[Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

User avatar
Taichi Dazai
Posts:66
Joined:January 5th, 2019, 8:03 pm
Künye:
[Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by Taichi Dazai » February 16th, 2019, 6:40 pm

Kulaklarım adımlarımdan çıkan sesleri işitirken, kafamın içinde düşüncelerin binlercesi vardı. İstemsizce geçmişe gittim.

Kendi kendime düşünüyordum sürekli. Yapmak istediğim şeyleri, yapacak cesareti bulamayışımı özellikle. Fikirlerimi uygulamaya koyacak azim ve kararlılık, sanki bunlardan yoksundum. Sanki ben, tam bir insan değildim. Parçalarla dolu ama tamamlanmamış.

Derin bir soluk aldım. Düşündüm yine. Üzgün ve mutsuzdum. Yapmak istediğim şeyi yaptığımı düşünüyordum oysaki. Gerçekten yapmak istediğim şeyi mi yapıyordum? İçimde kopan fırtınaların gücü ve kuvveti beni hayret ettirmekten bıkmazken, sessizce tahammül ettim. Ne zamana kadar, bilmiyorum. Fakat küllerimden doğan bir anka kuşu misali, tekrardan kanatlanmalıydım. Toparlanmalıydım. Hayatıma yeni bir yön, yeni bir çizgi vermeliydim.

Sessizliğin hüküm sürdüğü bir anda, yalnız başıma, geleceği kurgularken buldum kendimi. Her zaman hayal ettiğim şeyler geldi aklıma. Nefes alıp verdim. Anlamsızca bir şekilde, bir süre nefes alıp, verişimi dinledim. Sıkıldım en sonunda. Bu seferse kafamın içinde yankılanan saatin tıngırtıları, dikkatimi çekti. En sonunda o da kayboldu. Tamamen sessizdi. Bir yerdeydim. Zamanın olmadığı bir yer. Orada yer ya da gök yoktu. Zaman ve mekân da yoktu. Sadece ben vardım. Bir başımaydım, yalnız. Ama bu, düşüncelerimin olmadığı anlamına gelmiyordu.

Hiçliğin tam orta yerinde, düşüncelerimin arasında yüzdüm. Düşüncelerim bir nehirdi ve ben de bir balık. Bir yere gidiyordum. Gitmek istiyordum. Çünkü bu benim doğamda vardı. Sanki nesiller önce oraya gitmiştim ve geri gelmiştim. Her nesilde bunu tekrar etmiştim. İçimde yaşanan bu garip hissin tarifi zordu. Kodlarıma yazılmış olan bir şeyi başarmaya çalışıyormuş gibi hissediyordum. Doğum yerimi terk etmek, kaderimin bir numaralı vazifesiydi sanki. İçinde bulunmak istediğim yer, ufak bir nehir değil de okyanustu sanki. Ama dalgalar. Onlar çok güçlü ve sertti. Ve yoluma çıkmaktan vazgeçmiyordu.

Aşmalıydım. Işığın en küçük parçasına görme pahasına bile, akıntıya karşı yüzmeliydim. Derin ve dipsiz okyanusa gitmeliydim. Asıl yerim orasıydı. Evet, kesinlikle orasıydı. Ben ufak bir nehirdeki küçük bir balık değildim. Ben engin okyanusta, saygıdeğer güçlü bir balıktım. Bunu biliyordum. Düşüncelerim bana bu söylüyordu. Ruhum, zihnim ve bedenim. Hepsi aynı cevabı veriyordu. Peki niye hala yerimde duruyor ve bekliyordum? Neyden korkuyordum? Bu sorular, bilinmezliğin kenarında beni bekliyordu. Bu sorular, benim tamamlanmış bir insan olmamı engelliyordu. Bu sorulardan nefret ediyordum. Cevaba ihtiyacım yoktu.

Sessizliğin hükmünün bittiği anda, var olmayan mekân, sanki var olmuşçasına cam kırıkları gibi dağılmıştı. O an, ben de aynı şekilde binlerce kırık parçaya bölündüm. Ardından gelen rüzgardan sonra, o kırıklar, tuzla buz olmuştu. Daha sonra, o kırıntılardan bir şey var olmuştu. Yavaş yavaş şekli meydana gelince, o kişinin ben olduğunu anlamıştım. Artık yarım değildim. Biraz daha ufaktım, biraz daha zayıf ama tamdım. O günün gecesinde, köyü terk ettim. Kırıklarıma vuran rüzgar gibi, ben de esmiştim. Tam bir insan olarak ilk eylemim bu olmuştu. Özgürdüm, hiç olmadığım kadar. Ve sonunda, hiç bitmeyen sorularım, var olmayan yere uçmuştu.

Tüm bunlar geçmişti. Yaşanmış ve bitmişti. Ama şimdiki durumum, beni istemsiz bir şekilde geçmişe çekmişti. Aklımda yine düşüncelerin binlercesi vardı. Ve biraz da kararsızdım. Yapmak istediğim şeyleri yapmak istiyordum. Fakat bir yanım, şimdi yapmak üzere olduğum şeyden korkuyordu. Daha doğrusu bu durumun etikliğini sorguluyordu. Ne kadar sorgularsam, sorgulayayım; bir gerçek vardı. Kendimi tanıyordum. Nasıl biri olduğumu biliyordum. Bu yüzden daha fazla irdelememeye karar verdim. Yürüyüşüme devam ettim öylece.

Zihnimin iki parçaya ayrılışı ve etik değerlerimi bu şekilde tartışıyor olmam aslında benim için kötü bir şey değildi. Çünkü kendisini tartışan, kendisini eleştiren bir insan olmak demekti bu. Yolumun sapmasına izin vermeyecek davranış biçimiydi. Bundan memnundum. İki ayrı zihin, iki katı fazla düşünce demek oluyordu. Olasılıkları değerlendirmek daha bir kolay oluyordu. Kendi içimde fikir ayrılıklarına düşmek kısacası benim için iyi bir şeydi. Körü körüne bir şeyin peşinde koşacak salak biri olmamı engelleyecek bir unsurdu. Ayağımı yorgana göre uzatmama sağlayan bir şeydi.

Hanın birinde işittiğim sözler nedeniyle, gelmiştim buraya. Derin Göl diye bir yerdi işte. Aslında yerin kendisi önemli değildi. Onu önemli yapan, Riaru’nun burada faaliyete geçmesiydi. Benim gelme sebebim de tam olarak buydu. Zihnimdeki çatışmaların sebebi de buydu aslında. Şimdiden biraz olumsuz başladık işe. Duyduklarım doğruysa, burada biraz bir şeyler kazanabilirdim. Belki de bir kahraman olurdum. İstemeden kitabımı yoklayıverdim, bunları düşünmekteyken. Gerçekten kahraman olabilir miydim, bilmiyorum. Ama bir şeyler denemenin kimseye zararı da olmazdı.
Künye
İsim: Taichi Dazai
Yaş: 20
Cinsiyet: Erkek
Element: Raiton
Seviye: C-Rank
Rütbe: Chunin
Ryo: 123.250 Ryo
Prestij: 13
Ün: -
Kullanılabilir GP: -
Motivasyon
En İyi Roman: Maceralarını içeren romanı yazmak için elbette bir sürü materyal gerecektir. Kitabı da, kendi maceralarına yaraşır bir şekilde, dünyanın en iyi romanı olmalıdır. Dünyanın en iyi romanına sahip olmak içinse, dünyanın en iyi yerlerine gitmeli ve hiç bilinmeyen, anlatılmamış mekanlarına gitmelidir. Bunu başarmak için elinden geleni yapmak bile, kendisini heyecanlandırmak için yeterlidir.
Komplikasyon
Değerli Defter: Maceralarını içeren sıklıkla not aldığı bu defter, onun için en değerli eşyalardan bir tanesidir. Yok olmasına dahi katlanabilir. Ama başkasının eline geçmesi, asla kabul edemeyeceği bir şeydir. Göğsünde bulunan iç cebine koyduğu bu defteri sıklıkla kontrol eder. Eğer ki bir gün defterini kaybederse, elinde bulunan her şeyi boş verip, defteri bulmak için gereken tüm fedakarlıkları gösterecektir. Maceralarını içeren bu defter, tıpkı bir yazarın yazdığı bir hikayenin, orta yerinde içindekilerinin çalınıp ortalığa yayılması gibi his yaşatacaktır kendisine.
Özellikler

Profil
Güç: 9
Çeviklik: 9
Kondisyon: 8
Potansiyel: 8
Varlık: 3
Zeka: 3
Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 2
[Çeviklik] Akrobasi: 2
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Favori Beceri][Kondisyon] Form: 3
[Potansiyel] Ninshuu: 1
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 1
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 1
[Zeka] İzcilik: 1

Ninjutsu
Shunshin no Jutsu - D-Rank[Geliştirme]
Ikazuchi no Kiba - C Rank
Raijin no Jutsu - B Rank
Raiton no Yoroi - A Rank
Taijutsu
Kendou - B Rank
Genjutsu
-
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar:
Temel Shinobi Çantası
Orta Seviye Katana
5 Adet Patlayıcı Parşömen, 5 Adet Sentetik Kartona yapışık.
Koruyucu Şemsiye
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts:2605
Joined:August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by GM - Naruto » February 24th, 2019, 3:36 pm

Bir tepenin üzerindesin. Etraf seyrek ağaçlarla kaplı, hem tepe, hem de tepeden aşağı akıp giden ova. Öğle saatleri olmasına rağmen loş bir hava var etrafta, ağaçların gün ışığını kesmesinden mütevellit olduğunu düşünüyorsun. Ufuk bulutlu. Etraf mavi ve gri tonlarında aydınlanıyor. Tepe, bir kaç metre sonra hemen aşağı kırıyor ve oradan sonrası dümdüz bir ovaya açılıyor. Ovada da seyrek olarak devam eden ağaçlar, ovanın ilerisine doğru epey azalıyor. Ortalarda bir yerlerde, çembersel bir gölet dikkatini çekiyor, bu göletin etrafına çembersel olarak kurulmuş bir yerleşim yeri de dikkatini çekiyor. "Derin Göl" olarak anılan yöreye geldiğini anlıyorsun böylece. Kitabını cebine geri sıkıştırıyorsun.

Sağında ve solunda dağlar ve ovalar akıyor ancak önünde direkt dikkat çeken tek yer burası. Ufuktaki dağlar muhtemelen Toprak Ülkesi ile olan sınırları simgeliyor. Ortadaki çembersel gölün kuzeyinde bir sık ormanlık alan görüyorsun, bu ormanlık alanın daha da kuzeyinde bir çok ırmak ve nehir dikkatini çekiyor. Bu nehirler öyle yada böyle bir şekilde kıvrılarak bu ormanlık alana giriyorlar ve çeşitli yönlerden dağılarak çıkıyorlar. Bir kaçının da bu göle bağlandığını tahmin edebiliyorsun ancak görebildiğin kadarıyla gölden dışarıya akan bir nehir bulunmuyor. Bunlar dışında pek dikkat çeken bir görüntü yok.

Yolun yürüyerek belki bir, belki iki saat. Kendini yorarsan, ki çok yorulmayacağını da biliyorsun, yarım saat, belki yirmi dakika. Toksun, dinçsin ve rahatsın. Bir sıkıntın veya eksiğin şimdilik yok.
Off Topic
Selamlar. Bendeniz Cynic, konunuzun GM'iyim. Her türlü soru ve sorunlarınızı bana iletebilirsiniz.

Pasiflik sınırımız 48 saattir. Öpüldünüz kaçak bey.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Taichi Dazai
Posts:66
Joined:January 5th, 2019, 8:03 pm
Künye:

Re: [Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by Taichi Dazai » February 26th, 2019, 11:59 pm

Düşüncelerimin aklımda var oluşunu, sessizliğin hüküm sürmesiyle ilişkilendirsem de ortamın yarattığı atmosferin de etkisi olduğundan eminim. İnsan ister istemez kafasında milyonlarca şey geçirmekle meşgul oluyor. Biraz ürkütücü, biraz da hüzünlü.

Duygularımın ortama ayak uydurmasıyla, garip hislerin içimi doldurması beni pek yaşamadığım duygu kırıntıları içinde bıraktı. Buna izin vermemeliydim. Ortam ya da kişi, fark etmezdi. Düşüncelerimin ve duygularımın yönlendirilmesine izin vermemeliydim. İnsanlar; etkilenmeye müsait, duygusal yaratıklardır. İçlerine yazılmış olan gerçeğin yansımasıdır bu da. Fakat bu zeki canlılar olduğumuz gerçeğini değiştirmezdi. Zekiydik. Bu yüzden duygularımızı ve düşüncelerimizi manipüle edebilirdik.

Etkilenirsen, artık kendin olmazdın. Senin için bir yol olmazdı. Geriye kalan tek seçeneğin, bir başkasının arkasına yapışmak ve onun piyonu olmak olurdu. Böylesi bir hayat, insanı ikincil bir birey yapmaz mıydı? Ya da hala kendisi olabilir miydi? Bence cevabı açıktı. Olmazdı, olamazdı. Kendisinin doğumuyla kazanmış olduğu vasfı, başka birine hediye etmek olurdu bu. Elinde olan bir şeyi, bir başkasına vermek demekti. Bu ancak, hedefleri ve amaçları olmayan insanların davranışı olabilirdi. Hayal dahi kuramayan insanların yolu daha uygun bir tanım olurdu.

Bence en ufak, en basit davranış dahi bir insanın doğasını dışarı çıkarabilirdi. Örnek vermek gerekirse, benim bulunduğum konumdan etkilenmeyişim. Ya da etkilenmek istemeyişim. Bu benim, doğamın somut bir örneğiydi. Dik başlı bir insan olmamı ve kendi ideallerimin peşinden koşacak biri olmamı gösteriyordu. Tabii kendimi çok iyi bir şekilde tanıdığımdan, üzerimde kullandığım bu teşhislerin diğer insanlarda aynı şekilde işlemeyeceğinden emindim. Birçok yanlış varsayımlarda bulunabileceğim de diğer bir konuydu. Fakat içimde oluşmuş olan basit bir fikir, hiç olmamasından daha iyidir. Düşüncem bu yöndeydi. En azından tanımadığım bir kişi için, bilinmeyen değişkenlerin yerine olası bir değer atamış olurdum.

Normal tempomda ilerlerken, suratımda ifadesiz bir görüntü oluşturmak zordu. Düşüncelerimin içindeki gelgitlerden dolayı sürekli değişmekte olan suratıma bir müdahalede bulunmak, aslında zor olandı. Tabii bu durumun kötü bir şey olduğunu da düşünmüyordum. Aynı şekilde iyi bir şey olarak da görmüyordum. Aslında bu, ifadesizliğin bir başka tezahürü olabilirdi. Böyle kabul edelim. Kimsenin olmadığı bu yerde, nehirlerin ve dağların arasında giderken, tek başıma düşüncelerimin içine dalmak, zevk alınası bir şeydi. Başkaları için nasıldır, bilmiyorum. Fakat bana kalırsa, düşünmenin her anı güzeldir. Sıkıcı olduğu zamanlar da olur elbette. Ama bundan sonra, belli bir zaman sürecinde bilincimin bu kadar derinine inemeyeceğim kesindi. Oldukça meşgul olacaktım. Ya da öyle hissediyordum.

Gözüm, Derin Göl olarak adlandırılan göle bakarken, bir yandan üstümü yokladım. Shinobi çantamı giysilerimin içine yerleştirmiştim. Ortada iki şey görünüyordu. Kılıcım ve kınım. Üzerimde sıradan gri bir pelerin vardı. Tıpkı havanın kendisi gibi. Alnım beyaz bir bandajla kaplıydı. Her şey tamam gözüküyordu. Yapabilirsem, sıradan bir insan gibi davranacaktım. Zaten kılıcımı kullanmakta pek iyi değildim. Shinobi olmayan bir insan için ideal bir ustalık diye düşünüyordum. Jutsu kullanmadığım ve ekipmanlarımı dışarı çıkarmadıktan sonra, şüphe çekecek bir davranışta bulunmayacağımı düşünüyordum. Tabii bunu, rolümü başarılı bir şekilde gerçekleştirebildiğim durum senaryosu olarak ele alıyordum. Umarım başarabilirdim. Boyun eğmez doğam, burada kendini gölgelere çekmeliydi.

Ilımlı olmak zorundaydım. Riaru ya da onun yardakçılarına bayılmıyordum. Ya da onları desteklemiyordum. Aslında içimde onlara karşı var olan bir tiksinti bile vardı. Buraya kar edebilmek için gelmiştim. Birinci önceliğim buydu. Sonuçta, yolumun üstünde var olan bir duraktı burası sadece. Bir sonraki duraklarım için kendime kuracağım temel olmalıydı. Harcanabilir, feda edilebilir bir yer. Tabii bunu yazacağım kitapta, bir sızma olarak belirtecektim. İçlerinden bir darbe yapmak için ateşin içine atlayışımın bir tablosu olacaktı. İşin gerçeği bu değildi. Ama hayat yalanlar üzerine kurulu değil miydi ki zaten? İşin diğer bir boyutuna gelirsek, olası bir durumda, gerçekten de girdiğim gruba ihanet etmekten çekinmeyecektim. Bir kahraman edasıyla, zaferi utanmazca sahiplenecektim.

Tabii zihnimin içinde var olan şeyler, sadece düşüncelerdi. Ne olurdu, ne biterdi bilemiyorum. Sadece ihtimalleri değerlendiriyordum. Son bir kez göle baktıktan sonra, ulaşmaya yakınlaşmış gibiydim. Bu sırada istemeden düşündüm. Göl mü daha derindi, yoksa benim düşüncelerim mi?
Künye
İsim: Taichi Dazai
Yaş: 20
Cinsiyet: Erkek
Element: Raiton
Seviye: C-Rank
Rütbe: Chunin
Ryo: 123.250 Ryo
Prestij: 13
Ün: -
Kullanılabilir GP: -
Motivasyon
En İyi Roman: Maceralarını içeren romanı yazmak için elbette bir sürü materyal gerecektir. Kitabı da, kendi maceralarına yaraşır bir şekilde, dünyanın en iyi romanı olmalıdır. Dünyanın en iyi romanına sahip olmak içinse, dünyanın en iyi yerlerine gitmeli ve hiç bilinmeyen, anlatılmamış mekanlarına gitmelidir. Bunu başarmak için elinden geleni yapmak bile, kendisini heyecanlandırmak için yeterlidir.
Komplikasyon
Değerli Defter: Maceralarını içeren sıklıkla not aldığı bu defter, onun için en değerli eşyalardan bir tanesidir. Yok olmasına dahi katlanabilir. Ama başkasının eline geçmesi, asla kabul edemeyeceği bir şeydir. Göğsünde bulunan iç cebine koyduğu bu defteri sıklıkla kontrol eder. Eğer ki bir gün defterini kaybederse, elinde bulunan her şeyi boş verip, defteri bulmak için gereken tüm fedakarlıkları gösterecektir. Maceralarını içeren bu defter, tıpkı bir yazarın yazdığı bir hikayenin, orta yerinde içindekilerinin çalınıp ortalığa yayılması gibi his yaşatacaktır kendisine.
Özellikler

Profil
Güç: 9
Çeviklik: 9
Kondisyon: 8
Potansiyel: 8
Varlık: 3
Zeka: 3
Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 2
[Çeviklik] Akrobasi: 2
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Favori Beceri][Kondisyon] Form: 3
[Potansiyel] Ninshuu: 1
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 1
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 1
[Zeka] İzcilik: 1

Ninjutsu
Shunshin no Jutsu - D-Rank[Geliştirme]
Ikazuchi no Kiba - C Rank
Raijin no Jutsu - B Rank
Raiton no Yoroi - A Rank
Taijutsu
Kendou - B Rank
Genjutsu
-
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar:
Temel Shinobi Çantası
Orta Seviye Katana
5 Adet Patlayıcı Parşömen, 5 Adet Sentetik Kartona yapışık.
Koruyucu Şemsiye
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts:2605
Joined:August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by GM - Naruto » March 1st, 2019, 12:33 am

Tepeden aşağı ilerliyor ve ovaya çıkıyorsun. Ovaya varman ile beraber çevre görüşün daralıyor, artık sadece ilerideki yerleşim yerinin dış kesimlerini seçebiliyorsun, göl kayboluyor bunların arasında. Ağaçlık alandan çıkıyor ve düzlüğe ulaşıyorsun. Loş ışık canlanıyor ancak yine de, gökyüzündeki gri bulutlar kasvet taşıyor. Ova yer yer koruluklarla dolu olduğu için kimi zaman ağaçla ilerliyorsun kimi zaman yalnız.

Sen ilerledikçe, ufuktaki yerleşim birimi büyüyor gözünde. Yaklaşık bir saatlik kadar bir yürümenin ardından ise artık binaları seçebilir hale geliyorsun. Önce çevrede ahşap tek tük evler seni karşılıyor. Bu evlerin arası nereden baksan bir 50 metre kadar varlar ve araları tarlalar dolu. Ancak tarlalar ekili değil. Sulama kanalları kurumuş, evler ise boş görünüyor. Kimisinin camı açık, kimisinin kapısı kırık. Evlerin içerisinde herhangi bir eşya olduğundan da emin değilsin. Bir ana yola çıkıyorsun, kasabaya giren bir çok yoldan sadece biri. Evler sen kasabaya yaklaştıkça sıklaşıyor ancak tipleri aynı: Standart Japon tipinde çiftçi evleri, bir veya iki katlı.

Kasabaya yaklaştığında ahşap evlerin bitip taştan evlerin başladığını farkediyorsun. Gri evler sıra sıra dizilmiş ve düzenliler, pek de terk edilmiş durmuyorlar. Yürüdüğün toprak yol ise düzenli düzensiz dizilmiş şekilsiz ancak düz taşlardan oluşmaya başlıyor. Kasabaya vardığını simgeliyor bu yapılar ve toprak yol bittiği gibi aniden başlıyorlar. Bir kaç metre öncesi ahşap çiftçi evleriyken bir kaç metre sonrası sanki bir büyük yerleşim yerinden koparılmışçasına bir sokak. Alabildiğine dümdüz gidiyor ancak bir noktadan sonra sağa kıvrılıyor, sola doğru da başka bir sokak devam ediyor. O yüzden ilerisini pek göremiyorsun.

Sokağın bu girişi ise boş değil, ileride bir kaç siyah cübbeli eleman görüyorsun. Düz çatılara konuşlanmış bir kaç kişi de dikkatini çekiyor. Seni henüz fark etmiş değiller ancak kendini gizlemek için bir şey yapmazsan fark edecekler gibi. Pek tehditkar durmuyorlar ancak standart köylü değiller haliyle.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Taichi Dazai
Posts:66
Joined:January 5th, 2019, 8:03 pm
Künye:

Re: [Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by Taichi Dazai » March 3rd, 2019, 2:06 am

Gri ve tonlarının arasında yürümekte olsam da, çevreyle birlikte oluşturduğu garip ama güzel görünümü takdir etmesem olmazdı. Nadir, elde edilmesi zor bir manzara içerisindeydim. Güneşli bir gün güzeldir, kuşkusuz. Işığının verdiği hayat ve enerji, harikuladedir. Fakat bu havanın da çok ayrı bir tadı vardır. Kasvetin kendisi, iyiye işaret etmese de, kendi içinde bir güzelliği vardır. En azından ben bu şekilde düşünüyordum.

Yadsınamaz bir gerçek vardı. Adımlarımın beni her ileriye taşıyışıyla bir bataklığının içine çekilme hissi yaşıyordum. Her bir adımımda sanki daha da derine batıyordum. Geri dönülemez bir yolun içinde yürüyordum sanki. Havanın yoğunluğu genellikle hemen hemen sabittir. Maddi boyutunda incelersek burayı, yine aynı sonuca varırdık. Fakat insanın kemiklerine işleyen şey, başkaydı. Yoğundu hava. Su kadar yoğun değil. Ama adımlarımı tereddüde sokacak kadar yoğundu. İlerlemek, yapmak istediğim şey buydu. Bataklığa batmak değil. Sanki ciğerlerime çektiğim şey bir dolu sıvı ya da ona benzer bir şeydi. Her çektiğim nefeste, her attığım adımda bu hava kanıma karışıyordu.

Vücudumun içinde gezinen bu hava, beni sanki başka bir şeye dönüştürüyordu. Kasvet dolu bir insana. Daha cüretkâr ve daha sivri olan bir insana. Hislerim bana bunu söylese de, zihnim reddediyordu. İçimde yaşanan karmaşa, sanki az önce kendime tembihledim uyarının bir izdüşümüydü sanki. Bir toz tanesi miydim? İster istemez düşündüm. Düşünürken değişimim de devam etti. Çünkü gittikçe dibe batmaktaydım. Kanım bu havayı gittikçe içime doldurmaktaydı. Kemiklerim, kanım ve etim. Hepsi. Bir dönüşüm, bir metamorfoz içindeydi. Daha çok bir adaptasyon çeşidiydi sanki bu. Buradaki insanlar nasıldı, bilmiyordum. Fakat git gide onlar gibi olduğumu düşünüyordum. İçimde adını bilmediğim bir maddenin dolaşımı ve virüs gibi yayılıp, çoğalması biraz endişe vericiydi.

Kurumuş tarlalar, yıkık dökük evler. Kalp atışlarım hızlansa da, zihnim aynı tempoda çalışmaya devam etmekteydi. Her şeyi reddetmekte, kendi bildiklerinin peşinde koşmaktaydı. Bu iyiydi. Ben, hala bendim. Vücudum bir yabancıya dönüşse bile. Zihnim, sabit ve aynı kaldığı sürece gerisi önemsizdi. Fakat vücudumun durumunu tam olarak kötü bir şey olarak görmekte zorluk çekmekteydim. Vücudumun yabancılaşması. Sonuçta şu zamana kadar kendime kattığım tüm değerler, şu anki yaptığım şeyi reddetmekteydi. Davranışlarım, konuşmam ve hatta mimiklerim. Bu tarz bir yerin içinde bulunmamış, yakınından geçmemiştim. Kasvetin ve ürpertinin içimi doldurması, duruma adapte etmesi bu yüzden iyiydi.

Gözlerimin ilerisini izlemekteyken, içimde hesaplanmakta olan pek bir şey yoktu. Çünkü bilinen değişken sayısı oldukça azdı. Fakat hala yapacak birkaç şey vardı. Sahte bir karakter yaratmalıydım. Ve o yarattığım karakterin suretine bürünmeliydim. Sonuçta burada kendimi ifşa etmeyecektim. Kazançlar. Bunun için buradaydım. Kendime tekrardan hatırlattım. Belki diğer şeyler de. Ama şimdilik sadece önemli olan, kazançların boyutuydu. Diğer şeyler ikinci ve üçüncü plandaydı. Belki daha da geride. İyi bir hikaye yazmak için iyi şeyler yapmama gerek yoktu sonuçta. Yalanlar dolu hayata, bir çizik ya da birkaç çizik atmamın yanlış bir şey olduğunu düşünmüyordum.

Zaten hayatın kendisi de yalan değil miydi? Bilinmeyen gerçek ve yalanların etrafında dönen masum, ya da bir şey bilmeyen insanların hikayesinden ibaretti. Heh, yalandan karakterimin de detaylarına da ufaktan karar vermiş bulunmaktaydım. Yalan üstüne daha fazla yalan. Bu havanın kendisine yakışan da bu olurdu. Adım Osamu Yamato’ydu. Yetim bir piçin tekiydim. İyi biri değildim. Makam ve mevki isteyen, ancak kendi karnını doyurmak için çeşitli işlerle uğraşan bir karıncaydım. Asakura geçidi uğrak mekanlarımdan biriydi. Orada az tüccarla anlaşıp, koruma görevlerinde bulunmamıştım. Genellikle para kaynağım burasıydı. Sabit bir yere sahip değildim. Kazandığım parayı hızlıca yer, içerek kafayı bulurdum genellikle. Buraya piyangoyu vurma ümidiyle gelmiştim. Tek bir toz tanesi olan ben, kanatlanıp uçmak için kendimi riske atmıştım.

Az biraz kılıç kullanmayı biliyordum. Onu da ufakken, Demir ülkesinden geldiğini iddia eden adamın birinden öğrenmiştim. Birkaç gün yanında kalmıştım. Hayatımda Demir ülkesini ilk defa orada öğrenmiştim. Söylediğine göre, kılıç kullanmakta usta olan insanlarla dolu bir yermiş. İşin aslını ben, bilmiyordum. Çok da merak etmiyordum. İşte bu da benim hikayem; Osamu Yamato’nun hikayesi. Tabii ki her şey çıkmayacaktı ağzımdan. Sadece yarattığım karakterin sağlam bir temele oturur vaziyette olmasını istemiştim. Çok ayrıntı düşünmemiştim. Ama konu hikayeyse, bunun yeterli olacağını düşünmekteydim. Pot kırmazsam, kendimi bir şekilde ifşa etmezsem, başaracağımı düşünüyordum.

Gözlerimin gördüğü şeyi, çok önemsemeden sokakların arasından yürümeye devam ettim öylece. Kasvetin ve zulmün içimi doldurmasına izin verdim. Kalbimin ve ciğerlerimin içinde, bir yılan gibi sürtünerek ilerlemesini seyrettim. Söylentileri sağır sultan bile duymuştu. Buraya insanlar akın etmekteydi. Kimseyle ilgilenmeden, omuzlarım dik bir şekilde yürüyecektim sadece. Birilerinin beni bulacağından emindim. Kılıcım ortaydı. Niyetimin kendisi, vücudumun içine işlemişti. Bir aceminin tavrı yerine, suskunluğu savunma olarak kullanmak bence en seçilesi seçenekti. Tabii tetikte olmayı sürdürmeliydim. Bilinmeyen diyarın, bilinmeyen olaylarının içine atıyordum kendimi. Sadece ufak bir toz tanesi olan ben, rüzgarın kuvvetiyle yerle yeksan olabilirdim. Akıllı ve tetikte bir toz tanesi olarak, hayatıma devam etmek daha çok isterdim.
Künye
İsim: Taichi Dazai
Yaş: 20
Cinsiyet: Erkek
Element: Raiton
Seviye: C-Rank
Rütbe: Chunin
Ryo: 123.250 Ryo
Prestij: 13
Ün: -
Kullanılabilir GP: -
Motivasyon
En İyi Roman: Maceralarını içeren romanı yazmak için elbette bir sürü materyal gerecektir. Kitabı da, kendi maceralarına yaraşır bir şekilde, dünyanın en iyi romanı olmalıdır. Dünyanın en iyi romanına sahip olmak içinse, dünyanın en iyi yerlerine gitmeli ve hiç bilinmeyen, anlatılmamış mekanlarına gitmelidir. Bunu başarmak için elinden geleni yapmak bile, kendisini heyecanlandırmak için yeterlidir.
Komplikasyon
Değerli Defter: Maceralarını içeren sıklıkla not aldığı bu defter, onun için en değerli eşyalardan bir tanesidir. Yok olmasına dahi katlanabilir. Ama başkasının eline geçmesi, asla kabul edemeyeceği bir şeydir. Göğsünde bulunan iç cebine koyduğu bu defteri sıklıkla kontrol eder. Eğer ki bir gün defterini kaybederse, elinde bulunan her şeyi boş verip, defteri bulmak için gereken tüm fedakarlıkları gösterecektir. Maceralarını içeren bu defter, tıpkı bir yazarın yazdığı bir hikayenin, orta yerinde içindekilerinin çalınıp ortalığa yayılması gibi his yaşatacaktır kendisine.
Özellikler

Profil
Güç: 9
Çeviklik: 9
Kondisyon: 8
Potansiyel: 8
Varlık: 3
Zeka: 3
Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 2
[Çeviklik] Akrobasi: 2
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Favori Beceri][Kondisyon] Form: 3
[Potansiyel] Ninshuu: 1
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 1
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 1
[Zeka] İzcilik: 1

Ninjutsu
Shunshin no Jutsu - D-Rank[Geliştirme]
Ikazuchi no Kiba - C Rank
Raijin no Jutsu - B Rank
Raiton no Yoroi - A Rank
Taijutsu
Kendou - B Rank
Genjutsu
-
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar:
Temel Shinobi Çantası
Orta Seviye Katana
5 Adet Patlayıcı Parşömen, 5 Adet Sentetik Kartona yapışık.
Koruyucu Şemsiye
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts:2605
Joined:August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by GM - Naruto » March 10th, 2019, 3:55 am

Sokaklarda yürümek adına ilerliyorsun ve bir kaç saniye sonra farkediliyorsun. Islık çalıyor çatıdaki cüppelilerden biri ve sokakta birbirleri ile bir şeyler konuşanlar sana doğru dönüyor. İki kişi. Kafalarını önce sana çeviriyorlar, ardından birbirlerine. Ayrılıyorlar yan yana. Bir tanesi duvara ilerliyor ve sırtını veriyor, ellerini de önünde göğüslerinin altında birleştiriyor. Diğeri de diğer duvara doğru yürüyor ancak pek yaklaşmıyor. Sanki seni karşılamak istiyor gibi.

Sokağın sağ ve sol tarafında kalan çatılarda bulunan birer kişi de, seni farketmeden önceki yerlerine tünüyorlar. Odakları senden ziyade ufuk ve ötesi gibi görünüyor. Buradan pek bir şey görebileceklerinden emin değilsin ancak spesifik bir yeri de inceliyor gibi değiller zaten.

Bir on metre kadar sonra tamamen taş evlerden oluşan bir sokağa girmiş oluyorsun. Kasaba resmen aniden başlıyor. İnsanı afallatıcı bir etkisi var bu durumun, ancak oryantasyonunu çabuk sağlıyorsun. Elemanlar ise senden 15 metre kadar uzaklıkta bu sırada. Usulca yürüyorsun ancak bir 6-7 metre kala, sol tarafta duvara yaslanmayan adam sana sesleniyor.

"Birader."

Kafanı çeviriyorsun.

Eleman sana bakıyor, sen de elemana. Sokağın diğer tarafındaki elemanın biraz gerildiğini hissediyorsun ama tam olarak tehditkar değil. Şu an bir üçgen oluşturuyorsunuz. Sağında ve solunda yerdeki nöbetçiler duruyor. Sen ise onları birleştiren çizgiden bir 5-6 metre kadar uzaklıktasın. "Kimsin, nesin, necisin?"

Adamın suratı gayet relaks ancak hal ve hareketleri tetikte. Tehditkar değil. Üzerindeki cübbe neredeyse adamı tamamen kaplıyor. Boyundan yukarısı dışarıda bir tek. Sert ve kemikli bir suradı var. Dağınık, kahverengi saçlarını kendi kestiği belli. Kısalar ve eşit kesilmemişler. Gözleri keskin bakıyor. Diğer tarafında kalan ve konuşmayan eleman ise daha toy duruşlu, genç bir tipleme. Siyah saçları var, o da kendi kesiyor, belli. Kısa. Bakışları daha rahat ve gözleri daha bir yuvarlak. Surat yapısı da öyle. O sertliği ve deneyimin oluşturduğu kırışıklıkları göremiyorsun.

Çatıdakiler için ise bir çıkarım yapamıyorsun, zira göremiyorsun.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Taichi Dazai
Posts:66
Joined:January 5th, 2019, 8:03 pm
Künye:

Re: [Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by Taichi Dazai » March 15th, 2019, 5:49 am

Birilerinin sesini, kulaklarım işitirken duruvermiştim öylece.

Rüzgarın içinden çıkmış, maddi boyutun kapılarını aralamıştım. Tahmin ettiğim şey gerçekleşmişti. Gelmesini beklediğim insanlar, gelmişti. Bundan sonra da aynı şekilde rolüme devam edip, oyunu sürdürmeliydim.

İçimde var olan hisleri ortaya dökmek yerine, karşımda bulunan ve bana seslenen kişinin tavırlarını ödünç almanın daha iyi olacağını düşündüm. Kayıtsız, sakin bir görünüm. Çizmek istediğim görünüm buydu. Tedirgin olmayan ve her şeyi oluruna bırakmış bir görünüm. Ne kadar becerirdim, bilemiyorum. Fakat yapabildiğim kadarını yapmaya çalışacaktım.

Suratıma takınmış olduğum ifadeyle dönmüştüm. Gözlerim ve kafam, aynı anda etrafıma bakmış ve konumum hakkında birkaç bilgiyi zihnimin içine işleyivermişti. Tabii ki aklımda salakça şeyler yapmak yoktu. Mimiklerimin hareket etmesine izin vermek istemiyordum. Fakat, her an ve o anın her ufak zaman diliminde tetikte olmak bir zorunluluktu. Bu yüzden gözlemlemeliydim. Gözlemlemeli, dinlemeli ve zihnimin için yazılmış her bir detayı, bilinmeyen değişkenlerin yerine yazmalıydım.

Bilmediğim bir yerin, tam dantesindeydim. Başıma neler gelebileceğinden habersizdim. Tehlikeli ve ürpertici bir yerdeydim. Düşününce öyleydi. Bunun bilincinde olmak, yaptığım ve yapacağım eylemleri aksatmaması gerekirdi. Bunun yerine, beni daha dikkatli olmaya itmeliydi. Bir sansarın suretine bürünmeliydim. Yuvamda öylece bekleyecektim. Zararsız ve önemsiz gözükecektim. Kalabalık varsa, ona karışacaktım. Gölgelerin ardına saklanacak ve gerekmedikçe çıkmayacaktım. Buralar benim alanım değildi.

Geleceği yönlendiren biri de olamazdım haliyle. Ama gece geldiğinde; tüm o tavukları boğup, öldürebilirdim. Bunu yapabilirdim. Kendimde bunu yapabilecek kudreti görmekteydim. Ama bunların sonranın meseleleriydi. Şimdinin değil. O yüzden, zihnimde var olan gereksiz düşünceleri elemine ettim. Elimde kalanlar, asıl ihtiyacım olanlardı. Durumumu idare edecek olanlardı. Sakince nefesimi alıp verdim. Sadece bir iki saniye sürdü. Kısa bir sessizliğin oluşmasını istedim. Şaşırmış bir kişinin tavrını göstermek ve heyecanlı bir şekilde konuşmak istemedim.

Ben bir gemiydim. Bulunduğum yerde bir göl. Derin bir göl. Akışa uymalıydım. Diğer herkes gibi olmalıydım. Beni içten içe değiştiren bu havanın, ortaya çıkardığı nihai bir ürün olmalıydım. Bir gemi değil. Hırpalanmış bir tekne. Zamanın üzerinde iz bıraktığı ama ne olursa olsun yoluna devam etmekte olan bir tekne. Bir balıkçının teknesiydim. Aynı zamanda ben balıkçıydım. Daha önce balıklar yakalamıştım bu gölde. Yine yakalayacaktım. Ama bu sefer daha fazla tekne ve daha fazla balıkçıyla. Ve tabii kazanmamız gereken şey de, daha fazla balık olacaktı, olmalıydı. Fırtınanın demlendiği, gölün ortasına gidiyorduk sonuçta. En derin kısmı da orasıydı. En tehlikeli yeri de.

Artık kıyıdan uzaklaşmıştım. Geri dönüş, anca rota tamamlandıktan sonra olabilirdi. Bu yüzden, bu saatten sonra geriye kürek çekmek yoktu. İleri, sadece ileri. Yapacak başka bir şeyim de yoktu zaten. Balıkçıydım sonuçta. Balık avlamaktan başka ne yapabilirdim ki? Bir kılıç ne işe yarardı? Öldürmek, değil mi? Bu da ona benzer işte. Her bir varlığın farklı amacı vardır. Ama amacı vardır. Ve bu amaç doğrultusunda yaşar, yaşamaya devam eder. Zamanı gelince de ölür. Bazen bu, teknenin alabora olup, gölün gibine batmasıyla olur. Bazen de bir kılıcın paramparça olup, çöpe dönüşmesiyle. Ya da bir insanın ölümüyle. İnsanlar da ölür. Onlar da bir amaca sahiptir. O amaç için ilerler. Kimse yerinde durmaz. Dünyada öyle. Dönmekten asla vazgeçmez. Üzerinde bulunan her şey gibi, o da bir amaca sahiptir. Kim amaçsızdır ki?

Suratıma bir tebessüm koymayacaktım. Laubali bir şekilde konuşmayacaktım. Kendi ayakları üzerinde durabilen, dik bir insanın portresini çizecektim. Orman kanunu böyleydi. Ayakta duramayanlar, av olurdu. Bazen ayakta durmak da yetmezdi. İlerlemek gerekirdi. Daha güçlü olanlar her zaman ilerlerdi. Kendilerine inananlar. Av değil de, avcı olanlar. Ben de öyleydim. Ya da öyle biri olmak istiyordum. Bu yüzden bir adım ileri atacaktım. Bir sınır varsa, o sınırı aşacaktım. Bir engel varsa, o engeli yok edecektim. Bir yol yoksa, kendime yeni bir yol yaratacaktım. Çünkü ben amacı olan bir avcıydım. Binlerce şeydim. Ama sıradan olan her şeyin tersiydim. Bu kibir değildi bence. İçimdeki düşüncelerin bir izdüşümüydü sadece. Buna inanıyordum. Palavra sıkmıyordum. Boş yere övünmüyordum. Böyle biriydim çünkü.

Sakin ve kaygısız tavrımı koruyordum. Korumaya da devam edecektim. Rüzgarı sırtıma almışımdır umarım. Kolayca yıkılmayan biri olduğumu göstermek istiyordum çünkü. Ağzımı aralayacaktım aynı şekilde. Arkadaşım dediğim bir kişiyle konuşuyormuşçasına. Ardından kelimeleri dökecektim ortaya. Günlük konuşmalardan biriymişçesine. "Selam!" Bir kelime. Bu şekilde girecektim konuşmaya. Onlarda öyle girmişti. Hızlı bir şekilde konuşmanın da bir manası yoktu zaten.

"Buralarda insanların kim olduğundan çok, niyetinin ne olduğunu soracaklarını düşünürdüm. Buradan anlıyorum ki, niyetim belli olmuş." Ağzımdan içeri, ciğerlerime doğru kasvet dolu havadan biraz daha çekecektim. Kelimelerimi dökmemden hemen sonra. Biraz daha bu kasvetin ve ürpertinin beni değiştirmesini umut ediyordum. Bu kısa nefes alışın ardından, tonumu bozmayarak devam edecektim. "Öyleyse sizlere, kim olduğumu tanıtayım. Kendimi, Osamu Yamato olarak adlandırıyorum. İnsanlar da bana genellikle öyle seslenir zaten. Hiçbir şeyi olmayan, kılıcını sallayan bir insanım işte."
Künye
İsim: Taichi Dazai
Yaş: 20
Cinsiyet: Erkek
Element: Raiton
Seviye: C-Rank
Rütbe: Chunin
Ryo: 123.250 Ryo
Prestij: 13
Ün: -
Kullanılabilir GP: -
Motivasyon
En İyi Roman: Maceralarını içeren romanı yazmak için elbette bir sürü materyal gerecektir. Kitabı da, kendi maceralarına yaraşır bir şekilde, dünyanın en iyi romanı olmalıdır. Dünyanın en iyi romanına sahip olmak içinse, dünyanın en iyi yerlerine gitmeli ve hiç bilinmeyen, anlatılmamış mekanlarına gitmelidir. Bunu başarmak için elinden geleni yapmak bile, kendisini heyecanlandırmak için yeterlidir.
Komplikasyon
Değerli Defter: Maceralarını içeren sıklıkla not aldığı bu defter, onun için en değerli eşyalardan bir tanesidir. Yok olmasına dahi katlanabilir. Ama başkasının eline geçmesi, asla kabul edemeyeceği bir şeydir. Göğsünde bulunan iç cebine koyduğu bu defteri sıklıkla kontrol eder. Eğer ki bir gün defterini kaybederse, elinde bulunan her şeyi boş verip, defteri bulmak için gereken tüm fedakarlıkları gösterecektir. Maceralarını içeren bu defter, tıpkı bir yazarın yazdığı bir hikayenin, orta yerinde içindekilerinin çalınıp ortalığa yayılması gibi his yaşatacaktır kendisine.
Özellikler

Profil
Güç: 9
Çeviklik: 9
Kondisyon: 8
Potansiyel: 8
Varlık: 3
Zeka: 3
Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 2
[Çeviklik] Akrobasi: 2
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Favori Beceri][Kondisyon] Form: 3
[Potansiyel] Ninshuu: 1
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 1
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 1
[Zeka] İzcilik: 1

Ninjutsu
Shunshin no Jutsu - D-Rank[Geliştirme]
Ikazuchi no Kiba - C Rank
Raijin no Jutsu - B Rank
Raiton no Yoroi - A Rank
Taijutsu
Kendou - B Rank
Genjutsu
-
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar:
Temel Shinobi Çantası
Orta Seviye Katana
5 Adet Patlayıcı Parşömen, 5 Adet Sentetik Kartona yapışık.
Koruyucu Şemsiye
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts:2605
Joined:August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by GM - Naruto » March 26th, 2019, 10:56 pm

Off Topic
Selam. Epey geciktim. Geciken GM fazladan ödül taşırmış derler ;)
"Ben sana niyetini de sordum aslında ama sen anlamamışsın. Demek ki buralara yabancısın." Herif otoritesini sarsmıyor laflarına karşılık. Sen dışarıya vermek istediğin havayı ve rolü aklında en ince detayına kadar düşünüyorsun ve yansıtmaya çalışıyorsun, ancak başarılı pek olamıyorsun. Hem varlıksal anlamda pek iyi olmayışın, hem de empati, sosyalleşme ve aldatma konusunda beceriksiz oluşun sebebiyle olduğunu düşünüyorsun. Yalanların ağzından sade bir şekilde dökülüyor. Sana inanmak dışında başka bir opsiyonları pek yok bu insanların ancak onlara vermek istediğin hiç bir ilk izlenimi veremiyorsun.

"Kılıcını bize doğru sallama da. Tatsızlık çıkmasın." diyor çatılardan biri, aşağıdakiler gülümsüyor ve sırıtıyor. Seninle muhattap olan adamın gülümsemesi bitince tekrar göz göze geliyorsunuz. "Eeee, necisin birader? İşin gücün mü var buralarda, nedir muhabbetin?"

Herif hala tetikte ancak son espriden sonra epey relaks. Elemanlar çok atik, çevik veya kuvvetli görünmüyorlar. Basit çapulcu oldukları bariz ancak siyah bir cübbe ile donatılmaları, arkalarında en azından bir düzeni sağlayan birilerinin olduğuna işaret ediyor. Ötesini çözebilecek kadar da zeki değilsin. O yüzden, gözlemlerin buraya kadar yardımcı oluyor sana.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Taichi Dazai
Posts:66
Joined:January 5th, 2019, 8:03 pm
Künye:

Re: [Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by Taichi Dazai » April 7th, 2019, 6:01 am

Karşımdaki insanların benim hakkımda olan düşüncelerini umursamadım. Fikirlerini ve söyledikleri sözlerini sanki rüzgarın hafif bir esintisiymiş gibi, vücudumu sessizce süpürmesine izin verdim.

Niyetlerini ise bir dalga olarak kabul ettim içimden. Bana doğru gelen dalgaya karşılık, kılıcımı kınından çektim. Yukarıdan aşağı doğru savurdum. Tam ortasından yarmıştım, niyetlerini taşıyan dalgaları. Sağımdan ve solumdan, ayrı iki yöne ayrılmıştı o dalga. Ardından tekrar bir araya gelseler de, bana dokunamamıştı. Dokunamayacaktı da.

Yabancı olduğum bu yer hakkında düşündüm. Kim buranın yerlisiydi ki sanki? Bu boğucu hava, kasvetli atmosfer başka bir yerden gelmişti. Getirilmişti. İnsanı içten içe değiştiriyordu. Tıpkı bir kanser gibiydi. Kesip atılması gerekiyordu. Kurtulmak isteniyorsa. Kesilmediği her an, amaçsız ve bilinçsizce yayılacaktı. Yayılmaktan vazgeçmeyecekti. En sonunda her yeri ve herkesi esir alacaktı. Birileri el atmalıydı. Atacaktı da. Ben öyle düşünüyordum. Ya da tahmin ediyordum. Fakat bir şeyi kesinlikle biliyordum. Kanseri kesecek kişi ben değildim.

Onlar gibi davranıyordum. Onlar gibi davranmaya çalışıyordum. Ama içten içe, kanserli bir hücre olmadığımı biliyordum. Ben, bendim. Ne fazlası, ne de azı. Ama dikkatli olmalıydım. Kanser olmadığım anlaşılırsa, o zaman gerçek kanser tepeme binerdi. Fakat başka bir olasılık daha vardı. Kanser sanılıp, kanseri kesecek kişi tarafından tarumar da edilebilirdim. İnce bir ipin üzerinde yürüyordum kısacası. Geri dönemezdim. Ancak ilerleyebilirdim. Düştüğüm an, her şey biterdi. Aşağı da var olan sert zemin, cehennemin ta kendisiydi benim için. Dönüşü olmayan biletimin, yanması ve benim sonum olurdu bu.

Kitabıma bir final düşünmedim henüz. Ama çakıldığım an, benim sonum olurdu. Efsaneye dönüşmeden, küllere karışırdım. Vücudum çürür, benliğim öylece yiterdi. Finali olmayan bir kitabı kim önemserdi? Sadece başlığı atılmış bir kitap. Yazarı belli olsa da, bom boş sayfaların ve hiç yaşanmamış hikayelerin olduğu bir kitap. Kum tanelerinin arasına öylece karışıverirdi sadece. Başka bir kum tanesi olurdu. Diğer herkes ve her şey gibi. Sayısız taneden biri. Önemsiz ve anlamsız. Varlığı bir anlam ifade etmediği gibi, yokluğu da oldukça önemsiz olan bir şey.

Ölmekte olan bir insanın haykırışına benzer kasvet dolu bu yerde, bir yabancıydım. Ve diğer yabancıların arasındaydım. Belki birer yıldızdık, gökyüzünün üstünde. Belki birer kum tanesiydik, gökyüzün altında. Zamanın ve mekanın büküldüğü bu yerde, dışarıda olan çoğu şeyin önemi yoktu. Kum tanesini mü daha güçlüydü, yoksa yıldızlar mı? Bence bunun da önemi yoktu. Önemi olan ne vardı, bilmiyorum. Fakat buraya geldiysem, eninde sonunda öğrenecektim. İstemesem bile öğrenecektim. Çünkü tek yönlü bileti olan bir yolculuğa çıkmıştım. Son sürat giderken, bir yere fırlayamazdım. Sadece son durağa ulaştığımız an, tekrardan özgür bir şekilde adım atabilirdim.

Bir nefes daha çektim içime. İpin üstünde biraz daha ilerlemek istedim. Korkmuyordum aslında. Korkarsam, zihnim dengesizleşirdi. Düşüncelerim bulanırdı. İyi düşünemeyen ben, titremeye başlar ve sonunda o ipten aşağı düşerdim. İpin üzerinde olduğumu aklımdan çıkarmasam da, onun bana yaşatması gereken korkuyu es geçebilirdim. Sonuçta hisler ve duygular, neyi nasıl gördüğüne bağlıydı. Bir merdivenin üzerinde olduğumu hayal ettim. İpin üstünde değildim. Sağlam bir merdivendi bu. Her bir adımımda, bir basamağı aşıyordum. Uzun bir merdiven olsa da, sonu vardı. Sonu olan şey de, bitmeye mahkumdu. Neyin sonu yoktu ki zaten? Yıldızların bile söndüğü bu hayatta. Hiçbir şey. Zamanın ta kendisi belki sonsuzdu. Ya da başka şeyler. Cevabı bilmiyordum. Bilmek de istemiyordum. Sonuçta ben daha yolun başındaydım.

Sonu düşünerek, son için çabalayarak hayatımı geçiremezdim. Harcayamazdım bu şekilde. Elimde olan şeyi değerlendirmeliydim. Yürüyebiliyorken, ilerleyebiliyorken devam etmeliydim. Sonuçta zaman kimseyi beklemezdi. Beni de. Aynı şekilde hikayelerimi de. Boş bir hayatı sevmiyordum. Şöyle diyeyim ya da; kendime göre dolu bir hayat yaşamak istiyordum. Baharda açan bir çiçek olup, sonbaharda solmak istemiyordum. Mevsimleri aşmak istiyordum. Ebedi olmasam da, uzun bir zaman dilimi boyunca yaşamak ve o yaşadığım her anı önemli şeylerle doldurmak istiyordum. Bana göre önemli şeyler ile.

Düşüncelerimin kafamın içinde oluşturduğu fırtınanın arasında, söylediğim yalanların çok da işe yaramadığının farkına varmıştım. En azından bunun farkına varacak kadar donanımlıydım. Bunu fark etmemiş olsaydım, belki daha kötü durumda olabilirdim. Şimdi olmasa bile, ilerleyen zaman diliminin herhangi bir yerinde. Kendime yeni bir yol haritası çizdim. Az konuşup, gerçek niyetlerimin bir kısmını ortaya koymak olacaktı o da. Yalandan ziyade, eksik bilgiler verecek ve hikayenin tamamını aktarmayacaktım. Bu şekilde en azından biraz daha inandırıcı olabileceğim düşüncesi doğmuştu içimde. Nedensiz bir düşünce olmasa da, üzerime şüphe çekip çekmediğimden emin değildim. Eğer benden biraz bile şüphelendilerse, sözlerimin doğru ya da yanlış olması çok önemli olmazdı artık. Sonuçta bir kere mimlenmiş bir insandım. Beni akıllarının bir köşesine yazmış olacaklardı.

Çok fazla şey düşünüyordum. Oldukça fazla. Cehennemin üstünde bulunan bir ipin üzerinde sallansam da, yine de fazlaydı. Fakat bu sanırım benim doğamda olan bir şeydi. Böyle bir karakterdim. Tetikte olurken, etrafımı dinleyip çeşitli çıkarımlar yapmayı severdim. Bilinmeyen değişkenlerin değerlerini bulup, onları ortaya çıkarmaktan hoşlanırdım. İşimi garantiye almaktan ve düşünmekten de aynı şekilde. Her şeyin sonu olduğu gibi, şimdilik düşüncelerimin de sonuna gelmiştim. Yaratıcılıktan yoksun oluşumdan değildi bu son. Sadece istediğim ve vereceğim cevabı bulmuştum, o kadar. Daha fazlasına gerek yoktu. Bu yüzden şimdi aksiyona girmeliydim. Bu işi olabildiğince kısa sürede bitirip, her şeyi rayına oturtmalıydım. Başarıp başaramamak, her şey benim ellerimdeydi. İki dudağım arasındaydı. Söz konusu bensem, başarı oranımdan emin değildim. Fakat bu da hikayemi ilginç kılan bir özellik olmaz mıydı?

"Aslında kulağıma söylentiler geldi. Benim gibi kılıç sallayan avarenin teki için ilgi çekici söylentilerdi bunlar. Kısa yoldan, bir şeyler kazanmak istedim. Hayatımı ortaya koyup, kılıcımla bir şeyler kazanmaktan başka bir şey de bilmem zaten." Bunlar söyleceğim sözler olacaktı. Bir kaçak olarak, gerçekten avareydim. Ve aynı şekilde, kısa yoldan büyük kazançlar elde etmek istemiştim. Kılıç sallamak ve hayatımı ortaya koyma kısmı da, köyden kaçışımla kendimi her zaman hazırladığım şeydi. Köy shinobisiyken görevlerimde de benzer şeyler geçerliydi zaten. "Kısacası, aranıza katılmak isterim."
Künye
İsim: Taichi Dazai
Yaş: 20
Cinsiyet: Erkek
Element: Raiton
Seviye: C-Rank
Rütbe: Chunin
Ryo: 123.250 Ryo
Prestij: 13
Ün: -
Kullanılabilir GP: -
Motivasyon
En İyi Roman: Maceralarını içeren romanı yazmak için elbette bir sürü materyal gerecektir. Kitabı da, kendi maceralarına yaraşır bir şekilde, dünyanın en iyi romanı olmalıdır. Dünyanın en iyi romanına sahip olmak içinse, dünyanın en iyi yerlerine gitmeli ve hiç bilinmeyen, anlatılmamış mekanlarına gitmelidir. Bunu başarmak için elinden geleni yapmak bile, kendisini heyecanlandırmak için yeterlidir.
Komplikasyon
Değerli Defter: Maceralarını içeren sıklıkla not aldığı bu defter, onun için en değerli eşyalardan bir tanesidir. Yok olmasına dahi katlanabilir. Ama başkasının eline geçmesi, asla kabul edemeyeceği bir şeydir. Göğsünde bulunan iç cebine koyduğu bu defteri sıklıkla kontrol eder. Eğer ki bir gün defterini kaybederse, elinde bulunan her şeyi boş verip, defteri bulmak için gereken tüm fedakarlıkları gösterecektir. Maceralarını içeren bu defter, tıpkı bir yazarın yazdığı bir hikayenin, orta yerinde içindekilerinin çalınıp ortalığa yayılması gibi his yaşatacaktır kendisine.
Özellikler

Profil
Güç: 9
Çeviklik: 9
Kondisyon: 8
Potansiyel: 8
Varlık: 3
Zeka: 3
Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 2
[Çeviklik] Akrobasi: 2
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Favori Beceri][Kondisyon] Form: 3
[Potansiyel] Ninshuu: 1
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 1
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 1
[Zeka] İzcilik: 1

Ninjutsu
Shunshin no Jutsu - D-Rank[Geliştirme]
Ikazuchi no Kiba - C Rank
Raijin no Jutsu - B Rank
Raiton no Yoroi - A Rank
Taijutsu
Kendou - B Rank
Genjutsu
-
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar:
Temel Shinobi Çantası
Orta Seviye Katana
5 Adet Patlayıcı Parşömen, 5 Adet Sentetik Kartona yapışık.
Koruyucu Şemsiye
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts:2605
Joined:August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by GM - Naruto » April 8th, 2019, 12:27 am

"Aranıza katılmak isterim." lafını söylediğin anda, seninle muhattap olan baştan aşağıya seni süzüyor tekrar. Bu sefer, biraz daha alıcı bir gözle baktığı belli. Ardından karşlarını kaldırıyor, ağzını büküyor "demek öyle?" dermişçesine. "Öyle desene reis. Meydana git. Orada zaten bizimkilerin yerleşkesini görürsün." Ardından duvara geri çekiliyor ve yolun ardına bakmaya devam ediyor.

Ardından, yürümeye başlıyorsun. Şehrin iç kesimlerine ilerleyip giriş kısmını ardında bırakırken taş evler pek değişmiyor. Kimisinin içerisinde canlılık ibareleri var, kimisinde yok. Çevrede bir kaç sivil görüyorsun kendi işleriyle meşgul. Açık bir ramencinin önünden geçiyorsun. Bir kaç çocuk koşturarak geçiyor yanından. Halk normal gibi. Ancak havadaki bastırılmışlık kendini epey belli ediyor.

Bir kaç kıvrılan sokağın ardından gerçekten geniş bir meydana varıyorsun. Meydan, 100 metre çapında çembersel bir alan. Bu alanın ortasında da hemen hemen 75 metre çapında mükemmel bir çember şeklinde inşa edilmiş bir yapay göl mevcut. Bu çembersel alana bakan evlerin hemen hemen hepsi iki katlı. Bu evlerin de ilk katları hep çeşitli dükkanlar.

Senin şehre giriş yaptığın güney yönünün zıttından, yani kuzeyden geldiğini gördüğün ırmaklar bu yapay gölde son buluyor. Tam karşındaki bir sokağın ortasından akan bir nehir mevcut. Bunun gibi sağda ve soldaki bazı sokaklardan da yapay nehirler bu göle akmakta. Bu sokaklar ortalarından nehirler ile ikiye bölünüyor. Nehirlerin aktığı yataklar da yapay ve mükemmel bir şekilde yapılmış. Göle akan nehirler görebildiğin herhangi bir yerden tahliye ediliyor gibi görünmüyorlar.

Gölü çevreleyen yerlerde oturmalık banklar mevcut. Sağ tarafında, meydandaki üç katlı olan tek bir binanın ilk katında, iki mızraklı eleman görüyorsun. Üzerlerinde siyah cübbeler mevcut ancak önleri açık. İçlerindeki zırhı görebiliyorsun. Birer taburede oturuyorlar. Binanın önünde ise üç dört kişi seçiyorsun. Rastgele giyinmiş, kimisinin sırtında kılıcı, kimisinin belinde kodachi'si mevcut bir kaç kişi. Gördüğün devriyelere nazaran çok formalite dışılar. Uzaktan detaylıca seçemesen de, muhtemelen senin gibi para için yeteneklerini satmak isteyen kişiler gibi görünüyorlar.

Çevrede başka devriyeler de mevcut. Meydandaki sivil sayısı az. Çevreye su sesi hakim, nehirler gayet sakin bir şekilde göle doğru akıyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Locked

Return to “Yağmur Ülkesi”