Elemanların kolunda Riaru bandını görmediğim an ağzımı olması gerekenden fazla yormam gerektiğini sezdim. Ve bu hiç iyi bir şey değildi zira yalan söyleyebilen bir mizacım yoktu. Kelimelerimi gerçekten iyi seçmeliydim ki, adamların hali hazırda ateşlenmiş olan kuşkuları daha da harlamamalıydı.
En azından kapıya kadar nispeten dikkat çekmeden yaklaşmıştık. Kolundan kavramıştım Usagi'yi ve elemanların 10 metre kadar yakınında bir yerlerde duruyordum. Adamın yarı tehditkâr lafına karşılık bir şeyler demem gerekiyordu. "Bu ninjayı bizimkiler yakalamış. Buraya getirmem gerektiğini söylediler. Sorgu falan dediler." dedim direkt, tek seferde, tonsuz bir ses tonuyla. Hani, eğer çok bir şey bilmeyen emir kulu gibi bir tavır yapabilirsem, üzerimdeki şüpheyi biraz atabilirdim gibime geliyordu açıkçası.
Fakat burada bir sıkıntı daha vardı ki o da, Usagi idi. Onu bir şekilde kampa almak istemeyebilirlerdi. Gerçi, elemanlardan biri memnuniyetle bir hanımefendiye eşlik etmek isteyen bir tipe benziyordu ama öyle bir durumda Usagi başının çaresine gayet bakabilirdi. Yine de, hala durum ortada bir yerlerdeydi. İçeri girip giremeyeceğimiz muallaktaydı.
Çevreyi iyice tekrar gözleyecektim. Kapıya yakın başka koruma var mıydı, burayı görebilen başka birileri mesela, bunları fark etmeye çalışacaktım. Bununla beraber kampın içerisini de görmeye çalışacaktım çok fazla kafamı hareket ettirmeden, asayiş berkemal mıydı yoksa bir aceleleri mi vardı? Önemli bir detaydı bu, en azından bence.
Sivillerin durumunu kontrol etmek istiyordum aslen ama bu içeriye girince yapmam gereken bir şeydi. İçeriye girmeden, kimseye yardım edemezdik sonuçta.
Elemanların görüldükleri kadar mal olmalarını umarak beklemeye devam ettim. Usagi eğer bir şeyler söyleyecekse veya çırpınacaksa daha sert tutacak ve hatta kolundan çekiştirerek dengesini bozacaktım ki, lafı ağzına tıkılsın. Muhtemelen bunu beklemiyor olacaktı; bu da role ekstra bir inandırıcılık katabilirdi.
"Kusura bakma Usagi-san" diye geçirdim içimden.