Baskın

User avatar
Kamado Toshiaki
Posts:17
Joined:July 30th, 2020, 7:54 pm
Baskın

Post by Kamado Toshiaki » October 5th, 2020, 3:56 am

"Dün hiç yok gibii.... Uzak kasımdan soğuk gibi. Kar yağıyordu yalnızdım. Savaşlar cepheeeeleeeeer. Sonra sen geldin. Arasından sislerin. Büyük yakaların vardı gösterişliydin. Dedin kiiii; ben Romeo. Gerçek aşkın savaşçısı. Yalnızlık bitti. Sil gözyaşşşlarıınıııı. "

Babamla birlike at arabasının ön kısmında oturuyordum. Sıkıldığım için şarkı söylemeye başlamıştım. Saçmaydı burada olmam. Babam shinobiyim diye beni de almıştı. Güvenlik kafasında ama yani en fazla koruyamayacak adamdım herhalde. Bunu onda da söyledim. Cimrilik yapmamasını, meşgul olduğumu -ki değildim- ve merkezden birini tutmasını söyledim. Babalık kudretini kullanarak mantığa üstün geldi ve beni aldı yanına. Hata yaptığı çok belliydi. Babama göre shinobi dediğin etrafta koşup milletle dövüşen kişi demekti. Oğlunu o kadar tanımıyordu ki. Zaten beni gördüğünüz anda babasının gurur duyduğu bir adam olmadığımı anlayabilirsiniz. Peki umrumda mı? Hmm... Biraz. Yani, beni sevip kabullense daha memnun olurdum sanırım. Yine de çoğunlukla şehirdışında olduğu için pek bir çatışmamız olmuyordu. Böyle saçma sapan baba-oğul zamanları dışında sorunum yoktu.

"Kavga etmez. Sever beni Romeo, Romeo, Romeo, Romeo. Sabaha kadar kucaklar beni Romeo, Romeo, Romeo, Romeoooo!"

Kusa'dan Ishi'ye gidecektik. Yağmur Ülkesinden geçmemiz gerekecekti. Hava güzeldi ama bir sigara olsa... Babamın yanında içmem ki. Bir de ona ağlar şimdi. Şu havanın tadını çıkarmak lazım. Şimdi Yağmur Ülkesine öyle denmesinin sebebi vardır. Hava leş gibidir falan. Kollarımı başımın arkasında birleştirip arkama yaslandım şarkı söyleyerek. Ayaklarımı da uzatıp arabanın ön tarafına koydum. Babamın tam gözünün önüne. Biraz daha uzansam atlara değecekti ayaklarım. Babam sinirle ittirdi ayaklarımı. "İndir şunları!" diyerek azarladı beni. İndirdim ayaklarımı gözlerimi devirerek. "Ve şarkı söyleyeceksen daha şey bir şarkı söyle... Şey..." Tek kaşımı kaldırıp dalga geçer gibi baktım ona. Ne demek istediğini biliyordum. Kaba olmamak için seçemiyordu kelimeleri. "Maskülen?" diye tahmin ettim anlatmak istediğini. Şöyle baktı bana sinirle. Bir şey demeden önüne döndü. Yayılmış pozisyonumdan düzelip boğazımı temizledim. Babama karşı gelmemeliydim. Ciddi bir şekilde söylemeye başladım errrrkeksi şarkımı.

"Deli gibi bi' şey oldum aşkından, isterdim ince belini saran o kemer olsam, hatta aşkından o kadar deli oldum ki çok isterdim seviştiğimizde kasıklarından akan o terler olsam..." Sesimi kalınlaştırdım. "E-e-e-e-e-e-esrar, içki, a-alkol, viskiiii. Sen, ben, çıplak ve ıslak, seksi! Küvette seks, küvette seksssssss! AHH! Ya baba ne vuruyorsun?!"

Babam bir anda bacağıma o kadar sert vurmuştu ki iki büklüm olup bacağımı ovuşturmak zorunda kaldım. "Sen iyice kafayı yedin." dedi sinirli bir şekilde. "Kusachou'nun yanında da böyle saçma sapan davranıp bizi rezil mi ediyorsun?"

"Yoo..." diye yalan söyledim. Gayet de saçma sapan davranıp rezil ediyordum. Hatta Kusachou'yu da başka insanların yanında rezil bile etmişliğim vardı. Bana göre, hayat bu kadar kısayken kasmak saçmaydı. Özellikle shinobiler her görevde ölme tehlikesi yaşıyorlardı. Neden bu kadar ciddi takılıyorlardı aklım almıyordu. "İyi ya. Sustum. Konuşmayacağım bile." dedim trip atar gibi. Kollarımı kavuşturup babamın olmadığı yöne dönüp izlemeye başladım karşıyı. Ağaçlar vardı iki yanımızda. Tüm ağaçlar birbirine benziyordu. Güneşi bile kapatamıyordu yaprakları. Aydınlıktı bayağı. Atların nal sesi ve arka arkaya bağlanmış arabaların tekerlekleri duyuluyordu. 30 saniye sonra o kadar sıkıcı geldi ki manzara, oflamaya puflamaya başladım. Babamın da sabrını sınıyordum. İç çektiğini duydum. Ben ona demiştim beni almamasını. Uyumlu bir adam değildim ki ben. Arkada uyusam daha mutlu olurdum. Ya da olmazdım ya. Arabalardan sadece birinde yatılacak yer vardı. Orası da baharat doluydu. Yeni parfüm sıkmıştım. Baharat kokusunun üstüme sinmesini o kadar istemezdim ki.

5 dakika boyunca sessiz kalmak için çok özel çaba sarf ettim. Bir sağa, bir sola dönüp duruyor. Bacağımı hızlı hızlı sallıyordum. Babam sonunda pes edip "Toshi." dedi. Cevap vermedim. Biraz sessizlik oldu. Babam tekrar iç çekti. "İyi tamam hadi söyle şarkı. Öyle rahat edeceksen. Hareket edip durma yanımda." Benimki de inat değil mi. "Yok." dedim omuz silkerek. "Söylemeyeceğim." Babam Kami'den sabır diledi sessizce. Şu an aldığım zevki sadece gerçek kudurtucular anlayabilir.

"Benim çişim geldi ya." dedim bir süre sonra. Babam "Sana çıkmadan git demedim mi?" diye hırladı. "O zaman yoktu. Şimdi geldi." Bir anda atların kementlerini çekince istemsiz bir şekilde ileriye sendeledim. Atlar aniden durunca da. "İn yap şuraya." dedi. "Yok artık baba." dedim inanamayan gözlerle. "Burada? Açık alanda mı yapacağım? Yok mudur buralarda konaklanacak yer?" Babam sanki bu çocuğu nasıl böyle yetiştirdik der gibi baktı bana. Sonra da "Yok yakında." dedi. "Ya burada yap, ya da altına yaparsın." Şöyle bir düşündüm iki seçeneği de. Altıma yapamazdım. Kıyafetim baya önemliydi. Hediyeydi yani. "Biraz uzaklaşıp güzel bir yer bulacağım. Ancak öyle yaparım." dedim düşünceli bir tavırla. Sonra da indim arabadan. "5 dakikaya gelirim sanırım." dediken sonra ağaçların arasından ilerlemeye başladım. Arkamda babam oldukça sesli bir şekilde gençliğinde yaşadığı zorluklardan nasıl kurtulduğunu ve benim ne kadar şımarık büyüdüğümü anlatıyordu. Bunların hepsinin de annemin suçu olduğuna bağlıyordu. Biraz ilerledikten sonra sesini duymamaya başladım. Ormanın iç taraflarında ağaçlar daha sıkıydı. En sık yerlerine gidip orada halledecektim işimi.
Image
► Show Spoiler
Post Reply

Return to “Yağmur Ülkesi”