Ringo ile tekrardan bir araya gelmemizin üstünden bir gün geçti. O gün, her şeyi geride bırakıp hayalime doğru koşmam gerektiğini kafamın içine yerleştirmiştim. Aklımda duran bazı soruların hepsini cevaplamış, hiçbir şeyi umursamamaya tekrardan karar vermiştim. Her zaman yaptığım gibi. Bu işin, daha ciddi bir iş olacağı konusunda düşüncelerim vardı. Belki, köyüm bu konuda bilgi sahibi olmamı sağlamayacaktı ancak Ringo'nun dediği gibi, her şey denemeye değer duruyordu. Şahit olabileceğim en küçük şey, görebileceğim veya okuyabileceğim en küçük şey benim gelişimime katkı sağlayacaktı. Detaylı bilgiler edineceğimi düşünüyordum, bunu görmemin tek yolu kendi başıma davranmak değil, Ishichou'nun yardımını almak olacaktı.
Normal bir kahvaltıdan sonra sabah saatlerinde evimden çıktım. Köyde adımlarken, düşünmek için biraz daha vaktim vardı. Bugün, deneyimlerimin bana neler kazandıracağını daha iyi bir şekilde öğrenecektim. Ishichou'dan isteyeceğim şey ise, bu konuda bilgili birileriyle konuşmak, nereden bilgi alacağımı öğrenmek ve yazılı bir kaynak olup olmadığını öğrenmek. Hepsi benim için altın değerinde birer bilgi olacak. Şuana kadar gelmiş geçmiş bu konuda uzmanlaşan shinobilerin arkasında birer kaynak bıraktığını düşünüyordum.
Ne kadar ileriye gidebilirdim? Adımlarımı yavaş yavaş atarken aklıma bu soru takıldı. Bu konuda birilerinden eğitim aldığımı veya yazılı bir kaynak bulduğumu var sayarsak, ne kadar ileri gidebilirdim? Ringo ile konuşmadan önce, kendime vereceğim cevap "Bilmiyorum." olurdu. Şimdi ise, vereceğim cevap kesin ve netti. Gidebildiğim kadar ileri giderim, önüme bir engel çıkarsa onu yıkarım. Ishichou'ya bu konuda net olduğumu belirtmem gerektiğimi düşünüyordum, ancak Ringo ile konuştuğum kadar açık olmamalıydım. Köyün başında olan biri olarak, güç için neler yapabileceğimi hissederse, işim pek rast gitmeyebilir. Bu yüzden, en mantıklısı ona sadece kendimden emin ve net olduğumu göstermek. Öğrenmeyi ne kadar çok istediğimi göstermem, yeterli olacaktır.
Ringo'ya verdiğim cevap, Ishichou binasının önünde kafamın içinde yankılanmaya başladı. Yarım ağızla gülümsedim. Verdiğim cevap, bir ustanın ustası olmaktan bile öte bir şeydi. Kendimi bu konuda uzman hale getirmeyi, kafamın içinde böyle şekillendirmiştim. En iyisi olmalıydım, dokunulmaz olan, vazgeçilmez olan. Sorgulanmayan. Ishichou binasına adımımı attığım anda, bütün düşüncelerimden arındım. Tek düşünmem gereken, Ishichou'nun bana vereceği cevaplardı. Bu yüzden, gördüğüm ilk sorumlu shinobi ile iletişime geçtim.
"Ishichou-sama ile konuşmam gerekiyor."
Dedim ve beklemeye koyuldum.