[Kusagakure] Cepheden Dönüş

Ölen köy mensuplarının son istirahat yeri.
Post Reply
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts:2605
Joined:August 25th, 2018, 6:19 pm
[Kusagakure] Cepheden Dönüş

Post by GM - Naruto » June 25th, 2019, 1:13 am

ImageImage
Güvenli koridoru oluşturan ekibin birer üyesi olarak, köye dönenler arasında son sıralarda yer alıyorsunuz ikiniz de. Ciddi düzeyde herhangi bir yaralanmanızın olmayışı ve kondisyonunuzun yerinde olması bu görevin altından da sorunsuzca kalkabilmenizi sağlıyor. Eşlik etmeniz gereken arabalar olduğu için normal shinobi koşu temponuzun oldukça altında seyreden bir yürüyüşle nihayetinde köye vardığınızda basit bir sağlık kontrolünden geçiriyorsunuz. Göreviniz esnasında aldığınız minik çizik ve kesikleriniz geçirdiğiniz günlerde sargılanmış ve iyileşmekte olduğu için yapılan tek şey sargılarınızın yenilenmesi oluyor. Köyde askeri işgücü ciddi manada azaldığı için ilk bir haftanızı oldukça yoğun tempolu geçiriyorsunuz. Aralıksız nöbetler, bir takım belge işleri ve koşuşturmayla hızlıca geçiyor günleriniz.

Zaman ilerledikçe, ölü ve yaralı listeleri netleşmeye başlıyor. Yağmur Ülkesi sınırında geniş bir güvenli alan oluşturulduğu, shinobilerin bir kısmının köye dönmeyerek bölgeyi kontrol altında tuttuğu haberleri yayılıyor. Bununla birlikte, hafif yaralı shinobilerin iyileşip köydeki görevlerinin başına dönmeleri iş yükünüzü bir nebze olsun azaltıyor. Toplu bir cenaze hazırlığı başlıyor köyde. Pektabii, size de bu hazırlıklarda görev düşüyor.

Köy, günler geçtikçe normalleşmeye başlıyor. Yine de bir şeylerin normal olmadığını kolaylıkla farkedebiliyorsunuz. Hem köyde, hem de sizde. İş yükünüz azalmaya başlayıp kendinizle başbaşa kaldığınızda kafanızdaki düşüncelere zaman ayırma fırsatı buluyorsunuz. Ne olduğunuzu, ve gerçekte ne olmak istediğinizi düşünüyorsunuz. Henüz kafanızda bir şey netleşmemiş olsa da, birbirinizin aynı düşünceler içinde olduğunu anlamanız çok zor olmuyor. Yine de, bu düşünceler kelimelere dökülmüyor şimdilik. Hazır olduğunuzu hissetmiyorsunuz henüz.





Image
Bittiğini sandığın her anda başka bir köşede buluyorsun kendini. Vagonlara taşıdığınız yaralıların durumunu stabilken, yeni gelen yaralılara harcadığınız süre sağlam olanı tekrar bozuyor. Yüzlerden daha çok kanlı bölgeleri yakalıyor gözlerin. Bir süre sonra bilinçli hareket etmediğini farkediyorsun. Herşeyi bir robot edasıyla yapıyor, herkese harcayabileceğin en az enerjiyi harcayarak devam ediyorsun. Uzun süren yolculuğu hatırlamıyor, bilincini hastanede, pis bir yatakta tekrar kazanıyorsun. Yorgunluktan çökmüş vücudun, başkaları tarafından bakım görmüş durumda.

Dinlenmeye çok fırsatın olmuyor, belki yarım gün. Bu günün sonunda, eline tutuşturulan bir kağıt parçasında yeni çalışma düzenin belirtiliyor. Medikal yetiye sahip tüm shinobilerin görev yerleri ve saatlerinin belirlendiği bu kağıt, bilincini tekrar kapatmana sebep oluyor. Hastaneden ayrılmıyor, kazanabildiğin tüm enerjiyi tekrardan işine odaklıyorsun.

Tek işinin yaralılarla ilgilenmek olmasını dilediğin anlar da oluyor. Yakınlarının durumunu öğrenmek için hastaneye akın eden siviller seni daha çok yoruyor. Hayaletlerin peşini kovalayan bitkinler ise zihnini kara bulutlarla kaplıyor.

Görev yerinde normal ziyaretçilerinin dışına iki grup tarafından rahatsız ediliyorsun. İlki, yanında iki chunin ile birlikte, ismini hala bilmediğin Gyaku’ya yapışık kadın olurken; ikinci gelen iki kişilik bir ANBU ekibi oluyor. İki grup da tüm operasyonun detaylarını alıyor, Kizashi’nin ağzından çıkan her bir cümleyi eksiksiz iletmeni, her hareketini en ufak ayrıntısına dek anlatmanı istiyor. Standart raporlarından çok daha güç bir süreç yaşatıyor bu sana, zira sorgulandığını hissediyorsun. Kizashi hakkındaki soruların ise kısa bir ‘Yaşıyor.’ cevabı ile geçiştiriliyor.

Beş günün sonunda görevlerin hafifliyor, istirahat etmek üzere yalnız bırakılıyorsun. Kendi yaralarınla ancak bu aralıkta ilgilenebiliyorsun. Hastanede geçirdiğin ekstra iki günün sonunda hastane kadrosunun yeterli olacağı cevabıyla birlikte, birkaç psikolojik değerlendirmeden geçtikten sonra hastaneden ayrılıyorsun. Hastane sonrasında sakin yaşamına tekrar adapte olmaya çalışıyorsun. Günler önce içine daldığın kaostan sonra çok kolay olmuyor bu. Zira köyün havasındaki değişiklik rahatlıkla anlaşılıyor. Kazanılan net zafere rağmen havadaki burulukluk kokusu keskin. Keza kendindeki değişimleri gözlemleyecek vakti de buluyorsun. Köy yönetimi ise Yağmur sınırlarındaki güvenli alan ile ilgili aralıklarla güncelleme yaparken, savaşta verilen kayıplar için düzenlenecek cenaze hazırlıklarına başlıyor.





Image
Sağnak yağmur yerini ıslak toprak ve çimen kokusuna bırakırken, bu olağan değişim sembolik bir hal alıyor senin için. Ön cephelerde yer almamana rağmen, savunma hattına dek gelen yanık kokusu çadırlardaki kanla birleşince kurtuluşa eriyorsun adeta. Hissettiğin güven ise, taktığın alınbandını daha anlamlı kılıyor.

Yolculuğun, yaralıların taşıdığı bir vagon konvoyu ile sonlanıyor. Köy sınırları, sizi ana yerleşim merkezine yönlendiriyor. Köye dönen her bir shinobi, ikinci savaşını burada veriyor. Yakınlarının sağ kaldığını görenlerin sevinç çığlıkları yine yakınlarının ölüm haberini alan insanların haykırışlarıyla karışıyor. Senin için ise taraf seçmek zor. Savaş alanında ölen insanları, shinobilik değerleriyle onore edebilirdin belki. Fakat sen bunu görmedin. Gördüğün şey; savaştan kopup gelen, can çekişen, belki zorunluluktan ölüme terkedilen insanlar. Acı dolu haykırışları daha bir kuvvetli duyuyor kulakların.

Cephedeki sorumlu insanlar gerekli raporları vermek üzere Kusa-chou binasına ilerlerken çoğu shinobi dağılıyor yerleşim merkezinde. Sen ise içinde bulunduğun vagonla birlikte hastanenin yolunu tutuyorsun. Tedavi için taşınırken gözlerin Susumu’yu yakalıyor. Sırtına geçirdiği katanan ile birlikte, yoktan var ettiği enerjisini en iyi yaptığı işi icra etmek için kullanıyor. Alt katlarda bir odaya taşınıyor, standart prosedürler atlatıldıktan sonra istirahat etmek üzere yalnız bırakılıyorsun. İhtiyacın olan da bu zaten. Aldığın ağır yaraların birkaç günde iyileşmeyeceğinin bilincindesin. İyileşse dahi, eski enerjini kazanmak için uzun bir süreye ihtiyaç duyduğunu biliyorsun. Verimli geçiyor, ara ara bölünüyor. Seni merak eden ziyaretçilerin dışında, raporunu birebir almak için iki grup geliyor odana. İlki, yanında iki chunin ile birlikte, ismini hala bilmediğin Gyaku’ya yapışık kadın olurken; ikinci gelen iki kişilik bir ANBU ekibi oluyor. İki grup da tüm operasyonun detaylarını alıyor, Kizashi’nin ağzından çıkan her bir cümleyi eksiksiz iletmeni, her hareketini en ufak ayrıntısına dek anlatmanı istiyor. Standart raporlarından çok daha güç bir süreç yaşatıyor bu sana, zira sorgulandığını hissediyorsun. Kizashi hakkındaki soruların ise kısa bir ‘Yaşıyor.’ cevabı ile geçiştiriliyor.

Geçen günler boyunca ölen isimler netleşirken sende sağlığını tekrar kazanıyor, bir haftanın sonucunda savaşın getirisi olan psikolojik değerlendirmeler sonrasında hastaneden ayrılıyorsun. Hastane sonrasında sakin yaşamına tekrar adapte olmaya çalışıyorsun. Günler önce içine daldığın kaostan sonra çok kolay olmuyor bu. Zira köyün havasındaki değişiklik rahatlıkla anlaşılıyor. Keza kendindeki değişimleri gözlemleyecek vakti de buluyorsun. Köy yönetimi ise Yağmur sınırlarındaki güvenli alan ile ilgili aralıklarla güncelleme yaparken, savaşta verilen kayıplar için düzenlenecek cenaze hazırlıklarına başlıyor.





ImageImage
Kumo’nun ölümü. Karanlıkla kaplanan gökyüzü, karanlığa gömülen toprak. Vücudunuzu delip geçen silahlar, kazıklar. Gyaku’nun kafasına saplanan tantou. Çevreye dağılan insan vücutları. Üzerinize atılan, alevlerle kaplı Jashin taraftarları.

Bayılmak belki dinlenmek için bir fırsat olabilirdi sizin için. Gyaku nefesinizi kestiği anda belki gözünüzü köyünüzde, evinizde açacağınız hızlandırılmış bir evre olacaktı. Ancak bu baygınlık sizi tekrar karanlıkla baş başa bırakıyor. Karanlık zihninizi yavaşça ele geçiriyor. Zihniniz ise, savaşın en acı anlarını sanki tekrar tekrar, zevk alarak tekrarlatıyor size. Görüntüleri ‘Teki’ ya da Sakuma olarak tekrardan yaşamıyorsunuz. En azından Teki’nin, Sakuma’nın bu kadar korkmayacağını biliyorsunuz. Göğü kaplayan siyahlığın, alanı cehenneme çeviren siyahlının, karanlığa gömülen dostlarınızın sizi bu kadar korkutmayacağından çok çok eminsiniz.

Ve artık Teki yahut Sakuma olmadığınızı o anda farkediyorsunuz. Kalbinize dolan korku, şüphe karanlıkta süzülen bedeninizi tir tir titretiyor. Farklı zamanlarda çığlıklarla, tepinmelerle açtığınız gözleriniz Kusa alınbandı takan dört kişiyi yakalıyor. Her biri bir uzvunuza çökmüşken Gyaku’nun eli tekrar kafanıza yapışmış duruyor. Sakinleşiyor, korkunuzla aranıza örülen duvarı izliyorsunuz. Baş kısmında bulunan birisi, göz kapaklarınızı sonuna dek açıyor. Başınızın hemen üstünde sallanan gaz lambasından başka hiçbir şey görmüyorsunuz. Konuşamıyor, hareket edemiyorsunuz. Işık size çekilmez bir baş ağrısı bahşederken, karanlıktan kaçabildiğiniz için şükrediyorsunuz. Duyduğunuz yabancı bir ses ise karanlık içerisinde ikinci bir cephe açıyor.

’Ölseler daha iyiydi.’

Ve sonrası daha büyük bir karanlık. Köye hiç bilmediğiniz bir yoldan, tekinsiz bir saatte giriyorsunuz. Göremediğiniz bir binanın, göremediğiniz bir kapısından giriyor, inilebilecek en alt kata, ışığın ulaşamadığı mahzenlere dalıyorsunuz.

Vücudunuz derin bir uyku çekerken zihniniz her saniye uyanık gibi. Zihninizde birilerinin dolaştığını hissedebiliyorsunuz. Tekrar tekrar gözlerizin önünde dönen sahneler başkalaşıyor. Gyaku’nun ölümü, tekrar dirilmesiyle birleşiyor. Sakuma’nun karanlığa gömülmesi karanlıktan arınıyor. Vücuduna saplı birkaç silah ile, abartı bir tepki ile yere düştüğünü görüyorsunuz. Gök karanlıktan arınıyor, kara bulutlarla kaplanıyor. Zemin aydınlanıyor, kanla kaplı bir gölete dönüşüyor. Siyahlının kurduğu gerçeklik, gerçek olan gerçek ile yer değişiyor.

Vücudunuzu hissediyor, olabildiğince aydınlık hastane odasında uyanıyorsunuz. Harap olmuş vücutlarınızdan çok, düşünmeyi dahi güçleştiren bitmiş zihinlerinizde boğuluyorsunuz. Kafanızı yana çevirdiğinde ölüden farksız hallerinizi görebiliyorsunuz.. Soluk güneş ışığı yetmemiş olacak ki, odanın dört bir yanına koyulmuş yapay ışık kaynakları koyulmuş. Baş ağrınız harlanıyor. Gözleriniz, kapının yanında bulunan dolaba kilitleniyor. Alt kısmında kalan karanlık bölge. Gözleriniz istemsizce oraya gidiyor, sizi yavaşça içine çekiyor. Tabuta tekrar girdiğinizi, tekrardan karanlığa gömüldüğünüzü hissediyorsunuz.

Zihniniz toparlıyor, kafanızı duvara dönerek uykunun sizi bulmasını bekliyorsunuz. Kaybolan gün kavramın toparlanmıyor. Birileri sizi ziyarete geldi mi bilmiyorsunuz. Aileniz ? Duymadınız, görmediniz. Zihninize atabildiğiniz tek bilgi, birkaç kez odanıza giren medikal ninjanın talimatları oluyor. Yaşadığınız travmayı zamanla atlatacağınız, bu süreçte sanrılarını tetikleyen karanlıktan olabildiğince uzak kalmanız gerektiğini söylüyor. Birkaç gün daha hastanede kalıyor, ışıklarla süsleyeceğin yaşamınıza geri dönüyorsunuz.

Dönüşünüz ise başka sancılı bir aralık. Cepheden sizi ulaştıran kişilerin gördükleri manzara, sizin ölü olarak ilan edilmenize sebep oluyor. Sizi taşıyan grup ise bu teze fazlasıyla destek oluyor. Ölseler daha iyiydi. Nereden kurtulduğunuzu, zihninizle oynayan kişinin ne yaptığını bilmiyorsunuz. Bilmediğiniz gibi, neden karanlığa çekildiğiniz hakkında bir fikriniz de yok. Elinizdeki tek ipucu aldığınız talimat. Karanlıktan uzak durun.

Hastane sonrasında sakin yaşamınıza tekrar adapte olmaya çalışıyorsunuz. Sizler için ekstra zor oluyor bu. Geceleriniz kâbuslarla süslenirken, gündüzleri gecenin yıkıntısını toplamakla geçiyor. Köy ise her zamankinden farklı, zaferle dönülen savaşa rağmen her şeyi bir karaltının sardığını anlayabiliyorsunuz. Karanlık anılardan kaçmayı güçleştiriyor bu. Uzaklaşmak istiyor, size tanınan bu aralığı en verimli şekilde geçirmeye çalışıyorsunuz. Köy yönetimi ise Yağmur sınırlarındaki güvenli alan ile ilgili aralıklarla güncelleme yaparken, savaşta verilen kayıplar için düzenlenecek cenaze hazırlıklarına başlıyor.





Gökyüzü ne kadar karanlıksa, boğazlarınızda oluşan yumru da o kadar karartıyor kalplerinizi. Kiminizin hastanede, kiminizin evlerinde geçirdiği bir haftalık sürecin ardından beklenen gün gelmiş durumda. Cepheden parça parça taşınan ölü bedenler Yıldıztozu arşivlerine katılmak için hazırlanırken zaferin coşkusu da sindirildi yavaşça. Savaşı görenlerin sessizce tuttuğu yas, uğruna savaşılan insanlar tarafından haykırıldı adeta. Disiplinin bozulmadığına ise birebir şahit oluyorsunuz. Kazanılan zaferin coşkusu saklanırken Kusagakure’nin, en azından sizlerin döneminde ilk kez bu denli kenetlendiğini farkediyorsunuz. Tören hazırlıkları shinobiler tarafından sürdürülüyor, sivil halk ise elinden geldiğince destek oluyor. Oldukça sade bir tören yapılıyor. Yeni Kusachou Shiba Gyaku önderliğinde ileri gelen shinobiler, chuunin ve geninler, akademi öğrencileri, sivil halk, köy nüfusunun neredeyse tamamı orada. Mezarlıkta yapılan bu tören, yaşamış olduğunuz her şeyin tekrar tekrar gözlerinizin önünde canlanmasına sebep oluyor. Kayıp giden hayatlar, bir amaç uğruna. Amaca ulaşılabilmiş olması ise belki de tek teselliniz.

Off Topic
Out: Tüm katılımcılar birer tur rp dönsün, bu savaşı bitirelim.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Kurosawa Haru
Kusagakure
Kusagakure
Posts:311
Joined:October 12th, 2018, 9:09 pm
Künye:
Arena:

Re: [Kusagakure] Cepheden Dönüş

Post by Kurosawa Haru » June 25th, 2019, 2:14 pm

Yalnızdı odada, yok olsa kimsenin fark edemeyeceği büyüklükte bir yalnızlığın içindeydi. Kederden yerin dibine girse eksikliğini kimsenin hissedemeyeceği bir boşluktaydı. Vicdan azabından ölüp gitse, kırıklığından dursa artık kalbi, kimse anlamazdı bile. Varlığın en dik uçurumlarından düştüğünde onu tutacak ne vardı ki bu hayatta?

Bir kış akşamı, rüzgar her zamankinden soğuk esiyor ve hayat her zamankinden yavaş akıyor. Köy daha eksik, burası ne zaman kapkaranlık bir mahzene döndü? Mutlu insanların bulunduğu, çocukların ara sokaklarında eğlendiği bu köyün sokakları ne zaman bir matem sunağına dönüştü? Bir kış akşamı kar saçlı kız yine günahlarının affedileceği, kefaretinin ödeneceği günü bekliyordu. Öyle bir gün hiçbir zaman gelmeyecek.

Ağlamaktan kuruyan göz pınarları ne zaman bıraktı çalışmayı? Veya, kaç kere düşündü intihar etmeyi, kendine itiraf edemese de kaç kere geldi aklına bu hayatı temelli bırakıp gitmek... Bu dünyada yerini bulamayanlar ne yaparlar? Bu dünyada yeri olmayanlar sessizce terk edebilirler mi? Yoksa amaçsızca, yalnızca bulunurlar mı, bir amaç onları alana kadar? Kaç gündür yatağında yatmıyorsun Haru, kaç gündür dışarı çıkmıyorsun? Kaç gündür acıyorsun kendine, tekrar tekrar öldürüyorsun kendini Haru?

Sırtı, kolları ağrıyordu. Saçları darmadağın, kim bilir kaç gündür duş almıyor, öylece yatıyor odanın ortasında, parkelerin üzerinde. Camı bile kapatmıyor, içeri giren soğuğa aldırmıyor. Umrunda da değil zaten hasta olup olmamak, zorlanmak ya da zorlanmamak, ölmek ya da hayatta kalmak. Yaşananları hiçbir şey değiştirmiyor, özür dilemek düzeltmiyor hataları, düşünmek geri getirmiyor ölenleri. Binlerce mızrak bile saplansa narin bedenine, bu acıdan daha büyük olamaz.

Bu korkunç makinenin çarklarının arasında kapana kısıldım. Ve bu makine ölüyor.

Kim arındırabilir ki onu işlediği günahlardan, yukarıda günahları affedebilecek bir Tanrı mı var sanki, barışı ve sevgiyi getirecek bir güç onları mı seyrediyor? Seyretse Haru’nun böylesine vahşi biri olmasına izin vermemeliydi. En azından Haru kendini buna inandırıyordu. Böylesine kalabalık bir dünyada bile yapayalnızdı Haru. Sırtını dayayabileceği tek bir kayası bile yoktu. Bazen uyurken tek göz evi o kadar büyük geliyordu ki gözüne, içine yüzbinlerce insan sığabilecekmiş gibi.

Hafifçe bir kar yağıyor dışarda, sokakları beyaza boyuyor. Karla kaplanıyor taşlar, eriyecek bile olsa birkaç saniye sonra. Bu korku sunağında dökülen gözyaşları eritmeye yetiyor zaten yağanları. Tüm bu kar bile Haru’nun günahlarını kapatmaya yetmez. Dünya üzerindeki hiçbir örtü yere düşürdüğü bedenleri saklayamaz.

Uyandığı zaman bugün hangi gün olduğunu fark etti Haru. Takvime bakmasaydı onu da bilemezdi, zaman kavramını kaybedeli birkaç gün oluyordu zaten. Kaç gündür evdeydi, kaç gündür aynı pozisyondaydı, saymayı bırakmıştı. Saçları mahvolmuştu, kaç gündür taramıyordu onları? Ne yediğini bile unutmuştu, zaten birkaç kilo vermişti bir haftada, ama bunu kendisi fark edemiyordu. Yerden kalkarken bile zorlandı, havada bir iki taklayı zorlanmadan atabilen kız.

Üstündekileri çıkarırken bile zorlandı. Üzerine yapışan tüm günahlar eriyip gidene kadar içeride kaldı, en azından kendini buna inandırdı. Bir insanın dokunmaya zorlanacağı bir sıcaklıktaydı su, günahların kefareti böyle kolay ödenebilseydi herkes çok daha mutlu olabilirdi. Ama bu evde mutluluğa yer yoktu.

Giydiği kıyafetlere hiç dikkat etmeden gardırobundan iki üç parça kıyafet aldı, dışarıdaki havaya dikkat etmeden giyindi, üzerine de parkasını geçirdi. Dışarı çıktı, evinin anahtarını bile almayı unutmuştu aslında. Gerçeklik algısını bile kaybeden birinden beklenebilecek bir dalgınlıktı. Onu bile fark etmeden mezarlığa doğru yürüdü. Öylesine yorgundu ki, adımlarının nereye gittiğini bile unutuyordu bazen.

Mezarlığın genişlediğini fark etti Haru en başta, içi anlatılamaz bir karanlığa büründü ölülerin arasında dolaşırken. Mezar taşlarının arasında yürüyüp kalabalığın arasına doğru elinden gelen en yavaş hızda yürüyordu. Tanıdıklarının yaşlı akrabalarını da gördü, görevlerde yitip giden gencecik çocukları da gördü. Ölümden başka hiçbir şey yoktu burada. Ne bir his, ne yaşanmışlıklar, ne duygular... Sadece ölümün tozlu dehlizlerinde dolaşıyordu adım adım. Kendi mezarını ararcasına. Kalabalığa karışmadı Haru, arka saflarda durdu. Gözden uzaktı, kimsenin yanına gelmesini istemiyor gibiydi, ama düşünceleri o kadar boğuk ve karmaşıktı ki, ne istediğini bilmiyordu. Jouichirou burada mıydı? Ya da Susumu, Iori, veya aklına gelmeyen birçok isim... Hiçbirini görmek de istemiyordu aslında, niye burada olduğunu bilmiyordu bile. Yitip giden askerlerin mezarlarına uzaktan bakarken gördüğü tek şey kendisinin öldürdüğü insanlardı. Bu ağırlığı daha fazla taşıyamıyordu. Gözleri dolu dolu olmuştu tekrar, Kumo’nun mezarını aramaya çalışırken uzaklarda. Onun yerinde olabilirdi, yaptıklarının sorumluluğunu düşünemeyeceği bir yerde, acı çekemeyeceği bir yerde.

Ölüm ulaşılabilir bir şeydi aslında. Acıdan uzak, kederden, elemden, karanlıktan uzak. Aydınlık var mıydı perdenin ardında? Süzülen gözyaşlarının ıslattığı yanaklarını tekrardan hissetmeye başlayan Haru, ölümün rahatlatıcı sıcaklığını buna benzetti. Öldürdüğü insanların yüzünü bile hatırlayamamanın verdiği o korkunç yükün altından böyle kalkabileceğini düşünüyordu. Bu mezarlar da bir gün solgun yaprakların altında kaybolup gidecekler. Bir gün onları da kimse hatırlamayacak. Bir gün Haru’nun tanıdığı herkes unutulup gidecekti. O zaman nedendi bu savaşlar? Nedendi bu pis düzen? Sessizce ağlamaya devam etti Haru yitip giden hayatlar için. Sadece bulunduğu toprağın altındakiler için değil, Yağmur ülkesindekiler için de ağladı. Ne elde edebilmişlerdi? Onlardan daha iyi eğitilmiş, başka hiçbir farkı olmayan bir Shinobi tarafından öldürülmek için hayatlarını geçirmişlerdi. Ne için?

Bir hiç uğruna yitip giden onca hayat varken, kim kazandığını iddia edebilirdi ki?



Kurosawa Haru

Fiziksel Profil

Yaş: 19 Cinsiyet: Kadın Element: Doton
Seviye: C-Rank Rütbe: Chuunin
Ryo: 60.000 Prestij Puanı: 0 Ün: 26 Kullanılabilir GP: 10

Motivasyon: Haru’yu uyandıran, onu yaşatan istek, etrafındakilerin zarar görmesine engel olmak, masumları korumak ve Dünya’yı daha iyi bir yer haline getirebilmek için yapabileceğinin en iyisini yapmak, hayatın ona sunduğu hiçbir fırsatı kaçırmamak olduğu düşüncesindedir. Bu uğurda kendi çocukluğundan ve duygularından vazgeçmiş olan Haru, başka insanların bunlardan vazgeçmemesi için elinden geleni yapacak, insanlığa daha iyi bir gelecek sunmak için çalışacaktır.

Komplikasyon: Albinoluk. Haru bir albinodur ve güneşten kendini koruması gerekmektedir. Bunun için güneş gözlüğü takar ve tüm vücudunu kaplayan kıyafetler tercih eder. Güneşe uzun süre maruz kalırsa çillenir, vücut yanıkları ortaya çıkar ve güneş onun için ölümcül olabilir. Işıktan daha çok etkilenir ve ışığın kör edici özelliği onun için çok daha etkilidir.

Savaşçı Profili
Güç: 6 Çeviklik: 7 Kondisyon: 5
Potansiyel: 7 Varlık: 2 Zeka: 4

Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 4
[Favori][Çeviklik] Akrobasi: 10 | [Çeviklik] El Hassasiyeti: 1 | [Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 4
[Potansiyel] Ninshuu: 1
[Varlık] Aldatma: 1 | [Varlık] Empati: 1 | [Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1 | [Zeka] Farkındalık: 1 | [Zeka] İzcilik: 1

Özel Mod
Majiwari
Majiwari: BANG! - Özel Mod Tekniği

Ninjutsu
Doton: Gansetsukon (El Mührü Azaltma, Chakra Azaltma, Teknik Birleştirme ve Bilimum Geliştirme Mevcut!)
Doton: Doryuu Shiki (Chakra Azaltma, Teknik Birleştirme ve Bilimum Geliştirme Mevcut!)
Doton: Moguragakure no Jutsu
Doton: Doryuu Heki (Chakra Azaltma Mevcut!)
Doton: Kadan (Özel Yaratım Teknik!)

Taijutsu
Nagatsu Tekniği B-Rank
Issen - Nagatsu Stili

Ekipmanlar

Gerçekliğin Kumaşı - Kıymetli Nadide Ekipman

Özel Üretim Cübbe
Özel Üretim Kalkan
Özel Üretim Gözlük

Yari (Normal Kalite)
3 Kunai (Normal Kalite) 5 Shuriken (Normal Kalite)
5mt. Sentetik Misina (Normal Kalite) 1 Patlayıcı Parşömen (Normal Kalite) 2 Sis bombası (Normal Kalite)
User avatar
Kitamura Susumu
Kusagakure
Kusagakure
Posts:234
Joined:August 31st, 2018, 1:49 am
Künye:

Re: [Kusagakure] Cepheden Dönüş

Post by Kitamura Susumu » June 26th, 2019, 7:02 pm

Olaylar bitti mi yoksa daha yeni mi başlıyor, kestiremiyorum artık. Birileri bana bir şeyler yapmamı söylüyor, ben ise düşünmeden çoktan o buyruğa başlamış oluyorum. İsimleriyle, yaşlarıyla, kim olduklarıyla birer bütün olan insanlar gelmiyor sanırım önüme: Sadece dikilmesi gereken et parçaları, temizlenmesi gereken yaralar ve paketlenmesi gereken cesetler var gibi. Kaç saat, gün ya da belki de hafta geçti?

O lanet mağaranın çok da kötü olmadığına kanaat getirecektim neredeyse.

Gözlerimi kendi yatağımda açtım. O kadar uzun zaman geçmişti ki burada yatmayalı, aylar oldu zannettim. Halbuki sadece bir, belki iki hafta olmuştu. Hastanede işim biter bitmez kendimi eve, yatağa atmış, saniyesinde uyuyakalıp saatler boyunca uyanmamıştım. Bir iki günlük ev halim arada bir uyanıp çiğ salam atıştırmak, bir şişe suyu kafaya dikmek, bok varmış gibi sigara içip tuvalete gittikten sonra geri yatağa zıbarmakla geçmişti. Normal bir zamanda olsam yatağa banyo yapmadan yaklaştığım için kendime kızardım. Ama aynı zamanda, gene normal bir zamanda eve de dönmezdim aslında. Boş eve döneceğime hastanenin duşlarından birini kullanıp, temiz formalar çalıp sedyenin tekinde kıvrılır uyurdum. Normal bir zamanda zafere rağmen buruk olmazdı mesela sokaklar, hani kutlamamız eğlenmemiz falan gerekiyor ya. Her şeyin anormalleştiği bu zamanda yaptıklarımı artık çok da yadırgamamaya başladım bu yüzden. Varsın, çarşaflar batsın ne olmuş.

Ne kadar zaman geçtiğini kestirmeye çalıştım odada boş boş dolanıp, ayaklarımı açmaya çalışarak. Geç kalıp kalmadığımı anlamaya çalıştım. Hava yeni kararıyor olmalıydı, aşırı yanılıp yeni aydınlanıyor oluşuyla karıştırmıyorsam eğer. Belki de ekip evde oturmaya devam etmeliydim. Hiçbir şey olmamış gibi yapmayı deneyebilirdim. Sobaya biraz odun atıp televizyonu açsam, ışıkları kapatıp saatlerce embesil gibi otursam ne olurdu ki? Beni zorla evden mi çekip götürürlerdi mezarlığa? Zaten, uzun zamandır annemi de ziyaret etmedim. Kızacak bana eminim.

Kafamı sallayarak kendi kendimi ikna etmeye çalışan sorumsuz tarafımı def ettim. Duşa yolladım kendimi, kısa ve sıcak bir duşun ardından kurulandım, giyindim. Siyah uzun kollu bir kazak, siyah bir pantolon, siyah ayakkabılar. Elimde olsa gözümdeki kırmızıları da siyaha çevirirdim, Fuu'nun kalemlerini aşırmak istemedim. Yeterince cenaze tipine bürünmüş olmalıydım.

Saçlarımı kuruttum, derli toplu bir şekilde topladım kapının yanındaki aynada. Kapıyı çektim ve soğuk sokağa atıldım.

Belki de töreni es geçip direkt annemin anı taşına gitmeliydim. Kimse törene katılmadığımı da iddia edemezdi böylelikle. Sadece, mezarlığın farklı bir noktasında olacaktım işte. Bu fikri uygulamaya ne kadar götüm yemese de, kendimi kalabalığa girmeye de hazır hissetmiyordum işte! Ayaklarım geri geri gitmek isterken iyice yaklaştım tören alanına. Tanıdık bir yüz aradım yanına kaçıp, kurtulmak için. Veya boş bir köşe, tünemek ve soyutlanmak için. Yoktu, tören alanındaki insanların birlik oluşuna çekilsem de bir yanım hala kıyıda köşede kalmış hissediyor, eve dönmek istiyordu.

Risa'yı aradım, kardeşlerinin yasını çeken bir kızın yanına kendi derdimden uzaklaşmak için gitmemin ayıp olduğuna kanaat getirip, aramayı bıraktım. Iori'yi arar gibi oldum, çocuğu anımsamanın bende yarattığı hafif öfkeyi anımsayıp, onu da aramaktan vazgeçtim. Kılıcını bulmuş olması bana Fuu'nun hala kayıp olduğunu hatırlatıyor, beni içten içe kızdırıyordu kendi şansıma karşı. Çocuğa gereksiz patlayacağıma yalnız kalırdım, daha iyi.

Aslına bakılırsa, beni sinirlendiren tek şey bu da değildi. Kizashi meselesi, ne idiği belirsiz yazman kadının halleri, saçımın yanan kısımlarını zorla kesmeye kalkışan Kei... Hatta, artık her şeye daha çok sinirleniyorum denilebilir. Hastaneden ayrılıp "inziva"ya geçince keşfettiğim değişimlerimden biriydi bu: Artık daha öfkeli biriydim ve bunu düzeltmeye bu sefer niyetim yoktu. Savaş öncesi depresifliğim, durgunluğum puf olmuş gitmiş ve beni uçan kuşa bile öfkelenir bir halde bırakmıştı. Halim ne olacak, bilmiyorum. Bunu bilmem ve gelecek planı çizmem gereken yaşlardayım artık halbuki.

Son bir kaç dakika daha ayırdım kendime kalabalığa katlanmak için. Son bir kaç dakikayı ölen arkadaşlarımın anısına sakladım saygısızlık etmemek için. Tören bitmese bile kendime arkalarda bir yerlerde yalnız kalmalık yer aramamda sakınca olmazdı böylelikle. Kimse katılmadığımı iddia edemez, kimse erken ayrıldığımı söyleyemez.
Image

Image

Image
Çizim ünlü ve müthiş pixel artisti ktc'ye aittir.
İsim: Kitamura Susumu
Yaş: 19
Cinsiyet: E
Boy: 172
Kilo: 58
Köy: Kusagakure
Element: Raiton
Seviye: C - Rank
Rütbe: Chuunin
Ryo: 52,000
Prestij: 4
Ün: 25
GP: 120

Motivasyon
Sevdiklerini Korumak
Annesinin kaybıyla aile namına kalan tek değeri Fuu olduğu için ona fazla düşkün olan Susumu, onu ölümüne korumayı kendine görev edinmiştir. Asabi kişiliği dolayısıyla arkadaş edinmenin ne kadar zor olduğunu da keşfetmiş, kız kardeşini korurken, zaten çok az olan arkadaşlarını da koruma içgüdüsünü istemsizce edinmiştir. Susumu'nun uzun zamandır tek amacı, zaten çok az olan sevdiklerinin zarar görmesini engellemektir ve bu amacı, kızkardeşinin kaybolmasıyla daha da şiddetlenmiştir. Sevdikleri için kendini feda etmekten çekinmez, zamanında kızkardeşi için işlemediği suçları üstlenip boş yere ceza çektiği de olmuştur, takım arkadaşlarını korumak için onların önüne geçtiği de.

Açılın Ben Medic-nin'im!
Susumu, Kusagakure'nin en başarılı medic-nin'i olmak istemektedir. Medikal alanda adından söz ettirmeyi ve ilerleyen yıllarda bu alanın öncü shinobilerinden biri olup köydeki medikal çalışmaları yönetmeyi kendisine hedef edinmiştir.

Komplikasyon
Hakaret
Susumu hakarete asla katlanamaz. Emirlere sadık biri olsa da özellikle annesinin mesleğiyle anılan hakaretlerde kontrolünü kaybeder ve vahşileşir. Henüz bu sıkıntısı yüzünden birilerine ciddi zarar vermiş biri olmasa da bir gün bir hakaret uğruna birini katletmeyeceğinin veya ağır yaralamayacağının garantisini veremeyiz. Bu duruma maruz kalmamak için aile muhabbetlerine girmekten kaçınır ve mümkün olduğunca annesinin mesleğini gizler.

Mod
>>Miwaku

Güç: 5
Çeviklik: 5
Kondisyon: 5
Potansiyel: 4
Varlık: 6
Zeka: 9

Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 1
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 1
[Potansiyel] Ninshuu: 1
[Varlık] Aldatma: 3
[Varlık] Empati: 1
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 7 [Favori]
[Zeka] Farkındalık: 3
[Zeka] İzcilik: 3
Efsanevi Yaratık
Hanabi | C-Rank | Köpek
Hikari | C-Rank | Kar Maymunu

Medic-Nin A-Rank
Kullanıcının medikal bilgileri bu seviyede tek başına organ nakli yapabilecek kadar ileriye gider, ancak bunun için sakin bir ortamda bulunmalıdır. Kullanıcı ayrıca hemen hemen bir çok zehri tanıyabilir hale gelir ve medikal ekipmanlarını kullanarak bunları hastasının sisteminden dışarıya çıkarabilir, eğer çıkaramıyorsa etkilerini olabildiğince azaltmayı deneyebilir.

Bu seviyede kullancının Shousen Jutsu'su hemen hemen bütün yaraları, yeterli zaman verildiği sürece kapatabilir hale gelir. Ayrıca Shousen Jutsu'yu el mührü kullanmadan uygulayabilir hale gelir.


Ninjutsu Listesi


-Dendou no Jutsu, D Rank, Raiton
Kullanıcı aniden vücudunda bir elektrik akımı dolaştırır. Bu akım, ona dokunan herkesi çarpar, ancak hasar vermez. Genelde kişilerin kullanıcı üzerindeki fiziksel kontağını kesmek için kullanılır. El mührü gerektirmez ve anidir. Kullanıcı isterse tekrar tekrar tekniği aktif edebilir.

-Otonaku Ashi Jutsu, D Rank, Ninpou
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından, ayaklarının çıkardığı tüm sesi keser. Böylece, kullanıcının ayak sesleri yokolmuş olur. Bu, gizlice bir yerlere sızmada kullanıcıya yardım eder ve rakiplerine farkedilmeden yaklaşabilmelerini sağlar. Teknik açık kaldığı sürece chakra yer.

-Shunshin, D Rank, Ninpou
Kullanıcı bir elinin işaret ve orta parmağını dışarı açar ve vücudundaki chakraya odaklanır. Ardından, kullanıcı aşırı hızla hareket etme kabiliyetini kazanır. Genelde kullanıcıya bakan kişiler onun birden yokolduğunu görür, ancak teknik sadece aşırı hızdan oluşmaktadır. Kullanıcı çevresel etmenleri kullanarak hareketini gizler ve birden yerinde varolduğu izlenimini verir. Kullanıcı teknik ile chakrası yettiği sürece istediği mesafeyi katetebilir, ancak teknik süresince başka teknikleri kullanamaz ve saldırı yapamaz, bütün odağı tekniği açık tutmak üzerine olmalıdır. Teknik havada hareket etmek için kullanılamaz. Teknik kullanılarak rakibe hızlıca yaklaşılabilir ve uzaklaşılabilir, ancak avantajlı bir pozisyona geçmek aşırı derecede zordur, zira bir çok kişi Shunshin ile yapılan hareketi görebilir ve farkedebilir.

Denken Jutsu, D-Rank, Raiton
Kullanıcı bir eline odaklanır ve chakra göndermeye başlar. Ardından, kullanıcının avcunun içinden ışık çıkmaya başlar. Bu, bir fener olarak kullanılabilir veya kullanıcı uzak mesafelerden mors alfabesi ile mesaj gönderebilir. Akademi mezunu herkes mors alfabesini sorunsuz bir şekilde bilmektedir. Teknik açık kaldığı sürece aşırı minimal bir chakra yer.

Ikazuchi no Kiba, C-Rank, Raiton
Kullanıcı bir elini göğe kaldırır ve bir noktayı hedef alır. Ardından, aniden elinden çıkan bir elektrik akımı gökyüzüne fırlar, ardından kullanıcının hedeflediği noktaya düşer. Eğer bir kişiye isabet ederse, isabet alan kişi hasar görür ve az da olsa uyuşur. Teknik hızlı gerçekleşir ve 15 metreye kadar etkilidir.
Taijutsu Listesi

-Ayatsu Stili, B Rank
Kullanıcı tek bir hamlede iç organları iflas ettirebilecek hamleler yapmayı öğrenir. Göğse yapılacak sert ve yerinde bir hamle karşı tarafı nefessiz bırakabilir veya böbreklere yapılan bir hamle ile rakibin tüm vücuduna yayılacak bir acı dalgası oluşturulabilir ve dikkati dağıtılabilir.. Hamlelerin mükemmel bir isabet oranı ile yapılması gereklidir.
-Raiken, C Rank
Kullanıcı etrafında bir defa dönerek momentum kazanır ve bununla rakibin hassas bir noktasına saldırı yapar. Eğer saldırı rakip ile karşılaşırsa, rakibi acı içinde bırakır. Kafası karışan ve dikkati dağılan rakip ardından gelecek saldırılara daha açık bir hale gelir.
Genjutsu Listesi


-Magen: Henge, D-Rank
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından tekniği aktif eder. Bunun ardından, kullanıcıya bakan kişiler tekniğin etkisine kapılırlar. Teknik, Henge'nin Genjutsu versiyonu olarak çalışır. Kullanıcı kendisini bir kişinin kılığına sokmak yerine etki altındaki kişilere bu görünümü gösterirler. Herşey hedeflerin aklında olup bittiği için teknik daha inandırıcı bir hâl alır. Ayrıca, Henge'nin aksine, hayali kişilere de bu teknik sayesinde dönüşülebilinir. Teknik açık kaldığı sürece chakra yer.
-Kokohi no Jutsu, C-Rank
Uzun bir el mührü dizisinin ardından kullanıcı bu teknik ile çevrenin görünümünü değiştirebilir. Bu etkiler, bir kapı numarasını değiştirmek kadar basit olabileceği gibi bir çam ormanını bambu ormanına dönüştürmek gibi kompleks şeyler de olabilir. Bu etkiler ile varolan bir çevresel etmen yok edilemez veya doğa olayları yaratılamaz/kontrol edilemez, sadece varolan bir somut etmen değiştirilir. Teknik bir alan üzerine yapılır ve bu alana giren herkes bu tekniğin etkisine kapılır. Bu alan kendi içerisinde hareketsiz olmalıdır fakat hareketli bir şeyin parçası olabilir, örneğin bir gemi kamarası gibi. Tekniğin aktif kalma süresini kullanıcı belirler fakat yüksek süreler yüksek chakra gereksinimine sahiptir. Aynı şekilde, büyük alanlar ve kompleks değişiklikler de chakra kullanımını arttırır.
-Rakumei no Jutsu, D Rank
Kullanıcı yüzüne sert bir ifade takınarak tekniği aktif eder. Eğer 3-4 metre yakında, kullanıcının yüzüne bakan hedefler tekniğin etki alanına girer. Uzaktaki kişiler teknikten etkilenmez. Tekniğin etkisi altındaki kişiler, hedefin ölümcül ve tehditkâr bir aura ile kaplandığını hayal eder. Bu, tekniğin etkisi altındaki kişilerin kullanıcıdan şiddetli bir şekilde korkmalarını sağlar. Bu korkuya yenik düşen hedefler kullanıcıdan kaçmaya çalışabilir veya eğer kullanıcı gözdağı vermek istiyor ise bu blöfü yiyebilirler. Korkuya yenik düşmeyenler ise kısa süreliğine de olsa konsantrasyonlarını ve dikkatlerini kaybederler. Teknik 5-10 saniye gibi kısa bir süre çalışır ve rakibi korkuttuktan sonra kendiliğinden kapanır.
-Kanryousou, C Rank
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından tekniği aktif eder. Kullanıcının yumruklarına veya silah darbelerine maruz kalan kişiler tekniğin etkisi altına girerler. Tekniğin altında kalan kişiler, aldıkları her bir başarılı saldırının vücutlarında çatlaklar oluşturduğunu görür. Bu çatlaklar hedefe, vücudunun sanki çok kırılgan bir katı maddeden oluşmuş gibi bir his verir. Her bir saldırının ardından hedefin vücudunun bazı yerleri parçalanıp dökülmeye başlar. Hedef kırılıp dökülen uzuvlarını kullanamaz hale gelir. Eğer hedefin başı veya vücudunun tamamı parçalanırsa bayılma tehlikesi geçirir. İradesi yüzünden zihnini korumayı başarabilenler için teknik o an bozulur. Teknik açık kaldığı sürece chakra yer.
-Shibou no Jutsu, B Rank
Kullanıcı Tatsu el mührünü yapar ve o anda baktığı kişiyi tekniğin etkisi altına alır. Tekniğin altına girmek için hedefin kullanıcıya bakmasına gerek yoktur. Tekniğin etkisi altında olan kişi her 5 saniyede bir, kullanıcı tarafından hunharca öldürüldüğünü görür. Bu görüntüler 2 saniye sürer ve aşırı derecede gerçekçidir. Kullanıcı eğer isterse görüntüleri istediği gibi ayarlayabilir. Hedef git gide konsantrasyonunu kaybeder ve kullanıcıdan korkmaya başlar. Kötü ve rahatsız edici hisleri kullanıcı ile bağdaştırır. Savaş alanında kişilere göz dağı vermek, konsantrasyonlarını bozmak ve gerçeklik ile illüzyon arasındaki bağı koparmak için kullanılır. Diğer şartlar altında, işkence yapmak için kullanıldığı bilinmektedir. Teknik 2-3 dakika kadar açık kalır, ardından tekrar uygulamak gerekir.
-Magen: Bunshin, B Rank
Kullanıcı normal bir el mührü dizisini tamamlar ve etrafındaki kişilere odaklanır. O anda herhangi bir şekilde kullanıcıyı görebilen herkes tekniğin etkisi altına girer. Tekniğin etkisi altındaki kişilere, kullanıcı kendisinin klonunu yoktan varedip gösterir. Kopyanın oluşma biçimini kullanıcı belirler, eğer isterse bir dumanın ardından oluşturabilir, yerden çıkartabilir veya kendini ikiye ayrılıyormuşçasına bir görüntü sergileyebilir, tamamen kişinin yaratıcılığına bağlıdır. Kullanıcı eğer isterse, klonlar oluşurken kendini gizleyebilir. Ayrıca kullanıcı klonun görüntüsünü değiştirmeyi deneyebilir. Bir başkasına benzetebilir veya tamamen hayali özellikler verebilir, tek sınırlayıcı kural, klonun insan formunu -bipedal humanoid- bozmamasıdır. Kullanıcı klonu istediği gibi kontrol edebilir, konuşturabilir, tepki verdirtebilir. Klon hasar alsa da yokolmaz, yaraları hemen kapanır, uzvu koparsa tekrar oluşur, parçalanırsa tekrar toplanır. Klon kullanıcının bildiği diğer Ninjutsu tekniklerini uygulayabilir, ancak bunlar illüzyondan ibarettir ve gerçek hasar vermezler, bu hasar zihinsel acıya dönüşür. Fiziksel saldırılar da zihinsel acı yaratır. Kullanıcı 1 illüzyon içerisinde maksimum 5 klon barındırabilir. Teknik açık kaldığı sürece chakra yer.
Jubaku Satsu, B-Rank
Kullanıcı aşırı kısa bir el mührü dizisi uygular. Ardından, ellerini hedefine doğru uzatır. Eğer tam o sırada, hedef ile kullanıcı arasında 30 metreden daha kısa bir uzaklık var ise, hedef tekniğin etkisi altına girer. Kullanıcıyı görmesine gerek yoktur. Kullanıcının elleri, rakibi yakalayıp saracak bir objeye dönüşür. Bu obje sarmaşık, zincir veya ip tarzı şeyler olabilir, bunu kullanıcı kendi belirler. Kullanıcının dönüşen elleri rakibi yakalar ve sarar, hareket etmesini engeller. Kullanıcı bu noktadan sonra isterse aradaki mesafeyi hedefi kendine çekerek kısaltabilir veya hedefi saran şeyleri sıkarak şiddetli bir acı hissetmesini sağlayabilir. Hedef tamamen hareket kabiliyetinden yoksun olduğunu sanar, ancak yüksek iradeli kişiler bu etkinin altındayken bile minimal olsa da hareket edebilir. Teknik, kullanıcı odaklandığı sürece devam eder ve chakra yer.
Karakter Üzerindeki Ekipman ve Eşyalar
-Medikal Bel Çantası
-Standart Shinobi Çantası
-Wakizashi G-962
-Özel Üretim Ceket
Image
-Senbon, 17 Adet, İyi Kalite
-Chakra Hapı x3, İyi Kalite
-İyileştirici Hap, İyi Kalite

Aşağıdaki spoiler'da özel üretim ambulansım falan bulunmakta. Eşyaların açıklaması için dükkan konumu okumak isteyebilirsiniz. > Dükkan
-Medikal Kullanım İçin Özel Üretim At Arabası
-İlaç Dolu Çanta
-Tabure
-Uyku Tulumu
-Çeşitli Medikal Malzemeler & Sarflar
-Tekrar Kullanılabilir Cam Şırınga x 3
-Metal Kap
-Kurtarma Sedyesi
-Pil İle Çalışan Lamba & 10'lu Pil Seti
-Tansiyon Aleti ve Steteskop
-Çakmak
-Battaniye ve Yastık
Cennet Küpeleri
Gri metal çemberlere geçirilmiş 3-4 santimetre uzunluğunda minik çubuklar şeklinde görünen bir çift küpedir. Çubuklar siyahtır.

Chakra aktarıldıklarında bu iki küpe arasında iletişim sağlanabilir. Bu iletişimin türü mesafe ile değişir:
0-25 metre: Küpeyi takanlar bu mesafede telepatik olarak konuşabilirler. İletişim normal konuşma gibi gerçekleşir, fakat dışarıya herhangi bir ses gitmez. Küpeyi takanlar birbirlerinin konumlarını yüksek bir isabetle bilebilirler.
25-100 metre: Küpeyi takanlar bu mesafede mors alfabesi ile iletişim kurabilir. Bu iletişim yavaş gerçekleşir ve kompleks cümleler kurmak nispeten zordur. İletişim yavaş gerçekleşir. Her iki taraf da cümlenin gidişatını kaybetmemek için küpeye odaklanmalıdırlar. Bu mors alfabesi mini titreşimler şeklinde hedefe gönderilir. Küpeyi takanlar birbirlerine göre yönlerini ve uzaklıklarını kabaca tayin edebilirler.
100-250 metre: Küpeyi takanlar bu mesafe içerisinde birbirlerine önceden hazırlanmış bazı set titreşimleri gönderebilirler ancak bundan daha fazlası ile iletişim kuramazlar. Her bir titreşim gönderildikten sonra en az 10 saniye kadar beklenilmesi gerekmektedir. Bu titreşimler "Güvenli bölge", "Tehlikeli bölge", "Tehlikedeyim", "Rapor ver" anlamlarına gelecek şekilde ayarlanmıştır. Bununla beraber 5. standart bir sinyal titreşimi de mevcuttur. Bu titreşimin bir anlamı yoktur, sadece sinyal vermek için kullanılır.
250 metre ve üstü: Bu mesafede küpeler birbirlerini etkileyemez. Küpeler standart, efsunsuz birer ekipman gibi davranırlar.
Küpeler aktifken çok minimal oranda chakra kullanırlar. Eğer kişi diğer küpeye bir mesaj gönderdiğinde diğer küpe aktif kullanımda değilse hafifçe titrer. Kişi chakra aktararak küpeyi aktif edip iletişimi sağlayabilir. Eğer kişi aniden chakra gönderip küpeleri aktif etmezse mesaj beklemez ve yok olur.

Eğer bir kullanıcı diğer küpenin yerini tayin etmek istiyorsa kendi küpesine odaklanır ve az miktarda chakra aktarır. Bir kaç saniye sonra mesafeye göre diğer küpenin konumunu tayin eder. Bunu yapabilmesi için diğer küpenin takılmış olması veya aktif edilmiş olmasına gerek yoktur. Eğer küpe takılıyorsa ve diğer küpe tarafından yeri sorgulanıyorsa, takan kişi yerinin sorgulandığını anlar ancak bunu engelleyemez. Yer tayini anlık bilgi verir. Düzenli bilgi almak için düzenli bir şekilde küpeye odaklanılması ve chakra aktarılması gerekir.

Sensör yeteneklerine sahip shinobiler eğer küpeler birbirlerine mesaj gönderiyolarsa bunu fark edebilirler ancak mesajın içeriğini çözemezler. Sadece iki kişi arasında çok ince bir chakra akımı olduğunu fark ederler.
User avatar
Kasumikage Teki
Kusagakure
Kusagakure
Posts:343
Joined:October 22nd, 2018, 2:54 am
Künye:

Re: [Kusagakure] Cepheden Dönüş

Post by Kasumikage Teki » June 30th, 2019, 8:11 pm

Karanlık... Kişinin hayatının başında beri gerçekliğini kabul ettiği bir olgu. Güneşin her dinlenmeye geçişinde maruz kaldığı yoğunluk. İstemsizce güvensiz ve gergin hissetmesini sağlayan korku. Görünüşleri değiştiren, durumları tersine çeviren bir fenomen. Normalde sevdiğiniz bir yeri korkutucu kılan ve önünden geçmemeye çalışmanıza sebep olan neden. Belki de geceleri mezarlıklara girilmemesini sağlayan gerçek. Evlerde mumların ve ışıkların yakılma sebebi. Ölümün daha ciddi, savaşın daha korkunç olma sebebi. Teki'nin gözünde ise daha önce hiç olmadığı kadar korkutucu, hiç olmadığı kadar gerçek...

Savaşın başında beri yaşadıklarını ömrü boyunca unutmayacaktı Teki. Hissettiği duygular kalbine ve ruhuna sertçe kazınmış ve kaydedilmişti. Hiç bir zaman geçmeyecek üzüntüler, utanç ve korku duygusu hep orada kalacaktı. Arkasında Kusagakure ordusu ile koşması. Gyaku sayesinde tam ortasına atladıkları kanlı savaş. Takımı ile ayrı düşmesi. Kumo'nun ölümünü engelleyememesi ve cesedini arkada bırakarak yoluna devam etmek zorunda kalması. Zombi kadın tarafından az kalsın öldürülecek olması. Gücünün tamamen yetersiz ve yersiz olduğunun acı şekilde farkına varması. Çok kişi tarafından ölümden kurtarılmıştı Teki. Öncelikle her zaman yanında olan Kitsune büyük yardımlarda bulunmuştu. Savaş alanında aile yadigarı kılıcını kaybettikten sonra onu tekrar bulduğunda hissettiği kendine güven duygusu savaş gücü vermişti kendisine. Sonrasında yaşanmaya başlayan olaylar ise bir bir tüketmişti Teki'yi. Fuuma sayesinde ölümden kurtulmuştu. Kudretli beyaz kaplan. En az Sakuma'ya yardımcı olduğu kadar Teki'yi de korumuştu savaş alanında. Borcunu kesinlikle ödeyemeyecekti ona Teki. Bir yanı her zaman borçlu hissedecekti kürklü kahramanına. Öbür yandan büyük saygı duyduğu Gyaku... Kahramanının ölümünü izlemişti Teki. O an tüm ruhunu kaplayan çaresizlik duygusu. Unutamayacaktı. Gyaku'nun aslında ölmemesi ve savaş alanına dönmesi anca kendine getirebilmişti Teki'yi. Yine de ruhunda oluşan yara tamamen iyileşemeyecekti. O korkuyu, içini kaplayan o karanlığı kolay kolay atamayacaktı aklından...

Çok can almıştı savaş alanında Teki. Hatta kendinden beklediği performansın üstüne bile çıkmayı başarmıştı. Katanasını her salladığında hedefini bulan saldırıları. Kopan uzuvlar ve akan kanlar. Öldürdüğü kişilerin kim olduğunu bilmiyordu. Kim olduklarını sorgulamıyordu. O an beyni çok basit çalışıyordu. Düşman. Öldür. Dost. Kurtar. Savaş. Canlı çık.

Ejderha vücutlarının üzerindeki savaş. Tek adımı ile ölümün kollarına düşebilme korkusu. Aldığı her can ile kendi hayatını uzattığının bilincinde olarak savaşa devam etme. Sakuma'ya duyduğu gurur. Her zaman dostunu korumak istiyordu Teki. Belki de bu yüzden her zaman Sakuma'yı kendisinden daha güçsüz görüyordu istemsizce. Sanki korunulmaya ihtiyacı varmış gibi. Bu savaş bütün bu duyguları da değiştirmişti. Sakuma'nın gücünü, onun hayatta kalabilme iç güdüsünü bunca yıldır hafife aldığını fark etmişti. Kendisi kanlar içinde zar zor hareket ederken dostu her zaman dim dik duruyordu...

Surların iç tarafı... Tüm duyguların karıştığı ve gerçekliğin kırıldığı son savaş...

Ateş ve suyun dansı. Sakuma ile beraber tüm çadırları ve mancınıkları aleve vermeleri ve önlerine çıkan kişileri ya yakmaları ve parçalamaları. Jashin sempatizanı garip yaratıklar bile mantıklı gelebiliyordu artık Teki'ye. Bu savaş tam anlamıyla değiştirmişti kendisini. Bir daha önceki kişiliğine dönemeyeceğini biliyordu. Her zaman en önemli olarak gördüğü şeyler bile değişmeye başlamıştı. Köy. Kusagakure... Artık eskisi kadar önemi var mıydı acaba bunların?

Işıktan oluşmuş wakizashiler tarafından öldürülmesi. Tüm hayatının sonlandığının bilincine vararak savaş alanını terk etmesi. Halen neden yaşıyordu Teki? Gyaku'nun onu hayata döndürmesine ihtiyacı var mıydı sahiden. Siyahlı adama karşı bir hamle bile yapamamıştı. Sadece onun Gyaku ile savaşmasına seyirci kalmıştı. Şok içinde. Korkarak. Sonrası ise tamamen hengame. Tamamen kontrolü kaybettiği bir savaş. ANBU maskeli ile dövüşü. Ona üstünlük kuramaması. Elinden gelen tüm gücü ile savaşması ancak hiç bir şey yapamaması. Gökten yağmaya başlayan karanlık silahlar. Rakibinin kullandığı karanlık teknikler. Sakuma'yı yutan karanlık. Dostunun yok oluşunu çaresizce izlemen zorunda kalışı. Karanlığın onu ele geçirmeye başlaması. Son çare olarak kullandığı genjutsu bozma hamlesi. İşe yarayamaması...

’Ölseler daha iyiydi.’

Gyaku'nun elini alnında hissedebiliyordu. Tam olarak göremiyor olsa bile hissedebiliyordu Gyaku'nun varlığını. Duyduğu cümle ise büyük bir yara bırakmıştı yüreğinde. Köyü için elinden geleni yapmasına rağmen. Açlık duygusu saygı duygusuna rağmen gözden çıkarılmış olmanın verdiği acı tarif edilemezdi. Yapabilse hıçkıra hıçkıra ağlayabilirdi fakat yapamıyordu. Konuşamıyor ve hareket dahi edemiyordu. Başının üstünde sallanan gaz lambasının yarattığı aydınlık dışında başka bir şey göremiyordu.

Köye nereden girdiklerini bile anlayamamıştı. Sakuma yanında mıydı onu bile bilmiyordu. Ölüp ölmediğinden bile emin değildi dostunun. En azından... Sadece en azından öldüyse bile cesedini kurtarabilmiş olmak istiyordu. Aoba-Sensei ve Rei gibi dostunu ziyaret edebilmek istiyordu. En azından mezarının önünde onunla muhabbet edebilmek ve içini dökebilmek istiyordu.

Beyazın grileşmesi. Grinin kendisini karanlığa dönüştürürken çevresindeki her şeyi yutması ve tamamen bir hiçlik oluşturması. Gerçeği kıran karanlık onu kaldırdığı tahta otururken tamamen ele geçiriyordu her şeyi. Tüm varlığı yokluğa çevirirken Teki'nin yapabildiği tek şey kendisini karanlığın ele geçirmesini engelleyememek oluyordu. Karanlıkta süzülmeye başlatan vücudu sadece düşüyordu. Hızlıca...

Sonunda vücudunu hissedip gözlerini açabilmişti. Ne zamandır bilinçsiz olduğunu veya kaç gündür hastane odasında olduğunu bilmiyordu. Kaç gün olmuştu savaş biteli? Kazanmışlar mıydı? Kafasını çevirdiğinde Sakuma'yı görmüştü. Aynı kendisi gibi ölüden farksız bir şekilde uzanıyordu yatağında. Peki ya diğerleri? Savaş alanına dağılan tüm dostları canlı kurtulabilmiş miydi bilmiyordu. Bizzat Kumo'nun ölümü sayesinde kimsenin güvende olmadığının farkındaydı. Bu sebeple korkuyordu Teki.

Odanın dört bir tarafına konmuş yapay ışık kaynakları sayesinde içerisi aydınlık bir hale getirilmişti. Sadece güneş ışığı yetmiyordu karanlığın yok olmasına. Karanlık... Hiç dikkat etmediği bir olgu tamamen içindeydi Teki'nin. Vücudunda dolaşıyor ve benliğini kontrol ediyordu. Yavaşça harlanmaya başlayan baş ağrısının da etkisi ile gözlerini odada dolaştırmaya başlamıştı. Her ne kadar oda ışıklı olsa da kaçılamayacak karanlık yine oradaydı. Kapının yanında bulunan dolap. Dolabın alt kısmında kalan karanlık bölge. Gözleri ile karanlığa baktığı gibi küçük bölge birden büyümeye başlamıştı. Dolabın altından çıkmış, oda boyunca dağılmış ve sanki kendisine bir vücut bulmuştu. Ele geçiriyordu Teki'yi. Gözlerini bile kırpmadan karanlığa bakıyor ve sadece korkuyordu. Tamamen kendisini kaybetmeden önce zihnini toparlayabilmiş ve duvara dönerek uyuyabilmeyi dilemişti. Uyumaya çalışamıyordu. Çünkü gözlerini kapattığında tekrar karanlık ile karşılaşıyordu. Sadece düz duvara bakarak uykunun onu bulmasını diliyordu. Gelip onu kurtarmasını. Gyaku gibi, Fuuma gibi. Çaresizce bir kez daha...

"Karanlıktan uzak durun."

Sadece bu talimatı alabilmişlerdi. Zihinleri ile oynayan kişinin kendilerine ne yaptığını anlayamadan hastaneden çıkmış ve hayatlarına adapte olmaya çalışıyorlardı. Sakuma ile hastaneden çıktığından beri görüşmemişti Teki. Çünkü hiç bir şey yapamıyordu. Hayatına adapte olmaya çalışıyordu ancak başarılı olamıyordu. Her gecesi kabuslar ile süsleniyor ve karanlık tarafından şiddet görüyordu. Gündüzleri ise yapabildiği tek şey gecenin ona verdiği zararı düzeltmeye çalışmaktı. Bir zombi gibi evin bahçesinde oturup saatlerce güneşe bakıyordu. Gözlerinin kaplandığı acı ile. Yaşlar akıtarak bakıyordu güneşe. Kitsune'yi eline bile alamamıştı. Annesi ve babası ile çok fazla konuşmuyordu. Sadece her gece korkudan tir tir titrerken onların yanında olması sayesinde ayakta kalabiliyordu. Sanki tekrar küçülmüş gibi bazı geceler ailesi ile uyuyordu. Çünkü tek başına gözlerini kapattığı anda tekrar ele geçirliyordu...

Savaş kazanılmıştı. Fakat hem köy hem de Teki karanlığa yenik düşmüştü. Köyün düzeleceğinden emindi Teki. Kusagakure her zaman ayakta kalması başaran bir yerdi. Fakat kendisinden emin değildi. Tekrar eski hayatına dönebilmeyi istiyordu. Savaşın hiç yaşanmamış olduğu bir paralele geçiş yapmak istiyordu. Kurtulabilmek ve en önemlisi gülebilmek istiyordu. Çünkü en son ne zaman gülebildiği sahiden hatırlayamıyordu...
Image
ImageImageImage ImageImageImageImageImageImage


Künye
İsim: Kasumikage Teki
Yaş: 20
Cinsiyet: Erkek
Element: Suiton
Seviye: C-Rank
Rütbe: Chuunin
Ryo: 30.000
Prestij: 2
Ün: 29
Kullanılabilir GP: 0

Motivasyon
Bilinmek ve Saygı duyulmak; Teki her zaman saygı duyulan bir insan olmaktan keyif almıştır. Her zaman daha güçlü olmak, tebrik edilmek ister. Bu yüzden de shinobiliğe çok önem verir. Her zaman kendisinin seviye olarak üstünde birileri olacağının bilincindedir ve bu duygu onun çalışmalarına daha fazla enerji harcamasına sebep olur.

Komplikasyon
Karanlık; Karakter Kusagakure ile Riaru arasında geçen savaşta yoğun zihinsel saldırılara maruz kalmıştır. Saldırılar sebebiyle, karakter karanlık ortamlarda sanrılar görmektedir.
Karakter yoğun çabalar sonucunda sanrıları bir nebze de olsa def edebilmeyi başarmıştır. Karakter eğer bir kaç metre önünü görebileceği bir ışık kaynağına sahipse sandırlara negatif bir etki altında kalmadan karşı koyabilir. Bu mesafenin altında, karanlık karaktere ne kadar yakınsa sanrıların şiddeti o kadar artar. Eğer karakter zifiri karanlıktaysa sanrılar standart kuvvetlerine ulaşır.
Sanrılar karaktere olmayan silüetler ve sesler şeklinde gelir. Bu sanrılar karakterin stres seviyesini hızla arttırır, rasyonel düşünmesini engelleyebilir. En ağır şeklinde karakterin bir ışık kaynağı bulana kadar kaçmasına sebebiyet verebilir.

Özellikler

Profil
Güç: 5
Çeviklik: 6
Kondisyon: 6
Potansiyel: 6
Varlık: 6
Zeka: 5

Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 3
[Çeviklik] Akrobasi: 3
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 3
[Kondisyon] Form: 8 (2. Favori)
[Potansiyel] Ninshuu: 7 (1. Favori)
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 1
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 2
[Zeka] Farkındalık: 4
[Zeka] İzcilik: 1


Kekkei Genkai
Dokuton; Kyousui No Yoroi
Atlama;Zırh Rekleksi

Ninjutsu
Suiton; Suiwa
Suiton; Mizurappa
Suiton; Bousen No Jutsu
Ninpou; Kage Bunshin no Jutsu
Ninpou; Shunshin
Ninpou; Otonaku Ashi no Jutsu
Ninpou; Kuchiyose no Jutsu; Hiyaki


Taijutsu
Shigure Stili (A-Rank)
Shigure Kenjutsu; Hadan
Shigure Kenjutsu; Hade
Suiseiki Stili (C-Rank)
Suiseiki: Kaidan


Genjutsu

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Katana; Kitsune (İyi Kalite) (Aile Yadigarı)
Kar Küresi (Görev Hatırası)
Özel Üretim Siyah Termal Tulum
Özel Üretim Matara
Özel Üretim Bacak Aparatı (x2)
Özel Üretim Koruyucu Gözlük
Minik El Feneri
Zippo Çakmak
2 Kan Hapı (Normal)
1 Çakra Hapı (Normal)
2 Kondisyon Hapı (İyi)
2 İyileştirici Hap (Normal)
1 Yemek Hapı (Normal)
3 Kunai (Normal Kalite)
5 Shuriken (Normal Kalite)
5mt. Sentetik Misina (Normal Kalite)
1 Patlayıcı Parşömen (Normal Kalite)
2 Sis bombası (Normal Kalite)

User avatar
Tsujihara Iori
Kusagakure
Kusagakure
Posts:154
Joined:August 30th, 2018, 10:53 pm
Künye:

Re: [Kusagakure] Cepheden Dönüş

Post by Tsujihara Iori » July 2nd, 2019, 11:59 pm

Hastanede geçen günler kafamı toparlamam için büyük bir fırsattı resmen. Bir kaç ziyaretçim dışında kendimle baş başaydım, yaralarım iyileşirken ben de kafamın arkasına attığım ve düşünemediğim herşeyi bir bir, tek tek işleyebilecek vakti bulmuştum. Susumu'nun diğer yaralılarla meşgul olmasında da bunun büyük bir etkisi vardı tabii, eminim o kadar meşgul olmasa yalnız bırakmazdı beni. Ayağı kalkabilsem ben de ona salça olurdum gerçi ama, gelin görün ki, yatış emrim vardı.

Tabii ki üzülmüyordum bu duruma. Dediğim gibi, işlemem gereken düşüncelerim vardı. Bir çoğu cevapsızdı aslında, veya cevabı artık bilinemeyecek şeylerdi. Bir kısmı ise cevaplanabilir, ancak cevabından hoşnut olmayacağım şeylerdi. Nadir bir kesim ise komple cevabını bildiğim ve rafa kaldırdığım suallerdi, bunlar en çok keyfimi yerine getirenlerdi açıkçası. Tüm bu silsilelerin kafamın içinden akıp gitmesi ile beraber hafiflediğimi hissediyordum. Kafamın bütün sorulara ve bilinmeyenlere karşı verdiği tepkiyi özümsemek ve bunları deneyime dönüştürmek gerçekten bulunmaz nimetti. Milletin tatil dediği, bu olsa gerekti herhalde.

Bu süreçte cevaplayabildiğim en büyük soru, elimden geleni yapabiliyor muyum? idi. Söylediklerimin artık sadece lafta kalmadığını kendime kanıtlamıştım. Kizashi'nin öyle yada böyle hayatta köye dönmüş olması ve kılıcım ile tekrar buluşmuş olmam büyük bir umut kaynağıydı gelecek adına benim için. Haftalar önce gerçekleşen Samito festival baskını aklıma geldiğinde artık o kadar kötü hissetmiyordum açıkçası. Bir şeyler hafiflemişti. Fakat ölenler değil, onlar her zaman aklımın bir kenarında olacaktı. Fakat elimden geleni denediğimi biliyordum artık ve odaklanmam gereken şeyi bulmuştum; eğer istediklerimi beceremiyorsam sınırlarımı aşacaktım. Bir daha böyle bir şey olmasına kesinlikle izin vermeyecek ve Susumu, Yukata ile çıktığımız görevdeki gibi bana söylenenleri bir bir yerine getirebilecek potansiyelde olacaktım her daim. Yoksa ölülerin sayısı git gide artacaktı.

Başkalarının söylediği gibi barış dünyasında değildik. Güçlü ve kuvvetli olanların göreceli olarak daha güvende yaşadığı barizdi, bizim de bu güce ve kuvvete ulaşmamız gerekiyordu. Bir çok kayıp vermiş olsak da bunu başarabilmiştik. Tanıdığım arkadaşlarım sağ çıksa da, Susumu, Teki, Sakuma, Haru ve Jouichirou gibi, fakat bir o kadar da tanıma fırsatı bulamadığım kişi yitip gitmişti.

Sokaklar daha ıssız olacaktı Kusagakure'de, bunda herkes hemfikirdi.

Seremoni gerçekleşirken duruşumu bozmadım. Shinobi üniformamı giymiş, haorimi evde bırakmıştım. Ölüler bir bir arşive kabul edilirken derin bir nefes verdim sakince. Ödenen bedeli kavramaya çalıştım sadece. Buna değmiş miydi? Bir anlığına garip bir düşünce aklımda belirdi. Gerçekten, değmiş miydi? Yanımdaki yarım metrelik boşluğa bir kişi daha sığardı, bu neden Kumo değildi mesela? Neden ölmesi gerekmişti?

Açıkçası, bu benim cevaplamam gereken bir soru değildi. Öyle bir karar verilmişti üstte, bir risk göze alınmış ve harekete geçilmişti. Asıl harekete geçilmese neler başımıza gelecekti, bu muammaydı. Bunun muamma olmasının sebebi de canlarını verenlerdi, daha zor yoldan öğrenmeyelim diye. Asıl sormam gereken soru, böyle bir kararı ben verebilir miydim?

Tekrar baskıladım düşüncelerimi. Bir gün böyle bir karar vermem gerekecekti ve o ana kadar bunu düşünmek bana bir şey katmayacaktı. O güne kadar, elimden geleni ardıma koymayacaktım Kusagakure için ve bunu bilmek bana yetiyordu.
Künye
İsim: Tsujihara Iori
Yaş: 18
Cinsiyet: Erkek
Element: Suiton
Seviye: C - Rank
Rütbe: Chuunin
Ryo: 170.000 Ryo
Prestij: 2
Ün: 34
Kullanılabilir GP: 0

Motivasyon
Efsane Olmak!
Iori, babası gibi dillerden düşmeyen hikayelere sahip olmak istemektedir fakat bunu yaparken kesinlikle doğru yoldan sapmamayı kendine bir kural olarak koymuştur. Aktif olarak ona ün getirecek şeylerin peşinde koşmak yerine, başa çıkılması zor bir durum karşısında kendini kanıtlamak ister. Bunu başarırken köyüne de tamamen sadık kalacaktır.

Komplikasyon
Babasının Kılıcı
Babasının kılıcına karşı ruhsal bir bağ hissetmektedir. O kılıç hiç tanışmadığı babasına açılan bir kapıdır ve onu sürekli yanında taşır, kullanmaktan çekilmez. Bakımını sürekli yaptırır, aksatmaz. Kılıç yanından bir an bile ayrılırsa, tedirgin olmaya başlar.

Kılıcı onun rızası dışında elinden alınırsa, onu geri almak birinci önceliği haline gelir. Bunun için görevini terk etmeyebilir ancak elinden gelen her şeyi sınırlar dahilinde yapmayı ister ve dener. Duruma göre kural çiğneyecek raddeye gelebilir, fakat elinden geldiğince rasyonel kişiliğini elinden bırakmamaya gayret eder. Eğer yanında bir arkadaşı varsa durum onun için daha rahattır, fakat kendi başına kalır ve düşüncelerini dizginleyecek bir "iskele" bulamazsa, depresif bir hal alabilir. Bu durum kılıcı elde etmek dışında yapacağı herşeyin performansını düşürse de, kılıca ulaşma konusunda yapacaklarını etkilemez.

Özellikler
-

Efsanevi Yaratık
Garou | B - Rank | Kurt

Mod
Hagane


Image

Profil
Güç: 5
Çeviklik: 10
Kondisyon: 5
Potansiyel: 6
Varlık: 2
Zeka: 4

Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 4
[Çeviklik] Akrobasi: 4
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 3
[Kondisyon] Form: 4 (Favori)
[Potansiyel] Ninshuu: 2
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 1
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 5
[Zeka] İzcilik: 3

Teknikler
Ninjutsu
D - Rank: Shunshin
D - Rank: Heisashiki
C - Rank: Jintei (Özel Geliştirme Mevcut)
  • Iori, haorisinin altından veya elinden çıkardığı yılanları bir kaç saldırı ile sınırlı olmadan, istediği kadar dışarıda tutabilmekte ve onları kontrol edebilmektedir. Yılanlar aktif kaldığı sürece az da olsa chakra yer.
  • Iori tekniği hazırlarken daha fazla chakra harcayarak yılanların boyutunu büyütebilir. Yılanların büyümüş boyutu bir insan göğsü kadar olacak şekildedir. Bu boyuttaki yılanların yapacağı ısırma hamleleri ufak boyuta göre daha fazla hasar verir ve Iori isterse ısırtmak yerine elini savurarak ezici hasarlar vermek için yılanları bir çekiç gibi kullanabilir.

    Iori fazla chakra verirse yılanlar büyük boyutunda, vermezse normal boyutunda çıkarlar. Arası yoktur, yani Iori boyutları chakra oranını değiştirerek kontrol edemez. Ayrıca, büyük çıkan yılanlar mutlaka Iori'nin ellerinden dönüşerek çıkmalıdır. Tekniğin orjinalindeki gibi haori veya benzeri bir cübbemsi giysinin altından çıkamazlar.
  • Jintei ile oluşturulan yılanlar aktifken Iori ani bir chakra salınımı yaparak yılanların pullarını dışarıya doğru kaldırabilir. Bu pullar serttir ve kesici hasar verirler. Genelde yılanlar savrularak yapılacak olan saldırılarda isabet ettiği yerleri çizerler ve kazırlar. Eğer birileri ile temas halindeyken açılırsa ete batarlar. Eğer yılanlar büyük olarak oluşturulmuşsa pulların boyutu da büyüyeceğinden tekniğin hasar kapasitesi de artar.

    Ani bir şekilde aktif edilir ancak bir kaç saniye sonra pullar geri kapanır. Tekrar açılmak isteniyor ise tekrar chakra verilmelidir. Her saldırıda ani chakra harcanması, tekniğin tekrar tekrar kullanılmasında Iori'yi standart bir C - Rank tekniğe göre daha fazla yorar. Eğer yılanların boyutu büyük olacak şekilde yılanlar kullanılırsa chakra kullanımı da artar.
C - Rank: Mizurappa
B - Rank: Suijinheki
A - Rank: Bousen no Jutsu

C - Rank: Hagane - Genbuki
C - Rank: Hagane - Hankai



Taijutsu
Shigure | A - Rank
Shigure | Hadan

Ninja Ekipman Ustalığı | C - Rank

Genjutsu
-
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar

Dükkan Konusu

Özel Üretim Shinobi Ceketi ve Kemeri:
► Show Spoiler
Babasından Kalan Katana
► Show Spoiler
Cennet Küpeleri
► Show Spoiler
User avatar
Kumo Sakuma
Posts:68
Joined:October 17th, 2018, 8:22 pm

Re: [Kusagakure] Cepheden Dönüş

Post by Kumo Sakuma » July 7th, 2019, 10:53 am

Ölmediğini biliyordu.

Surların içinde, siyahlı adamın tuhaf wakizashileri bedenini kaplayan deriyi yüzlerce noktadan delerek iç organlarına ve iskeletine saplanırken öleceğini sanmıştı. Etrafını kaplayan, tüm görüşünü yok eden karanlık bir türlü geçmediğinde ise bir şeylerin sandığı gibi olmadığını fark etmişti. Ölüm, sonsuz ve huzurlu bir uyku olmalıydı. Dünyevi tüm dertlerin tasaların, acıların ve kederlerin, umudun ve hissiyatın yok olduğu nihai bir bitiş olmalıydı. Ama Sakuma ne çektiği zihinsel acıdan kurtulabilmişti, ne de huzur bulabilmişti. Bu bir uyku değildi, baygınlık veya ölüm değildi. Kendi zihninin içerisinde, karanlık bir işkence odasında kapalı kalmıştı Sakuma.

Bu yüzden beklemediği kadar aydınlık olan hastane odasında uyandığı an, bilincini net bir şekilde kazandığı ilk an değildi. Bilincini hiç kaybetmemişti belki de. Cephede düştüğü andan itibaren, yalnızca birkaç saniyeliğine açabildiği gözleriyle gördüğü kadarıyla Kusagakure shinobileri tarafından köye geri getiriliş yolculuğu ve bu hastane odasında kaldığı ve tam olarak ne kadar sürdüğünü bilmediği günler, haftalar ve belki de aylar boyunca, zihni hep uyanıktı. Bedenini hiç kıpırdatmamış olmalıydı, zaten doğru hatırlıyorsa hem dönüş yolu hem de tedavi süresince elleri, bacakları, hatta ağzı bile sıkıca bağlanmıştı üzerinde yattığı yere.

Gyaku'yu hatırlıyordu hayal meyal. Bir çok kez başına çökmüş bir şekilde zihninde gezdiğini, Sakuma'nın karanlık hatıralarını tamir etmeye çalıştığını. Tabii ki farkındaydı Sakuma artık yaşadığı tüm kabusun, siyahlı adam tarafından zalimce, ve kabul etmeli ki dahice, hazırlanmış bir gerçeklik olduğunu. Muazzam bir genjutsu etkisi altında kalmıştı. Ama yaşadıklarının hakikat değil de gözünü boyamış bir teknik olmasını bilmek bile, o an yaşadığı korkunç hisleri zihninden ve kalbinden silmesine yardımcı olamıyordu.

Savaş değildi Sakuma'yı yıkan. Silah arkadaşlarını kaybetmek, yaralanmak, yaralamak ve öldürmek değildi. Kayıp vermek, çaresiz kalmak, pes etmek ve tekrar hırslanmak, bunların sebep olduğu ruh yıpranması da değildi. Gyaku'nun gözlerinin önünde ölmesi, savaşın başından beri onlara umut olmuş yegane kişinin kafatasının parçalanma sesinin beyninin içinde yankılanması değil, insanlık statüleri tartışılır tuhaf yaratıkların yılmadan ve acı hissetmeden üzerlerine doğru alevler içinde koşmaları da değildi. Ölmekti. Ve defalarca.

Ölmek ve sonrasında hiçbir şey olmadığını görmek. Boşu boşuna ölmek. Tüm o çaresizliği, tüm o yok oluşu deneyimleyip, hayatı ve taşıdığı tüm anlamları ardında bıraktıktan sonra bu saçma dünyaya geri dönmekti. Doğduğu andan itibaren biriktirdiği tüm bilgi, deneyim ve duyguların elinden kayıp gitmesi, sonrasında ise hiç beklemediği şekilde bu siktiğimin dünyasına geri çekilerek anlamını kaybetmiş tüm bu birikim ile devam etmek zorunda bırakılmasıydı.

Karanlık ve aydınlığın Sakuma'nın zihninde verdiği bu savaşın ana aktörlerinden biri de Gyaku'ydu. Her öldüğünü sandığında Gyaku'nun eliyle hayata geri dönmüştü ve bunun için Gyaku'ya minnettar mı olması yoksa nefret mi etmesi gerektiğini tayin edemiyordu. Belki sadece ölmüş olsa bu kadar travmatik olmazdı Sakuma için, zaten ölüm tahmin ettiği gibi bir şeyse öldükten sonra hiçbir şeyin anlamı kalmıyordu. Hiç bir zihinsel aktivite kalmıyordu ki travmanın izleri bulunsun. Öte yandan, aslında ölmediği ve bir genjutsunun hakimiyeti altına düştüğü için, Gyaku kendisini uyandırmasa ne olacaktı ki? Gerçekten ölme şerefine nail olmamıştı Sakuma. Öyle ya da böyle gerçek dünyaya geri dönmek zorundaydı. Kesinlikle minnettar olması gerektiğine emin olduğu şey ise Gyaku'nun Sakuma'nın parçalanmış zihnini tamir etme çabalarıydı. Sakuma'nın şahit olduğu tüm kurgulanmış karanlığı aslında olanla, gerçek olan gerçekle değiştiriyordu adım adım.

Gyaku'ya tek bir şey için kızabilirdi, o da eğer Sakuma'nın nasıl bir genjutsu etkisi altında olduğunun farkında ise idi şayet, Sakuma'yı oracıkta öldürmesi gerekirdi. Zaten köye dönüş yolculuğunda seçebildiği ve o andan beri zihninde tekrar tekrar dönen tek bir cümle vardı. "Ölseler daha iyiydi."

Hastane odasının tavanına gözlerini açalı iki saniye geçmemişti ki, o ana dek bedenini kullanamadığı için düşünmekten kaçındığı ama artık teyit edebileceği ve yüzleşmesi gereken gerçek kapladı tüm zihnini. Göz bebekleri küçük birer noktaya dönüşürken başını hızlıca yastıktan kaldırmaya çalışarak başını yana çevirdi. Zihni yüksek sesle "Teki!" diye bağırırken, ağzından kesik bir nefes alış dışında hiçbir ses çıkamadı. Oradaydı Teki. Yanında yatıyordu, ölü gibi yatıyordu ama yanındaydı en azından. Ölü birini hastane odasına yatırmazlardı. Ya da belki ikisi de morgdaydı, kim bilir. Ama beraberlerdi, neyse ki.

Teki'nin yanında olduğundan emin olduktan sonra günlerinin daha rahat geçeceğini ummuştu, ama yanılmıştı. Uyuyamıyor, hem bedenen hem zihnen rahat edemiyor, asla huzur bulamıyordu. Vücudunun karanlığa ihtiyacı vardı belki de dinlenmek için, ama bu hastane odasına asla gece olmuyordu. Odanın tüm köşeleri ek lambalarla aydınlatılmıştı. Bir yeri atlamışlardı gerçi. Kapının yanında duran dolaın alt kısmı. Az da olsa bir kısmı parlak ışıktan kaçabilmiş ve kapkaranlık kalmıştı. Gözbebekleri istemsizce oraya kayıyordu. Karanlığa baktıkça tüm travmalarını baştan yaşıyor, tekrar tekrar ölüp diriliyordu. Yine de kendini alıkoyamıyordu. Zihninin o karanlığa sıkışıp kalmasında tarif edemediği bir zevk ve acıyı aynı anda yaşıyordu. İçindeki melankoliğin cenneti buydu belki de. Yanacağı halde ışığa doğru uçan bir sinek gibi, gözleri hastane odasında karanlık köşeler arıyordu. Huzur veya mutluluk zaten artık hissetmesi mümkün şeyler değildi, belki de zihni en azından bir şeyler hissedebilmek için tekrar tekrar karanlığa gömülecek fırsat arıyordu.

Taburcu olduğunda ilk iş odasının tüm köşelerini aydınlatmak oldu. Karanlığın içinden çıkamayacağı bir kuyu olduğunu biliyordu. Her ne kadar gömülmek istese de, zihnine bu fırsatı vermemesi gerekiyordu. İşini sağlama almalıydı. Işığa takıntılı bir akıl hastası gibi hissediyordu kendini. Kimisi tavanda, kimisi duvarda, kimisi yerde duran boy boy, çeşit çeşit lambalar vardı. Kimisi elektriğe takılı, kimisi pilliydi ki olası bir elektrik kesintisinde beyin ölümü gerçekleşmesin. Tuhaf günler geçirdi bu odada. Teki'yle bile görüşmedi.

İlk defa Gyaku'nun Kusachou'luk görevini üstlendiği törene katılmak için bu odadan dışarı adımını attı. Bu konuda da ne hissedeceğine pek emin değildi. Gyaku'nun bu görevi layıkıyla yerine getireceğine emindi ama, özellikle de cephede gördüğü savaşçıya bakarak. Yine de Nise-sama'nın bu görevden ayrılması tuhaf geliyor, zaten tüm benliği sarsılmışken böylesi bir değişimi kaldıramayabilirmiş gibi hissediyordu.

Mutlu da değildi, mutsuz da. Hiçbir şey hissetmiyor, hayalet gibi süzülüyordu sadece. Bu süreçte, köyünün de kendisiyle aynı ruh halinde olduğunu fark etti. Savaşı kazandıklarını biliyordu, ama bunun coşkusunu veya gururunu pek kişinin yüzünde göremiyordu. Yas tutuyordu köy. Acı çekiyordu. Hem gitgide soğuyan havaların kasveti hem de halkın kasveti birleşmişti. Kusagakure sokaklarında yürürken Sakuma, sanki dev bir duyusal yoksunluk tankına girmiş gibi hissediyordu. Her şey nötr, her şey aynı titreşimde ve aynı frekansta. Tüm köy adeta bir.
Image
Künye
İsim: Kumo Sakuma
Yaş: 18
Cinsiyet: Kadın
Element: Katon
Seviye: C-Rank
Rütbe: Chuunin
Ryo: 180.000
Prestij: 4
Ün: 17
Kullanılabilir GP: 0

Motivasyon
Kurallar & Güçlenmek: Yaşadığı kayıpları, değer sarsılmasını ve benlik problemlerini unutmak için kendini görevlere ve shinobilik felsefesine vermiştir ve bu sayede ailesinin empoze ettiği hırsı ve mükemmeliyetçiliği köyün yararına kullanabileceğini fark etmiştir. Shinobi dünyasındaki kurallar daha sağlamdır, daha gerçektir. Onu yüzüstü bırakacak yalanlar yoktur. Ayrıca takımında verdiği kayıpların ardından, karşısına çıkan tüm tehlikelerle başa çıkabilecek kadar güçlü olmaya yemin etmiştir. Hem kendini, hem de tek dostu Teki’yi korumalıdır. Eğer çok iyi bir shinobi olursa, daha zor ve kritik görevleri yerine getirmesi gerekir – bunu da seve seve yapacaktır.

Komplikasyon
Karanlık: Karakter Kusagakure ile Riaru arasında geçen savaşta yoğun zihinsel saldırılara maruz kalmıştır. Saldırılar sebebiyle, karakter karanlık ortamlarda sanrılar görmektedir. Bu sanrılar genel olarak savaşla ilgili anıları içerirken, ileri seviyede korku nöbetlerine dönüşebilir. Karakter bu etkiler nedeniyle karanlık ortamlarda sağlıklı kararlar veremeyeceği gibi zihinsel kapasitesi düşmektedir. Özellik, komplikasyon etkilerinden kaçınıldığı sürece geçici olup; etkilerin yoğun bir şekilde görülmesi durumunda iyileşme süresi uzamaktadır.



Image



Özellikler

Profil
Güç: 3
Çeviklik: 5
Kondisyon: 6
Potansiyel: 4
Varlık: 5
Zeka: 7

Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 1
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 2
[Potansiyel] Ninshuu: 2
[Varlık] Aldatma: 3
[Varlık] Empati: 3
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 3
[Zeka] İzcilik: 1


Kontrat
Fuuma | B-Rank | Kaplan

Ninjutsu
Shunshin | D Rank | Ninpou
Kullanıcı bir elinin işaret ve orta parmağını dışarı açar ve vücudundaki chakraya odaklanır. Ardından, kullanıcı aşırı hızla hareket etme kabiliyetini kazanır. Genelde kullanıcıya bakan kişiler onun birden yokolduğunu görür, ancak teknik sadece aşırı hızdan oluşmaktadır. Kullanıcı çevresel etmenleri kullanarak hareketini gizler ve birden yerinde varolduğu izlenimini verir. Kullanıcı teknik ile chakrası yettiği sürece istediği mesafeyi katetebilir, ancak teknik süresince başka teknikleri kullanamaz ve saldırı yapamaz, bütün odağı tekniği açık tutmak üzerine olmalıdır. Teknik havada hareket etmek için kullanılamaz. Teknik kullanılarak rakibe hızlıca yaklaşılabilir ve uzaklaşılabilir, ancak avantajlı bir pozisyona geçmek aşırı derecede zordur, zira bir çok kişi Shunshin ile yapılan hareketi görebilir ve farkedebilir.

Hibashiri | C Rank | Katon
Kullanıcı Tora mührünü yapar ve hedefine odaklanır, ardından ayağını yere vurur. Ayağını yere vurduğu noktadan itibaren, hedefine doğru yerden hızlıca ilerleyen çizgisel bir alev kütlesi yollar. Bu kütle hedefine ulaştığında onu yakmaya ve alevlerin içine almaya çalışır. Alevlerin ısısı yüksektir. Yerde ilerleyen alev kütlesi manevra yapabilir veya hedef değiştirebilir. Alevlerin hareketi süresince Tora mührü bozulmamalıdır.

Endan | C Rank | Katon
Kullanıcı kısa bir el mührü serisi ardından ağzında yağ biriktirmeye başlar. Yeterince biriktirdikten sonra bu yağı hedefine tükürür. Yağ ağızdan fırladığı gibi alev alır ve bir alev topuna dönüşür. Kullanıcı, daha fazla chakra harcayarak ağzında topladığı yağı arttırabilir, böylece oluşacak olan alev topu daha büyük olur. Kullanıcı yarım metre çapında bir küreden daha fazla yağ toplayamaz. Ağzında topladığı yağı 3 parçaya kadar bölüp ayrı ayrı fırlatabilir veya yağı tek seferde tükürmek yerine bir kaç saniye boyunca püskürtebilir. Alev kütlesi 15 metreye kadar dağılmadan ilerleyebilir. Hedef ile buluşup hasar verdikten sonra yağlar ve alevler yok olur.

Gouryuuka no Jutsu | B Rank | Katon
Ninja Tora mührünü yaparak aşırı derin bir nefes alır. Bu nefes alınırken kullanıcının göğsünde bir şişkinlik belirir. Kullanıcı ardından bir ejderhanın kafasına benzeyen bir alev topunu ortaya çıkarır. Bu alev topu sıradan alev toplarından kütle olarak hemen hemen aynı olsa da daha sıcaktır. Ejderha başı şeklindeki alev topu püskürtüldüğü düzlemde ilerler ve önüne çıkacak şeyleri eritebilecek bir sıcaklığa sahiptir. Bunun yanısıra alev topunu ejderha başına benzemesini sağlayan kısımları az da olsa sert ve dirençlidir. Bu sayede ejderha başı ince yapıları delebilir ve hedefine doğru ilerlemeye devam eder.

Karyuu Endan | B Rank | Katon
Ninja uzun sayılabilecek el mühürleri serisini Tora mühründe bitirir ve derin bir nefes alır. Bu aldığı nefes ile birlikte kullanıcının göğsünün ve yanaklarının bir hayli şiştiği görülür. Kullanıcının aldığı nefesi tazyikli bir şekilde dışarıya salması ile bir alev oluşur ve oldukça hızlı bir şekilde ilerlemeye başlar. Kullanıcı ağzından nefesini tazyikli bir şekilde vermeye devam ettiği sürece alev hızla ilerlemeye devam eder. Alev, önüne çıkan herşeyi yakar ve yutar. Kullanıcının 20 metre önünde düz bir alandaki her şey etkilenir.

Kuchiyose no Jutsu
Kullanıcı baş parmağını ısırır ve kanatır, ardından o elini yere sertçe vurur ve odaklanır. Bir kaç saniye sonra, yaratık o alanda aniden belirir. Eğer yaratık yeterince büyükse, kullanıcı onu sürer pozisyonda çağırabilir. Bu şekilde çağrılan yaratıklar "Kai" mührü ile anında geri gönderilebilir. Kullanıcı yara almışsa baş parmağını ısırmak yerine halihazırda akan kanını da eline sürerek kullanabilir.



Taijutsu
Ayatsu Stili | B Rank
Kullanıcı tek bir hamlede iç organları iflas ettirebilecek hamleler yapmayı öğrenir. Göğse yapılacak sert ve yerinde bir hamle karşı tarafı nefessiz bırakabilir veya böbreklere yapılan bir hamle ile rakibin tüm vücuduna yayılacak bir acı dalgası oluşturulabilir ve dikkati dağıtılabilir. Hamlelerin mükemmel bir isabet oranı ile yapılması gereklidir.

Kaiganshou | B Rank
Kullanıcı dirseğini kullanarak kendini rakibe fırlatır ve rakibin göğsünü hedef alır. Eğer dirsek rakibin göğsüne isabet ederse, rakip geriye doğru fırlar ve nefessiz kalır. Kendini toparlamakta güçlük çeken rakip ardından gelecek saldırılara daha açık bir hale gelir. Saldırı çok büyük bir acı verdiği gibi eğer aşırı güçlü bir şekilde uygulanırsa kaburga kemiklerini bile kırabilir.


Genjutsu
Kuroshiki | D Rank
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından tekniği aktif eder ve bir hedef seçer. Eğer bu hedef, kullanıcıya 15 metre veya daha yakındaysa, tekniğin etkisi altına girer. Tekniğin etkisi altında kalan hedeflerin herhangi bir duyusunu kullanıcı isteği doğrultusunda bozabilir. Gözler bulanık görmeye başlar, eller uyuşur, tad alınamaz, duyma mesafesi kısalır veya koku alamaz hale gelir. Duyurlar tamamen kapatılmaz, sadece bozulur. Yani hedef tamamen kör edilemez/sağır yapılamaz. Bu etkilerden aynı anda sadece 1 tanesi aktif edilebilir, ancak teknik bozulmadan bu etkiler arasında geçiş yapmak mümkündür. Maksimum 1 hedef bu tekniğin altında olabilir. Teknik açık kaldığı sürece chakra yer.

Shibou no Jutsu | B Rank
Kullanıcı Tatsu el mührünü yapar ve o anda baktığı kişiyi tekniğin etkisi altına alır. Tekniğin altına girmek için hedefin kullanıcıya bakmasına gerek yoktur. Tekniğin etkisi altında olan kişi her 5 saniyede bir, kullanıcı tarafından hunharca öldürüldüğünü görür. Bu görüntüler 2 saniye sürer ve aşırı derecede gerçekçidir. Kullanıcı eğer isterse görüntüleri istediği gibi ayarlayabilir. Hedef git gide konsantrasyonunu kaybeder ve kullanıcıdan korkmaya başlar. Kötü ve rahatsız edici hisleri kullanıcı ile bağdaştırır. Savaş alanında kişilere göz dağı vermek, konsantrasyonlarını bozmak ve gerçeklik ile illüzyon arasındaki bağı koparmak için kullanılır. Diğer şartlar altında, işkence yapmak için kullanıldığı bilinmektedir. Teknik 2-3 dakika kadar açık kalır, ardından tekrar uygulamak gerekir.

Omotsuki | A Rank
Kullanıcı uzun bir el mührü dizisi uyguladıktan sonra tekniğin etkisi altına almak istediği kişiyi boğazından yakalar. Hedefin gözleri aniden kullanıcının gözleri ile kenetlenir ve teknik başlar. Kullanıcı, teknik süresi boyunca hedefin anılarını gezebilir ve diğer eliyle bir başkasına dokunarak bu anıları aktarabilir, bu anıları zihnine kaydedebilir. Teknik, 1 haftaya kadar olan taze anılara çok fazla zorluk yaşamadan ulaşabilir ancak daha geriye gidildiğinde anılar bulanıklaşmaya başlar. En eski anılar ise sadece bir duygu parçası olarak algılanır. Teknik süresi boyunca hedef uyuşmaz veya teknik onu zaptetmez, bu durumu kullanıcının bir şekilde çözmesi gerekir. Genel olarak hedef önce bağlanır, ardından kullanıcı tekniği uygular. Uyuyan kişilere teknik uygulanabilir, bu varyasyonda kullanıcı elini hedefin alnına koyar ve tekniği başlatır. Göz kontağına ihtiyaç yoktur. Eğer kişi baygınsa teknik kullanılamaz. Hedef kişi, eğer uyumuyorsa anılarına ulaşıldığının farkında olur.


Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Tantou (İyi Kalite)
3 Kunai (Normal Kalite)
5 Shuriken (Normal Kalite)
5mt. Sentetik Misina (Normal Kalite)
2 Patlayıcı Parşömen (Normal Kalite)
2 Sis bombası (Normal Kalite)
2 Kondisyon Hapı (İyi Kalite)
2 Chakra Hapı (Normal Kalite)
User avatar
Moriai Jouichirou
Posts:70
Joined:October 16th, 2018, 8:58 pm

Re: [Kusagakure] Cepheden Dönüş

Post by Moriai Jouichirou » July 8th, 2019, 8:03 pm

Kül, tüm karamsarlığı ile bırakıyordu benliğini soğuk toprağın üzerine. Toprak külün ilk dokunuşunda biraz da olsa ısınıyor, bir sonraki kül tanesi düşene kadar tekrar bürünüyordu soğuk sessizliğine. Çatırdamalarla düşüyordu köz taneleri aynı toprağın üstüne, en soğuk noktası bile kararıyordu toprağın, közün her çarptığı noktada. Gökyüzüne yükseliyordu bir bulut içinde, köy için hayatlarını veren shinobilerin yaşayacakları ve hayalleri. Ne kendileri vardı artık, ne de hayalleri; etkiyebilecekleri geleceklerin hepsi etkiyemeyecekleri olanlarla değiştirilmişti. Belki de çoktan etkiyemeyecekleri olacak şekilde yazılmıştı gelecek.

Bir an olsun kendi vücudundan uzaklaştı Jouichirou. Küllerin arasına doğru ilerledi benliği, doğru zamanda doğru hareketleri yapmamış olsaydı kendisi de yanan bedenlerin içinde olacaktı. Ölüleri saran ateşi vücudunun etrafında hissetti. Önce derisi gerilmeye başladı, sonra ise pul pul dökülmeye. Derisinin koruduğu dokuları içerdikleri tüm sıvıyı kaybettiler. Aldığı nefes, bir kömür sobasının dumanıymışcasına yakıyordu boğazını. Alev, vücudunu küle çevirmeye başladığında ise artık acı çekmesini sağlayan hücreleri olmadığı için hiçbir şey hissetmemeye başlamıştı. Son hücresi yanana kadar ateşin içinde bekledi benliği. Bu hissettikleri miydi ölü bedenlerin yaşadığı, yoksa onlar çoktan öldükleri için ruhlarını vücutlarından ayıran bir kurtuluş muydu bu? Bilmiyordu... Alevlerin içinden etraftaki kalabalığa baktı. Tanıdığı yüzlerin çoğu etraftaydı hala ama tanımıyor olsa bile ölen birilerinin olması Jouichirou'yu empati yapmaya yetecek kadar etkiliyordu.

İfadesiz suratının yönünü değiştirmeden gözlerini alevlerden uzaklaştırıp etraftakilere çevirdi. Khajaeru ve Ikishi yanıbaşında Haru ile birlikte sessizce ateşi izliyorlardı. Haru, Jouichirou'dan da fazla düşüncelere dalıp gitmiş gibi gözüküyordu. Sessizliği bozacak herhangi bir şey yapmak, ölülere saygısızlık olacaktı. Sustu Jouichirou. Suratındaki ruhsuz ifadeyi bozmadan sessizce seremoniyi izlemeye devam etti.

Çok değil, birkaç hafta önce nefes alan insanlar şu an karşılarında küllere teslim oluyorlardı. Bu anın kendisi için ne ifade ettiğini anlamaya çalıştı Jouichirou. Savaştan sonra nöbette geçirdiği gecelerin çoğunda da aynı şeyleri düşünmüştü. Bir gözü yanından ayırmadığı defterinde, diğer gözü gözlediği alandaydı çoğu nöbet gecesinde. Deftere bakan gözü, hayatın şu an yaşadığından farklı bir anlamı olması gerektiğini söylüyordu kendisine. Etrafı izlediği gözü ise, çocukluğundan bu yana eğitildiği şeyi korumaya devam etmesi için yaşaması gerektiğini söylüyordu kendisine. Ne yapması gerektiğini sormuştu Khajaeru'ya birkaç defa. Ondan aldığı yanıt ise her seferinde aynı olmuştu.

“İlk altıya yemin olsun, Rab sabredenden yanadır.”

Kendi gördükleri yüzünden mi Khajaeru böyle davranıyordu, yoksa zaten biliyor muydu Jouichirou'nun bilmesi gerekenleri emin değildi. İki gerçeklik arasında bir noktada sıkışıp kalmıştı. Ne ileriye gidebiliyordu, ne geriye. Birini bırakıp, diğerine ilerlemekti belki de çözüm. Lakin ne hangisini seçeceğini ne de yürüyeceği yolu biliyordu.

Son nöbetini de teslim ettikten sonra yapılacak seremoni için hazırlanmak üzere evinin yolunu tutmuştu. Köyde kasvetli ve ağır bir hava, oldukça yoğun bir sessizlik vardı. Sanki herkes sadece yapması gereken işi yapıyor ve tek bir kelime bile etmiyormuş gibiydi. Yaşayan robotlara dönüşmüş insanların içinden sakin adımlarla eve girdi. Üzerine resmi shinobi kıyafetlerini giydi. Askıda duran cübbesine baktı. Görevden sonra tekrar giymemiş ve hatta yıkamamıştı bile. Omuz ve göğüs bölgesinde kan lekeleri, genelinde ise yoğun bir çamur kahverengisi mevcuttu. Evden çıkıp cenazenin yapılacağı bölgeye geldiğinde ise, seremoni için dizilmiş bedenleri izlemeye başladı. Ateşin yakılacağı saat geldiğinde ise, herkes ne yapacağını çoktan biliyormuş gibi yerlerine geçti ve dizilen bedenleri ateşe verdiler. Ateş harlandıkça, bedenler önce kapkara dumanlar çıkarıyor ardından ise yerini grimsi küle bırakıyorlardı.

Kül, tüm karamsarlığı ile bırakıyordu benliğini soğuk toprağın üzerine...
Image
Image
Konuşma Renk Skalası

"Jouichirou Dış Ses"
"Jouichirou İç Ses"
"Zuijin Dış Ses"
"Diğer Karakter ve NPC Dış Ses"
Künye
İsim: Moriai Jouichirou
Yaş: 18
Cinsiyet: Erkek
Element: Fuuton
Seviye: C-Rank
Rütbe: Chuunin
Ryo: 115.000
Prestij: 8
Ün: 15
Kullanılabilir GP: 0

Motivasyon
Zuijin Esareti
Jouichirou; kendi gerçekliğinden, dünya gerçekliğine geçmenin tek yolunun zuijinleri kendi gerçekliğindeki esaretinden kurtarmak olduğunu biliyordu. Neredeyse kendini bildi bileli etrafında olan zuijinleri kendi gerçekliğinden kurtarıp, dünyadaki gerçekliğe getirmesi gerekliydi. Onları unutarak dünya gerçekliğine dönmek seçenekleri arasında asla değildi. Onları gerçekliğe getirmenin bir yolunu bulmalıydı, ne olursa olsun.

Bilginin Peşinde
Jouichirou’yu hayata bağlayan en temel ihtiyaçlarından biri haline gelen “bilmek” isteğiydi. İlgisini çekmesi durumunda, herşeyini bilmeye duyduğu ihtiyaç onu bu hale getirmişti. Bilginin öğrenilmesi, kayda alınması, incelenmesi, kesinleştirilmesi Jouichirou için hayat enerjisiydi.

Komplikasyon
Paranoid Şizofreni
Jouichirou her ne kadar kendi gerçekliğinin farklı bir yer olduğnunu farkında olsa da, bu onun bir vaka olduğunu değiştirmiyordu. Zuijinleri kontrol edemiyordu ve onların söyleyeceklerine karışamıyordu. Yaşadığı güne kadar bildiği zuijinleri tek bir anda değil, yavaş yavaş tanımıştı. Bu sebeple yeni bir zuijinle karşılaşmayacağı kesin değildi. Şu anda varolanların orada olduklarını bilse de, yeni karşılaşabileceği bir zuijine karşı tamamen savunmasızdı. Bu sebeple tanımadığı insanlarla diyalog kurmak için, onların gerçek insanlar olduğundan emin olması gerekiyordu ve bu konu, insanlara hayatında yer vermesi için zor bir durum oluşturuyordu.


Özellikler

Profil
Güç: 2
Çeviklik: 4
Kondisyon: 5
Potansiyel: 4
Varlık: 8
Zeka: 7

Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 2
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 1
[Potansiyel] Ninshuu: 2
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 1
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 4
[Zeka] İzcilik: 3


Ninja Ekipman Ustalığı - C Rank

Fuinjutsu B-Rank
Obje Sayı Sınır Arttırma
Obje Üstüne Obje Mühürleme
Obje Boyut Sınırı Arttırma
Ninjutsu Teknikleri Mühürleme
Obje Üstüne Enerji Mühürleme
Eş Mühür Oluşturabilme
Durumsal Aktivasyon
Boş Mühür Oluşturma

Ninjutsu
Shunshin
Zanshuu no Jutsu

Genjutsu
Hanasaku no Jutsu
Rakumei no Jutsu
Kuroshiki
Rishuu
Magen: Bunshin

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
1. Ekipman Çantası
► Show Spoiler
2. Cübbe
► Show Spoiler


Post Reply

Return to “Mezarlık”