İki shinobi kumaş parçasını değersiz bir materyal gibi bir kunai yardımıyla ikiye ayırdığında ise, karşınızda Kei’nin cansız vücudu tüm çıplaklığıyla gözlerinizin önünde oluyor. Gekko geride durmayı tercih ederken Naoya ve sen cesede doğru ilerliyorsunuz ve cesede yaklaştığın anda Kei’nin kesilmiş boğazı hemen dikkatini çekiyor. Bir medic-nin olmasan bile boğazın tamamını saran kesiğin son derece pürüzsüz ve ustaca atılmış olduğunu rahatlıkla anlayabiliyorsun. Bakışların hızla Kei’nin ayak tabanlarına kaydığında, iki ayak tabanında da birden fazla kesik olduğunu görüyorsun. Dikine atılan birkaç kesikte de aynı ustalığın izlerini rahatlıkla görebiliyorsun. Son olarak Kei’nin kollarını hafifçe tutup avuç içlerine bakmak için çeviriyor ve baş parmak hariç olmak üzere, her bir parmağın avuç içinden başladığı noktayla avuç içinin bittiği noktaya kadar dikine kesikler atıldığını görebiliyorsun. Ayak tabanlarındaki ve avuç içlerindeki kesikleri çok da ölümcül olduğu söylenemez, ancak yine de derin kesikler olduğu aşikar. Bunun dışında Kei’nin cansız bedeni üzerinde çıplak gözle yaptığın incelemede yeni yeni çürümeye başlayan vücutta beliren izler dışında başkaca bir detay gözüne ilişmiyor.
Yaptığın inceleme sırasında Naoya da ceset üzerinde incelemeler yapıyor. Seninkinin aksine Naoya cansız bedenin gözlerini açıp kontrol ediyor, ağzını zorlayarak açıp bakıyor ve kesik boğazı elleriyle yoklayarak inceliyor. Bunun dışında bedenin diğer noktalarına da temas ederek incelemelerde bulunan Naoya yaklaşık 5 dakikanın sonunda ilk kez cesedin başından kalkıyor. Yüzünde yaptığı işten pek de hoşlanmadığını belli eden bir ifade bulunan Naoya “Ölüm nedeni boğazdaki kesik. Ancak bundan önce sizin de görmüş olduğunuz üzere ayak tabanlarındaki ve avuç içlerindeki kesikler meydana getirilmiş. Bir nevi işkence olabilir, bu kesikler henüz canlıyken atılmış ve ölümcül durmuyor. Yürümeyi veya bir şeyler tutmayı birkaç haftalığına imkansız hale getirebilecek nitelikte. Belki bir ay, ama daha fazla değildir. Ama tüm kesikler, işinin ehli olan biri tarafından yapıldığını gösteriyor.” diyor. Bu açıklamaların ardından “Net ölüm zamanını vermek pek mümkün değil, ancak birkaç günden fazla olmamış. Cesetteki bozulmadan bunu söylemek mümkün.” diyor. Ancak hemen ardından sana doğru yaklaşıp sadece senin duyabileceğin bir ses tonuyla “Cesedi çıkardıkları kumaş da bu durumu doğruluyor. Ancak vücudun şişmesi sonucu ortaya çıkan salgılar dışında cesette ve kumaşta leke bulunmuyor. Yani ceset temizlenip defnedilmiş. Kim olduğunu bilmiyorum ama bu kişi önemsiz biri olsaydı kimse bu zahmete girmezdi. Belli ki ölen önemli biri.” diyor bir sır verirmiş gibi. Hemen ardından ise senden hafifçe uzaklaşıp “Bunların dışında pek görebildiğim veya eğreti duran bir şey yok açıkçası. En azından benim görebildiğim bu kadar.” diyor hafif mahcup bir ifadeyle.
Riku; Konuşmaya başlamanla birlikte hem Benkei hem de Koin dikkatli bir şekilde seni dinliyor. Ancak konu yaşananların tekrar dile getirilmesine gelince, her ikisinin de yüzünün fazlasıyla asıldığını, bu durumdan memnun olmadıklarını görebiliyorsun. Ancak yine de her ikisi de konuşmanı hiçbir şekilde bölmüyor veya sana yardımcı olmayacaklarını belli eden ifadeler takınmıyorlar. Karşındaki iki kişinin salt üzüntüyle yaratılan yüz ifadelerine karşılık konuşmanı sonlandırıyorsun. Benkei senin konuşmanın bitmesinden hemen sonra derin bir nefes verirken “Ahh…” diye inliyor sadece. Ciğerden geldiği belli olan ancak yüksek bir seste çıkmayan bu inilti, aslında tüm iç dünyasını da ortaya koyuyor. Koin ise olay karşısında daha duygusal bir yöne sürüklenirken Benkei “Bakın Riku-san… Bildiklerimizi ve gördüklerimizi zaten anlattık. Aynı şeyleri tekrar tekrar…” diyor ancak son anda susuyor. Hafifçe yutkunduktan sonra “Mazur görün… Kei-san’a ne olduğu ortaya çıkacak nihayetinde, biz de üzerimize düşeni yapmalıyız.” diyor. Bu cümlesinden sonra hafifçe gözlerini açıp kapayan ve ardından biraz silkelenen Benkei “Olaydan önce Kei-san, ben, Koin ve birkaç arkadaşımız daha toplanmıştık. O gün biraz erkek muhabbeti yaptık, anlarsınız ya.” diyor hafif çekinerek. Hemen ardından ise ayıbını örtmek istercesine “Bu her zaman olan bir şey değil, o gün öylece gelişiverdi. Sonra herkes çadırlarına dağıldı. Benim bir oğlum var Riku-san, henüz 8 yaşında. Ne olduğunu bulamadığımız bir hastalığın pençesinde. Her şey normalken birden bayılıyor veya çok kötü bir haldeyken birden iyi oluyor. Bazen aralıksız bir saat koşuyor bazense iki dakika koşup yığılıp kalıyor. Kei-san’ın çadırına gittiğimiz sabaha doğru oğlum bir kez daha rahatsızlandı. Yine bayıldı. Koin bizim kaldığımız çadırın hemen yanında kalıyor. Durumu ona söyledim ve Koin de Kei-san’ın bize yardımcı olabileceğini söyledi. Çocuğum kendine gelince apar topar kalkıp Kei-san’ın çadırına geldik. Ona seslendik ancak cevap gelmedi. Uyuyor olabileceğini düşündük ve orada ayrıldık. Sonra birkaç kez daha gittik. Tam dört kez… Ancak hiçbirinde cevap alamayınca, bir nebze şüphelendik. Kei-san’ın uykusunun çok ağır olmadığını biliyorduk. Bu yüzden biz de içeriye girmeye karar verdik.” diyor. Bu noktaya kadar olayı bir yere kadar anlatabilen Benkei, bu kısımda hafif bir sessizliğe gömülürken kendisini toparlamaya çalışır gibi duruyor. Yarım dakika kadar süren sessizlikten sonra Benkei “İçeriye girmeye karar verdik ve Koin ile birlikte içeriye girdik. Girer girmez gördüğümüz manzara karşısında şok olduk. Kei-san boğazı kesilmiş bir şekilde duruyordu. Ellerinden ve ayaklarında da kanlar geliyordu. Bu manzaraya sadece birkaç saniye bakabildim ve hemen kendimi dışarı attım.” diyor. Bu cümlelerinden sonra ise Benkei konuşmakta zorlanıyor ve susmayı tercih ediyor.
Benkei’nin yutkunmasıyla geçen birkaç saniyelik süre zarfında Koin yavaşça Benkei’nin sırtını sıvazlıyor ve ardından bakışlarını sana çevirerek “Benkei-san’ın dışarı çıkmasının ardından çadırda sembolü gördüm. Ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yok. Ama onu zihnime kazıdım. Olaya buradaki shinobiler müdahale edince konuyu kimseye açamadım. Ancak Kei-san’ı görenlerin içerisinde Ueki Soseki isimli biri var. Buraya gelmeden önce onunla konuştum, tekrar bizle görüşülmek istenildiğini söyledim. Soseki-san da sembolle ilgili bilgisi olan bir kadının olduğunu söyledi. Kadının bildiklerini anlatması için biraz uğramış, ancak kadın sadece shinobilere durumu anlatabileceğini söylemekle yetinmiş. Bunu henüz Gekko-san’a iletememiştik, siz iletirseniz sevinirim. Kadının adı Gamo Otame… Kendisini çok tanımıyorum ama Soseki-san’ın söylediğine göre pek de vasfı olmayan biriymiş. O da onunla burada tanışmış, yemekleri lezzetliymiş ve biraz da kafası kırıkmış. Kocası veya çocuğu yokmuş, söylediğine göre yaşanan hadiselerde ölmüşler ve bir başına kalmış.” diyor. Tüm anlatacaklarının bu kadar olduğunu belli eden Koin Benkei’ye dönerken “İyi misin?” diye soruyor. Benkei ise hafifçe başını sallayarak iyi olduğunu işaret ediyor.