[Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts:2605
Joined:August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by GM - Naruto » April 22nd, 2019, 2:36 pm

Off Topic
Pasiflik vermiyorum zira ben de pasiflik yaptım. Onun yerine, fitleştik sayalım birbirimizi kaçak bey ;)
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Taichi Dazai
Posts:66
Joined:January 5th, 2019, 8:03 pm
Künye:

Re: [Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by Taichi Dazai » April 24th, 2019, 3:46 am

Sorularım, zihnimin içinde bir kargaşa oluşturmasına aldırış etmeden yürüdüm.

Varmak istediğimin yerin nasıl bir yer olduğunu bilmeden yürüdüm. Durmaksızın yürüdüm. Normalden 10 kat daha ağır olan adımlarıma rağmen yürüdüm. Ve devam ettim.

Geri dönüşün olmadığını defalarca kendime söyleyip durdum. Bundan sonra elimde olan tek şey yürümekti. Bunu biliyordum. İlerlemeliydim ve minik bir balığın, nasıl koca bir köpek balığına dönüştüğünü görmeliydim. Herkese göstermeliydim. Adımlarımın her tanesini not etmeli ve tarihin en küçük noktasına dahi kazımalıydım. Kısacası tarihi ben yazmalıydım.

Havanın boğuculuğundan mıydı, bilmiyordum. Giysilerim ağırlaşmıştı. Sanki üzerimde var olan şeyler birer kumaş parçası değildi. Adeta çelikten oyulmuş bir zırh gibiydi. Kınında duran kılıcıma bakmadan edemedim. O da ağırlaşmıştı. Sanki bir dağdı. Çekmeye çalışırsam, bir dağı yerinden edecekmişim gibi bir his veriyordu. Çekmesi zor muydu, bilmiyorum. Fakat bir dağı yerinden oynatmak, imkansıza yakım bir eylemdi benim için. En çılgın hayallerimin içinde var olan bir şeydi.

Denizi yaran bir tekne misali, ilerlemeye devam ettim. Denize karşı savaşan bir tekneydim. Ya da havanın kendisine karşı savaşan bir insandım. Suratıma, bedenime temas eden rüzgar da dalgalar gibiydi. Beni sarsıyordu. Ama ben, yine de o acımasız dalgaları aşacak gücü ve kudreti içimde buluyordum. Bedensel bir kuvvetin eseri değildi bu sanki. Kalbim, zihnim ve ruhumun direnişiydi. Kararlığımı bir zaferiydi. Dik duruşumun bir zaferiydi. Kendime olan inancımın bir zaferiydi. Kalbim taştan yapılmış bir heykel gibiydi. En ufak parçasına kadar ben oymuştum o kalbi. İstediğim şekli vermiş ve olması gerektiği gibi yapmıştım. Benim kalbim, benim tercihimdi.

Böylesi basit şeylere boyun eğmezdi. Eğemezdi, eğemezdim. Kendimi böyle bir insan olarak düşlemiştim. Ve yine ben, o düşlerimin peşinden her zaman koşmuştum. İlerlemekten vazgeçmeyen ben. İstemeden kendi kendime sırıttım, boşluğun içinde. Doğru olanı mı yapıyordum diye düşünürken, düşüncelerim yarıda kesildi. Doğru olanı yapıyordum. Evet, bundan emindim. Bu konuda kendimi sorgulamanın bir manası olmadığının farkına vardım. Böyle bir anda kendimi sorgulamak, kendime ihanet etmek demekti. Ben, kendine inanan biri olarak, sorgulamamayı seçtim. Kendime inanmayı seçtim. Ufak dalgaların önemsizliğine şahit olmalarını istedim insanların. Bana karşı güçsüz kalan o dalgaların.

Suratımı istemsizce gökyüzüne doğru çevirdim. İzlemek istedim. Görmek istedim. Bu kadar boğucu bir havaya sahip olan bu yerin gökyüzünü. Nasıldı acaba? Sıradan bir gökyüzü müydü? Yoksa karanlık bir gökyüzü müydü? Kana benzeyen ürkütücü turuncu bir gökyüzü de olabilirdi. Ya da daha başka şeyler. Birçok olasılık vardı. İşin aslı olasılıkları düşündükçe, nasıl bir şey olması gerektiğine karar veremedim. Karar verememekten ziyade, herhangi bir türlüsüne kabuldum. O an da fark ettim ki, ben gerçekten gökyüzünü görmek istemiyordum. Sadece adımlarım beni sessizce ileri götürürken, zamanımı harcayacak bir şey yapmak istemiştim. En kolay yapılası bir tercihe yönelmiştim. Zamanın bir an önce geçmesini istemek, daha önce hiç yaptığım bir şey değildi. Acaba bu özelliğim şimdi ortaya çıkmış bir şey miydi? Yoksa her zaman içimde var olmuş, fakat bugüne kadar kendini derinlerde saklamış bir duygu muydu? Önemsizdi. Her iki cevapta da, artık bu özelliğe sahiptim.

Kafamı tekrar aşağı indirdiğimde, gözlerim şimdiye dek aradığı şeyi buluvermişti. Bundan sonra da başka adımlar olacağından emindim. Ama şimdilik burada var olan hikayenin sonuna gelmiştik. Bu da bir kapanış sayılırdı, dimi? Her kapanış, başka bir açılış demek değil miydi zaten? Neden önemsemeliydim ki ileride olacakları? Her halükarda bu gerçekleşecekti. Sonuçta doğanın kanunu buydu. Yaşam ve ölüm bile bu kanunları tabiydi. Sessizce bir süre gözlemledim. Gözlemlerken birkaç şeyi fark ettim ki, burası gerçekten göze hoş geliyordu. İçimden takdir etmeden edemedim. Güneşli bir kasaba olsaydı burası, eminim ki güzelliği çok daha fazla artardı. Bu şekliyle idare edecektik artık. Zaten böyle bir şeyin varlığını düşünmüyordum. Hoş bir sürpriz olsa da, sadece bir sürprizdi. O kadar. Benim yapmam gereken şey sadece kendi işime bakmaktı. Tabii aynı zamanda da tetikte olmaktı. Kendimi korumaktı.

Buraya kadar geldikten sonra, gölün çevresini biraz turlamanın iyi bir seçenek olduğunu düşündüm. Bir yandan güzelliğini takdir ederken, öteki yandan biraz gözlem yapacaktım. Aceleye hacet yoktu. Bir yere kaçmıyordu kimse. Ben de buradaydım. Hem bu konuda daha önceden bir karara varmıştım. Acele edip, acemilik yapmayacaktım. Ve acemi olduğumu olabildiğince gizleyecektim. Etraflıca yaklaşık bir 15 dakika yürüyüp, sağı solu kolaçan edecektim. Az önceki siyah cübbeli adamlara benzer kişiler, o üç katlı binaya benzer de binalar var mıydı, yok muydu onu kontrol edecektim. Varsa ne yapardım, bilmiyordum. Ama yoksa aradan geçen 15 dakikanın ardından mızrak tutan siyah cübbeli kişilere yakınlaşıp bir selam verecektim.
Künye
İsim: Taichi Dazai
Yaş: 20
Cinsiyet: Erkek
Element: Raiton
Seviye: C-Rank
Rütbe: Chunin
Ryo: 123.250 Ryo
Prestij: 13
Ün: -
Kullanılabilir GP: -
Motivasyon
En İyi Roman: Maceralarını içeren romanı yazmak için elbette bir sürü materyal gerecektir. Kitabı da, kendi maceralarına yaraşır bir şekilde, dünyanın en iyi romanı olmalıdır. Dünyanın en iyi romanına sahip olmak içinse, dünyanın en iyi yerlerine gitmeli ve hiç bilinmeyen, anlatılmamış mekanlarına gitmelidir. Bunu başarmak için elinden geleni yapmak bile, kendisini heyecanlandırmak için yeterlidir.
Komplikasyon
Değerli Defter: Maceralarını içeren sıklıkla not aldığı bu defter, onun için en değerli eşyalardan bir tanesidir. Yok olmasına dahi katlanabilir. Ama başkasının eline geçmesi, asla kabul edemeyeceği bir şeydir. Göğsünde bulunan iç cebine koyduğu bu defteri sıklıkla kontrol eder. Eğer ki bir gün defterini kaybederse, elinde bulunan her şeyi boş verip, defteri bulmak için gereken tüm fedakarlıkları gösterecektir. Maceralarını içeren bu defter, tıpkı bir yazarın yazdığı bir hikayenin, orta yerinde içindekilerinin çalınıp ortalığa yayılması gibi his yaşatacaktır kendisine.
Özellikler

Profil
Güç: 9
Çeviklik: 9
Kondisyon: 8
Potansiyel: 8
Varlık: 3
Zeka: 3
Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 2
[Çeviklik] Akrobasi: 2
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Favori Beceri][Kondisyon] Form: 3
[Potansiyel] Ninshuu: 1
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 1
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 1
[Zeka] İzcilik: 1

Ninjutsu
Shunshin no Jutsu - D-Rank[Geliştirme]
Ikazuchi no Kiba - C Rank
Raijin no Jutsu - B Rank
Raiton no Yoroi - A Rank
Taijutsu
Kendou - B Rank
Genjutsu
-
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar:
Temel Shinobi Çantası
Orta Seviye Katana
5 Adet Patlayıcı Parşömen, 5 Adet Sentetik Kartona yapışık.
Koruyucu Şemsiye
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts:2605
Joined:August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by GM - Naruto » April 24th, 2019, 12:44 pm

Çevrede bir 15 dakika kadar dolanıyorsun. Gölün etrafında dönüyorsun aslında, "dolanma" kelimesinin tam anlamını sağlıyorsun bu yüzden. Çevredeki sokakları inceliyorsun. Meydana doğru gelen binalar tek katlıdan iki katlıya evriliyor ancak civardaki tek üç katlı yapı, "savaçıları" gördüğün yapı. Bununla beraber ortasından nehir akan sokakları da inceleme fırsatı yakalıyorsun. Sokağın sağını ve solunu ikiye bölen nehirler arasında geçiş yapmak için çeşitli tahtadan köprüler kurulmuş. Bunlar da taş yapılar ve sokaklar gibi gayet düzgün ve düzenli. Epey bir geçmişinin olduğunu tahmin ediyorsun burasının.

Dikkatini çeken pek bir şey olmuyor. Sen ise, fazla dikkat çekmeye başladığını düşündüğünde mızraklılara doğru ilerliyorsun. Diğer savaşçılara yaklaşıyor ve aralarından geçiyorsun. Aralarından geçerken seni alıcı gözüyle süzdüklerini farkediyorsun bu arada. Ancak senin aklında kalır bir tipleri veya suratları yok. Silah kullanmayı biraz bilen bir kaç kişi, cengaverlik uğruna buralara kadar gelmiş gibi.

Mızraklılar ise pek öyle değil. İkili, geniş kapının sağında ve solunda olmak üzere yan yana oturmuşlar taburelere ve mızraklarını hazır bir şekilde ellerinde tutuyorlar. Yaklaştığın mızraklı, yani sağdaki, siyah ve kısa saçını bir şekilde arkada toplamayı başarmış. Orta yaşlarda bir herif. Sert bir mizacı var. Yaklaşıp selam verdiğinde, seni süzmeyi bitirmiş oluyor.

"İş mi arıyorsun? İçeriye bak." Başka bir şey demiyor. Ardından gözlerini senden alıp etrafa veriyor. Daha fazla ondan bir şey çıkmayacağını farkedince, içeri giriyorsun.

İçerisi epey geniş bir lobi. En azından lobiye dönüştürülmüş. Duvarlar işlenmiş taştan. Üzerlerinde herhangi bir dekorasyon yok ancak sönmüş fenerler asılı. Muhtemelen gece aydınlatması için. Odanın karşı dibinde bir masa ve arkasında duran bir eleman var. Onun dışında sağda veya solda herhangi bir şey yok. Elemanın arkasında bir kaç çuval olduğunu görüyorsun. Elemana doğru yaklaşıyorsun. Masanın arkasında üst kata çıkan bir merdiven olduğunu da görüyorsun. Merdivende oturan başka bir siyah cübbeli, kapüşonu kapalı biri dikkatini çekiyor. Elemanın belinde bir kanata mevcut, elindeki kitabı okumakla meşgul.

Masaya yaklaşıyorsun. Masada oturan adam siyah cübbeli, 40'lı yaşlarda bir tipleme. Kırlaşmış kısa saçları mevcut. Belinde bir katana ve üzerinde zırh var ancak bu iki şeyi de doğru düzgün taşıyamıyor, bunu farkedebiliyorsun. Savaşçı arkaplanı olmadığı bariz yani. Kırışık suradına pek de yakışmayan yarı kapalı gözleri mevcut. Sana bakıyor yakına gelince. "Buyur evlat, derdin neydi?"

Masanın üzerinde çeşitli armalar mevcut. Kapalı mavi bir kumaşın üzerine beyaz iplikle işlenmiş kanjilerden ibaretler. Bu kanjiler 一, 二, 三, 四 gibi sayılarıdan oluşuyor. Bunlar bir, iki, üç, dört anlamına geliyor. Muhtemelen arma yığının arasında başka sayılar da mevcut.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts:2605
Joined:August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by GM - Naruto » May 4th, 2019, 2:19 am

Off Topic
Ciddili bir pasiflik veriyorum paşam.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Taichi Dazai
Posts:66
Joined:January 5th, 2019, 8:03 pm
Künye:

Re: [Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by Taichi Dazai » May 5th, 2019, 2:23 am

Gözlerim. Bir yabancının gözleriydi.

Yalnız bir şekilde gözlemledim. Adımlarımın gezdiği yerleri aklıma kazıdım. Sakin bir şekilde, kayıtsızca.

Farkındalığımın köreldiğini hissettim şu anlarda, benim için seçilmiş olan yoldan yürüdüm. Bu sefer kayıtsız değildim. Merak ve huşu içerisindeydim. Sakin tavırlarım, mekanik bir aletten çıkmışçasına bir şekle bürünmüştü. Sesimi ortaya çıkardığım an, tonumun normal bir şekilde olduğunu düşündüm. Ama içinde biraz soğukluk vardı. Belki soğukluk değildi. Tam anlayamamıştım. Kulaklarımın içine ağır havayı yarıp geçen sesten sonra, düşüncelerimi yarıda bırakıvermiştim.

İlerledim. Bir odanın içine girdim. Zihnimin içinde var olan düşüncelerimi, etrafı süzmek için bir kenara bıraktım. Öylece izledim. Sonra tekrar ilerledim. Önce sağ adımım, daha sonra sol. Bunu birkaç kez tekrarladım. Adamın biriyle karşı karşıya gelmiştim. Biraz itici gelen bu adama, bir yabancıya ait olan gözlerimle baktım. O da benim bir yabancı olduğumun pek tabi farkına varmıştı. Bir başlangıcın eşiğinde dururken, adamın sözlerini işittim.

Cevap vermeden önce bir saniyeliğine içimden düşündüm. Bu başlangıç acaba sonun başlangıcı mıydı? Bu düşünceyi aklımdan geçirdiğim an, elim kılıcıma doğru hareketlenmişti. Ama daha hareketim başlamadan anında durdurdum kendimi. Sanırım reddedişimden ötürü ortaya çıkmış bir tepkiydi. Duygularımın patlamasının bir dışavurumuydu. Buraya geldiğim andan beri, içimde bir his yeşermişti. Var olan bu hissin tanımını bilmiyordum. Diken üstündeydim sanki. Ellerim bir yerleri kavramıştı. Düşmüyordum. Ama düşebilirdim de. Kollarımda beni destekleyecek gücün bir an için sekteye uğraması yeterdi bunun için.

Şeytana teslim olmayacağım, dedim kendime. Olmayacaktım. Kendi benliğimi doğduğum andan beridir vücuduma kazımış olan ben, hiçbir şeye boyun eğmeyecekti. Fakat kibrin, eninde sonunda beni götüreceği tek yerin kaçınılmaz son olacağını az çok tahmin ediyordum. İki ucu keskin bir kılıç elimdeydi. Birilerine karşı savaşırken, kendimi de yaralayabilirdim. Denge. Asıl önemli olan dengeydi. Onu bulmak zorundaydım. Dengeyi bulana kadar da, kaçınan bir kişi olacaktım. Gerçeklerden kaçacaktım. Doğrulardan ve yanlışlardan. Sadece önümde olan şeyi kabullenecektim. En azından şimdilik böyle olacaktı. Belki o zaman sonun başlangıcı dahi olsa burası, kendime yeni bir yol yaratabilirdim. Sona giden yoldan kaçabilirdim.

Sakince nefes alıp verdim. Gözlerimi kaçırmamıştım karşımdaki ak saçlı kişiden. Gözlemlemeyi de kesmemiştim. Bu bir saniyelik düşünce aralığında olduğum yerde durmuş ve durumu kabullenmiştim. Bazı şeyleri yıkmadan, yeni bir şeyler yaratılmazmış denir. Bazen buna inanmasam da, şimdi biraz daha inanır oldum. Ama yıkmam gereken neydi? Tabular? İnançlar? Kendim? Bilmiyordum. Belki başka şeylerdi. Cevap belirsizdi. Puslu bir havanın ardında saklanmıştı. Güneş açmayan bu yerde, cevabı da göremiyordum. Fakat şimdilik bir cevaba ihtiyacım yoktu. Yolun başındaydım sadece. Yavaş yavaş ilerlersem, eninde sonunda bir şeyler aydınlanacaktı. Hayatın kendisi de böyle değil miydi ki?

Şimdi yapmam gereken tek şey, karşımda bulunan adama istediği cevabı vermekti. Tonum nasıl olmalıydı ve ne demeliydim? Bunları kısa bir süre düşündüm. Oldukça kısa bir süre. Sakin olmaya kasmayacaktım kendimi. Ya da gergin olmaya. Şu an yaşadığım hislerin ne olduğunu tam bilmesem de, yabancı birilerin yaşadığı hislerle aynı olacağını düşünüyordum. Bu yüzden bu şekli koruyacaktım. Öteki yandan cevabım da, gayet basit olacaktı. Doğrudan ve net. Buradaki insanların hoşuna giden tarz cevaplar öyle oluyordu çünkü. Ben de lafı eveleyip geveleme gibi bir hobiye sahip değildim zaten. Doğrudan olmak, daha az uğraşacağım şey olacağı anlamına geliyordu.

"İş için geldim. Dışarıdaki kişiler buraya yönlendirdi beni."

Bunlar ağzımdan çıkacak şeyler olacaktı. Bir yabancının sözleri. Bir amaç barındıran sözler. Zaten ne derler bilirsiniz. Tüm müthiş hikayeler iki şekilde başlar. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir. İki şartı da yerine getiren beni, acaba nasıl bir müthiş hikaye bekliyordu? Her şey bir yana, bunun içinde fazlasıyla sabırlanmadığımı söylesem yalan olurdu. Bir başyapıtı, başyapıt yapacak şeyler, içinde barındırdıklarıdır. Ben de bir başyapıt yazmak istiyorsam, içini müthiş hikayelerle doldurmak zorundaydım.

Sonumun ne olacağı pek bir belirsiz olsa da bunu düşünerek de yaşamanın bir anlamı yoktu. Sonuçta bir şeyleri ne kadar arzu ederseniz edin, son kararı sizin vermeyeceğiniz birçok zaman olacaktır. Belirsizliğin kendisi olan bir hayat yaşayan biz shinobiler için, ne kadar ihtiyatlı olsak da çok şey değişmeyebilirdi. Belirsizlikler üzerine kurulu olan bir mesleği icra ediyorduk sonuçta. Eninde sonunda bir gün sekteye uğramak bu hayatın kuralıydı. Düştüğü yerden kalkmasını bilecek kadar güçlü ve iradeli olanlar, işte onlar gerçekten müthiş hikayeler yazabilecek kişiler olacaktır bence. Zaten düşenlerin hikayesi olmaz. Tarih olurlardı. Bu da hayatın ne kadar acımasız olduğunun bir başka kanıtıydı sanırım. Fakat hayat ne kadar acımasız olursa olsun, her zaman da fırsatlarla da doludur. Asıl mesele ise o fırsatları yakalamak ve doğru değerlendirmekten geçiyordu.
Künye
İsim: Taichi Dazai
Yaş: 20
Cinsiyet: Erkek
Element: Raiton
Seviye: C-Rank
Rütbe: Chunin
Ryo: 123.250 Ryo
Prestij: 13
Ün: -
Kullanılabilir GP: -
Motivasyon
En İyi Roman: Maceralarını içeren romanı yazmak için elbette bir sürü materyal gerecektir. Kitabı da, kendi maceralarına yaraşır bir şekilde, dünyanın en iyi romanı olmalıdır. Dünyanın en iyi romanına sahip olmak içinse, dünyanın en iyi yerlerine gitmeli ve hiç bilinmeyen, anlatılmamış mekanlarına gitmelidir. Bunu başarmak için elinden geleni yapmak bile, kendisini heyecanlandırmak için yeterlidir.
Komplikasyon
Değerli Defter: Maceralarını içeren sıklıkla not aldığı bu defter, onun için en değerli eşyalardan bir tanesidir. Yok olmasına dahi katlanabilir. Ama başkasının eline geçmesi, asla kabul edemeyeceği bir şeydir. Göğsünde bulunan iç cebine koyduğu bu defteri sıklıkla kontrol eder. Eğer ki bir gün defterini kaybederse, elinde bulunan her şeyi boş verip, defteri bulmak için gereken tüm fedakarlıkları gösterecektir. Maceralarını içeren bu defter, tıpkı bir yazarın yazdığı bir hikayenin, orta yerinde içindekilerinin çalınıp ortalığa yayılması gibi his yaşatacaktır kendisine.
Özellikler

Profil
Güç: 9
Çeviklik: 9
Kondisyon: 8
Potansiyel: 8
Varlık: 3
Zeka: 3
Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 2
[Çeviklik] Akrobasi: 2
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Favori Beceri][Kondisyon] Form: 3
[Potansiyel] Ninshuu: 1
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 1
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 1
[Zeka] İzcilik: 1

Ninjutsu
Shunshin no Jutsu - D-Rank[Geliştirme]
Ikazuchi no Kiba - C Rank
Raijin no Jutsu - B Rank
Raiton no Yoroi - A Rank
Taijutsu
Kendou - B Rank
Genjutsu
-
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar:
Temel Shinobi Çantası
Orta Seviye Katana
5 Adet Patlayıcı Parşömen, 5 Adet Sentetik Kartona yapışık.
Koruyucu Şemsiye
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts:2605
Joined:August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by GM - Naruto » May 5th, 2019, 5:19 pm

Sözlerini söylemenin ardından merdivende oturan, kapüşonu kapalı cübbelinin anlık sana baktığını farkediyorsun. Ardından kitabına geri dönüyor. Önündeki kır saçlı ise baştan aşağı bir süzüyor seni cevap vermeden önce. Masada geriye yaslanıyor, suradını iyice süzüyor ardından. "İş istiyorsun demek." Ardından, önündeki armalara göz gezdiriyor, cübbesinin cebinden bir parşömen ve kurşun kalem çıkarıyor.

Arada sırada sana tekrar bakıyor göz ucuyla, parşömeni açıyor iyice. Parşömeni okuyamıyorsun ancak çok ufak bir şekilde, tonlarca şey yazılı görünüyor. Bir çok tablo ve sayı dikkatini çekiyor ancak anlamlandıramıyorsun. Spesifik bir yeri arıyor gibi. "Kendinden bahset biraz evlat. İsmin nedir, neler yapabilirsin, o tarz şeyler." Bunları söylerken parşömende aradığı şeyi hala bulabilmiş değil.

Merdivende oturan kapüşonlu ve suratını seçemediğin eleman ise kitap okumayı bırakmış, sana odaklanmış durumda. Herifin yüzünü seçemiyorsun. Ancak dikkati ve bakışları senin üzerinde, bundan eminsin. Kır saçlı, aradığı şeyi buluyor parşömende o sıra ve sırıtıyor istemsizce. "Hah, işte burada." Ardından tüm odağını sana veriyor kalemi aradığı şeyin üzerine koyarak.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Taichi Dazai
Posts:66
Joined:January 5th, 2019, 8:03 pm
Künye:

Re: [Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by Taichi Dazai » May 10th, 2019, 8:43 am

Kaderimi belirleyecek sözlerin iki dudağımın arasında olması hiçbir zaman yaşamadığım ve bilmediğim bir histi.

Şaşkınlığımın, zihnimle tevafuk ettiği olaylar silsilesi içerisinde, kendimi bir salın başındaki denizci gibi hayal ettim. Bir şeyden emindim. Hedefime gidiyordum. Başka bir şeyden daha emindim. Bu sular, bildiğim sulardı.

İrrasyonel olan düşüncelerimi, içimden silecek kudrete eriştiğim an, her şeyi bir çırpıda zihnimin en derin yerine gömdüm. Nice dehlizlerden geçtim. Kendimle savaştım. Bulunduğum yer ile savaştım. Ve kazandım. Gerçekten kazandım mı? Bilmiyorum. Ama yersizliği ve anlamsızlığı içeren her şeyi, abise gömdüm.

Sessizliğin kendisini işitirken, kır saçlı adamı izledim öylece. Arada bir kez merdivende duran adama da gözlerim ilişti. Kendimi rahat hissetmediğim bir yer için vücudumun geliştirmekte olduğu bir reaksiyon olduğunun bilincindeydim bunun. Düşündüm ki, bunu benim gibi olan insanlar yapmaktan geri durmazlardı. Herkesin yaptığı şeyi yapmanın yanlış olmadığını düşündüm. Ben de herkes olmak istiyordum. Özellikle seçilen biri değil. Arada kaybolacak, gözlerden ıraksanacak biri.

Çok göze batanlar; çok daha fazla zorlukla yüzleşirlerdi. Zaten heyecan verici bir işin ortasındaydım. Bir destanın dahil olduğumu istemsizce düşünüyordum. Güzel bir hikayenin, yıllara meydan okurcasına dillerde dolaşacak bir hikayenin içerisindeydim. Pastadan pay almak yeterince iyiydi. En büyük payı almak gibi bir derdim yoktu. En azından şimdilik. Fırsatların ne zaman çıkacağını ya da felaketlerin ne zaman geleceğini her zaman keşfedemezdik. Ama önlemler alabilirdik. Ben de buna göre önlemlerimi alıyordum. Buna yükümlüydüm. Kendi canımdan ve kendi hayatımdan sorumluydum.

Gözlerimin oynaması ve hareketleri izlememle zihnimde ampirik bir düşünce oluştu. Aradığı şeyin bir ihtimal benimle alakalı olabileceği fikriydi. Ne yazdığını bilemesem de bir görev yeri ya da ona benzer bir şey olacağı kanısı içindeydim. Belki de yanılıyordum. Tecrübesiz biriydim sonuçta. Analitik düşünecek kadar veri sahibi değildim. Sonuçları tahmin etmek, şimdilik yapabileceğim en iyi şeydi.

Kır saçlı adamın banal sözlerini işittikten sonra aklıma daha önceden kurguladığım hikaye ve kimlik geldi. İçimden geçirdim kısa bir süre. Keşke üzerinde biraz daha çalışsaymışım. Hafif bir pişmanlık, kulağıma çalındı. Aynı şeyleri defalarca düşünüp, defalarca aynı yere varmıştım. Ve yine defalarca içimde aynı savaşı vermiştim. Bir kez yapmamın yetiyor olmasına rağmen. Sanırım bu heyecandı. Hissetmesem de o heyecanı, tüm varlığımın en temel yapı taşlarına kadar yazılmıştı. İster istemez heyecanlanıyor ve düşüncelerimden sapıyordum. Sonuçta bir insandım. Düşünebilen ve hissedebilen bir varlıktım. Gereksiz şeyler bile benim zihnimin içinde vardı. Var olmaya da devam edecekti.

Tecrübesizliğimin beni az da olsa debil bir şekle bürüdüğünü hissettim. Fakat kurtuluş yolu yine bendeydi. İlerlemek. Devam etmek. Bunların etrafındaki fikirlere davya misali yapışmalıydım. Gerçekliği kabullenmeli ve o gerçekliği kabullenerek hareket etmeliydim. Yapmam gerekenlerin listesi bu kadar kısa, net ve özdü. Düzenli nefesim beni kır saçlı adamın karşısına doğru zerk ettirdi. Evet, birinin karşısındaydım ve o kişiye cevap ve cevaplar vermek zorundaydım. Önceden hazırladığım şeyleri sıralayacaktım. Bilgiler hazır olsa da, sunum şekli nasıl olmalıydı, asıl soru buydu. Nasıl? Bulduğum bir cevap vardı.

Bir fresk çizecektim. Çağlara öncü olan. Bir hikaye yazacaktım. Estetin bile parmakla göstereceği. Zihnimin tam orta yerinden güldüm. Bu da bir basamaktı. Yapbozun bir parçası. Taşların yavaşça yerine oturmasının bir tezahürü olarak gördüm. Her hikaye, başka bir hikayeyi tamamlıyordu benim kitabımda. Burası da o parçalardan biriydi. Olabildiğince normal konuşmaya çalışacaktım. Tabii bu yakın bir arkadaşımla yaptığım gibi değil. Birisine yol sorarmışçasına bir ton gibi olacaktı. Biliyordum. İstediğim gibi çıkmayacaktı sesim. Ya da hislerimi tam anlatamayacaktı. Fakat aradığım şey de tam olarak buydu. Burayı gelen bir kimse nasıl normal davranabilirdi ki? Ben de buna dahildim. Normal davranabilenler, soğukkanlı olanlardır. Tecrübeli olanlardır. Şüphe duyulması gerekilenlerdir. Ben öyle biri miydim? Bilmiyorum. Fakat öyle biri olduğum düşüncesi içerisinde değildim. Hala öğrenmem ve görmem gereken birçok şey vardı.

"Ne yapabileceğimden bahsetmem gerekirse, katana sallamayı az biraz bilirim. Zamanında hayırseverin birinden birkaç şey öğrenmiştim. Genellikle korumacılık yaparım. Ya da ona benzer şeyler. İsmim de Osamu Yamato'dur. Kendime daha iyi bir gelecek kurgulamak adına buraya geldim denilebilir. Yaşım 20 oldu. Bu şekilde yaşamanın da sonsuza kadar süreceği yok diye düşündüm. Ya hep, ya hiç diyerek buraya geldim."

Düşündüğüm şekilde bu kelimeleri söylemeye çalışacaktım. Çok çaba sarfedersem, batıracağımı düşündüğüm için en dengeli tonu bulmaya çalışacaktım. Aslında söylediklerimin bir kısmı yalan olsa da bir kısmı da doğruydu. Ya hep, ya hiç diyerek buraya geldim. Shinobi yaşamanın sonsuza kadar sürdüremeyeceğimi bildiğim için köyden kaçmıştım zaten. En azından bazı ortak paydaları tutturmak söylediklerimin geçerliliğini de arttıracağı düşüncesi içerisindeydim.
Künye
İsim: Taichi Dazai
Yaş: 20
Cinsiyet: Erkek
Element: Raiton
Seviye: C-Rank
Rütbe: Chunin
Ryo: 123.250 Ryo
Prestij: 13
Ün: -
Kullanılabilir GP: -
Motivasyon
En İyi Roman: Maceralarını içeren romanı yazmak için elbette bir sürü materyal gerecektir. Kitabı da, kendi maceralarına yaraşır bir şekilde, dünyanın en iyi romanı olmalıdır. Dünyanın en iyi romanına sahip olmak içinse, dünyanın en iyi yerlerine gitmeli ve hiç bilinmeyen, anlatılmamış mekanlarına gitmelidir. Bunu başarmak için elinden geleni yapmak bile, kendisini heyecanlandırmak için yeterlidir.
Komplikasyon
Değerli Defter: Maceralarını içeren sıklıkla not aldığı bu defter, onun için en değerli eşyalardan bir tanesidir. Yok olmasına dahi katlanabilir. Ama başkasının eline geçmesi, asla kabul edemeyeceği bir şeydir. Göğsünde bulunan iç cebine koyduğu bu defteri sıklıkla kontrol eder. Eğer ki bir gün defterini kaybederse, elinde bulunan her şeyi boş verip, defteri bulmak için gereken tüm fedakarlıkları gösterecektir. Maceralarını içeren bu defter, tıpkı bir yazarın yazdığı bir hikayenin, orta yerinde içindekilerinin çalınıp ortalığa yayılması gibi his yaşatacaktır kendisine.
Özellikler

Profil
Güç: 9
Çeviklik: 9
Kondisyon: 8
Potansiyel: 8
Varlık: 3
Zeka: 3
Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 2
[Çeviklik] Akrobasi: 2
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Favori Beceri][Kondisyon] Form: 3
[Potansiyel] Ninshuu: 1
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 1
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 1
[Zeka] İzcilik: 1

Ninjutsu
Shunshin no Jutsu - D-Rank[Geliştirme]
Ikazuchi no Kiba - C Rank
Raijin no Jutsu - B Rank
Raiton no Yoroi - A Rank
Taijutsu
Kendou - B Rank
Genjutsu
-
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar:
Temel Shinobi Çantası
Orta Seviye Katana
5 Adet Patlayıcı Parşömen, 5 Adet Sentetik Kartona yapışık.
Koruyucu Şemsiye
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts:2605
Joined:August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by GM - Naruto » May 13th, 2019, 9:32 pm

Seni dinleyen "amca", dikkatlice süzüşüne devam ediyor lafların boyunca. Ardından, "anlıyorum" dermişçesine kafasını sallıyor ve bir şeyler yazmaya başlıyor önündeki parşömende az önce bulduğu yere. İsmin olduğunu farkediyorsun göz ucuyla baktığında. Bu sırada konuşuyor sana bakmadan. "Şimdilik seni biraz tanımamız lazım. Bize biraz iş yapıp, kendini kanıtlamalısın yani." Ardından gözlerini sana çeviriyor tekrar. "Görev başına para alacaksın ve kendini kanıtlarsan, kalıcı bir eleman olabilirsin. Belki." Ardından derin bir nefes veriyor ve parşömeni topluyor.

"Farketmişsindir, etrafta eli silah tutan birilerini bulmak zor değil." Tekrar bakışlarını sana çeviriyor. "Asıl bulunması zor olan şey ise sadakat, karşılığında para alacaksan bile." Masanın üzerinden "üç" yazan mavi armalardan birini sana doğru uzatıyor. "Şehrin doğu çıkışına git. Oradaki bölük kaptanına armanı göster. Seni bir şekilde değerlendirecektir. Yaptığın işlerin zorluğuna ve büyüklüğüne göre paranı alacaksın. Performansın iyiyse, bir sonraki işe çıkmaya hak kazanabilirsin."

Seni izleyen cübbeli ise bakışlarını önüne doğru çeviriyor ve kitabını geri çıkarıyor. Bu sırada elini farkediyorsun. Oldukça narin ve ufak görünüyor. Kadın olmalı. Onun dışında herhangi göze batan bir detayı yok. Kitabı karıştırıyor ve kaldığı yeri buluyor. Senin ise, burada yapacak pek başka işin kalmamış gibi görünüyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Taichi Dazai
Posts:66
Joined:January 5th, 2019, 8:03 pm
Künye:

Re: [Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by Taichi Dazai » May 21st, 2019, 9:11 am

Düşüncelerimin izdüşümü olan kişi ben miydim?

Soruyu bir an için düşünmeden edemedim. Nefes alış veriş şeklimin bile değiştiğini kavrarken, beni ben yapan şeylerden uzaklaşmış olduğuma kanaat getirdim.

Fakat bildiğim bir şey vardı. Değişmeyen tek şey, değişimin ta kendisiydi. İnsanlar değişirdi. Ben de değişirdim. İleri adım atmak, uğruna ter ve kan dökebileceğin yolda ilerlemek. Bu, asıl nokta değil miydi ki? İnsanlar doğar, yaşar ve ölür. Bu kadar basit miydi? Varlıklarının herhangi bir anlamı yok muydu? Hayatlarımız anlık bir ilüzyondan mı ibaretti yoksa?

Tüm bu soruları daha önceden defalarca kendine sormuş olan benim, bir cevabım yoktu. Ama bir cevap yolum vardı. Kendi maceralarımı yaşarak, kendimi kitabımı yazarak kendi yolumu çizecektim. O yolu çizerken yer yer kılıcımı kullanacaktım. Yer yer aklımı, kimi zaman da kanımı. Fakat vazgeçmeyecektim. Bıkmadan ve usunmadani sıkılmadan ilerleyecektim. Herhangi bir şeyin sonunu aramayacaktım. Peşinde olacağım tek şey, kendi sonum olacaktı.

Bu benim; ne bir ilüzyon, ne de gölü dalgalandıran bir taş olmadığımı kanıtlayacak yegane yoldu. Ben yol, benim yolumdu. Yapmam gereken şey ilerlemekti. O yüzden değişimin kendisinden korkmuyordum. İmkansızlıkları ve mutsuzlukları kabullenmiş olsam da, kaderin yeniden yazılamayacağını asla düşünmemiştim. Belki kader vardı, belki yoktu. Umurumda değildi açıkçası. Ben var oldukça, kendi kaderimi kendim çizecektim. Bir kimsenin olmayacaktım. Hiç kimsenin olacaktım. Ben, ben olacaktım. Ben olarak kalacak ve yine ben olarak ölecektim.

Gözlerim kır saçlı adama dikilmiş; bir o, bir ben konuşurken zihnimin içerisine dolmuş olan kasvetten biraz olsun sıyrıldığımı hissettim. Sanırım alışmaya başlıyordum yavaştan. Ortam yabancı gelse de hala, az da olsa bir iz bırakabilmiştim buraya. Aynı şekilde bu mekan, bende de bir iz bırakmıştı. Birbirimizi tanımaya başlamıştık. Yavaş da olsa. Belki kısa bir süre sonra hiç karşılaşamayacak olsak da.

Adamın konuşmasının bitiminin ardından bir saniyelik bir süre boyunca suskun kalmıştım. Ne demeliydim? Bunu kafamın içinden geçerdim. Pek bir şey demeye ihtiyaç duymadım açıkçası. Birkaç kelime ya da tek kelimeyle bitirecektim konuşmayı. Ardından söylenen istikamete gidecektim. Bu bir saniyelik suskunluğum boyunca nefes alıp vermiş, bunları düşünmüştüm. Cübbeli olanın bir kız olduğu çıkarımını anlık bir şekilde yapsam da, kulak arkası etmiştim. Burada olmasını garipseyecek durumda değildim. Tanımadığım bir yerdi burası.

Belki de hiçbir zaman karşı karşıya gelemeyecektik onunla. Aynı dünyada yaşasak da, bir süre aynı mekanda dursak da, birbirimizi tanımadan yaşayacaktık büyük ihtimalle. Farklı zamanlarda, farklı şekillerde ölecektik. Bizi bağlayan neredeyse hiçbir şey yoktu. Kendisi hakkında düşünmekte olduğum bu düşünceler hariç. Neden bu kadar derin bir şekilde bu konuyu zihnimin içinde döndürmekte olduğumu da bilmiyordum. Sanırım bir yabancının suretinin içimde oluşturduğu garip, hoşnutsuz bir duygunun benim bilmediğim bir şekilde dışa vurumuydu.

Elimle armaya uzanacak ve avuç içime alacaktım. Ardından avuç içime dönük olan gözlerimi, tekrardan adama doğrultacaktım sakince. "Peki o zaman. Detaylar takım kaptanında sanırım." diyecektim sakin bir şekilde. Yarım saniye adamın bir tepki verip vermeyeceğini kontrol edecektim. Vermediği durumda girdiğim gibi sessiz bir şekilde odadan çıkacaktım. Avuç içimde duran arma ile doğu çıkışına doğru yol alacaktım. Tüm bunları yaparken etrafımı gözlemlemeyi de unutmayacaktım. Bakışlarım bir sağa bir sola gitmesi beni daha güvende hissetiriyordu. Olabildiğince, vücudumda bulunan beş duyu organını da etkin bir şekilde kullanmak istiyordum. Bir yabancının başına neler gelebileceği, nereden gelebileceği bilindik bir şey değildi.
Künye
İsim: Taichi Dazai
Yaş: 20
Cinsiyet: Erkek
Element: Raiton
Seviye: C-Rank
Rütbe: Chunin
Ryo: 123.250 Ryo
Prestij: 13
Ün: -
Kullanılabilir GP: -
Motivasyon
En İyi Roman: Maceralarını içeren romanı yazmak için elbette bir sürü materyal gerecektir. Kitabı da, kendi maceralarına yaraşır bir şekilde, dünyanın en iyi romanı olmalıdır. Dünyanın en iyi romanına sahip olmak içinse, dünyanın en iyi yerlerine gitmeli ve hiç bilinmeyen, anlatılmamış mekanlarına gitmelidir. Bunu başarmak için elinden geleni yapmak bile, kendisini heyecanlandırmak için yeterlidir.
Komplikasyon
Değerli Defter: Maceralarını içeren sıklıkla not aldığı bu defter, onun için en değerli eşyalardan bir tanesidir. Yok olmasına dahi katlanabilir. Ama başkasının eline geçmesi, asla kabul edemeyeceği bir şeydir. Göğsünde bulunan iç cebine koyduğu bu defteri sıklıkla kontrol eder. Eğer ki bir gün defterini kaybederse, elinde bulunan her şeyi boş verip, defteri bulmak için gereken tüm fedakarlıkları gösterecektir. Maceralarını içeren bu defter, tıpkı bir yazarın yazdığı bir hikayenin, orta yerinde içindekilerinin çalınıp ortalığa yayılması gibi his yaşatacaktır kendisine.
Özellikler

Profil
Güç: 9
Çeviklik: 9
Kondisyon: 8
Potansiyel: 8
Varlık: 3
Zeka: 3
Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 2
[Çeviklik] Akrobasi: 2
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Favori Beceri][Kondisyon] Form: 3
[Potansiyel] Ninshuu: 1
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 1
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 1
[Zeka] İzcilik: 1

Ninjutsu
Shunshin no Jutsu - D-Rank[Geliştirme]
Ikazuchi no Kiba - C Rank
Raijin no Jutsu - B Rank
Raiton no Yoroi - A Rank
Taijutsu
Kendou - B Rank
Genjutsu
-
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar:
Temel Shinobi Çantası
Orta Seviye Katana
5 Adet Patlayıcı Parşömen, 5 Adet Sentetik Kartona yapışık.
Koruyucu Şemsiye
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts:2605
Joined:August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Taichi Dazai] Zorun Öyküsü

Post by GM - Naruto » June 9th, 2019, 1:55 am

Soruna karşılık basit kafa hareketi gözlemliyorsun adamdan. Düşünceni doğrular nitelikte. Onun dışında herhangi bir tepki almıyorsun ve dışarıya yöneliyorsun. Sen çıkınca, arkandan "kadın" ve "amca"'nın bir şeyler konuştuklarını duyar gibisin, seslerini pek gizledikleri söylenemez. Ancak uğultu ve şehir gürültüsü sebebi ile bir şeyler anladığın söylenemez.

Yürümeye başlıyorsun taş şehirde. Sokaklar ilk geldiğin gibi. Çevredeki devriye değişimi dışında herhangi bir yenilik gözüne çarpmıyor.

Doğu çıkışına ilerlerken evlerin katları azalıyor ve tek kata düşüyorlar. Bununla beraber yolun biraz genişlediğini ve evlerin seyrekleştiğini fark ediyorsun. Yürüdüğün yola mükemmel dizilmiş işlenmiş taşlar da aynı şekilde seyrekleşiyor ve toprağa bırakıyorlar kendilerini.

Yolun ilerisinde, evlerin iki sağa ve sola genişçe açıldığı ve bittiği bir noktaya varıyorsun. Evlerin bitimi ile beraber seyrek ağaçlar ve koruluklar başlıyor, ufku seçebiliyorsun ancak ağaçlar yine de uzağı görmeyi az da olsa engelliyor. Ağaçların sola, yani kuzeye doğru artarak ve sıklaşarak ilerlediğini farkediyorsun. Bu mini meydanın çevresindeki evlerin boşaltılmış olduğu da ayrıca dikkatini çekiyor. Evlerin duvarlarına dayanmış çeşitli kutular ve ağaçların bittiği, evlerin başladığı noktaya kurulmuş bir kaç barikat mevcut. Bu barikatlar çeşitli tahtaların birbirlerine sabitlenmesi ile oluşturulan basit yapılar. Bel seviyesine kadar geliyorlar ancak ön tarafları çeşitli kazıklarla donatılmış. bununla beraber arkalarına saklanmış bir kaç çuval da görüyorsun fakat içlerinde ne var pek bir fikrin yok. Sağda solda evlere asılmış bir kaç bayrak görüyorsun. Bu bayraklar mavi arkaplan üzerine üst üste koyulmuş iki tam daire ve bir yarım daireden oluşan basit bir sembol. Riaru'nun sembolü.

Çevredeki kutuların üzerine oturan siyah cübbeli çeşitli insanlar var. Ancak daha çok ilgi çekici şey ise ağaçlara yakın ancak barikatların da arkasında kalacak bir noktada duran üç kişi. Bunlardan birisi ellerini önünde birleştirmiş, beyaz saçlı bir kadın. Suratında, ağzını ve burnunu kapatan gayet geniş bir maske mevcut. Bu maske geleneksel Amegakure masekelerine benziyor; nefes almayı kolaylaştıran ve havadaki ekstra nemi filtreleyen maskelerden. Keskin bakan ancak dışa kıvrık gözleri var. Bu dışa kıvrıklık suradında kalıcı bir "hüzün" ifadesi oluşturmuşa benziyor.

Onun dışındaki iki kişi ise daha "basit" insanlar. Biri kel bir adam, alnında beyaz bir bandana var. Üzeri çıplak, ancak belden aşağı kiremit renginde bir hakama giyiyor. Bu bol hakamanın bacak kısımlarını da dizlerine kadar gelen botların içine sıkıştırmış. Sırtında ve kollarında çeşitli eski yaralar görüyorsun. 20'li yaşlarda olsa gerek. Diğeri ise uzun, siyah saçları arkada bağlanmış bir tipleme. Onu sırtından görüyorsun. Üzerinde basit bir köylü kıyafeti var. Ancak buna tezatlık oluşturan şey ise ayağındaki siyah shinobi sandaletleri. Sırtında elli santim kadar uzunluğunda iki sopa görüyorsun. Bu sopaları çapraz bir şekilde sırtına asmış, onları astığı çapraz askılık da görünümündeki ikinci tezatlık.

Bir şeyler konuşuyorlar gibi. Aslında beyaz saçlı kadının anlattıklarını dinliyorlar gibi de görünüyor. Bu mesafeden pek çözemiyorsun.

Kadının görünümü. Birebir bu şekilde görünüyor:
Image
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Locked

Return to “Yağmur Ülkesi”