Yılların getirdiği yorgunluğu ve acıları sırtlamış olan Otame, buraya geliş nedeninizi anlatmanızın ardından tamamen yüzü tamamen donuk bir ifadeye dönüşüyor. Bakışları hemen önünde sabitlenen yaşlı kadın kısa bir süre öylece otururken sizler de kadının yaşadıklarını ve kötü olaylara karşı tutumunu hissedebiliyorsun. Otame bakışlarını ve yüzündeki ifadeyi hiç değiştirmeden
“Zavallı Kei-san… O iyi birisiydi, bunları hak etmiyordu.” diyor mırıldarcasına. Hemen ardından gözlerini hafifçe kapatan Otame’nin dudakları hareket etse de herhangi bir ses çıkmıyor. İçindeki bir dua ettiğini anladığınız kadını sabırla beklemek dışında pek de bir şey yapamıyorsunuz.
Otame duasını bitirmesinin ardından bakışlarını ikinize çeviriyor. İkinizi de hafifçe süzdükten sonra
“Soseki-san var, belki tanışmışsınızdır. Yağız bir delikanlıdır, bana da çok iyi davranır. Ona bir tabak çorba ikram ederken bana bir şeyler anlattı. Aslında başta söylemek istemedi, ama ben biraz zorlayınca anlattı. Eşimi ve oğlumu kaybettikten sonra insanlar bana daha farklı davranmaya başladı ve genelde bir şeyler için ısrar ettiğimde beni kırmıyorlar. Muhtemelen aklımı yitirdiğimi düşünerek bana acıyorlar.” diyor. Düştüğü duruma karşı üzüntüsü yüzüne yansıyan Otame bu havayı hemen terk etmek için yere yönelen bakışlarını bir kez daha size çeviriyor. Hafifçe aldığı nefesle yorgun ciğerlerini dolduran Otame
“Soseki-san Kei-san’ı görememiş, ancak çadırın aralanan kapısından bir sembol görmüş. Bir sembolden bahsedince, bunu merak ettim ve üsteledim. Soseki-san da bana kabaca sembolü anlattı.” diyor. Bu kısımda söylediklerini sindirmenizi bir süre bekleyen Otame
“Eminim kafanızda, aklını gitmiş bir kadının neden bir sembol olduğunu duyunca meraklandığı sorusu vardır.” diyor. Bu cümlesinden sonra yerinden yavaşça kalkıyor ve fırına doğru ilerliyor. Fırının zemine basan ayaklarına doğru eğilen Otame elini yavaşça fırının altına sokuyor ve birkaç kez elini oynattıktan sonra bir parşömen çıkarıyor. Parşömeni alıp tekrar eski konumuna oturan Otame, rulo halindeki parşömeni dikkatle açıyor. Bu parşömeni açınca, içinde başka parşömenler de olduğunu görüyorsun. Ancak tüm bu parşömenlerin üstünde birtakım yazılar olduğunu görebiliyorsun. Otame birkaç parşömeni elindeki parşömenlerin ardında koyarken
“Evet, burada.” diyerek parşömeni masanın üstüne koyup tamamen açıyor.
Otame’nin masanın üstüne açtığı parşömene baktığınızda, bunun bir mektup olduğunu anlıyorsunuz. Bunu okumanızda bir sakınca olmadığını belli eden bakışlarıyla Otame’den bir kez daha onay almanızın ardından mektubu okumaya başlıyorsunuz.
“Sevgili Anne,
Eminim beni merak ediyorsundur, ancak ben iyiyim. Tüm bu kaosun içinde sıkışıp kalmış olmak belki de bizim kaderimizdi. Ancak babam bu kaderi bizim lehimize çevirmek isterken canını verdi. Ölmek için değil ama babamın izinden gidiyorum ve bunu yaptığım için benimle gurur duyduğunu biliyorum. Tabi, bir anne olarak gururun gözyaşlarına engel olmuyordur, bunu da biliyorum. Fakat merak etme anne… Bugünleri ardımızda bıraktığımızda, Güneş’in hiç doğmadığı kadar güzel doğduğunu göreceğiz. Birlikte olabileceğimizin sözünü veremem -keşke verebilsem- ama yine de Güneş’in tadını beraber çıkarabileceğimize emin olabilirsin.
Yürüdüğüm yol, bizim kaderimizi belirliyor. Babamın zamansız ve yersiz gidişi gözümü açmamı sağladı. Bu ülkeyi kurtarabilecek kimse yok. Kendi içimizde birbirimizi yemek dışında yaptığımız hiçbir şey yok. Bu yüzden ne o taraftayım ne bu tarafta, bu yüzden için rahat olsun anne. Senin için bu kaosa neden olan herkesin aynı olduğunu biliyorum ve bu yüzden bir başka taraftayım. Fakat bunu sana söyleyemem anne. Yeminim ve niyetim bunun önüne geçiyor. Sadece iyi olduğumu ve olacağımı bil. Tarafım, bugüne kadar bizim için mücadele edenlerin tarafı.
Tarafımız ne olursa olsun, bir savaştayız ve bu savaşın sonuçları var. Bundan benim de nasibimi almam olası. Bu yüzden, bana bir şey olursa, buralarda durma anne. Sana gideceğin yeri başka bir mektubumda söyleyeceğim. Umarım böyle bir mektubu yazmak zorunda kalmam.
Seni seviyorum Anne.”
Her ikiniz de mektubu okuduktan sonra bakışlarınızı Otame’ye çeviriyorsunuz. Belki de yüzlerce kez okuduğun mektubun artık kadında belli bir his yaratmadığını da gözlerinden görebiliyorsun. En azından bu hislerinin artık onun yaşam tarzı olduğu için, farklı bir durum yaratmadığını. Otame ise mektubu bitirmenizin ardından yavaşça bu mektubu önünüzden alırken, yerine yeni bir mektup koyuyor. Hemen ardından bakışları mektuba kayıyor. Otame’nin bakışlarını takiben, ikiniz de bu yeni mektubu okumaya başlıyorsunuz.
“Sevgili Anne,
Sana bu mektubu yazmak zorunda kalmak istemediğimi söylemiştim. Ancak kader, bugünü yaşamamıza neden oluyor. Bir daha sana bir mektup gönderebileceğimden de emin değilim. Bu yüzden, bir süre daha benden mektup alamazsan Kusagakure’ye git. Bunu ne şekilde yaparsın bilemiyorum, ancak bu mektubu da yanında götür. Kusagakure’ye ulaştığında, Kizashi-sama veya mümkün olursa Kusachou Nise-sama’yı bulmaya çalış. Onlara bu mektubun altındaki sembolü göster. Eğer onlara ulaşamazsan ve hala yaşıyorsa Kensaku-san’a ulaş. Ona da bu mektubu göster. Sana yardımcı olacaktır.
Seni seviyorum Anne.”
Mektubu okumanızın ardından, mektubun en altında Kei’nin cesedinin hemen arkasındaki çadıra çizilmiş sembolün aynısını görüyorsunuz. Otame ikinizin de mektubu okumayı bitirmenizin ardından mektubu geri alıyor ve tekrar bütün parşömenleri rulo haline getiriyor. Bu esnada
“Bu mektubu aldıktan kısa bir süre sonra savaş patlak verdi ve sonrasında buraya yerleştirildik. Bu yüzden ne Kizashi ne de Nise denilen kişilerle iletişime geçmem mümkün olmadı. Buraya yerleştirilmemin ardından birkaç hafta sonra Kensaku-kun’un da buraya getirildiğini gördüm. Oğlumla birlikte büyümüşlerdi ve çocukluk arkadaşıydı. Onu görünce hemen mektupla yanına koştum. Fakat Kensaku-kun bana artık ne Kizashi’nin ne de Nise’nin olmadığını söyledi. Bu mektubu da kimseye göstermemi, hatta yakmamı tembihledi. Ama bunu yapamadım… Oğlumdan geriye kalan satırları kül edemezdim.” diyor. Bir anda tekrar duygusallaşmaya başlayan Otame, hafif hafif aldığı nefeslerle kendini toparladıktan sonra
“Bu durumu bir Kusagakure shinobisine anlatmak istedim, en azından Kei-san’ın ölümünün oğlumla bir ilgisi olup olmadığını bilmek için. Başka bir niyetim yoktu. Sadece oğlumun iyi bir insan olduğunu ve insanları canice öldüren kişilerden olmadığını öğrenmek istiyordum.” diyor. Bu anda, mektupların ortaya çıkmasından beri tutmaya çalıştığı gözyaşları yavaşça gözlerinde süzülen Otame
“Kensaku-san ile konuşun lütfen. Kaldığı çadır buradan pek de uzakta değil. Sağ taraftan ilerlediğinizde yaklaşık 15 çadırı geçtikten sonra onun kaldığı yeri görürsün. Kendisi uzun siyah saçları olan biri. Lütfen onunla konuşun ve oğlumun adının temiz kaldığını bana söyleyin!” diyor yalvarırcasına.