Alına birkaç damla su düşüyor. Metaller birbirine çarpıyor, kulağını tırmalıyor. Hareket etmeye çalışıyorsun. Vücudunu kastığın anda, göğsünün tam ortasında delice bir acı hissediyorsun. Parmaklarını dahi hareket ettiremiyorsun. Nefes almak için dudaklarını aralayabiliyorsun sadece. Gözlerin yavaşça açılıyor. Tüm vücudun, beyaz bir sargıyla sarılmış durumda. Sana hareket payı bırakmıyor. Diğer yandan sanki seni tek parça halinde tutan bir destek bu. Şayet hareket etmenin kötü sonuçlarını göğsündeki sancı hatırlatıyor sana.
Gece vakti. Bir atlı vagonun arkasındasın. İlerlemiyor. Vagonun sağında ve solunda birer pencere bulunmakta. Hafif bir yağmur çiseliyor, gökyüzünün sol pencereden görebildiğin alanı açık. Yıldız örüntülerini görebiliyorsun. Tam alnının üstünde, vagonun tavanında ufak bir delik var. Vagonun üstünde biriken su damla damla çarpıyor alnına. Belki de uyanmanın sebebi bu.
Metal sesi tekrar sarıyor çevreyi. Fazla değil. Zihnini toparladığında iki kişinin dövüştüğünü anlayabiliyorsun. Biri sıçrıyor, birşeyler kırılıyor. Tekrardan metal. Yaklaşık üç dakika boyunca aralıksız devam ediyor bu. Dövüşün sonucunda acı bir çığlık yayılıyor etrafa. Hırıltılı nefesler ve son. Sargıların, adamın ölmesiyle birlikte tamamen açılıyor. Gerginlik kaybolunca göğsündeki acı nüksediyor, bacağında ise derin bir sızı başlıyor.
İki kişinin dövüşünden sonra birçok kişinin adım sesleri başlıyor. Sayı vermek için fazlasıyla belirsiz. Vagonun sol tarafından yaklaşık 25 metre sol tarafta başlıyor bu sesler. Bir kısmı duruyor, bu sefer net olarak sayabildiğin üç kişinin adım sesleri yaklaşıyor vagona yavaşça. "Naegi'yi alın, temizleyin burayı da." Bir onay ifadesinin ardından adımlar hızlanıyor.
Serbestsin. Kısmi olarak hareket edebiliyorsun. Fakat ne derece olduğu belirsiz. Şayet bacağından ve göğsünden aldığın yaraların son durumunu, ne şekilde müdahale edildiğini bilmiyorsun.