Bir önceki klonunun durduğu mesafeye kadar normal bir şekilde yürüyorlar önce. Sonra, aniden duruyorlar. Patlayan klonla aynı noktada olmasalar da pagodaya olan mesafelerinin aynı kaldığını, yani yirmibeş metre olduğunu görebiliyorsun. Bu da senin aklına, genjutsuya yakalanılan alanın pagodayı merkezine alan bir çember şeklinde olabileceği ihtimalini getiriyor. Ayrıyeten, önlem almış olmana rağmen uyuyakalan klonların sebebiyle, aktif olan genjutsunun çakra dalgası göndermekle def edilemeyen cinsten bir şey olduğunu düşünmeye başlıyorsun.
Klonların aynen bir önceki klonun gibi sendelemeye başlayıp sarhoş triplerine giriyorlar. Birbirlerinden ayrılıp pagodadan uzaklaşacak şekilde saçma sapan ayrı yönlere gidiyorlar düşe kalka. Gösterdikleri belirtiler bir önceki klonunla tamamen aynı olduğu için, birazdan aynı panik atağı yaşayıp zihinsel acı nedeniyle patlayacaklarını, dolayısıyla az önceki stresli anını tekrar yaşayacağını biliyorsun. Bu sebepten ötürü de tekrar panik atak yaşamalarına izin vermeden klonlarını yokediyorsun.
Ani bastıran uykunun teröre dönüşmeden hemen önceki anıları zihnine zerk ettiğinde, vücudun hafifçe bir gerilmekten başka bir tepki vermiyor bu sefer. Toparlanman üç dört saniyeni almıyor bile, postürünü düzeltip tekrar düşünmeye başlıyorsun. Düşüncelerin bir stratejiden ziyade fiziksel durumuna yoğunlaşıyor en başta: Yarattığın üç klon nedeniyle çakranın çok büyük bir kısmını, en az yarısından fazlasını harcadın. Henüz bir çatışmaya girmemiş olmana rağmen bu denli kaynak harcaman hafiften bir endişelendirmiyor değil seni. Hissetmeye başladığın yorgunluk da cabası. Bu durumları göz önünde bulundurarak bir şeyler düşünmen gerekli.
Etrafta hala bir değişiklik yok. Karlar aynı kar, bambular hala yeşil. Pagoda hala sessiz, sakin. Etrafta kimsecikler yok. Bulunduğun noktada beklemektesin.