yeterli becerilerinin ve bilginin olmaması, elindekilerle yetinmene neden oluyor. Dolayısıyla Butsuo’nun yanına geri dönerken, elindeki net bilgi sayısı bir hayli düşük oluyor.

Butsuo; Ryu’nun gözlerinin önünde gölgelerle bir bütün olmasının ardından etrafını gözlemlemeye başlıyorsun. Ancak Ryu’nun gitmesinin ardından çevrede en ufak bir hareketlilik sezemiyorsun. Sanki bu yerde tek başınaymışsın gibi bir hisse kapılıyorsun. Etrafta bir şeylerin olabileceği ihtimalini sürekli zihninde tutsan da, şu anlık tespit edebildiğin hiçbir şey bulunmuyor.

Re: [Oita Butsuo & Jirou Ryu] Panzehir

Posted: March 28th, 2020, 3:25 pm
by Jirou Ryu
Ryu, tahmin ettiği gibi, takım arkadaşından gelmeyen o itirazı başıyla onaylayıp, aynı zamanda saygısını iletirken, hızlı bir bakış ile rota aramaya koyuldu. Şans bu sefer yüzüne gülmekte cimri davranmayınca ise o rotayı bulmam çokta uzun sürmemişti. Dağın o heybetli gölgesine sığınmış ağaç gölgeleri tam olarak aradığı o rotayı oluşturuyordu ve oluşan bu rotada ilerlemek, tamamıyla doğa ananın ona bir hediyesiydi. Gölgelerin diyarına hızlı bir şekilde giriş yaptıktan sonra, hız kesmeden ilerlemeye ve etrafına bakınmaya başladı. Zira zamanın ne kadar acımasızca aktığını ve bir an olsa bile durmayacağını en iyi bilen insanlardan biriydi o, boşa vakit kaybetmek eşittir ölüm demekti Ryu için ve ölüm tüm o yaşananlardan sonra, kendi bulunduğu çizginin oldukça gerisinde olmasını istediği bir şeydi. Artık kendi tarafındaki insanların ölümüne şahit olmak istemiyordu. Öldürmek, onun için basite indirgenmiş bir araçtı, ama dost bildiği insanların ölümüne şahit olmak, adeta bu basite indirgenmiş olaya karşın bir bedeldi.

Asla alışamıyor ve kabullenemiyordu.

ilk hedefi, önceden sığınak olan, şimdi ise bir takım kötü insanlara ev sahipliği yapan bu yapının giriş kısmıydı. Giriş kısmındaki o gizemi çözmek ve kendilerine bir giriş kapısı açmak istiyordu; ama bunun ne kadar zor olabileceğine dair bir fikri ise kapı ile yakıdan bir kontak kurana kadar yoktu.

Kapı, Ryu'nun gözlemleriyle birlikte aktif olarak kullanılan bir kapıydı. Bu da, sığınağın başka bir girişi olmadığını gösteriyordu. En azından, acil bir çıkış için olanları saymazlarsa, bu karargahta barınan insanlar giriş çıkışı buradan yapıyordu; ama asıl soru bunu nasıl yapıyorlardı? Ryu, her ihtimali düşünerek gözlemlerini sürdürüyor olsa bile eline geçen bir koz neredeyse hiç yoktu. Zira ne bir mühür, ne bir mekanizma ne de herhangi bir Jutsu izi göremiyordu. En azından bir şeyler varsa bile, Ryu'nun bu tarz yapılara karşı oldukça bilgisiz oluşu, onu görünmez kılıyor olabilirdi. Bu yüzden Shinobi, bu kapının aktif olarak kullanılabilir olduğu bilgisiyle yetinip, yoluna devam etmeye karar kılmıştı.

Kendisine göre sağ tarafta, göze batan hiçbir şey yoktu. Bu hususta tüm umutlarını sol tarafa yüklemişti ve o tarafa doğru ilerlediğinde ise, bir kez daha hayal kırıklığına uğramıştı. Sanki kusursuz bir işçilikte kusur arıyormuş gibi hissediyordu kendini ve her başarısızlık onu biraz daha umutsuz kılıyordu.

Nitekim bu durum, sığınak olarak inşa edilen bu yapının arka tarafında da bozulmamıştı. Ryu, gölge modundan ötürü sorusnuzca buralarda ilerlese bile, Butsuo'nun burada kolayca ilerlemeyeceğini hızlıca fark etmişti, ama onun dışında neredeyse hiçbir şey göremiyordu. Belki işine yarabilecek ufak şeyleri fark edebiliyordu, ama bunların içini ise kesinlikle dolduramıyordu. Bu da, bu geziyi ziyadesiyle başarısız kılıyordu.

Hızlı bir şekilde Butsuo'nun yanına dönecekti. Zira yapacak hiçbir şey yoktu. Yanına vardıktan sonra, usulca gölgeden çıkıp, kendini belli edecek ve hemen ardından ise, "Karşımızdaki bu giriş aktif olarak kullanılıyor ama ne bir mekanizma ne de bir mühür izi var. Herhangi bir şey göremedim nasıl çalıştığıyla ilgili. Sağ ve sol kanatları ise gayet normal gözüküyordu. Arka tarafı ise ilerlemesi oldukça zor bir rotadan oluşuyor ama buna rağmen orada ise sonradan koyulmuş olabileceğini düşündüğüm nizami taşlar vardı, ama bu kadar. O taşların içine dolduramadım." diyerek aktaracaktı gördüklerini kısa bir özetle, hemen ardından ise,"Yani elde var sıfır, bekleyeceğiz." diyecekti başarısızlığı kabullenmiş bir çaresizlik ile.

Re: [Oita Butsuo & Jirou Ryu] Panzehir

Posted: April 3rd, 2020, 12:37 pm
by Oita Butsuo
Doğa güzel aslında. Neden bir şeyler yapmak zorundayız ki? Çok çabuk dikkatim dağılıyor sanırım. Bazı şeyleri kendime tekrar tekrar hatırlatmam gerekiyor sanırım. Bu görevi eksiksiz bir şekilde tamamlamayı kafaya koydum. Bu durumun bazı sebepleri var. Öncelikle haklı olarak hakkımda oluşan düşünceleri değiştirmek istiyorum. Yaratıktan hallice olduğumun farkındayım, ama yaratık falan değilim. Gayet kapasiteli, iyi de bir insanım. Şu ana kadar pek umrumda olmadı öyleymiş böyleymiş, şöyle dövüşüyormuşum falan filan. Ama şu an umrumda bu durum. Sozen'i canlı şekilde ele geçirip köye ulaştıracağız. Ayrıca şerefsiz Kaoru'ya da kıl oldum. Hakkımda ileri geri konuşuyor, ağzının payını vermem lazım. Uzun vadede de dünyadaki en güçlü varlık olmak istiyorum. Orospu dünya!

Evet, Ryu'yu ortalığı izlemesi için uğurladık gölgelere. Yalnız olmak aslında iyi hissettiriyor ama uzun süreçte canım sıkılabilir. Gerçi şu an gözlerimin gördüklerine dayanarak uzun süre yalnız kalmayacağımı söyleyebilirim. Etrafta hiçbir hareketlilik yok. Sığınak da kaya gibi, hareket yok. Ne kadar incelenebilir bilmiyorum. Sozen ve yoldaşlarının ne zaman çıkacağı hakkında bir fikrimiz yok.

Elimize iki seçenek var. Ya dışarı çıkmalarını bekleyeceğiz ya da onları dışarı çekeceğiz. Yine de hala elimizde bu kadar az bilgi varken onları dışarı çekmeye çalışmak ne kadar mantıklı olur bilmiyorum. Tabii zaman da önemli bir faktör. Ne kadar uzun beklersek durum bizim aleyhimize işler. Acaba Ryu tuzak kurmak konusunda ne kadar yetenekli. Yetenekli olsa bile hala çok fazla bilinmeyen var. En azından bir süreliğine beklememiz gerekiyor sanırım. Açıkçası bence de doğru karar bu olur, acele etmemek lazım.

Ben bunları düşünedurayım Ryu da geri geldi. Çok da meraklı olmayan gözlerle söyleyeceklerini beklemeye başladım. Ortalıkta pek farklı bir şey olmadığını tahmin ediyordum çünkü. Tahmin ettiğim gibi de oldu. Pek yeni bir şey öğrenmedik bu keşif gezisinden. Ryu'nun beklememizle ilgili söylediklerini başımla onaylayıp "Yapacak bir şey yok, bekleyeceğiz." dedim. Doğruluk payı nedir bilmiyorum ama sanki pek başarısız moral verme denememe ihtiyaç varmış gibi hissettim.

Out: Gecikme ve kötü rp için özür dilerim. Nasıl rp yazıldığını unutmuşum xd

Re: [Oita Butsuo & Jirou Ryu] Panzehir

Posted: April 27th, 2020, 11:45 pm
by GM - Naruto
Ryu'nun elde ettiği bilgileri Butsuo'ya aktarmasının ardından, ikiniz de ortak bir karar alarak bekleme yolunu seçiyorsunuz. Bu bekleyişiniz ise tahmin ettiğinizden çok daha uzun sürüyor. Hava giderek kararıp Güneş ışığı silinirken, gece tüm heybetiyle kendini gösteriyor. Yarım gün süren bekleyişiniz içerisinde, ortalıkta gezinen hayvanlar dışında hiçbir canlı görmüyor ve sığınakta da yaşam belirtisi gösteren hiçbir şeyle karşılaşmıyorsunuz. Geçen tüm saatlerinizi oradan buradan fırlayan hayvanların insan olabileceği ümidiyle geçirmenizin ardından, kendinizi geceye teslim ediyorsunuz.

Havanın tamamıyla kararmasının üstünden geçen saatler, size yeni hiçbir şey kazandırmıyor. Ufak bel ağrıları ve rahatsız bir konumda gizlenmenin verdiği sıradan yorgunluk dışında... Ancak bu ana kadar hiçbir şey elde edememiş olmak, sizi en çok yoran şey oluyor. Tüm bu kaybedilmişlik hisleri zihninizde egemen olmaya başladığı anda ise, sığınağın iki kapısı sağa ve sola doğru, üçüncü kapısı ise yukarıya doğru hareket ediyor! Saatlerdir beklediğiniz hareketliliğin gerçekleşmesiyle, bir anda vücudunuz enerjiyle doluyor. Bakışlarınızı keskin bir şekilde kapıya odaklayarak neler olup biteceğini gözlemlemeye başlıyorsunuz.

Sığınağın kapıları sonuna kadar açıldığı anda, kapıda iki kişi beliriyor. Bu iki kişinin ardında ise hayal meyal birinin daha olduğunu görebiliyorsunuz. Yüzlerini tam olarak seçemeseniz de net olarak gördüğünüz iki kişinin sığınaktan dışarıya çıkmalarının ardından, sığınağın içinde hayal meyal gördüğünüz noktada ufak tefek hareketlenmenin olduğunu fark edebiliyorsunuz. Bu hareketlenme sonlandığında ise, kapılar geri kapanmaya başlıyor ve tüm bu yaşananlardan anladığınız şey, sığınağın kapısının bir tür jutsuyla içeriden açıldığı ve kapatıldığı oluyor. Dolayısıyla bu noktada hem kapının nasıl açıldığı gizemi ve içeride birilerinin olup olmadığı hususundaki soru işaretlerini gidermeyi başarıyorsunuz.

Mevcut konumunuz itibariyle, sığınaktan çıkan iki kişiyi bir şekilde bertaraf edip kapanmakta olan sığınak kapısından girmeniz mümkün olmadığı için, bulunduğunuz noktada kalmayı seçiyorsunuz. Sığınaktan çıkan iki kişi ise, kapı tam anlamıyla kapanmadan oradan ayrılmayacak gibi duruyor. Bu sayede, Ay'ın ışığından da faydalanarak bu iki kişinin yüzlerini ve fiziksel özelliklerini inceleyebiliyorsunuz. Bir tanesi siyah, diğer ise sarı kısa saçlı olan adamların yüzleri oldukça sıradan görünüyor size. Yaklaşık 1.75 m. olan boyları ve atletik yapıları, adamların en azından kas gücü olduğunu ortaya koyuyor. Siyah saçlı adamın bel kısmının sağ tarafından duran bir katana ve karın kısmının sol tarafında kemerine bağlı duran wakizashi doğrudan dikkat çekiyor. Sarı saçlı adamın ise görünürde herhangi bir kesici aleti bulunmasa da, belinin sağ kısmına takılı çantası, shinobilerin taktığı ekipman çantalarını andırmakta. İki adamın kıyafetleri ise, salaş ve sıradan insanların içlerine karıştıkları vakit ayırt edilmesi zor nitelikte duruyor.

İki adam sığınağın kapısının kapanması beklerken dikkatle etraflarını kolaçan ediyorlar ve kapının kapanmasının ardından ise ufak adımlarla ilerlemeye başlıyorlar. Bu noktada adamların sizin bulunduğunuz noktaya doğru hareket etmeye başlamaları kendinizi bir nebze daha gizleme ihtiyacı hissettiriyor size. Ancak şimdilik adamların sizi fark etme gibi bir durumları olmadığı açıkça ortada. Aralarında bir şeyler fısıldaşarak yürümeye başlayan ikili, sığınağın kapısının kapanmasının ardından etrafı kolaçan eden bakışlarını da sonlandırmış gibi görünüyor ve hareketlenmelerine bakılacak olursa, sizin buraya geldiğiniz güzergahı kullanacaklar gibi duruyor.
Off Topic
Gecikme için cidden kusura bakmayın, affınıza sığınıyorum efenim.

Re: [Oita Butsuo & Jirou Ryu] Panzehir

Posted: April 29th, 2020, 4:05 pm
by Jirou Ryu
Güneş vardiyasını ayın kendisine teslim ederken, ıssız bir gecenin soğukluğu ve ıssızlığı ile baş başa kaldı ikili. Ryu'nun yılgın bakışları, tüm o yılgınlığa rağmen usanmadan etrafını kolaçan ederken, ona eşlik eden tek şeyim bir kaç hayvandan ibaret olması canını sıkıyordu. Çok hareketli geçmesini umduğu bir görevin, bu kadar durgun ilerlemesi oldukça şaşırtıcı bir detaydı; ama biliyordu ki, aksiyon ve kanla arasında duran tek şeyde karşısındaki bu taştan kapıydı. Gizemini çözemediği ve kendi imkanlarıyla çözemediğinden emin olduğu... O yüzden bu bekleyiş, o kapının arkasına sığınmış kişiler çıkana ve bu iki onları konuşturmayı sağlayana dek sürecekti. Ryu, kontrolü kendi elinde olmadığı şeyler üzerine plan kurmaktan haz duymazdı; çünkü çok fazla bilinmeyen ihtimal söz konusu olurdu ve kontrol edemediği şeylerin beraberinde getirebileceği onca sorun ihtimali gözünü fazlasıyla korkuturdu.

Her şeyi berbat etmek... Bu aralar oldukça takılı kaldığı bir sözdü. Her şeyi berbat etmekten öyle korkuyordu ki, kimi zaman her şeyi berbat etmemek için, hiçbir şey yapmamak gözüne oldukça mantıklı geliyordu; ama buradaydı ve belli ki mantığının sesi yeteri kadar ikna edici değildi. Çünkü her şeyi berbat etmesi için tek ufak bir hata yeterdi. Fazlasına hiç gerek yoktu ve shinobi oldukça bilincindeydi bu durumun.

Derin bir nefes, sanki o nefesi geri verdiğinde sırtındaki tüm o ağrıları ve bu bekleyişin getirdiği tüm o olumsuzluğu alıp götürecekmiş gibi geldi ona; fakat o nefesin iade etmesi gereken kısmı, içinde öylece kala kaldı. Taştan kapının üç tarafı, sesli bir şekilde harekete geçerken, en doğal refleks hali olan nefes alıp vermek Ryu'nun o an yapamadığı bir şey haline dönüştü. Tam olarak bekledikleri anın saatler sonra gerçekleşiyor olması, bir zafer gibi gözüktü shinobi'nin gözüne, oysaki bu sadece ufak bir gelişmeydi, görevi ne noktaya getireceği belli olmayan sade ve ufak bir gelişme, fakat heyecan verici olduğunu inkar edemezdi Shinobi. Belki de, açılan bu kapı, sonunda asıl görevin başladığının bir işaretiydi. Bu yüzden göz ucuyla Butsuo'ya kısa bir an baktı ve hemen ardından kapıya tekrardan döndü.

Üç kişi. İkisi önde, biri arkada olacak şekilde üç kişi gördü Ryu, diğer ikisi dışarı doğru hareketlenirken, arkada kalan bir takım hareketler yapıp, bu ikilinin ardından kapıyı kapatıyordu. Ryu, bunu direk olarak yorumladığında, kapının içeriden bir jutsu yardımı ile kapanıp açıldığı sonucuna ulaşıyordu; ama asıl problem bunun tüm üyeler tarafından mı yoksa sadece tek bir kişi tarafından mı yapıldığını bilemiyor oluşuydu. Keza, o yüzleri net bir şekilde göremedikleri o adam, benzer bir durumda ellerinde tutmalarının şart olduğu değerli bir anahtardan başka bir şey olmazdı. Bunu öğrenmeleri içinse, iki adet ağız lazımdı ve onlarda tam olarak karşılarından geliyordu.

Aynı boyda, fakat birbirlerinden farklı bir auraya sahip iki adam ile karşı karşıya kaldıklarını görüyordu Ryu, her ikisinin atletik yapısı, sıradan olmadıklarını gösteren bir işaret olmasının yanı sıra, her ikisinin de bir shinobi ekipmanı olarak gösterilebilecek aletler taşıyor olması, onların sıradan olmadığına dair daha kuvvetli hisler doğuruyordu Ryu'da. Bu noktada herhangi bir savaşın çok dikkat çekebileceği ihtimali, onu usta olduğu şeyi yapmaya yönlendiriyordu ve nitekim adamların ilerlediği rota bunun için oldukça uygundu.

Butsuo'ya hızla dönüp, "Sessiz bir şekilde halledelim. Adamlar bizim rotamızı kullanıyor, bir gölgeye gireceğim ve o gölgeyi arkalarına aldıklarında, sen karşılarına çıkacaksın. Sen oyalarken, ben arkalarından çıkıp, onların fişini çekeceğim." dedi, sessiz ve tane tane konuşarak. Basit bir plandı, ama etkili olacağına inanıyordu. Yansıyan ay ışığının, gölge konusunda herhangi bir sıkıntı çıkartmayacağını düşünüyordu. Bu yüzden adamlarının rotası üzerinden, özellikle girişten biraz uzak sayılabilecek bir noktada, bir gölgeye girecekti. Ve, Butsuo'nun üstüne düşeni yapmasını bekleyip, adamların kendisini geride bırakmasını bekleyecekti. Tüm o işler istediği gibi giderse, gölgeden çıkacak ve her ikisinin sırtına Wakizashi ile Tontou'yu dayayıp, bu işi noktalayacaktı. "Ben soruları sorana dek, sessiz olmanızı tavsiye ediyorum. Tek bir söz ya da inleme, sizi öldürmem için oldukça iyi bir sebep olacak." diyecekti aynı zamanda.

Re: [Oita Butsuo & Jirou Ryu] Panzehir

Posted: May 2nd, 2020, 9:05 pm
by Oita Butsuo
Beklemek de görevimizin bir parçası. Hiçbir şey yapmadan oturup beklemek. Belki günlerce sürecek bu bekleyiş. Belki de sürmez, sıkılıp harekete geçeriz. Sabrımızın test edileceği kesin. Bakarsın iyi bir fırsata dönüşür bu durum, kendimizi geliştirmek ve tanımak için iyi bir fırsat! Baksana günlük hayatta bulamadığımız kocaman bir boş zaman, hemen güzel güzel değerlendirelim bu zamanı!

Yarım gün geçti ve hava karardı. İyi de oldu, zaten ay güneşten daha güzel. Gayet rahat bir yarım gündü, gelen giden olmadı. Açıkçası beklediğim kadar da sıkılmadım, bir şeylerle meşgul oldu kafam bir şekilde. Sanki eskiden daha çok sıkılırdım beklememi gerektiren durumlarda, çocukken falan. Büyüyor muyum acaba... Biraz büyümek fena olmayabilir aslında. Yine de benim kontrolümde olan bir şey değil, hatta pek farkına vardığım bir şey de değil. Bu yüzden pek düşünmeme de gerek yok bu durumu, kontrol edebileceğim şeylere odaklanmak varken zaman kaybı. Kontrol edebileceğim şey de kendimi kaptırıp kafa atarak insan öldürmemek falan. Bence köy olumlu yönüme odaklanmıyor! İşleri sessiz sakin halleden kişilere ihtiyaç olduğu gibi benim gibi barzolara da ihtiyaç olacak her zaman! İşleri sessiz sakin halleden insan savaş meydanında gösterişsizdir, korku salmaz kolay kolay. Ama ben insanların yüreğine korku salabilirim. Mesela neden bu yönümü geliştirmeye çalışmak yerine beni törpülemeye çalışıyorlar ki? Mesela Ganmaru oldukça korkunçtu, neden beni Ganmaru yapmıyorlar ki? Umarım o piçle tekrar karşılaşırız, hatta umarım o piçin ölümünde rolüm olur. Pek keyiflenirim öyle olursa.

Ganmaru'yu bir kenara bırakacak olursak sığınağın kapısı açıldı. Üç kanadı olan bir kapı ve içeriden bir jutsuyla açılıp kapanıyor. İçeriden çıkan iki kişiye göz gezdirecek olursak boş kişiler olmadıkları hallerinden belli. Bu tarafa geliyorlar.

Ryu, tezcanlı bir kardeşimiz. Ben de normalde öyleyim ama bu görevde biraz daha akl-ı selim davranmaya karar kılmıştım. Bu tezcanlılığı kendine güveninden geliyor olsa gerek ki bu güvenin arkasının boş olmadığını da gözlerimle gördüm. Tam sığınağın önünde adamlara pusu kurmak elimizdeki en verimli seçenek olmayabilir, sonuçta adamlar araziye hakim ve tantana yaşanırsa sığınaktakilerin bizden haberi olabilir. Ayrıca neden dışarı çıktıklarını öğrenmek de işimize yarayabilirdi. Yine de Ryu ne kadar kendine güveniyorsa ben de o kadar güveniyorum kendime, sessiz sakin halledebiliriz bu işi. Yakaladıktan sonra konuşturma konusunda o kadar güvenmesem de bir çaresine bakarız. Sonuç olarak Ryu'yu kafamı sallayarak onayladıktan sonra Ryu'ya göre konumumu alıp kendimi hazırlayacağım.

Her şey yerli yerinde olduğunda saklandığım yerden çıkıp adamların yolunu keseceğim. Adamlarla aramızdaki mesafe çok uzak olsun istemiyorum. Sonuçta tek başına yollarını kesen birinin yalnız olmayabileceğini tahmin edebilirler, ayrıca bir şeyler ters giderse müdahale edebilecek mesafede olmalıyım. Hareketlerini önceden kestirebiliyorum ama müdahale edebilecek konumda olmazsam hiçbir işe yaramayan bir kabiliyete sahip olmuş olurum. Yollarını kestiğimde ise olabildiğince kendine güvenen ve kontrollü bir rolde "Haberler kötü beyler, Riaru fişinizi çekmeye karar verdi. Sorularıma cevap verip Yağmur Ülkesini terk etmek için tek şansınız var, ne diyorsunuz?" diyeceğim ikiliye. Aslında zaman olsaydı da Henge ile Ganmaru'ya dönüşseydim, çok güzel olurdu, ehehehe... Neyse, artık benimle idare edecekler.

Aniden gelişebilecek her şey için yeni yeteneğimi köküne kadar kullanacağım. Duruma göre kendim de müdahale edebilirim Ryu'ya seslenerek onu da uyarabilirim. Hatta elemanlara gözdağı vermek için sonraki hamlelerini söyleyebilirim de. Bakalım olaylar nasıl gelişecek.

Out: Kapı içe doğru mu açılıyor dışa doğru mu?

Re: [Oita Butsuo & Jirou Ryu] Panzehir

Posted: May 10th, 2020, 11:29 pm
by GM - Naruto
Off Topic
Kapılar sürgülü gibi belirtildikleri şekilde kenarlara ve üste doğru açılmakta.
Adamların hareketlenmesiyle birlikte Ryu hızlıca fikrini Butsuo'ya açıklıyor ve bu doğrultuda planınızı kuruyorsunuz. Ryu ayın loş ışığına rağmen bulabildiği sığ gölgelerden biriyle kendisini birleştirirken, Butsuo da saklandığı yerden çıkmak için doğru zamanın gelmesini bekliyor. Sığınak ile aranızdaki mesafe de dikkate alındığında, olduğunuz yerden planınızı uygulamaya koymak bir nebze riskli görünse de, bunu çok da umursamadan işe koyulmuş oluyorsunuz. Sığınaktan çıkan iki adam bulunduğunuz sık ağaçlık alanın içine doğru adım attığı anda, Butsuo mevcut konumunu terk ederek iki adamın karşına çıkıyor.

Butsuo'nun karşılarına çıkmasıyla bir anda oldukları yerde donakalan iki adam, her ne kadar ansız gelen bir saldırı karşısında takınılacak cinsten bir şaşkınlığı yüzlerinden yansıtıyor olsalar da, iki adamın yüzünde de korkmuş bir ifade belirmiyor. Buna rağmen Butsuo kafasından geçen cümleleri sıralamaya başlıyor ve adamların yüzlerindeki ifade daha sıradan bir hale dönüşüyor. Bu noktada Butsuo sözlerinin adamlara pek de bir etki etmediğini rahatlıkla görebiliyor. Butsuo'nun konuşmasının bitmesinin ardından, ikilinin tam da lafa gireceği sırada saklandığı gölgenin içinden çıkan Ryu, hızlı bir şekilde wakizashi ve tantosunu adamların sırtlarına dayıyor.

Ryu'nun hamlesinin ardından konuşmaya yeltenmiş adamların lafları ağızlarına tıkılmış oluyor ve bu kez konuşma sırası Ryu'ya kalıyor. Butsuo iki adamın yüzündeki sıradan ifadenin sinirli bir hale dönüşmesine ilk elden şahitlik ederken Ryu'nun cümleleri tamamlanıyor. İkili derin bir nefes çektikten sonra iki ellerini de yavaşça havaya kaldırarak teslimiyetlerini sergiliyorlar. İkili ellerini tamamen havaya kaldırmalarının ardından siyah saçlı adam Butsuo'nun gözlerinin içine bakarak ve bir an bile bakışlarını kaçırmadan "Ne istiyorsunuz?" diyor net bir ses tonuyla. Bu esnada sarı saçlı eleman ise, bakışlarıyla adeta Butsuo'yu baştan aşağıya tarıyor. Birkaç kez omuzlarının üstünde Ryu'yu görmek için bakışlarını ardına yönlendirmeye çalışsa da, doğrudan başını çevirememesi nedeniyle Ryu'nun silüeti dışında bir şey görmeyi başaramadığı her halinden belli oluyor. Bu sebeple de elinde kalanla, yani Butsuo ile yetinmek zorunda kalan sarı saçlı adam, adeta Butsuo'nun iç organlarını dahi görmek istercesine bakışlarını keskinleştiriyor.
Off Topic
Konuyu biraz hızlandıralım diyorum, bu nedenle daha seri ilerlemeyi planlıyorum. Sizin de aynı şekilde RPlerinizi yollamanızı bekliyorum.

Re: [Oita Butsuo & Jirou Ryu] Panzehir

Posted: May 13th, 2020, 5:01 am
by Jirou Ryu
Her gölgenin içine girdiğimde, bir canı almanın ne kadar kolay olduğunu görebiliyorum ve bu fikrin bana kattığı o tatminkar his, her geçen gün beni daha da karanlık bir insan yapıyor, diye düşündü shinobi, suyun dibine batmakta olan cansız bir eşyanın tınısında, gölgelerin içine bedenini hapsederken. Son aldığı nefesin, içeride nefes alıyor olabilmesine rağmen, oldukça derin olmasının sebebi de buydu. Bu yeteneğinin ona kattığı karanlık, hiç hoşuna gitmiyordu ve bazı zamanlar, oldukça işe yaramasına rağmen, bu yeteneği hafızasından silip atmak istiyordu; çünkü, gözlerini bir panterin aç gözlülüğü ile yürümekte olan iki insana diktiğinde, onları bir hiçmiş gibi öldürebileceğini biliyordu. Ve yaptığı işin doğasında olan ölümün bu kadar basite indirgenmesi, bir çok can almış o ellerini titretiyordu.

İkilinin attığı her bir adımda kendilerine yaklaşmaları, Ryu'yu içinde bulunduğu gölge tarafından daha da sindirilmesine sebep oluyordu. Onu duyamayacaklarını ve göremeyeceklerini bilmesine rağmen, daha da sessiz oluyor ve hatta aldığı nefesin tınısını bile ayarlamaya çalışıyordu.

Tek bir an, diye düşündü Ryu, her şeyi başlatmak ya da her şeyi başlamadan bitirmek için. Ve bu fikir onu güldürdü. Bir çok şeye sebep olabilecek bir olayın, sadece tek bir anda sıkışıp kalması ona niyeyse gülünç gelmişti. Fakat peçesinin altında saklı olan gülüşü, son demlerini yaşayan bir ateşin varlığı gibi yok oldu. Yanından geçip giden ikilinin adım sesleri, kulağına doldu ve gözleri, bir katana misali kınından fırlayıp onları kesecekmiş gibi keskinleşti. Gerilen bacaklarını ise gevşetmeye hiç uğraşmadı. Dikkatinin bir kısmını planı doğrultusunda av rolüne bürünmüş ikiliye verirken, diğer kısmını gene planı doğrultusunda yem rolüne bürünmüş Butsuo'ya verdi.

Burada kritik olan nokta ise, yem olarak seçilmiş Butsuo'nun, yem olamayacak kadar değerli bir insan olmasıydı Ryu'nun gözünde ve bu yüzden bu plandaki başarısı, Ryu için her şeyden daha önemliydi.

Butsuo'nun kendisinden beklenen o renkli girişi bile, Ryu'nun bir an gevşeyip, yumuşamasına sebep olmadı. Yavaşça kınından ayrılan bir katanın ıslığı gibi, yavaşça hareket etti gölgeler diyarında. İnce bir çizgi, onu bu insanların dünyasından ayırırken ise en doğru anı bekledi.

Ona göre en doğru an, Butsuo'nun bu ikilide oluşturduğu şaşkınlığın yavaşça silinip, onların hamle yapabilecek bir kıvama geldiği andı. Zira, zaten Butsuo'nun varlığı ile gerilmiş bu bedenleri, en ufak bir ses ile uyarırsa, her şeyin berbat olabileceğini düşünüyordu. Bu yüzden, bekledi ve o doğru an geldiğinde, usulca gölgenin kamuflesini üstünden attı. Bir adım ilerledi ve hali hazırda ellerinde bitmiş olan iki keskin aletini sırtlarına dayadı.

Ani ve ölümcül bir şekilde yorumladı Ryu bunu... Bu gücün ona kattığı bu duruma, içten içe kıl oldu. Zira, içten içe biliyordu ki, bu insanlara tattırdığı dehşet, asla tatmak istemeyeceği cinsten bir ölüm barındırıyordu. Arkadan gelen ve aniden... Acısız, hissiz ve tatsız.

Düşüncelerin, yerini sözlere bıraktığı o anda, Ryu aktardı sözlerini ve bunu yaparken, ikilinin kendini anladığından emin olmak istedi.

Havaya kalkan dört el ise emin olmasında oldukça yardımcı oldu.

Her iki adamın da, sağlam bir temelden oluştuklarını söyleyebilirdi içinde bulundukları tepkilere bakarak. Bu yüzden dikkati elden bırakmak hiç mi hiç istemiyordu.

Buna rağmen, hafifçe gevşemesine neden olan o soruya karşı elinden pekte bir şey gelmemişti. Yavaşça soruyu soran adamın kulağına yaklaştırırken ağzını, "Dostluğunuzu..." diye fısıldadı hafif alaycı bir tonda. Hemen ardından ise hafifçe bastırırken kılıçlarını, "Ve iş birliğinizi." diye ekledi.

"Şimdi, dostum size bir takım sorular soracak ve sizde cevaplayacaksınız... Aksini yaparsanız, sizi öldürürüm ve sizden sonra çıkacakları da. Taki birileri bize cevapları verene dek."

Ve susacaktı, konuşmaları için. Eğer konuşmak dışında herhangi bir hareket yaptıklarını sezer ise hareketi yapanı kuşku duymadan öldürecekti. Cevaplar için ona bir kişi yeterdi.

Re: [Oita Butsuo & Jirou Ryu] Panzehir

Posted: May 13th, 2020, 10:41 pm
by Oita Butsuo
İlginç... Heyecanlı mıyım değil miyim anlayamıyorum. Uzun denebilecek bir süre bu fırsatı bekledik, başımıza neler geleceğini bilmiyoruz. İçimde bir kıpırtı var diyebilirim. Yine de tenimde tatlı bir serinlik içimde bir ferahlık hissediyorum. Özgüvenden gelmiyor bu rahatlık. Beki güvenden geliyordur? Ryu'ya güvenmiyorum dersem yalan söylemiş olurum. Ama bu da yeterli bir sebep değil, Ryu'nun hayatı da bu işin bir parçası çünkü. Sanırım sonuç ne olursa olsun kabulleneceğim gibi. Ama olumsuz sonuçlanırsa kolay kolay kabullenmeyeceğimi de biliyorum. İnsanın kendini bilememesi çok üzücü...

Benden korkmadılar. Ağızlarını burunlarını dağıtma isteği doğuruyor içimde bu durum. Ama bu görevde bir şeyler farklı olacak dedim bir kere kendi kendime. Zamanı gelmeden kimsenin ağzını burnunu dağıtmayacağım. Pek de etkili bir hatip olmamam da eklenince duruma adamlar iyice rahatladılar. Hamsalaklar. Ryu tepelerine binince kaldılar öyle mal gibi. Velet dediğiniz elinize velet verir! Yanlış adamı küçümsediniz oğlum siz, belanızı sikeceğiz şimdi sizin. Arkamız sağlam evelallah!

Konuşmak için açılan ağızların şaşkınlıkla biraz daha açılmasıyla içimde bir kıpırdanma daha oldu. Tatlı kıpırdanmalardan. Siz bakmaya devam edin öyle dik dik. Bedenleriniz çürürken dik dik bakan o gözlerinizi böcekler yiyecek. Ögh! Bu tarz hırs çıkarmalar bana göre değil, kafa göz kavga etmem lazım benim.

Evet, sorular! "İçeride kaç kişi var? Hedefiniz ne? Ne zaman harekete geçeceksiniz? Neden dışarı çıktınız?" Ne sorulabilir ki başka? Adamları hapsetme imkanımız olmadığı için öldüreceğiz zaten ve onların da bize doğru cevaplar vermek için pek bir sebepleri yok gibi. Bizi oyalayıp boşluğumuzu bulup savaşmayı deneyeceklerdir çünkü yakalansalar bile bir gelecekleri yok. Belki çıkan başka birilerini bulup cevapları karşılaştırabiliriz. Ben yine de başka şeyler de sorayım o zaman. "Sığınağın başka bir girişi veya acil durumlar için çıkışı var mı? Kapı nasıl açılıyor? Sığınağın içinde nasıl bir yapı var? Ne kadar büyük bu sığınak? İçeriyi nasıl aydınlatıyorsunuz?" Herifleri ele geçirmiş olsak bile hala o kadar etkilenmiş gibi gözükmüyorlar bana, hadi bakalım ne diyecekler. Tetikte kalmaya devam edip gelecek cevapları dinleyeceğim. Adamların yapacakları her hareketi dikkatle bekleyeceğim, herhangi bir ters harekette Ryu'yu da kendimi de güvende tutmam gerekiyor.